• Sonuç bulunamadı

Görevi Kötüye Kullanma Suçu

Belgede Ceza Muhakemesinde bilirkişilik (sayfa 124-145)

B. Cezai Sorumluluk

3. Görevi Kötüye Kullanma Suçu

19.12.2010 tarihinde yürürlüğe giren 6086 sayılı Kanun’la değişik YTCK m. 257 uyarınca; “Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin

gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle, kişilerin mağduriyetine veya kamunun

zararına neden olan ya da kişilere haksız bir menfaat610 sağlayan kamu görevlisi, altı

aydan iki yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Kanunda ayrıca suç olarak tanımlanan haller dışında, görevinin gereklerini yapmakta ihmal veya gecikme göstererek, kişilerin mağduriyetine veya kamunun zararına neden olan ya da kişilere

607 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 7977.

608 Meran, s. 301.

609 Ünver, s. 211; Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 7979.

610 “6086 s. Kanunun 1. maddesi ile Türk Ceza Kanununun 257. maddesinin birinci ve ikinci

fıkralarında yer alan kazanç ibaresi menfaat olarak değiştirilmiştir. Bu suretle, görevi kötüye kullanma suçunun oluşumu bakımından kişilere sağlananın sadece ekonomik bir kazanç olarak algılanmasının önüne geçilecek ve görevin gereklerine aykırı hareket etmek suretiyle kişilere ekonomik olarak ölçülemeyen bir menfaatin sağlanması halinde de bu suç oluşacaktır.” 6086

sayılı Kanun gerekçesi, bkn: http://www.tbmm.gov.tr/sirasayi/donem23/yil01/ss565.pdf, Erişim

haksız bir menfaat sağlayan kamu görevlisi, üç aydan bir yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. İrtikap suçunu oluşturmadığı takdirde, görevinin gereklerine uygun davranması için veya bu nedenle kişilerden kendisine veya bir başkasına çıkar sağlayan kamu görevlisi, bir yıldan üç yıla kadar hapis ve beşbin güne kadar adli para cezası ile cezalandırılır.”

Görevi kötüye kullanma suçu kamu idaresinin güvenilirliğine karşı işlenen suçlarda torba hükümdür. Örneğin irtikap da bir görevi kötüye kullanmadır. Ancak yasada ayrıca düzenlendiğinden fail, özel hüküm olan irtikap suçundan cezalandırılacaktır.611

Görevi kötüye kullanma suçu ancak kamu görevlisi olan kişiler tarafından işlenebilir.612 Bilirkişilik de bir kamu görevi olduğundan bilirkişiler tarafından da bu suçun işlenmesi mümkündür.613 YTCK m.6/1-c614 ile memur yerine kamu görevlisi kavramı getirilmiştir. Buna göre “kamusal faaliyetin yürütülmesine atama veya seçilme yoluyla ya da herhangi bir surette sürekli, süreli veya geçici olarak katılan kişi” kamu görevlisidir. YTCK, bir kişinin kamu görevlisi sayılabilmesi için yegane ölçüt olarak gördüğü işin kamusal faaliyet niteliği taşıması gerektiğini esas almıştır. Kamu görevlisi sayılma açısından kamusal faaliyetin yürütülmesine katılan kişilerin, maaş, ücret vesaire bir maddi karşılık alıp almamalarının önemi yoktur.615 Bilirkişinin kamu görevlisi olup olmadığı konusundaki tereddütleri gidermek açısından HMK m. 284’te bilirkişiler TCK anlamında kamu görevlisi sayılmıştır.

