• Sonuç bulunamadı

2.1. Globalleşme (küreselleşme)

2.1.2. Globalleşme (küreselleşme) kavramının boyutları

Küreselleşme çok boyutlu bir kavram olup, tüm bu boyutların karşılıklı etkileşimi neticesinde biçimlenmiştir. Dolayısıyla, küreselleşme olgusu araştırılırken, bu farklı boyutların dikkate alınması oldukça önemlidir (Bayar, 2008: 27). Küreselleşmenin her ne kadar ekonomik boyutu yaygın olarak dikkate alınsa da sosyo-kültürel boyutunda etkisi önemlidir ve dikkate alınması gerekmektedir

Ekonomik Boyutu

Küreselleşmenin en önemli bileşenini ekonomik boyut oluşturur (Bayar, 2008: 27). Ekonomik boyut genel anlamda, ülke ekonomilerinin dünya ekonomisiyle bütünleşmesini yani tek bir pazarda buluşmalarını ifade eder. Bunun sonucunda ekonomik globalleşme ile ülkeler arasında mal, sermaye ve emek akışkanlığın artması, ülkeler arasındaki ekonomik ilişkilerin pekiştirilmesi ve ülkelerin birbirine yakınlaşması sağlanacaktır (http://www.canaktan.org/yeni-

trendler/globallesme/ekonomik-global.htm). Zaten birçok düşünüre göre

küreselleşme, gücünü ve hâkimiyetini ekonominin işleyiş ve yasalarından almaktadır. Bu nedenle ekonomik boyut küreselleşmenin birinci boyutunu oluşturmaktadır. İnsanoğlu en temel yaşamsal zorlukları aştıktan sonra, iktidara yönelik zorluklar dünya hâkimiyeti vb. üst yapısal denilebilecek, siyasi ve diğer ilişkilerin beraberinde getirdiği zorlukları aşmak durumundadır (Kıvılcım, 2013: 224).

Ekonomik küreselleşme, bir realiteyi oluşturmaktadır. Önceki yılların bir devamı olmadığı gibi, önceki yıllara dönüş niteliği de taşımamaktadır. Ticaretin boyutu çoğunlukla bölgesel olarak gerçekleşirken, finans piyasalarında ise küresel ekonomi, varlığını sürdürmektedir (Çelik, 2012: 68).

Yoğunlaşan ticari faaliyetler sonucunda ülkeler arası karşılıklı bağımlılığın, işbirliğinin ve benzerliğin artması, ekonomik küreselleşme sürecinde yaşanan en önemli gelişmelerden biridir. Ticaret bağlantıları arttıkça, ulusal ilişkiler ve tercihler gelişmekte ve bir mecburiyet haline gelmektedir. (Kıvılcım, 2013: 224).

90’lı yıllarda küreselleşmenin geldiği ekonomik boyutu aşağıdaki örnek çarpıcı olarak ortaya koymaktadır: "Bir Amerikalı; General Motors’tan Pontiac Le Mans satın aldığında, farkında olmaksızın uluslararası bir işlemler bütününe girmiş olur. Araba için GM'a ödenen 20.000 doların 6.000 doları, rutin işçilik ve montaj giderleri karşılığı olarak Güney Kore'ye; 3.500 doları gelişmiş parçaların temin edildiği, Japonya'ya; 1500 doları tasarım mühendisliği için, Almanya'ya ödenmiştir. Yine, 800 doları küçük parçalar için, Tayvan, Singapur ve Japonya' ya; 500 doları reklam için, İngiltere’ye ve 100 doları bilgi işlem için ödenmiştir. İrlanda ve

Barbados'a giderken, kalan 8.000 dolar da Detroit'teki stratejistler, New York’taki banker ve avukatlar, Washington'daki lobi faaliyeti yürütenler, ülke genelindeki sigortacı ve bakımcılar ve çoğu ülke içinde yaşayan ancak artan sayılarda dış ülkelere mensup hisse senedi sahipleri tarafından paylaşılır."

