• Sonuç bulunamadı

3. Gazâlî ve Şehristânî’nin Amaçları

3.2. Gazâlî Açısından Felsefe ve Yunan Filozoflar

3.2.3. Felsefî İlimlere Bakışı

Gazâlî Tehâfütü’l-Felâsife’deki ikinci mukaddimesinde, filozoflar ve diğer fırkalar arasındaki farklılıkları açıklamaktadır. Ona göre bu farklar üç noktada ortaya çıkar. Onun bu farklar üzerinden felsefeye dair değerlendirmelerini sunduğu da düşünülebilir.

İlk fark olarak, mücerret lafızlar konusunu gösteren Gazâlî, filozofların cevher

tanımlamalarından hareketle, Vâcibü’l-Vücûd için bu ifadenin kullanılabilirliğine değinir. Gazâlî, filozofların cevheri kendiliğinden kaim olma şeklindeki açıklamalarının, üzerinde ittifak edilen bir husus olması sebebiyle bu konu hakkındaki görüşleri üzerinde durmayacağını, cevherin bu anlamda kullanılıp kullanılamayacağı konusunun ise dil bilgisi yönünden incelenebileceğini söylemektedir.

İkinci fark, filozofların gök cisimlerinin hareketlerine dair görüş ve incelemeleridir.

Filozofların bu konular hakkındaki görüşlerini özetleyen Gazâlî’ye göre, bu konu dinin tasdik edilmesi gerekli olan hususları içinde değildir. Bu yüzden filozofların bu alana dair çalışmaları Gazâlî açısından tartışma ve eleştiri yapmayı gerektirmeyen bir konudur ve kendisinin amacı dışındadır. Bu alanın konularına dair bazı hadislere yer veren Gazâlî, meselenin dini açıdan sadece bu yönüyle ele alınabileceği ve

270

Gazâlî, Tehâfüt, s.5-6.

271

Fârâbî’nin Eflâtun ve Aristo’yu uzlaştırma çabası bu duruma örnek gösterilebilir. Daha fazla bilgi için bk. Bayraktar, a.g.e, s.37.

filozofların söylediklerinde de hadislere ters düşen bir durumun olmadığı yönünde açıklamalarda bulunmaktadır.272

Gazâlî’ye göre, gök bilimlerine dair verilerin hesap ve geometri konularıyla alakalı ve burhanla ispatlanabilir oldukları için, bu alana yönelik şeriata aykırı olduğu eleştirileri, ancak dine karşı suç işlemek, dinin durumunu zayıflatmak olacaktır. Gazâlî bu zararın özellikle gök bilimleri alanında hesap yoluyla araştırma yapanların zihinlerinde, şeriata karşı şüphe oluşturacağına işaret eder. Mütekellim bu durumu

“Şeriata (şeriat) yolunun dışında yardım etmek isteyen kimsenin zararı; şeriata şeriat yoluyla darbe vurmak isteyen kişinin zararından daha çoktur. Nitekim “Akıllı düşman cahil dosttan daha hayırlıdır.”273

cümleleriyle sunmaktadır.

Üçüncü fark olarak, filozofların inanç esaslarına ait konulardaki görüşleri üzerinde

durulmaktadır. Gazâlî bu bölümü İlâhiyâta dair; âlemin hadis olması, Allah’ın sıfatları ve bedenlerin haşri gibi meselelerin oluşturduğunu söylemektedir. Ona göre filozofların inkâr ettikleri ve görüşlerindeki hatalarının açıklanması gereken noktalar bunlar ve benzerleridir.274 Gazâlî’nin Tehâfüt’te sunduğu bu görüşlerinin, el- Munkiz’deki yaklaşımı ile örtüştüğü ifade edilebilir.

Mütekellime göre felsefî ilimler elde edilmek istenen sonuca göre çeşitli bölümlerden oluşmaktadır. Bunlar, mantık, tabiiyyat, riyaziyat, ahlâk, siyaset ve İlâhiyâttır. Bu ilimler içinde mantık, diğer bütün ilimler için bir ölçü konumundadır. Çünkü mantık insanın düşüme faliyetinde kendisini hatadan koruyan bir ilimdir. Gazâlî’ye göre düşünme faaliyetini doğru yapamayan kişi hatadan kurtulamaz. Bu yüzden de ona göre mantık bilmeyenin ilmine güvenilemez.275

Gazâlî mantığın şeriat açısından karşı olunması gereken bir yönü olmadığını ifade etmaktedir. Çünkü ona göre bu ilmin içeriği dine dair meseleleri konu edinmemektedir. Fakat Gazâlî, mantığın İlâhiyâta dair konuların felsefe ile açıklanmaya çalışılması noktasında, hatalı sonuçlar doğurabileceğine işaret eder. Gazâlî’nin buradaki bakış açısı ise

