• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 4: ŞERH-İ YÛSUF U ZELÎHÂ’NIN İNCELEMESİ

4.1.1. Gramer Terimleri

Klasik şerh anlayışının en temel özelliklerinden biri de metnin dil ve anlam yönünden anlaşılırlığının sağlanmasıdır. Yûsuf u Zelîhâ şerhinde de şârih, yer yer dönemin şerh anlayışına uygun bir şekilde kelime ve cümlelerin gramer özellikleri ve türleri hakkında

88 Bu bölümde ele alınan gramer terimlerinin tanımları hususunda yararlanılan kaynaklar şunlardır: Ozan Yılmaz,

Gülistân Şerhi (Sûdî-i Bosnevî), 1. Basım, İstanbul: Çamlıca Yayınları, 2012.; H. İbrahim Okatan, “Sûdî’nin Bostan

Şerhi’nde Geçen Edebî Sanatlar, Gramer Terimleri ve Temel Kavramlar”, EKEV Akademi Dergisi, S.56 (Yaz 2013), s. 217-274.; Hasan Ekici, “Bosnalı Atfî Ahmed Efendi’nin Şerh-i Tuhfe-i Şâhidî’si (İnceleme-Tenkitli Metin-Sözlük-Dizin), (Yayımlanmamış Doktora Tezi, Adıyaman Üniversitesi, SBE, 2017).; Nusrettin Bolelli, Arapça

Dilbilgisi Nahiv Sarf ve Terimleri, 1. Basım, İstanbul: Yasin Yayınları, 2006.; Nazif Şahinoğlu, Farsça Grameri Sarf ve Nahiv, 1. Basım, İstanbul: Kitabevi Yayınları, 1997.; Nevzat Özkan (hzl.), Ahmet Cevdet Paşa, Fuat Paşa, Kavâ’id-i Osmaniyye, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2000.; Gülden Sağol, vd. (hzl.), Ahmet Cevat Emre, Türkçe Sarf ve Nahiv Eski Lisân-ı Osmânî Sarf ve Nahiv, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları, 2004.; Leyla

Karahan, vd. (hzl), Tâhir Ken’ân, Kavâid-i Lisân-ı Türkî, Ankara: Türk Dil Kurumu Yayınları 2004; Ferit Devellioğlu, Osmanlıca Türkçe Ansiklopedik Lûgat, 20. Basım, Ankara: Aydın Kitabevi, 2003.

112

bilgi vermiş, ekleri gramer hususiyetleri açısından tahlil etmiştir. Şârihin bu türden açıklamalar yaptığı kısımlarda kullandığı kelimelerin birer gramer terimi olması sebebiyle çalışmamızın bu kısmında metinde geçen gramer terimleri alfabetik olarak sıralandıktan sonra terimlerin karşılıkları tarafımızca verilmiş ve geçtikleri yerlerden örnekler sunulmuştur.

‘Atf-ı tefsîr, ‘atf-ı tefsîrî: Aynı anlamda olan iki kelimenin yan yana kullanılması. Ör: Ṣoḥbetden fitne ve şūr ḳorḳusını ṭutdı. Şūr fitneniñ ‘aṭf-ı tefsīrīdir. (E 128b/ S 90a) ‘Ayn-ı mühmele: “İhmal edilmiş, boşlanmış, boş bırakılmış” anlamındaki “mühmel” kelimesinden gelen “mühmele”, alfabedeki noktasız harfleri ifade etmek için kullanılır. “Ayn-ı mühmele” ifadesi “ع” harfini “غ” harfinden ayırmak için kullanılmıştır.

Ör: Ba‘żı nüsḫada meşġūl yerine meş‘ūf vāḳi‘ olmuşdur, ‘ayn-ı mühmele ile şa‘afdan müştaḳ. Ve şa‘af muḥabbet-i ḳalbi yaḳmaḳ hālen ki ol yaḳmada leẕẕet daḫı müşāhede ḳılına. (E 81b/ S 59b)

Bâ-yı ‘Arab: Arapçadaki “ب” harfi.

Ör: Pīş bu maḳāmda kesr-i bā-yı Fārsīyle ‘izzetlü ve ḥürmetlü ma‘nāsınadır. Bīş bā-yı ‘Arabīyle artıḳ dimekdür. (E 22b/ S 15b)

Bâ-yı ‘Acem/ bâ-yı Fârsî: Farsçada “پ” harfi.

Ör: Pū bā-yı Fārsīniñ żammıyla, dev dālıñ fetḥiyle. İkisi de yilmek ma‘nāsınadır. (S 143a)

Bâ-yı muvahhade: Arap harflerinden ikincisi olan “b” harfi, tek noktalı “ب” harfi. Ör: Velīkin cānānıñ dīdār ḥarmānından yārsız ve vāsıṭasız yāḫud bār icāzet ma‘nāsına bā-yı muvaḥḥade ile oldıġı taḳdīrce. Ya‘nī kimseniñ iznine ve icāzetine tevaḳḳuf eylemeksizin. (S 139a)

Bâb: Arapça kelime türetme kalıpları.

