• Sonuç bulunamadı

BÖLÜM 3: TÜRKİYE’DE TERÖRE KARŞI DEVLET POLİTİKALARINA

3.1. Türkiye’de, Terör ile Mücadeledeki Tedbirlerin Ulusal ve Uluslararası

3.1.1. Hukuki Alanda Alınan Tedbirlerin Analizi

3.1.1.1. Eve Dönüş ve Topluma Kazandırma Kanunları

Türkiye, terörle mücadele çerçevesinde yürüttüğü hukuki tedbirler bağlamında, 11 Haziran 1985 tarihinden beri, “eve dönüş” ve “topluma kazandırma” gibi adlarla tam sekiz yasa çıkarmıştır. ”Pişman oldum” diyen 8 bin 769 kişinin çoğu KONGRA-GEL/PKK terör örgütü mensubu olup, 1360 terörist de yasadan yararlanabilmek için teslim olmuştur. Adalet Bakanlığı’nın verdiği bilgiye göre, ilk pişmanlık yasasının akabinde, 5 Mart 1988, 26 Kasım 1992, 28 Şubat 1995, 29 Ağustos 1999, 24 Şubat 2000 tarihlerinde tam yedi adet pişmanlık kanunu çıkarılmıştır. Bahse konu süreçte anılan kanunlardan faydalanmak için toplam 4 bin 429 kişi müracaat etmiştir. Pişmanlık kanunlarından yararlanan terör örgütü mensuplarından 509 kişiye kanunlarda yer alan koruma tedbirleri uygulanmıştır. ‘Eve dönüş’ ismi altında uygulamaya konulan yasa ile istenilen sonuç elde edilemeyince, bu kez 6 Ağustos 2003 tarihinde “topluma kazandırma” adı altında yeni bir pişmanlık yasası çıkarılmıştır. Söz konusu yasa ile dağdaki teröristler indirilmek istenmiş ancak, dağdaki teröristlerden çok cezaevinden bulunanlar başvurmuştur. İçişleri Bakanlığı’nın verdiği bilgilere göre, Topluma Kazındırma Kanunu’ndan yararlanmak için 2003 tarihinden itibaren 4340 örgüt mensubu yararlanma talebinde bulunmuştur. Başvuranların büyük çoğunluğunu cezaevinde bulunan örgüt mensupları oluşturmaktadır. Cezaevlerinden 2 bin 980 örgüt mensubu vermiş oldukları dilekçe ile kanundan yararlanma talebinde bulunurken, 1360 örgüt mensubu ise kendiliğinden gelerek veya teslim olarak yasadan faydalanma başvurusu yapmıştır. Topluma Kazandırma Kanunu’ndan yararlanmak için başvuranların örgütsel dağılımına bakıldığında KONGRA-GEL/PKK terör örgütü mensuplarının birinci sırada yer aldığı ortaya çıkmıştır. İçişleri Bakanlığı verilerine

göre; kanundan yararlanmak için cezaevlerinden başvuranların 1529’u bölücü örgüt mensuplarından oluşmaktadır. Cezaevinden başvuranların 1095’i sözde dini motifli örgütlerden oluşurken, aşırı sol örgüt mensuplarından ise 356 kişi başvuruda bulunmuştur (Karadaş, 2006: 12).

