• Sonuç bulunamadı

1.4. Film Analiz Teknikleri

1.4.3. Filmlerin Toplumbilimsel Analizi

Medya metinlerinin analizinde en yaygın kullanılan yöntemler içerik analizi ve göstergebilimsel analiz olarak karşımıza çıkmaktadır. Bunun yanında sosyolojik perspektifle özellikle kültür çalışmaları ekseninde filmlerin değerlendirildiği ve temel sosyoloji kavramları çerçevesinde filmlerin çözümlendiği toplumbilimsel veya sosyolojik analiz yaygınlaşmaktadır. Sosyolojik analizde temel hedef sosyolojik perspektif çerçevesinde sosyal roller ve kültürel yaklaşımları tanımlamaktır. Bu amaçla sosyolojinin ilgi alanına giren kavramlar bu analiz yöntemiyle filmler içinde aranmaktadır.

Özden, toplumbilimsel analiz yöntemi yerine, sosyolojik eleştiri kavramını kullanmaktadır. Özden’e göre filmler, sosyal bir sanat ve kültür ürünüdür ve sosyolojik yaklaşım, filmleri sadece bir sanatçının öznel dışa vurumu veya estetik değerler üzerinden incelemek yerine, dönemin sosyal koşullarının incelenmesi yönüyle ele almaktadır. Bu yaklaşımla, bir film hangi türe ve tarihsel döneme ait olursa olsun sosyolojik veriler sağlayan bir belgeden ibarettir. Özden, filmlerin sosyolojik yaklaşım yoluyla incelenmesi sürecini iki farklı yönden ele almaktadır. Bunlar; sosyal değerlerin filmlere nasıl yansıdığı (somutlaştığı) ve filmlerin sosyal değerler üzerindeki etkisi (toplumsal tutum ve algıda neden olduğu değişikliler) olarak özetlenebilir. Bu kapsamda sosyolojik çözümlemenin temelinde, filmlerin sınıf, ırk, cinsiyet gibi unsurlar etrafında

değerlendirilmesi bulunmaktadır (Özden, 2004, s. 153-154). Özden’in ortaya koyduğu bu bakış açısı, çalışmada analiz tekniği olarak kullanılan ve A. Asa Berger tarafından sınıflandırılan toplumbilimsel analize oldukça yakın durmaktadır. Toplumbilimsel analiz tekniğinde de yine cinsiyet, ırk ve benzer sosyolojik veriler, filmler içinde aranmaktadır. Kalkan’a göre sinema ve toplum ilişkileri konusunda ilk bilimsel kaynak, Hugo Münsterberg’in 1916 yılı basımı “The Photoplay: A Psychological Study” adlı kitabıdır. Bu çalışmadan sonra özellikle Amerika’da sinemanın toplumsal etkisi üzerinde birçok çalışma yapılmış ve bu çalışmalarda suç işleme eğilimi ile sinema arasındaki ilişki, ahlak ve sinema ilişkisi, kanunlara karşı gelme ve sinema yoluyla topluma aktarılan değerler gibi sosyolojik unsurlarla ilgili araştırmalar yapılmıştır. Yapılan bu çalışmalarda özellikle küçük toplumsal çerçevelerde yerleşik sosyal dokulara sinemanın nüfuz edip, dokuları değiştirdiği saptanmıştır. Bu değişiklikler tıpkı otomobil ve radyonun ilk kullanıldığı dönemlerde oluşturduğu etkilere benzemekle beraber, birçok görüşe göre sinemanın etkisi bu araçlardan kat kat daha fazladır. Bu etki özellikle Amerikan ideolojisinin bireyler ve toplumsal yaşam üzerinde yoğunlaştırılması amacıyla yaygın olarak kullanılmıştır. Hatta filmler yoluyla sergilenen normal yaşam standardının, sıradan Amerikan vatandaşının yaşam standardının çok üstünde olduğu ve sinemasal düşlerle Amerikalıların aldatıldığı ifade edilmiştir. Bu çerçevede 1941 yılında Leo Rosten’in yazmış olduğu “Hollywood, The Movie Colony, And The Movie Makers” adlı kitap yoluyla toplumun yaşam tarzı pratikleri ve değer yargıları üzerindeki Hollywood baskısı ortaya konulmuştur. 1950’li yılların sonlarına doğru iletişim araştırmalarındaki kuramsal değişikliğe paralel olarak, sinema üzerine yapılan toplumbilimsel araştırmaların yöntem değiştirdiği gözlemlenmektedir. Özellikle televizyonun devreye girmesiyle kitle iletişim araçlarının aile ortamı, okul ve toplumsal çevrenin fikir, davranış ve tutumlarını önemli ölçüde değiştirdiği ifade edilmektedir (Kalkan, 1992, s. 5-11).

