• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM II. KAVRAMSAL ÇERÇEVE

2.5. Görsel Kültür

2.5.3. Görsel Kültür Kuramı ve Tarihsel Gelişimi

Görsel kültürün tarihi her ne kadar mağara dönemine kadar geriye götürülebilecek olsa da, medyanın yüzyılımızdaki etkin gücü ile birleşince bambaşka bir boyuta ulaşmıştır. Medya postmodern çağın tüm gereksinimlerine cevap verebilmek için üretmiş olduğu görsel kültür ürünleri ile kültürün biçimlenmesinde görev almakta ve tekrar tekrar işlenmesine neden olmaktadır. Çitçi’ye göre (2009), “Yazının bulunuşuyla başlayan ve matbaanın icadı ile saltanatını kuran yazılı kültür artık gücünü ve önemini görsel kültüre bırakmıştır.”

Ancak insanlık tarihinin gelişiminde yazılı kültür yüzyıllar boyunca egemen olmuş; eğitim, öğretim ve kültürün saklanıp depolanmasında başlıca araç olarak her zaman ilk sıraya oturmuştur. Yazılı kültürün okuru, okuduğu sözcüklerden zihninde kavramları oluşturmakta, düşünmekte ve anlamaya çalışmaktadır. Kültür bu bağlamda, çoğu zaman eğitimle ya da içinde bulunulan sosyal çevreyle beslenmektedir (Parsa, 2007).

Görsel kültür kavramı ise güncel sisteme uyarlanan, bireyden topluma dek yayılan, kitle iletişimin yarattığı teknoloji temelli bir yenidünya anlayışı ve işleyişine işaret ederek, günlük yaşamdan sosyo-politik ilişkilere, çevre ve siyasete dek genişleyebilen küresel kültürün toplum üzerindeki müdahalesini temsil etmektedir (Aykut, 2013).

Görsel Kültürün Batı’da, sistemli olarak ele alınması 1972 yılına denk gelmektedir. Daha sonra 1983 yılında ve de 1990’larda artık bir disiplin olarak oluşmaya başlamıştır (Rampley, 2007, s.12,17). Özellikle 20. yy’ın ikinci yarısında ve 21. yy’da yaygınlaşmaya başlayan popüler görsel kültür ürünlerine bağlı olarak başta, görülebilen her şeyi içeren görsel kültür tanımları, daha sonra çoğunlukla yüce sanatı ve sanat değeri taşıyan tasarımları diğerlerinden ayırt etmek için yapılmıştır (Toksöz, 2008).

Görsel kültür ve kültürel çalışmalar üzerine çalışan başlıca bilim adamlarından biri Stuart Hall’dur. Stuart Hall ve Jessica Evans’ın 1999 yılında derlediği Visual Culture: The Reader (Görsel Kültür: Okur) kitabındaki “Görsel kültür nedir?” makalesinde ‘bakma’ ve ‘görme’ kavramları arasındaki farklılıkları belirleyerek görsel kültürü sorgulamaktadırlar. Hall ve Evans’a göre, “Görsel eğretilemelerle” (metaforlar) dolu belli temalar ‘bakma’ ve ‘görme’ süreçleriyle ilgili terminolojiler kültürel ve medya çalışmalarının değişmeyen ekolü olmuştur (Hall ve Evans, 1999, s.1). Hall ve Evans’ın da belirttiği gibi, son yirmi beş yıldır kültürel ve medya çalışmaları ‘görsel kültür’ üzerinedir (Parsa, 2007). Hall “Kişilere, nesnelere ve olaylara anlam verenler bir kültürdeki katılımcılardır… Nesneleri kullanışımız, ne dediğimiz, onlar hakkında ne düşündüğümüz ve hissettiğimiz – onları nasıl tasvir

ettiğimiz – yoluyla onlara anlam verdiğimizi” ifade etmektedir (Morra ve Smith, 2006, s. 30).

