• Sonuç bulunamadı

Düğün

Belgede Erciş folkloru (sayfa 169-173)

4.2. EVLENME

4.2.5. Düğün

NiĢandan sonra artık sıra düğüne gelmiĢtir. NiĢandan sonra taraflar arasında düğün için belli aralıklarda tarih konusunda ortaya görüĢler atılır. Ancak her ne kadar da erkek tarafı da düğün tarihi konusunda görüĢlerini dile getirse de son sözü kız tarafına bırakılır. Kız tarafı da daha çok ihtiyaçlarının giderilmesini, ev temizliklerinin yapılmasını, baharı beklediklerini gibi nedenler ileri sürerler. Erkek tarafından düğün hazırlıkları için zaman isterler.

Bu süre zarfında dünürler birlikte eğlenmeye ve gezmeye çıkarlar. Birlikte bolca zaman geçirir, etkinliklerde bulunurlar. Erkek tarafından kız tarafı ErciĢ‟in önemli yerlerine götürülür. Kız tarafına bayramlarda ziyarette yanında baklava götürülür. Bunun yanında kıza baĢka hediyeler de götürülür. Bu hediye genelde elbise, altın veya bileziktir.

ErciĢ‟te bazı aileler tarafından yöreye özgü meyve, sebze hatta balık gibi ürünlerin de götürenler de vardır. Buna yörede „gelin hakkı‟ denir. Bazı kiĢiler bu masrafın kendi bütçelerini aĢtığını söyleyerek niĢan ile düğün arasındaki sürenin kısa olmasını karĢı taraftan ister. NiĢanlık süresi boyunca kızın bekâr arkadaĢları tarafından kız eve çağırılır. Birbiriyle sohbet edip hasret giderirler. Bu yapılan ev sohbetleri düğüne yakın bir zamana kadar devam eder. Evlenecek olan kızın akrabalarının kızın evine gelmesine yörede „zeyi‟ denir. Gelen akrabalar kızın evinin temizliğini yaptıkları gibi düğüne gelenlere de hizmet ederler. Kız tarafına her konuda yardımcı olurlar.

ErciĢ ve çevre köylerde düğünler genellikle sonbahar mevsiminde yapılır. Yöre halkı tarım ve hayvancılıkla geçimlerini sağladıkları için ekinlerinin tarladan alınmasını beklenir. Hayvancılıkla uğraĢan kiĢilerin de aylar öncesinden çıkmıĢ oldukları yaylalardan dönmeleri beklenir. ÇalıĢmak için büyük Ģehirlere gurbete çıkan erkeklerin dönüĢleri beklenir. Bu Ģekilde tüm engellerin ortadan kalkmıĢ bir Ģekilde yöre halkı düğünlerini yapmak isterler. Bu Ģekilde sonbahar aylarında birçok düğün

151

aynı tarihte yapılır. Hatta bir hafta içerisinde yaklaĢık olarak onlarca düğünün aynı anda yapıldığı görülür.

Bölgede yapılan düğünler genellikle cumartesi günü baĢlayıp pazar akĢamı biter. Ancak bazı zamanlarda düğünlerin farklı günlerde de yapıldığı görülür. Düğünde kız tarafı cuma günü erkek tarafının evine gelir. Önceden hazırlamıĢ oldukları çeyizleri gelinin odasına sererler. Gelinin odasına gelinin istekleri doğrultusunda eĢyaları ile düzenlerler. Buna „oda serme töreni‟ denir. Bu törende süs eĢyaları gelinin yapmıĢ olduğu ya da yaptırdığı çeyizler serilir. Gelinin odası süslenir.

Cumartesi öğleden sonra düğün alanında insanlar toplanmaya baĢlar. Yörede bundan çok önceleri sıkça oynanan oyunlardan „demeli çevirmeli‟ oyunu oynanır. Bu oyunda sesi güzel olan biri tarafından Ģarkıyı halayda bulunan diğer kiĢilerin de sırasıyla tekrar etmesi Ģeklinde oynanır. Bu Ģekilde birlikte söylenerek oynanan oyun, halayda oynayanları eğlendirdiği gibi seyirci konumunda olan kiĢileri de oldukça memnun etmektedir.

Ancak bu gelenek zamanla unutulmaya yüz tutmuĢtur. Bu geleneğin yerini önceleri davul zurna, daha sonra da sanatçıların oluĢturdukları saz ekipleri almıĢtır. Artık açık havada gerçekleĢtirilen düğünler büyük düğün salonlarında ve kapalı alanlarda yapılmaya baĢlanmıĢtır.

