• Sonuç bulunamadı

1. Varlık Tasnifi ve Zorunlu Varlık Hakkındaki Eleştirileri

1.1. Gazâlî’nin Eleştirileri

Gazâlî varlığı Zorunlu ve mümkün varlık olarak açıklamaktadır. Bu bakış açısına göre varlığı zâtının gereği olan varlık, tek ve sadece Zorunlu Varlık’tır. Mümkün varlık ise âlem ve içindekilerin tamamından oluşmaktadır. Mütekellim, mümkün varlığı Zorunlu Varlık’ın zâtının haricindeki tüm varlıklar olarak açıklamakta ve yoktan yaratıldıklarını ifade etmektedir. Bu yaratılış ise varlığın yokluğa Zorunlu Varlık tarafından tercih edilmesi ile meydana gelmektedir.356

Mütekellim Zorunlu Varlık’ın hiçbir gerektirme altında olmadan varlığı mevcut kıldığı ve zorunluluğunda da diğer hiçbir varlığın Kendi varlığına ortak olamayacağını vurgulamaktadır. Filozofların varlık hakkındaki görüşlerinde hatalı bir taksim ortaya koyduklarını düşünen Gazâlî’ye göre bu durum filozofların delillerinin/burhanlarının bozuk olduğunu göstermektedir.357

356

Gazâlî, el-İktisâd fi’l-İtikâd, çev. Kemal Işık, AÜİFY, Ankara 1971, s.22-23.

357

Gazâlî varlık konusunu eserinin tamamında ön plana çıkararak incelemekte ve tartışmaktadır. Ona göre bu meselenin özünde filozofların âlemin varlığı hakkındaki görüşleri ele alınmadan varlık tasnifini kesin bir şekilde ortaya koyabilmek mümkün değildir. Bu yüzden Gazâlî meseleyi bu bağlamda ele almakta ve açıklamalarını da bu çerçevede sunmaktadır.

Mütekellim bu konuyu Tehâfüt’ün ikinci meselesi içinde incelemekte ve ilerleyen bölümler içinde Zorunlu Varlık ve Âlem İlişkisi başlığı altında değinilecek ilk meselenin devamı olarak görmektedir. Gazâlî’ye göre âlemin ezeli ve ebedi olduğunu düşünen filozoflar ilk mesele üzerinde durdukları delilleri bu konu hakkında da devam ettirmişlerdir. Buna mukabil Gazâlî’de kendisinin onlara karşı sunduğu görüşlerinin açıklamalarını ayrıntılı olarak sunmuştur.358

Gazâlî, filozofların kendi nefsiyle kaim olan ve bir mahalli bulunmayan her şeyin var olduktan sonra, -ister kadim, ister hadis olsun- yok edilmesinin düşünülemeyeceği görüşünü ele almaktadır. Mütekellime göre filozoflar, yokluk olarak algılananın sadece maddenin şeklinde gerçekleşen bir değişim olduğunu, fakat maddenin özünün yok olmadığını düşünmektedirler. Allah’ın kudreti ve iradesi ile her şeyi var veya yok etmeye muktedir oluşu üzerinde duran Gazâlî’ye göre bu durum, Allah’ın her şeye kadir oluşunun bir gereğidir.359

Mütekellime göre bu meseledeki en önemli husus, Allah’ın kudreti ve iradesi hakkındadır. Mütekellim bu konuyu, hadis olanın kadim bir irade ile gerçekleşmesinin, gerçekleşen şeyin varlığı veya yokluğu arasındaki farkı kaldırdığı şeklinde açıklamıştır. Gazâlî’nin burada üzerinde durduğu nokta, Vâcibü’l-Vücûd’un zâtının dışındaki her şeyi dileyip yaratarak var etmesinin, dileyip yok etmesi ile eşit mesabede olduğudur. Mütekellim bu durumun Allah’ın ezeli ve ebedi, şeylerin ise hadis oluşlarının bir gereği olarak ortaya çıktığını savunmuştur.360

Gazâlî bu mesele çevresinde filozofların âlemin varoluşu hakkındaki görüşlerini ele almaktadır. Mütekellimin burada özellikle filozofların sudûr nazariyesi ile Allah’ın

358 Gazâlî, Tehâfüt, s.47. 359 Gazâlî, Tehâfüt, s.52. 360 Gazâlî, Tehâfüt, s.52.

iradesi ve kudreti ile yaratması arasındaki farkı ortaya koymaya çalışarak Zorunlu ve mümkün varlık tasnifine dikkat çektiği ifade edilebilir. Mütekellime göre, filozofların sâdır olma ile sistemleştirdikleri varlığın meydana gelişi ile Allah’ın dilemesi ve yaratması aynı görülemez. Gazâlî’nin bu konudaki eleştirilerinin temelinde, filozofların sâdır oluş sistemlerindeki gereklilikleri, Allah’ın iradesinin önüne geçirdikleri düşüncesinin bulunmasıdır.361

Burada mütekellim açısından, filozofların varoluşun Allah’ın iradesi ve ihtiyarı dışında meydana geldiği yönündeki düşünceleri, Allah’ı mecaz yoluyla fail/yaratıcı görmeleri nedeniyledir.362

Bu durum ise Gazâlî açısından, Yüce Allah’ın zâtının gereği Zorunlu Varlık olması bakımından kabul edilemeyecek bir yaklaşımdır ve Gazâlî tarafından her yönüyle ele alınarak tenkit edilmektedir.

