• Sonuç bulunamadı

Enerji güvenliği konusunda çeşitli sorunlar bulunmaktadır (Linde, 2004). Bunlardan ilki, ani aksamalardır. Bu, siyasi bir karar sonucu piyasaya petrol arzı sürülmemesinden, uluslararası askeri bir çatışmadan veya teknik ve profesyonel olarak operasyonel problemlerden kaynaklanmaktadır. İkincisi ise, yavaşça ortaya çıkan arz boşluğudur. Bu tür aksamalar, üretimden veya kapasitedeki problemlerden kaynaklanmaktadır. Ayrıca, üretici ülkenin siyasi tercihlerinden kaynaklı problemler yaşanabilmektedir.

3.2.1. Ani Aksamalar

Gaz ve petrolde, ani arz aksaklıkları görmek mümkündür. Bu aksamanın ölçeği ve yol açacağı zorluklar, depolama kapasitesi gibi ülkelerin sahip oldukları belli alt yapı faaliyetlerine, alternatif üretimine ve taşıma kapasitesine bağlı olarak değişmektedir. Fiyat mekanizması koordinasyonun etkisi ile fiyatlar temel olarak iki taraflı sözleşmelerle belirlenmekle beraber, taraflardan herhangi birinin meydana getireceği sorunların çözülmesi her zaman muallâkta kalmaktadır. Bu minvalde uluslararası enerji politikalarında ülkeler arasında yapılan iki taraflı anlaşmalara farklı ülkelerin ve kurumların müdahil olmaları beklenmektedir. Bu durum, müdahil ülkelerin hepsinin farklı çıkarlara sahip bulunduğu anlamına da gelmektedir.

Bir başka husus, Uluslararası Enerji Ajansı ve Avrupa Birliği, acil durum programlarında bazı zorluklar çekmektedir. Bu çerçevede olası enerji anlaşmazlıklarının sonucunda oluşan çıkmazların giderilmesinde genelde sorun olmaktadır. Bundan dolayı ülkeler ve bölgeler kolektif sistemlere güvenemeyecekleri için göreceli olarak büyük stratejik stoklar bulundurmak zorunda kalmaktadırlar (Jaffe and Soligo, 2002:410). Bu durumun, anî enerji aksamasının ana tedarikçisi kurumu olan OPEC’e yansıması çok daha büyük olacaktır. Eğer ana OPEC tedarikçisi bir aksamaya maruz kalırsa, OPEC’in, üretimi kontrol etme kabiliyetinin etkisini azaltacağı kesindir. Sonuç olarak, Rusya, Cezayir, Norveç, Hollanda ve

Birleşik Krallık örneğinde olduğu gibi aksamalar, petrol üretimini güvenlik altına almak için askeri müdahaleleri ve askeri güç kullanımını jeopolitik bağlamda gerekli kılmaktadır (IEA, 2002).

Buna karşı piyasalar ve kurumlar bakımından petrol arzındaki ani bir aksama, piyasa reaksiyonu aracılığı ile fiyatları harekete geçirirken, UEA ve Avrupa Birliği acil durum programlarının OPEC ile ortaklaşa olarak ani arz aksamalarından kaynaklanan fiyatın etkisini azaltmada etkili olmaya çalışmaktadır. Kolektif kararlar, tıkanan üretimi açmak için askeri yöntemleri kullanabilme salahiyetini haizdir ve metot oldukça etkili görülmektedir. Gaz arzında bir aksama olması durumunda ise pazardan kaynaklanan reaksiyonlar mevcut boru hatları ve tesislerden dolayı oldukça sınırlı görülmektedir (IEA, 1995). Bununla birlikte UEA ve Avrupa Birliği, gaz alt yapısı radikal akış uyarlamalarına uygun olmadığı için, işbirliği ve güvenlik programları ile arz problemlerini çözmekte zorluk yaşamaktadırlar.

