• Sonuç bulunamadı

3.6. TÜRKİYE’DE YAPILAN ÇALIŞMALAR

3.6.1. BİNBİR GECE MASALLARININ KAYNAKLIK ETTİĞİ ESERLER

3.6.1.5. FIRÂK-NÂME:

Arapça ‘firak’ (ayrılık) kelimesi ile Farsça ‘nâme’ kelimelerinin birleşmesinden meydana gelen kelime, Divan edebiyatında bir edebî tür olarak kabul görmüştür. Genelde sevgiliden ayrılmayı konu alan aşk mektubu şeklinde ifade edilmektedir. Türkçede sekiz tane firak-name yazılmıştır.

Ancak konumuzla ilgili firâk-nâmeler; Kadı Hasan bin Ali’nin, III. Murat (1574-1595) zamanında yazmış olduğu eseridir. Kadı Hasan bin Ali’nin firak- nâmesini Binbir Gece Masalları’ndan tercüme ettiği belirtilmiştir (Tavukçu 2004: 89- 122).

Kadı Hasan bin Ali’nin firâk-nâmesi, Binbir Gece Masalları’nda geçen ‘Abanoz Atın Sihirli Öyküsü’ adlı masaldır. Bu masal ilerleyen yıllarda yeniden kaleme alınmıştır. Geriye kalan yedi firâknâmenin birisinin konusu incelendiği zaman Binbir Gece Masalları’nda geçen, ilerde ‘aşk masalı’ ya da ‘sevda masalı’ olarak adlandırabileceğimiz masallarla benzer özellikler taşımaktadır.

3.6.1.6. SİNDBÂD-NÂME:

Muhammed bin Ali bin Muhammed Ez-Zâhri Es Semerkandi’nin Farsça olarak yazdığı Sindbâdnâme, Arapça metniyle birlikte Ahmet Ateş tarafından 1948 yılında İstanbul’da yayımlanmıştır.

Bu konuda Sakaoğlu’nun Gümüşhane Masalları /Metin Toplama ve Tahlil (1973) adlı eserinde geçen bilgilere göre; “Yedi Vezirler ve Yedi Âlimler Hikâyesi diye meşhur olan hikâye, ‘Hâkim Sinbad Hikâyeleri’dir.” (Sakaoğlu 1973: 32)

Bu hikâyeler, Binbir Gece Masalları’nda Sindbad Hikâyeleri olarak geçmektedir. Ayrıca verilen bilgilere göre, “Muhammed Abdülkerim bin Muhammed’in Türkçeye mensur olarak tercüme ettiği Sindbadnâmesi “Tuhfetü’l- Ahyar” adını taşımaktadır. İçinde 33 hikâye bulunmaktadır. British Museum’da bulunan son Türkçe Sinbadnâme’nin müellifi belli değildir. 1948 yılında Ahmet Ateş tarafından yayımlanan Sinbadnâme’nin içinde 36 hikâye bulunmaktadır (Sakaoğlu 1973: 33).

Batılı bilim adamlarınca Binbir Gece Masalları’nın en bilinen masallarının başında ‘Denizci Sindbad ve Serüvenleri’ gelmektedir. Araştırmalar sonucunda bu masalın da külliyata sonradan eklendiği bilinmektedir. Levend’in Türk Edebiyat

Sindbadnâme’nin Binbir Gece Masalları’nda geçen Sindbad’ın masalları ile ilgili olması, çalışmamıza alınmasını sağlamıştır.

Ayrıca Galland’ın, Suriyeli Hanna’dan aldığını belirttiği, daha sonra İstanbul’dan yazmalarını temin ettiğini düşündüğümüz yazmaların da Sindbâdnâme olduğunu tahmin etmekteyiz.

3.1.6.7. MUHAYYELÂT

Bu konuda yüksek lisans tezi hazırlayan Zeynep Uysal, Aziz Efendi ve Eseri

Muhayyelât hakkında verdiği bilgileri şöyledir:

Muhayyelât, 1796 yılında Giritli Aziz Efendi (1749-1798) tarafından

yazılmış, ilk olarak 1852 yılında Aziz Efendi’nin ölümünden sonra Ahmet Zihni tarafından yayımlanmıştır.

Ahmet Hamdi Tanpınar, “Bin Bir Gece ve Bin Bir Gündüz gibi, eski şark hikâyelerinin zihniyet ve dünya görüşü içinde ve onların tesiri altında yazılmıştır. Bu tesir bilhassa 1 ve 2. hayali teşkil eden hikâyelerde doğrudan doğruya iktibas veya adaptasyon şeklini bile alır. Aziz Efendi, mukaddimesinde, bir zaman eline geçen Süryanî, İbranî ve sâir dillerden tercüme edilmiş Hülâsât-el-Hayal adlı bir kitaptan aldığını ve sade bir ibare ile yazıp zekâ sahiplerinin gözü önüne koyduğunu söyler.” (Tanpınar 1969: 174)

O, ayrıca Muhayyelât için “Binbir Gece Masalları’nın basit bir taklitidir.” demektedir. İlerleyen bölümlerinde de Muhayyelât ile Binbir Gece Masalları arasındaki farkı da şöyle açıklamaktadır: “Muhayyelât’ta Hint kaynaklı hayvan masalları ile Bağdat kaynaklı hırsızlık ve eğlence hikâyeleri yoktur.” (Tanpınar 1969: 175).