611 Hakeri (2007a), s. 531; Soyaslan (2006), s. 520; “Dicle Asliye Hukuk Mahkemesinin 2000/126

Esas sayılı tescil davası nedeniyle 01.06.2001 tarihinde yapılan keşif sırasında fen bilirkişisi olarak görevlendirilen sanığın davacı MÖ ve oğlu müşteki MÖ’nün aşamalardaki açıklamalarına göre kendisine 3000 DM para verilmesi halinde araziyi istedikleri şekilde göstereceği, aksi halde yasal durum neyi gerektiriyorsa o şekilde rapor tanzim edeceğini söyleyerek para almasından sonra sanığın dosya için rapor tanzim etmediği, dosyanın görevsizlik kararı ile gönderildiği Dicle Kadastro Mahkemesinde görülen dava sonunda başka bir bilirkişi tarafından hazırlanan rapor dayanak alınarak davacı MÖ lehine hüküm tesis edildiği, hükmün henüz kesinleşmediğinin anlaşılması karşısında bu dosya sonucu araştırılıp davacının isteminde haklılığının doğrulanması halinde, sanığın eylemlerinin yapması gereken bir işi yapmak için basit rüşvet alma suçunu oluşturacağı, basit rüşvet suçunun 5237 sayılı Yasada düzenlenmediği zarar unsurunun oluştuğunun kabulü halinde eylemlerin 5237 sayılı TCK.nun 257/1. maddesindeki suçu oluşturacağından bu husus üzerinde durulmadan eksik soruşturma ile yazılı şekilde karar verilmesi, kanuna aykırıdır.” 5.CD. 16.07.2009, 2006/13940 E, 2009/9908 K.

612 Hakeri (2007a), s. 531.

613

Dönmez, s. 1166; Malkoç, s. 1864.

614 Madde gerekçesinde de bilirkişilik, tercümanlık ve tanıklığın kamusal faaliyet olduğu belirtilerek

bu konudaki tartışmalar son bulmuştur.

Suçun maddi unsuru; görevin gereklerine aykırı hareket etme, görevin gereklerini ihmal veya geciktirme, görevin yapılması için haksız kazanç sağlamadır. Buradaki mağduriyeti sadece ekonomik zarar olarak anlamamak gerekir.616 Yeni yasada bu suç kendi içinde icrai ve ihmali davranışlarla işlenebilenler olmak üzere ikiye ayrılmıştır.617 257. maddenin birinci ve ikinci fıkralarındaki suç tanımında görevin gereklerine aykırı davranışın ne şekilde yapılacağı maddede açıklanmamıştır. Bu nedenle görevin gereklerine aykırılık oluşturan herhangi bir davranışla işlenebildiğinden serbest hareketli suç olarak düzenlenmiştir.618 Bilirkişilik görevini kabul etmesine karşın, görevini süresinde yerine getirmeyen veya geciktiren kişinin eylemi ihmal suretiyle görevi kötüye kullanma (m. 257/2) suçunu oluşturur.619 Kamu görevlisinin görevi gereği kanun ve nizam hükümlerine göre yapmak zorunda olduğu

şeyi yapmak veya yapmamak zorunda olduğu şeyi yapmamak için kendisini veya üçüncü şahsın faydasına para alması veya başka fayda sağlaması veya menfaat kabul etmesi de görevini yasaya uygun olarak yapmak için çıkar sağlama (m. 257/3) suçunu oluşturur. Örneğin, bilirkişinin oy ve düşüncesini yasaya uygun olarak açıklamak için çıkar sağlaması.620 Kamu görevlisine bu menfaati temin eden kişinin eylemi de YTCK m. 42/2 uyarınca özgü suç hükümlerine göre azmettirme ya da yardım etme suretiyle iştirak olur.621 YTCK, bu suçu, sonuçlu bir suç olarak düzenleyerek ETCK’dan ayrılmıştır.622 Bilirkişilik görevinden kaçınma, görevi kabul

616 Toroslu (2009), s. 301, 303. 617 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 7232. 618 Yaşar/Gökcan/Artuç, s. 7234. 619 Sevük (2006), s. 100. 620 Soyaslan (2006), s. 526.

