• Sonuç bulunamadı

Güvenlikli Siteler Olarak Stüdyo Daireler

3.2. Araştırma Bulguları ve Yorumu

3.2.4. Güvenlikli Siteler Olarak Stüdyo Daireler

Günümüzün en fazla talep gören kentsel mekânlarından birisi de güvenlikli sitelerdir. Güvenlikli siteler yalnızca güvenlik vaat eden fiziki yapılar değil aynı zamanda içerisinde yaşam sürenlere toplumsal anlamda kimlik vaat eden oluşumlar olarak da varlıklarını sürdürmektedirler.

Güvenlikli site, temelde evin tarihsel süreçte geçirdiği dönüşüme denk gelen küreselleşme çağına özgü yeni bir ev modelidir. Genelde büyük şehir ve metropollerde inşa edilen güvenlikli siteler, adında site bulunan diğer yerleşimlerden, apartmanlardan farklı olup hem mekânsal uzaklığa hem de hayat tarzları arasındaki mesafeye dayanmaktadır. Güvenlikli siteler, giriş çıkışların kontrollü olduğu, siteye giren çıkanların denetlendiği, dışarıya kapalı yerleşim birimleridir. Güvenlik önlemleri bakımından aralarında farkların bulunduğu, en uç örneklerle kapılarında her daim güvenlik görevlilerinin beklediği, duvarlar boyunca ve site içinde stratejik noktalara kameraların yerleştirildiği, site içinde hareketli güvenlik görevlilerinin dolaştığı mekânlardır (Alver, 2010: 83-84).

Alver (2010: 91) güvenlikli sitelerin doğuşunu şöyle ifade etmektedir, “güvenlikli sitelerin doğuşu, yaygınlaşması, çılgınca kabullenilmesi, bir salgın gibi kentsel pratikleri belirlemesi, güvenlik anlayışındaki köklü değişimle doğrudan ilgilidir. Terör, suç ve benzeri toplumsal sorunlar nedeniyle bugünün dünyasında kendince bir tartışma iklimi yaratan güvenlik, toplumun bütününe yayılmakta, bütün toplumsal süreçleri etkilemekte, kendini merkeze yerleştirmektedir. Mustafa Aydın’ın (2009: 214-218) isabetli yorumuyla bu sürecin ‘güvenlikçi sistem’ le doğrudan bağlantısı vardır.

Ontolojik bir zorunluluk ve doğal bir durum olan güvenin aksine güvenlikçi sistem, yapay bir olgu, kurgusal bir oluşumdur. Yeniden üretilmiş bir sistem olan ve kimi kaygılar üzerine kurulan bu sistem, aslında çözmeye çalıştığı güvenlik sorunlarının önemli bir kısmını bizzat kendisi doğurmaktadır. Esasen bir gücün sürekli tesisine dönük işlev gören bu sistemin küresel olduğu kadar ulusal ve mahalli tipleri/pratikleri görülebilmektedir. Kapalı site olgusu, bu yeni güvenlikçi sistemin mahalli tipidir. Buradaki güvenlik ihtiyacı doğal ve naiv olmaktan uzak, modern statülerin zorladığı yapay bir oluşumdur.”

“Bir kapalı yerleşme örneği olan güvenlikli site, girişlerinin vazgeçilmezi olan kapıyla, dışa kapalı bir yaşam tarzına sahip olduğunu ilan etmektedir. Kapı, kimin içeriye gireceğini, kimin dışarıda kalacağını belirlemektedir. Bir sınır imgesidir ve içerdeki ile dışardakini keskin bir şekilde ayırır, izole eder (Simmel, 2000: 172; akt: Alver, 2010: 83). Bir mesafe mekânı olarak kapı, güvenlikli sitenin temel unsuru olan uzaklığa, ulaşılamazlığa hizmet etmektedir. Güvenlikli site, kapalı yahut kapılı bir yerleşme birimidir ve ilk elden toplumsal ve mekânsal ayrışmanın aktörü olduğunu ifade etmektedir. Sitenin olmazsa olmazı duvar da aynı işlevi görmektedir; tıpkı sitenin her tarafını didik didik eden kameralar ve güvenlik görevlileri gibi” (Alver, 2010: 83).