Küreselleşmenin ticari açıdan sebep olduğu ilişkiler zinciriyle ilgili bu örnekten sonra, bu sürecin ekonomik boyutu açısından daha net anlaşılabilmesi için, sebep olduğu sermaye hareketlerine de bakılabilir. Aşağıdaki tabloda, Dünya'da 84- 99 yılları arasında oluşan sermaye hareketleri gösterilmektedir.

Tablo 2.3. Küresel sermaye hareketleri (milyon dolar) Top. Net Özel Serm. Akımları Net Doğrudan Yatırımlar Net Portföy Yatırımları Diğer Net Yatırımlar Net Resmi Yatırımlar Rezervede ki Değişmeler 1984-89 13.5 13.0 4.4 -3.8 26.2 -14.4 1990-96 144.2 64.8 64.0 15.4 17.4 -79.6 1994 155.7 85.3 104.4 -34.0 -2.1 -75.4 1995 195.3 99.6 40.7 55.1 23.2 -121.0 1996 214.9 120.4 80.2 14.2 3.2 -106.2 1997 123.5 147.2 69.9 -93.5 22.4 -37.7 1998 56.7 127.5 35.3 -106.1 53.4 -31.7 1999 129.2 118.6 41.9 -31.3 -0.6 -67.3

Kaynak: IMF, Economic Outlook

Görüldüğü gibi dünya ölçeğindeki sermaye hareketleri 84-89 döneminde sadece 13,5 milyon dolar iken, 1996 sonlarında 215 milyon dolar civarındadır. Bu akım, 1997 küresel krizin etkisiyle 1997 ve 1998 yıllarında gerileme göstermişse de, 1999 yılında tekrar ivme kazanmıştır. Nitekim 98’deki 56,7 milyon dolarlık hacminden 129,2 milyon dolarlık hacme doğru keskin bir yükseliş yaşandığı görülmüştür

(http://www.akademiktisat.net/calisma/kuresellesme/kuresellesme_isletmeler.htm, 2002).

Üretim ve finansal faaliyetlerin globalleşmesi olmak üzere ekonomik globalleşme kendisini iki farklı alanda göstermektedir.

Üretimin globalleşmesi; ülke bazında faaliyet gösteren firmaların üretim faaliyetlerini diğer ülkelere ve kıtalara yaymalarını ifade etmektedir. Global firmalar aracılığıyla sınır ötesi katılım, fason imalat anlaşmaları gibi değişik şekillerde üretim faaliyetleri uluslar arası arenaya taşınmaktadır. Üretim alanı olarak bütün dünyayı hedefleyen bu firmalar, üretim faaliyetlerini, maliyet avantajı sağlayacak ülkelere yöneltmenin çaresini aramakta ve faaliyetlerini hammadde maliyeti, ara malı maliyeti, işgücü maliyeti ve dışsal maliyetler açısından daha uygun gördükleri ülkelere yöneltmektedirler. Bu yönelişle özellikle işgücü maliyetinin düşüklüğü ve dışsal maliyetler büyük rol oynamaktadır. Global firmalar, ücret artışlarının işgücü verimliliğini aşan ülkeleri hızlıca terk etmekte ve düşük işgücü maliyeti sağlayacak ülkeleri ya da bölgeleri tercih etmektedirler. Ayrıca, bu firmalar kendilerini çevre koruma maliyetlerinin etkisinden kurtarmak ve böylece rekabette bir adım öne geçebilmek için çevre koruma mevzuatları, görece gevşek olan ülkelere çevirmişlerdir.