621 “Sanık Özcan'ın, diğer sanık Yavuz'un aracılığı ile bazı kişilerden para aldığı anlaşılan maddi

olayda, menfaat temin ettikleri kişilerin kimlikleri tespit edilemediği gibi, kaçak akaryakıt bulundurup bulundurmadıkları da anlaşılamadığı cihetle, taraflar arasında rüşvet anlaşmasına varıldığına dair inandırıcı ve yeterli deliller elde edilmediğinden sanık Özcan'ın eyleminin görevi kötüye kullanma suçunu oluşturduğu ve diğer sanık Yavuz'un eyleminin ise kamu görevlisi tarafından işlenebilen özgü suçlardan görevi kötüye kullanma suçuna iştirak etmesi nedeniyle 5237 sayılı TCK.nun 40/2. maddesi uyarınca azmettiren veya yardım eden olarak sorumlu tutulabileceği gözetilmeden yazılı şekilde hüküm kurulması,” 5. CD, 25.10.2010, 8627/7734; Kamu görevlisine parayı veren ya da menfaati temin eden kişinin eyleminin suç olmayacağı yönündeki görüş için bkn: Soyaslan (2006), s. 526.

etmesine karşın süresinde yerine getirmeme, görevi geciktirerek yerine getirme ya da yetkisi olmayan konuda görüş açıklama görevi kötüye kullanma suçunu oluşturur.623

Görevi kötüye kullanma suçu kasten işlenebilir. Kamu görevlisinin görevinin gereklerine aykırı hareket ettiğini bilmesi ve istemesi yeterli olup, özel bir saik gerekmez.624

623 Donay, s. 127; Dülger, s. 671; Sevük (2006), s. 100; Aşçıoğlu (2010), s. 591, 592; Tanrıver

(2005), s. 160.

624 “Sağlık ocağında hekim olan sanığın, nezaretten çıkarılan ve vücudunda ekimozlar bulunana

yakınanı gereği gibi muayene etmeden darp cebir izine rastlanmadı biçiminde rapor düzenleyerek görevi kötüye kullanma suçunu işlediği gözetilmeden yasal olmayan ve genel kasıtla işlenebilen suçta özel kasta ağırlık veren gerekçelerle beraatine karar verilmesi, yasaya aykırıdır,” 4. CD,

SONUÇ:

Bilirkişiler, amacı maddi gerçeğe ulaşmak olan ceza yargılamasına uzman olduğu teknik ya da özel bilgisiyle yardımcı olan önemli bir unsurdur. Ancak bu kurumun uygulamada ciddi sorunları bulunduğu konunun bütün taraflarınca kabul edilmektedir.

Sorunun çözümüne, hakimlerin bilirkişi görüşüne neden bu kadar sık başvurdukları sorusunun cevabı aranarak başlanabilir. Kabul edilmesi gereken ilk husus şudur ki, hakimler bunca eleştiriye rağmen hukuki konularda bile bilirkişiye başvuruyorlarsa, bunu ihtiyaç duydukları için yapmaktadırlar. Çünkü dava türleri gerek nitelik gerekse nicelik olarak giderek artmakta ve zorlaşmaktadır. Bu ağır iş yükünün altından kalkamayan hakimler, bilirkişiye gidilmesi gerekmeyen dosyalarda bile bilirkişiye müracaat ederek iş yüklerini hafifletmeye çalışmaktadırlar. Bu nedenle öncelikle hakimlerin iş yükünü azaltacak tedbirlere başvurulmalıdır. Ülkemizde Avrupa standartlarına göre son derece az olan hakim ve savcı sayısının artırılması suretiyle iş yükü nedeniyle dosyaları yeterince inceleyemedikleri için davaların çözümünü ve dolayısıyla yargı yetkisinin bilirkişilere devri sonucunu doğuran uygulamadan vazgeçilmesi için ciddi bir adım atılmalıdır. Önümüzdeki süreçte HSYK tarafından faaliyete geçirilmesi planlanan istinaf mahkemelerinin kurulmasıyla birlikte özellikle ilk derece mahkemelerinde hakim ve savcı sayısında ciddi bir azalma olacağından bir an önce bu tedbire başvurulmalıdır.

Yargıdaki iş yükünü hafifletmek için önerilebilecek tedbirlerden bir diğeri de, önem derecesine binaen ihtilafların bir kısmını bütünüyle yargının görev alanı dışına çıkarmaktır. Uyuşmazlıklar yargı önüne gelmeden önce uzlaşma, arabuluculuk, tahkim vs. yargılama dışı çözüm yolları için mevzuat uygun hale getirilmeli ve taraflar için bunları teşvik edici tedbirler alınmalıdır.625 Kabahatler Kanununda yer alan idari para cezasını gerektiren kabahat türünden eylemlerin kapsamı genişletilmelidir.

