• Sonuç bulunamadı

FIKRALAR

Belgede Erciş folkloru (sayfa 78-86)

Fıkralar, herhangi bir düĢünceyi güçlendirmek, dinleyenleri ikna etmek, bir olayı, durumu açıklamak amacıyla anlatılan; yapısında mizah, eleĢtiri, yergi ve nükte gibi öğeler bulunan kısa anlatılardır. Diğer bir ifade ile fıkralar, insanları güldüren ve insanlara ders vermeyi amaçlayan halk anlatmalarıdır. Ġnsanlar, günlük hayatın sıkıntılarından kurtulmak ve bir an olsa bile neĢelenebilmek için bolca fıkralara baĢvururlar. Kısalık ve anlamında taĢıdığı yoğunluk gibi özelliklerinden dolayı fıkralar günlük hayatta yaĢanan olaylara dayandığı için gerçeklik duygusu uyandırırlar. Fıkra kelimesi dilimize sonradan girmiĢ bir türdür. Fıkraların yerine zamanla „mizah, masal, saka, latife, erteki, yomak, değiĢme nükte‟ gibi terimler de kullanılmıĢtır.

60

Sözlü edebiyat ürünlerinden olan fıkraların kendine özgü bir yapısı vardır. Sade, açık ve anlaĢılır bir anlatım özelligine sahip olan fıkralar, dinleyicileri güldürmelerinin yanında onları gülerken düĢündürmeyi amaçlar. Günlük hayatta karĢılaĢtığımız olayların birçoğu fıkraların konusu olabilir.

Fıkralar hakkında farklı dönemlerde farklı kiĢiler tarafından yapılmıĢ tanımlardan birkaçına değinmenin konunun anlaĢılması için önemli olduğunu söylemekte fayda var.

Fıkra karĢılığı olarak KaĢgarlı Mahmut, Divânü Lügat‟it Türk‟te ‟köğ‟ ve „külüt‟ sözcüklerinin açıklamasını verir; „köğ, bir Ģehir halkı arasında meydana çıkarak bir sene içerisinde gülünen Ģey, gülmece‟ olarak tanımlanır;22

„külüt ise, halk arasında gülünç olan nesne anlamındadır.23

Fıkra, gerçek hayat ile bağı olan vak‟aları, tam bir fikri, sosyal beĢeri kusurları günlük yaĢantımızda karĢılaĢtığımız çarpıklıkları, gülünç durumları, tezatları, eski/yeni çatıĢmalarının ince bir mizâh, hikemi söyleyiĢ, keskin bir ihtihza ve güçlü bir tenkit anlayıĢına sahip bir üslup içinde, dramatik öğeleri ağır basan bir hikâye çatısı etrafında toplayarak, genellikle bir tip‟e bağlı olarak anlatan, nesir diliyle yaratılmıĢ küçük hacimli sözlü edebiyat kompozisyonlarından her birine verilen ad, diyebiliriz.24

Türkiye dıĢındaki Türk boylarında fıkralara Kırım‟da, Kazan‟da, Azerbaycan‟da, Türkmenistan‟da, Özbekistan‟da ve Uygurlar‟da „latife‟, Kazakistan‟da „erteki, anız‟ Irak Türkmenleri (Kerkük, Musul) arasında nükte, fıkra adı verilmekte ve bizdeki fıkra ile eĢ anlamda iĢlenilmektedir. Ayrıca Türkmenlerde „yomak, değiĢme ve Ģorta‟ terimlerinin de fıkralarının yerine kullandığı görülmektedir.

Bugüne kadar Türk fıkra üzerine birçok sınıflandırma yapılmıĢtır. Ancak en kapsamlı sınıflandırmayı Dursun Yıldırım yapmıĢtır. Fıkraları yedi gruba ayırmıĢtır:

1. Ortak Ģahsiyeti temsil yeteneği kazanan ferdi tipler 2. Zümre tipleri

3. Azınlık tipleri 4. Bölge ve yöre tipleri

22 KaĢgarlı M., Divanü Lügat-it Türk. C. III. Çev. Besim Atalay, Ankara. Türk Dil Kurumu Yayınları. 2003 s. 131.

23 KaĢgarlı, M., Divanü Lugati‟t-Türk. C. I Çev. Besim Atalay, Ankara. Türk Tarih Kurumu Basımevi. 1992. s. 357.

24 Dursun Yıldırm, Türk Edebiyatında BektâĢi Tipine Bağlı Fıkralar, Ankara. Kültür Bakanlığı Yayınları. 1992 s. 333.

61 5. Yabancı fıkra tipleri

6. Gündelik fıkra tipleri 7. Moda tipleri.25

ErciĢ yöremizden farklı kesimlerin desteği ile derlediğimiz fıkralar Ģunlardır:

2.3.1. ErciĢ Nereye Bağlı

Zamanında Rıza adında ErciĢlinin biri askere gider. Askerde bir gün sabah içtiması yapılır. Askerleri etrafına toplayan komutan herkesten kendisini tanıtmasını ister. Herkes sırasıyla kendisini tanıtır. Sıra ErciĢli askere gelir. Sırası gelen ErciĢli baĢı dik bir Ģekilde bir adım öne çıkar ve gür bir sesle:

-Rıza KuĢ, ErciĢ komutanım, der.

Komutan bu durum karĢısında ĢaĢırarak biraz duraklar. Sonra ErciĢliye bakar ve onun cahil olduğunu düĢünerek durumu ona izah etmeye çalıĢır:

-Evladım bizim ErciĢ diye bir ilimiz yoktur. Senin dediğin yer ilçe olsa gerek. Siz hangi ile bağlısınız onu söyle. Komutanın konuĢması bitince Rıza hiç beklemeden cevap verir.

-ErciĢ, ErciĢ‟e bağlıdır komutanım.

Bu beklenmedik cevap karĢısında komutan iyice sinirlenir ve tüm illeri teker teker saymaya baĢlar.

Ġlçelerin de illere bağlı olduğunu uzun uzun izah eder. Ve Rıza‟dan ErciĢ‟in hangi ile bağlı olduğunu tekrar sorar:

Bu sefer Rıza durumu düzelttiğine göstermeye çalıĢarak tekrar cevap verir: -ErciĢ direk Allah‟ a bağlıdır komutanım. Der.

2.3.2. Bi Tike Ekmek

Askerlik görevi gelmiĢ ErciĢlinin biri askere gider. Askerde bir akĢam üzeri kirlenmiĢ olan asker elbiselerini yıkar ve kurumaları için bir çiviye asar. Elbiseleri astıktan sonra asker koğuĢuna döner ve içi rahat bir Ģekilde uykuya dalar. Sabah

62

olunca asker kalkar ve elbisesinin akĢam çiviye astığı yerde olmadığını görür. Bir süre düĢündükten sonra ne yapacağına karar verir. BaĢka bir elbisesi de olmadığı için içtimaya don paça çıkar. Komutan askerini bu vaziyette görünce ĢaĢırmıĢ bir vaziyette askere sorar:

-Elbisen nerede oğlum. Der. ErciĢli asker cevap verir:

-Valla komutanım akĢam vağdi esbapları yıkadım mıha adsım. Sabahnan gağdım bağdım, ne görüm? Bizim esbap olup bi tike ekmek.

Komutan ErciĢli askerin konuĢmasından bir Ģey anlamaz. Bu duruma bir açıklama bekleyen komutan sinirli bir Ģekilde tekrar askere sorar:

-Oğlum bi tike ekmek ne? ġunu doğru düzgün anlatsana. Oradan baĢka bir ErciĢli asker atılır:

-Gomutanım bir parça ekmek demek istedi. Der.

2.3.3. Gu De Kurtul

ErciĢin yürekli ve bir o kadar da temiz kalpli insanlarından olan Ahmet ÇavuĢ, her zamanki gibi söylene söylene sokakta geziyormuĢ. Sokaklardan evlerin yanından geçerek ilerlerken az ötedeki bir kaldırımda sakatlanmıĢ bir kuĢ görür. Merak ederek kuĢun yanına yaklaĢır. KuĢ acı içinde çırpınmaktadır. Ahmet ÇavuĢ kuĢa iyice yaklaĢır, yere çökerek onu yakından takibe alır. KuĢun bu haline çok üzülür. Bu duruma bir çare arayan Ahmet ÇavuĢ‟un elinden de hiçbir Ģey gelmez. Ahmet ÇavuĢ ağır ağır yerinden kalkarak bir kuĢa bakar, bir de gökyüzüne bakar. Sonra da acı Ģekilde bekleyen kuĢa seslenir:

-Gu de kurtul !

Bunu Ahmet ÇavuĢ birkaç kez tekrar etse de fayda etmez. Zaten kuĢa olan olmuĢtur.