Görsel kültür, yaşadığımız çağın iletişim ağı içinde görsel imgelerin etkin gücünün ve bu gücün insanlar üzerindeki etkisinin adıdır. Bu etkin güç baskın görsel imgeler yolu ile yaşamı etkilemekle kalmaz, aynı zamanda içinde yaşanılan toplumun bireylerinin kültürel kimliğini de belirlemektedir (Kırışoğlu, 2009, s.44). Yaşadığımız dünya görsel imgelerle doludur. Nasıl yansıdığımız, nasıl anlam oluşturduğumuz ve etrafımızdaki dünyayla nasıl iletişim kurduğumuz görsel imgelere dayanmaktadır. Buna bağlı olarak kültürümüz de gitgide artan şekilde görseldir. Geçen iki yüzyılın seyri boyunca Batı kültürü sözlü ya da yazılı medyadan ziyade görsel medya tarafından yönetilegelmiştir. Yazılı kelimelerin, gazetelerin burçları dahi okuyucularını içine çekmek ve hikâyelerine anlam eklemek için imgelere -ve yirminci yüzyılın sonlarına doğru renkli imgelere- dönüşmüştür. İmgeler önemli içerikler taşımaktadır (Morra ve Smith, 2006, s.27).

Gerek modern toplumlarda, gerekse gelişmekte olan ülkelerde kitle iletişim araçlarının aralıksız iletiler yaydığı ve bu iletilerin ekonomik, kültürel ve toplumsal yaşam içinde yadsınamaz bir rolü olduğu herkes tarafından kabul edilen bir görüştür. Bu araçların kendine özgü söylem yapısıyla ürettiği iletilerin eleştirel gözle algılanması, değerlendirilmesi ve anlamlandırılması gerekmektedir (Parsa, 2007)

Görsel kültürün kamusal açılımını da yine medya gerçekleştirmektedir. Dolayısıyla, kitle kültürü ile görsel kültürü birleştiren unsur olarak medya, izleyicinin biçimlenmesi üzerine odaklanarak, görselliğin tüketim kitlesini oluşturmaktadır (Atiker, 1998, s.57). Görsel kültür, halka, kitleye en hızlı ulaşan ve etkisini en geniş biçimde hissettiren bir kültür özelliği sergilemektedir. Burada en önemli araç, medya ve ona ait teknolojilerdir (Adorno, 2007, s.75). Görsel kültüre yönelik önemli derecede üretimlerin kaynağı olarak medya, aynı zamanda görsel kültürün yapılanmasına da doğrudan etki eden önemli bir gücü simgelemektedir. Medya, görsel kültürü biçimlendirirken, doğal olarak kitleleri de biçimlendirmektedir. Bu durum, medyanın da kendine ait bir kültürünün olduğunu göstermektedir. Para, medya ve popüler eğlence artık kültürel etkinliklerin finansmanını sağlayıp bizi kültür konusunda bilgilendirmekle kalmaz, kültürel değerlerini biçimlendirip, hatta yaratmaktadır. Bizim toplumumuzda onlar ne derse kültür o olmaktadır (Kuspit, 2006, s.189). Bütün reklamlar özelde bir ürünü satarlarken genelde de tüketim değerlerini ve yaşam tarzını satmaktadırlar (Yücel Bourse, 2012). Tüketim, ihtiyaçtan çok prestij, farklılık,

bir gruba ait olma, kimlik edinme, imaj edinme, sınıf atlama gibi simgesel değerler adına yapılmaktadır (Dağtaş, 2012, s.77).

Mekanik üretim biçimleri ve süreçleri, medyayı, kültürün dinamik bir üreticisi konumuna taşımakta ve işlevsel kimliğini daha esnek düşünmemizi sağlamaktadır. Kitle iletişim araçlarının giderek genişleyen ve büyüyen yayılımı medyayı, izleyici ve dinleyici kitleleri üzerinde hâkim yönlendiricilik ve benimseticilik teknikleri ile popüler kültürün etkin bir öğesi haline getirmiştir (Uğur, 2002, s.27). Medya, ilettiği mesajlarla ve sonucunda da hedef kitleyi etkilemesiyle ideolojik bir organ görevi görmektedir. İdeoliji ise nasıl düşündüğümüzün, konuştuğumuzun ve tartıştığımızın bilimidir (Yücel Bourse, 2012). Medyanın etkililiğinin kabulü ile şu soru gündeme gelmiştir: nasıl ve kimler tarafından bu güç kullanılmaktadır? (Dağtaş, 2012, s.10).