Yargıtay, genel tutumu itibariyle bilirkişilik konusunda mahkemeleri her davada bilirkişiye başvurmaya zorlamakta, hakimin bilirkişiye gidip gitmeme kararını katı bir şekilde denetlemekte, bilirkişiye başvurulmamasını neredeyse

625 Konuralp, Haluk, (2001), “Alternatif Uyuşmazlık Çözüm Yolları ve Bilirkişilik”, Türkiye

mutlak bir bozma nedeni olarak değerlendirmektedir. Yargıtay’ın bu tutumu gerekli olmadığı hallerde bile bilirkişilere başvurulmasına ve bilirkişi raporunun aksine karar verilemeyeceği şeklinde hatalı bir anlayışın yerleşmesine neden olmuştur. Yüksek Mahkemenin mevzuatta yer almadığı halde, bazı davalarda ATK’dan rapor aldırılmasını zorunlu hale getirmesi yargılama sürecini uzatmaktadır. ATK raporlarının mahkemeyi bağlamayacağı yasada açıklanmışken, birçok suçta 2659 sayılı ATKK’nın 31. maddesine göre resmi bilirkişi sayılan üniversitelerin adli tıp anabilim dallarından verilen raporların bile, nihai karar mercii anlayışıyla ATK’ya gönderilmesi sonucunu doğuran uygulamadan vazgeçilmelidir. Bu uygulama, ATK’nın iş yükünü artırmıştır. Birçok tutuklu dosya diğer tüm deliller toplandığı halde ATK’daki terakümden dolayı yıllarca rapor düzenlenmesini beklediğinden karara çıkmamaktadır. Bu nedenle ATK ihtisas kurullarının sayısı yeterince artırılmalı, üniversiteler tarafından verilen raporlara Yargıtay tarafından itibar edilerek ATKK’nın 31. maddesine hayat verilmelidir.

ATK ihtisas kurulları ceza yasasındaki suç tiplerine göre düzenlenmiştir. Bilindiği gibi kurullar değişik uzmanlık alanlarındaki kişilerden oluşsa da, raporların çoğunda o konuda hiçbir ihtisası bulunmayan kişilerin de imzası bulunmaktadır. ATK’nın uzmanlık alanı dışında kalan balistik vb. konularda verdiği raporlardan yeterince sağlıklı sonuçlar alınamamaktadır. Bu nedenle Adli ve Teknik Bilimler Akademisi adı altında, idari ve mali açıdan özerk, tıbbi konuların yanı sıra, teknik

konularda da bilirkişilik yapabilecek bir oluşuma gidilerek bilirkişilik

kurumsallaştırılmalıdır.626

Hakimlere ve avukatlara uzmanlaşma imkanının verilmemesi bilirkişilik konusundaki sorunlardan bir diğeridir. Kural olarak, her davanın bilirkişisi hakimin kendisi olmalıdır. Ancak her alanda uzman olması mümkün olmayan hakimden bunu

beklemenin mümkün olmadığı da gözetilmelidir. Ülkemizde hakimin

ihtisaslaşmasından anlaşılan, maalesef sadece hukuk ve ceza alanındaki ihtisaslaşmadır ki, uygulamada buna bile dikkat edilmemektedir. Ayrıca, hakimlerin çoğunlukla bilirkişiye başvurulan konularda bilgi sahibi olmamaları nedeniyle hakimler, hangi durumlarda bilirkişi incelemesi yaptırılacağı konusunda isabetli

tercihler yapamadığı gibi aldırılan bilirkişi raporlarını da yeterince denetleyememektedirler. Bu nedenle hakim ve C.Savcılarının ihtisaslaşması için gerekli tedbirler alınmalı, akademik çalışma yapmaları teşvik edilmeli, ihtisas mahkemelerinin sayısı artırılmalı, hakimlerin müstemir yetkileri ihtisas alanları

değerlendirilerek belirlenmelidir. Avukatlık mesleğinde de aynı şekilde

ihtisaslaşmaya gidilmesi, ihtisas mahkemelerinde görülen davalarda sadece o alanda uzman avukatların görev almasının sağlanması için Avukatlık Kanununda düzenleme yapılmalıdır.

