• Sonuç bulunamadı

4.6. Enerji, Entgrasyon ve Türkiye

4.6.3. Coğrafi Yayılma

Coğrafi Yayılma, Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla, özellikle topluluğa üye olmayan Doğu Avrupa ülkelerinin topluğa katılmasını öngören ve bu yolla ekonomik gelişmelerini tamamlamalarına yardımcı olmak için Soğuk Savaş döneminden sonra ortaya koyulan bir kavramdır (Wieneke and Tackenberg, 2005). Bu yaklaşım, yeni kurulan cumhuriyetlerin Rusya ekseninden uzaklaşmasını ve ekonomik açıdan kalkınmaları içermekteydi. Fakat enerji güvenliği kaygısı, Avrupa Birliği’nin genişleme sürecinde bunun dışında başka etmenler üzerinde da durmasına neden olmuştur.

Türkiye, enerji güvenliği noktasında Avrupa Birliği’ne sağlamış olduğu faydalar doğrultusunda düşünülmekte ve bu alanda atılan ortak adımlar var olan bütünleşme sürecini hızlandırmaktadır. Daha önce de ifade edildiği gibi, Türkiye’nin Avrupa Birliği üyeliğine karşı çıkan bazı ülkeler, Türkiye’nin, Avrupa Birliği entegrasyonunu artıran yeni boru hattı projelerini desteklemesiyle ve ortak işbirliğinin doğurduğu entegrasyonla bazı siyasi engellerin üstesinden geldiğini düşünmektedirler.

Avrupa Birliliği entegrasyon sürecinde entegrasyonun sonuçlarına, genellikle ulus– devletlerin otoritesi ve otonomisi açısından bakılmakta ve değerlendirilmektedir (Hooghe, 1997). Enerji alanında Avrupa Birliği’nin ortak politika oluşturamamasının en büyük nedeni, üye devletlerin bu konuya kendi ulasal pencerelerinden bakmaları ve bu konudaki idareyi ulusüstü bir kurum olan Avrupa Birliği’ne bırakmak konusunda isteksiz davranmalarındandır. Nitekim ekonomik entegrasyona çok iyi bir örnek teşkil eden Avrupa Birliği, siyasi açıdan, Maastricht Kriterleri ile oluşturmayı hedeflediği ileri düzey siyasi entegrasyonu, tam

manasıyla henüz gerçekleştirememiş; ayrıca ortak enerji politika yoksunluğu, üye devletlerin çıkar çatışmalarından dolayı kendini gösterememiştir.

Devletlerin üst düzey politikaları belirlemede kendilerinin belirleyici olmaları gerektiğini savunan Hükümetlerarasıcılık (intergovermentalism), güvenlik ve savunma politikaları gibi yüksek politika gerektiren konularda inisiyatifin devletlerde olması gerektiğini savunmakta ve devletlerin, daha dikkatli olmakla birlikte, ortaklığa giden süreçte dur deme yetkisine de sahip bulunduğunu vurgulamaktadır. Sonuç olarak, çıkarlarına uygun olduğu sürece bütünleşme, üye devletler tarafından destek görmektedir. Bunun ötesine geçildiğinde ise, gerekirse durdurulabilmektedir.

Güvenlik ve savunma politikalarında hayati bir öneme sahip olan enerji konusunda yetki, bu yaklaşıma göre, ulusüstü bir yapıya değil de devletlere bırakılması gerekmektedir. Bu teori, bugün enerjide ortak bir politika ortaya konulamamasının sebebini açıklayan en iyi bütünleşme teorisidir. Fakat Fransa’nın da desteklediği bu yaklaşım, yüksek düzey politika konusu olan enerji güvenliğinin Avrupa Birliği ülkeleri için kolektif çıkarları içerdiğinden ve ortak kaygıları oluşturduğundan, kolektif karar alma esnekliği, diğer yüksek politika araçlarında daha fazladır. Özetlemek gerekirse, enerji, Avrupa Birliği için ulusal düzeyde son derece önemli olsa da, içerdiği ortak kaygılar ve çıkarlardan dolayı oldukça hayati bir konumdadır ve tüm teorilerin çerçevesine uymaktadır. Hatta hükümetlerarasıcılık yaklaşımı, teoride, ortak enerji politikasına karşı olsa da, uygulamada karşı olan ülkelerin bir işbirliği sürecine dâhil olmaları bunun en somut örneğini oluşturmaktadır.