Güvenlikli sitelere yöneltilen eleştirilerin en başında farklılaşma ve ayrışmaya sebebiyet veren mekânlar olduğu yönündedir. Alver’e (2010: 85-86) göre, “farklılaşma, ayrışma, mesafe gibi mekanizmalar güvenlikli siteleri etrafındaki hayatlardan ayırmakta ve onu özel bir konuma yerleştirmektedir. Sitelerin yer aldığı bölgeden ve mahalleden ayrılışını simgeleyen iki önemli kavram/metafor kapı ve duvardır. Her evin vazgeçilmez bölümlerinden olan ve bizatihi o mekânın ev oluşunu sağlayan temel unsurlardan biri olan kapı ve duvar, güvenlikli siteler için daha bir önem kazanmaktadır. Duvar ayrışmanın ve farklılaşmanın somut halidir. Mahalle yahut bulunduğu yerleşim yerinden duvarla ayrılan güvenlikli site, duvarın ardında kendisine ait bir hayata dalmaktadır.”

Kentsek mekânların sosyolojik inşasından bahsederken “kentsel mekânlardaki ayrışma” mevzusuna değinmiştik. Bu nokta denilebilir ki güvenlikli siteler tam da bu ayrışmaya zemin hazırlayacak niteliktedir. Korkmaz’a (2009: 154-155) göre, “toplumsal dönüşüme paralel olarak gelişen mekânsal dönüşüm ve ayrışma ile tüketebilen üst gelir

grubu, kent çeperinde yeni yerleşim birimleri kurarak buralara taşınmıştır. Genellikle güvenlikli siteler olarak da bilinen bu yerleşim birimleri, çok katlı apartman ya da villalardan oluşabilmektedir. Bu alanlarda site sakinlerine yönelik dış dünyadan bağımsız olarak her türlü tüketim imkânı da sunulmaktadır. Bu siteler, adeta kendi başlarına yeterli ayrı birer yerleşke durumundadır. Buralar yüksek duvarlarla çevrilmekte, sürekli güvenlik kameraları ile izlenmekte ve güvenlik görevlileri tarafından da korunmaktadır. Buralarda yaşayan insanlar aldıkları hizmet ve altyapı ile de diğerlerinden kendilerini ayırmakta; kendi kendine yeterli bir yaşam tarzı kurmaktadırlar.”

Korkmaz yine bu nokta üzerinden toplumsal tabakalaşmaya işaret etmektedir. Şöyle ki (2009: 155), “neo-liberal dönemin orta-üst ve üst sınıfları, kentin dışında, kentin geri kalanından kaçarak küresel tüketim kültürüne eklemlenmişlerdir. Öte yandan, bu sayede yeni zengin sınıf, toplumsal yapı içerisinde kendi ekonomik konumuna paralel olarak yeni bir yaşam ve tüketim tarzı geliştirerek kendilerini diğer sınıfların yaşam tarzlarından ve tüketim biçimlerinden de ayırmaktadır. Bu süreçte tüketim, statü göstergesi olarak sunulmaktadır. Yeni beğeniler ve yaşam tarzları farklılık yaratmakta ve farklı konut alanları ve tipleri de bu statünün ve farklı yaşam tarzının mekânsal göstergesi haline gelmektedir. Yeni zenginler, kendilerine seçkin bir yaşam tarzı kurarak ayrıcalıklı bir konuma ulaşmakta, statülerini yükseltmekte ve prestijli bir yaşam tarzına sahip olmaktadırlar.”

Güvenlikli sitelerin doğuşunda toplumsal ve kültürel faktörler hayli etkilidir. Bir güvenlikli site kurmayı tetikleyen toplumsal/kültürel faktörler bahsinde, sözde cemaat, statü, prestij arzusu, yeni bir hayat tarzına dönük mekân arayışı, kentsel/mekânsal ayrışma ve bu süreçte kente karşı tavır alma, kentten kaçma gibi hususlar ön plana çıkmaktadır Alver (2010: 91)’e göre. Dolayısıyla günümüzde güvenlikli site bir mekân olmaktan çok ayrıştırıcı bir işlevi üstlenmiş bir kentsel yapı olarak karşımıza çıkmaktadır.

Konya’da stüdyo dairelerle ilgili önemli bir özellik de stüdyo dairelerin genellikle güvenlikli siteler olarak kurgulanmasıdır. Sayıları az da olsa güvenlikli site biçiminde kurgulanmayan stüdyo daireler de vardır. Ancak görüşlerini aktardığımız katılımcılar güvenlikli siteler olarak kurgulanan stüdyo dairelerde yaşamaktadırlar. Bu nedenle bu

başlık altında stüdyo dairelerin güvenlikli siteler olarak katılımcıların gözünde ne ifade ettiği sorgulanmaya çalışılmıştır.

