• Sonuç bulunamadı

2. AİHM’Sİ ÖRNEK KARARLARI

1.1. GENEL OLARAK

İptal davası, kural olarak idare tarafından tesis edilmiş bulunan idari bir karar ile şahsi, meşru ve aktüel bir menfaati ihlal edilenlerin idari yargıya başvurarak bu kararın, mevzuata, hukuka; yetki, şekil, sebep konu ve maksat yönlerinden biriyle aykırılığından ötürü iptalini istemesidir. İdari rejimi ve böylece idari yargı denetimini kabul etmiş ülkelerde, idarenin hukuka aykırı tasarrufları iptal davası yoluyla ortadan kaldırılabilir. Bu nedenle iptal davası idarenin hukuka aykırı tasarruflarda bulunmasını önleyen ve böylece idarenin hukuka bağlılığını ve hukuk düzeninin korunmasını sağlayan idare hukukuna özgü bir müessesedir.

İptal davası, icrai nitelikli bir idari işlemin hukuka aykırılığı dolayısıyla, mevzuatın öngördüğü kısa ancak davanın açılması için yeterli sayılan ve kural olarak da işlemin niteliğine göre tebliğ veya ilan ya da yayımlanma tarihinden itibaren 60 günlük süre içinde, hukuka saygılı olma ilkesinin gerçekleşmesini iptal aracılığıyla amaçlayan idare hukukuna özgü bir davadır. İptal kararları Anayasanın, idarenin hukuka uygunluğunun denetlenmesi amacıyla yargı organına verdiği yetkinin sonucudur. Bu yolla idarenin hukuka aykırı işlemlerinden dolayı menfaatleri ihlal edilenlere, menfaatlerinin yargı organınca iadesi sağlanır. İptal kararları hukuk düzenini korur ve idarenin başta Anayasa ve kanun olmak üzere mevzuatın kendisini ilgilendiren hüküm ve düzenlememelerine uygun hareket etmesini sağlar. Davanın bu işlevi yargıyı söz konusu amacın gerçekleştirmesi için harekete geçirmede bu hakkın kullanılabilmesinde sadece menfaatin bulunması şartını aramaktadır27

.

27 Atay, E. Ethem. İptal Davasının Nitelikleri Ve İptal Kararlarının Uygulanması. (İptal Davasının

Gözübüyük28, iptal davasını, “hukuka aykırı olan yönetsel işlemlerin iptali için yönetsel yargı yerlerinde açılan davalara iptal davası denilmektedir.” şeklinde tanımlarken, Sarıca29, “İptal davası, idare tarafından ittihaz olunan icrai bir karardan

şahsi, meşru ve aktüel bir menfaati muhtel olan bir şahsın, idari bir mahkemeye müracaat ederek, bu kararın, mevzuata, hukuka; salahiyet, saik, mevzu, şekil veya maksat cihetlerinden biriyle aykırılığından ötürü bozulmasını istemesidir.” şeklinde tanımlamıştır. Yenice ve Esin30

“idari işlemlerin, menfaatleri zedelenen ilgilerce hukuka aykırı oldukları iddiası ile davaya konu edilmeleri sonucu, tesis edildikleri tarihten geçerli olmak üzere hukuksal varlıklarına son verilmesinin idari yargı mercilerinden istenmesi iptal davasının konusunu oluşturur. İptal davaları, hukuksal düzeni korumaya yönelik nesnel (objektif) davalardır” şeklinde tanımlamış, Atay31

ise, iptal davasını, “yetki, şekil, sebep, konu ve amaç unsurları açısından bir mevzuat hükmünün çiğnenmesi dolayısıyla hukuka aykırı hale dönüştüğü iddiasıyla dava konusu yapılabilen, icrailik niteliğini haiz tek taraflı idari işlemlerin mevzuatça öngörülen süre içinde yargıçtan işlemin yapıldığı tarihten itibaren doğurduğu hüküm ve sonuçlarının kaldırılması yani iptal edilmesinin bu anlamda menfaati bulunanlarca talep edilmesi” olarak tanımlamıştır. Onar’a32

göre iptal davası, ferdin idare karşısındaki durumundan; ferde devlet ve idare içinde tanınan yetkilerden doğmuş ve idare hukukuna mahsus davalardır. Binaenaleyh tam kaza davalarının benzerlerine hukukun her safhasında ve sahasında rastlandığı halde iptal davaları son asırda, idare hukukunun doğuşundan ve tekâmülünden sonra ortaya çıkmış ve yalnız idare hukukuna mahsus davalardır ifadesiyle iptal davasının idare hukukuna özgülüğüne vurgu yapmıştır.

