• Sonuç bulunamadı

Bu bölümde göç sosyolojisine ilişkin kavram ve kuramların genel bir değerlendirmesi yapılmaktadır.

Göç tanımlarına bakıldığında, vurguları farklılaşan tanımlara rastlamak mümkündür. Takip eden tanımlardan örnek olarak bahsedilebilir. Yalçın’a göre göç, “Ekonomik, siyasî, ekolojik veya bireysel nedenlerle, bir yerden başka bir yere yapılan ve kısa, orta veya uzun vadeli geriye dönüş veya sürekli yerleşim hedefi güden coğrafik, toplumsal ve kültürel bir yer değiştirme hareketidir” (Yalçın, 2004, s. 13).

Yalçın, göçü yer değiştirme hareketine vurgu yapılarak tanımlanmaktadır. Kavram, kimi zaman bireylerin veya kitlelerin herhangi bir şehir, ülke veya ülkeler arası, ekonomik toplumsal veya siyasi nedenlerden dolayı kalıcı veya süreli olarak hareketliliği olarak, çoğunlukla işgücü ile bağlantılı ve ekonomik nedenlerin yol açtığı toplumsal değişimler olarak karşımıza çıkmaktadır. Özer’e göre,

“Göç kavramı ile öncelikle belli bir nüfusun bir bölgeden başka bir yere olan hareketi akla gelmekle birlikte, göç coğrafi bir yer değiştirmeden çok daha kapsamlı ve köklü bir muhtevaya sahiptir. Sonuçları itibariyle sosyal, ekonomik, kültürel ve psikolojik birçok öğeyi içinde barındırır” (akt. Sağlam, 2006, s. 33-34).

Yalçın’a göre, yapılan göç tanımlamalarında bazı farklılıklar olmasına rağmen, ortak unsur yer değiştirme olarak karşımıza çıkmakta ve bu yer değiştirme, aynı mahalle içinde çok kısa mesafeli olabileceği gibi; ülke sınırları dışına uzanacak bir eksende uzun mesafeli de olabilmektedir (köy, kasaba ve kentler arası göçler ve sınır ötesi göçler örnek olarak verilebilmektedir). Ayrıca günümüzde teknolojinin çok hızlı arttığı gerçeğinden hareketle, gelecekte gezegenler arası göçlerin de gerçekleşmesi beklenebilecektir (Yalçın, 2004, s. 13). Yalçın’ın fütüristik bu yaklaşımı, 2015 itibariyle Mars gezegeninde koloni kurulmasına yönelik medyada yer alan haberlerle kendini doğrulamakta ve sosyoloji açısından göçün, gelecekte hangi boyutlarda ele alınması gerekebileceğinin izlerini taşımaktadır.

Toksöz’e göre göç, insanlık tarihi kadar eski bir süreçtir. Fetihlerden sömürgeleşme hareketlerine ve çalıştırılacak insan gücünün sağlanmasına kadar birçok etken, insanların yer değiştirmesi gerekliliğini beraberinde getirmiştir (Toksöz, 2006, s. 11). Bu bağlamda göçler, toplumsal değişmenin bir göstergesi olarak kabul edilir ve nüfusun mekânda yeniden dağıtılmasını sağlayan bir süreç olarak değerlendirilir. Bu sürecin göç olarak adlandırılabilmesi ise, etki oluşturabilecek kadar anlamlı bir uzaklık ve süreklilik hali ile mümkündür (Erder, 2006, s. 23). Erder’ in göç tanımında bahsettiği bu anlam, uzaklık ve süreklilik hali, önemsenmesi gereken vurgu noktalarıdır.

Toksöz’ün göçü tanımlamakta kullandığı zaman ve mekân kavramları, film okumaları için de önemlidir. Bu kavramlar ekseninde Çakır göç olgusunu, “insan veya bir grubun çeşitli nedenlerden dolayı zaman ve mekânda yer değiştirmesi ile eyleme dönüşen, eylemin bitmesinden sonra da etkileri devam eden bir süreçler bütünü olarak” (Çakır, 2011, s. 131) tanımlamaktadır. Buradaki göç eyleminin etkilerinin zaman vurgusu ve göçün etkilerinin farklı vadelerde izlenebileceği durumu dikkat çekicidir. Analiz kısmında görüleceği üzere göç süreci ve filmler arası ilinti bağlamında kimi filmler zamanın bir kesitine, kimisi ise süreçlere odaklıdır. Çakır, göçün itici nedenleri olarak doğal ve toplumsal çevreyi göstermekte ve bu çevrelerin, birey ya da grubun beklentilerini, özellikle de ekonomik-kültürel gereksinmelerini karşılayamadığı durumlarda göç sürecinin başladığını (Çakır, 2011, s. 113) ifade etmektedir. Bu noktada itici-çekici sebeplerin analiz kısmında kullanılan ayırt edici bir unsur olacağını eklemek faydalı olacaktır.