113

Ör: Nükte lüġat-i ‘Arabda bir çubuḳ ucıyla yire ura ura bir nişān peydā eylemekdir. Bu ma‘nā ekåer tefekkür ve taḥayyür vaḳitlerinde olur ki insān bir nesneye düşünür ve bī-şu‘ūr bir iş işler. Aṣlında maṣdardır, naṣara bābından kedere gibi, soñra ḳulūbda mü‘eååir olan kelām-ı laṭīfe ıṭlāḳ eylediler. (E 4a/ S 2b)

Cem‘: Çokluk, çoğul.

Ör: Enāmil enmelenin cem‘idir. (S 177a)

Ör: Ḥūr ‘Arabīde aḥveriñ ve ḥavrānıñcem‘idir. (E 13b/ S 9b) Cîm-i ‘Acem/ cîm-i Fârsî: Farsçada “ç” harfi.

Ör: Çüst żamm-ı cīm-i ‘Acemī ile biribiri üzerine muṭabbaḳ yıġmaḳdır. (E 35b/ S 25b) Cîm-i ‘Arab: Arapçada “ج” harfi.

Ör: Pīçān bā-yı Fārsī ve i Fārsīyle ṣıfat-ı müşebbehedir, yāḫud bā-yı ‘Arabī ve cīm-i ‘Arabīyle cānsız dcīm-imekdcīm-ir. (E 57a/ S 40b)

Cümle-i du‘âiyye: Emir kipinin olumlu ve olumsuz kullanımı.

Ör: Yañaġı leṭāfetde nāz ile besle. Mıṣrā‘-ı åānī cümle-i du‘āiyyedir. (E 123a/ S 86b) Edât-ı cem: Çokluk eki, çokluk edatı.

Ör: Şüd ez-sübbūḥiyān gerdūn ṣadā-dih: Meleklerden felekler ṣadā virici oldı.

Ṣübbūḥ Ḫudāyı te‘ālā ḥażretleriniñ şol ism-i şeriflerindendir ki ‘uyūb-ı naḳāyısdan berī olmaġla delālet ider. Ᾱḫirinde yā nisbiyye, elif ve nūn edāt-ı cem‘dir. Murād melā’ikedir. (E 15a/ S 10b)

Ör: Naẓar kün lālerā der-kūhsārān: Naẓar eyle lāleye büyük ṭaġlarda. Sār lafẓı bunda keåretden ve büyüklükden kināyedir. Elif ve nūn edāt-ı cem‘dir. (E 26b/ S 18b)

Edât-ı fâ‘il: Fâil ismi yapan ek. Sonuna geldiği kelimeyi işi yapan hükmüne getirir, bu kelimeye özne görevi yükler.

114

Ör: Bi-kün dil-dāriyī dil-dādegānrā: dāde ‘āşıḳlara bir muḥabbet idicilik eyle. Dil-dār vaṣf-ı terkībīdir. Göñül ṭutucı ma‘nāsına. Aṣlında Dil-dārende-i dil idi. Pes edāt-ı fā‘ili ki nūn ve dāl ve hā-yı resmīdir ḥaẕf idüp ma‘nā-yı ‘ām-ı terkībīden ma‘nā-yı ḫāṣ-ı ‘alemiyyeye naḳl eylemek içün mużāfu’n-ileyhi taḳdīm idüp dil-dār dirler. Cemī‘en müştaḳḳātdan olan vaṣf-ı terkīblerde bu ḳā‘ide cārīdir, māl-dār ve diz-dār ve ser-dār gibi. (E 18b/ S 13a)

Edât-ı ḫaber: Yüklem eki, ek fiil, bildirme edatı. Farsçada bildirme edatı “sīn ve tā” harflerinin birleşmesinden oluşan “est” yapısıyla meydana gelir. Çoğulu “end” şeklindedir.

Ör: Serem hest ez-hevā her sūy mā’il: Başım ārzū-yı nefs-i emmāreden her cānibe mā’ildir. Est evvel-i kelāmda vāḳi‘ olıcaḳ evveline bir hā ziyāde idüp hest dirler. Ma‘nā hemān yine est ma‘nāsı olur ki edāt-ı ḫaberdir. (E 9a/ S 6b)

Ör: Zelīḫā güft hest īn ān yegāne: Zelīḫā didi: Bu ol bir naẓīri olmayan dil-berdir. Hest edāt-ı ḫaberdir ki hemzesi hāya ḳalb olmuşdur, yegāne est dimekdir. (S 115a)

Edât-ı hâl (hâliyye): Şimdiki zaman eki, “-yor, -iken.” Eklendiği fiile geniş zaman, şimdiki zaman ve süreklilik anlamı katar.