3.2.2. Yavaşça Ortaya Çıkan Arz Aksamaları

Bölgeler ve ülkeler açısından ortaya çıkan yavaş arz aksamaları, enerji aktarımından kaynaklanan sorunlar ve üretime gereken yatırım desteğinin sunulmaması olarak karşımıza çıkmaktadır. Suudi Arabistan’ın son yıllarda petrolden kazandığı gelirin büyük bir kısmını enerji üretiminin artırımı için yatırımdan ziyade işsizlik gibi kendi ekonomik sorunlarının çözümü için kullanması buna örnek teşkil etmekte, artan enerji talebine artan enerji arzı ile cevap vermekte zorlanmaktadır. Bu şekilde ortaya çıkacak bir boşluk, ya alternatif bir yolla kapatılacak ya da fiyatların artmasına neden olacaktır. Yavaş enerji aksamaları, bunun yanı sıra genel ekonomik ve siyasi güvensizlikten veya üretim yapılan ülkelerdeki ideolojik veya dini grupların tercihlerinden de kaynaklanabilmektedir.

Nijerya gibi ülkelerde ekonomik durumdan kaynaklanan çatışmalar, petrolün kötüye kullanılmasına karşı askeri müdahalelere neden olmuş ve bu, siyasi ve sosyal rekabetin ana nedeni olarak görülmüştür. Eğer Suudi Arabistan, radikal rejim değişikliğinden sonra dünya petrol piyasalarından çekilirse, OPEC’in, meydana gelecek bu enerji açığını dünyanın başka bir yerinden sağlayarak kapatma kapasitesi bulunmamaktadır. Üretim ve taşıma kapasitesindeki azalma tüketiciler ve üreticiler arasında bir rekabete neden olabilmektedir. Ülkeler bunu ikili antlaşmalarla aşmaya çalışmaktadırlar. Bu durum, tüketici devletlerin ve petrol şirketlerinin üretici ülkelere daha fazlası müdahil olmasına kapı aralamakta, petrol tüketicisi ülkelerin problemlerini daha da güçleştirmektedir. Dünya enerji piyasalarında en güçlü sözü söyleyen OPEC, UEA ve ABD için petrol piyasa yönetim programlarını, stratejilerini ve stoklar ile bilgi sistemlerini ayarlamak gitgide zor hale gelmektedir. Dolayısıyla, devletlerarasındaki katı sözleşme kurallarına bağlı ticari yapının sonucu olarak ticari akışın esnek bir şekilde işlemesi giderek zorlaşmaktadır. Buna ilave olarak, uluslararası çatışma ortamının oluşmasında üretici ve tüketici ülkeler ve bölgeler, ilgili petrol şirketleri ve petrol ve gaz üreticilerinin arasındaki ilişkiler etkili olmaktadırlar.

Uluslararası arenada sürdürülebilir ve güvenli enerji arayışı, Alaska ve Antarktika’da olduğu gibi, tek taraflı olarak alternatif arama ve üretim bölgeleri açma veya nükleer enerji gibi diğer enerji kaynaklarını geliştirme ile gerçekleştirilmiştir. Doğalgaz bulunduran bölgeler ve ülkeler için, ideolojik ve dini farklılıkların bir sonucu olarak, gaz üretimi ve taşınması için gerekli olan yatırımlar yapılamamakta; bu durum özellikle Kuzey Afrika, İran Körfezi ve Hazar Denizi bölgelerini etkilemektedir.

Üretici ve transit ülkelerle tüketiciler arasındaki yetersiz düzenlemelerden kaynaklanan kaygılar ve güven eksikliği zaman zaman ortaya çıkmakta ve etkin enerji akışına engel olmaktadır (CIEP, 2003). Öte yandan kapasite sınırlaması şu an için tüketici ülkeler için bir problem olarak görülmemektedir. Zira bu yeni tüketicilerin doğalgaza yönelmeyeceğini ve diğer enerji seçeneklerinin peşine düşüleceği anlamına gelmektedir. Fakat şurası bir gerçektir ki, herhangi bir yer değişikliği olmaksızın, ilk kaynaklar tükenene kadar gerçek problemler ortaya çıkmayacaktır. O zamana kadar diplomatik ve ekonomik inisiyatiflerin gözden geçirilmesi faydalı görülmektedir. İlk kaynakların nihayete eriştiği noktada devletler ve devlet petrol şirketleri, özel inisiyatiflerinden kaynaklanan arz eksikliğini telafi etmek için sürece daha fazla müdâhil olacakları göz ardı edilmemesi gereken bir gerçektir. Bu durum artan bir şekilde gaz ticaretini siyasileştirecektir. Bu tür gelişmelerin piyasalar ve kurumlar tarafından ortaya çıkması daha az olası görülmektedir. Arz ve talep durumundaki değişiklikler sıvı gaz piyasasındaki fiyatlara etkili olarak yansıtılmaktadır. Oluşacak olan yüksek fiyatlar piyasa reaksiyonlarına sebep olacak ve yeni üretim ve taşıma kapasitesindeki yatırımları negatif olarak etkileyecektir.

