• Sonuç bulunamadı

5.4 Araştırma Sonuçları ve Değerlendirmeler

5.4.1 Deprem Sonrası Sinerjetik Toplum Dinamikleri

5.4.1.3 Ekolojik Dinamikler Çarkı

Türkiye depremsellik açısından oldukça dinamik bir yapıya sahiptir. 1902 yılından itibaren yaşanan depremler incelendiğinde hem çokluğu, hem de insan hayatını nasıl tehdit edebildiği görülmektedir. Her zaman deprem büyüklüğü ile ölen ve yaralanan sayıları arasında doğrusal bir neden sonuç ilişkisi yoktur. Bu elbette ki; depremin meydana geldiği yerde yerleşim merkezi olup olmamasına, varsa bu yerleşim merkezinin büyüklüğüne, yoğunluğuna, yapılaşma düzenine ve şartlarına, depremin meydana geldiği saate (gündüz, gece) ...vb. pek çok etkene bağlıdır. EK 1'de yer alan çizelgede 1902 yılından beri Türkiye'de meydana gelen depremlerin, 6 ve üzerinde büyüklüğe sahip olanlarına yer verilmiştir. Bu da ekolojik dinamikler içinde yer alan bir belirsizlik faktörü olan depremin neden olduğu büyük etkileri göstermektedir.

17 Ağustos 1999 tarihinde saat 3.02'de, Kuzey Anadolu Fay Hattının Adapazarı, Kocaeli, Gölcük segmenti üzerinde, Richter ölçeğine göre Ms=7.4 manyitüdünde ve yaklaşık 45-50 saniye süren bir deprem meydana gelmiştir. Ana deprem dalgasının

ardından büyüklüğü 4.0- 5.0 değerlerinde olan çok sayıda artçı depremler meydana gelmiştir.

Deprem, Marmara Bölgesinin tamamı ile Kuzey Anadolu Fay Hattının doğu yönündeki uzantısında yer alan Düzce ve Bolu gibi şehirleri etkilemiştir. 17 Ağustos depreminin Ülkemizde endüstrinin ve şehirleşmenin en yoğun olduğu Marmara Bölgesinde meydana gelmiş olması, can kaybının ve hasarın da çok büyük olmasına sebep olmuştur. 1967 Adapazarı Depreminden sonra bölgeyi etkileyen en büyük deprem olan 17 Ağustos 1999 depremi, İstanbul'un Avcılar, Küçükçekmece, Tuzla ilçeleri ile İzmit, Adapazarı, Gölcük, Yalova, Düzce ve Bolu şehirlerinde 20 000 dolayında can kaybına ve maddi hasara yol açmıştır. İzmit Körfezinin iki tarafında ve İzmit-Adapazarı arasında yer alan sanayi tesislerinde çeşitli boyutlarda hasarlar meydana gelmiş, Tüpraş Rafinerisinde bir bacanın tanklardan birisi üzerine yıkılması nedeniyle başlayan yangın daha sonra yedi tankı etkilemiş ve güçlükle söndürülmüştür. Deprem nedeniyle bölgede bulunan kamuya ve özel sektöre ait endüstri tesislerinde yaklaşık bir hafta süre ile üretime ara verilmiştir. Anadolu Otoyolunun Sapanca-Adapazarı arasındaki kesiminde meydana gelen oturmalar, çekme çatlakları ve bir üst geçitte meydana gelen göçme nedeniyle Otoyol üç gün süreyle ulaşıma kapanmış, bu ise deprem bölgelerine ulaşılmasında önemli bir engel oluşturmuştur (İTÜ, 1999).

Birinci çevirimde: Yapılaşmış çevrede oluşan yıkım ile biyolojik çevre ve insanların hayatında büyük kayıplar oluşmuş, çok sayıda insan hayatını kaybetmiş, çok sayıda insan yaralanmış ve çevre enkaz haline geldiği için çevre sağlığı neredeyse tamamen yitirilmiştir. Yangınlar, patlamalar, doğal gaz boru hattında kaçaklar ... gibi tehlikeler yaşanmıştır. Enkazların altında kalan ve hala yaşadıkları umulan insanların aranması ve enkaz altından çıkarılarak sağlık hizmetlerinden yararlanabilmeleri (sahra hastanelerinin kurulması, sağlık elemanı - malzeme ve ekipmanlarının bölgeye ulaştırılması, yaralıların hastanelere sevkiyatı) ilk dönemin en acil ve önemli faaliyeti olmuştur. Görevli sivil savunma elemanları deprem bölgesinin büyüklüğü nedeniyle yetersiz kalmış, bu faaliyet hem Türk sivil hem yabancı arama kurtarma ekipleri, gönüllüler ve yakınlarını arayanlar tarafından gerçekleştirilebilmiştir. Hayatta kalanların ve bölgeye yardım için gelen insanların yaşamlarının sürdürülebilirliği için gereken "asgari standartların" (su temini ve sanitasyon, beslenme, gıda yardımı, barınak ve yer planlaması ve sağlık hizmetleri) sağlanamaması en önemli sorunlar olmuştur. Enkaz altında kalan veya çıkarıldığı halde sağlıklı koşullarla kısa sürede gömülemeyen ölülerin