Yaşadığınız stüdyo daireler güvenlikli siteler olarak kurgulanmış mekânlardır. Sizin için bunun önemi nedir?

“Açıkçası benim tercih nedenlerimden birisi de stüdyo dairelerin güvenlikli siteler olduğudur. Günümüzde güvenlik başlı başına bir sorun olarak karşımıza çıkmakta. Konya’nın Bosna Hersek mahallesinde oturan arkadaşlarımdan birkaç hırsızlık olayı yaşandığını duymuştum. O nedenle yaşayacağım yerin güvenlikli site mahiyetinde olması benim için bir avantajdı. Şuan evden çıkarken gönül rahatlığıyla değerli eşyalarımı dairemde bırakabiliyorum. Çünkü kusursuz işleyen bir güvenlik sistemi var burada. Kimin girip kimin çıktığı en iyi şekilde denetleniyor. O nedenle ben kendimi ve eşimi burada gayet güvende hissediyorum.” (F.K, 21, E).

“Ne yazık ki insanın insana güveninin kalmadığı bir dönemde yaşıyoruz. Haliyle bu noktada kendimizi güvende hissedebilmemiz çok önemli. Her şeyden sabah evimden çıkarken hiçbir şüphem olmadan işime gidiyorum. Gerçekten kendimi ve ailemi burada güvende hissediyorum. Benim için güvenlikli site ayrıntılara dayalı anlamlarından çok insana kendisini rahat ve huzurlu hissettirdiği için önemli bir yapıdır. Stüdyo dairelerde de bu en kusursuz şekilde sağlanıyor. O nedenle stüdyo dairede yaşamayı ben kendi adıma bir avantaj olarak görüyorum. Denetimin sağlanmadığı, herkese kapılarının açık olduğu bir yapılanma günümüzde ne yazık ki çok itibar görmemektedir.” (M.S, 28 ,K).

“Ben yıllardır memleketimde müstakil evde ailemle yaşıyordum. Ne ben ne de ailem hiçbir zaman hiç kimseye karşı en ufak bir güvensizlik duygusu beslemedik. Aynı şekilde diğer insanların da bizlere karşı böyle bir hissiyatının olduğunu görmedik. Ama görüyorum ki yaşanılan yerin mimarisi, şekli şemali lüks boyutlara geldikçe insanlarda birbirlerine karşı bir samimiyetsizlik ve güvensizlik duygusu baş göstermeye başlıyor. Bu duruma ben çok üzülüyorum. Çünkü bu bizzat insanlar eliyle yaratılan bir şey. Geleneksel mahallelerde hiç böyle durumlarla karşılaşmıyor insanlar. Ama ne yazık ki stüdyo dairelerinde kendisine imkân bulduğu bu semtlerde ister istemez bir tedbir alma zorunluluğu doğuyor. Bu tür korunmalar bana ilk başlarda çok yapay gelse de modern çağın gerektirdiği şekilde bir güvenlik sisteminin olmasını daha sonraları mantıklı karşılamaya başladım. O nedenle elbette ki böylesine bir güvenlik sisteminin olduğu bir mekânda kendimi güven altında hissediyorum.”(S.K, 31, E).

“Sitelerin güvenlikli olması herkes gibi benim açımdan da bir avantaj sağlıyor. Yaşadığımız binanın herkese açık olmaması benim ve ailem açısından bir güven duygusu yaratıyor hiç kuşkusuz. Ancak günümüzde insan ilişkilerinin daha açık bir ifadeyle insanın insana

bakışının bu hale geliyor olması da beni üzüyor. Bununla ilgili aklıma gelmişken şunu ifade deyim: Geçenlerde televizyonda bir reklam dikkatimi çekti. Orada bir eşyasını başka birine emanet eden bayan yanındakilere ‘kendi insanımıza güvenemeyecek miyiz?’ diye soruyor. Şimdi sorduğunuz soru bana bu reklamı anımsattı. Ne yazık ki bizim günümüzdeki halimiz budur. Aynı ülkenin vatandaşı olduğumuz insanlardan korunma talep ediyoruz. Ama burada stüdyo dairelerde güvenlik mekanizmasının olması elbette ki olumsuz bir durum değildir. Aksine yaşam alanı olarak stüdyo daireleri tercih etmiş insanlar için büyük bir avantajdır. Çoğumuzun gönlü öyle bir korunma sistemine el vermese de ne yazık ki gelinen noktada bu düzene uymak zorunda kalıyoruz.” (H.G, 28, K).