Bilirkişilerin seçiminde belli bir standardın sağlanması için bilirkişiler eğitimden geçirilmeli, sırf bir alanda diploma sahibi olmak bilirkişi olmak için yeterli kabul edilmemelidir. Görevlendirilecek bilirkişilerin meslek yaşamlarındaki başarılarını gösteren siciller tutulmalıdır. Bilirkişinin raporunu ibraz etmesinden sonra, mahkemenin bu raporu yeterli görüp görmediği, bilirkişi raporunun tarafları tatmin edip etmediğinin belirlenmesi için performans kriterleri öngörülmelidir. Mahkemenin aynı konu hakkında ikinci kez bilirkişi incelemesine gidip gitmediği, tarafların bilirkişi raporuna itiraz edip etmedikleri, bilirkişi raporuna dayanılarak verilen hükümlerin istinaf ve temyiz mahkemeleri tarafından raporlardaki eksiklikler nedeniyle bozulup bozulmadığı tespit edilerek ertesi yıl aynı kişilerin bilirkişi olarak listelerde yer almalarında değerlendirilmek üzere puantaj sistemi getirilmelidir.

Mahkemelerin benzer davalarda ısrarla belli bilirkişileri görevlendirmeleri, dosyaların aynı bilirkişilerde birikmesine, raporların geç ve özensiz düzenlenmesine ve bilirkişiliği para kazanmak için yapılan bir meslek olarak algılanmasına neden olmaktadır. Bunun önlenmesi için bir bilirkişinin yıllık bakabileceği dosya sayısı (azami iş kapasitesi) sınırlandırılmalıdır.

Bilirkişilikle ilgili olarak CMK’da İl Adli Yargı Adalet Komisyonları tarafından hazırlanan liste usulü benimsenmiştir. 6100 sayılı HMK’da ise listelerin Bölge Adliye Mahkemesi Adli Yargı Adalet Komisyonları tarafından hazırlanması benimsenerek aynı konuda iki faklı bilirkişi listesinin oluşturulmasına sebebiyet verilmiştir. HMK ve CMK’da bilirkişilikle ilgili düzenlemelerin birçoğunda aynı hususta faklı düzenlemeler bulunması, uygulamada hem bilirkişiler hem de hukukçular için karmaşaya sebep olmaktadır. Bu nedenle bilirkişilikle ilgili mevzuat

tümden gözden geçirilerek bu konuda tıpkı Fransa’daki gibi tüm mahkemeleri bağlayıcı nitelikte müstakil bir yasa hazırlanarak çift başlı sisteme son verilmelidir.

Yeni CMK’da C.Savcısına herhangi bir sınırlama olmaksızın bilirkişiye başvurma yetkisinin verilmesi, iddianamenin daha sağlıklı hazırlanması ve dolayısıyla yargılamanın daha hızlı yapılması bakımından isabetli olmuştur. Bu sayede soruşturma aşamasında yaptırılan bilirkişi incelemelerine dayanılarak kovuşturmaya yer olmadığına karar verilerek gereksiz yere dava açılmasının önüne geçilmesi sağlanmıştır.

CMK’da, işlevi açısından bilirkişilikle benzerlik gösteren ve taraf bilirkişiliği olarak adlandırılan uzman mütalaasına da yer verilmiştir. Savunma hakkının layıkıyla yerine getirilmesi, adil yargılama ve mutlak gerçeğe ulaşmadaki fonksiyonu nedeniyle CMK’da bu kuruma yer verilmesi önemli bir gelişmedir.627

Bugüne kadar mevzuatta herhangi bir düzenleme bulunmayan bilirkişilerin hukuki sorumluluğu konusunda 6100 sayılı. HMK’da düzenlemeler getirilmesi bu konuda uygulamada oluşan tereddütleri gidermesi bakımından isabetli olmuştur.

