• Sonuç bulunamadı

Güvenin Gelişim Aşaması ve Sürdürülebilmesi

Güven, “vaatlerimizle, taahhütlerimizle, duygularımızla ve kendi iç tutarlığımızla imal ettiğimiz, yarattımız, inşa ettiğimiz, koruduğumuz, sürdürdüğümüz bir şeydir” (Solomon ve Flores, 2001:18). Kuşkusuz güven günlük hayatın her alanında aranan bir olgu olarak açıklanmaktadır. Aynı zamanda güvenin varlığı hem bireysel, hem bireylerarası, hem de toplumsal

82

hayatın düzenlenmesinde önemli bir yer tutmaktadır. Çünkü güven

“insanlararası belirsizliği ortadan kaldırır. Güven, karşılıklı ilişkilerin sürdürülmesinde bir bel bağlama, dayanma, sadık kalma, söz verme ve sözünde durma fiilidir” (Yavuz, 2003:34). Yavuz’a (2003) göre bireylerarası sürdürülen iyi ilişkiler sonunda ortaya çıkan güvenin hayat akışı sırasında hissedilmemesi, düşünülmemesi ve yaşanmaması bir bakıma hayatın felç olması demektir. Çünkü güveni vazgeçilmesi mümkün olmayan bir değer olarak açıklar. Yavuz’a göre güven, insanın tüm kişiliğinin ve dünyaya karşı tutumunun temelini oluşturur. Burada insanın kendini yalnızca fiziksel bakımdan güvenlik içinde değil onun kendi varlığını ve dünyadaki yerini de güvenlikte hissetmesinin söz konusu olduğunu ifade eder (Yavuz, 2003:34).

Güveni tesis etmek oldukça önemlidir. Güven tesis etmek, güven hakkında konuşmayı ve düşünmeyi gerektiren bir olgudur. Güven tesisi için güvene değer verip onu anlamak gerekir ve aynı zamanda güven tesisi pratiği ve uygulamaları da gerektirmektedir. Bu uygulamalar olmazsa, güvene sadece değer verip anlamış olmak yeterli değildir. Güven tesis etmek artık tek bir kültür içinde yapılar ve pratikler yaratma meselesi değildir. Burada vurgulanan artık küresel güvendir ve hiçbir kültür veya o kültürün hiçbir pratiği güvenin doğasını tek başına belirleyememektedir.

Güven her düzeyde adım adım, taahhüt taahhüt tesis edilir (Solomon ve Flores, 2001:64).

Güven soyut bir kavramdır ve bireyler arası psikolojik bir olguyu ifade eder. Güven olgusunun varlığından söz edebilmek için en az iki kişinin iletişim halinde olması gerekir. Bu kişiler iletişim ilk safhasında birbirlerine karşı savunmasız bir durumdadır ve kendilerince bir riski taşırlar. Belli bir duygu, düşünce ve davranışları sonucunda kişilerin birbirlerine karşı tutumları şekil alır. Bu tutum ya güven ya da güvensizlik olarak karşımıza çıkar. Güvenin insanlar arasında oluşumu bir süreci ifade eder ve belli aşamalara sahiptir. Belli bir süreçten sonra birey karşısındaki kişiye karşı güven olgusunu geliştirip geliştirmeyeceğine dair inançları belirler.

83

Birbirine güven duyan kişiler arasında güçlü bir iletişim ağı ve duygusal bağ gelişir. Bu bağ özellikle iş hayatında bireye ve örgüte önemli olumlu etkiler getirir. Aslında her birey için örgüt içinde yaşamın devamı için güven duygusu bir ihtiyaçtır. Kişi gerek amirine gerekse iş arkadaşlarına güven duymak ister. Bu güven duygusu onu hem psikolojik olarak hem de bilişsel olarak rahatladır ve onun güdüler. Hatta kişinin kendisine olan güveni bile bu güvenden beslenir.

