• Sonuç bulunamadı

Bugüne ulaşan eserleri çok fazla olmamasına rağmen, İslâm düşüncesine katkıları göz önünde bulundurulduğunda Şehristânî(1076-1153)’nin önemi daha anlaşılır hale gelmektedir. Bu konuda özellikle onun el-Mile’l ve’n-Nihal adlı eseri, İslâm dünyasındaki şöhreti açısından tanınmasına büyük katkı sağlamakla birlikte, Şehristânî’nin mütekellim kimliğini neredeyse gölgede bırakmıştır. Ayrıca onun az bilinen bir diğer özelliğinin de, felsefe alanında kaleme aldığı eserleriyle İslâm filozoflarına yönelttiği eleştirileridir. Böylece Şehristânî, kelâm, dinler ve mezhepler tarihi gibi alanların yanında felsefe ile de ilgilenmiş çok yönlü bir âlim olarak kabul edilmektedir.

201

Mahmut Kaya, “Gazzâlî Filozofları Tekfir Etmekte Haklı mıydı?”, 900. Vefât Yılında Uluslararası İmâm

Gazzâlî Sempozyumu, s.50-51.

202

Mevlüt Uyanık, İslâm Bilgi Felsefesinde Kalbin Anlaması-Gazâlî Örneği, Araştırma Yayınları, Ankara 2005, s.114-119.

203

Şehristânî’nin Kitâbü’l-Musâra’a’sı ve el-Milel ve’n-Nihal’i başta olmak üzere, kendisi hakkında yapılan akademik çalışmalara da bu araştırma içinde başvurulacaktır. Musâra’a’nın incelenmesine geçmeden önce filozoflara yönelttiği eleştirileri üzerinden, hakkında yakın zamanlarda çok değerli araştırmalar yapılmış olan Şehristânî’nin ilmi kişiliği ve düşünce dünyası hakkında bilgi verilecektir.

Kendisi önemli bir tarihçi olarak şöhret bulmasına rağmen kaynaklarda Şehristânî’nin hayatı hakkında çok fazla bilgi bulunmadığı üzerinde durulmaktadır. Mütekellimin doğum tarihi hakkında, son dönemde yapılan araştırmalarda ise 467 yılının daha makul kabul edildiği görülmektedir. Bu dönemde aynı isimle anılan üç şehirden söz edilmekle birlikte, Şehristânî’nin Horasan’ın kuzeybatısında, bugünkü Türkmenistan sınırları içindeki Karakum çölüne yakın, Türkistan bölgesi, Şehristan şehrinde dünyaya geldiği kabul edilmektedir.204

Şehristânî’nin ilk eğitim hayatına Şehristan’da başladığı ve bu dönemde onun çeşitli hocalardan mantık, matematik ve Arap dili edebiyatı eğitimi aldığı bilinmektedir. Bu ilk dönemin ardından Şehristânî’nin, zamanın önemli ilim merkezleri arasında gösterilen Nişabur’a giderek eğitim hayatını devam ettirdiği ve burada özellikle Eş’arî kelâm ekolünün önemli üstatlarından Ebû’l-Harameyn el-Cüveynî’nin öğrencilerinin kendisine hocalık yaptığı ifade edilmektedir.205

Mütekellimin yaşlı bir çağdaşı konumundaki Gazâlî ile ilişkisi göz önüne alındığında, bu kişilerin Gazâlî’nin öğrencilik dönemi arkadaşlarından Tûs Kadısı Şafii Fakihi Ebû’l Muzaffer Ahmed b. Muhammed el-Hafî’nin de aralarında bulunduğu seçkin âlimlerden oluştuğu görülmektedir. Şehristânî’nin bu âlimler içinde kelâm, cedel usulü ve felsefe okuduğu hocası Ebû’l-Kasım Süleyman b. Nasır el-Ensari’yi, “üstadımız ve imamımız” ifadeleri ile zikrettiği üzerinde durulmaktadır.206

Ayrıca onun hocaları arasında, İslâm düşüncesinin önemli şahsiyetlerinden Abdülkerîm el-Kuşeyri’nin oğlu Ebû Nasr Abdürrahim’den de fıkıh ve fıkıh usulü alanlarında ders aldığı ifade edilmektedir. Böylesi seçkin bir topluluktan Nişabur’da bulunduğu dönemde eğitim alan Şehristânî’nin daha sonra da Harizm’e geçtiği bilinmektedir.