Katılımcıların görüşlerinden çıkarılacak sonuç oldukça çok yönlü ve önemli bir boyuttadır. Çünkü katılımcılar genellikle güvenlikli sitelerde yetişen insanlar değillerdir. Zaten güvenlikli sitelerin ülkemizdeki tarihi de henüz çok yenidir. Dolayısıyla kültürel/toplumsal açıdan güvenlikli siteler insanlara çok cazip gelmese de yaşadığımız dönemdeki toplumsal olaylar (hırsızlık, terör, çocuk kaçırma vs.) insanları güvenlik almaya doğru yönlendirmektedir. Günümüzde de güvenlik temelli bir tedbirin en somut örneği de güvenlikli sitelerde ikamet etmektedir. Çünkü güvenlikli siteler kurgulandıkları yapının temel bir özelliği olması sebebiyle iyi düzeyde güvenlik mekanizmalarıyla işlemektedir. Durum böyle olunca güvenlikli sitelerde yaşayan insanlara güvenlik konusunda herhangi bir görev düşmemektedir. Stüdyo daireler de güvenlikli siteler olmaları nedeniyle tam da bu hatta değerlendirilmelidir.

“Stüdyo dairelerde kendimizi elbette güvende hissediyoruz. Bugüne kadar benim başıma güvenlikte olmayı gerektirecek bir durum gelmedi. Yani söylemek istediğim ben stüdyo dairede kalmayı tercih ettiğimde bunun benim tercihim noktasında herhangi bir etkisi olmadı. Elbette ki buradaki güvenlik görevlisi arkadaşlar işlerini en iyi şekilde yapıyorlar. En basitinden bir ziyaretçimiz geldiğinde bizi haberdar ediyorlar. Buraya herkesin elini kolunu sallayarak gelmesine müsaade etmiyorlar. Ancak böyle bir sistem olmasaydı da benim için çok büyük bir sorun teşkil etmezdi. Dediğim gibi stüdyo daireyi benim için cazip yapan şey asla bir güvenlikli site olması değil.” (Z.B, 30, K).

“Ben ve arkadaşım stüdyo dairede birlikte yaşıyoruz. Üniversite öğrencileriyiz. Bizim ve ailelerimizin bizzat stüdyo daireyi tercih etmemizdeki neden güvenlikli site olmasıdır. Çünkü bizim üniversiteye yakın muhitlerde tutacağımız öğrenci evi güvenlikli olmayacaktı. Üniversite ortamı da haliyle çok kozmopolit bir ortam. Dolayısıyla bayan olduğumuz için bir güvenlik ihtiyacı hissettik. Stüdyo dairede kalma mevzusu ailelerimizi de en çok bu yönde

etkiledi. Çünkü bilmediğimiz, tanımadığımız bir şehirdeyiz. O nedenle benim ve arkadaşım için stüdyo daireyi seçenek haline getiren bir özellik olan güvenlikli site olması çok önemli. Kendimizi burada koruma altında hissediyoruz. Bana göre güvenlikli site güvenliğin sağlanabileceği en iyi yol.” (A.P, 19, K).

“Babam bana bazen şakayla karışık olarak ‘sanki biz güvenlikli sitelerde büyüdük’ der. ‘Ben de biz de güvenlikli sitelerde büyümedik baba’ derim. Gerçekten de öyle. Bu güvenlikli site sonradan icat edilmiş bir şey. Ben uluslararası ilişkiler bölümü yüksek lisans öğrencisiyim. Köksal Alver’in Steril Hayatlar kitabını okumuştum. Orada güvenlikli sitelerle ilgili öyle çarpıcı analizler var ki benim içinse en önemli olanı şuydu. ‘Güvenlikli sitelerde kapılar ve duvarlar dışarıya bir sınır çizer. Aynı şekilde kameralar da.’ Yani bu aslında bu mekânlara ait olmayan hiç kimsenin bu alanlara girmeye hakkı yoktur gibi bir anlama geliyordu. Şimdi ben de yaşadığım stüdyo dairede aynı şeyi hissediyorum. Bizden başka kimsenin girmesine olanak tanınmıyor. Bu haliyle stüdyo daireler veya başka güvenlikli siteler diğer yaşam alanlarından keskin çizgilerle ayrılıyor. Bu durum toplumsal olarak geldiğimiz nokta açısından çok üzücü. Ama gelin görün ki bu çağda pek çok olayda olduğu gibi üzücü bulduğumuz, kınadığımız bir durumun içerisinde bizzat kendimiz yer alıyoruz. Ama tabi ki de güvendeyiz.” (U.A, 26, E).

