• Sonuç bulunamadı

Yönetim insanın varlığından bu yana süregelen, her dönemde ihtiyaç duyulan ve insanın var olduğu her noktada söz konusu olan çok yönlü karmaşık ve çeşitli süreçlerden oluşan bir olgudur. En basit tanımı ile “sevk ve idare etmek” demek olan yönetim yalnızca örgütlerin değil tek başına bir insanın bile hayatını sürdürebilmesi için gerek duyulan bir süreçtir. Zaman geçtikçe bir şeylerin değiştiği bilinen bir gerçektir. Maksim Gorki'nin de

“Geçmişin arabalarıyla hiçbir yere gidemezsiniz” şeklinde ifade ettiği gibi ilerlemek için değişime ayak uydurmak gerekmektedir. Değişime direnç gösteren pek çok şey varlığını koruyamayıp yok olmaya mahkûmdur. Bu nedenle yönetim ve kamu yönetimi yaklaşımları da dönemin koşullarına ve gereksinimlerine göre şekillendirilmiş ve bu amaçla daha iyi yönetim arayışı geçmişten bugüne süregelmiştir. Zaman ve mekân sınırlarının önemsizleştiren, dünyayı “ağların etkileşimi” temeline oturtan küreselleşme olgusu da bu değişimi hızlandırmış ve dünya üzerinde yaşanan olaylara, olgulara ve süreçlere evrensel küresel nitelik kazandırmıştır. Yönetimdeki bu değişime yakından bakmak gerekirse; Klasik Yönetim Anlayışının temellerinin Fayol, Taylor ve Weber’in yönetim teorileri üzerine kurulduğu ve yönetimin amacının karı maksimize etmek olduğu görülmektedir. Bu açıdan Klasik Yönetim Anlayışının faydacı bir zihniyete sahip olduğu söylenebilir. Ardından gelen yaklaşım Neo Klasik Yönetim anlayışıdır. Kelime anlamı itibariyle yeni klasik olarak ifade edilmektedir. Neo Klasik Yaklaşım, Klasik Yönetim Anlayışındaki bazı eksiklikleri gidermektedir. Klasik yönetim anlayışının görmezden geldiği insan unsuru üzerinde durmakta ve bu açıdan davranışsal teori olarak da adlandırılmaktadır. Neo Klasik yönetim teorisinde özellikle Hawthorne Araştırmaları davranışsal yaklaşım açısından önem arz etmektedir. Elton Mayo tarafından yönetilen araştırmalarda örgütün sosyal yönüne vurgu yapılmaktadır. Klasik ve Neo Klasik Yönetim teorilerinin bir anlamda sentezi olarak görülen modern yönetim teorisindeyse, performans ve insan unsurlarının dışında, örgütün iç ve dış çevresine uyum sağlaması gerektiğini üzerinde durulmaktadır. Teoride örgüt ve çevresi arasında etkileşimsel bir ilişki biçimi olduğu savunulmaktadır. Yönetim teorileri böyle bir seyir halindeyken kamu yönetimi de değişim ve dönüşümün etkisiyle Geleneksel Kamu Yönetiminden Yeni Kamu Yönetimi anlayışına doğru bir paradigma değişimi yaşamıştır.

Değişime neden olan etkenler (Genç, 2010:147) “1970'lerdeki petrol krizleri İkinci Dünya Savaşı'ndan sonra yükselen sosyal devlet refah devleti…, Keynezyen iktisat ve büyük kamu ekonomilerinin sorumlu tutulması, vatandaşın kamu yönetiminden beklentilerinin artması ve kamu bürokrasisinin bunları karşılayamaması, Yeni Sağ ideolojisinin yükselişe geçmesi,

minimalize devlet yaklaşımı…, kamu yönetiminde verimlilik, etkinlik, etkinlik ve ekonomiklik ilkelerinin yaygınlaşması, OECD, IMF, WB ve uluslararası örgütlerin Yeni Sağ ideolojisinin yaygınlaştırılması noktasında yürüttükleri aktif siyaset, bilgi ve iletişim teknolojilerinin yaygınlaşması, 1980 sonrası demokratikleşme söylemi, sivil toplumların önem kazanması”

şeklinde sıralanabilir. YKY kamu yönetiminin faaliyetlerinin, hizmetlerinin işletmecilik anlayışı çerçevesinde özel sektörün katkısıyla gerçekleştirilmesine yönelik bir yaklaşımdır.