İptal kararının “inşai” olduğunu açıkça ileri süren Güran, bu durumu şu şekilde açıklamaktadır. “İptal kararı, çok sade olarak idari işlemle tesis edilen ve hukuka aykırı olduğu mahkemece tespit edilen bir hukuki durumu ve sonucu ortadan kaldıran karardır. Üstelikte geçmişe etkili ortadan kaldıran. İşte bu bağlamda inşaidir; çünkü, sadece tespit,

28 Gözübüyük, Şeref. (2009). Yönetsel Yargı, (29. Bası), s. 11 29 Sarıca, Ragıp. (1949). İdari Kaza-İdari Davalar, s. 10

30 Yenice, Kazım ve Esin, Yüksel. (1983). Açıklamalı-İçtihatlı- Notlu İdari Yargılama Usulü, s. 11 31 Atay, İptal Davasının Nitelikleri

benim için izhari bir olaydır. Bir şey hukuka aykırıdır, değildiri belirlemek ve orada kalmak. Tespit bir izhari olaydır; hukuka aykırı. Peki idari işlemin hukuka aykırı sonuçlarını ortadan kaldıran boyut hangisidir, iptal hükmüdür. O benim için bu bağlamda ve anlamda inşai bir karardır, üstelik de geçmişe etkili olarak, yani geçmişe doğru düzelterek inşai bir karardır. İnşailiğin ikinci boyutu da, kendinden önceki hukuki durumu, araya başka bir işlemin girmesine gerek olmadan geri getirmesidir ve ondan sonra bu hukuki durumu doğuracak uygulama işlemlerini yapmak mükellefiyetini idareye yüklemesidir.” 33

İptal davası idari bir işleme karşı açılmalıdır. Bu işlem aynı zamanda icrai, yani kişiler üstünde hukuki sonuçlar doğurabilir nitelikte olmalıdır. Yine bu idari kararın bir menfaati ihlal eder mahiyette olması gerekir. Onamaya tabi bir işlem söz konusu ise kesinlik kazanması için onama aşamasından geçmesi gerekmektedir. Son olarak kararın nihai olması, başka bir müracaat yolunun bulunmaması gerekir34

.

Danıştay’ın istikrar kazanmış içtihatlarına göre, iptal kararları, dava konusu

işlemi hiç tesis edilmemiş kılan ve işlemin tesisinden önceki hukuki durumun geri gelmesini sağlayan kararlardır35

.

İptal davasında verilen kararın kural olarak, salt kesin hüküm niteliği taşıması ve sadece dava için değil, herkes için geçerli olması da iptal davasının objektif niteliğinin bir sonucunu oluşturmaktadır. Gözübüyük, yönetsel yargı yerince verilen iptal kararından, yalnız davacı değil, iptal edilen yönetsel karar ile ilgili olanlarında yararlanacağını belirtmektedir 36

.

2577 sayılı İYUK’un 2. maddesinde ise iptal davaları, “İdari işlemler hakkında

yetki, şekil, sebep, konu ve maksat yönlerinden biri ile hukuka aykırı olduklarından dolayı iptalleri için menfaatleri ihlal edilenler tarafından açılan...” davalar şeklinde

tanımlanmıştır. Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere iptal davasının konusunu idari işlemler oluşturmaktadır. Dolayısıyla iptal davası açılabilmesinin ilk şartı, ortada bir

33 Güran, Sait. (1995). Anayasanın Kuvvetler Ayrılığı İlkesine ve Yönetim Yargı İlişkisine Bakış

Açısında Değişiklik, s. 191-213

34 Çağlayan, s. 89, Yenice, ve Esin, s. 11

35 Danıştay 5.D, T. 25.02.1998 , E:1997/13, K:1998/515, sayılı kararı için, bkz, Altay, s.11 36 Gözübüyük, Şeref. Yönetsel Yargı, s. 135

idari işlemin mevcut olmasıdır. Ancak her idari işleme karşı iptal davası açılamamakta, sadece iptal davasına konu edilebilecek idari işlemlere karşı bu dava açılabilmektedir. Örneğin, bilgi mahiyetindeki işlemlere karşı iptal davası açılamaz.

