• Sonuç bulunamadı

4.1. Film Tanımları

4.1.20. Berlin in Berlin Filmi

Film Adı : Berlin in Berlin Yönetmen : Sinan Çetin

Senarist : Sinan Çetin, Ümit Ünal

Oyuncular : Hülya Avşar, Cem Özer, Armin Block, Aliye Rona

Tür : Drama

Yapım Yılı : 1993 Süre : 95 Dakika Dil : Türkçe, Almanca

İçerik

Göçmenlerin, göç edilen ülke bireyleri ile aynı çatıyı, farklı normlar altında birleştirdiği özgün yapımlardan biri olan film, Alman bir mühendisin Türk toplumunun içine istem dışı girmesiyle gelişen olaylar örgüsünü anlatmaktadır.

Almanya’nın Berlin şehrinde inşaat işçisi olarak çalışan Mehmet’in karısı Dilber, her gün sefer tasıyla kocasına yemek getirmektedir. Dilber ve Mehmet, üç kuşak göçmenin bir arada yaşadığı tipik bir Türk ailesinin fertleridir. Dilber’i saplantı derecesinde içselleştiren ve sürekli fotoğraflarını çeken Alman mühendis Thomas, şantiyedeki odasına bu resimleri asmaktadır. Bu resimleri fark eden Mehmet çılgına döner ve suçsuz olduğu halde inşaatın ortasında karısı Dilber’i dövmeye başlar. Olaya karışan Thomas, Dilber’in suçsuz olduğunu anlatmaya çalışırken, çıkan arbedede kaza sonucu Mehmet hayatını kaybeder. Mehmet’in kardeşi Mürtüz, Thomas’ın peşine düşer. Thomas, Mehmet’in evine sığınmak zorunda kalır. Sığındığı evde Mürtüz tarafından öldürülmek istenen Thomas, suçsuz olduğunu ifade etmeye çalışmaktadır. Thomas’ı misafir olarak gören anne ve baba, Mürtüz’ün Thomas’a dokunmasına izin vermez. Thomas, sıkışıp kaldığı bu evde, Mürtüz ’ün baskısı ile mücadele verir. Film, Thomas ve Dilber arasındaki yakınlaşma sonrası, beraber evden çıkmalarıyla son bulur.

“Berlin in Berlin”, göçmen bireylerin özgür yaşam içindeki tutsak yaşamlarına değinen, son dönem filmlerinden biridir. Üç neslin bir arada olduğu bir evde yaşayan Dilber ve Mürtüz üzerinden işlenen tutsaklık olgusu, Almanya’nın Berlin şehrinde, Türk gelenekleri ve Alman yaşam tarzı arasında gidip gelen anomik karakterlerin hikâyesini anlatır. Bir televizyon ekranı ve geleneklerle bağlı oldukları toplumsal yapıdan kopamayış, Almanya’da artık esarete dönüşmüştür. Almanya’da tutsak kalan bireylerin hikâyesi, Thomas’ın Türkiye ve geleneklerini temsil eden evdeki tutsaklığının bir yansımasıdır.

Thomas, ölüm korkusuyla tutsak kaldığı süreçte, Türk toplumu ve geleneklerini tanıma ve sorgulama fırsatı bulur. Baskıcı egemen erkek imajı, Mürtüz üzerinden sunulur. Bu egemen imaj, aslında ahlaki zafiyetleri olan göçmen bireylerin temsilidir. Başta cinsellik olmak üzere, geleneksel yaşam tarzının ötesinde hayat tarzına sahip karakterlerin yer yer geleneklerini ön plana çıkarması, filmin ortaya koyduğu toplumsal eleştirilerden biridir.

Yine egemen erkek baskısının üzerinde yoğunlaştığı Dilber karakteri, bu baskının en açık kurbanıdır. Önce kocası sonra kocasının ailesinin baskıladığı Dilber, baskın erkek

egemen toplumun, göçmenlikle yoğrulmuş tiplemeleri altında ezilen kadın birey imajını ortaya koymaktadır.

Mürtüz karakteri, arada kalmış göçmen imajını beslemektedir. Cesaret, gelenek, kültür üçgeninde kendini silah ve şiddetle ifade edebilen Mürtüz karakteri, göçmen sıkışmışlığının (arada kalmışlığının) bir göstergesidir. Bu arada kalmışlığın dışa vurulan yönü, şiddete eğilim olarak yansıtılmaktadır.

