• Sonuç bulunamadı

Avrupa Birliği’nin Enerji Güvenliği Politikası

Enerjinin yeterli miktarda, sürekli, makul maliyetle ve her zaman elde edilebilir olması enerji güvenliği olarak adlandırılmaktadır. Enerji politikası ise, düşük maliyet ile arz güvenliğini sağlamak, olası tehditlere karşı önlem almak, yeni alternatifler oluşturmak ve çevreyi enerji arzından ve tüketiminden kaynaklanan kirlenmelerden korumak gibi bileşimlerin tümünü kapsamaktadır. Avrupa Birliği’ne üye devletlerin ortak bir enerji politikası oluşturması gerekirken, üye devletlerin sahip olduğu doğal kaynaklarının, sektörel enerji yapılarının, siyasi tercihlerinin ve enerji politikalarının farklılığından dolayı, henüz ortak bir politika zemini oluşamamıştır. Ayrıca Birlik üyesi ülkeler ulusal güvenlikleri açısından son derece önemsedikleri enerji güvenliği ile ilgili karar alma sürecinde ortak karar alma isteğinde değillerdir.

Avrupa Birliği günümüzde entegrasyona en güzel örneklerden biri olsa da, yüksek politika olarak algılanan enerji politikasında, üye ülkeler arasında tam bir bütünleşme mevcut değildir. Fakat Birlik’in artan enerji talebi ve enerjiye olan talebin dünya genelinde giderek artması, Avrupa Birliği’nin ortak politika oluşturma çabalarını hızlandırmıştır. Bu minval üzere, Avrupa Birliği, enerji talebinin arttığı tek bölge değildir, özellikle Çin ve Hindistan’daki talep büyümesi de bu ülkelerde önemli miktarlarda enerji tüketimine yol açmıştır. Buna ek olarak, enerjide zengin bölge olarak nitelendirilen Orta Doğu’da da enerji talebi, nüfus artışı ve ekonomide modernleşme ile birlikte yükseliş kaydetmektedir. Latin Amerika ve Afrika’daki hayat standartlarının gelişmesi bu bölgelerde de enerji talebini artırmaktadır. Böylece dünyada enerjiye olan küresel talebin hızla artması, Avrupa Birliği’ni, enerji politikası noktasında var olan ve yeni enerji kaynakları ile rekabet edebilecek şekilde değişen dünya konjonktürüne göre geliştirmek durumunda bırakmaktadır.

Avrupa Birliğini kuran üç antlaşmadan ikisi; Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu’nu kuran Paris Antlaşması ve nükleer enerji konusunda yapılan EURATOM Antlaşması, enerji ile ilgilidir. Bu antlaşmalar sadece kömür ve nükleer enerjinin topluluk içerisinde eşit ve düzenli

olarak dağılımını sağlamayı hedeflemiş, ortak bir enerji politikası oluşturmada yetersiz kalmıştır. 1973 Petrol Krizi’nden sonra Topluluk petrole olan bağımlılığı azaltmak için yeni düzenlemeler yaparak, 1974 yılında aldığı Konsey Kararı ile nükleer santrallerin yapımına karar vermiştir. Bu kararı, 1986 ve 1988’de Komisyon’un enerji iç pazarı oluşturulması için hazırladığı rapor izlemiştir. Tek Pazar’ın kurulmasından sonra da enerji sektörünün tek pazara dâhil edilmesi için çalışmalar yapılmaya başlanmıştır (EC, 2000:12).

Ortak bir enerji politikası izlenmesi konusunda Maastricht ve Amsterdam Antlaşmaları’nda yapılan çalışmalar da başarısız olmuş, enerji konusuna, sadece Amsterdam Antlaşması’nın giriş (preamble) kısmında değinilmiştir (EC, 2000:12). 1995 yılında Avrupa Birliği, enerji iç pazarı için hedefleri ve stratejileri ortaya koyan Beyaz Kitap’ta, kurucu üç antlaşmada ve Avrupa Birliği Antlaşması’nda, Avrupa Birliği’ne atfedilen sorumluluk alanını birleştirmiş; devletlerin izledikleri politikaların Avrupa Birliği’nin amaçlarına ulaşmasında engel oluşturduğu takdirde Birlik’in izlediği politikaların üye ülkelerin ulusal politikalarının üzerinde geçerli olacağını ifade etmiştir. Böylece ülkelerüstü bir enerji politikasından bahsedilmiş ve ortak bir enerji politikasına doğru ciddi adımlar kaydedilmiştir.