272 Gazâlî, Tehâfüt, s.7. 273 Gazâlî, Tehâfüt, s.8. 274 Gazâlî, Tehâfüt, s.9. 275 Gazâlî, Makâsıd, s.43.

sorunun mantık kaynaklı olmayıp, bu ilmi kullanan mantıkçıların yaklaşımından kaynaklandığı yönündedir.276

Gazâlî Tehâfüt’te, mütekellimlerin önceden beri Kitab en-Nazar, Kitab el-Cedel ve Medarik el-Ukul isimleri altında filozofların mantık dedikleri ilmi kullandıklarını ifade etmektedir.277 Gazâlî’ye göre bu akıllı görünmek ve gerçeği saptırmak isteyen filozofların, mütekellimlerin bilmeyip sadece kendilerinin bu ilimden haberdar olduklarını göstermeyi amaçladıkları bir hiledir. Burada Gazâlî’nin mantık alanının filozoflara ait, özel bir ilim olmadığını göstermeyi amaçladığı dikkat çekmektedir. Gazâlî Tehâfüt’te filozofların hatalarını açıklarken kullanacağı mantık ilmine dair ifadeleri anlayamayanları Mi’yar el-İlm eserine yönlendirmektedir.278

Mütekellim el-Munkiz’deki ifadelerinde, filozofların ahlâk ilmi açısından peygamberlerin ve tasavvuf ehlinin sözlerine eserlerinde yer verdiklerini düşünmektedir. Buna göre filozofların ahlâka dair görüşleri büyük ölçüde mutasavvufların nefis terbiyesi hakkındaki yaklaşımları ile örtüşmektedir. Gazâlî’ye göre filozoflara bu açıdan bakılınca, inkârcı bir tutum ortaya konulması ve onların reddedilmesi gerekmemektedir.279

Ona göre bir ilimdeki doğruluk veya yanlışlık, kimin söylediği ile değil, hakikatin söylenip söylenmediği ile anlaşılabilir. Fakat Gazâlî burada bir konunun altını çizmektedir ki, ona göre asıl önemli olan, bu noktanın göz önünden uzak tutulmamasıdır. Bu ise batıl görüşlerin, hakikatlerin içine karıştırılarak sunulması ve insanların bu hakikatlerle kendilerinde oluşan kanaat sonucu, batıl olan düşünceleri de sahiplenmesidir. 280 Gazâlî bu nedenle insanların uyarılması ve doğru ile yanlışı ayırt edemeyeceklerin bu konulardan men edilmesi gerektiği üzerinde durmaktadır.

Öte yandan Gazâlî, sırf felsefî eserlerde filozoflar tarafından sunulduğu için Kur’an ve sünnete aykırı olmayan hakikatlerin de reddedilmemesi gerektiğini vurgulamaktadır. Burada Gazâlî için öne çıkan esas, kişinin bu konulardaki bilgi

276

Gazâlî, el-Munkiz, s.34.

277

Gazâlî’nin hocası Cüveynî’nin mantık ilminin müteahhirun döneminde kullanılmasına zemin hazırlağı hakkında bk. Türker, a.g.m, 1-23.

278

Gazâlî, Tehâfüt, s.13-14.

279

Gazâlî’nin bu konuya yaklaşımı hakkında daha fazla bilgi için bk. Gazâlî, el-Munkiz, s.25-26, 37-38.

280

donanımıdır. Gazâlî bu konuyu yüzme bilmeyenlerin denize düşmesini engellemek için uyarılması ve kıyıdan uzaklaştırılması gerektiği, fakat yüzme bilenlerin ise bundan men edilemeyeceği örneklerini vererek açıklamaktadır.281

Bu esrindeki yaklaşımından hareketle, Gazâlî’nin açıkça felsefî ilimler ve filozoflar ayrımını ortaya koyduğu sonucuna varılabilir. Çünkü Gazâlî, hakikat ve hakikati sunduğunu iddia edenlerin, ayrılması gerekliliğine işaret etmektedir. Böylece Gazâlî’ye göre, insanların bu ayrımı yapamamaları göz önünde bulundurulmalı ve bu konularda ancak bilgi sahipleri muhatap alınmalıdır.

Mütekellim bu konunun anlaşılabilmesi için verdiği bir diğer örneği ise bir hristiyanın Hz. İsa’nın peygamber olduğunu söylemesi üzerinden sunmaktadır. Gazâlî burada ortaya konulması gereken tavrı, bu kişiyi reddetmemek olarak açıklar. Çünkü Hz. İsa’nın peygamberliği vahiy ile bir hakikat olarak bildirilmiştir ve bunu söyleyen kişinin kâfir olmasının sebebi de zaten bu ifadesi değildir.282

Fakat bu ifadenin muhatabı olan kişi, eğer bu konu hakkında bilgi sahibi ise hristiyan kişiyi inkârının gerekmeyeceğini bilir. Bilgi sahibi olmayan kişi ise iki muhtemel tutum sergileyebilir. Bunların ilki, o kişinin bilgisizliği ile tamamen inkârcı bir yaklaşım ortaya koyması veya yine bilgisizliği ile aklında çeşitli şüphelerin oluşmasıdır.