Görülüyor ki “güvenlikli site” günümüzde pek çok birey için büyük önem arz ediyor. Güvenliğin bu şekilde birincil bir ihtiyaç haline gelmesinin veya getirilmesinin toplumsal olarak olumlu mu yoksa olumsuz mu olduğu tartışılır bir meseledir. Ancak ortada net bir gerçek var ki güvenlikli site bundan böyle önemi gitgide artan bir inşa olarak hayatımızda olmaya devam edecektir. Çünkü az önce de bahsetmiş olduğumuz gibi insanı koruyan en sorunsuz yapı olarak varlığını sürdürmektedir. Stüdyo dairelerin de güvenlikli site olarak inşa edilmesi kimisi için stüdyo daireleri bir tercih meselesi haline getirirken kimisi içinse arka planda kalan önemsiz bir ayrıntı olarak hâsıl olmaktadır. Ancak genele bakıldığında güvenlikli siteler olarak stüdyo daireler önemli bulunmaktadır. Bir önceki başlık altında değinmiş olduğumuz “mekânsal ayrışma” meselesini aynı katılımcılardan birkaçına bir de güvenlikli site üzerinden sormak gerekli görülmüştür.

Sizce toplumda mekânsal ayrışmaya neden olan esas unsur stüdyo dairelerin güvenlikli siteler olmasından kaynaklanabilir mi?

“Sitenin güvenlikli olması mekânı başka mekânlardan ayrıştırabilir. Yani tabi ki de kaynaklanabilir. Belki de güvenliği olan bir siteyi görmek burada yaşamayan insanların gözünde devasa bir

şey gibi algılandığı için mekânsal ayrışma yaşanıyor olabilir.” (F.K, 21, E).

“Aslında ortada gerçek bir mekânsal ayrışma yok bence. Sadece insanların kafalarında ürettiği hayali bir şey bu. Belki yanlış düşünüyorumdur ama bana öyle geliyor. Güvenlikli site belki kontrollü olduğu için ve herkesin girişine imkân tanımadığı için bahsettiğiniz gibi bir ayrışmaya neden oluyordur tabi. Ama ben burada yaşayan bir birey olarak sitenin güvenlikli olmasını bir ayrıcalık olarak görmüyorum.”(M.S, 28, K).

“Güvenlikli site meselesinin böyle bir ayrışmaya neden olacağını hiç düşünmemiştim. Siz sorunca mantıklı geldi ama. Çünkü güvenlikli site sonuçta içerdekiler ve dışardakiler gibi bir ayrım yapıyor. O nedenle bu bir ayrışma olabilir. Ancak o zaman da şunu kabul etmek lazım; bahsettiğiniz mekânsal ayrışmaya neden olan stüdyo daireler değil güvenlikli sitelerdir. Yani stüdyo daireler dışındaki bütün güvenlikli siteler de mekânsal ayrışma yaratabilir.” (S.K, 31, E).

Katılımcıların bu konuda yönlendirici bir açıklamaları olmamıştır. Çünkü tamamıyla sosyolojik temelli olan bu tartışmada araştırmayı yaptığımız stüdyo dairelerin güvenlikli siteler olmalarının böyle bir ayrışmaya sebebiyet vereceği daha önce katılımcıların düşündükleri bir mesele değildir. Ancak soruyu yönelttiğimizde katılımcıların güvenlikli site formatında inşa edilen stüdyo dairelerin bu sebepten bir ayrışmaya neden olacağını mantıklı buldukları görülmüştür. Özellikle ikinci katılımcımızın altını çizmiş olduğu “güvenlikli siteler içerdekiler ve dışardakiler gibi bir ayrım yapıyor” şeklindeki yorumu bu durumu biraz daha görünür kılmıştır.