Sinemanın toplum üzerindeki etkisi yadsınamaz bir hale gelmişken daha önce de üzerinde durduğumuz iki yönelim ortaya çıkmıştır. Öncelikli olarak sinemanın bir görsel metin olarak algılanıp belge niteliği çerçevesinde etnografik ve sosyolojik çalışmalar yapılması ilk yönelim olarak karşımıza çıkmaktadır. İkinci yönelim ise özellikle sinemanın toplum üzerindeki köklü ve değiştirici etkisinin araştırılması üzerinde yoğunlaşmaktadır. Çalışmadaki motivasyon birinci eğilim eksenli kurgulanmıştır. Geriye dönük elde edilebilen görsel metinlerin analizi yoluyla sosyolojik çalışma yapılabilmesi, bu anlamda çalışmanın ana desenini ortaya koymaktadır.

A. Berger, görsel metinlerde sadece roller ve cinsiyet gibi unsurlar değerlendirilirken; toplumsal kavramların bilinmesi yoluyla kitle iletişim araçları ve sinemanın farklı bir şekilde çözümlenebileceğini ifade eder. Bu çerçevede çağdaş toplumda medya üzerindeki birçok tartışma toplumsal bir boyuta sahiptir. Bu boyutun tespit edilebilmesi için kitle iletişim araçlarına uyarlanabilir sosyolojik kavramlar üzerinde durmak gereklidir. Bu gereklilik, Özden tarafından dile getirilen sosyolojik kavramlarla da ilintilidir. A. Berger, toplumbilimsel çözümleme ekseninde bazı temel kavramların kullanılması yoluyla filmlerin ve kitle iletişim araçlarının çözümlenebileceğini ve sosyolojik bir perspektifle sonuç alınabileceğini ifade etmektedir. Berger’in sınıflandırdığı ve medya metinlerinde kullanılabileceğini öne sürdüğü bu kavramlar ve kavramların çalışma içinde nasıl kullanılacağına dair bilgiler şöyledir:

a. Yabancılaşma: “Yabancılaşan kişi, kendisini toplumun herhangi bir grubuyla bağlantısı olmayan bir yabancı olarak hisseder”. Özellikle bu yaklaşım, göç filmlerine oldukça yakın durmakla beraber, göç sürecinde ortaya çıkan bireyin göç ettiği topluma yabancılaşması sürecinin anlatılmasına yardımcı olmaktadır.

b. Anomi: Anomi, bireylerin toplumsal norm ve kanunlarıyla ters düşmeleri ve toplumun düzgülerini reddetmesi olarak algılanır. Bu kavram çerçevesinde göç filmlerinde göç eden bireylerin anomik karakterler haline dönüştüğü yaygınlıkla gözlemlenmektedir. Çalışmada kavram, göç filmlerinde yer alan karakterlerin suç ve eğilimleri üzerinden okunacaktır.

c. Bürokrasi: Kavram, “ organizasyonlarda sabit kural ve rutinleri izleyen az ya da çok derecede kimliksiz insanlar toplamı” olarak nitelendirilmektedir. Otorite hiyerarşisi, sorunların kişilere bağlı olarak ele alınmayışı ve engelleme söz konusudur. Çalışmada, göçmen bireylerin otorite ile olan ilişkisi araştırılmaktadır.