Avrupa Birliği’nin enerji alanında ortak politika oluşturma çabasının en son örneği, 2006 yılında Avrupa Konseyi tarafından onaylanan Green Paper’dır. Avrupa Konseyi, Mart 2006’da, uzun dönemde sürdürülebilir enerji arzı ve ekonomik rekabet ile ilgili Green Paper’ı onaylamış; (Morelli, 2006:11) enerji güvenliğini garantilemek için dış enerji politikasını oluştururken uluslararası düzeyde sürdürülebilirliği sağlamayı amaçlamıştır. Bu çerçevede üye ülkelerin yapması gerekenler olarak da, ekonomik rekabetin güçlendirilmesi, enerji arzı çeşitliliğinin ve enerji verimliliğinin artırılması, yatırımların ve yeniliklerin geliştirilmesi gerektiğinin altını çizmiştir. Bu düzenlemeyle 25 ülke, egemenliklerini Avrupa Birliği’ne devretmişlerdir. Fakat yinede enerji politikasında nihai sorumluluk üye ülkelerde kalmaktadır (Morelli, 2006:4).

Öte yandan 2006 yılında yaşanan Ukrayna gaz krizi Avrupa Birliği poltikicaları için son derece öenmlidir. Nitekim Rusya vanayı kapatmış ve yılın ilk günlerinde Avrupa Birliği enerji krizinin eşiğinden dönmüştür. Enerjinin gerektiği zaman bir politika aracı olarak kullanılmasını apaçık bir göstergesi olan bu durum Avrupa Birliği ortak enerji politikaları arayışlarını güçlendirmiştir (Oxford Institute For Enerjy Studies, 2006:2). Böylelikle Rusya’ya olan tek taraflı yoğun bağımlılığın sürdürülebilir bir enerji politikası açısından ne

kadar riskli olduğu test edilmişdir. Ayrıca 2006 yılında Ukrayna üzerinden Avrupa Birliği’ne gaz arzının sınırsal güvenliğide bir polemik haline gelmiştir (Gnedina ve Emerson, 2009:1).

Avrupa Birliği enerji sistemi üç temel unsura dayanmaktadır. Bunlar; enerji güvenliği, enerji sektöründe rekabetin sağlanması ve çevresel korumadır. Avrupa Birliği’nin enerji ithalat oranınının 2010 yılında 2020 yılına kadar sabit oranda artacağı düşünülmektdir (EC,2000). Avrupa Birliği bir bütün olarak kendi enerji tüketimini sağlayacak enerji kaynaklarına sahip değildir. Böylelikle Birlik fosil enerji ihtiyacını Birlik dışı ülkelerden karşılamak durumundadır. Bu bağlamda Birlik enerji politikası araçlarını şöyle sıralayabiliriz; talebi kontrol etme, Avrupa kaynaklarını farklılaştırma, iç enerji piyasalarını daha etkin hale getirme ve dış arzı kontrol etmedir. Dış arzı kontrol etme adına Birliğin hedefi potansiyel arzeden üretici ülke ve bölgelerle işbirliğibi artırmaktır. Bu bağlamda Birlik, Rusya, Kuzey Avrupa, Baltık Bölgesi ve Kuzey Afrika ile enerji alanında entegrasyon içerisindedir. Birliğin şu anki pozisyonunu şu şekilde özetlemek mümkündür; Artan tüketim Avrupa Birliği üyeleri için yeni enerji rotaları gerektirmektedir (Bacık, 2006:295) .