Ör: Hemī-kerd ārzū-yı naḳşī zi-nāmeş: Anıñ nāmından bir naḳş ārzū eyledi. Ya‘nī anıñ nāmını daḫı ta‘miye ṭarīḳıyla ẕikr itmek istedi. Hemīde hā te’kīd ifāde ider, mī ḥāliyyedir. (E 25a/ S 18a)

Edât-ı istifhâm: Soru edatı.

Ör: Ki ya‘nī der-cihān āsūdegī kū: Ki ya‘nī dünyāda āsūdelik emniyyet ve rāḥat nerededir? Ya‘nī lafẓ-ı kū zebān-ı Fārsīde edāt-ı istifhāmdır. (S 164a)

Edât-ı nakl (‘Alâmet-i nakl): Arapça bir kelimeyi Farsça’ya nakl ederken kullanılan “ه” ve “ت” harfleridir.

Ör: Fikretde tā ‘alāmet-i naḳldir. Ya‘nī bir lafẓ ‘Arabīden Fārsīye naḳl olunmaḳ murād olunsa āḫirine bir hā-yı resm veyā bir tā getürürler. (E 33b/ S 24a)

115

Edât-ı nefy: Olumsuzluk edatı. Türkçede “değil, -ma, -sız, -siz” yapılarından oluşan olumsuzluk unsuru Farsçada “bī”, “nā”, “ne” ve “nī” yapılarıyla gösterilir.

Ör: Ne z’ānsān der-dil-i ū dāşt ḫāne: Ol üslūbdan Zeliḫānıñ göñlinde yer ṭutmamış idi. Edāt-ı nefy min-ciheti’l-ma‘nā dāşt lafzına muḳayyeddir. Ne-dāşt dimekdir ve taḥtında żamīr Yūsuf ‘aleyhi’s-selāma rāci‘dir. (E 120a/ S 84b)

Edât-ı şart: Şart edatı. Şart cümlesinde cümleye şart anlamını katar.

Ör: Bedīnsān būd tā mī-ḫˇāst kāreş: Yūsuf ‘aleyhi’s-selāmıñ kārı bu üslūbla idi ne isterse. Tā bunda şarṭ içündür. (E 117b/ S 83a)

Edât-ı tahsîs: “Bir şeyi birine veya bir yere mahsus kılma, ayırma” anlamına gelen tahsîs kelimesi, gramerde belirtili isim tamlaması öğelerini birbirine bağlarken kullanılan edattır.

Ör: V’ez-ḫayāl-i şebāne ġoncevār hūn-ı dil-fürū ḫorden mühr ber-leb nihāden: Ve giceye mensūb ḫayālden ġonce gibi yürek ḳanını yemek ve ṭuṭaġı üzerine mühr ḳomaḳ. Ya‘nī sırrı ketm idüp kimseye bildirmemek beyānındadır. Şebānede elif ve nūn ve hā-yı resmī nisbet ve taḫṣīṣ ifade ider. (E 47a/ S 34a)

Edât-ı tahsîn: Beğenme edatıdır.

Ör: Sezā-yı āferīn ez-āferīniş: Ancılayın Resūl ki Ḫālıḳ te‘ālādan taḥsīne sezādır. Evvelki āferīn edāt-ı taḥsīndir. İkinci āferīn āferīden lafẓından müştaḳdır yaradıcı ma‘nāsına. (E 14a/ S 10a)

Ör: Bi-nāmīzed zihī dürr-i girāmī/ Ki süft elmās nūk-ı kilk-i Cāmī

Zihī bunda taḥsīn ifāde ider. Ya‘nī Allāhu te‘ālā yaramaz gözden ṣaḳlasun ne güzel müzeyyen nev-bahārdır. (S 178a)

Edât-ı ta‘rîf (Harf-i ta‘rîf/ lâm-ı ta‘rîf): Şemsî ve kamerî harflerle yapılan tamlamalarda muzâfla muzâfun ileyh arasında yer alan “elif-lâm” harfleridir.

Ör: Be-ta‘rīf-i ‘Arab bādā mu‘arref: ‘Arabıñ ta‘rīfiyle de mu‘arref olsun. Ya‘nī anıñ mübārek nāmı ‘Acemde meşhūr oldıġı gibi ‘Arabda daḫı meşhūr olsun. Bu beytde nükte

116

oldur ki şehzādeniñ nāmı bedī‘u’z-zamāndır. Ya‘nī bedī‘ lafẓı zamān lafẓınıñ fevḳınde olunca bedī‘-i zamān olur, gūyā baş tācı oldı. ‘Arabıñ edāt-ı ta‘rīfi ki lām-ı ta‘rīfdir. Anıñla mu‘arref olunca bedī‘u’z-zamān olur. (E 25a/ S 17b)

Edât-ı te’kîd (Harf-i te’kîd): Kuvvetlendirme edatı. Anlatımı kuvvetlendirmek amacıyla kullanılır.