Bunu anlayabilmek için öncelikle kendini ve dünyayı tanımak, kısmen popüler görsel kültürün belirli formlarını tanımaktan başlayarak, animasyon filmlerden televizyon programlarına kadar pek çok görsel imgenin bilinmesi gerekmektedir. Bu bağlamda görsel kültür kuramı öğrenciler için çok boyutlu öğrenme fırsatları hazırlamaktadır (Tavin, 2011b). Genel olarak ülkemizdeki öğretim programlarına girmemiş olan görsel kültür, çağın bir gereği olarak günlük hayatta varolan nesnelerin ve görüntülerin incelenmesi gerekliliğini doğurmuştur. Günlük deneyimler ve popüler kültür arasındaki sınırların kalkması, biçimci estetiğin yerini, postmodern sanat anlayışının alması ve giderek her türlü görsel simgenin kültür kimliğimizi oluşturacak şekilde bizi etkilemesi, görsel kültür eğitiminin sanat eğitimi kapsamı içinde yer almasını zorunlu kılmıştır (Dilli, 2013). Görsel kültür eğitimini gerekli kılan nedenler şöyle sıralanabilir:

 Görsel kültür çevremizi saran görsel imgelerin oluşturduğu estetiksel, iletişimsel ve işlevsel amacı olan tüm nesnelerdir. Bu bağlamda kültürel kimlik oluşturmada etkin rolü vardır.

 İnsanlar müze ve galerilerde izledikleri sanat yapıtlarından çok kültürel imgelerin etkisi altında kalmaktadır.

 Görsel kültür yaşanılan kültürü etkileyerek karmaşık ve melez bir kültür oluşturur. Bu durum ulusal kültürü olumsuz etkilemektedir.

 Görsel kültürde dikkatler nesnenin bağlamsal etkilerine çekilir, dolayısıyla görsel kültür nesneleri estetik tüketimi arttırmaya yönelik yeni anlamlar ve işlevler üstlenmektedir.

 Görsel kültür alanının yoğunluğu, yaygınlığı seçkin sanatı zayıflatarak kültür ürünleri arasındaki sınırları eritmektedir.

 Ulusal kültürün, tarihsel, geleneksel, çağdaş kültür ürünleri ile öteki kültürlerin ürünlerinin etkileşim içinde olmaları, görsel kültürün kapsamının daha da geniş ve karmaşık hale gelmesine neden olmaktadır (Kırışoğlu, 2009, s.44).

Görsel kültür eğitiminde bir nesnenin güzelliği yanında, güzelliğin hangi amaca yönelik olduğu, nasıl üretildiği, hangi kitlenin kullanımına sunulduğu, ekonomik getirisinin yanında sağlığa, çevreye uygun olup olmadığı da sorgulanmalıdır. Görselliğin imge, sembol ve göstergelerinin bu kadar önemli ve baskın olması, ürün ve hizmetlerin içerik değerlerinin kaybolmasına, görüntü ve görünüşün önemli olmasına neden olmaktadır. Önce imajlar üretip, sonra bunları temsil edebilen ürünlerin oluşturulması söz konusudur. İmajları temsil eden en önemli görseller olan reklamlar, kamusal ya da özel alanlarla bize ulaşmaktadır. Bu bağlamda görsel bir bombardımana uğrarız. Giysi, magazin, TV, web, stadyum, ulaşım, toplu taşıma vb. çağdaş dünyada her şey reklam için uygun olabilir ve reklamlar sembolik olarak gündelik yaşantımızda yer alabilmektedir. Etrafımızdaki dünyayı reklamlarla değerlendirebiliriz ve insanlar kendini tanımayı kavramlarla sağlamaktadır. Reklamlar dünyayı temsil eder ve gerçeklik algısını zorlayabilir(Tavin, 2011b).

Görsel kültür temelde görsel olanın sosyal yapılanmasıdır. Görülen ve görülmek istenen şeyler, doğal yeteneğin bir parçası değil sosyal, kültürel ve tarihsel sürecin bir parçasıdır. Bu bağlamda seçilecek görsel ile ilgili şu sorular sorulabilir;

 Bu resimde olup biten nedir?

 Resimdeki insanlar ne yapmaktadır ve ifadeleri nedir?  Bu ifadelere neden olan olay nedir?

Aynı mekânda bulunan izleyicilerin farklı bakma yolları ve duyguları vardır. Gören, görmeyen ve görmeye çalışan çok çeşitli görmeler ortaya çıkmaktadır. Bizim için önemli olan bizim ne gördüğümüzün farkına varmamızdır.

