• Sonuç bulunamadı

4.1. Film Tanımları

4.1.9. Kara Kafa Filmi

Film Adı : Kara Kafa

Yönetmen : Korhan Yurtsever Senarist : Bülent Oran

Oyuncular : Betül Aşçıoğlu, Savaş Yurttaş, Cüneyt Kaymak, Özlem Güler, Macit Flordun

Tür : Drama

Yapım Yılı : 1979 Süre : 77 Dakika Dil : Türkçe, Almanca

İçerik

“Kara Kafa” adlı film, çekildiği yıllarda sansüre uğrayan ağır toplumsal ve siyasal eleştiriler barındıran, söylem olarak sosyalist ideoloji eksenli ögeler içeren bir filmdir. Film, ağır çalışma koşullarının gösterildiği fabrika görüntüleri ile başlar. Uzun yıllardır Almanya’da yaşayan Cafer, Kapadokya’da köyde yaşayan ailesini daha iyi yaşam şartlarına kavuşmaları için Almanya’ya götürmeye karar verir. Karısı Hacer, çocukları Kerem ve Zeynep ile eski bir minibüs içinde yola çıkar. Almanya’da küçük bir apartman dairesinde yaşamaya başlayan aile, yavaş yavaş Alman çalışma düzenine adapte olur. Cafer, ikinci sınıf vatandaş dahi olsa, Türkiye’deki siyasal ve ekonomik çalkantılardan, yoksulluktan bunalmış, her haliyle Almanya’daki şartların kendisi ve ailesi için iyi olduğuna inanmıştır. Hacer, kısa bir süre sonra işe başlar. Hamile kalan Hacer, çocuk doğduktan bir süre sonra işe gitmek zorunda kalır. Küçük çocukları için kreş bulamayan Cafer, tek çıkış yolu olarak, 7-8 yaşlarındaki kızları Zeynep’in evde kalmasını ve bebeğe bakmasını bulur. Zeynep, “memlekete gitti” denilerek evden hiç çıkarılmaz ve sürekli olarak bir hapis hayatına mahkûm olur.

Çalışan anne ve babanın ilgisinden yoksun büyüyen Kerem, küçük yaşta suça eğilimli bir karakter haline gelir. Sigara içmeye, kavgalara karışmaya, hırsızlık yapmaya başlar. Hacer, yaşadığı bu trajik süreci anlamlandırmakta zorlanmaktadır. Fabrika

arkadaşları ve ustabaşı, Hacer’in bu sıkıntılarını fark eder. Kurdukları derneğe davet eder. Hacer, dernekte öğrendikleriyle, yaşadığı topluma farklı bakmayı, sorgulamayı öğrenir. Cafer, Hacer’in yaşadığı bu değişimi anlamlandırmakta zorlanır. Hacer’i dernekten zorla çıkarmak için gittiği bir gün, Hacer’in kendisi ve ailesi ile ilgili söylediği kapsayıcı, kucaklayıcı cümleleri duyar. Artık o da Hacer gibi düşünmekte ve işçi hakları, emek ve özgürlük kavramları için mücadele etmeye başlamıştır.

“Kara Kafa” adlı film, çekildiği dönem itibariyle sosyal ve siyasal dalgalanmaların hem Avrupa’da, hem de Türkiye’de yoğun olarak hissedildiği bir süreci anlatır. Temel söylemi sosyalist bakış açısı üzerine kurulmuş; sınıf, emek, sermaye, işçi kavramlarının sorgulandığı; sömürüye dayalı kapitalist ekonomik düzenin kıyasıya eleştirildiği bir filmdir.