Özellikle mikro elektronik ve motorlu taşıt üretimi gibi alanlarda üretimin globalleşmesi sonucunda “global fabrikalar” ortaya çıkmıştır. Böylece bir malın üretimini oluşturan araştırma-geliştirme, parçalarının hazırlanması, montajı, tamamlanması ve kalite kontrol gibi aşamalar bir ülkeyle sınırlı kalmayıp; karşılaştırmalı üstünlüğe bağlı olarak tek bir üretim hattı içinde birden fazla ülkeye yayılmıştır. Başka bir şekilde ifade edilecek olursa, üretim içi uzmanlaşma (intra- productspecialisation) önem kazanmış, global firmalar için etkinlik ve verimlilik birinci öncelik olmuştur. İşletmeler, global rekabet koşullarını kendi lehlerine çevirebilmek için sürekli yenilik yapma ihtiyacı duymaktadır

(http://www.canaktan.org/yeni-trendler/globallesme/ekonomik-global.htm).

Finansal faaliyetlerin globalleşmesi ise; ekonomik globalleşmenin kendini gösterdiği bir diğer alandır. Finansal faaliyetlerin globalleşmesiyle sermaye, herhangi

bir coğrafi sınır içerisinde kalmayıp, daha düşük risk ve daha yüksek kazanç sağlamak düşüncesiyle herhangi bir kısıtlamaya maruz kalmadan sınır ötesi alanlara kolayca yayılmaktadır. Bu alanın, globalleşmenin en yaygın ve en yoğun olarak

yaşandığı alan olduğu söylenebilir

(http://www.academia.edu/10025055/Globalle%C5%9Fme_ve_T%C3%BCrkiye).

Siyasal Boyutu

Küreselleşme, ülkeler arasında fiziksel ve ekonomik egemenliklerin törpülenmesi, farklı toplumsal kültürlerin ve inançların daha iyi tanınması, uluslar arası her türlü ilişkinin genişletilmesi, ideolojik farklılıkların ortadan kaldırılması sonucunu doğuran bir süreçtir. Bugünkü toplumsal yapıların temel siyasal örgütlenme biçimi olan ulus-devlet, ortak bir kimlik duygusuna sahip, birbirine bağlanmış insanlardan oluşan siyasal bir oluşum olarak tanımlanabilir (Çelik, 2012: 68).

Esas olarak siyasi küreselleşme, günümüzde siyasi güç, otorite ve yönetim şeklindeki yapısal dönüşüm olarak da düşünülebilir. (Bayar, 2008: 28). Siyasal globalleşme eskiden uluslar arası sistemin temeli olan ulus-devlet üstünlüğünü sarsmış ve ulus-devleti, yetkilerini başkalarıyla paylaşmaya zorlamıştır. Bunun sonucunda ulus-devlet, globalleşme ile tüm yetki ve otoritesini uluslararası ve uluslar üstü kuruluşlara devretmeye başlamıştır. Bu süreçte uluslar arası ilişkilerin artması ve buna bağlı olarak sorunların uluslar arası platforma taşınmasın da artış görülmüş, sorunların çözülebilmesi için uluslar arası işbirliğinin zorunlu ve önemli olduğu ortaya çıkmıştır. Kısaca uluslar arası siyasal ve ekonomik aktörler devlet egemenliğinde söz sahibi olmaya başlayarak; ülkeler, ulusal ve uluslar arası politikalarında dış dünyayı da dikkate almak zorunda kalmışlardır

(http://www.canaktan.net/canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/degisim/aktan-

sen-globallesme.pdf, 1999).

Sosyo-Kültürel Boyutu

Ticari faaliyetleri etkileyen en önemli unsurlardan biri de ülkelerin kültürleri arasındaki farklılıklardır. Dış pazarların kültürel yapısı, yurt dışındaki müşterileri, yurt içindeki müşterilerden ayıran ve farklı boyutlar kazandıran önemli farklılıklar

gösterir. Bu nedenle, her ülkenin gelenek ve görenekleri, insanların tutum ve davranışları, inançları, dilleri, etnik kökeni, sosyal sınıfları, aile yapısı, sosyal değer ve normları, uluslar arası ticarette önemli rol oynar. “Müslüman mahallesinde salyangoz satmak” tabiri, sosyal ve kültürel farklılıkların önemini en iyi şekilde ortaya koymaktadır (Demirci ve Aydemir, 2008: 30).