204 Harman, “Şehristânî”, s.467. 205 Harman, “Şehristânî”, s.467. 206

Hakan Coşar, “Nihayetü’l-İkdam’a Göre Şehristan’nin Felsefi Görüşleri”, Basılmamış Yüksek Lisans Tezi,

Şehristânî’nin Harizm’de dini ilimler, felsefe ve ahlâk alanlarında tahsil hayatını sürdürdüğü ifade edilmektedir.207

Fakat Şehristânî’nin Harizm’e gitmeden önce Nişabur’da ne kadar kaldığı kesin olarak bilinmemekle birlikte, âlimin eğitim hayatının bu dönemde yetkin bir seviyeye ulaştığı üzerinde durulmaktadır. Bunun göstergesi olarak da kendisinin Harizm’de hocalık yaptığına işaret edilmektedir. Ayrıca burada bulunduğu sırada dini ilimler alanındaki yetkinliği sebebiyle, kendisine “Efdâl” ve “İmâm” unvanlarının verildiği belirtilmektedir.208

Şehristânî’nin Harizm’de bulunduğu bu dönemde çeşitli seyahatlerinden söz edilmekte ve bu seyahatlerini Cürcan, Horasan ve Nişabur arasındaki bölgede gerçekleştirdiği ifade edilmektedir.209

Şehristânî’nin bu seyahatlerinin akabinde 510 yılında hac görevini yerine getirmek için Hicaz’a gittiği bilinmektedir. Mütekellim daha önceki seyahatleri sırasında kendisi ile tanıştığı ve çeşitli konularda fikir alışverişinde bulunduğu210

devrinin önemli âlimlerinden Fakih Es’ad b. Muhammed el-Meyheni ile hac yolculuğu dönüşünde Bağdat’ta buluşmuş ve bu arkadaşının vasıtası ile de Bağdat Nizâmiye medresesinde ders vermeye başlamıştır.

Şehristânî Bağdat’ta kaldığı yaklaşık üç yıllık süre içinde Nizâmiye medresesinde hocalık yapmıştır. Bununla birlikte camilerde halka yönelik irşad çalışmaları ve vaazlarıyla da tanınan Şehristânî’nin, Bağdat halkının teveccüh ve muhabbetini kazandığı ifade edilmektedir. Ayrıca Şehristânî’nin, bu dönemde Bağdat’taki ilim meclislerinde bulunarak bölgenin seçkin âlimleri ile fikri münakaşalara ve ilmi münazaralara katıldığına değinilmektedir.211

Bağdat’tan 514 yılında ayrılan Şehristânî Horasan’a geçmiş ve Sultan Sencer’in veziri Ebû’l-Kasım Muhammed b. el-Muzaffer el-Mervezi’nin hizmetine girmiştir. Bu dönemde Divanü’r-Resail’de vezirin naibliği görevine getirilen Şehristânî’nin, Sultan Sencer ile yakınlık kurduğu ve sırdaşı olduğuna değinilmektedir.

207

Şaban Kuzgun, “eş-Şehristânî’nin Hayatı, Şahsiyeti, Eserleri ve ‘el-Mile’l-ve’n-Nihal’ İsimli Eserinin Dinler

Tarihi İle İlgili Önemli Bölümlerinin Tercümesi”, Erciyes Üniversitesi İlâhiyât Fakültesi Dergisi, Kayseri

1985, Sayı II, s.180. 208 Harman, “Şehristânî”, s.467. 209 Kuzgun, a.g.m, s.180. 210

Aygün Akyol, “Musâra’atü’l-Felâsife’ye Göre Şehristânî’nin Felsefi Görüşleri”, Yüksek Lisans Tezi,

Ankara Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2003, s.7.