Türkiye jeopolitik olarak Asya ve Avrupa’nın arasında, transit ülkedir. Bulunduğu yer itibariyle de Avrupa enerji politikalarının etkili bir şekilde uygulanabileceği bir özelliğe sahip olmakla birlikte, konumu itibariyle Hazar Bölgesi ve Orta Doğu petrollerini Avrupa’ya ve dünya piyasalarına taşıyan köprü konumundadır. Bakü–Tiflis–Ceyhan Boru Hattı Projesi, Irak–Ceyhan Boru Hattı Projesi, Türkmenistan–Türkiye–Avrupa Boru Hattı Projesi, Şah Denizi Boru Hattı Projesi, Karadeniz ve Türkiye–Yunanistan Doğalgaz Boru Hattı Projeleri, Avrupa’ya alternatif enerji rotaları oluşturmaktadır. Avrupa Birliği adayı ülke konumunda olan Türkiye, böylelikle Avrupa Birliği’nin enerji güvenliğini güçlendirici bir faktör olarak gittikçe güçlenmekte ve Avrupa Birliği ile olan bütünleşmesini gittikçe artırmaktadır. Türkiye’nin enerji politikası, Avrupa Birliği’nde olduğu gibi, piyasalarda kapsamlı bir liberalleşmeyi ve rekabetin güçlendirilmesini hedeflemektedir. Bu yönüyle Avrupa Birliği

standartlarına göre yapılan yasal düzenlemelerle liberalleşme ve rekabet sağlanmakta, böylece bütünleşme süreci hızlanmaktadır.

Transit ülke konumundan dolayı Türkiye topraklarından Avrupa Birliği giden birçok boru hattı projesi vardır. Bu boru hatlarının yanı sıra özellikle doğalgaz taşımacılığı yapacak olan projeler de bulunmaktadır. Bölgesel işbirliği gerektiren olan bu projeler, Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği açısından son derece önemli olduğundan, siyasi ve ekonomik olarak Avrupa Birliği tarafından da yoğun olarak desteklenmektedir.

Türkiye’nin içinde yer aldığı, Avrupa Birliği enerji güvenliği için son derece önemli olan projelerden biri, Hazar Bölgesi enerji kaynaklarını Türkiye üzerinden Avusturya’ya bağlayacak olan NABUCCO Projesi’dir. Katılımcı ülkeler tarafından imzalanan bu Proje’den Avrupa Birliği’nin beklentisi oldukça büyüktür. Sürekli bir işbirliğini gerektiren bu ortak Proje, birçok açıdan katılımcılar için ayrı bir öneme sahip olmakla beraber, Avrupa Birliği– Türkiye entegrasyonuna yapacağı katkı noktasında da ayrı bir önemi haizdir.

2030 yılında Avrupa için öngörülen % 70 oranında enerji dışa bağımlılığının getireceği ekonomik tehlike ve riskler, Türkiye gibi jeo–stratejik öneme sahip transit ülkelerin Birlik’e katılımıyla daha aza indirileceği (Oktay ve Çamkıran, 2006:155) varsayılmaktadır. Nitekim Avrupa Komisyonu tarafından, 6 Ekim 2004 tarihinde yayınlanan Türkiye’nin Üyeliği’nin Etkileri Raporu’nda, Avrupa Birliği’nin enerji arz güvenliği açısından Türkiye’nin üyeliğinin neler kazandıracağı bizzat vurgulanmıştır (EU, 2004). Özellikle Avrupa Birliği’nin enerji güvenliği açısından doğalgaz ekseninde bakıldığında Türkiye’nin öneminin son derece büyük olduğu görülecektir.