Görsel uyarıcıların egemenliğindeki çağ, görsel kültürün de egemenliğini açıklamaktadır. Bu nedenle şu soru ile öğrenci karşı karşıya bırakılmalıdır. Modern çağlarda yaşamak nasıldır? Sanat eğitiminin amacı artık öğrenciyi dijital dünyadan korumak için değil medyadaki yerlerini anlamalarını sağlamak içindir. Gençleri ve çocukları çevreleyen bu dünyada etkileşimlerle yaşadıklarının farkına varmaları gerekmektedir. Bu bağlamda Görsel kültüre ait imajları inceleyerek eğitilmeleri sağlanmalıdır.

 Öğrenci hâlihazırda ne biliyor?  Araçlar ve imgeler nelerdir?

Öğrencilerin görme şekillerini değiştirmekte kendilerini çevreleyen bu imgelerin altında yatan anlamları bilmeleri önemlidir.

Görsel kültürde yazılı bir metin ile resim arasında fark yoktur. Sözcükler ve imgeler birarada çözülebilmektedir. Görsel kültür estetik sorunların ötesinde kültürel sorunlarla beslenir ve politik, felsefi, sosyolojik, psikolojik ve ekolojik meselelerle ilgilidir. Görsel Kültür, problemleri sorgulamalı ve çözüm üretmelidir.

 Sözcüklerin esere katkısı nelerdir?  Sanat eseri kurgulanmış mıdır?  Sanat eseri çoğaltılabilir mi?

 Kimler bu çalışmaları çoğaltabilir? Soruları üzerine çalışılmalıdır.

Görsel kültür görünmeyen imgeleri anlamlandırarak somutlaştırır. Reklam biçimlerine yönelerek iki kere düşünmemizi ve kendi düşüncemiz hakkında iki kere düşünmemizi sağlar (Dilli, 2013). İmgeler bize asıl görüneni değil, bunların temsillerini göstermektedir. İster fotoğraf, ister film, video, ya da resim olsun, imgelere bakıldığında görünen şey insan bilincinin ürünüdür. İnsan bilinci ise, kültür ve tarihin katmanlarıyla oluşmaktadır. Buradan imgelerin, belli bir sosyo-kültürel ortam içerisinde belli bir işlev görmesi için inşa edilen şeyler olduğu sonucu çıkartılabilir. Diğer bir deyişle, her imge tarihsel, toplumsal ve kültürel açıdan kendine özgü olan ve birbiriyle çelişen bir görme tarzını somutlaştırmaya yardımcı olmaktadır (Leppert, 2002, s.14-18).

Birey doğduğunda algıları dış dünyaya açıktır ve çevresindeki her şeyi algılamaya çalışarak imgeleri ana belleğine kaydetmektedir. Kullanmayı öğrendiği dil ve içinde yaşadığı kültürün kodlarını bir araya getirir. Birey, anlamlandırdığı imgelerle kültürünü birleştirerek yeni anlamlar oluşturmaya başlar. İmgelerle kültürel gerçeklerin birleşmesinden doğan bu güçlü dil, görsel kültürün temelini oluşturmaktadır (Türkkan, 2008).

Örneğin, aynı reklamın dünya hakkında genel görüşe sahip üç farklı seyircisi onun anlamını şahsi deneyimleri ve bilgilerine bağlı olarak farklı yorumlayabilir. Bu kişiler aynı kültürü paylaşıyor fakat imgeyi yine de farklı yorumlama aşamalarına tabi tutuyor olabilirler. Bu gözlemciler bir diğerinin sonraki görüşlerini etkileyecek şekilde cevapları hakkında konuşabilirler. Bazı gözlemciler diğerlerinden daha ikna edici şekilde tartışabilir; bazıları

diğerlerinden daha fazla otorite sahibi olarak görülebilir. Sonuçta, anlamlar, gözlemcilerin kafalarında değil daha ziyade belirli kültürdeki bireyler arasındaki görüşme sürecinde ve bireyler ile insan yapımı maddeler, imgeler ve kendileri ile diğerleri tarafından oluşturulmuş metinlerde oluşturulmaktadır. Yorumlamalar, bir kültürün ya da grubun ortak dünya görüşünü etkilemek için oluşturulan insan yapımı görsel maddeler (ilanlar ve filmler gibi) kadar etkilidir (Morra ve Smith, 2001, s.31).

