• Sonuç bulunamadı

4. BÖLÜM: DOĞUŞ DERGİSİNİN GENEL BİR DEĞERLENDİRMESİ

4.3. Kars, Kars’taki Eserler, Tarih ve Kişilerle İlgili Yazılar

4.3.2. Eserler ile İlgili Yazılar

Doğuş Dergisi’nde çoğunlukla, Kars’ta bulunan Ani harabeleri hakkında bilgiler verildiği görülmektedir. Ani’de hâkimiyet kuran Hristiyan ve İslam devletlerinden bahsedilen yazılarda, M. Fahrettin Çelik, Ani’nin asıl adının “Anı” olduğunu belirtmiş, daha sonraları Ani şeklinde söylenmeye başlandığını ifade etmiştir. Ani harabelerinden başka, Saltuk yazıtları, yazıt hakkında yazılan eserler ve 1010 yıldır ayakta olduğu belirtilen Künbet Cami’nin, tanıtılan eserler arasında olduğu görülmüştür. Yörede bulunan eserlerin geçmişlerine ait bilgilerin dergide yayınlanmasının, tarihi mirasın tanıtılması ve sahip çıkılması açısından önemli olduğu anlaşılmaktadır.

“Ani Yıkıntıları Hakkında İncelemeler” başlıklı yazı dizisinin birinci yazısında, Ani yıkıntılarının Kars ili sınırları içinde bulunduğu belirtilmiş, konumu detaylı şekilde anlatılmış; yıkıntıların tarihi, bu süreçte geçirdiği değişimlerden bahsedilmiştir. Ani’nin “Orta Ani”, “Yeni Şehir” ve “Yukarı Şehir” olmak üzere üç şehre ayrıldığı bilgisi verilmiş; 12. yüzyılda müze binasının düzeltildiğini ve buraya hâkim Müslüman milletler tarafından üzerine “Bismillah” yazıldığı ve buranın mescide dönüştürüldüğü söylenmiştir (İmzasız, 1936: 4-6). Ani yıkıntılarıyla ilgili ikinci yazıda, kalıntıyı oluşturan 3 şehir hakkında bilgiler verilmiş, “Saray Kilisesi” alt başlığı altında buranın yapımı, tarihi, kullanımı ile ilgi bilgiler verilmiştir. Yapının 6. ya da 7. Yüzyıla ait olduğu belirtilmekte, yapı üzerinde eski Hristiyan Ermenilerin yazısıyla yazılmış bir kitabe olduğu ifade edilmekte; pençelerinin etrafında keşiş kafalarının kazıldığı ve tavşan şekillerinin üzerinde Sultan Süleyman mührünün olduğu bilgisi verilmektedir. Ayrıca Hz. İbrahim’in Allah’a kurban keseceği merasimin resminin de bulunduğu belirtilmiştir (İmzasız, 1936: 4-6).

Ani yıkıntıları ile ilgili üçüncü yazıda, yukarı şehrin güney tarafında bulunan “Küçük Kale Kilisesi” , “Kale Manastırı” ve “Simpat Divar Hisarı” hakkında bilgiler verilmiştir (İmzasız, 1936: 32-33). Yıkıntılarla ilgili dördüncü yazıda daha önce belirttiğimiz kısımlar ile ilgili ayrıntılara girilmiş; eserler üzerindeki yazılar, resimler anlatılmıştır (İmzasız, 1936: 15-16).

“Karsta Saltık Yazıtları” başlıklı yazısında M. Fahrettin Çelik, yazılı Türk tarihinin, gerçeklik yönünden yeniden taranıp yazılması ihtiyacını dile getirmiş, yazıtlar ile bilgi vermeden önce Saltıkların kökeninden, kuruldukları yaşadıkları yerlerden, dinî inanışlarından bahsetmiştir. Daha sonra yazıtların bulunduğu yerin çevresi ile ilgili bilgiler vermiş, yazıtlara kimlerin eserlerinde yer verdiğini anlatmıştır. Evliya Çelebinin yazıtı tarif eden sözlerinin verildiği yazıda, yazıtların tam suretinin Pertev Paşa ve Beşir Ağa kütüphanelerinde bulunan, yazma nüshalarda nasıl olduğu aktarılmıştır (Çelik, 1939: 3-6).