Yasa koyucu tarafından kabul edilen bu düzenlemelerle getirilen bazı tedbirler sorunların çözümü yolunda atılmış ciddi adımlar olmasına karşın, salt bazı yasal düzenlemelerle sağlıklı bir sonuca varılması mümkün değildir. Sorunların önemli kısmı uygulamadan kaynaklandığından uygulayıcıların bilinçlendirilmesi gerekir.

KAYNAKÇA

ABACI, Nurcan, “Osmanlı Dönemi Bilirkişilik Uygulamaları Üzerine Bir

Araştırma”, Uludağ Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Sosyal Bilimler Dergisi, C. 3, S. 2002/3, s. 75-84.

AKAOĞLU, Serdar, “Ayakkabı İzinden Failin Tespiti”, CHD, S. 2002/1, s. 171-

179.

AKAY, Hüseyin, “Bilirkişilik”, Kırıkkale Barosu Dergisi, S. 1990/1-2, s. 54-58.

AKYOL, Şener, “Hukuk Usulünde Bilirkişilikle İlgili Bazı Problemler”, Mukayeseli

Hukukta Bilirkişilik ve Sorunları, Yargıtay’ın 125. Yıl Yayını, Ankara 1992, s. 57- 76.

ALAN, Esra, “Ceza Muhakemesinde Beden Muayenesi ve Vücuttan Örnek

Alınması”, Uğur Alacakaptan’a Armağan, C. 2, İstanbul 2008, s. 45-58.

ALANGOYA, Yavuz, “İşviçre Hukukunda Bilirkişilik. Mukayeseli Hukukta

Bilirkişilik ve Sorunları”, Yargıtay’ın 125. Yıl Yayını, Ankara 1992, s. 31-44.

ALKAN, Nevzat, “5237 sayılı Türk Ceza Kanununun Adli Tıp Yönünden

Değerlendirilmesi”, TBBD, S. 2005/58, s. 149-162.

ALKAN, Nevzat /SÖZEN, Şevki, “Amerika Birleşik Devletleri İle Ülkemizin Adli

Tıp Eğitimi ve Uygulamalarının Karşılaştırılması”, Ulusal Travma Dergisi, C. 6, S. 2000/1, s. 1 vd.

ALTAŞ, Ebru, “Bir Koruma Tedbiri Olarak Moleküler Genetik İncelemeler ve DNA

Verileri ve Türkiye Milli DNA Veri Bankası Kanunu Tasarısı”, CHD, S. 2007/1, s. 77-110.

ARSLAN, Ramazan, “Bilirkişilik Uygulaması ve Bu Uygulamaya Yargıtay’ın

Etkisi”, YD, C. 15, S. 1989/1-4 (Özel Sayı), s. 156-201.

ARTUK, Mehmet Emin/GÖKCEN, Ahmet/YENİDÜNYA, Caner, TCK Şerhi, C.

5, 7. Baskı, Ankara 2009.

AŞÇIOĞLU, Çetin, (1992), “Yargılama Çalışmalarında (Hukuk Davalarında)

Nitelendirme ve Bilirkişinin Ödevi”, Mukayeseli Hukukta Bilirkişilik ve Sorunları, Yargıtay’ın 125. Yıl Yayını, Ankara 1992, s. 77-95.

AŞÇIOĞLU, Çetin, (2010), Yargılamada Maddi Gerçeğin Belirlenmesi ve Kanayan

Yara Bilirkişilik, Ankara 2010.

ATAR, Fahreddin, İslam Adliye Teşkilatı (Ortaya Çıkışı ve İşleyişi), Diyanet İşleri

Başkanlığı Yayınları 184, Ankara (t.y.).

ATASOY, Sevil, “Bilimsel Deliller”, Yargı Reformu 2000, İzmir Barosu, 5-8 Nisan

2000, s. 516-518.

AYCAN, Nihat, “Adli Tıp Kurumunun Adli Mekanizma İçindeki Yeri ve Anlamı”, İÜHFM, C. 55, S. 1997/4 (Orhan Münir Çağıl’a Armağan Sayısı), s. 267-297.

BAKICI, Sedat, (1980), “Adli Tıp - Adli Tıp Kurumları ve Önemi”, ABD, S.

1980/1, s. 28-33.