Tavin (2003) reklamların günlük hayatın sembolik ve maddi ortamlarında önemli bir rol oynadığını belirtir. Tavin (2003) için reklamlar, görsel kültürün en önemli bir parçası olarak, çocukların kendilerini çevreleyen dünyayı anlamalarında yardımcı olabilir. Örneğin; Tavin ilköğretim öğrencilerinin diesal jean reklamını sorgulayabilmeleri için şu sorularla eleştirel ve yansıtıcı bir süreç başlatmıştır. Bu imgedeki temel fikir nedir?, Sözcükler ve metin bu resmi nasıl desteklemektedir?, Bu resim size neyi hatırlatıyor?, Bu resim sizin için dünya hakkında ne anlatıyor?, İnançlar, korkular vs. var mı?, Bu imgeye dair ne tür sorular sorardınız?, Senin dünyanı ne şekilde etkiliyor?, Gruplar ne şekilde temsil ediliyor? gibi. Tavin (2003)’e göre öğrencilerin reklamlara odaklanması ırk, sınıf, cinsiyet, etnik gibi konularda bilgilenmelerini sağlayabilmektedir (Mamur, 2014).

Günümüzün çoğulcu dünyasında artan imgeler, hem insanlar tarafından üretilmekte hem de insanlar kendi yarattıkları bu imgeler tarafından biçimlenmektedir. İzlenen televizyon programları ve popüler diziler, işe gidip gelirken görülen reklam panoları, yürürken göze takılan vitrinler, teknolojik ortamda kolayca ulaşılabilen dijital ve hareketli görüntüler gibi birçok uyarıcılar, insanların yaşamı anlamlandırmasında büyük bir role sahiptir (Türkkan, 2008).

Ancak, görsel kültür, imgelerin incelenmesinden çok daha fazlasıyla ilgilidir. Yalnızca kuramsal modelleri ele alarak yeni bakış açılarının üretilmesini değil, aynı zamanda yeni düşünme modellerinin üretilmesini de önermektedir. Kültürel anlamları üretmede, görüntüyü temel alır. İlgilendiği konular işitselliğin, mekânsallığın ve görselliğin çözümlenmesi ve yorumlanmasından, seyretme eyleminin ruhsal dinamiklerine kadar uzanmaktadır (Saybaşılı, 2007). Bu bağlamda görsel kültürün önemi bireyin anlamasını sağlayan süreçlerde ve uygulamalarda yatmaktadır (Keifer-Boyd, Amburgy, ve Knight, 2003).

Görsel düşünme olanaklarının artmasıyla görsel kültür imgelerinin, seslerin, mekânsal betimlemelerin birikiminden oluşan bir katmanlar bütünü oluşmuştur. Görsel kültür ayrıca,

televizyon, film, reklam, sanat eserleri, yapılar ve kentsel çevreler verilen tepkilerin de belirleyicisi durumundadır. Görsel kültür, bireylerin yerel ve küresel anlamdaki kültürel deneyimleri yoluyla görsellere ilişkin bir görüş edinmelerini sağlamaya yarayan bir kavramdır. Örneğin Tavin ve Anderson (2003) yayınladıkları bir makalede görsel sanatlar dersi uygulamalarını “bozan Disney” örneklemesiyle anlatmışlardır:

Disneyland film şirketinin medya kültürünün yapılanması ve düzenlenmesinde çok büyük bir güç olduğu vurgulandıktan sonra, görsel kültüre olan etkileri ve çocuk dünyasındaki yeri ele alınmıştır. Disney, tarihi, toplumsal antagonizm ve seçim yapma kapasitesini silen revize tarihsel anlatımlar ile öğretilmektedir. Örneğin, Pocahontas’ta, ana kadın karakteri, “güzel, çağdaş, süper modeli” andıran ve erkek sörfçülerin Güney California dergisindeki bir postere benzeyen sarışın sömürgeci olan cesur John Smith’e âşık bir yetişkin olarak sunulmuştur (Giroux, 1999, s.101). Gerçekte Pocahontas, Smith’le tanıştığında bir çocuktur ve Smith ile hiçbir zaman bir aşk ilişkisi olmamıştır. Disney’in tarih versiyonu, büyük oranda sömürgecilerin ellerindeki soykırım korkularını ve Pocahontas halkının Powhatan Ulusu’nun gerçekteki kaderini göz ardı etmiştir. Disney, cinsiyet, ırk, cinsellik, etnisite ve tarih anlayışımızı şekillendirme ve normalleştirmeye yardımcı olan simgelemeler (ve simgeleme eksikliği) sağlamaktadır (Dilli, 2013).