Bölgesel bir işbirliği, beraberinde bölgesel bütünleşmeleri zorunlu kılmaktadır. Nitekim tüketici ülkelere gaz arzı sağlayan, Türkiye’nin de dâhil olduğu doğalgaz boru hattı projelerine baktığımızda, boru hattı projelerinin, aynı bölgedeki birçok ülkenin işbirliği ile yapıldığını görmekteyiz. Yapısı gereği bölgesel işbirliği gerektiren doğalgaz boru hattı inşası, ülkeler arası işbirliğini geliştirmekte ve özellikle de Avrupa Birliği’nin kendisi ile enerji alanında ortak çalışmalar yapabilecek ülkeleri daha fazla önemsemesine yol açmaktadır. Bu bağlamda Türkiye, mevcut pozisyonu ile Avrupa Birliği’ne alternatif rota sağlayan ülkelerin başında gelmekte; bu durum, Avrupa Birliği–Türkiye arasındaki sıkı enerji işbirliğini vazgeçilmez kılmakta ve Avrupa Birliği–Türkiye entegrasyonuna katkıda bulunmaktadır. Roberts’in da belirttiği gibi, bölgesel gaz ulaşım ağlarına olan ihtiyaç, devletler arasındaki

bağımlılığı arttırmaktadır. Bu bağlamda, Türkiye’nin, Birlik’e üyelik sürecinde taşıdığı politik ve stratejik önem dolayısıyla Avrupa Birliği’ne daha çok yaklaşacağı ve üyelik sürecine katkıda bulunacağı beklenmektedir.

SONUÇ

Entegrasyon, farklı kültür ve etnik yapıdaki toplumların bağımsız bir siyasi sistem içerisinde bir araya gelmeleri olarak tanımlanmaktadır. Entegrasyon sürecinde devletler, kendi egemenliklerinden belli ölçüde vazgeçerek, egemenliklerini ulusüstü bir yapıya devretmektedirler. Avrupa Birliği bütünleşme süreci, bunun en güzel örneğini oluşturmaktadır. Başlangıçta, Avrupa Kömür ve Çelik Topluluğu olarak Almanya ve Fransa tarafından kurulan Topluluk, Savaş’tan yeni çıkmış bu ülkelerin ekonomik açıdan kalkınmalarını ve böylelikle çatışma ortamının son bulmasını öngörmekteydi. Ekonomik çıkar sağlama amacıyla oluşturulan demir ve çelik alanındaki iş birliği, üye devletler arasında farklı alanlarda daha yoğun bir iş birliğini beraberinde getirdi ve böylece Topluluk, tam ekonomik entegrasyonu, hatta daha ötesi, siyasi entegrasyonu hedeflemiş oldu. Nitekim AKÇT ile başlayan Avrupa Birliği entegrasyon süreci, zaman zaman ivmesi azalsa da, hep bir adım ötesine gitmeyi başardı.

Maastrick Antlaşması’nda Topluluk, artık “Birlik” adını almakta ve siyasi entegrasyon yolunda daha net adımlar atmayı hedeflemekteydi. Tam ekonomik entegrasyona tüm üyeler bazında ulaşamamasına rağmen ekonomik alanda göstermiş olduğu başarıyı siyasi alanda da hedefleyen Birlik, bir Avrupa Anayasası oluşurturmada başarısız oldu. Ekonomik açıdan oldukça faydalı olarak öngördüğü genişleme süreci beraberinde ekonomik durgunluğu ve işsizliği getirdi.

Bugün halen yüksek politika olarak adlandırılan politika alanlarında Birlik, ortak bir politikaya sahip değildir. “Hükümetlerarasıcılık” yaklaşımı ile açıklanan bu durumda devletler gerek duyduklarında entegrasyona dur deme hakkına sahiptirler ve yüksek politika alanlarında karar alma sürecine direk müdahillerdir. Savunma ve güvenlik ise en önemli alanlardır. Ülkeler bu alanlarda ilk başta kendi çıkarlarını ve sonrasında Birlik çıkarlarını düşünmektedirler. Enerji son zamanlarada yüksek politika alanı olarak önemini giderek artırmaktadır ve Avrupa Birliği’nin bu alanda ortak bir politikası yoktur. Ülkeler kendi enerji güvenliği politikalarını kendi enerji güvenliği algılamaları çerçevesinde şekillendirmektedirler. Üye develetlerin farklı enerji politikalarına sahip olmaları kimi üye devletlerin enerji üreticisi olmalarından da kaynaklanmaktadır. Fakat tüm bu görünüm, yaşanan Ukrayna Kriziyle değişmiştir. Nitekim bu kriz, Avrupa Birliği’nin ortak enerji