211

Şehristânî’nin Horasan’da ne kadar kaldığı kesin olarak bilinmemekle beraber, burada bulunduğu süre içinde, en tanınmış eseri olan el-Mile’l ve’n-Nihal’i hazırladığı ve vezir Ebû’l-Kasım Muhammed b. el-Muzaffer el-Mervezi’ye ithaf ettiği ifade edilmektedir. Şehristânî’nin vezirin görevinden azledildiği 526 yılında buradan ayrıldığı ihtimali üzerinde durulmakta ve Horasan’dan Tirmiz’e geçtiği ifade edilmektedir.212

Şehristâni’nin, Tirmiz’de devrinin çeşitli ilimlerine ilgi duyan, âlimler ve filozoflara hürmet gösteren Nakib el-Eşraf Ebû’l-Kasım Ali bin Cafer el-Musevi (ö.1155)’nin hizmetine girdiği, kendisine el-Milel ve’n-Nihal adlı eserinin bir nüshasını sunduğu ve bu araştırmanın kaynakları içindeki, Kitâbü’l-Musâra’a adlı eserini de burada kaleme alarak el-Musevi’ye ithaf ettiği bilinmektedir.213 Şehristânî’nin memleketi Şehristan’a ne zaman dönüş yaptığı kesin olarak bilinmemekle birlikte âlimin hayatının son yıllarını Şehristan’da geçirdiği ve burada 548 yılında vefat ettiği ifade edilmektedir.214 Mütekellimin evlilik ve aile hayatına dair ayrıntılı bilgilerin bulunmadığına ve seçkin bir ilim adamı olmakla birlikte, öğrencilerinin sayısının çok az olduğuna işaret edilmektedir. Bu durum ise Şehristânî’nin yetişkinlik yaşlarından itibaren, eğitim öğretim faaliyetinden daha çok devlet hizmetinde bulunduğu şeklinde açıklanmaktadır.215

Şehristânî’nin yaşadığı dönemden bugüne kadar insanlarda uyandırabildiği şöhret ve ilgiyi diri tutabildiği, bunda ise eserlerinin payının büyük olduğu görülmektedir. Burada özellikle onun dinler, mezhepler ve felsefî doktrinler tarihi hakkında telif ettiği el-Mile’l ve’n-Nihal eseri öne çıkmaktadır. Fakat bu noktada, kendi dönemine kadar alanında yazılmış tek eser olma özelliğini taşıyan el-Mile’l ve’n-Nihal’in haklı başarısının, İslâm düşünce tarihinin çok yönlü bir âlimi olarak Şehristânî’nin diğer alanlardaki eserlerini gölgede bıraktığı görülmektedir. Bununla birlikte yakın dönemde yapılan çok kıymetli araştırma çalışmaları, Şehristânî’nin aynı zamanda önemli bir felsefe araştırmacısı olduğu ve eserlerinde bu alana sadece tarihçi olarak değil, eleştirel olarak da baktığının görülmesini sağlamıştır.

212

Şehristânî, el-Milel ve’n-Nihâl, “Şehristânî’nin Hayatı ve Eserleri” bölümü içinde, s.17.

213

Şehristânî, Kitâbü’l-Musâra’a, çev. Aygün Akyol - Aytekin Özel, Litera Yayıncılık, İstanbul 2010, s.2.

214

Harman, “Şehristânî”, s.467.

215

Şehristânî üzerine yapılan araştırmalar mütekellimin eserlerinin çeşitliliğini ortaya çıkarmaktadır. Fakat bununla birlikte, kaç eseri olduğu konusunda kesin bir sayı verilememektedir. Bu yöndeki araştırmalar göz önüne alındığı zaman Şehristânî’nin eserlerinin el yazması, matbu ve kaybolmuş eserler olarak tasnif edilebileceği üzerinde durulmaktadır.216