Filmde yer alan anne ve baba imajları, Türkiye’den kopmayan ilk neslin göstergeleri olarak ortaya çıkar. Bu nesil, her ne kadar entegre olmasa da Almanya’dan kopamayan ve küçük bir evin içinde, Almanya hayatı yaşayan bireylerden oluşan bir toplumsal yapıya dikkat çeker. Ev yine “40 Metrekare Almanya” filminde olduğu gibi, aslında kültürlerin çatıştığı, arada kalmış bireylerin yaşadığı bir sosyal alandır.

Göç, baba tarafından başlatılmış; emek göçü kapsamında zenginleşmek amacıyla hedef ülkeye ulaşılmıştır. İlk göçen baba, zincirleme olarak diğer bireylerin göç etmesinin yolunu açmıştır. Kaynak ülkeden ayrılış nedenleri ekonomik iken, bu sorunlar halledildiği halde dönülememiştir. Göç edilen topraklarda, yine hibrit bir kültür oluşturulmuştur. Göçmen tipler bir gettoda yaşamakta, kendi oluşturdukları ve inşa ettikleri hibrit kültürle dünyayı algılamaktadır.

Yukarıda, sinemasal kavramlarla: filmin adı, yönetmeni, senaristi, oyuncuları, türü, yapım yılı, süresi ve dili; içerik tanımı filmin konusu genel içeriğiyle tanımlanmıştır. Bu tanımlardan şunlar özetlenebilir:

Film isimlerinin, göç konusu ile ilgili farklı konulara odaklandığı görülmektedir. Filmlere kimi yerde babalık, dönüş, Almanyalı yar, el kapsında durmak, acı vatan, gurbet, küçük yaşam alanları (Otobüs, 40 metrekare Almanya, Berlin in Berlin), sahte cennet, semboller ve etiketler (Kara Kafa, Polizei, Sarı Mercedes) başlık olmuştur.

Yönetmen olarak 16 yönetmen dikkat çekmektedir. Dört yönetmenin: Orhan Elmas, Tunç Okan, Şerif Gören ve Tevfik Başer’in ikişer filmi izlenmiştir.

Filmlerin 10’unda film yönetmeni ve senaristi aynıdır (birinde başka senaristlerin yanında). Kalan 10 filmde ise filmlerin yönetmeni ve senaristleri farklı kişilerdir.

Oyuncuların seçkisi de çokludur, gerçek aktör ve aktrislerin yanı sıra, komedyen ve şarkıcıların da mevcudiyeti dikkat çekicidir.

Filmlerin türüne bakıldığında, çoğunluğunun drama türü olduğu, kimi yerlerde komedi ve melankolinin de eşlik ettiği görülmektedir.

İncelenen filmler yapım yılları itibarı ile 1971-1993 aralığındadır. Bunların 9’u 1971-1979; diğer 9’u 1984-1988 yılları arasında ve kalan 2’si ise 1992-93 aralığında yapılmışlardır.

Filmlerin süresi, 73 dakika ile 99 dakika arasında farklılaşmakla beraber 90 dakika ve üzeri süreli filmler çoğunluktadır.

Dil açısından bakılınca, filmlerin sunum dili çoğunlukla Türkçe olmakla birlikte; sadece “Otobüs” (Türkçe, Almanca, İsveççe) ve “Gül Hasan” (Türkçe, İngilizce ve İsveççe) filmlerinde üç dil birden kullanılmaktadır. “Almanya Acı Vatan”, “Kara Kafa”, “Ölmez Ağacı”, “Gurbetçi Şaban”, “Polizei”, “Berlin in Berlin”, “Sahte Cennete Veda” filmlerinde ise Türkçe ve Almanca ikilisinin kullanıldığı görülmektedir. Filmlerin bir kısmının başka ülke insanlarının da anlayabileceği dil örüntülerini kullandığı da görülmektedir.

Filmlerin içeriklerinin detayında ise, göç konusunun toplumsal yapıya gömülü, bireyden topluma, psikolojik örüntülerden toplumsal, siyasi vb. örüntülere uzanan, kaynak-hedef ülke (toplum), kadın-erkek, yetişkin-çocuk, süreç-anlık durum tespiti gibi farklı okumaların ve yoğun anlatıların olduğunu söylemek mümkündür. Bu detaylar takip eden bölümlerde yoğun olarak tartışılmaktadır.