Ör: Der-āmed nāgehān nāmūs-ı ekber: Añsuzın, ya‘nī ḫaberi olmaḳsızın füc’aten Cibrīl-i ekber geldCibrīl-i. Der-āmedde der te’kīd Cibrīl-ifāde Cibrīl-ider. (E 14a/ S 10a)

Ör: Çünīn dādend ez-Ᾱdem ḫaber bāz: Ᾱdem ‘aleyhi’s-selāmdan ḫaberi buncılayın virdiler. Bāz böyle maḳāmlarda te‘kīd ifāde ider ancaḳ. (E 33a/ S 23b)

Ör: Ki tā ārend Yūsufrā ferā çeng: Ki tā Yūsuf ‘aleyhi’s-selāmı ellerine getüreler. Ferā ḳarīb ma‘nāsınadır ammā bunda te’kīd ifāde ider. (E 94a/ S 68a)

Ör: Demeşrā ez-fiġān-ı şeb fürū best: Nefesini gice fiġānından baġladı. Fürū aşaġı dimekdir ammā bunda te’kīd ifāde ider. (S 128a)

Edât-ı teksîr: Bir şeyin çok olduğunu bildiren yer eki.

Ör: Dihem ez-çeşmesār-ı ṣoḥbetet nem: Seniñ ṣoḥbetiñ çeşmesārıñdan nem virem. Sār edāt-ı tekåīrdir. Ya‘nī seniñ vāsi‘ pıñarıñdan vücūdımı ṣulandıram. (S 150a)

Elif-i memdûde: Uzatılarak okunan elif harfi.

Ör: Derd ki ma‘nāsı aġrı ve ṣızı ve burıdır. ‘Arabīsi dā’dır, elif-i memdūde ile. (E 25a/ S 18a)

Elif ü nûn-ı cem‘: Farsçada çokluk görevinde kullanılan “ān” eki.

Ör: Envāregān aṣlı envāre āndır. Envār cem‘-i nūrdur. Āḫirindeki hā edāt-ı naḳldir. Ya‘nī ‘Arabīden ‘Acemīye naḳle nişāndır. Elif nūn edāt-ı cem‘dir. Āḫirindehā-yı resmī olan kelimeye elif ü nūn-ı cem‘ dāḫil olmalı olsa hā-yı resmīyi kāf-ı ‘Acemīyle ibdāl iderler ḫˇācegān ve bendegān gibi. (E 35a/ S 25a)

117

Ör: Ber-ā ḫoş nā-ḫoşī tā çend bā-men: Ḫoş gel! Ya‘nī mülāyim ve eyü ol yaramazlıḳ benimle ne vaḳte dek?! Lafẓ-ı ā emr-i ḥāżırdır, gel ma‘nāsına. (S 120b)

Fi‘l-i mâzî: Görülen geçmiş zaman eki almış fiil.

Ör: Eger üfted ḳabūl-i himmeteş müft: Eger anıñ ḳabūli himmeti müft ve meccānen vāḳi‘ ola. Üfted fi‘l-i māżīdir. (E 20b/ S 14b

Gayn-ı mu‘ceme: Noktalı “ayın” harfi.

Ör: Cuġd żamm-ı cīm ve sükūn-ı ġayn-ı mu‘ceme ile şol ḳuşdur ki Türkī dilinde ügi dirler. (E 5b/ S 4a)

Ör: Yāḫud meşġūf ġayn-ı mu‘ceme ile şeġāfdan müştaḳ. (E 81b/ S 59b)

Hâ-yı resmî: “ه” şeklinde yazılan “he” harfi. Farsçada sonu bu harfle biten isimlere “elif, nun, ye” harfleri dahil olduğunda bu harf kâf-ı Acemîye yani “گ” harfine dönüşür. Ör: Zi-renc-i rāheşān fersūdegī nī: Fersūde lafẓındaki hā-yı resmī yā-yı maṣdariyye sebebiyle kāfa ḳalb olmuşdur. (E 6b/ S 4b)

Ör: Zi-ḥadd-i ‘aḳl-ı fikret-pīşe bīrūn: Fikr-pīşelü ‘aḳlıñ ḥaddinden ṭaşra idi. Fikretde tā ‘alāmet-i naḳldir. Ya‘nī bir lafẓ ‘Arabīden Fārsīye naḳl olunmaḳ murād olunsa āḫirine bir hā-yı resm veyā bir tā getürürler. (E 33b/ S 24a)

Ör: Mıṣrā‘-ı evvelde kerde lafẓındaki hā-yı resmiyyeye hā-yı terettüb dirler. Meåelā şarāb ḫorde ve ḫoy kerde. Ma‘nāsı şarāb içüp, derleyüp dimekdir. (E 39b/ S 28a)

Haber: İsim cümlelerinde mübtedâ (özne) ile birlikte cümlenin çatısını oluşturan ana öğe, yüklem.