Şehristânî el-Milel ve’n-Nihal isimli eserinde dinler mezhepler ve felsefî doktrinleri incelemiştir. Mütekellim filozoflara ayırdığı bölüm içinde, antik Yunan filozoflarını üç başlık altında incelemiş ve dördüncü başlık altında da İslâm filozoflarına ait bilgi ve görüşlerini sunmuştur.217 Eserin şöhreti ve önemi ise bu alanda yazılmış olan diğer eserlerden farklı bir metot ihtiva etmesine dayandırılmaktadır. Buna göre zamanında hazırlanmış eserlerin tamamı diğer dinler ve mezhepler karşısında İslâm’ın üstünlüğünü veya bir mezhebin görüşlerini savunurken, Şehristânî bütün bunlardan farklı olarak, tarafsız bir gözlemci tutumuyla bu alana dair bilgileri sunmuştur. Böylece Şehristânî’nin bu yöntemi onun eserini değerli kılan özgün yanı olarak kabul edilmiştir.

Mütekellimin bu yaklaşımı zaman zaman kendisinin tenkit edilmesine neden olduğu gibi, farklı mezheplere mensubiyeti açısından da ithamlara uğramasının asıl sebebi218

olarak ifade edilmiştir.219

Şehristânî’nin el-Milel ve’n-Nihal’den sonra Nihayetü’l- İkdam fi İlmi’l-Kelâm eserini kaleme aldığı ve kelâm konularını felsefî bir bakış açısı ile incelediği bilinmektedir. Eserin birçok el yazma nüshası bugüne ulaşmıştır.

216

Şehristânî’nin eserleri hakkında daha ayrıntılı bir tasnif için bk. Aygün Akyol, “Musâra’atü’l-Felâsife’ye

Göre Şehristânî’nin Felsefi Görüşleri”, s.10-13.

217

Şehristânî, el-Mile’l ve’n-Nihal, s.285-429.

218

Şehristânîn’nin Mefâtîhu’l-Esrâr tefsirindeki yöntemi üzerine yapılan bir araştırmada, mütekellimin eserlerinde görülen ve genel tutumunu yansıtan bakış açısıyla, tefsirinde de karşılaşıldığı üzerinde durulmaktadır. Bu anlamda Şehristânî’nin kendine has bir tefsir yöntemi ortaya koyduğuna işaret edilmektedir. Mütekellimin mezhebi kimliği hakkındaki tartışmalara değinilen bölümde, Şehristânî’nin ehlibeyte sonsuz bir hürmet ve hayranlık beslediği için, bu kaynaklardan ulaşan rivayetlere önem verdiğine değinilmektedir. Bununla birlikte Şehristânî’nin tefsirinde, fıkıhta Şafiiliği ve itikatta da Eş’arîliği açısından muhalif bir görüşün ortaya çıkmadığı düşüncesi öne çıkarılmaktadır. Mütekellimin yaşadığı dönemde rakipleri tarafından yıpratılmak amacıyla, İsmâilî olduğu iddiasının ortaya atılabileceğine dikkat çekilmektedir. Ayrıca hakkındaki bu iddiaların tefsirinde temellendirilemediği görüşü sunulmakta ve bu konudaki tartışmaların asıl sebebinin Şehristânî’nin derin ilmi kişiliği ve kendine has yönteminden kaynaklandığına vurguda bulunulmaktadır. Daha fazla bilgi için bk. Demir, “Şehristânî’nin Mefatihu’l-Esrar adlı Tefsirinde Yöntemi”, s.153-155.

219

İngiliz şarkiyatçı Alpherd Guillaume tarafından tahkik edilerek 1934 yılında Londra’da neşredilmiştir.220

Şehristânî’nin son olarak neşredilen eserlerinden birisi ise Mefâtîhu’l-Esrâr ve

Mesâbîhu’l-Ebrâr’dır. Kur’an ilimleri hakkında bir mukaddime ile Fatiha ve Bakara sürelerinin tefsirini içermektedir. Muhammed Ali Arezşeb tarafından tahkik edilip, 2008 yılında Tahran’da iki cilt olarak yayınlanmıştır.221

Eser Şehristânî hakkında yapılan yeni araştırmalar için kaynaklık oluşturmaktadır. Mütekellimin özellikle mezhebi bağlılığı konusunun bu eseri üzerinden tekrar gündeme geldiği görülmektedir.222