Birkaç ticari faktöre ilave olarak, UEA ve Avrupa Birliği’nde petrol piyasa programları konusunda etkili bir bilgi paylaşımı yürütülmektedir. UEA ve Avrupa Birliği, sanayi ve hükümet planlamaları, acil programlar ve çevresel amaçlar için etkili uygulamalar oluşturmak için işbirliği yapmaktadırlar. Bununla birlikte piyasalar ve kurumlar açısından meydana gelebilecek yerel petrol veya gaz arzındaki aksama ve ideolojik ve dini kaynaklı bir çatışma, belli bir bölgeye yatırım teşebbüsünü azaltacak ve böylece enerji arzında aksamaların ortaya çıkmasına sebep olacaktır. Siyasi ve ekonomik belirsizliklerin daha da arttığı enerji zengin bölgelerde ve enerjiye ulaşma rekabetinin giderek kızıştığı tüketici ülkelerde durum daha da zorlu bir hal almakta, zorlaşan bu duruma karşı piyasanın ortak bir tepki göstereceği varsayılmaktadır.

Sınırlı olarak, yapılan arz, sıvı gaz piyasasına etkili bir şekilde aktarılmakta ve bu durumdan etkilenmeyen ve ümit vadeden bölgelere yapılacak olan yeni üretim ve taşıma yatırımlarına ve olumlu piyasa reaksiyonlarına neden olmaktadır. Yavaşça ortaya çıkan gaz aksaklığı, sadece düzenleyici sistem yatırımcılarına yeterli uzun vadeli güvenlik sağlamadığından ve/veya üretim yapan veya taşınmasına yardım eden ülkelerdeki yerel siyasi güvensizlikler ile birlikte genel güvensizliğe neden olduğundan, piyasalar ve kurumlar bağlamında ortaya çıkan arz ve talepteki değişmeler, yüksek oranda fiyat hareketlerine neden olmaktadır. Bu belirsizlikler sonucu ortaya çıkan yüksek fiyatlar, yeni üretim ve taşıma

kapasitesi artırım yatırımlarını ve piyasa reaksiyonlarını harekete geçirmeyebilmektedir. Eğer düzenlemeden kaynaklanan belirsizlik, Avrupa Birliği, Rusya, İran Körfezi ve Hazar Denizi bölgesindeki ülkeler gibi üreticilerden talep edilecek olan ek petrol arzında kısıtlılığa yol açabilmektedir. Bahsedilen bu iki durum, çok taraflılığın bir sonucu olarak ortaya çıkarken, enerji güvenliği, kurumların güvenirliği, bilgi sistemlerinin kredibilitesi ve etkisi, uluslararası ve kolektif eylemi destekleyen güven unsurunun gücü, yatırım iklimi, ekonomik durum ve enerji sistemlerinin teknik esnekliği gibi farklı seviyelerde gerçekleşmektedir.

Petrol ve gaz arzı güvenliği, fonksiyonel piyasa bağlamındaki kolektif politikaların gücü ve çok taraflı yaklaşımın bir sonucu olarak piyasalar ve kurumlar dünyasında en büyük olma özelliğine sahiptir. Bölgeler ve ülkeler çizgisinin siyasi gücü ve istatistik müdahalesi altında petrol ve gaz arzı güvenliğini sağlama, Avrupa Birliği için çok daha zor hale gelmektedir (Correlje and Linde, 2006:539).

3.3. Enerji Güvenliği Bakımından Hazar Bölgesi Üzerinde Ülkesel ve Bölgesel