Ör: Şebī ḫoş hemçü ṣubḫ-ı zindegānī: Bu beyt mübtedādır, ḫaberi on birinci Zelīḫā ān be-lebhā-yı şeker-nāb beytidir. (E 44a/ S 31b)

Ör: Siyehfāmān-ı ez-‘anber sirişte: ‘Anberden yoġrulmuş siyeh renklüler. Bu mıṣrā‘ mübtedā emīnān-ı ḥarem mıṣrā‘ı anıñ ḫaberidir. (E 78a/ S 56b)

118

Ör: Belī çün dāşt desteş ber-ḳalem püşt: Belī ḥarf-i taṣdīḳdir. (E 12a/ S 8b)

Hazf: Kullanım durumuna göre, bir harfin ya da kelimenin düşürülerek ortadan kaldırılması.

Ör: Ḫıred bā-cümle dāniş ḥāşe li’llāh: Ḫıred tüvānediñ fā‘ilidir. Ḥāşā kelime-i tenzīhdir. Ya‘nī ayrılıḳ istemek filān kişi teḥāşī itdi dirler, ya‘nī ayrıldı. Lafẓa-i Celāle muḳārin olduḳda elifi ḥaẕf idüp bir hā-yı resm getürüp ma‘āẕa’llāh maḳāmında ḥāşe li’llāh dirler. (E 10b/ S 7b)

Ör: Zi-mihr-i ū dil-i ġamgīn ḫırāşed: Aña muḥabbetden ġam ile ṭolu göñlini ḳazır. Ġamgīn lafẓınıñ aṣlı ġamāgīndir, ya‘nī ġam ile ṭolu, taḫfīfen hemze ḥaẕf olmuşdur. (E 134b/ S 93b)

Hemze: Elif harfinin harekeli şekline hemze denmektedir. Ör: Eksūn fetḥ-i hemze ile aṭlasdan bir nev‘dir. (E 109a/ S 78a)

Ör: Enmele hemzeniñ ve mīmiñ fetḥiyle barmaḳ ucı, re’s-i [u]ṣbu‘ ma‘nāsınadır. (S 177a)

İbdâl: Bir harfi başka bir harf yerine koymak.

Ör: Beççeġān beççeniñ cem‘idir. Edāt-ı cem‘iñ duḫulıyla hā-yı resmī kāf-ı ‘Acemīye ibdāl olmuşdur. (E 40a/ S 29a)

Ör: Be-mülk-i zindegī pāyendegīrā: Dirlik mülkinde ebedīlik dilemem. Ya‘nī ansız ḥayāt istemem. Zinde ve pāyende lafẓlarındaki ḥā-yı resmī yā-yı maṣdariyyeniñ duḫūlı sebebiyle kāf-ı ‘Acemīye ibdāl olunmuşdur. (S 157b)

İsm-i masdar: Fiil ismi. Masdar eki almadan masdar görevinde bulunabilirler.

Ör: Pūşiş ve kūşiş ism-i maṣdardırlar cünbiş gibi ki Türkīde andan ta‘bir deprenişdir. (E 8a/ S 5b)

Ör: Pürsiş ism-i maṣdardır ṣoruş ma‘nāsına. (E 106b/ S 76a) İsm-i mensûb: “î” nispet ekini alarak mensubiyyet ifade eden isim.

119

Ör: Nāzenīn ism-i menṣūb ḫilāf-ı ḳıyās üzre. Zīrā nūn-ı evveliñ nisbete daḫli yoḳdur ammā nūn-ı åānī te’kīd-i nisbet içündür. (E 14a/ S 10a)

İsm-i tasgîr: Manasında küçüklük olan isim.

Ör: Ṭufeyl ism-i taṣġīr vezni üzre tābi‘ ma‘nāsına. (E 19b/ S 14a)

İstifhâm-ı inkârî: “Böyle şey mi olur, olur mu böyle şey” anlamında soru sorma. Olumsuz soru yoluyla olumlu anlamı kastetmektir.

Ör: Ki buncılayın müşkil ḥāl ile geçinmek mümkin olur mı?! İstifhām-ı inkārī, ya‘nī mümkin olmaz. (E 122b/ S 86a)

İzâfet-i beyâniyye: Belirtisiz isim tamlaması.

Ör: Çü pāy ārāst ez-ḫalḫāl-ı dāleş: Ḫalḫāl-ı dāl iżāfet-i beyāniyyedir. (E 10b/ S 7b) Kâf-ı ‘Acem: “g” sesi veren Acem “kef”i.