politikasının gerekliliğini ortaya koymuştur. Ortak enerji politikası üye develetler arasında ortak bir iş birliğine sebep olmaktadır. Avrupa Birliği dünyanın en büyük enerji tüketicisidir. Dolayısıyla enerji güvenliği, Avrupa Birliği’nin en önemli konu başlıklarındadır. “Yeni– İşlecvselcilik” teorisinden yola çıkarak her bir alanda başlayan iş birliğiyle Birliğin kaybetmiş olduğu heyecanı eneji iş birliğiyle yeniden kazanacağını söylemek mümkündür. Dolayısıyla Avrupa Birliği’nin bugünlerde en önemli meselesi olan enerji, Birliğin entegrasyon sürecine katkıda bulunmaktadır. Özellikle son zamanlarda doğalgaz önemi giderek artırmaktadır. Petrol arzı küresel bir meseleyken, doğalgaz arzı bölgesel iş birliğini gerektirmektedir. Bu yönden bölgesel bir entegrasyon olan Avrupa Birliği’nin bölgesel bir işbirliği gerektiren doğalgaz arzındaki işbirliğinin Avrupa Birliği entegrasyon sürecine katkısı oldukça büyüktür. Petrole nazaran taşınması maliyet yönünde daha düşük olan doğalgazın boru hatları ile taşınması tercih edilmektedir. Boru hattı inşası birbirine komşu ülkelerin ortak uzun soluklu çalışmalarını gerektirmektedir.

Çalışmada değinilen krizlerden sonra Avrupa Birliği, alternatif enerji rotaları arayışı içine girmiştir. Sözgelimi, Rusya’ya alternatif enerji arayışları, üye devletlerin kendi aralarındaki entegrasyon boyutunu yükseltmekte ve işbirliği sürecinde enerji tedarikini sağlayan transit ülkelerle de entegrasyon sürecini hızlandırmaktadır. Bu bağlamda Avrupa Birliği, alternatif enerji üreticisi olan Kuzey Afrika ile bütünleşme sürecini ekonomik olarak geliştirmeye çalışmakta, fakat bütünleşme sürecinin son aşaması olarak adlandırılan siyasi bütünleşme sürecinde bu ülkelerle yaşanan yapısal sorunlardan dolayı süreç çıkmaza girmektedir. Fakat hem aday ülke olan hem de dünyanın en büyük enerji kaynaklarına komşu ve bir transit ülke durumunda bulunan Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile enerji alanında yapacağı işbirliğinin üyelik sürecine yapacağı katkıları görmezlikten gelmek ise imkânsız görünmektedir.

Azerbaycan, Türkmenistan ve Kazakistan, denizlere kapalı ülkelerdir. Dolayısıyla bu ülkelerin kendi enerji kaynaklarını dünya pazarlarına açabilmeleri için komşu ülkelerle işbirliğine ihtiyacı vardır. Jeo–politik konumu itibari ile en ideal konumda bulunan ülke ise, Türkiye’dir. Türkiye, dünyanın en zengin enerji bölgelerine komşu ve Avrupaya enerji arzı sağlayan doğal bir köprü durumundadır. Rusya’ya olan enerji rotası bağımlılıklarını ve enerji ihracatını azaltmaya çalışan bu ülkeler, Türkiye ile enerji işbirliği konusunda oldukça hevesli görünmektedirler. Nitekim gerek jeopolitik rolü gereği, gerekse Avrupa Birliği’ne aday ülke konumu dolayısıyla Türkiye, şüphesiz en iyi alternatif rota konumundadır. Çünkü Türkiye’nin sahip olduğu konumdan dolayı birçok boru hattı ülke toprakları üzerinde inşa edilmiş, birçoğu