Bu bağlamda, Avrupa Birliği enerji güvenliğindeki bir diğer önemli konu, geleneksel enerji tedarikçileri ile sürdürülebilir ve güvenli enerji arzı sağlamak amacıyla yapılan ikili antlaşmalar ve müzakerelerdir. Bunlar, Avrupa Birliği’nin komşuları ile yürüttüğü, enerji düzenleme çerçevesinin yaygınlaştırılması amacıyla kurulan Enerji Komitesi, Enerji Sözleşmesi Antlaşması, Post Kyoto Rejimi, Enerji Verimliliği Üzerine Genel Çerçeve Antlaşması, Global Ortaklar ile Emisyon Ticaretinin Yaygınlaştırılması ve Yenilenebilir Enerji Kaynaklarının Kullanımının Yaygınlaştırılmasına Teşvik Antlaşması gibi antlaşmalar ve karşılıklı müzakerelerdir. Avrupa Birliği, söz konusu uluslararası antlaşmalarda ve karşılıklı müzakerelerde belirleyici ve anahtar taraf pozisyonunda bulunmak istemekte, üye ülkelerle birlikte tek ses halinde uluslararası antlaşmalarda ve müzakerelerde ön plana çıkarak etkili olmayı arzulamaktadır.

Avrupa Birliği’nin enerji politikalarının önemli bir kısmını, Rusya ile olan enerji ilişkileri içermektedir. Rusya, Avrupa Birliği’nin enerji ihtiyacının önemli bir kısmını karşılamaktadır. Fakat enerji alanında Rusya’ya olan yoğun bağımlılık, Avrupa Birliği’ni rahatsız etmektedir. Bir yandan enerji arzını çeşitlendirme çabaları içerisinde olan Avrupa Birliği, diğer taraftan Rusya ile olan ilişkilerini güçlendirmeye çalışmaktadır. Nitekim yaşana son Ukrayna krizinden beri Rusya halen Avrupa Birliği,’nin en büyük das tedarikçisi ülke durumundadır. 2005 yılı verileri ile Rusya 22 Avrupa Birliği üyesi ülkeye 156

milyarmetreküp doğal gaz ihraç etmektedir. Tüm bu doğalgaz ihracatı Rusyada Tekel olarak faaliyet gösteren GASPROM tarafından yapılmaktadır. GASPROM Avrupa Birliği’nin toplam doğal gaz talebinin %25’ini karşılamaktadır. Öte yandan Rusya’ya bağımlıklık tüm Avrupa Birliği üyeleri için aynı değildir. Nitekim bazı orta Avropa ve Doğu Avrupa ülkeleri Rusya’ya tam bağımlı haldedirler bun karşın bu ülkeler aynı zamanda Kuzey Avrupa ülkelerine de bağlıdırlar. Nitekim Portekiz ve İspanya Rus gazı ithal etmek yerine, İngiltereden gaz ithalat etmektedirler (Oxford Institute For Enerjy Studies, 2006:3). GASPROM’un tekel konumunda olması üye devletleri GSPROM ile olan alım antlaşmalarnda zor durumu düşürmektedir. Nitekim GASPROM istemez ise antlaşma olmamaktadır. Öte yandan Hazar ve Orta Asya ülkeleri ve Avrupa Birliği Rusya’ya bağımlılığı azaltmak amacıyla ortak projeler gelişirke yolundadırlar. Fakat mevcut polik yapı tamamiyle Rusya’nın çıkarları tersine bir enerji işbirliğinin güç olacağı ve bu işbirliğinde Rusya şirketelirin katkısına ihtiyaç duyulacağı yönündedir (Kassenova, 2008:5).