2.3.4. Ne Mal Olduğu Belli

ErciĢli köylünün birine bir eĢek lazım olur. Köylü vatandaĢ ErciĢ‟e gelir ve bir eĢek alır. Sonra bu eĢeği götürerek diğer eĢeklerin içersine dahil eder. Yeni gelen eĢek

63

önce diğer eĢekleri uzaktan iyice süzer, sonra ayrı ayrı her eĢeğin yanına gider, onları koklar. Bu arada tembelliği ile meĢhur bir eĢeğin de yanına giderek onu da koklar ve yanına uzanır. EĢeği ahırın penceresinden seyreden ErciĢli köylü vatandaĢ, hızla ahıra girerek eĢeği yularından tuttuğu gibi eĢeği satın aldığı adamın yanına gider ve adama:

-Al eĢeğini ver paramı der.

EĢeği satan adam ĢaĢkın bir Ģekilde: -Ne oldu hemĢerim, eĢeği denedin mi? Köylü vatandaĢ sinirli bir Ģekilde:

-Denemeğe lüzum kalmadı. Senin eĢeğinin ne mal olduğunu, seçtiği arkadaĢından bellidir der ve eĢeği geri verir.

2.3.5. Abi NiĢanlım Bakıyordu

Mehmet Koçak tüm istek ve heyecanıyla bayrama hazırlanmaktadır. Prova üstüne prova yapılmakta, bayram alanında kimin ne yapacağı tek tek hatırlatılmaktadır.

Hata yapılmaması için sıkı bir çalıĢma sürdürülmektedir. Kendisi her yıl olduğu gibi bu yıl da milis komutanını, Burhan Bakır adlı delikanlı düĢman komutanı Nikola‟yı oynayacaktır.

Bayram günü gelir, çatar. Temsili olarak düĢman ErciĢ‟i iĢgal etmiĢ, her yeri yakmıĢ, zafer sarhoĢluğu ile eğlenmektedir. Bu arada milis güçleri de ErciĢ‟e girmek için fırsat kollamaktadır. O fırsat nihayet gelir ve milis güçleri baĢarında komutanları olmak üzere „Allah Allah‟ nidalarıyla ErciĢ‟e girer, düĢman kuvvetleri ile çarpıĢmaya baĢlarlar. Milis kuvvetleri komutanının önünde düĢman kuvvetleri komutanı Nikola vardır. Senaryo gereği düĢman komutanı bir iki kılıç darbesiyle yere düĢecek ve teslim olacaktır. Fakat düĢman komutanını oynayan Burhan, bir türlü yere düĢüp teslim olmaz. Milis kuvvetleri komutanını oynayan Mehmet Koçak, bu olay karĢısında çok zor durumda kalır ve kılıç sallarken de sürekli olarak da Burhan‟a „Oğlum Burhan, kendini yere at, teslim ol! diye seslenmeye baĢlar. Ama Burhan bir taraftan Mehmet Koçak‟ın kılıç darbelerine mukabele eder, bir taraftan da „Abi niĢanlım bayrama beni seyretmeye gelmiĢ esir olamam, diye cevap verir. Mehmet Koçak terlemeye baĢlar.

64

Tören yerine gelenler olanlardan habersiz heyecanla iki komutanın mücadelesini izlemektedir. Bir iki denemeden sonra Burhan‟ın düĢmeyeceğine ve teslim olmayacağına kanaat getiren Mehmet Koçak, ansızın bütün gücüyle elindeki kılıcı Burhan‟ın baĢına indirir. Burhan bu kılıç darbesiyle yere yıkılır. Anlından kanlar akmaya baĢlar. Tören yerinde bulunanlar bütün güçleriyle Mehmet Koçak‟ı alkıĢlar. Fakat bu sırada Burhan yerde acılar içinde kıvranmaktadır. Burhan uzandığı yerden kalkamayınca iĢin farkına varılır ve Burhan en hızlı Ģekilde hastaneye götürülür. Alnına yedi dikiĢ atılır.

Tören bittikten sonra Mehmet Koçak, bayram yerinden ayrılarak telaĢla hastaneye koĢar ve Burhan‟a sorar:

-Burhan oğlum, bunu neden yaptın gördün mü olanları? Burhan baĢı sarılı uzandığı yerden doğrulur ve cevap verir.

-Albayım sana canım feda olsun. Fakat niĢanlım bayram alanında gözlerini bana dikmiĢ bakıyordu. Teslim olmayı gururuma yediremedim.