da projelendirilmiştir. Tüm projelerle Türkiye, dünyanın en büyük enerji tüketicisi bölgelerine enerji tedariki sağlamada transit bir ülke konumunda bulunmaktadır. Transit ülke olma konumu nedeniyle Türkiye, bu boru hattı projeleriyle hatırı sayılır düzeyde gelir elde etmekte ve buru hatlarının inşası sürecinde pek çok kişiye isdihdam olanağı sağlamaktadır. Boru hattı inşası sayesinde ekonomik hedeflerle birlikte Türkiye, siyasi hedeflere de sahip bulunmaktadır. Türkiye, dış politika açısından da bu pozisyonunu en etkin bir şekilde kullanma arayışı içinde bulunmakta; bunun, Avrupa Birliği’ne üyelik sürecinde katkısını somut olarak görmek istemekte ve ekonomik açıdan da taşıma geliri elde etmeyi talep etmektedir. Nitekim Avrupa Birliği Türkiye ilerleme raporlarından enerji alanında yapılan çalışmaların üzerinde ciddi bir şekilde durulmaktadır. 2004 İlerleme Raporu’na göre, enerji arz güvenliğini güçlendirmek amacı çerçevesinde, Türkiye, arz konusundaki kaynakları çeşitlendirmek ve doğal gaz ve petrol taşımacılığı konusunda Hazar Denizi ve Orta Doğudan Avrupa Birliği’ne kadar transit ülke olma rolünü güçlendirmek için çabalarını sürdürmüştür (EU, 2004:98).

Avrupa Birliği ile müzakerelere başlayan, ciddi reformlar gerçekleştiren Türkiye’nin, Avrupa Birliği ile olan ilişkilerinin olumlu bir atmosferde geçmesi, projelerin gerçekleşmesi için uygun ve zorunlu bir zemin oluşturmaktadır. Nitekim uyum sürecinde Türkiye enerji alanında da reformlar gerçekleştirmektedir. Doğal gaz sektöründe, daha önce BOTAŞ’ın sahibi olduğu ve işlettiği iki distribütör, Doğal gaz Piyasası Kanunu uyarınca özelleştirilmiştir.

Gerek Türkiye gerekse Avrupa Birliği’nin karşılıklı çıkarlarının bulunduğu enerji ve enerji güvenliği konusu, ilişkileri daha da güçlendirmektedir. 2004 İlerleme Raporu’na göre, Avrupa Birliği’nde enerji alt yapılarını kötü niyetli eylemlerden koruma ihtiyacı konusunda gittikçe artan bilinçlenme sonucunda, Türkiye’nin, Avrupa Birliği’nin enerji sektöründeki güvenliğin artırılması yönündeki girişimlerine aktif biçimde katılması beklenmektedir (EU, 2004:99) .

Buna karşılık 2005 İlerleme Raporu’nda da ele alındığı gibi, Türkiye, enerji kaynaklarını ve güzergâhlarını çeşitlendirmeye ve petrolün ve gazın Hazar Havzası ve Orta Doğu’dan Avrupa Birliği’ne nakli çerçevesindeki transit ülke konumunu güçlendirmeye yönelik çabalarını sürdürmüştür. Bölgesel doğalgaz ulaşım ağlarına olan ihtiyacın devletlerarasındaki bağımlılığı arttırdığı düşünüldüğünde, Türkiye’nin üyelik sürecinde taşıdığı politik ve stratejik önem dolayısıyla Avrupa Birliği’ne daha çok yaklaşacağı ve üyelik sürecine oldukça olumlu katkıda bulunacağı sonucunu elde etemek zor olmayacaktır. Avrupa Birliği için ise, Yeni–İşlevselcilik

yaklaşımının ifade ettiği gibi, bir alanda yapılan işbirliği beraberinde farklı alanlarda da işbirliğini getirmekte ve entegrasyon sürecini başlatmaktadır. Nitekim yüksek işsizlik, ekonomik durgunluk ve genişleme sürecinin beklenilen çıktıları vermemesi, Avrupa Birliği’ni duraklatmış ve genişleme sürecini tartışmaya açmıştır. Dünyadaki en başarılı ekonomik entegrasyonlardan biri olarak kabul edilen Avrupa Birliği, bu alandaki heyecanını yitirmiştir. Fakat enerji, Avrupa Birliği için entegrasyon sürecinde yeni bir heyecan olarak kendini göstermiş ve Türkiye’nin Avrupa Birliği üyelik sürecini hızlandırmıştır.