Mütekellim varlık konusunda âlemin hadis veya kadim olduğu yönünde hükme varanları değerlendirmektedir. Ona göre bu konuda âlemin hadis olduğunu söyleyen hak bir fırka ve kadim olduğunu söyleyen Dehriler olmak üzere iki zümre öne çıkmaktadır. Gazâlî bu fırkalar içinde çelişik görüşleriyle filozofların farklı bir yere sahip olduğu üzerinde durmaktadır. Çünkü Gazâlî’ye göre filozoflar, âlemin hem kadim olduğunu, hem de bir var ediciyle meydana geldiğini savunmaktadırlar.363 Gazâlî açısından filozoflar bu çelişik düşüncelerinden hareket ederek âlemin var edicisi olduğu konusunda delil getirmede de başarılı olamamışlardır. Burada mütekellim açısından, Yüce Allah’ın filozoflar tarafından hem Zorunlu Varlık olarak kabul edilmesi, hem de mümkün gördükleri âlemin Zorunlu Varlık ile birlikteliğini kabul etmeleri durumunun ortaya çıktığı ifade edilmektedir.

Gazâlî, filozofların Zorunlu Varlık’ın birliğini ispatlama konusunda ortaya koymaya çalıştıkları delilleri de eleştirmektedir. Mütekellime göre bu konuda filozoflar başarılı olamamışlardır. Filozofların varlık hakkındaki görüşlerinde hatalı bir taksim ortaya koyduklarını düşünen Gazâlî, bu yüzden onların burhanının bozuk olduğunu ifade eder.364 Gazâlî’ye göre bu meseledeki başarısızlığın sebebini ise filozofların Yüce Allah ile mümkün varlık olan âlemin varlığını birbirinden zorunluluk bakımından ayıramamaları oluşturmaktadır. Çünkü mütekellim az önce de işaret

361 Gazâlî, Tehâfüt, s.56. 362 Gazâlî, Tehâfüt, s.58. 363 Gazâlî, Tehâfüt, s.75. 364 Gazâlî, Tehâfüt, s.81-82.

edildiği gibi, bu konunun başından beri filozoflar açısından Zorunlu ve mümkün varlık ayrımının kesin olarak ortaya konulamadığı kanaatindedir.

Mütekellim, Zorunlu Varlık hakkında filozofların kullandıkları farklı ifadelerin tek manayı kastettikleri için çokluğu doğurmadığını kabul ettiklerine dikkat çekmektedir ve bunun garip bir durum olduğu üzerinde durmaktadır. Bunlara örnek olarak daha sonraki bölümlerde Şehristânî’nin de üzerinde ısrarla durduğunun görüleceği ve Gazâlî’nin eserinde filozofların Zorunlu Varlık hakkında kullandıklarını söyleyerek yer verdiği Akıl, Âkil ve Mâkul ifadelerine yer verilmektedir.365

Gazâlî’nin filozoflar hakkındaki bu yaklaşımı, filozofların Zorunlu Varlık’ı tenzih için sıfatları dahî kabul etmezken Yüce Allah için çeşitli nitelemeler kullanmaktan sakınmayan tavırlarına dikkat çekişi olarak görülmektedir.

Gazâlî bu bağlamda, Allah’ın sıfatları konusunda Mu’tezile ile filozofları birbirine yakın görmüş ve Mu’tezile dışındaki Müslümanlara filozofların muhalif olduğunu ifade etmiştir.366 Bu mesele içinde özellikle Allah’ın bilgisi konusu üzerinde durmuştur. Gazâlî’ye göre filozoflar bu konuyu açıklamakta yetersiz kalmışlar ve kendi içlerinde de ihtilafa düşmüşlerdir. Zorunlu Varlık’ın bilgisi meselesi ilerleyen başlıklar içinde müstakil olarak ayrıntılarıyla incelenmiştir.

Mütekellim filozofların çoğunun Zorunlu Varlık hakkında, kendi zâtının bilgisi dışında bir bilmeyi kabul etmediklerini ifade etmiştir. Mütekellim bu konuda, sadece İbn Sînâ’nın diğer filozoflardan küçük bir fark ile ayrıldığı üzerinde durmuştur. Ona göre İbn Sînâ’nın görüşü, Zorunlu Varlık’ın eşyaya dair bilgisinin küllî olarak, bilenin zâtında değişmeyi gerektirmeyecek bir şekilde bilindiğidir. Fakat bu konudaki farklı tutumu da Gazâlî’ye göre, önceki filozofların düştüğü hatadan İbn Sînâ’nın kendisini kurtarmaya yetmemiştir.