Son on yılda Avrupa Birliği–Rusya ilişkilerinde gündem oldukça yoğun bir hale gelmiştir. Bunlar arasında enerji önemli rol oynamaktadır. Avrupa Birliği’nin enerji politikası, 1990’lı yıllardan sonra değişmiş; enerji politikasında temel vurgu, enerji arzının çeşitlendirilmesi, rekabet ve çevre koruma (EC, 1996) üzerine olmuştur. Dünya petrollerinin % 13’ünü, gaz rezervlerinin ise % 32’sini elinde bulunduran Rusya ile olan ilişkiler ise yeniden şekillenmektedir. 2000 yılından beri Avrupa Birliği ve Rusya, uzun vadeli enerji ortaklığı geliştirmek için enerji diyalogları geliştirmeye çalışmış, bu da, petrol ve gaz arzı için gerekli olan Rus enerji altyapı projelerinin Avrupa Birliği tarafından desteklenmesini zorunlu kılmıştır. Avrupa Birliği, Rusya ile ticareti geliştirmek için güvenilir bir birliği yapısının oluşturulması gereğine inanmakta ve Rusya’nın, Enerji Charter Antlaşması ve Kyoto Protokolü gibi, çok taraflı uluslararası antlaşmalara katılmasını teşvik etmektedir (EC, 2002). Rusya–Avrupa Birliği ilişkileri her iki taraf için ayrı stratejik boyutlara sahiptir. Her iki tarafında kendi çıkarları olmasına rağmen, Rusya’nın, Avrupa Birliği hesaplarındaki yeri, enerji güvenliği politikası bakımından üç farklı boyutta gözlemlenmektedir:

 Enerji ithalat bağımlığını azaltmakla ilgili siyasi boyut

 Rekabetçi piyasanın oluşturulması ve enerji fiyat çeşitliliğinin sağlanması olarak adlandırılan ekonomik boyut

 Enerji politikalarına yönelik ilave bir sistematik faktör olarak rol oynayan, uluslararası kararların promosyonunun sağlaması boyutu

Rusya, Avrupa Birliği için enerjide en önemli tedarikçi ülke durumundadır ve bu pozisyonunu gelecekte de koruma çabası içindedir. Bu nedenle Avrupa Birliği–Rusya ortaklığı, Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği için son derece önemlidir. Rusya, Avrupa Birliği’nin gaz ve petrol talebinin yaklaşık % 25 gibi bir oranını karşılamaktadır. Fakat Rusya’nın enerji üretiminde Avrupa Birliği’ne, ulaşıma ve dağıtıma yaptığı yatırım, sürekli büyüyen iç ve dış enerji talebi karşısında yetersiz kalacaktır (EC, 2006). Rusya ve Avrupa Birliği arasındaki bu enerji ortaklığında tarafların beklentileri şöyle şekillenmektedir:

 Rusya, Avrupa Birliği tarafından kendine sunulan enerji talebini karşılamadaki rolünü devam ettirmek istemektedir. Buna karşılık Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği için Rusya’nın enerji kaynaklarına ihtiyacı vardır.

 Rusya, Avrupa Birliği’nin iç piyasasında daha güçlü hale gelmek için, uzun dönem gaz arzı ve elektrik ve nükleer materyaller serbest ticaret anlaşmaları ve sözleşmeleri imzalamak istemekte ve Avrupa Birliği’den, Rusya’nın enerji kaynaklarını geliştirmek için yatırım ve teknoloji transferi talebinde bulunmaktadır.

 Avrupa Birliği, Rusya’dan, Avrupa Birliği’den yatırımcıların Rusya piyasasına girmesini ve Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği açısından ayrımcılık içermeyen dürüst enerji antlaşmaları yapmasını ve buna sadık kalmasını talep etmektedir. Fakat Rusya’nın belirsiz bir politika içinde bulunması, Avrupa Birliği’ni, geleceğe dönük enerji güvenliğini sağlamak amacıyla yeni alternatifler bulmaya itmektedir. Zira Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği politikasını daha da önemli hale getirmede Ukrayna ile yaşanan enerji krizinin büyük rolü vardır. Bu kriz, Avrupa Birliği’nin enerji politikasında, enerji güvenliğini ön plana getirip, enerji güvenliğinin sağlanmasında neler yapılabileceği konusunda politikaların ve alternatiflerin geliştirilmesine sebep olmuştur. Avrupa Birliği Enerji Güvenliği Komiseri olan Piebalgs’ın, 2006’da ifade ettiği, “Avrupa Birliği’nin enerji arzının güvenliği için daha birleştirici bir politika izlemesi gerektiği” (BBC, 2006) konusu, son derece önem arz etmektedir.

