• Sonuç bulunamadı

İsmet Kür, çocuk eğitiminin çeşitli yönlerinden bahsederken çocuğa her ne eğitimi verilirse verilsin ona sevgiyle yaklaşmanın önemi üzerinde durmaktadır. İsmet Kür (1989: 14), sevginin önemini; “Dünya kurulalı beri, sanatçılar, filozoflar, ruh bilimciler sevgiyi hep konu edinmişler; sevginin büyüsü, gücü, vazgeçilmezliğinde birleşmişler.

Sevginin yerini tutacak ne var dünyamızda?... Sevginin etkilemediği herhangi bir olay düşünebiliyor musunuz?

Sevginin eğitimde doldurulmaz bir yeri olduğu da çoktan biliniyor.

Yapılan deneyler göstermiştir ki, bir bebek ne kadar özen görürse görsün, ona ne ölçüde sağlıklı yaşam sağlanırsa sağlansın, annelerinin baktıkları bebeklerin ruh ve beden gelişimi; ötekilerden daha çabuk, daha iyi olmaktadır.

Anne, sevgilerin en hasını, büyük bir coşkuyla verir çocuklarına… Bebekleri geliştiren bu en has, en coşkulu sevgidir işte” cümleleriyle vurgular.

İsmet Kür’e göre bütün aileler çocuklarını muhakkak severler. Fakat çocuk için asıl olan bu sevginin doğru şekilde ifade edilebilmesidir:

“ ‘Çocuğunu sevmeyen ana baba olur mu?... Sevgi yetseydi dünyada sorunlu çocuk mu kalırdı?’ mı diyorsunuz? İlk bakışta sizi haklı bulmamak olanaksızdır. Ama bir soru daha gelebilir hatıra: Acaba bu sevgiyi çocuklarımıza gerektiği zamanda, gerektiği biçimde aktarmayı iyice biliyor muyuz?... Aile çocuk ilişkilerinde en önemli yöndür bu” (Kür, 19 Haziran 1972: 5).

Bu durumda diyebiliriz ki yazara göre çocuk eğitiminde oluşan sevgiyle ilgili problemler, büyük ölçüde ailenin çocuğunu yeterince sevmemesiyle değil sevgisini

gerektiği gibi ifade edememesiyle ilgilidir. Toplumumuzda, anne- babaların şımarmasınlar diye çocuklarına sevgilerini göstermekten çekindikleri bir gerçektir. İsmet Kür, bu yaklaşımla ilgili düşüncelerini şöyle kaydeder:

“ Her ana, baba çocuğunu sever.

Evet, sever… ama , bebeklik çağından sonra ve her zaman için belli eder mi dersiniz?...

‘Çocuğumu ancak uyurken öperim.’ Diye övünen babalar yok mu hâlâ içimizde?...

Sevginizi olanca sıcaklığıyla ve her zaman çocuklarınıza duyurmaktan hiçbir zaman çekinmeyin” (Kür, 1989: 14).

Yazara göre, çocuklarımıza sevgimizi nasıl ve ne kadar göstermemiz gerektiğini bilmek çok önemlidir. Anne, babalar sevgilerini yeterli göstermeyerek çocukta çeşitli problemlere sebep olabildikleri gibi, aşırı sevgi gösterileriyle de çocuğa zarar verebilirler. İsmet Kür, “Çocuğa ne kadar sevgi göstermeliyiz?” sorusuna şu cümlelerle cevap verir:

“Şunu hatırdan çıkarmamak yerinde olur: Sevgiyi gereğinden az göstermek, gereğinden fazla göstermekten çok daha tehlikeli sonuçlar doğurabilir. Elbette en iyisi, her şey gibi, sevginin de ayarını iyi bilmektir. Dikkatli sorumluluğunun büyüklüğünü bilen ana- babalar, kitaplar okuyarak, çocuğunu inceleyerek bu ayarı bulabilirler… Ama yukarıda da söylediğim gibi, aşırı bile olsa sevgi, sevgisizlikten çok daha zararsızdır” (Kür, Haziran 1972: 5).