yarattığı "koku" ve "bulaşıcı hastalık riski" ilk dönemde insanların karşılaştığı en büyük sorunlardan olmuştur. Depremden kısa bir süre sonra bölgeye gelmeye başlayan yardım malzemelerinin, düzenli bir şekilde dağıtılamamasından dolayı, çevre sağlığını olumsuz etkileyen "yığınlar - büyük çöp alanları" oluşmuştur. Bu aşamada belediyenin temizlik - çöp ekipleri ortada olmadığı için gönüllüler ve sivil toplum kuruluşları çevre temizliğine başlamışlardır.

Aşağıdaki çizelgede; 17 Ağustos Kocaeli depremi sonrasında, farklı illerden gelen sivil savunma arama kurtarma birliklerinin ve personelinin deprem bölgesindeki dağılımı ve enkaz altından ölü ve sağ olarak çıkarılan sayıları yer almaktadır.

Çizelge 5.10 Marmara depremi sonrası sivil savunma ekipleri ve enkazdan çıkarılanlar (SSGM, 2001). ENKAZDAN ÇIKARILAN BİRLİK ADI BİRLİK PERSONELİ ÇALIŞMA

YAPILAN YER ÖLÜ SAĞ

SAKARYA 116 73 KOCAELİ 60 39 GÖLCÜK 66 24 ANKARA SİVİL SAVUNMA ARAMA KURTARMA BİRLİĞİ 60 TOPLAM 242 136 AVCILAR 20 13 İZMİT 8 - İSTANBUL SİVİL SAVUNMA ARAMA KURTARMA BİRLİĞİ 24 TOPLAM 28 13 ERZURUM SİVİL SAVUNMA ARAMA KURTARMA BİRLİĞİ 26 YALOVA 79 45 GENEL TOPLAM 110 349 194

Çizelge 5.11 Düzce depremi sonrası sivil savunma ekipleri ve enkazdan çıkarılanlar SSGM, 2001).

ENKAZDAN ÇIKARILAN

BİRLİK ADI BİRLİK PERSONELİ ÇALIŞMA YAPILAN YER

ÖLÜ SAĞ BOLU 23 8 DÜZCE - 1 KAYNAŞLI 12 9 ANKARA SİVİL SAVUNMA ARAMA KURTARMA BİRLİĞİ 57 TOPLAM 35 18 İSTANBUL SİVİL SAVUNMA ARAMA KURTARMA BİRLİĞİ 24 KAYNAŞLI 9 9 ERZURUM SİVİL SAVUNMA ARAMA KURTARMA BİRLİĞİ 25 DÜZCE 12 3 GENEL TOPLAM 106 56 30

12 Kasın Bolu-Düzce Depreminde ise; 106 personel ile görev yapan Sivil Savunma Arama ve Kurtarma Birlikleri 56 kişiyi ölü, 30 kişiyi de sağ olarak enkaz altından çıkarmıştır.

Her iki deprem sonrasında toplam 17972 kişi ölmüş ve 48901 kişi yaralı kurtarılmıştır. Bu sayıların iki depreme göre dağılımı aşağıdaki çizelgede görülmektedir.

Çizelge 5.12 Kocaeli ve Düzce depremlerindeki ölü ve yaralı durumu (AİGM, 2000).

YER TARİH BÜYÜKLÜK ÖLÜ YARALI

KOCAELİ 17.08.1999 7.4 17127 43953

BOLU-DÜZCE 12.11.1999 7.2 845 4948

TOPLAM 17972 48901

İkinci çevirimde: Enkaz altında canlı olma olasılığı ortadan kalkınca kamu kurumları araçlarla enkaz ve çöp kaldırma çalışmalarına başlamış, fakat alanın büyüklüğü nedeniyle uzun zamana yayılmıştır. Sağlıklı ve hijyen fizik çevrenin sağlanması, gereken asgari yaşam standartlarının sağlanması ekolojik dinamikler içinde en önemli faaliyetler iken, plansız kurulan çadır ve prefabrik alanlarda bu yeteri kadar sağlanamamıştır.

Üçüncü çevirimde: Ekolojik dengenin sağlanması henüz tam olarak gerçekleşmemiştir. Bazı yerlerde hala insanlar çadırlarda, çoğunlukla da prefabriklerde yaşamaktadırlar. Kalıcı konutlara da kısmen geçilmiştir.