Hareketlilik çerçevesinde göçün sınıflandırılmasında başvurulan ilk ayrım, iç ve dış göç ayrımı olarak karşımıza çıkmaktadır. Ülke veya belirli bir sınır dâhilinde

gerçekleşen göçler iç göç olarak adlandırılmakta iken; ülkeler arası herhangi bir amaçla gerçekleşen göçler dış göç (ulusaşırı göç) olarak isimlendirilmektedir. İç göç kapsamında, iller arası göç veya il ile daha küçük yerleşim merkezleri arasında ortaya çıkan göçler değerlendirilmektedir. İller arası göç, bir ilin idari sınırları içinden diğer bir ilin idari sınırları içine doğru olan göçlerdir. Öznel olarak değerlendirildiğinde il içi göç, bir ilin idari sınırları içindeki il merkezi, ilçe merkezi, bucak ve köyler arasındaki göçlerdir (T.C. Bayındırlık ve İskân Bakanlığı, 2009, s. 8). Bu anlamda göç tipi, filmlerin ayırt edici bir unsuru olarak önemlidir.

Dış göçler, belli bir süre veya devamlı kalmak üzere çalışmak veya yerleşmek amacıyla yapılan nüfus hareketleridir (Üner, 1972, s. 77). Dış göçlerde en çok dikkat çeken husus, işçi nüfusu hareketliliğidir. Bu açıdan, çoğunlukla gelişmiş ülkelerin iş gücü gereksinimleri sonucu ortaya çıkan göç hareketleri dış göçün temel dinamiğini oluşturmaktadır. İşgücü temini problemi ise, özellikle 16. yüzyılın ortalarından itibaren keşfedilen Amerika kıtasında çalıştırılacak kölelere ihtiyaç duyulmasıyla birlikte ortaya çıkmış (Toksöz, 2006, s. 11) ve günümüze kadar bu süreç işgücü eksenli devam etmiştir. Başlangıçta ortaya çıkan bu göç tipinin yöneldiği alanlara dikkat edildiğinde şöyle bir durum tespit edilmiştir: Sanayi devrimi sonrası genelde az gelişmiş bölgelerden gelişmiş bölgelere doğru bir göç hareketi izlenmektedir. Ravenstein’ın “Göç Kanunları” adlı çalışmasında dile getirdiği gibi uzun mesafeli göçler, doğrudan doğruya endüstri merkezleri ya da ticaretin yoğun olduğu bölgelere doğru şekillenmektedir (Yalçın, 2004, s. 24-25). Uluslararası göçler bu eksende değerlendirildiğinde, Latin Amerika’dan Kuzey Amerika'ya, Asya ülkelerinden özellikle Ortadoğu ülkelerine, Türkiye'den Batı Avrupa ülkelerine, Hindistan'dan İngiltere'ye, Çin ve Filipinler'den Avrupa’ya doğru gerçekleşmektedir. Emek göçünün bu bağlamda hedefi, sanayileşmiş (Avrupa ülkeleri, Kuzey Amerika) veya zenginleşmiş (Ortadoğu ülkeleri) ülkelerdir (Toksöz, 2006, s. 2). Bu bilgiler ışığında, film analizlerinde göç hareketlerinin odağında olan ikili yapı üzerinden, orijin (kaynak) ve ulaşılan (hedef) ülke okumalarını yapmak mümkündür.

Demografik çalışmaların nüfus ekseninde başladığı tarih olarak savunulan 6. Yüzyıldan 19. Yüzyıla kadar nüfusun yer değiştirmesi olarak anlamlandırılan göç, 19. yüzyıldan itibaren bilimsel tartışmaların konu başlıkları arasına girmektedir. Bu konuda Georg Ravenstein’ın “Göç Yasaları” başlıklı çalışması, göçü tanımlamada bahsedilen önemli başlangıç noktalarından biri olarak nitelendirilir. Ravenstein bu çalışmasında, göç hareketlerinin kısa ve uzun mesafeli olmak üzere iki aşamalı olduğunu; uzak mesafelere

yönelik göçün, ticaret ve sanayi yoğunluğu olan bölgelere yöneldiğini belirterek, göç hareketinin başlıca nedeninin bireylerin maddi açıdan ilerleme ihtiyaçlarından kaynaklandığını dile getirmektedir (Abadan Unat, 2002, s. 4-5). Analiz kısmındaki filmlere bu açıdan yaklaşıldığında, göç süresi ve göç alanlarının belirginliği dikkat çekicidir.