Gazâlî’ye göre, filozofların siyaset ilmine yaklaşımı, onların ahlâk ilminde ortaya koydukları tutumlarına yakındır. Buna göre Gazâlî, bu alanın dünya işleri ile ilgili olduğunu ve filozofların bu konudaki görüşlerinin çoğunu peygamberlerden ve geçmiş velilerden aldıklarını düşünmektedir.283

Dolayısı ile Gazâlî’nin burada red ve kabul tutumu hakkında bir hüküm ortaya koymayı gerekli görmediği söylenebilir.

Tehâfüt’ün son mukaddimesinde Gazâlî, filozofların İlâhiyâta dair meseleleri açıklama konusunda hesap ve mantık ilimlerinin bilinmesi gerektiği yönündeki görüşleri üzerinde durmaktadır. Ona göre filozoflar bunu, takipçileri için bir hile olarak kullanmışlardır. Çünkü mütekellim, İlâhiyâta dair meselelerin mantığın konusu içine girmediği düşünmektedir ve bunun altını ısrarla çizmektedir. Fakat

281 Gazâlî, el-Munkiz, s.39. 282 Gazâlî, el-Munkiz, s.39. 283 Gazâlî, el-Munkiz, s.37.

Gazâlî’ye göre filozofların bu hileli yaklaşımları, onları takip edenlerin bu konularda içinden çıkamadıkları bir durumla karşılaşmalarında kendi kendilerini hesap ve mantık ilimlerinde yeterli donanımları olmadıkları için bu meseleleri halledemediklerini düşündürmek ve takipçilerinin kendilerine olan bağlılığını sürdürmek içindir.284

Mütekellim, hesap ve mantığın gök bilimleri, dil bilimleri ve tıp gibi diğer ilimler için gerekli olduğunu açık bir şekilde kabul etmektedir. Fakat İlâhî ilimlerin açıklanmasında ise alakasız ve saçma bulmaktadır. Bunu farklı örneklerle sunan Gazâlî’ye göre bu durum, nar meyvesinin yaratılmış olduğunu bilmek için tanelerinin sayılarını bilmek gerektiğini söylemek gibidir. Ayrıca Gazâlî, bu bölümde filozofların mantığı sadece kendilerinin bildiği bir ilim gibi sunmak istediklerini ifade eder. Fakat mütekellim bunun doğru olmadığı üzerinde ısrarla durmaktadır.285

Gazâlî’nin hayatının son döneminde kaleme aldığı bilinen el-Munkiz’deki felsefî ilimler hakkındaki açıklamalarıyla, Tehâfüt’teki yaklaşımının örtüştüğü ifade edilebilir. Buna göre Gazâlî, bu ilimleri reddetmeyen tutumunu sürdürmektedir. Fakat bu ilimlerden yola çıkarak İlâhiyât meselelerinin açıklanabileceği bir yaklaşımı ise kesinlikle reddetmektedir. Gazâlî tıp ilminin tabiat ilimlerinin bir dalı olduğuna işaret etmekte ve şeriatın bu ilmi kabul ettiği üzerinde durmaktadır. Gazâlî tabiat ilimleri hakkındaki görüşünü, âlemin Allah’ın emrinde olduğu ve ancak O’nun dilediklerinin gerçekleşebileceği yönündeki ifadeleriyle açıklar. Bu açıdan bakıldığı zaman Gazâlî, tabiat ilimlerinin kabul edilmesi gerekliliğine işaret etmektedir.286

Gazâlî filozofların İlâhiyât hakkındaki görüşlerine karşı Tehâfüt’teki yaklaşımını, el- Munkiz’de de sürdürmekte ve filozofların hatalarının en çok bu alanda ortaya çıktığı üzerinde durmaktadır. Gazâlî filozofların bu konuda, mantıkta burhan olarak kabul ettikleri esaslara uymadıkları üzerinde durmaktadır. Tehâfüt’te bu konuları açıkladığına atıf yapan Gazâlî, filozofların yirmi meselede hata ettiklerine dikkat

284 Gazâlî, Tehâfüt, s.13. 285 Gazâlî, Tehâfüt, s.9. 286 Gazâlî, el-Munkiz, s.35.

çeker ve bunlar arasında da üç tanesinde dinin dışına çıktıkları hükmüne ulaştığını ifade eder.287