3.1.1.2. 3713 Sayılı Terörle Mücadele Kanunu

Türkiye’de terör olaylarının en yüksek seviyeye ulaştığı dönem olan 1990'lı yıllarda terör sorunun ortadan kaldırılabilmesi amacıyla 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu (TMK) 12 Nisan 1991 tarihinde kabul edilmiştir. Bahse konu terörle mücadele kanunu, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu’nun, 140, 141, 142 ve 163.maddeleri kaldırılarak yürürlüğe girmiştir. 3713 sayılı terörle mücadele kanunu günümüze kadar on üç kez değişikliğe uğramış olup, söz konusu kanun çerçevesinde ülkemizde her yıl ortalama 2 bin kişi yargılanmaktadır. Söz konusu yasasa, 19 Temmuz 2003 tarihinde 4928 sayılı yasa ile yapılan değişiklikle (6.Uyum Paketi) ifade özgürlüğünü sınırlandıran sekizinci madde yürürlükten kalkmıştır. Terörle Mücadele Kanunu’nda 2005 yılında yapılan değişiklik tasarısı ile 3713 sayılı kanunun birinci maddesinde yer alan terör tanımına; “Bir yabancı devleti yahut uluslararası bir kuruluşu herhangi bir işlemi yapmaya yahut yapmamaya zorlamak, ülkenin veya uluslararası kuruluşun temel anayasal, siyasi, hukuki, ekonomik ve sosyal yapısını bozmaya yönelik her türlü suç teşkil eden eylemler” dahil edilmiştir. Böylelikle suça, uluslararası bir boyut eklenmek suretiyle yabancı bir ülke veya uluslararası kuruluş aleyhine işlenmesi de anılan kapsama girmiştir. Tasarının 1.maddesinin 3.bendinde terör örgütü meydana gelebilmesi için iki kişi yeterli sayılmıştır. 5237 sayılı yeni Türk Ceza Kanunu (TCK)’nun 220.maddesi ise, örgütlü suçun gerçekleşebilmesi için en az üç kişinin varlığını şart koşmuştur. Tasarının bu maddesi ile TCK’nın 220.maddesindeki kural, terör suçları bakımından daraltılmıştır. Tasarının 2.maddesinde “terör suçlusu” kavramı da genişletilmiş, örgüt adına hareket etme zorunluluğu kaldırılmış, bir örgüt adına hareket etmese dahi 1.maddede belirtilen terör suçunu işlemek kastıyla hareket etmek de terör suçlusu olmanın maddi şartları arasında sayılmıştır (Kar, 2005: 9).

3.1.1.3. 5233 Sayılı Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun

5233 sayılı “Terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkında kanun” 27 Temmuz 2004’te yürürlüğe girmiştir. Kanunla doğu ve güneydoğu Anadolu’daki terör mağdurlarına, zararlarını yargı yoluna gitmeden tahsil edebilme yolu açılmıştır. Yasa, 1987-2002 yılları arasında Olağanüstü Hal Bölge Valiliği (OHAL) kapsamındaki illerde yaşanan terör olaylarıyla sınırlı bulunmaktadır. Bu kapsamda olmayan terör mağdurları yasadan yararlanamamaktadır. Terörden zarar görmesine rağmen, örgüte yardım ettiği için hapse mahkum edilenler, terör suçundan hüküm giydikleri için kapsam dışında tutulmaktadır. Terör mağdurları ile mirasçıları, zararları daha önce AİHM kararı ya da herhangi bir biçimde karşılanmamışsa, yasa yürürlüğe girdikten sonra bir yıl içinde valiliklere başvurabilmektedir. İllerde kurulan zarar tespit komisyonları, mağdurlar için; “yaralananlara 1 milyar 19 milyon liradan, 18 milyar 355 milyon liraya kadar tazminat ödenmesi, ölenlerin mirasçılarına da 14 milyar lira verilmesi” şeklinde karar almıştır. Rakamlar günün koşullarına göre değişebilmekte olup, nakdi olarak karşılanmayacak zararlar “ayni ifa” yoluyla karşılanmaktadır. Devlet, köyü boşaltılan sayıları yaklaşık 353 bin olarak tahmin edilen vatandaşlara yeni köyler oluşturabilmekte, hayvanı ölene hayvan vermekte, evi yıkılana ev yaptırmaktadır. Kişi veya olaya göre değişen tazminatların 14 bin YTL kadar olan tutarını il valilikleri öderken, anılan meblağdan fazla olabilecek tutarlar için İçişleri Bakanlığı’nın kararı gerekmektedir (2005: 9).