Ör: Endūhgīn aṣlı endūhāgīn durur elifiñ meddiyle ve kāf-ı Fārsīyle. Ya‘nī ġuṣṣa ile ṭolu dimekdir. (S 127b)

Kâf-ı ‘Arab: Arapçadaki “kaf” harfi.

Ör: Bedīn güftār hoş būdī süḫan-kūş: Kūş żamm-ı kāf-ı ‘Arabīyle vaṣf-ı terkībīdir. (E 60b/ S 43b)

Ör: Kilk kāf-ı ‘Arabīniñ kesri ve lāmıñ sükūnıyla aṣlında ḳamış oḳa dirler ammā ḳalem murād olur. (E 20a/ S 14a)

Kalb: Gramerde, bir kelimedeki bazı harflerin yer değiştirmesi hadisesi.

Ör: Bedū ār ez-heme rūy-ı irādet: Bedū aṣlında be-ūdur ki hemze dāla ḳalb olmuşdur. (E 7b/ S 5b)

Ör: Ber-āmed ābī ez-şūr-ābegī dūr: Bir ṣu çıḳdı şūr ṣuluḳdan ıraḳ. Şūr-ābegī de yā-yı maṣdariyye gelmek ile hā-yı resmī kāfa ḳalb olmuşdur. (E 93b/ S 68a)

Ör: Ki hest ārāmgāh-ı nā-pesendān: Ancılayın zindān ki nā-maḳbūllerin ḳarārgāhıdır. Hest edāt-ı ḫaberdir ki taḳdīm itmekle hemzesi haya ḳalb olmuşdur. (S 117b)

120

Kayd: İki gramer unsurunu birbirine bağlama. Cümle içerisinde görevli herhangi bir kelimenin cümledeki başka bir öğeye bağlı olması durumu.

Ör: Şeved v’er ḫod büved mihr-i cihān kerd: Ol ġulām-ı ‘İbrānī her ḳaçan cihānı ṭolanıcı güneş ola. Şeved lafẓınıñ ma‘nāsı mıṣra‘-ı åānīye ḳayd olundı. (E 96b/ S 70a)

Ör: Nemī-şüst ez-ruḫ ān ḫūn-ābe gūyī: Yañaġından ol ḳanlu ṣuyı yumaz idi. Gūyī lafẓınıñ ma‘nāsı mıṣrā‘-ı åānīye ḳayd olunmuşdur. (S 139b)

Lâm-ı cârre: Önüne geldiği kelimeyi cerr eden “… için” anlamındaki “lâm” harf-i cerri. Sahibiyet ifade etmek için kullanılır.

Ör: Dü baḫş ūrā yekī mer dīgerānrā: İki ḥiṣṣe aña bir ḥiṣṣe sā’ir dil-berlere. Mer lām-ı cārre ma‘nāsınadır. Meåelā mer fülān, fülāna ve fülānıñ dimekdir. (E 34b/ S 24b) Ör: Çü kerdī rāst güftī mer ḳabārā: Çünki ṭoġrı eyler idi ḳaftānına dir idi. Mer fetḥ-i mīm ile lām-ı cārre ma‘nāsına olur ammā bunda zā’iddir. (E 111a/ S 79a)

Lâzım: Nesne almayan fiil.

Ör: Be-dāġeş şem‘-i cān efrūḫten çīst: Ba‘żı nüsḫada şem‘-i cān yerine şem‘-sān vāḳi‘ olmuş. Ya‘nī anıñ dāġıyla yanar mūm gibi şu‘lelenmek nedir? Efrūḫten lāzım ve müte‘addī olur. (E 120b/ S 85a)

Mâ-ba‘d: Bir kelimenin sonrasındaki kelime ya da kelime grubu.

Ör: Ya‘nī Zelīḫā eger cüst ü çāpük gideydi ayaġı ancılayın nāzik olurdı ökçesinden barmaḳları ucına dek. Bu beyt mā-ba‘dına merhūndur. (E 42b/ S 30b)

Ör: Kendü tāli‘imden aña uyḳu borc virdürem. Ya‘nī gözüm uyanıḳlıḳda, ṭāli‘im uyḳuda gözüme ṭāli‘imden biraz uyḳu borc virdirem. Bu beyt mā-ba‘dına merhūndur. (E 54b/ S 39a)

Ör: Her dil ile senden bir ḥikāye sürem ve seniñ iḥsānıñı vaṣf eyleyem. Bu beyt mā-bā‘dına merhūndur. (E 109a/ S 77b)

121

Ör: Be-dīdāreş merā ma‘ẕūr dārīd: Anıñ dīdārıyla beni ma‘ẕūr ṭutar mısız? Ḥarf-i istifhām maḥẕūfdur. (S 113a)

Ör: Fezāyed tīregī şebhā-yı tāreş: Ḳarañu gicelerde bulanıḳlıġı ziyāde olur. Edāt-ı ẓarf maḥẕūfdur. (S 126a)

Masdar: İş, oluş, hareket bildiren eylem. “Kök” anlamına gelir.

