• Sonuç bulunamadı

DOĞUM

Belgede Erciş folkloru (sayfa 163-166)

Ġnsan yaĢamının ilk evresi doğumdur. Ġnsanlar doğarlar, büyürler ve ölürler. Bu evreler bir sıra halinde tüm canlı yaĢamı için de geçerlidir. Düğünler toplumda herkesin birbiriyle kaynaĢmasını, aileler arasında akrabalık bağlarının kurulmasını ve en önemlisi de yeni bir yuva kurulmasını sağlayan kutsal toplantılardır. Düğün yapıldıktan sonra ailelerin, gelin ve damattan istekleri, bu kurulan yeni yuvayı Ģenlendirecek ve nesillerini devam ettirecek bir bebeğin dünyaya getirilmesidir.

4.1.1. Doğum Öncesi

ErciĢ‟te halk ağzında hamileliğe „uĢaklı‟ denir. Hamileliğin baĢladığı günden doğuma kadar olan bölüme de „yerikleme‟ denir. Bu hamilelik sürecinde hamile kadının canı sürekli değiĢik yemekler ve tatlar ister. KomĢuda piĢen balık ve o mevsimde bulunmayan meyve ve sebze isterler. Özellikle komĢu kadınlar da hamile kadınların isteklerini olabildiğince karĢılamak isterler. Bazı kesimlerde doğuma yakın bir süre varken kadının her isteğine olumlu cevap vermezler. Çünkü doğacak olan çocuğun huysuz, yaramaz, acı dilli ve açgözlü olmasından çekinirler.

Hamilelik süresince, yakınları tarafından çocuğun cinsiyetiyle ilgili çeĢitli tahminler yapılır. Kız veya erkek olacak Ģeklinde yaptıkları tahmine dayanak olarak, eğer hamile kadının karnı çok ĢiĢkinse doğacak çocuğun kız, karnı normal ĢiĢkinse çocuğun erkek olacağına görüĢünü kanıt olarak gösterirler. Yine aynı Ģekilde oğlan doğuracak kadının toplumda güzelleĢtiğine, kız doğuracak kadının da hamilelik süresince çirkinleĢtiklerine inanılır.

145

4.1.2. Doğum Sırası

Ġnsan hayatının baĢlangıcı olan doğum, hamile kadının doğun sancılarının gelmesiyle baĢlar. Hemen ebeye veya doğum konusunda tecrübeli kiĢilere haber verilir. Yakılan ateĢlerde sular ısıtılır, gebe kadına önceden hazırladığı bebek bohçası getirilir, erkekler dıĢarıya çıkarılır ve doğum baĢlatılır. Eskiden hamile kadınların doğumlarını yörede bulunan, yöreye nam salmıĢ kadınlar yapardı. Bazı durumlarda doğum yapan kadının yardımına baĢka köylerden kadınlar da koĢardı. ġimdiler de ise hemen hemen her mahalleye, köye, kazaya, sağlık ocakları ve doğumhaneler kurulmuĢ olup buradaki doğum iĢlemleri hemĢireler tarafından yapılmaktadır.

Hamile kadının hazırladığı bebek bohçasının içerisinde; külot, zıbın, fanila, önlükler, entari, baĢlıklar (kimme), cepken, patikler, çoraplar, havlular, kundak, kundak altı bezleri, kundağın üzerine giyilecek ipeksi yumuĢak elbise bulunmaktadır. Günümüzde bu bohçaya bebek sepeti denilmektedir.

4.1.3. Doğum Sonrası

Doğum gerçekleĢince doğum yapmıĢ olan kadının gözleri kapatılır. Çocuk dünyaya geldikten sonra annenin gözleri açılarak kendisine müjdeli haber verilir. Eğer doğan çocuk erkek ise mutluluk iki kat daha fazla olur. GeçmiĢ olsun, gözün aydın gibi iyi dileklerden sonra çocuk, tuzlu ve ılık suda yıkanır. Yıkama iĢlemi bittikten sonra çocuğun gözlerine milçik ile sürme çekilir. Özel bezlere sarılan çocuk sıkı bir Ģekilde giydirilir. Buna halk arasında „kundaklama‟ denilir.