Avrupa Birliği, Rusya’dan bağımsız olarak, üçüncü ülkelerle enerji alanında yapılacak işbirliğine daha fazla önem vermektedir. Böylelikle Avrupa Birliği’nin, komşu üçüncü ülkelerle geliştirdiği işbirliği sayesinde transit ülkelerin ve Avrupa Birliği’nin enerji

güvenliğinin artacağı tahmin edilmektedir. Dolayısıyla üretici ülkelerin Avrupa Birliği pazarına daha kolay erişimi de bu yolla sağlanacaktır.

Enerji bağımlılığında Rusya dışında özellikle Ortadoğu ve Kuzey Afrika Avrupa Birliği için son derece önemli konumdadırlar. Her bir Kuzey Afrika ülkesinin toplam reservleri Rusyadan daha az olmasına rağmen Yüzyılı aşan ornda enerji kaynaklarına sahip olmlaları bölgenin önemini Avrupa Birliği için artırmaktadır. Şekilden de anlaşılacağı gibi Ortadoğu ve Kuzey Afrika ülkelerinin Avrupa Birliği’ne sağladıkları ve özellikle tahmini olarak 2030 yılında sağlayacakları doğal gaz arzı dikkate alındığında mevcut görüntü Avrupa Birliği ülkeleri enerji güvenliği açısında olumlu bir izlenim vermektedir. Şekilde’de anlaşılacağı gibi Kuzey Afrikanın Avrupa Birliği’nin gaz talebini karşılamada ki oranı Ortadoğu ülkelerinden daha hızlı oranda artmaktadır. Bu durumu varolan reservlerin ömürleri ile açıklamak mümkündür. Nitekim Kuzey Afrika ülkeleri enerji kaynaklarının üretimi Ortadoğu ülkeleri kadar etkin değildir. Mevcut etkinliği kazandığında üretim hacminin artacağı düşünülmektdir etmektedirler (Oxford Institute For Enerjy Studies, 2006:3). Ayrıca bölgeye yapılacak yeni boruhattı projelerininde u süreci olumlu yönde etkileyeceği düşünülmektedir.

Tablo 11: 2030 Yılı Ortadoğu ve Kuzey Afrika Ülkelerinin Avrupa Birliği’ne Gaz İhracatı Projeksiyonu

Avrupa Toplam İhracat

2003 2010 2030 2003 2010 2010 2030 Orta Doğu 2 35 117 34 102 185 244 Kuzey Afrika 61 83 170 63 86 143 200 TOPLAM 63 118 287 97 188 327 444 Ana İhracatçılar 2003 2010 2020 2030 Katar 19 7 126 152 Cezayir 64 76 114 144 İran – 5 31 57 Mısır – 10 19 28 Libya 1 2 13 34 Irak – 1 7 17 TOPLAM 84 172 310 432

Kaynak: International Energy Agency, World Energy Outlook 2005, Paris:OECD, 2005, s.17

Tablo 12’den anlaşılacağı gibi katar coğrafi ve nüfus olarak küçük bir ülke olmasına rağmen doğalgaz üretiminde kısa dönemde Rusyadan sonra ikinci büyük doğalgaz üreticisi ve dünyanın en büyün LNG ihracatçısı ülke durumuna gelecektir. Bu ülek için kısa dönemde gerekli olaran etkin doğal gaz üretimi için endüstriel altyaının oluşturulmasıdır.