Film, Almanya’da yaşayan göçmen işçilerin dramını sadece toplumsal işçi göçü ekseninde ele almayıp, bunun uluslararası emek ve sermaye sitemi içinde bir sömürü egemenliği olduğu fikrini ve bu sömürüye karşı durabileceklerin, ırk ve dil ayrımı yapılmaksızın, işçi sınıfı olduğu düşüncesini aktarmaktadır. Filmin bu söylemleri genellikle Rıfat adlı karakter üzerinden aktarılmaktadır. Cafer ile birlikte yürüyen Rıfat adlı işçi: “ Alman’ı, İtalyan’ı yok, biz işçiyiz. Kavgamız kölelikle sömürenlerle olmalı” (Yurtsever, 1979, dk. 25) diyerek işçi sınıfının ortak mücadelesine dikkati çekmekte; yaşadıkları sıkıntıların temelinde, görünenin aksine farklı sınıfsal dengelerin olduğunu ifade etmektedir. İlerleyen sahnelerde, özellikle Hacer’in gittiği dernekte yapılan toplantılarda kadınlar, işçi sınıfı, emek ve temel haklar konusunda bilgilendirilmektedir. Filme serpiştirilmiş bu toplantılarda ağır bir kapitalist toplum eleştirisi yapılmakta; sömürücü olarak sermaye sahipleri gösterilmektedir. Organize olma, örgütlülük gibi unsurlar ön plana çıkmaktadır.

Sömüren ve işçileri göçmen durumuna düşüren, anneleri yavrularından ayıran, filme göre sermaye tabanlı yönetim sitemleridir. Bu olgu etrafında suçlu sadece sermaye sahipleri değil, sermaye sahiplerinin güdümünde siyasallaşmış hükümetlerdir. Film, ağır eleştirilerini son sahnede vurucu cümlelerle noktalar. Artık işçi sınıfının sömürülmesine dur denilmesi gerektiğine inanan Hacer, patron-hükümet sömürüsünü, Türkiye-Almanya hükümetleri ve sermaye sahipleri ekseninde şu cümlelerle özetler:

“Yıllar yılı leş kargaları gibi başımıza çöktüler. Eti kemiği senin; markları bizim dediler hep. Ucuz işgücüyüz diye memleketten koparıp

sevdiklerimizden koparıp, taa ateşin içine attılar. Bizlerden aldıklarını, para babalarına peşkeş çektiler. Onların yüzünden yavrularımız harcanıp gitti…” (Yurtsever, 1979, dk. 72).

Filmin en çok dikkat çeken yönü, göç sürecini, göç eden ailelerin çocukları üzerinden okumaya çalışmasıdır. Bu açıdan film, göç sürecinde çocukların yaşadığı travmayı anlatan ender eserlerden biridir. Göç edilen ülkede çocukların neler yaşadığı, hangi travmatik süreçlerden geçtikleri, ayrıntılı olarak Zeynep ve Kerem karakterlerin üzerinden anlatılmaktadır. Filme göre, anne ve babanın çalışmak zorunda olması, para toplama hırsı ve yeterli derecede bilinçli olmayan ailelerin yanılgıları sonucunda, göç sürecinden en fazla çocuklar etkilenmektedir. Yeni doğan kardeşine bakması için Türkiye’ye gitti denilerek eve hapsedilen Zeynep, yaşadığı sarsıntıyı film örgüsü içinde şu sözlerle ifade etmektedir:

“Kapı önü yok, oynamak yok. Niye getirdiniz bizi? Hapsetmek için mi? Ne yaptım ben, yoksa hırsızlık mı? Elbiseler oyuncaklar sizin olsun. Kime kötülük ettim?” (Yurtsever, 1979, dk. 29).

Bu süreçten olumsuz etkilenen sadece Zeynep değildir. Her ne kadar okula gitme veya sokağa çıkma serbestisi olsa da Kerem de göçmen bir birey olarak getirildiği toplumu, çocukça sorgulamaktadır. Alman toplumuyla iletişim kurmaya çalışan Kerem, bu iletişim sürecinde başarısız olunca, derin bir kin ve nefret duymaya başlamaktadır. Kerem’in Alman toplumu ile ilgili tecrübeleri oldukça acıdır. Kerem, sokakta oynadığı bilye tekerli tahta arabayı gören Alman çocuk Uli’ye, kendi uğraşlarıyla bir araba yapar ve hediye etmek ister. Hediyeyi alan Uli, Kerem’in eline birkaç bozuk para tutuşturur. Diğer bir sahnede ise Uli, çöpe eski bisikletini atar. Bu bisikleti Kerem’in çöpten almaya çalıştığını görünce, gider ve bisikleti balyozla paramparça eder. İlerleyen sahnelerde arkadaşlarıyla oyuncak silahlar alan Kerem, Uli’yi kovalayarak döver. Bu anlatım örgüsü her ne kadar sadece çocuk bakış açısıyla Alman toplumuyla ilk temasın hezimetle sonuçlanması gibi görünse de, metaforlar ekseninde önemli sosyal mesajlar taşımaktadır. Kerem, göçmen işçileri; Kerem’in yaptığı bilye tekerli araba, göçmen işçilerin emeğini- alın terini; Uli’nin verdiği bozukluk mark, bu işçilere ödenen parayı; bisiklet, göçmen işçilerin çöpten topladıkları hayatları ve hayalleri; bisikletin kırılması ise, kapitalist