5233 sayılı kanun, 3713 sayılı Terörle Mücadele Kanunu’nun 1., 3. ve 4. maddeleri kapsamına giren eylemler veya terörle mücadele kapsamında yürütülen faaliyetler nedeniyle zarar gören gerçek kişiler ile özel hukuk tüzel kişilerinin maddi zararlarının sulhen karşılanması hakkındaki esas ve usullere ilişkin hükümleri kapsamaktadır.2 Daha sonra 5233 sayılı kanunun 17.maddesi değiştirilmiş olup, bir vatandaşın terör ve terörle mücadeleden doğan zararlarının karşılanması için zarar tespit komisyonuna yapacağı başvuruda;”Başvuru sahibi, başvuru dilekçesi ile birlikte olayın meydana geliş tarzını açıklayan ve zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her türlü bilgi ve belgeyi komisyona sunar” denilmiştir. Bahse konu madde değiştirilmeden önce, ilk müdahale

25233 sayılı kanun 17 Temmuz 2004 tarihinde kabul edilerek 27 Temmuz 2004 tarih ve 25535 sayılı Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmiştir.

raporu, sağlık raporu, olay tutanağı, vukuatlı nüfus kayıt örneği, ölü muayene ve otopsi tutanağı, veraset ilamı gibi belgeler yaralanma, sakatlanma, ölüm veya malların zarar görmesi hallerinde istenilmiştir. Bu arada zarar tespit komisyonlarına;”Komisyon, gerekli gördüğü takdirde zararın tespit ve ölçümünde dikkate alınabilecek her türlü bilgi ve belgeyi adli, idari ve askeri mercilerden ister" denilmek suretiyle daha geniş yetki tanınmıştır. Bakanlar Kurulu, 25 Temmuz 2005 tarihinde yaptığı toplantıda “terör ve terörle mücadeleden doğan zararların karşılanması hakkında kanunda değişiklik yapılmasına dair kanun tasarısı”nı imzalamıştır. Bu bağlamda, ödenmesi bakan onayı şartına bağlanabilecek zarar miktarı 20 bin YTL’den, 50 bin YTL’ye çıkarılmış olup, 5233 sayılı kanunun geçici birinci ve ikinci maddeleri kapsamında başvuru hakkı bulunanlara tanınan süre 1 yıldan 2 yıla çıkarılmıştır. 5233 sayılı yasaya göre, 27 Temmuz 2005'te hak sahiplerinin başvuru süresi dolduğu için anılan süre 27 Temmuz 2006'ya uzamıştır. 5233 sayılı kanundan yararlanmak üzere, Diyarbakır'dan 33.000, Şırnak'tan 22.500, Bingöl'den 14.000, Siirt'ten 11.500, Van'dan 11.000 ve Batman'dan da 8.000 olmak uzere toplam 100.000 kişi başvuru yapmıştır (2005: 9).

5233 sayılı “Terör ve Terörle Mücadeleden Doğan Zararların Karşılanması Hakkındaki Kanun” Türkiye’nin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM)’ne yapılan önemli sayıdaki başvuruları nedeniyle zedelenen imajını düzeltmeye başlamıştır. 1987-2002 yılları arasında OHAL kapsamındaki illerde yaşanan terör olaylarıyla sınırlandırılan yasa kapsamında 31 Temmuz 2005 itibarıyla toplam 104 bin 734 başvuru yapılmıştır. Yasanın yürürlüğe girmesinin üzerinden bir yıl geçmesine rağmen karara bağlanan dosya sayısı istenilen seviyeye ulaşmayınca, Dışişleri Bakanlığı, AİHM’den gelebilecek ağır tazminat kararlarına karsı “komisyonlar karar vermede hızlı davranmalı” şeklinde içişleri Bakanlığı’nı uyarmıştır. Bunun üzerine İçişleri Bakanlığı valiliklere genelge göndererek, komisyonların daha hızlı çalışmasını istemiştir. Davaları AİHM’de olan Diyarbakır’a bağlı Gömeç ve Şaklat köyünden 275 kişiye yaklaşık 6 milyon YTL ödeme yapılınca hak sahipleri dosyalarını AİHM’den geri çekmiştir (2005: 11).