Toplumların karşılıklı iletişim ve etkileşiminin artması, küreselleşmenin kültürel yönünü belirler. Bunun yanında, yurttaşlık kimliği gibi genel kimlik yapılarının yerini etnik, dinsel, sosyal ve siyasal kimlikler almaya başlamıştır (Kıvılcım, 2013: 227) Günümüzde iletişim sayesinde tüm dünya genelinde bireyler ve toplumlar arasında etkileşim en üst seviyeye ulaşmıştır. Bunun sonucu olarak, bireyler ve toplumlar arasında birbirlerine yabancı gelen, yaşam tarzları, zevkleri, ilgi alanları vb. unsurlar ortak bir paydada buluşmuştur. Bir başka ifade ile, global bir kültür ve birikim ortaya çıkmış, belli bir ahenk ve tekdüzelik sağlanmıştır (Bayar: 2008, 30). Diğer yandan çevre kirliliği, uyuşturucu ticareti, AIDS, terörizm ve organize suçlar gibi sorunların tüm ülkeleri etki altına alması ve insanlık için bir tehdit oluşturması tüm ülkelerin ortak hareket etmelerine neden olmuştur.

Sosyo-kültürel globalleşme sayesinde ülkeler birbirlerinin kültürlerini daha yakından tanımış ve bu da dünya barışına katkıda bulunabilmeleri sağlanmıştır. Batı kültürü ön plana çıkmış ve bu kültür diğer ülkelere demokrasi, insan hakları, piyasa ekonomisi gibi değerlerin yayılmasına katkı sağlamıştır. Bütün bunların yanında batılı ülkelerin damak tadından giyim kuşamına kadar geniş yelpazedeki zevk ve tercihleri, diğer ülkelerde de aynı özellikleri göstermeye başlamıştır

(http://www.canaktan.net/canaktan_personal/canaktan-arastirmalari/degisim/aktan-

sen-globallesme.pdf, 1999).

Küreselleşmenin Coca Cola, McDonald’s, BigBurger, Nike, Adidas vb. markaya önem veren bir dünya insanı yaratarak, tek tip bir tüketim kültürünü yaygınlaştırdığını ve kendi ulusal kültürlerini geri plana ittiklerini düşünenler olmaktadır. Ancak bu, ülkeler arası iletişimin artması, kültürel farklılıkların azalması ya da ortadan kalkması anlamını taşımamaktadır. Aksine ekonomik sınırlar azaldıkça, kültürel sınırlar yükseliş göstermektedir. Bu da işletmeler için bir takım yeni zorlukları ya da fırsatları beraberinde getirmektedir. Farklı kültürlerle

karşılaşıldığında, bazı noktalarda değişim ve dönüşüme uğrasalar da, temel özelliklerini korumakta hatta daha fazla ön plana çıkarmaktadırlar. Bu nedenle işletmeler kültürlerin farklı yönlerini göz önüne alıp, buna göre politika ve strateji geliştirmek zorundadırlar. Örneğin, McDonald’s Fransa’da burgerle birlikte şarap ve salata servisi yaparken, sığır etinin tabu olduğu Hindistan’da “Maharacah Mac” adıyla koyun etinden yapılmış burger sunmaktadır. Diğer yandan, baharatlı yiyeceklerin sevildiği Orta Asya ülkelerinde diş macunu üreticileri, bu insanlara özgü baharatlı diş macunları geliştirme yoluna gitmektedirler. Japonlar, ilaçlarında bitkilerin yer almasından hoşlanmaktadırlar. Dolayısıyla, küreselleşmeyle birlikte kültürler, ayırıcı özelliklerini daha fazla ortaya çıkarmaktadırlar (Demirci ve Aydemir, 2008: 31-32). Kültürel anlamda bir küreselleşmenin yaşandığı, dünyanın hemen her yerinde ABD bayrağı taşıyan T-shirtlerin giyilmesi, İngilizcenin dünyada yaygın bir şekilde konuşulması, aynı müziklerin dinlenmesi gibi olgulardan da anlaşılmaktadır. (Kıvılcım, 2013: 227).