Çocuk yetiĢkin birinin kucağına alınıp kulağına ezan okunarak ismi üç kere tekrarlanılır. BeĢiğine bırakılan çocuğun ağzı tatlı bir sıvı ile açılır. Çocuğun gözleri bir süre hafifçe bağlanarak, alnına is vurulur. Halk arasında çocuğun alnına yapılan bu iĢlem sayesinde çocuğun kötü gözlerden, nazardan ve olumsuzluklardan korunacağına inanılır.

Doğum olayının gerçekleĢmesinde sonra müjdeli haberi bekleyen tüm aileye haber tezden ulaĢtırılır. Bu müjdeli haberi alan aile bireyleri bu mutluluğu doyasıya yaĢarlar. Müjdeli haberi veren kiĢi de unutulmaz. Bu kiĢiye verilen müjde karĢılığı olarak bahĢiĢ veya çeĢitli hediyeler verilir. Yörede özellikle doğan çocuğun erkek olmasının mutluluğu daha da fazla olur. Bundan sonra komĢu ve akraba çevresinden

146

insanlar tebrik etmek için yanlarında hediyelerle doğum yapılan eve gelirler. Bazen bu hediyeler elbise, para ve altın olarak değiĢmektedir.

Ailede ilk çocuğun doğumu heyecanla karĢılanır. Anne ve babalar bu heyecanı yeteri kadar yaĢarlar. Baba ya da anne çocuğa isim bırakır. Bunun yanında aile büyüklerinin, ailede sözü geçen insanların da isim bıraktıkları görülür. Tabi bunu babanın rızasını almak Ģartıyla yapar. Ayrıca doğumu gerçekleĢtiren ebenin de çocuğa isim bıraktığı görülür. Ġsimler bırakılırken aile büyüklerinin saygı duyulan kiĢilerin, o bölgede tanınmıĢ kiĢilerin ya da din büyüklerinin, peygamberlerin isimleri konulur. Genel olarak da bırakılan isimlerin tamamında din olgusu önemli bir yer tutar.

Doğum yapan kadın ile çocuk 40 gün dıĢarı çıkarılmaz, gelen misafirlere de gösterilmez. Eve gelip de çocuğu ısrarla görmek isteyen akrabalar olursa ancak bu Ģekilde çocuk gösterilir. Çocuğu görmeye gelen kadınlardan ziynet eĢyası takmıĢ olanlar eğer çocuk sarılık geçirmiĢse çocuğu içinde altın olan suda yıkarlar. Doğum yapan kadın ve çocukla aileleri, özellikle de anneleri sürekli ilgilenirler. Taki doğumdan kırk gün geçene kadar onların yanında ayrılmazlar. Kırkı çıkan kadının baĢına kırk tas su dökülüp kadın yıkanır. Bu iĢleme „kırklama‟ veya „kırkı çıkma‟ denilir.

Nazarla ilgili inanıĢlar mevcuttur. Çocuğu kem gözlerden, kötülüklerden korumak için bazı önlemler alınmaktadır. Çocuğa muska yaptırılması, çocuğun elbisesine nazar boncuğunun takılması sıkça görülen durumlardır.

Doğum sırasında ya da doğumdan sonra büyük tehlike olarak görülen gerçekleĢmesi olası bir ihtimal „al karası‟ olayının gerçekleĢmesidir. Bu durumdan dolayı yörede loğusa (zaha) dönemine ayrı bir önem ve değer verilir. Lohusa kadın doğumdan sonra korkar, birtakım sesler iĢittiğini söyler. Bununla birlikte dev görünümlü kadınların kendisine musallat olduğunu, eĢyaları olduğundan farklı gördüğünü söylerler. Kadının bu olumsuz durumlarla baĢ baĢa kalmaması, korkup psikolojisinin bozulmamsı için kadını mümkün olduğu kadar tek baĢına bırakmamaya özen gösterilir. Kadının yastığının altına bir demir parçasının konulmasının kadını al karası durumdan koruduğuna inanılır.

147

Belgede Erciş folkloru (sayfa 163-166)