d. Sınıf: Sınıf ortak yanları olan bir grup insandır. Toplumsal anlamda sosyal yapı içinde etkinlik gösteren ve hiyerarşi içinde yer alan bireylerin yeri veya seviyesi olarak değerlendirilir. A. Berger, Lloyd Warner tarafından yapılan sınıflandırma kapsamında 6 sosyal sınıfın varlığından bahsetmektedir. Bunlar üst-üst, alt-üst, üst-orta, alt-orta, üst-alt ve alt-alt şeklindedir. Çalışma kapsamında Berger’in Warner’dan hareketle kullandığı bu sınıflandırma yerine, ekonomik sosyal sınıflandırma modellerinden “NRS Social Grade”

(NRS sosyal tabakalar) kullanılacaktır. Bu kullanımın temel nedeni Warner tarafından yapılan ve Berger’in kullandığı sınıflandırmanın göreceli olarak eski olması ve filmlerde tespit edilmesi mümkün olmayan unsurlar içermesinden kaynaklanmaktadır. Ayrıca sosyal sınıf kavramının birbiri ile ilintili çok fazla parametrenin toplamından oluşması ve film gibi görsel metinlerden bu parametrelere ulaşmanın zorluğundan dolayı, çalışmada ekonomik sınıf yaklaşımı olan NRS sosyal tabakalar ölçeği kullanılacaktır.

e. Sapkınlık: Sapkınlık, normatif (kuralcı) davranışların dışındaki farklılıklar olarak nitelendirilir. Toplumsal tutumlarla değişmekle beraber, kişinin davranışlarının normale (genel kabule) göre ne derece geçerli ve doğru olduğunu sorgular. Göçmen bireylerin kaynak topluma göre geliştirdikleri aykırı tutumlar çalışmada sorgulanmaktadır.

f. Seçkinler: Seçkinler, gücü olan varlıklı, etkin konumlu, üst sınıf veya alt-üst sınıf insanlar olarak nitelendirilir. Çalışan bireylerin sınıf kahramanı olarak nitelendirildiği film veya yapım çok azdır. Burada seçkinlerin medya yoluyla insanlara sunumunun bireyler üzerinde ne tür etkileri olduğu araştırma konusudur.

g. Azınlıklar: Bu kavram, geleneksel olarak baskın toplumdan ayrılan kendi içlerinde kültürel özellikler ve gelenekler paylaşan grupları niteler. Kitle iletişim araçlarında azınlık grupları, çoğunlukla kalıplaşmıştır.

h. İşlevselcilik: Sosyolojik olarak, bir şeyin parçası olduğu yapının varlığını devam ettirmesini korumaya yardım etmesi durumunda, o şey işlevsel olarak kabul edilir. Bu bağlamda televizyon ve sinema bireylere bilgi sağlaması ve bazı değerleri güçlendirmesi nedeniyle işlevsel olarak kabul edilebilir. Fakat görsel medyanın birçok insan için olumsuz roller hazırlaması, dünyayı olduğundan daha vahşi olarak dile getirmesi, insanlarda endişe ve korku uyandırması, yapılan dolaylı ve dolaysız reklamlarla iyi veya kötü şeylere dayanamaz hale getirmesi, bu araçların işlevsiz olarak değerlendirilmesi sonucunu getirebilir. Bu bağlamda işlevsel, organizasyonu koruyan, işlevsel olmayan ise dengeyi bozandır.

i. Yaşam Biçimi: Kavramın içeriğini moda, arabalar, eğlence dünyası, dinlenme alanları, edebiyat vb. yaşam tarzını oluşturan tercihler oluşturmaktadır. Yaşam biçimi, sosyo-ekonomik sınıfla bağlantılıdır ve kişinin görünümünü yansıtır.