Iran 2000’li yılların ortalarından itibaren uluslararası toplum ile olan ilişkileri İran’ın nükleer programı ve İsraile karşılıklı olan düşmani olan tutumundan dolayı zorluklar içermektedir. İran OECD ülkeleri ile İsraile karşı nüklee güç geliştirmekte suçlanmaktadır. İran son 25 yıldır politik ve ekonomik açıdan ilerlemeisne rağmen uygulanan uluslararsı ambargo ve doğrudan sermaye yatırımı eksikliğinden dolayı İran’nın 2005 yılı gaz ihracatı 1979 yılı öncesine göre çok geridedir. Bu bağlamda son 30 yılda İranla yapılacak olan tüm LNG alımları ve boru hattı projeleri iptal edilmiştir. Bu noktada İran 1980 yılından beri Türkmenistandan gaz ithal etmekte ve Türkiye’ye gaz ihraç etmektedir. Türkiye İran’nın 2000 li yıllardan beri net doğalgaz tedarikçisi ülke konumundadı etmektedirler (Oxford Institute For Enerjy Studies, 2006:14).

Birçok üretici ülke ve yatırımcılar için İran sahip olduğu zengin enerji kaynaklarına rağmen uzun döne arz antlaşmaları yapıcabilecek bir güvene sahip değildir. Fakat İran gazının eonomik değeri ve petrol fiyatlarının yükselmesinden dolayı 2005 uılından itibaren İran petrol ihracatı doğal gaz ihracatının birkaç katı olmuştur. Tüm bu sorunlara karşın İran gelecek 25 yılda Avrupa Birliği’nin potansiyel gaz tedarikiçisi halen gelecektir. Bu bağlamda İran’ın dâhil olduğu boru hattı projeleri ile ve LNG olarak İran doğal gazı ihraç edilecektir.

Irak şu anki mütavazi üretimine rağmen sahip olduğu enerj kaynakları ve Türkiye’ye yakınlığından dolayı Avrupa Birliği enerji güvenli açısnda son derece önem arzetmektedir. Fakat Irak’ın şuanki mevcut görünümüne bakıldığında Iraktan yüksey güzeyli enerji ithalatı projeleri uzak görünmektedir.

Katar diğer enerji zengini Ortadoğu ülkelerine nazaran Avrupa Birliği’ne gaz arz potansiyeli daha zadır. Önümüzdeki 25 yılda Türkiye üzerinden Avrupa Birliği’ne garz arzında bu ülkenin Avrupa Birliği gaz tedarikine katkısının büyük olacağına inanılmaktadır. Öte yandan Hazar Bölgesi ve Ortadoğu doğal gazını Avrupaya aktaracak olan NABUCCO Projesi Avrupa Birliği için son derece öenm arzetmektedir. Özellikle, Azerbeyca, Türkmenistan ve Kazakistan zengin gaz rezervlerini bu proje ile Avrupa Birliği’ne ulaştırma imkânı bulacaklardır (Oxford Institute For Enerjy Studies, 2006:3).

Avrupa Birliği’nin, üretici ve transit ülkelerle iki taraflı mutabakatlar (PCAs–İşbirliği ve Ortaklık Antlaşması, Ukrayna ile Enerji Antlaşması Üzerine Memorandum ve Akdeniz Ülkeleri İle Birlik Antlaşması) ve (Cezayir, Azerbaycan ve Kazakistan ile ortaklıklar, Euromed Enerji Ortaklığı ve Avrupa Birliği–Norveç Enerji Diyalogu (EC, 2006:4) gibi)

komşularıyla aktif enerji planları bulunmaktadır. Birlik’in enerji güvenliğini sağlaması, üçüncü ülkelerle olan ilişkilerine bağlıdır.

Diğer taraftan Enerji Topluluğu Antlaşması, 1 Temmuz 2006’da yılında yürürlüğe girmiş, enerji ortaklığını, Batı Balkan ülkelerine doğru genişletmiştir. Antlaşmanın uygulanması halinde Avrupa Birliği’nin, enerji güvenliğini arttırması, bölgesel enerji piyasası oluşturması ve önemli yatırımları desteklemesi beklenmektedir (EC, 2006:4). Öte yandan Avrupa Birliği, ortak ve rekabetçi bir piyasa oluşturma çabası içerisinde bulunmaktadır. Enerji piyasalarındaki liberalleşme son 20 yılda kademeli biçimde birçok ülkede kendini göstermekte, (Henrik, Jacobsen, Fristrup and Munksgaard, 2006:3535) daha çok doğalgaz ve elektrik piyasalarında görülmektedir; birçok gelişmiş ülke tarafından pozitif algılanmakta ve bu yönde adımlar hızla atılmaktadır. Bununla ulaşılmak istenen ise, piyasalardaki rekabeti artırmak ve piyasaya girenler için yeni fırsatlar oluşturmaktır.