BAKICI, Sedat, (2000), “Ceza Adaletinde Bilirkişi”, II. Bilirkişi Eğitim Semineri,

TÜRMOB Yayınları, Ankara 2000, s. 79-125.

BAKICI, Sedat, (2003), “Ceza Yargılamasında Bilirkişilik”, IV. Bilirkişi Eğitim

BALCI, Yasemin, “Üniversitelerin Kurumsal Olarak Adli-Tıbbi Hizmetlere Katılımı İsteniyor Mu? Eskişehir Deneyimi”, TBBD, C. 17, S. 2004/51, s. 279-285.

BEKRİ, M. Nedim, “Adil Yargılanma Hakkının Bir Unsuru Olarak Silahların

Eşitliği İlkesi ve Resmi Bilirkişi Sorunu”, AD, S. 2009/33, s. 248-255.

BİÇER, Ümit, “Bilirkişilik Uygulamasındaki Aksaklıklar ve Çözüm Önerileri””,

Adli Tıp, 18-20 Haziran 2008, Ankara 2008, s. 510-526.

BİRGEN, Nur, “5271 Sayılı Ceza Muhakemesi Kanunu ve 5237 Sayılı Türk Ceza

Kanunu’nun Adli Tıp Uygulamalarına Yansıması”, HPD, S. 2006/8, s. 26-31.

BUDAK, Ali Cem, (1991), “Anglo Amerikan Medeni Yargılama Hukukunda

Bilirkişilik (Uzman Tanıklar)”, İBD, C. 65, S. 1991/10-12, s. 827-841.

BUDAK, Ali Cem, (2006), “Türk Medeni Usul Hukukunda Tıbbi Deliller”,

YÜHFD, S. 2006/3 (Özel Sayı, 2. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu), s. 337- 356.

CANTÜRK, Gürol, “Adli Tıp Ve İnsan Hakları”, Sürekli Tıp Eğitimi Dergisi, C. 13,

S. 2004/10, s. 381-385.

CENGİZ, Serkan/DEMİRAĞ, Fahrettin/ERGÜL, Teoman/MCBRİDE,

Jeremy/TEZCAN Durmuş, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi Kararları Işığında Ceza Yargılaması Kurum ve Kavramları, Ankara 2008.

CENTEL, Nur/ZAFER, Hamide, Ceza Muhakemesi Hukuku, 6. Baskı, İstanbul

2008.

ÇAĞLAYAN, M. Muhtar, En Son Değişiklikleriyle Birlikte Gerekçeli Açıklamalı

ÇAKMUT, Özlem Yenerer, “Cinsel Taciz Suçu ve Ceza Muhakemesi Kanunu’na

Göre Bilirkişilik Kurumu”, CHD, C. 4, S. 2009/11, s. 129-160.

ÇETİN, Gürsel, “Kişinin Rızası Dışında Savcı veya Mahkeme Kararı İle Yapılan

Beden Muayenesinin Tıbbi Bakış Açısı İle Değerlendirilmesi”, Hukuk ve Adalet, S. 2005/6-7, s. 24-84.

ÇINAR, Sinan, Türk Vergi Hukukunda Bilirkişilik Kurumu ve Analizi, Yüksek

Lisans Tezi, Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü, Ankara 2009.

ÇİÇEKLİ, Bülent, “Bilirkişilik Uygulamasındaki Aksaklıklar ve Çözüm Önerileri”,

Adalet Bakanlığı Yargı Reformu Stratejisi Gölgesinde Yargı Reformu, 18-20 Haziran 2008, TBB Yayınları 151, Ankara 2008, s. 492-510.

ÇUBUKGİL, Oktay, “Ceza Mahkemesi Kararından Sonra Hukuk Hakiminin

Bilirkişi İncelemesi Yaptırıp Yaptıramayacağı”, ABD, S. 1972/6, s. 941-943.

DEDEAĞAÇ, Ender, “Bilirkişilik”, Hukuk Merceği, Konferans ve Paneller, 3 Nisan

2003, Ankara Barosu Yayınları, Ankara 2003.