Güven karşılıklı işbirliğinin destekleyicisidir. Çünkü bir örgütte güven olgusu belirsizlikleri ve zararı minimize eder. İlişkileri kuvvetlendirir ve bilgi paylaşımını artırır. Bu paylaşım örgütün daha etkin çalışmasının önünü açar ve karşılıklı etkileşimle örgütü başarıya taşır. Güven en temel insanı erdemlerden biri olarak özgürlükle kıyaslanabilir. Güvenin sağladığı özgürlük, insanının tek başına göze alamayacağı veya almayacağı projelere girişme özgürlüğüdür. Güvenin sağladığı özgürlük, e-ticaret ekonomisinin gösterdiği gelişmede görüldüğü gibi, insanın aslında birlikte iş yapmayı hiçbir zaman aklından geçirmeyeceği yabancılara yaklaşma ve onlarla birlikte iş yapma özgürlüğüdür. Güvenin sağladığı özgürlük, insanın kendi hesabına düşünme ve kendi fikirlerini öne sürme özgürlüğüdür. Bunun sonucu (maliyet değil) olarak bu özgürlük, sorgulanma ve eleştirilme ve kabul görme ve (hak edildiğinde) ödüllendirilme özgürlüğünü içerir (Solomon ve Flores, 2001:21).

Marshall (2000), kurumlarda güven ortamının oluşturulması için gerekli kurumsal unsurları şu şekilde sıralamaktadır (Yılmaz, 2006: 59):

a) Vizyon ve hedefleri açıkça belirlemek,

b) Geçmişteki hatalara takılıp kalmadan, örgüt için “temiz bir sayfa”

açmak,

c) Bireylerin karşılıklı beklentilerinin açıkça ifade edilmesi ve bunların herkesçe bilinmesini sağlamak,

d) Çalışma ortamının nasıl olması gerektiği konusunda fikir birliğine

84 varmak,

e) Kurumda iletişimi iyileştirip bilgi akışını hızlandırmak.

Handy’a (1998:204-211) göre, güvene dayalı bir kurum oluşturmak için aşağıdaki yedi ilkeye dikkat etmek gerekir. Bunlar (Akt: Yüksel, 2009:33):

Güven kör değildir: İnsanlar birbirlerini tanımadığı zaman birbirlerine ve kuruma güven duymazlar. Yine çalışanların kuruma karşı güven duyabilmesi için tüm çalışanların aynı hedef için çalıştığını hissetmesi gerekir.

Çalışanların birbirlerini daha iyi tanıyabileceği ortamlar oluşturulmalıdır ve kurum çalışanlarına sahip çıkıldığını, yöneticilerin hissettirmesi gerekir.

Güven sınır gerektirir: İnsanların tüm hayatlarında ne yaptıklarından haberdar olamayacağımızdan insanlara tanıdığımız kadar güven duyabiliriz. Yani insanların bazı alanlarına güven duyulabilir.

Güven sürekli öğrenmeyi gerektirir: Kişilerin kendi içinde arayışa girmesi, sürekli öğrenme isteği içinde olması ve öğrenmeyi hayatın bir parçası haline getirmesi, çevresindeki insanların ona karşı güven duymasını sağlar.

Güven katıdır: Güvenin bir kez kırılmasından sonra eski haline gelmesini beklemek doğru değildir.

Güven bağlantılı olmayı gerektirir: Kurumda güvenilir bir ortam oluşturmanın yolu, kendi kendine yeterli, aynı hedef ve amaçlar için çalışan birimler oluşturmaktır.

85

Güven teması gerektirir: Kurum içindeki insanların birbirleriyle etkileşim içinde olması güveni artırır. Çalışanlar arasında iletişim ortamları oluşturulmalı ve iletişim kanallarının açık olması sağlanmalıdır.

Güvenin kazanılmış olması gerekir: Kurumun çalışanlarına, kurumun güvenilir olduğunu kanıtlaması gerekir. Bunun için de kurumun vaatlerini yerine getirmesi zorunludur.

Çalışanlar, çalışma arkadaşlarının karşılıklı olarak çıkarlarını düşündükleri, duygu, his ve fikirleri olduğuna inanılan ilişkiler kurmaktadır.

Bilişsel olarak başlayan karşılıklı düşünceler zamanla duygusal temelli bağlara dönüşür. Duygusal güvenin en önemli özelliği, verilen kararları etkilemesidir. Yöneticiler için verilen kararlar, rol gerekleri veya yasal nedenlerden çok kişisel (duygusal) bir seçim olarak tanımlanmış olur (McAllister, 1995:29). Güven aynı zamanda öğrenilmesi gereken bir olgu olarak açıklanmaktadır. “Savaşın olmaması henüz barış demek değildir;

savaşın yerini diyalog ve ortak taahhütlere giden yolda dürüst bir karşılıklı mücadele alabilir ki, güvenin temelini de bunlar oluşturur”. Güven yaratmak politik bir iş olarak ele alınmaktadır. Çünkü, güven kültürünün olmadığı durumda politika, kazananı pek az, kaybedeni ise pek çok olan bir savaşa dönüşmektedir (Solomon ve Flores, 2001:22).