Damat evi akĢama doğru daha da hareketlenir. Burada yapılan eğlence ve hareketlilik düğün evine gelen konukların katkıları ile daha keyifli hale gelir. Yörede bilinen koçeri, uzun hava, serçe, bablekan gibi oyunlar düğünde bulunanlarca en güzel Ģekilde icra edilir. Oynanan oyunlardan eğlenceden sonra artık kız evine kına götürme zamanıdır. Hep birlikte kız evine gidilir. Gelinin eline önceden belirlenen kiĢiler tarafından kına yakılır. Gelinin eline kına sürülürken aynı zamanda söylenen acıklı türkülerle gelin ağlatılmaya çalıĢılır.

Gelin evindeki kına sürme iĢlemi bittikten sonra bu sefer damadın eline kına sürmek için sağdıcın evine gidilir. Damadın eline kına sürülür, eğlence tüm hızıyla burada devam eder. Buradaki eğlence de bitikten sonra konuklar ayrılınca geriye kalanlar eğlencelerine devam ederler. Gecenin geç saatlerine kadar eğlenen damat, sağdıç ve yakın arkadaĢları hızını alamayıp damadın evine giderek orada da eğlenmeye devam ederler. Eğlenceden sonra tekrar sağdıçın evine geri dönülür.

Düğünün sabahı kız ve erkek tarafında tatlı bir telaĢ vardır. Her iki tarafın da yapması gereken birtakım hazırlıklar vardır. Damat, sağdıç ve arkadaĢları hamama gider ve yıkanırlar. Hamamdan sonra berbere gidilerek sağdıç tarafından damat tıraĢ

152

edilir. Kız tarafı ise gelini kuaföre götürülerek hazırlıklarını yaparlar. Damat ve beraberindekiler kuaförden sonra tekrar sağdıçın evine dönerler. Düğün saatine kadar burada türküler söylerek govend (halay) çekerler. Düğün saatine yaklaĢtıkça evde heyecan ve mutluluk daha da artmaya baĢlar.

Cumartesi günü Toy Beyi ve eĢi gelini almak üzere yola düĢerler. Toy Bey‟i damadın tanıdığı veya yörede tanınmıĢ bir kiĢidir. Herkese elini uzatan, herkesçe de saygı duyulan bir kiĢidir. Düğünde genellikle bahĢiĢ dağıtan, araçların önünü kesen kiĢilere para veren kiĢidir. Ona yardımcı olan eĢine de ‟yenge‟ denir. Toy Beyi ve eĢi gelinin evine düğünden bir gün öncesinden giderler, gelinin tüm ihtiyaçlarını temin etmeye çalıĢırlar. Gelini sabahki düğüne hazır hale getirmek için uğraĢırlar.

Pazar sabahı gelini almak için hazırlıklar yapılır, arabalar süslenir. Yüzlerce araçtan oluĢan düğün konvoyu oluĢturulur. Gelini almak için yola çıkılır. Toy Beyi, yenge ve damat aynı arabada, sağdıç ve arkadaĢları baĢka arabada gelini almaya giderler. düğün konvoyu gelinin evine geldiklerinde kendilerini büyük bir kalabalık beklerdi. Eskiden gelinin sorumluluğunu bilmesi ve çalıĢkan olması için genellikle babası veya kardeĢi tarafından „gayret kuĢağı‟ takılırdı. Günümüzde ise daha çok gelinin bekâretinin temsili olarak görülen kırmızı kurdele takılır.

Sesi güzel olan biri tarafından söylenen acıklı türkü eĢliğinde gelin son kez öpülür ve uğurlanır. Burası düğünün belki de en acıklı yeridir. Gelinin ailesi, akrabası ve yakın komĢularından hüzünlendikleri gibi çoğu da ağlar. Gelin evden çıkarılmadan önce Toy Beyi gelinin babasından gelini götürmek için müsaade ister. Tam da bu sırada gelin tarafından birisi genelde kardeĢleri olur, çeyiz sandığının üzerine oturur. Bazen de gelin odasının kapısını açmamak için direnir. Burada amaç Toy Beyi‟nden bahĢiĢ koparmaktır. BahĢiĢ alındıktan sonra gelin Toy Beyi‟nin kollarına girerek evden çıkarılır.