DELİDUMAN, Seyithan, “Türk ve Alman Hukukunda Bilirkişilik”, Medeni Usul ve İcra-İflas Hukukçuları Toplantısı II-III, TBB, Eskişehir 2004, s. 255-317.

DEMİRER, Gürtan, “Bilirkişilik ve Uygulamadaki Sorunları”, ABD, S. 1976/6, s.

1030-1036.

DEMİRKAPI, Ertan, “Anglo-Amerikan Hukukunda Bilirkişilik Kurumunda Yeni

Eğilimler”, DEÜHFD, C. 5, S. 2003/2, s. 39-75.

DERYAL, Yahya, (2001), “Türk Hukukunda Bilirkişinin Nitelikleri ve Avukatın

DERYAL, Yahya, (2004), Türk Hukukunda Bilirkişilik, 2. Baskı, Ankara 2004.

DEVELLİOĞLU, Ferit, Osmanlıca-Türkçe Ansiklopedik Lügat, 20. Baskı, Ankara

2003.

DONAY, Süheyl, Ceza Muhakemesi Kanunu Şerhi, İstanbul 2009.

DÖNMEZ, Burcu, “Yeni CMK’da Bilirkişilik Kavramı”, DEÜHFD, S. 2007/9

(Özel Sayı), s. 1145-1177.

DÜLGER, İbrahim, “Ceza Muhakemesi Kanunundaki Bilirkişi İncelemesine İlişkin

Düzenlemelerin Değerlendirilmesi”, GÜHFD, C. 11, S. 2007/1-2 (Yrd. Doç. Dr.

İbrahim Ongün’e Armağan), s. 657-678.

ERASLAN, Orhan, “Bilirkişilik”, Hukuk Merceği, Konferans ve Paneller, 3 Nisan

2003, Ankara Barosu Yayınları, Ankara: 2003, s. 55-92.

EREM, Faruk, (1954), “Yalan Şehadet, Hakikata Aykırı Bilirkişilik ve

Tercümanlık”, AÜHFD, C. 11, S. 1954/1-4, s. 42-59.

EREM, Faruk, (1968), Ceza Usulü Hukuku, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi

Yayınları No 231, Ankara 1968.

EREM, Faruk, (1996), Ceza Muhakemeleri Usulü Kanunu (Şerh), Ankara 1996.

ERSOY, Yüksel, “Türk Ceza Hukukunda Bilirkişilik ve Uygulamadan Doğan

Sorunlar”, Ankara Barosu Hukuk Kurultayı, 12-16 Ocak 2000, Ankara 2000, s. 429- 479.

FEYZİOĞLU, Metin, (2000), “Belirtilerin Şüphenin Yenilmesindeki İşlevi ve

Benzer İsnatlara Ait Delil Araçlarının Somut Olayın Çözümünde Birlikte Değerlendirilmesi”, ABD, S. 2000/1, s. 19-45.

FEYZİOĞLU, Metin, (2002), Ceza Muhakemesinde Vicdani Kanaat, Ankara 2002.

GÜLSOY, M. Tevfik, “İnsan Hakları Avrupa Mahkemesi’nin Türkiye İle İlgili

Kararlarında Adli Tıp Konusundaki İçtihatları”, AÜHFD, C. 6, S. 2002/1-4, s. 133- 146.

GÜNEŞ, İsmail, (2006), “Suçların Aydınlatılmasında Parmak İzi”, YÜHFD, S.

2006/3 (Özel Sayı, 2. Türk-Alman Tıp Hukuku Sempozyumu), s. 425-433.

GÜNEŞ, İsmail, (2007), “Eşkal Tanımlaması ve Suçun Aydınlatılması”, CHD, S.

2007/1, s. 181-196.

GÜRELLİ, Nevzat, (1967), Türk Ceza Muhakemesi Hukukunda Bilirkişilik, İstanbul Üniversitesi Yayınları No: 1248, İstanbul 1967.

GÜRELLİ, Nevzat, (1982), “Ceza Muhakemesinde Bilirkişilik Kurumuna İlişkin

Meseleler”, Prof. Dr. Ümit Yaşar Doğanay’ın Anısına Armağan, İstanbul

Belgede Ceza Muhakemesinde bilirkişilik (sayfa 124-145)