Liberalleştirme ve özelleştirme çalışmaları öncesinde Birlik, öncelikle elektriğin ve daha sonra gazın liberalleştirilmesi için, 1996 senesinde bir dizi direktif oluşturmuş, bu direktiflerle Avrupa Birliği’ne üye tüm ülkelerin, tekelci yapılarından kurtulmalarını, elektriğin ve gazın serbest olarak alınıp satılabileceği ve sadece bağımsız üst kurullar tarafından denetlenebilecek bir yapıya sahip olmalarını ve serbest piyasa koşullarını oluşturulmalarını talep etmiştir. Bu direktiflerle hedeflenen, enerjinin rekabet etkinliğini sağlayıcı, daha verimli, güvenilir ve ucuz piyasa yapısının sağlanmasıdır.

Avrupa’da liberalleştirme ve özelleştirmeye yönelik politikalardan ilki, 1990 senesinde İngiltere’de başlamış, Thatcher döneminde sanayide öncelikle elektrik özelleştirilmiş ve daha sonra liberalleştirilmiştir. İkincisi ise, İskandinavya ülkelerinde gerçekleşmiş, 1996 senesinde Norveç, İsveç ve Finlandiya arasında çok uluslu bir piyasa oluşturulmuştur (Hall, 2006).

22 Haziran 1998'de çıkan ve Avrupa Birliği içinde doğalgaz piyasasını düzenlemeyi hedefleyen Avrupa Birliği Direktifi ile Avrupa Birliği sınırları içinde bir doğalgaz piyasası kurulmaya çalışılmış ve üye devletlerin öncelikle pazarlarının, en az % 20'si olmak üzere, kademeli bir şekilde, Direktif’in yürürlük tarihinden itibaren 20 yıl içinde % 33'üne ulaşacak şekilde serbestleştirilmesi öngörülmüştür. Direktif, üye ülkelerin satın alım taahhütlerini de göz önüne almıştır (Özer, 2004:8).

Avrupa Birliğinde enerji piyasaları, genellikle doğal monopol durumundadır ve bu piyasaların regülâsyonlara ihtiyaçları bulunmaktadır. Bu noktadan hareketle, Avrupa

Birliği’nde kamu hizmetlerinin özelleştirilmesi ve serbestleştirilmesiyle bu düzenlemeleri yapmak için bağımsız düzenleyici idari otoritelerin kuruluşu gündeme gelmiştir. Söz konusu kuruluşlar başta telekomünikasyon, elektrik ve doğalgaz olmak üzere, çoğu, günümüzde ekonomik büyümenin itici gücünü oluşturmaktadır. Hedeflenen nokta ise, bu sektörlerin de düzenlenerek rekabete açılmalarını sağlamaktır (EPDK, 2003:3).

Türkiye, Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği açısından, üretici ülkelerden arzı sağlamasından dolayı son derece önemli bir rol oynamaktadır. Türkiye’nin Avrupa Birliği ile genişleme sürecinde olan ilişkisi, Avrupa Birliği’de enerji güvenliğinin giderek önemli hale geldiği bir dönemde daha farklı bir boyut kazanmıştır. Türkiye’nin Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği açısından stratejik önemi, Avrupa Birliği’nin alternatif enerji yollar aradığı bir zamanda daha da belirginleşmiştir. Özellikle Türkiye üzerinden Avrupa Birliği’ne gaz arzı sağlayacak olan NABUCCO, (South Europe Gas Ring–SEGR) ve Türkiye–Yunanistan–İtalya Doğalgaz Boru Hattı projeleri, birden çok ülkenin ortaklığıyla oluşturulan ve Avrupa Birliği tarafından finansal olarak desteklenen projelerdir.