Filmler yoluyla bu bilgilerin bir kısmına ulaşmak mümkündür. Bu çerçevede göç edilen (hedef) ülkedeki yaşam alanları, yaşam alanlarının gettolaşma durumu, araç sahipliği ve sosyalleşme alanları üzerinden göçmen yaşam biçiminin sorgulanması araştırma konusudur.

j. Irk: Irk kavramı, ortak kalıtsal mirasa sahip insanlar olarak tanımlanır. Antropolojik yaklaşımın ötesinde, günümüzde sosyolojik bir yaklaşımla milletsel bir bağlamda değerlendirilmesi daha doğru olacaktır.

k. Rol: Kavram, öğrendiğimiz belli türdeki davranışlar ve çevremizdekilerin bizden beklentileri ile ilgilidir. Bu beklentiler toplumdaki yerimizle ve özel durumlarla ilintilidir. Birey, toplumsal hayat içinde birçok rol oynayabilmekte; aynı zaman diliminde aile, işçi, arkadaş vb. rollerini taşıyabilmektedir. Kavramsal yakınlık nedeniyle çalışmada toplumsal rol ve statü kavramları beraber ele alınacaktır.

l. Cinsiyet: Cinsiyet faktörü, sosyal olgunun gerçekliğinin açıklanmasında en önemli faktörlerden biri olarak değerlendirilir. Göç gibi karmaşık bir sosyal olguda cinsiyetlerin dağılımı ve göç süreçlerine katılımı çalışma kapsamında incelenmektedir.

m. Toplumsallaşma: Kavram, toplumu oluşturan bireylere kuralların, rollerin ve değerlerin öğretilmesi süreci olarak tanımlanır. Biçimsel olmayan yolla kitle iletişim araçları; biçimsel yolla ise kilise, okul sistemleri, aile gibi kurumlar yoluyla gerçekleşir. Biçimsel olmayan ve özellikle sinema yoluyla oluşturulan toplumsallaşma sürecinde kişiye hangi rolleri nasıl oynayacağı, hangi değerlerin taraftarı olacağı ve ne tür eğilimlerinin olacağı gibi öğretiler, farkına varılmadan aktarılır. 1941 yılında Leo Rosten tarafından kaleme alınan “Hollywood, The Movie Colony, And The Movie Makers”/ Hollywood, Film Kolonisi ve Film Yapımcıları adlı kitap bu konu üzerine yoğunlaşmakta, toplumun yaşam tarzı, algıları veya inanışları üzerinde Hollywood baskısının ne denli fazla olduğu anlatılmaktadır (Rosten, 1941). Çalışmada, toplumsallaşma süreci biçimsel ve biçimsel olmayan kurumlar üzerinden değerlendirilecektir.

n. Statü: Statü kavramı A. Berger’in tanımıyla, kişinin grup ya da organizasyon içindeki yeri ya da prestijiyle konumlanmaktadır. Statü meslek veya gelir grupları çerçevesinde ortaya çıkmaktadır. Bu tanımlama kapsamında,

çalışmada göçmen işçilerin toplumsal statüsünün belirlenmesi amacıyla yaptıkları işler araştırılmaktadır.

o. Stereotip: “Başka grup ya da kategorideki insanların grupça paylaşılan görüntüsü” olarak tanımlanan stereotip, olumlu, olumsuz ya da karışık ön eğilimlerdir. Olumlu veya olumsuz olmaları dikkate alınmadan stereotiplerin çok tehlikeli olduğu söylenebilir. Biçimi ne olursa olsun (ırksal, konumsal veya cinsel) stereotipler genelleme yoluyla yok edici olma özelliği olan ön yargılardır. Göç sürecinin anlatıldığı filmlerde yer alan ön yargılar, toplumlar arası ve karşılıklı olarak çalışmada sorgulanmaktadır.

p. Değerler: Neyin makul olup olmadığına ya da iyi veya kötüye ait toplumsal veya bireysel yaklaşımlar değer olarak tanımlanmaktadır. Dolaylı yoldan davranışlarımıza etki eder ve politika, eğitim gibi sosyal olguların geniş bir yelpazesini kapsar (Berger A. A., 1996, s. 90-96). Kavram, çalışma içinde özellikle değer ve değer çatışmaları kapsamında ele alınacaktır.

A. Berger her ne kadar rol ve statü kavramlarını ayrı ayrı sınıflandırmış olsa da, rol başlığında belirtildiği üzere, sosyolojik olarak statü, “belirli rollerden oluşan pozisyonlar” olarak tanımlandığı için, bulgular kısmında bu iki değişken beraber değerlendirilecektir.