Ör: Nükte lüġat-i ‘Arabda bir çubuḳ ucıyla yire ura ura bir nişān peydā eylemekdir. Bu ma‘nā ekåer tefekkür ve taḥayyür vaḳitlerinde olur ki insān bir nesneye düşünür ve bī-şu‘ūr bir iş işler. Aṣlında maṣdardır, naṣara bābından kedere gibi, soñra ḳulūbda mü‘eååir olan kelām-ı laṭīfe ıṭlāḳ eylediler. (E 4a/ S 2b)

Şârihin yer yer çekim yaptığı görülmektedir.

Ör: Münādā żamm-ı mīm [ile] nidā ma‘nāsınadır. Yuḳālu nādāhu münādeten ve nidāen ey ṣābuhu. (S 120b)

Med: Elif şeklindeki hemzeden sonra elifin hat olarak hazfedilmesi, uzatılması.

Ör: áamgīn aṣlı ġamāgīndir. Ᾱgīn hemzeniñ meddive kāf-ı ‘Acemīyle yaṣdıḳ içi ve her nesneniñ içi ṭolmuş ola ol içinde olan nesneye dirler taḫfīf içün hemze düşüp ġamgīn ḳalmışdır. (E 36b/ S 26a)

Mef‘ûl: Fiilin ifade etiği işi veya hali daha tamam, daha mufassal surette tanıtmaya hizmet eden kelimelere mef‘ūl denir.

Ör: Seniñ āteş-i ‘aşḳıñdan ḥarāretde ḳalmış bir göñül. Ya‘nī benim göñlüm seniñ āteş-i ‘aşḳıñla ḳızġundur. Dilī mıṣrā‘-ı evveldeki dārem lafẓınıñ mef‘ūlidir. (E 49a/ S 35a) Muzâf: İzâfetlerde tamlanan unsuru.

Ör: Cihān āyīne-i maḳṣūdeşān bād: Cihān anlarıñ maḳṣūdı āyīnesi olsun. Maḳṣūdeşān fetḥ-i dāl iledir. Zīrā żamā’ire mużāf olan meftūḥ oḳunur. (E 22b/ S 15b)

Muzâfun ileyh: İzafetlerde tamlayan unsuru.

Ör: Dil-dār vaṣf-ı terkībīdir. Göñül ṭutucı ma‘nāsına. Aṣlında dārende-i dil idi. Pes edāt-ı fā‘ili ki nūn ve dāl ve hā-yedāt-ı resmīdir ḥaẕf idüp ma‘nā-yedāt-ı ‘ām-edāt-ı terkībīden ma‘nā-yedāt-ı

ḫāṣ-122

ı ‘alemiyyeye naḳl eylemek içün mużāfun ileyhi taḳdīm idüp dil-dār dirler. (E 18b/ S 13a)

Mübâlaga: Abartma sigası.

Ör: Ḫoşā ve bīnā ve tüvānāda elifler mübālaġa ma‘nāsını ifade ider. (E 23a/ S 16b) Ör: Me-bādānıñ āḫirindeki elif mübālaġa ifāde ider. (E 29a/ S 20b)

Mübtedâ: İsim cümlesinde özne görevindeki unsur.

Ör: Kitāb-ı faḳrrā dībāce-i rāst: Taṣavvuf kitābınıñ ṭoġrı dībācesi. Bu mıṣrā‘ mübtedādır. Mıṣrā‘-ı åānī ḫaberdir. (E 20a/ S 14a)

Ör: Şebī ḫoş hemçü ṣubḫ-ı zindegānī: Bu beyt mübtedādır, ḫaberi on birinci Zelīḫā ān be-lebhā-yı şeker-nāb beytidir. (E 44a/ S 31b)

Ör: Siyehfāmān-ı ez-‘anber sirişte: ‘Anberden yoġrulmuş siyeh renklüler. Bu mıṣrā‘ mübtedā emīnān-ı ḥarem mıṣrā‘ı anıñ ḥaberidir. (E 78a/ S 56b)

Müfred: Teklik.