Toplumsal yapı üzerindeki kalıcı etkilerinden dolayı göç, sosyolojinin incelediği ana temalardan biri olmuş; August Comte’dan, Karl Marx’a kadar birçok sosyolog insanların hareketliliği kapsamında göç ile ilgili çalışmalar yürütmüştür. Sosyolojik bakış açısıyla göç, bireylerin veya grupların yeni yerleşim alanlarına ve toplumlara doğru kalıcı hareketlerini içermekle birlikte; toplumsal ağlar, akrabalık bağları, sanayileşme, istihdam, iktisadi gelişme ve benzeri konuların parçasını oluşturur (Marshall, 1999, s. 685-686). Bu bağlamda, göçün sosyolojik boyutu sadece bireysel veya kitlesel yer değiştirme hareketi olarak tanımlanabilecek bir alan değil; multidisipliner açıklamalara ihtiyaç duyan bir alan olarak karşımıza çıkmaktadır. Bu açıdan çalışma, bu çabaların sarf edildiği alana göç sosyolojisi, görsel sosyoloji, sinema sosyolojisi ve film analizleri bağlaşıklığındaki yaklaşımı ile film incelemeleriyle katkı sağlayacaktır.

Zorunlu ve/veya gönüllü sebeplerle de göç hareketleri oluşabilmektedir. Gönüllü’ye göre göç olgusu,

“Siyasal, ekonomik, toplumsal, dinsel vb. nedenlerle, ister zorunlu, isterse gönüllü olarak yapılsın, sosyo - ekonomik yapıda önemli toplumsal sonuçlar doğurmaktadır. Yalnızca, nüfus hareketliliği olması nedeniyle değil, bu olguya yol açan faktörler (nedenler) ve göç olgusuyla birlikte düşünülmesi gereken sonuçlar (durumlar) bakımından da önemli olması nedeniyle, hem göç veren, hem de göç alan toplumlar bakımından irdelenmesi gereken bir olgudur” (Gönüllü, 1996, s. 95).

Bu çerçevenin filmler üzerinden okunmasının konuya ayrıca katkı sağlayacağı; ilgili göç hareketleriyle kaynak ülke ve ulaşılan ülkelerde de çalışmalar yapılabileceği düşünülmektedir.

Castles ve Miller uluslararası göçü, sonraki kuşakları da etkileyebilecek uzun soluklu, toplumsal varoluşun her boyutunu etkileyen ve kendi karmaşık dinamiklerini geliştiren bir süreç olarak tanımlamaktadır. Bu kapsamda göç süreci ve bağlantılı konular

ile ilgili yapılan araştırmaların disiplinlerarası olması gerekliliğini ifade etmektedir (Castles & Miller, 2008, s. 29-30). Bu bağlamda göç olgusu, sadece sosyoloji yoluyla değil, ekonomik, siyaset gibi diğer yakın disiplinler yardımı ile ve nesiller arası geçişlerle de incelenebilecektir. Bu çalışmada, konunun disiplinler arasılığının yanı sıra, filmlerde cinsiyet, grup ve kuşak geçişleri de okunabilecek unsurlar arasında sayılabilir.