A. Berger, üzerinde yoğun olarak durduğu toplumbilimsel analiz yönteminde, temel toplumsal kavramlar yoluyla (rol, statü, cinsiyet, ırk, stereotip vb.) kitle iletişim araçlarının daha önce kullanılan yöntemlerden daha farklı biçimde çözümleyebileceğimizi ifade etmektedir (Berger A. A., 1996, s. 90). Bu çözümleme yöntemi, çok yaygın kullanılmamakla birlikte, sosyolojik arayışlar içinde kendine özel bir yer edinmiştir.

Özden’e göre, toplumbilimsel analiz yöntemi (sosyolojik eleştiri) filmin üretildiği dönemin sosyal unsurlarının tespiti açısından verimli sonuçlar doğurabilmektedir (Özden, 2004, s. 154-155). Bu açıdan, bir toplumu derinden etkileyen olayların çoğunlukla olayın bitiminden kısa bir süre sonra veya olayın etkilerinin belirlenmesi ile beraber ekrana veya beyaz perdeye aktarıldığı ortadadır. Bu aktarımlar çoğunlukla olayın yaşandığı zaman, kişilerin olaya bakışı veya olayın gerçekleştiği dönemin şartları ile ilgili önemli veriler taşıyabilmektedir.

Bu bilgi ışığında 4. bölümde filmlerin kavramlar üzerinden okuma çabaları yer almaktadır. Göç kavramları ve diğer toplumbilim kavramları üzerinden değerlendirmeler yapılacaktır.

Bu çalışmada, göç ile ilgili kavramlar; göç tipi, göç nedenleri, göçmen tipi, cinsiyet, göç kararı, iş yeterliliği, göçün yasal karakteristiği, göç edilen hedef ülke, göçe iten ve çeken faktörler, göçün sonucu filmlerde okunmaya çalışılmaktadır.

Toplumbilimsel kavramlar üzerinden, çalışmada filmler üzerinden okunmaya çalışılan kavramlar ise şöyle sıralanabilmektedir: yabancılaşma, anomi, bürokrasi, sosyo- ekonomik sınıf, sapkınlık, seçkinler, yaşam biçimi, toplumsal rol ve statüler, cinsiyet, toplumsallaşma, stereotip, değerler ve değer çatışmaları, diğer kavramlar.

Göstergebilimsel değerlendirmeler yapılırken, yine aynı bölümde, görüntüsel anlatım, gösterge çözümlemesi ve ikili karşıtlık, gösterge, gösteren ve gösterilen kavramları üzerinden 3 filmin sekansları üzerinden örnek inceleme denemeleri de yapılmıştır.

Filmlerin toplumbilimsel analiz örneklerinden tezin çeşitli kısımlarında bahsedilecektir.

İKİNCİ BÖLÜM

2. TÜRK DIŞ GÖÇÜ VE SİNEMA

Bu bölüm, iki alt başlıktan oluşmaktadır. İlk kısımda, Türkiye’den yurtdışına gerçekleşen tarihsel süreç içindeki göçe ilişkin bilgiler tartışılmaktadır. İkinci kısımda ise, göç ile sinema filmleri arasındaki ilişkiye genel anlamda ışık tutulduktan sonra, Türk dış göçü ve filmler ilişkisi konusunda değerlendirmeler yapılmaktadır.

Türk Sineması’nda dış göç olgusunun anlaşılarak, gerekli analizin rasyonel yapılabilmesi için, Türk dış göçü ile ilgili çalışmalara değinmek ve dönem motivasyonlarını anlamaya çalışmak anlamlı olacaktır. Göçün başlangıç motivasyonları, göçmenlerle ilgili sosyolojik ve demografik veriler, göçe iten ve çeken sebeplerin bu süreçte tartışılması, yapılacak olan film analizlerine ışık tutacaktır. Çalışmanın bu bölümünde literatür taramasına dayalı olarak dış göç kavramı, dış göçü aktive eden unsurlar, göç sürecinin oluşturduğu toplumsal etkiler ve bu etkilerin Türk Sineması’ndaki yansımaları ele alınacaktır.