2.3.6. Vallahi DüĢüp

ErciĢ‟te Osman Emmi adında biri, mahallenin muhtarıdır. Kendisine kaymakamlıktan geldiği söylenilen önemli bir evrak ulaĢtırılır. Osman emmi namaz vakti yakın olduğundan evrakı katlar cebine koyar, abdestini alır ve camiye gider. Namazın tam ortasında aniden aklına evrak gelir. Ellerini çözer, ceplerini aramaya baĢlar fakat evrakı yine bulamaz. Sonra iki elini çaresiz ve üzgün bir biçimde iki yana açar ve yüksek sesle bağırır ve ağzından çıkan son cümlesi Ģu olur:

-Vallahi düĢüp!

2.3.7. Epeyce Var Komutanım

ErciĢ‟e bağlı Haydarbey köyünden bir delikanlı genç askere gider ve askerde topçu olur. Komutan yeni gelen ErciĢli genç askeri denetlemeye gelir. Komutan askere topu gösterir ve sorar:

65

Haydarbeyli asker bu soru karĢısında bir topa bir de komutana bakar ve baĢını iki yana sallayarak cevap verir:

-Ġnan ki epece var komutanım.

2.3.8. Bi Ġhtiyar Anam Bi De Bi Çüt Öküzüm

ErciĢ‟e bağlı Çelebibağı‟ndan bir genç askere gider. Askerlik yaptığı sırada bir gün viziteye çıkar. Muayene sırası kendisine gelince doktor askere sorar:

-Evladım senin neyin var?

Çelebibağlı asker soruyu yanlıĢ anlar ve bir an hüzünlenir. PeĢinden duygulu bir sesle:

-Komutanım bi ihtiyar anam bi de bi çüt öküzüm var, der.

2.3.9. Eyi Mi Oldu Sanki Allah‟ın Evini De Kirlettik

ErciĢ‟in mahallerinden birinde ikamet eden yaĢlı birisi uzun süre abdestini tutamadığından dolayı cemaatle namaz kılmayı bir ara terk eder. Bu durumundan haberdar olan arkadaĢları bu olaydan haberleri yokmuĢ gibi davranarak neden cemaatle namaz kılmadığını sorarlar. O da arkadaĢlarına hocanın uzun uzun sureler okuduğunu bundan dolayı da abdest tutmakta zorlandığını söyler. Ancak mahalle halkı bu yaĢlı adamı camiye götürmeye kararlıdır. YaĢlı adamı camiye getirmek için birçok yola baĢvurarak adamla bir hayli uğraĢırlar. YaĢlı adamı ikna etmek için cemaatle namaz kılmanın fazileti büyüktür, sevabı çoktur, biz de imam efendiyi görür biraz daha kısa sure okusun diye kendisine rica ederiz, sen de gelirsin cemaatle namazını kılarsın derler. Sonunda yaĢlı adamı ikna ederler. Cami imamına giderler ve durumu anlatırlar. YaĢlı adam camiye geldiğinde en uzun sure hangisi ise onu okumasını hocadan rica ederler.

Sonunda adam camiye gelir. Ġmam da mahalle halkını kırmayarak istenen en uzun sureyi okuyarak ve namazı kıldırır. Namazın sonunda cemaat de yavaĢ yavaĢ camiyi terk etmeye baĢlar. Camiden çıkan kiĢiler durumdan haberleri yokmuĢ gibi davranırlar ve yaĢlı adama niye beklediğini sorarlar. Bu soru karĢısında yaĢlı adam da kızgın bir Ģekilde ve parmakları ile imamı iĢaret ederek:

66

-O adam evine gitmeyecek! Ona bu olanların hesabını soracağım. Kendisine dedim de kısa sure oku. O ise inadına en uzun sureyi okudu. ġimdi eyi mi oldu sanki. Sonun da Allah‟ın evini de kirlettik diyerek kendi kendine bağıra çağıra evine gider.