Ukrayna krizinde Avrupa Birliği’nin ortak bir enerji politikasının olmayışının olumsuz yankısı oldukça büyük olmuş ve Avrupa Birliği’ni ortak politikalar üretmeye itmiştir. Ortak enerji politika arayışlarının en önemli başlığını ise enerji güvenliği oluşturmuştur. Enerji güvenliği için üye devletler, komşu ülkelerle enerji işbirliği alanını genişletmek istemektedirler. Böylece Avrupa Birliği transit ülke konumundaki ülkeler aracılığıyla Orta Doğu ve Hazar Bölgesi’ndeki enerji kaynaklarına direk ulaşma imkânına sahip olacak ve bu ülkelerle olan bütünleşme, siyasi ve ekonomik açıdan ivme kazanacaktır.

Mevcut konumu itibariyle Türkiye, Avrupa Birliği’nin enerji gevenliği açısından, çok önemli bir ülke durumundadır. Bu süreçte Türkiye’nin enerji piyasaları Avrupa Birliği normlarına göre uyumlaşmakta ve üyelik süreci güçlenmektedir. Ayrıca Hazar Bölgesi’nin zengin doğalgaz ve petrol rezervlerine sahip olması, Avrupa Birliği için, koşulsuz bir şekilde, Türkiye’yle güçlü, sürdürülebilir, ekonomik ve siyasi işbirliğini zorunlu kılmaktadır.

KAYNAKÇA

AAD, Correlje and Coby Linde, 2006, Energy Supply Security and Geopolitics: A European Perspective, Energy Policy.

ACAR, Çağdaş, ÇİĞDEM, Metin, SEVTAÇ, Bülbül, PARLAKTUNA, Mahmut, GÜMRAH, Fevzi, 2007, Petrol ve Doğalgaz, Ankara, ODTÜ Yayıncılık.

ADELMAN, M.A, 1993, The Economics of Petroleum Supply: Paper by M.A. Adelman, 1962–1993, Cambridge: The Mit Press.

AFAGAN, Naim Petros A., Pilacachi, Maria and G. Caralho, 2007, Multi–Criteria Evoluation of Natural Gas Resources, Energy Policy.

AKAY, Hale 2005, Katılım Öncesi Süreç. Avrupa Birligi Ansiklopedisi, Editör Desmond Dinan, Kitap Yayınevi, Birinci Cilt, Çeviren Hale Akay.

AKGÜL, Sinem, 2004, Uluslararası İlişkiler Teorileri Işığında Avrupa Bütünleşmesi, Uluslararası Ilişkiler, Cilt 1, Sayı 1, Bahar.

ALGAN, Nesrin, 2002, Türk Boğazları’nda Çevresel Güvenlik, Mülkiye Dergisi, Cilt: XXVI, Sayı:234, Mayıs–Haziran.

ALAN S. Mirlward and Vibeke Sorensen, 1993, Interdependence or Integration? A National Choice, The Frontier of National Sovereignty: History and Theory, London.

ALTAN, Özer, 2003, Doğal Gaz Piyasası Yorum ve Uluslararası Bir Bakış Konferans, EPDK, Eğitim Semineri, Ankara.

ANDEREI V. Beyli, 2003, New Dimensıons of Energy Securıty of The Enlarging EU and Their Impact on Relations with Russia, European Integration, Vol.25.

ANDREW, Heywood, 2006, Siyaset, Ankara, Liberte Yayınları.

ANDERSON, Crish and Ö.Shown Reichert, 2007, Economics Benefits and Support for Membership in the EU: A Cross–National Analysis, Journal of Public Policy Sayı 15.

ARI, Tayyar 2002, Uluslararası İlişkiler Teorileri, Alfa Yayıncılık, İstanbul.

AXEL, Krause, 2002, From the Pump To The Plug: Europe’s Quest For An Energy Policy, Europe.