Sosyolojinin ana konularından birini oluşturan göç ve sürecini açıklamak için birçok teori geliştirilmiştir; fakat Toksöz’e göre göçün çok yönlü yapısı ve karmaşık süreci nedeniyle göçü bir bütün olarak açıklayan bir teori yoktur (Toksöz, 2006, s. 16). Var olan teorilerin ise çoğunlukla ekonomik modellerden hareketle oluşturulduğu görülmektedir. Göçü açıklamak için kullanılan en yaygın teorileri sınıflandıran Unat’a göre, neo-klasik ekonominin makro – mikro kuramı, yeni ekonomi kuramları, ikiye bölünmüş emek piyasası kuramı, dünya sistemleri kuramı, network kuramı, kurumsal kuram, kümülatif nedensellik, ve göç sistemleri kuramı, (Abadan Unat, 2002, s. 6-22) göç teorilerini oluşturmaktadır. Bu konuda Castles ve Miller, göçü açıklamak için yine ekonomik göç kuramlarına öncelikli olarak değinmektedir (Castles & Miller, 2008, s. 31). Bu bilgiler ışığında göç, çoğunlukla sosyo ekonomik bir devinim olarak değerlendirilmektedir. Teorik yaklaşımların çokluğu, bu araştırmada çalışılan film okumalarındaki çoklu bakış açısıyla paralel olduğundan, çoklu bakış açısı esas alınmıştır. Sosyolojinin temel alanlarından biri olarak nitelediğimiz göç sosyolojisi, göçün sosyolojik analizi, ırk ve kimlik, sosyal yapı, politik tutumlar, asimilasyon, kültürlenme, marjinalizasyon ve çok kültürlülük gibi karmaşık ilişkiler içinde örülü çoklu bir yapı olarak karşımıza çıkmaktadır. Castles’e göre bu çoklu ilişkiyi belirli bir metodoloji ile açıklayabilmek için, sosyologların disiplinlerarası (multidisipliner) takımlar halinde çalışması, farklı toplumlarda karşılaştırmalı çalışmalar yapılarak elde edilen deneyimler ve alternatif yaklaşımlarla bilincin arttırılması, bütünsel bir yaklaşımla göç araştırmacılarının spesifik araştırmalarını daha geniş göç yaklaşımları ile ilintilendirmesi, küreselleşme çağının özellikleri göz önüne alınarak toplumsal dönüşümün uluslararası boyutlarının incelenmesi, ve ekonomik, siyasi, sosyal ve kültürel ilişkilerle, küresel, ulusal, bölgesel ve yerel faktörler dikkate alınarak çok katmanlı analizler yapılması ve bu araştırma süreçlerinde göçten etkilenen göçmenlere ve diğer kişilere aktif bir rol verilmesi göç sosyolojisi bağlamında yapılacak çalışmalarda faydalı olacaktır (Castles, 2007, s. 367). Castles’in bu yaklaşımı, göç olgusunun gerek küreselleşme gerekse sosyo-ekonomik ilişkilerin giderek karmaşıklaşması nedeniyle çok

yönlü bir olgu olduğuna delil olarak gösterilebilir. Bu açıdan göç ve göç sürecinin çoklu disiplinlerin ortak çalışmaları sonucu değerlendirilmesi daha anlamlı olacaktır. Bu yaklaşıma ek olarak Çakır, hangi bilim açısından bakılırsa bakılsın insanların, grupların zorunlu ya da istemli olarak zaman ve mekân içinde yer değiştirme ya da yatay hareketlilik süreci olarak tanımladığı göç olayının, sosyo-politik, sosyo-ekonomik, sosyo- psikolojik ve kültürel nedenlere dayanabileceğini; bu nedenlerden bir ya da birkaçı eşliğinde gerçekleşebileceğini (Çakır, 2011, s. 131-132) ifade etmektedir.

Yapılan akademik çalışmalarda, göç süreci çoğunlukla üretilmiş modeller yoluyla açıklanmıştır. Göç sosyolojisi ile ilişkili konular, geniş bir alanda çalışılmış; üniversitelerde göçü odak alan merkezler (Koç Üniversitesi, Bilgi Üniversitesi vd.) açılmış; göçmenler de artık kurumsal yapılanmalar yoluyla sosyal organizasyonlar kurmuşlardır. Ayrıca son yıllarda göç olgusunu konu alan çalışmalara maddi kaynakların daha fazla sağlandığı dikkatleri çekmiştir. Elde edilen veriler ışığında göç sosyolojisi alanı, göçü birçok yönüyle inceleyen ve kent sosyolojisinden aile sosyolojisine kadar diğer birçok yan alanla ilintili, sosyolojinin alt dallarından biri olarak karşımıza çıkmaktadır. Sosyolojik olarak göç sürecini hazırlayan etmenler, göç süreçlerinde işleyen karar verme mekanizması ve motivasyonlar, göçe hazırlık, göç yolları, göç edilen yerde kurulan yeni düzen, bireyin yeni sosyal yapı içinde ortaya koyduğu varoluş mücadelesi, kaybedilen veya kazanılan statüler, göçün toplumsal hayata etkisi, entegrasyon, asimilasyon, kimlik (uyruk, tabiiyet, vatandaşlık), aidiyet, yabancı düşmanlığı gibi kavramlar çerçevesinde göç olgusu araştırılmaktadır. Bu çalışmanın bulguların analizi kısmında, daha önce de vurgulandığı üzere bu unsurların bir kısmı dikkate alınarak filmler okunmaya ve analiz edilmeye çalışılmıştır.