sistem tarafından bu hayalin paramparça edilişini temsil etmektedir. Hayalleri parçalanan göçmen bireyler şiddet eğilimi sergilemekte; illegal yöntemlerle kendilerini ifade etmektedirler. Bisiklet hayaline ulaşamayan Kerem, daha sonra bir bisiklet çalmakta ve bu bisikletle özgürlüğe doğru yol almaktadır. Bir anlamda Kerem’in hırsızlığı, sistemin duyarsızlığına ve haksız uygulamalarına karşı, illegaliteyi meşrulaştırmak olarak okunabilmektedir

Göçmen hayat tarzı ekseninde ise, film okumasında elde edilebilecek şu unsurlar dikkati çekmektedir:

Baba Cafer, vatan hasreti çeken ailesini sinemaya götürmektedir. Bahsi geçen (1979-80) yıllarda vatan hasretini dindirmenin en kolay yolu, Türk filmleridir. Cafer ve ailesi, İbrahim Tatlıses’in melodramlarından birine gider ve bir nebze olsun kendilerini vatanda hissederler.

Cafer adlı karakter Türkiye’den döndüğünde bir arkadaş ortamında “Memleket nasıldı?” sorusunu cevaplar. Cafer verdiği cevapla, önce dönem Türkiye’sinin siyasi çalkantılarını ve sonra ekonomik darboğazlarını şu cümlelerle özetler:

“Bir kör döğüşü ki sorma. Bir particilik, bir hır gür. Yağ yok, tuz yok, şeker yok, gaz yok… Hele benzinnn… Allah’tan markımız var. Yoksa yolda kalmıştık. Bir kuyruk var ki ucunu göremezsin” (Yurtsever, 1979, dk. 11).

Göç sürecinde üretilmiş en yoğun filmlerden biri olan “Kara Kafa” çok katmanlı yapısıyla birçok sosyal mesajı ve sosyolojik veriyi bünyesinde barındırmaktadır. Her ne kadar politik bir bakış açısıyla örülü bir film olarak üretilse de, dönem algısı ve şartlarının özellikle çocuk bireyler üzerindeki etkisini anlamak açısından önemlidir.

Filmde anlatılan göç, zincirleme göç sürecine örnek teşkil etmektedir. Erkek birey, özgür iradesiyle emek göçüne karar vermiş ve yasal yollardan göç etmiştir. Daha sonra daha iyi hayat şartlarını sunacağını düşündüğü hedef ülkeye, ailesini taşımıştır. Diğer filmlerin aksine, bu filmde göçe iten nedenlerin arasında siyasal unsurlar yer almaktadır. Ekonomik nedenlerin dışında, kaynak ülkedeki siyasal çalkantılar, ailenin göçünün ana nedenlerinden biridir. Çekici faktör, çoğunlukla hedef ülkenin yaşam koşullarının yüksekliğidir. Göçmen ailede özellikle göçmen çocuklar, süreçten olumsuz etkilenmiştir. Ekonomik koşullar ve eğitimsizlik nedeniyle ortaya çıkan sorunların ilk

etkilediği bireyler çocuklardır. Göçmen çocuklar anomik, suça meyilli karakterlere dönüşmüştür.

4.1.10. Ölmez Ağacı Filmi