İptal davasına ancak kesin ve icrai işlemler konu edilebilir. Teklif, tavsiye, düşünce, mütalaa gibi işlemler ile hazırlık çalışmaları ve idarenin iç yapısı ve düzeni ile ilgili işlemler, kesin ve icrai işlemler niteliğinde olmadıklarından iptal davasına konu edilemezler.

Kaymakam olarak görev yapan davacı tarafından, mülki idare amiri değerlendirme raporunun iptali istemiyle açılan bir davada mahkeme37

“davacının iptalini istediği mülki idare amiri değerlendirme raporunun, davacının hukuksal durumunda doğrudan değişikliğe yol açabilecek mahiyette bir özellik taşımadığı, dolayısıyla tek başına idari davaya konu edilemeyeceği gerekçesiyle davanın esasının incelenme olanığı bulunmadığından incelenmeksizin ret kararı vermiştir. Danıştay'ın konuya ilişkin kararları da benzer niteliktedir38

.

İptal davasının hukuk devletini hayata geçirmekte taşıdığı önem, bu davanın koşullarından olan menfaat kavramının da geniş yorumlanmasını gerektirmiştir. Anayasa Mahkemesi de bu yaklaşımı benimseyerek, 4001 sayılı Yasa ile İdari Yargılama Usulü Kanunun 2.maddesinde yapılan "menfaati ihlal edilenler" ifadesi yerine "kişisel hakları ihlal edilenler" ifadesinin kullanılması şeklindeki değişikliği, hukuk devleti ilkesini, hak arama özgürlüğünü ve idarenin yargısal denetimini sınırlayacağı gerekçesiyle iptal edip39 iptal davasının bu çok önemli işlevine işaret etmiştir.

Menfaat kavramının dar yorumlanması, doğrudan doğruya idarenin denetlenebileceği alanı daraltır ki bu da sonuçta hukuk devletinin en önemli koşullarından birinin anlamsızlaşmasına yol açar. Menfaat kavaramı Danıştay kararlarında da geniş şekilde yorumlanmaktadır. Danıştay'ın bir kararında40

, iptal davalarıyla idari işlemlerin ve doğal olarak da idarenin, hukuka uygun bir güzergahta

37 Sivas İdare Mahkemesi, T.07.04.2011, E:2010/1453, K:2011/430, (Yayımlanmamıştır) 38 Danıştay 2. D, T. 23.05.2008, E:2007/2180, K:2008/2515 (Yayımlanmamıştır)

39 AYM. T. 21.9.1995, E:1995/27 ve K.1995/47, A.Y.M. Kararları Dergisi, C,32/1, s.390 vd. 40

olup olmadığının tespit edildiği; hukukun üstünlüğü ve sonuçta da idarenin hukuka bağlı olmak gereğine ne kadar saygı gösterdiğinin belirlendiği ve bu nedenle de menfaat koşulunun dar yorumlanamayacağına vurgu yapıldığı görülebilmektedir.

İzmir Barosu Başkanlığı’nın, İzmir ili, Bergama ilçesi, Ovacık, Çamköy, Narlıca Köyleri mülki hudutları dahilindeki …Madencilik A.Ş. tarafından siyanür liçi yöntemiyle altın çıkarılması amacıyla kurulan işletmenin faaliyetine izin verilmesine ilişkin 29.3.2002 günlü Bakanlar Kurulu Prensip Kararının iptali istemiyle açılan davada, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu41

“hukukun üstünlüğünü savunmak ve korumakla görevli bulunan Baronun, yargı kararının uygulanmadığı ve çevre sorunlarına yol açtığını öne sürdüğü Bakanlar Kurulunca alınan prensip kararı ile menfaat ilgisinin bulunduğunun açık olması nedeniyle, bakılmakta olan davayı açmakta ehliyeti bulunduğu” yönünde karar vermiştir.