Ör: Ḥūr ‘Arabīde aḥveriñ ve ḥavrānıñ cem‘idir. Ve ḥavrā şol ‘avratdır ki göziniñ aġı ziyāde aḳ ve ḳarası zīyāde ḳara ola. Ammā ‘Acem müfred maḳāmında isti‘māl ider ve üslūbları üzre elif ve nūnla cem‘ idüp ḥavrān dirler. (E 38a/ S 27a)

Ör: Bi-nāmīzed zihī güldeste-i nūr: Bi-nāmīzed lafẓ-ı basīṭdir, ya‘nī müfreddir, mürekkeb degildir. (E 42a/ S 30a)

Müşârun ileyh: Kendisine bir işaret sıfatıyla işaret edilen kelime ve kelime grubu. Ör: V’ez-ān ġam ḫāṭıreş āzād būdī: Ve ol ġamdan ḫāṭırı āzād ve fāriġ idi. V’ez-ān lafẓınıñ müşārun ileyhi beyt-i ātīdir. (E 44a/ S 31b)

Müşedded: Şeddeli okunan kelime.

Ör: Naẓāre ẓānıñ taḥfīfiyle naẓār idici ḳavm ma‘nāsına, aṣlında müşedded idi. (E 44a/ S 31b)

123

Ör: Ba‘żı nüsḫada şem‘-i cān yerine şem‘-sān vāḳi‘ olmuş. Ya‘nī anıñ dāġıyla yanar mūm gibi şu‘lelenmek nedir? Efrūḫten lāzım ve müte‘addī olur. (E 120b/ S 85a)

Nefs-i mütekellim: Tekil birinci şahıs.

Ör: K’ez-ū bih gerdedem īn nükte bāver: Ki andan eyü ola bu nükteye i‘tiḳādım. Nefs-i mütekellim mīmi min-ciheti’l-ma‘nā bāver lafẓına muḳayyeddir. (S 134b)

Sâkıt: Hece düşmesi.

Ör: Derd ki (S 18a) ma‘nāsı aġrı ve ṣızı ve burıdır. ‘Arabīsi dā’dır, elif-i memdūde ile. Keåret-i isti‘māl ile hemze sāḳıt olup dā ḳalmışdır. (E 25a/ S 18a)

Ṣıfat: İsmin önüne gelerek onu türlü açılardan niteleyen kelime.

Ör: Zelīḫā zānıñ fetḥi ve lāmıñ kesriyle güzel dimekdir, ṣıfatıdır. İsmi Rāyīldir. (E 39a/ S 27b)

Ṣıfat-ı müşebbehe: bkz. ṣıfat.

Ör: Ca‘d ṣıfat-ı müşebbehedir. Şa‘ra ca‘d dirler müca‘ad ma‘nāsına zencīr şeklinde olan ṣaçda müsta‘meldir. (E 45a/ S 32a)

Ör: Pīçān bā-i Fārsī ve i Fārsīyle ṣıfat-ı müşebbehedir, yāḫud bā-yı ‘Arabī ve cīm-i ‘Arabīyle cānsız dcīm-imekdcīm-ir. (E 57a/ S 40b)

Sükûn: Cezimli harf.

Örnek: Mülk mīmiñ żammı ve lāmıñ sükūnıyla memleket ve pādişāhlıḳ (E 27a/ S 19a) Ör: Zih kesr-i zā ve sükūn-ı hā ile yaḳa ma‘nāsınadır. (S 123b)

Şîn-ı mu‘ceme: Noktalı “sin” harfi.

Ör: Şigerf şīn-ı mu‘cemeniñ kesri ve kāfıñ fetḥiyledir. (E 32b/ S 23a)

Takdîm-te’hîr: Gerektiğinde cümle içindeki iki unsurun birbiriyle yer değiştirmesi. Önce söylenecek sözün geri bırakılması, sonra söylenecek sözün önce söylenmesi.

124

Ör: Vücūdeş ān fürūzān āftābest / Ki ẕerre ẕerre ez-vey nūr-yābest: Beyitte taḳdīm ve te’ḫīr vardır. Taḳdīr-i kelām: Vücūdeş ānest ki fürūzān āftāb ẕerre ẕerre ez-vey nūr-yābest. (E 4b/ S 3a)

Ör: Naẓar illā be-püşt-i pā nemī-kerd: Mıṣrā‘da taḳdīm ve te’ḫīr var naẓar nemī-kerd illā be-püşt-i pāy dimekdir. Ya‘nī baḳmazdı illā ayaḳı arḳasına. (E 135b/ S 94b)

Ör: Çü şüd ḥālī zi-Yūsuf-küştegān lāl / Cemāl-i Yūsufīrā şāhid-i hāl: Beytde taḳdīm ve te’ḫīr vardır. Dimekdir ki Çü zi-Yūsuf-küştegān ḥālī lāl cemāl-i Yūsufīrā şāhid-i ḥāl şüd. (S 116a)

Teşdîd: Bir harfi iki defa okuma, şeddeli okuma.

Ör: ‘Arabīde żamm-ı dāl ve teşdīd-i rā ile dürrāc dirler. (E 11b/ S 8a)

Vasf-ı terkîbî: Başlangıçta belirtili isim tamlamasıyken, izafetin kaldırılması suretiyle genel anlamlı bir sıfat tamlaması hâline gelen terkip.