86

Şekil 2. 1: Güven Oluşum Aşamaları

J1: Bu noktada bazı (HG) hesaplanmış güven ilişkileri, (BDG) bilgiye dayalı güven ilişkileri haline gelir.

J2: Bu noktada az sayıda bilgiye dayalı güven ilişkileri, olumlu etkilerle, (ÖDG) özdeşleşmeye dayalı güven haline gelir.

Kaynak: Roy J. Lewicki ve Barbara B. Bunker, (1996), “Developing and Maintaining Trust in Work Relationships”.

Shapiro, Sheppard ve Cheraskin (1992) şekil 2.1’de görüldüğü gibi güvenin birbirleriyle sıralı bir şekilde ortaya çıkan üç aşamada oluştuğunu belirtmektedir. Bu üç aşama; hesaplanmış güven (calculus based), bilgiye dayalı güven (knowledege based trust) ve özdeşleşmeye dayalı güvendir (identification based trust). Bu üç aşamalı ifade de kişilerin karşılıklı yeni bir ilişkiye başladığı ve geçmişlerinin olmadığı varsayımına dayandırılmaktadır. Karşılıklı taraflardan biri diğerine karşı belirsizdir, çabuk yakınlaşılır ise savunmasız kalacakları düşüncesi hakimdir, geleceğe yönelik belirsizlik durumu söz konusudur (Lewicki ve Bunker, 1996).

87

Lewicki ve Bunker (1996) güven ilişkisinin ortaya çıkabilmesi için üç durumun oluşması gerektiğini vurgulamışlar ve güven oluşum aşamaları açıklamışlardır. Bunlar:

 Gelecekle ilgili çelişkiler ve belirsizliğin olmaması (unceartinty risk),

 Gelecekle ilgili kararların ve sonuçlarının başkalarının davranışlarına bağlı olmaması (dependence to the others’ actions),

 Oluşabilecek zarar ihtimalinin, olumlu ve faydalı durum ihtimalinden daha kuvvetli olmaması (vulnerability).

Gabarro, güvenin gelişimi ile ilgili olarak bir işletmeye yeni atanan yöneticiler ve astları arasındaki güven gelişimini inceleyen bir çalışma gerçekleştirmiştir. Çalışmada güven gelişiminde ilk aşamanın beklentilerin karşılıklı olarak netleşmesi olduğu belirlenmiştir. Örgüt üyelerinin beklentilerini biçimsel iletişim yolları, resmi olmayan informal görüşmeler ve sembolik ifadeler gibi farklı biçimlerde ifade edildiği tespit edilmiştir.

Biçimsel iletişim yolları ile çalışma raporları, planlar, bütçeler vb gibi resmi belgeler kastedilmektedir. İnformal olarak yapılan görüşmeler ise plansız yapılan karşılıklı görüşmelerdir. Bu görüşmeler sırasında geri bildirimler anında yapıldığı için karşılıklı beklentiler ortaya konmaktadır.

Sembolik ifade tarzı ise ima yoluyla dolaylı mesaj vermektir. Beklentilerin ifade edilmesi ya da beklentinin anlaşılması için en karmaşık ve sorun yaratan yol budur. Bu iletişim biçiminde doğru bilgilendirme yapmak mümkün olmamakta ve yanlış anlamalar çoğunlukla ilişkiye zarar vermektedir. Araştırmanın asıl üzerinde durduğu beklentilerin netleşmesinin güven gelişimini etkilediği ve güvenin artması ile birlikte bireylerin birbirlerini etkileme gücünün de arttığıdır (Arı, 2003:36-37: Yücel, 2006:12-13).

Güven tesis etmek, güven hakkında olumlu düşünmek olduğu ifade edilir. Eğer güvene sadece risk ve kırılganlık gözüyle bakılacak olursa, onu teşvik edecek hiçbir şey kalmaz şeklinde açıklanır. Güvenin belirsizlikler

88

taşıdığı doğrudur, ama bu belirsizlikleri yükümlülük olarak değil de, imkanlar ve fırsatlar olarak görmeye kendimizi zorlamamız gerektiği vurgulanmaktadır. Bu güvene güven vermek olduğu ve bu da kendimize güvenmek anlamına geldiği şeklinde açıklanır (Solomon ve Flores, 2001:38). Bu nedenle güveni oluşturmanın ilk aşaması olarak ilk önce kişinin kendisine güvenmesi oldukça önemlidir.