Derginin bir sonraki sayısında, aynı başlık altında “Saltık Yazıtları” hakkında bilgiler verilmeye devam edilmiş, yazıtlara ait ikinci ve üçüncü suretlerini “Rahmi zade İbrahim” adlı değerli bir yazıcının tanıttığı ifade edilmektedir. Adı belirtilen yazıcıdan bahsedildikten sonra, yazıtta; Saltık Hanlarının en ünlüsü olduğunun söylendiği Melik İzzeddin’in devrin en büyük unvanlarını almasının ve devletin o dönemdeki öneminin anlatıldığı bilgisi verilmiştir (İmzasız, 1939: 3-5).

“Kars İlindeki Eski Şehir Örenlerinden Anı” başlıklı yazı dizisinin derginin 49. Sayısında bulunan bölümünde M. Fahrettin Çelik, Ani’nin Kars’tan 40 kilometre güneydoğusunda bulunduğun belirtmiş, bulunduğu yer hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir. Yazının devamında Anı adı üzerinde durulmuş, yeni alfabeye geçilince Ani olarak söylenmeye başlayan yerin doğru söylenişinin Anı olduğu ifade edilmiştir. Çelik daha sonra, Ani’yi konu alan eserleri yazılar hakkında bilgiler verilmiştir (Çelik, 1940: 2-5). Derginin sonraki sayısında Anı’da hâkimiyet kuran Hristiyan, İslâm devletleri ile diğer devletler ile ilgili bilgiler verileceği belirtilmiştir. Yazıda bunlardan, “Kamsarakanlar”, “Bağratlar” ve “Şeddetler”den bahsedildiği görülmektedir (Çelik, 1940: 2-6).

Derginin 52. sayısında Anı ile ilgili yazıya devam edilmiş, Çelik’in Anı’ya hâkim olanlar hakkındaki açıklamalarının sürdüğü görülmüştür. Alp Arslan’ın 1064 yılında Anı’yı alması üzerinde ayrıntılı şekilde durulmuş, tarihi eserlerde bu konuyla ilgili yazılardan bölümler sunulmuştur. Alparslan’ın “Meşâhiri İslâm” adlı eserin 2. cildinde belirtilen konuşması şu şekildedir:

“Askerler! Sizin gibi bahadır bir askerin hakanı bulunduğumdan ötürü övünüyorum. Tahta geçişimin başlangıcında ülke ufuklarını dolduran karışıklık bulutlarını koçaklık kılıcınızın şimşeği ile savarak yurdu kayırdınız. Bugünkü günde, İslâmlık âlemi karşımızda yağıya keskin cihad kılıcınızı göstermenizi bekliyor. O halde ben gereği gibi yurdu koruma ve hem de Tanrı sözü sancağını yükseltmek gibi iki işi yapmış olacaksınız. Yağınız çokluksa da ilk arslan tekin hücumunuza bil dayanamayacağını bilirim. Çünkü onlar, yurtlarını değil, canlarını kurtarmaktan başka bir nesneyi düşünmeyen birtakım korkak adamlardır. Siz ise, hayatın eğreti olup, asıl şerefin cihad uğrunda can vermek şerefinden ibaret olduğunu bilen arslanlarısınız. İşte, hakanınız, bundan sonraki adımını kavga meydanına atıyor. Şu kılıncı tutmakta olan elimde tutar kalmayıncaya dek uğraşacağım. Dinini, yurdunu, hakanını seven arkamdan gelsin.”(Çelik, 1940: 2-9)

Derginin 54. sayısında yazının devamı yayınlanmış, bu bölümde Çelik, Anı’ya hâkim olan Şeddatlar’ın yapısı, yönetimi, hükümdarları ve yıkılışı hakkında ayrıntılı bilgiler vermiştir (Çelik, 1940: 21-28). Anı ilgili yazı dizisinin son bölümünün derginin 57. sayısında yayınlandığı görülmektedir. Bu bölümde bölgeye hâkim devletler hakkındaki bahislere devam edilmiş, Anı’ya ait birçok inanlar olduğu belirtilmiştir (Çelik, 1940: 13-21).

“1010 Yıllık Künbet Cami” başlıklı yazıda, mâbetin Kars’ın Kaleiçi Mahallesinde bulunduğu, Anı Bağrat hanlarından Abas çağında Kars’ta yaptırılan dört kiliseden ayakta kalan yapı olduğu ifade edilmiştir. Kümbet’in fiziksel dururumu ve özellikleri hakkında kısa bilgiler verilmiştir (İmzasız, 1940: 34).