Uysal’ın bu konudaki açıklaması, “Aziz Efendi; Muhayyelât’ı yazarken ilham aldığı Binbir Gece Masalları’nın hiçbirisini tam olarak almamış, bazen motifleri kullanmış, bazen de masalda geçen adları değiştirerek konuyu anlatmıştır.” şeklindedir. (Uysal 2006: 1-28).

Muhayyelât adlı eser incelendiğinde görülecektir ki, kimi zaman adlar da

Binbir Gece Masalları’nda geçen adlar ile benzerlik göstermektedir. Bu eserde geçen anlatmalar ile Binbir Gece Masalları’nı karşılaştırma başka bir araştırma konusu

olarak değerlendirilebilir. Uysal bu anlatıların karşılaştırmalarını farklı edebî türler için yapmış “Doğu Masalları ve Muhayyelât” adlı bir başlıkla da incelemiştir.

Bu konuda ayrıca bir de makale yayımlayan Gökalp, “XVIII. yüzyıl sonunda yazılan Muhayyelât, Türk edebiyatında yazılı anlatının başlangıcında ilk eserdir. O, bir yanıyla çeviri ve uyarlama bir yanıyla özgün bir eserdir; hem anonimdir hem bir yazarın ürünüdür; hem masaldır hem gerçektir.” (Gökalp 1999: 185-202) şeklinde görüşlerini belirtmiştir.

3.1.6.8. HAYALAT-I DİL

“Hasan Tevfik Efendi tarafından 1868 yılında yayımlanan eser, görünüşte bir aşk hikâyesini anlatmaktadır.” (Gökalp 1999: 185-202). Ancak bu eserde anlatılan hikâye, Binbir Gece Masalları’nda yer alan aşk/ sevda masallarını hatırlatmaktadır.

3.1.6.9. MÜSAMERETNÂME

Emin Nihat Efendi tarafından, 1288’den 1292’ye kadar dört yıl süren on iki bölümden oluşan yedi uzun anlatıdan oluşan Müsameretname’nin adından başlayarak içinde geçen kurguların Binbir Gece Masalları kurgusunda benzemesi çok ilgi çekicidir.

‘Gece Toplantıları’ anlamına gelen eserin adı, uzun kış geceleri boyunca bir araya gelen kişilerin anlattıkları hikâyeler bütünüdür. Bu şekilde Binbir Gece Masalları’nda çeşitli bölümler vardır. Harun Reşit’le ilgisi bulunan masalların dışındaki birçok anlatının örneğini görmekteyiz. (Gökalp 1999: 185-202).

Müsameretname’nin yazım biçimi ‘çerçeve anlatı’ şeklindedir. Çerçeve anlatı

Doğu masal kültürü çevresinde oluşan Binbir Gece Masalları, Tutiname, vb. eserlere benzemektedir. Müsameretname, bir çerçeve hikâye ve bu çerçeve anlatının içine yerleştirilen yedi hikâyeden oluşmaktadır. Çerçeve hikâyenin anlatıcısı her akşam toplanılan arkadaş sohbetlerinde sırasıyla bir kişinin hikâye anlattığını belirtir.

3.1.6.10. HAVAYA UÇAN AT

2009 yılında Millî Eğitim Bakanlığı 100 Temel Eser dizisinde yayımlanan bu eser, Peyami Safa (1899-1961)’nın çocuklar için kaleme aldığı bir eserdir. Ancak elimizde daha önceki baskıları bulunmamaktadır. Bu kitabı incelediğimizde 1918

yılında Yirminci Asır gazetesinde Asrın Hikâyeleri adı altında yayımladığı tefrikalardan yola çıkılarak hazırlanmış bir eser olduğu görüşünü ileri sürebiliriz.

Eseri incelediğimizde içinde 11 hikâye vardır ve bunlardan dördünün masal biçiminde olduğunu söyleyebiliriz. Bu masallar da Binbir Gece Masalları’ndan alınmış metinlerdir.

Bunların dışında Binbir Gece Masalları’nda geçen ancak ne zaman çevrildiği belirli olmayan bazı eserler daha vardır. Bu eserler belki de Binbir Gece Masalları’nda Araplarla ilgili, onların hayatını ve kahramanlıklarını anlatan az sayıda olan birkaç metinden birisidir. Araştırmamızda olması gerekir düşüncesiyle haklarında kısa bilgiler verilecektir.

‘Antere-name’, Yemen’deki Beni’As kabilesinin başına geçip düşman kabileleriyle savaşan Şeddat bin Antere’nin serüvenleridir (Levend 1973: 200).

Seyfü’bnü zı Yezen Hikâyesi: M. VI. yüzyılda Habeşlerin saldırısına uğrayan

Hımmeriyeler’in başına geçip düşmanı yurdundan çıkaran Seyfü’bnü zı Yezen’in serüvenleridir. Arapçası X. yüzyılda kaleme alınmıştır.

Sultan Baybars Hikâyesi: M. XIII. yüzyılda Haçlı Seferlerinde düşmanı

bozguna uğrattığından Araplar arasında El-Melikü’z-Zahir adıyla ün kazanan Mısır’daki Kölemen Türk hükümdarlarından Sultan Baybars’ın efsaneleşmiş serüvenidir.” (Levend 1973: 200).

3.6.2. TÜRKİYEDE BİNBİR GECE MASALLARI ÜZERİNE