ATABEY, Ayşegül, Sara, Taha Bahadır, Develi Abdulkadir, 2006, Dış Ticarete GIRIŞ, Nobel Yayınları.

AVRUPA KOMİSYONU TÜRKİYE TEMSİLCILİĞİ, 2000, Avrupa Birliği Enerji Politikası. http://www.deltur.cec.eu.int/abenerji.rtf.

AVRUPA TOPLULUKLARI KOMİSYONU, 2004, Türkiye’nin Katılım Yönünde İlerlemesi Hakkında 2004 Yılı Düzenli Raporu, COM (2004)656 Final, Brüksel, 6.10.2004.

AVRUPA TOPLULUKLARI KOMİSYONU, 2005, 2005 Yılı Türkiye İlerleme Raporu, (COM 2005) 561 Nihai, Brüksel, 9 Kasım 2005.

AYDIN, Mustafa, 2005, Türkiye’nin Orta Asya–Kafkaslar Politikası, (Der.), Mustafa Aydın, Küresel Politikada Orta Asya Avrasya Üçlemesi 1, Ankara, Nobel Yayın Dağıtım.

AYDIN, Mustafa, 1996, Uluslararası Ilişkiler’de Yaklaşım, Teori ve Analiz, SBF Dergisi, cilt 55.

BACIK, Gökhan, 2006, Turkey and Pipeline Politics, Turkish Studies, Vol. 7, No.2, 293–306, June 2006.

BARYSCH, Katinka 2007, Turkey’s Role in European Energy Security, http://www.cer.org.uk/pdf/essay_Turkey_energy_12dec07.pdf

BABALI, Tuncay, 2005, Implications of The Baku–Tbılısı–Ceyhan Maın Oil Pipelıne Project, Perceptions, Winter 2005

BAYKURTARAN, Yusuf Bilgi, 2003, Uluslararası Ticaret Teorileri, C.Ü. Iktisadi ve İdari Bilimler Dergisi, Cilt 4, Sayı 2.

BEAUMONT, Peter, Gerald H. Blake, J. Malcolm Wagstaff, 1988, "The Middle East: A Geographical Study." David Fulton.

BEYLİ, A, Energy Security As A Basis For EU–Russian Cooperation, Briefing Ener, 5005en. European Parliament, Luxembourg, 28 August 2003.

BILGIN, Mert, 2007, New Prospects in the Political Economy of Iner–Caspian Hydrocarbons and Western Energy Corridor Though Turkey, Energy Policy, Ankara.

BLUMAN C–Dubous L, 2004, Droit Institutionnel de L’Union Europeenne, Litec, Paris. BORIS, Rumer, 2002, The Powers in Central Asia. Survival. Vol. 44, No. 3, Fall.

BOCK, P.G, 1992, Functionalism and Functional Integration, International Encyclopedia of Social Sciences, London.

BOMBERG, Elizabeth, STUBB, Alexander, 2005, The European Union How Does it Work?, Oxford Press, Second Edition.

BOZKURT, Veysel, 1997, Avrupa Birliği ve Türkiye, Alfa Yayınları.

BUHEIRY, Marwan R, 1989, The Formation and Perception of the Modern Arab World, New Jersey: The Darwin Press, Princeton.

BUZAN, Barry, 1991, People, States and Fear: An Agenda For International Security, Studies in the Post–Cold War Era. London: Harvester Wheatsheaf.

BUZAN, B. People, 1991, State and Fear:An Agenda for International Security Studies in the Post–Cold War Era Second Edition, Harwester:Wheatsheaf.

BUZAN, B. Waever, O. De Wilde, J, 1998, Security: A New Framework for Analysis. London: Lynne Rienner.

BULMER, Simon, 1982, Domestic Politics and European Community Policy Making, Journal of Common Market Studies, Sayı 21.

BROCARD, Lucien, 1932, Regional Econmy and Economic Regionalism. Annals of American Academy of Political and Social Sciences, Vol.162, No.1.

BRITISH PETROLEUM, 2006, BP Statistical Review of World Energy, http//www.bp.com. BRITISH PETROLEUM, 2004, Statistical Review of World Energy.

BRITISH PETROLEUM, June 2005, BP Statistical Review of World Energy, London.