DıĢarıda bekleyen düğün konvoyu ile birlikte Ģehir merkezinde veya köyde ise köylerde birkaç tur atılır. Düğünden haberi olan kiĢiler bunlar çoğunlukla çocuklardır, gelin arabasının önünü keser ve bahĢiĢ isterler. BahĢiĢlerini alan kiĢiler gelin arabasına yol verir, böylece düğün konvoyu kaldıkları yerden turlarına devam ederler. ErciĢ‟te arabalarının olmadığı zamanlarda yapılan düğünlerde damat gelinin evine gitmezmiĢ. Evinin damına sağdıç ve beraberindeki birkaç kiĢi ile birlikte çıkarak burada gelinin gelmesini beklermiĢ. Elinde gelinin baĢına atacağı bir tas içerisinde Ģeker, leblebi, bozuk para, üzüm da hazırmıĢ. Bazen de dilimlenmiĢ elma parçaları da gelinin baĢına atılırmıĢ. Bütün bu atılanlar bekâretin simgesi olarak kabul

153

edilirmiĢ. Gelin arabadan indirilip tam eve çıkarılacağı zaman damat bütün gücüyle tasla birlikte gelinin baĢına doğru atar. Yere düĢen bozuk paralar, leblebiler, Ģekerler çocuklar tarafından kapıĢılırdı.

Damat evine yaklaĢan düğün konvoyu sürekli korna çalarak kendilerinin geldiğini haber verir. Düğün konvoyundakiler bir süre sonra damadın evinin önüne gelirler. Burada gelen insanları çok yoğun kalabalıklar beklemektedir. Hatta bu kalabalıkların gelin evindeki kalabalıklardan kat kat fazla olduğu söylenir. Gelin arabasından gelin ve damat Toy Beyi ve yenge tarafından çıkarılarak odasına götürülür. Bu sırada yoğun bir alkıĢ ve hareketlilik oluĢur.

Belli bir süre odada dinlenme fırsatı bulan gelin ve damat düğünün yapıldığı alana tekrar alkıĢ eĢliğinde gelirler. Bir müddet kendilerine ayrılan yerde oturup düğünü izlerler. Varsa tebrikleri kabul ederler. Halaydakilerin isteği ve ricası ile gelin ve damat oynamak için yerlerinden kalkarak halaydakilere eĢlik ederler. Bu oyunlar genellikle ağır ritimde oynanan üçayak benzeri oyunlardır. Gelin ve damadın oyunlara eĢlik etmeleri bazen istekli bir durum iken, bazen de isteksiz bir durumdur.

Halay devam ederken gelin, damat ve sağdıç düğün yerinden uzaklaĢarak bir süreliğine gezmeye çıkarlar. Gezmeden sonra tekrara damat evine geri dönerler. Düğün birkaç saat daha devam eder. Taki gecenin geç saatlerine kadar. Düğün bittikten sonra düğüne gelenler düğünden ayrılmaya baĢlarlar. Ancak damadın ve gelinin yakınları bir süre daha kendi aralarında eğlenirler.

Düğünde yeni gelen gelinin uğur getirmesi için bazı uygulamalar yapılır. Gelin eve girdiğinde kendi evinden getirilen bir bardak gelinin ayağının altına bırakılır. Gelinin bardağı kırarak ve geçmesi sağlanır. Buradaki amaç kendi evinde yapmıĢ olduğu hataları bir daha tekrarlamamasıdır. Bir baĢka uygulama ise bu sefer damadın evinden doldurulan bir bardak suya gelinin parmağı batırılıp kapının eĢiğine sürülürdü. Bazen de sudan da geline içirilirdi. Yine gelinin eve gireceği zaman evin duvarına bir çivi vurulur ve bu çivi nasıl sağlam bir Ģekilde buraya bağlıysa gelinin de aynı Ģekilde evine bağlı olması istenir.

Düğünde yemek yenmeden önce bir sini ortaya konulur. Gelen misafirler yanlarında getirdikleri hediyeleri veya takıları bu siniye atarlar. Adetten olduğu için siniye ilk takı atan kiĢi Toy Beyi olur. En yüksek parayı Toy Beyi atmıĢ olarak görünse de attığı paralar genelde kendisinin olmayabilir. Çünkü düğün masraflarının altından kalkamayacağını düĢünen damadın babası tarafından kendisine para verilmiĢtir. Damadın ve gelinin anne ve babası da takılarını taktıktan sonra, düğüne

154

gelen misafirler sırayla takılarını takarlar. Takı töreni bittikten sonra düğün tarafından gelen misafirlere yemek verilir. Yemeği yedikten sonra iĢleri olanlar düğünden ayrılırlar. Ancak düğün gece geç saatlerine kadar devam etmektedir.

Belgede Erciş folkloru (sayfa 169-173)