YKY Weber'in bürokrasi modelinin zemininde yükselen GKY’nin aksine Âdem-i merkeziyetçi, çıktı odaklı, vatandaşı müşteri gibi gören bir yönetim modelidir. YKY başarılı bir yönetim için çağdaş yönetim tekniklerini ( TKY, değişim mühendisliği, stratejik yönetim, vb.) kullanmayı savunmaktadır. Yönetişim anlayışı ise YKY yaklaşımının ilkelerini benimsemekle birlikte, yönetimi çok boyutlu bir süreç olarak değerlendirmekte ve bu süreci farklı aktörlerle paylaşmayı savunmaktadır. “Birlikte yönetim” söyleminden hareketle yönetimi bazı göreve fonksiyonlarını özel sektör, STK’lar ve hakla paylaşmanın daha demokratik bir yönetim anlayışı getireceğini öngörmektedir.

Küreselleşmenin etkisi ile küresel ekonominin oluştuğu bir ortamda, ulus devletin bazı alanlarda, uluslararası kararları uygulamasının kaçınılmaz olduğu günümüzde, yönetişim de yönetimin yerini almaya başlamıştır. Pek çok alanda uygulanabilirliği olması sebebiyle kamu yönetişimi, küresel yönetişim ve iyi yönetişim şeklinde yönetişim türleri geliştirilmiştir. İyi yönetişimin bünyesinde “hesap verebilirlik, şeffaflık, cevap verebilirlik, hukukun üstünlüğü, katılımcılık, eşitlik, stratejik vizyon ve etkinlik” gibi özellikleri barındırarak ideal bir yönetim modeli olarak nitelendirilmektedir. Yönetişim paradigmasındaki sözü geçen değişim çalışmanın zeminini oluşturmaktadır. Bu açıdan çalışmada GKY ile YKY ve yönetişim yaklaşımları farklı açılardan karşılaştırılmaya çalışılmakta ve bu yeni yönetim anlayışlarının yönetime kattığı değerler küreselleşme ölçeğinde değerlendirilmektedir. Küreselleşme ekonomik siyasal ve kültürel yönleriyle ele alınmakta, ulus-devletin bu süreçten nasıl etkilendiği izlenmeye çalışılmaktadır.

Çalışmada literatür taraması yöntemi kullanılmış olup çalışma şu sorular zemininde şekillendirilmiştir:

- Yönetim anlayışı tarihsel süreç içinde nasıl bir değişim göstermiştir?

- Yönetimde yaşanan değişim kamu yönetimine nasıl yansımıştır?

- Küreselleşme kamu yönetimindeki paradigma değişimine ne yönde etki etmiştir?

- YKY hangi teorik öncüller üzerinde yükselmiştir?

- YKY ve yönetişim GKY’den farklı olarak yönetime hangi değerleri katmıştır?

- Yönetişim ulus-devletin ortadan kalkmasına neden olabilecek bir anlayış mıdır?

- Yönetişim anlayışları hangi çerçevede uygulanırsa ideal yönetime ulaşılmış olur?

Bu sorular ışığında çalışmanın birinci bölümünde yönetim ve kamu yönetiminin kavramsal çerçevesi çizilmekte klasik, neo-klasik ve modern yönetim teorileri incelenmekte değişen yönetim ve kamu yönetimi anlayışı ortaya koymaya çalışılmaktadır.

Çalışmanın ikinci bölümünde yönetim anlayışında yaşanan değişim küreselleşme kapsamında değerlendirilmektedir. Küreselleşme kavramı farklı boyutlarıyla incelenerek, küreselleşmeye dair bakış açıları irdelenmektedir. Küreselleşmenin kamu yönetimi anlayışı üzerine etkileri başlığı altında YKY’nin tarihsel serüveni, teorik temelleri ortaya koymaya çalışılmakta, YKY’nin GKY’den hangi yönleriyle ayrıldığı sorusu cevaplanmaya çalışılmaktadır.

Çalışmanın üçüncü ve son bölümünde ise küreselleşmenin etkisiyle gelişen yönetim anlayışlarından yönetişim yaklaşımı kavramsal ve tarihsel olarak incelenmekte ve yönetişimin temel özellikleri, ilkeleri ve türleri üzerinde durulmaktadır. Yönetişimin yönetimden ayrılan yönleri açıklanmakta, ulus devleti ne yönde etkilediği ve etkileyeceği tartışılmakta ve yönetişimin ideal yönetim biçimi olup olmadığı sorgulanmaktadır.

Bu çalışmada görüldüğü üzere kamu yönetimindeki paradigma değişimi küreselleşme kapsamında incelenmekte ve çalışmanın sorularına cevap aranmaktadır. Yeni yönetim anlayışları hakkında kapsamlı bilgi sahibi olmak yönetimi idealize etmek açısından önemlidir. Bu kapsamda kamu yönetimindeki değişimin devam edeceği, değişen yönetim anlayışlarının ülkelerin kendi yönetim sistemlerine uygun yönlerini alarak ve küreselleşen dünyaya denge unsurunu gözetecek şekilde uyum sağlayarak devletlerin/yönetimlerin bu yarışta ayakta kalabilecekleri öngörülmektedir.