Gazâlî’nin bu konudaki bakışı çok açıktır. Ona göre filozoflar bu görüşleriyle Yüce Allah’ı eksiklik ile itham etmişlerdir. Yaratılmış akıl sahibi canlılar olarak her insanın ve hatta hayvanın dahî kendisini ve kendisi dışındakini bildiğine dikkat çeken Gazâlî, Zorunlu Varlık hakkında kendisi dışındaki şeylerin bilgisine sahip olmadığını

365

Gazâlî, Tehâfüt, s.85.

366

veya küllî anlamda sahip olduğunu söylemenin büyük bir hata olduğu üzerinde durmuştur.367

Gazâlî’ye göre bu hata filozofların Zorunlu Varlık’ın kemali hakkındaki ifadelerinin tamamını boşa çıkarmıştır. Çünkü mütekellim açısından, bilgi şeref, bilginin yokluğu ise eksikliktir. Böylece Gazâlî, filozofların bu ifadelerinden hareketle onların İlâhiyât alanında Zorunlu Varlık’ın güzelliği ve bütünlüğü hakkında geometride kullandıkları kesin delillerden yola çıkarak hükme varamayacaklarını savunmuştur.368

Bu durum Gazâlî açısından filozofların burhan metoduyla İlâhiyât meselelerine kesin delil getirilemeyeceği yaklaşımına örneklik oluşturmaktadır.

Mütekellime göre filozoflar, varlığın eşyanın mahiyetine dâhil olmadığını, varlığın mahiyete, ya lazım olarak izafe edildiği veya önce bulunmazken sonradan geldiğini düşünmüşlerdir. Gazâlî mantığa ait bu konuda filozofların ittifak ettiğini belirterek meseleyi incelemeye başlamıştır. Mütekellim filozofların buradan hareketle, vucud bakımından müşareket, cins bakımından müşareket değildir sonucuna vardıklarını ifade etmiştir.369 Gazâlî’ye göre, vucud ve mahiyetin ikiliğini reddedişlerini, cins ve faslın terkibinin reddi esasına dayandıran filozoflar, bu konuda hataya düşmüşlerdir. Bu konunun sıfatlar konusu içinde de ele alındığına dikkat çeken Gazâlî, filozofların Zorunlu Varlık hakkında, ‘mahiyetsiz varlıktır’ ifadelerini makulün dışında görmüştür. Mütekellim, Evvel’in akıl olma bakımından, mücerret akıllara müşareket ettiğini ve akıllılığın zat için dayanak olduğunu savunmuştur.370

Gazâlî Tehâfüt’ün sekizinci meselesinde Zorunlu Varlık hakkında filozofların

‘Evvel’in Varlığı Basittir’ sözünün iptal edilmesi üzerinde durur. Mütekellim

filozofların bu meseledeki delillerinin, sıfatların nefyi ve Evvel’in cins ve fasla bölümlenmesinin nefyi konularındaki delilleriyle alakalı olduğunu düşünmüş ve görüşlerini bu çerçevede sunmuştur.

Filozofların Evvel’i, kendisine varlık izafe edilen bir mahiyet ve hakikat olarak değil, salt varlık olarak gördüklerini ifade eden Gazâlî’ye göre, burada filozofların

367 Gazâlî, Tehâfüt, s.100. 368 Gazâlî, Tehâfüt, s.99-100. 369 Gazâlî, Tehâfüt, s.103-105. 370 Gazâlî, Tehâfüt, s.107.

burhanları tahakkümden ibarettir. Filozofların düşüncelerinin temelindeki, ‘mevcut her mahiyet çoğalıcıdır, çünkü hem mahiyeti hem de vücudu vardır’ demeleri, Gazâlî’ye göre dalaletin zirvesidir. Gazâlî tek bir mevcud olduğu, mevcuda ait hakikatin varlığının ise vahdete aykırı olmadığını düşünür. Gazâlî mevcudun mahiyeti ve hakikati konusu üzerinde durmuştur. Çünkü ona göre, mahiyetin nefyedilmesi hakikati nefyedecektir. Bu durum ise mevcudun hakikatinin nefyedilmesi sonucunu doğurur ki, hakikati nefyedilen mevcudun vücudu da düşünülemez olacaktır.371

Öte yandan mütekellime göre, hakikat ve mahiyetin nefyi, geriye sadece vücudun lafzını bırakacaktır, böylece varlık mahiyete eklenmemiş ve müsemması ortadan kalkmış olacaktır.372

Gazâlî filozofların Evvel hakkında, cisim olmadığını kanıtlamakta başarısızlıkları üzerinde de durmuştur. Konuyu birkaç açıdan ele alan ve tartışan Gazâlî için bu durumun sebebi, filozofların cisimleri hadis kabul etmemelerinden kaynaklanmıştır.373

Mütekellim cisimlerin hadis olduğuna inanmayanların, Evvel hakkında inancının dayanağı olmadığını ifade etmiştir. Gazâlî buraya, dehriler ve filozoflar arasında yaptığı bir karşılaştırma sonucunda varmıştır. Mütekellime göre, dehriler âlemin kadim olduğunu, filozoflar ise devri hareketlerin kadim olduğunu söylemişlerdir.374

Bu durumda Gazâlî, filozofların âlemin illeti olduğu konusunu ispatta başarısız oldukları sonucuna varmıştır.