2.3.10. Sen ErciĢli Ben Erzurumlu

Veli Emmi ErciĢ ve çevresinde iyi bir avcı olarak ün yapmıĢtır. ÇalıĢmak için gittiği her yerde avcılıkla uğraĢmıĢ ve avcılıkla ismini duyurmuĢtur. Bir süre Erzurum‟un bir ilçesinde çalıĢmıĢtır. Veli Emmi bu ilçede çalıĢtığı esnada ayının biri rahat durmayarak yöre halkının bahçelerine girerek meyvelerine ve hayvanlarına zarar verirmiĢ. Bu konuda ne tedbir alındıysa da fayda etmemiĢtir. Sonun da ilçe halkı toplanır ve ileri gelenlerini namını duydukları Veli Emmi‟nin yanına gönderirler. Sonunda Veli Emmi‟yi bularak ona dertlerini anlatırlar. Ġleri gelenler:

-Ġlçemize ne yazık ki bir ayı musallat olmuĢ yöredeki herkesin bahçelerine giriyor, meyvelerine ve hayvanlarına zarar veriyor. BaĢka çaremiz kalmadı. En son umudumuz sizsiniz. Veli Emmi bizi bu ayıdan kurtarmanı istiyoruz. Lütfen bu ayıdan bu halkı kurtar, derler.

Ġlçe halkının ileri gelenlerini can kulağı ile dinledikten sonra Veli Emmi düĢünür taĢınır. Sonunda onları kırmayarak silahına yanına alarak ayının bulunduğu yere doğru gider. Bir süre ayıyı aramaya baĢlar. Çok zaman sonra Veli Emmi ile ayı karĢı karĢıya gelirler. Veli Emmi ile ayı bir müddet sadece birbirilerine bakarlar. Ayıya uzun uzun baktıktan sonra Veli Emmi ayıya acır. Ancak ilçe halkına da söz verdiğinden sözünden geri dönemez. Kararını verip de ayıyı alnının tam ortasından silahı ile vuracağı zaman ayı dile gelir ve Ģöyle der:

-Ula Veli, senin bahçene ben girmedim, hayvanlarını da ben yemedim. Üstelik sen ErciĢli ben ise Erzurumluyum. O halde ne istiyorsun benden? Bırak da ben yoluma gideyim.

Bu konuĢma üzerine Veli Emmi ayıyı haklı bulur ve ayıyı öldürmeden geri döner. Köylüler ise Veli Emmi‟yi sabırsızlıkla ve heyecanla beklemektedir. Veli Emmi eli boĢ dönünce köylüler merakla sorarlar. Veli Emmi de ayı ile aralarında geçen konuĢmadan bahseder ve onlardan affını ister.

67

2.3.11. Bir Gün Sen Süpürürsün Bir Gün De Anam

ErciĢ‟te zamanında yaĢayan yaĢlı baba ile annenin tek oğlu vardır. Bu oğullarını evlendirmek için kız aramaya baĢlarlar. Bir müddet oğullarına kız baktıktan sonra oğullarının da beğendiği bir kızda karar kılarlar. Hemen kızı isterler. Düğün yapılırak gelin eve getirilir. Gelin pek de bekledikleri gibi biri çıkmamıĢ geldiği günden itibaren evin hiçbir iĢine el sürmez. Yemek yapmaz evi temezlemez. Evin tüm iĢlerini oğlanın yaĢlı annesi yapar. Gelinin bu tavrı bir süre böyle devam eder. Bu olup bitenleri yakından izleme fırsatı bulan oğlanın babası bu durumu içine sindiremez ve yaĢlı eĢinin evin tüm iĢlerini her gün yapması zoruna gider. Bu duruma bir çözüm bulmak ister. Sonunda bir plan yapmaya karar verir. Hanımını yanına çağırarak ona:

-Hanım, der. Yarın gelinin kalkacağı zaman ben elime süpürgeyi alıp evi süpürecem, sen de bu arada gelip bana engel olmaya süpürgeyi elimden almaya çalıĢacaksın. Gelin de bizim bu halimizi görür de belki utanır. Böylece akıl eder ve bundan sonra evin temizliğini yapar.

Kocasının anlattığı bu plan hanımın da aklına yatar. Sabah olur, gelinin kalkacağı saatte oğlanın babası süpürgeyi eline alır ve evinin temizliğini yapmaya süpürmeye baĢlar. Kocasının bu durumunu gören hanım da hiçbir Ģeyden haberi yokmuĢ gibi hemen koĢarak gelir ve kocasına:

-Herif! Herif! Der. Sen ne yapıyorsun? Bırak da ben süpüreyim. Der.

Bu arada geçen konuĢmaları duyan gelin hızlıca odasından çıkar ve olup bitenleri anlamaya çalıĢır. Daha fazla dayanamayarak gelin:

-Baba neden anamla tartıĢıyorsun? Bir gün sen süpürürsün bir gün de anam. Der.

Gelin konuĢmasını bitirdikten sonra yatmak üzere tekrar odasına geçer.

Belgede Erciş folkloru (sayfa 78-86)