Yazara göre, çocuğa sevgi göstermek ve onu şımartmak birbirine karıştırılmamalıdır. Çocuğu sevmek ona kural koymamak, her istediğini yapmak anlamına gelmez. Çocuğa gösterilen aşırı hoşgörü asla bir sevgi göstergesi değildir. Çocuğa fayda sağlamak yerine zarar verir. İsmet Kür (1989: 15), bu konudaki düşüncelerini; “Ancak… Sevmekle şımartmak arasındaki kıldan ince, ama kılıçtan keskin farkı da unutmamak gerek.

Şımartmak, çocuğu her yönden geriletir, sevmek her yönden geliştirir.

Şımarık insan bencildir, sorumsuzdur, verimsizdir… Önce ailenin sonra toplumun baş belasıdır.

Evet, şımartmayalım… Ama sevginin sihirli nefesini de çocuklarımızın üzerinden eksik etmeyelim olur mu?” şeklinde kaydeder.

Çocuk eğitiminde sevginin rolüyle ilgili olarak İsmet Kür’ün üzerinde durduğu bir başka konu da sevginin pazarlık konusu olarak kullanılmasıdır. Ailenin ve öğretmenin çocuğa karşı sevgisi kayıtsız, şartsız olmalıdır. Büyüklerin çocuklara karşı duydukları sevgiyi bir çeşit tehdit aracı olarak kullanmasının tehlikelerini İsmet Kür şu cümlelerle açıklar:

“Çocuk ne kadar büyük kabahat işlemiş olursa olsun ‘ Seni artık sevmiyorum.’ demeyin ona…

Bu sözler, dünya eğitimcilerinin, ruhbilimcilerinin ana-babalara, öğretmenlere gönderdikleri çok önemli bir mesajdır.

Oysa pek çoğumuz çocuklarımıza kızdığımızda, ‘ Seni artık sevmiyorum. Senin gibi çocuğu zaten kimse sevmez…’ deyiveririz. Bu sözlerin çocuğumuzdan neleri söküp götürdüğünün farkında olmadan…

Çocuk en büyük suçu işlese bile yakınlarının özellikle ana, baba ve öğretmeninin sevgisini, güvenini yitirmeyeceğine inandırılmalıdır.

Bunları yitirdiğini anlayan çocuk, artık tutunacak dalı olmadığını sanır… Bundan dolayı düşeceği boşluğun onu nereye götüreceği kestirilemez… Ancak istenir bir yere götürmeyeceği kesindir” (Kür, 1989: 15).

İsmet Kür’e göre çocuk eğitiminde sevgi kadar vazgeçilmez bir kavram da saygıdır. Aslında sevgi ve saygı birbirinden ayrılamaz. Türk toplumunda saygıyı sadece küçüklerin büyüklerine karşı göstermesi gerektiği gibi yanlış bir inanç vardır. Oysa sevgi gibi saygı da karşılıklı olmalıdır. Yazar, (Kür, 1989: 15) kendisine saygı duyulmayan çocukların, doğal olarak saygı göstermeyi öğrenemeyeceklerini ve çocuğa saygı göstermenin önemini; “Karşılıklı saygı dedim. Evet, sade büyüklerimize değil, kendimizden çok genç olanlara da saygı göstermek zorunda olduğumuzu biliyoruz değil mi? Aksi halde çocuk saygıyı, saygının önemini, gereğini nasıl, nereden öğrenebilir ki?...

‘Ben çocuğa saygı falan göstermem ama o bana çok saygılıdır.’ Diyenler çıkabilir… Ne var ki onların ‘saygı’ sandığı şey, gerçekte ‘ korku’ dur. Saygıda sevgi

vardır, güven vardır; korkuda nefret ve başkaldırı… Açık seçik belli edilmese de bunlarsız korku olamaz…

Aslında, saygısız sevgiyi düşünmek bile mümkün değildir. Gerçek sevgide, saygı ve sevgi sudaki hidrojen ve oksijen gibi, daima birlikte, birbirinin içinde erimiş olarak vardırlar. Bunlardan birinden birinin eksik olduğu su nasıl düşünülemezse, öylece saygısız sevgi de düşünülemez.” şeklinde açıklamıştır.

Sonuç olarak, İsmet Kür sevgi ve saygıyı eğitimin olmazsa olmazı olarak görür ve yazılarında bu konuya yer verir.