• Sonuç bulunamadı

İsmet Kür, çocukluk korkuları gibi ilk çocukluk yıllarını zorlaştıran ve çocuğun gelişimini olumsuz etkileyen kıskançlık konusuna da yazılarında yer vermiştir. Çocuğun kendisinden küçük kardeşini kıskanması; kardeşler arası düzgün bir ilişkinin

kurulmasına engel olduğu gibi, büyük çocukla ailenin arasının açılmasına, çocuğun içine kapanmasına ve gelişiminin gerilemesine sebep olabilecek önemli bir sorundur.

Yazar, anne-babaların dikkatini çekmek için, kardeşi doğan bir çocuğun hislerini, onun ağzından yazdığı bir mektupta şöyle anlatır:

“Bana gelen kardeş küçücük, kıpkırmızı bir şey… Hiç güzel değil ama nedense herkes çok seviyor bu oğlanı… Beni unuttular… Herkes, ‘Aman oğlanın maması gecikmesin, aman oğlanın altı temizlensin’ hep ‘ aman oğlan, aman oğlan’ bıktım bu oğlandan… Nerden geldi… Evde rahat kalmadı… Çok sıkılıyorum Muratçığım, hep ağlıyorum. Bu sefer de ‘ her şeye ağlıyorsun ne miskin, ne aksi kız oldun sen.’ Diye azarlıyorlar beni. Yemek de yemiyorum, uyku da uyumuyorum. Gece ışık sönünce korkuyorum ondan uyuyamıyorum. Oysa bilirsin hep küçükten beri karanlıkta uyurduk… Ama korkuyorum şimdi…

Oğlanın ad Yağmur… Ne çirkin ad değil mi Murat? Görsen ne aptal şey, ne konuşuyor ne bir şey… Bazen ‘agu’ diyor herkes bayılıyor. Yani çok seviyorlar bu oğlanı… Be de seviyordum eskiden ‘ kardeş çok sevilir’ diye bilirdim… Ama şimdi sevmiyorum… Hiç sevmiyorum… Beni anneciğimden, babamdan, herkesten ayırdı neden seveyim? Hep tokatlamak istiyorum ama elletmiyorlar. Ben de gelip geçerken bir çimdik atıyorum bazen. Ağlamaya başlıyor, ağlayınca da acıyorum” (Kür, 1970: 10).

Çocukta yukarıda anlatılana benzer sıkıntıların oluşmaması için ailelerin yapması gerekenleri İsmet Kür, üç aşamada ele almıştır.

Bunlardan ilki bebek henüz doğmadan çocuğu gelecek bebeğe hazırlamaktır. Aile her şeyden önce, henüz dünyaya gelmeden çocukta bebeğe karşı bir soğukluk uyandırmamaya dikkat etmelidir. Bunun için de “Artık pabucun dama atılacak” gibi yaklaşımlardan mutlaka kaçınmalıdır (Kür, 1970: 10). Ailenin yapması gereken tersine çocuğun aklına takılan kimi soruları cevaplamak ve doğacak kardeşine yakınlık duymasını sağlamaktır. Bunun için öncelikle çocuğa “Kardeşini leylek getirecek.” Tarzı yalanlar söylenmemelidir. Çoğunlukla çocuklar bunun yalan olduğunu bilirler. Böylece hem kafaları karışır hem de ailelerine duydukları güven azalır (Kür, 1970: 10).

İsmet Kür, (1989: 27) ailenin bebek doğmadan önce yapması gerekenleri; “İlk çocuğa dünyaya gelecek kardeşten faydalanacağı, mesela kendisi için oyun arkadaşı

olacağı gibi sözler söylenmeli. Doğacak bebeğin ana babanın olduğu kadar kendisinin de malı olduğu ve hiçbir zaman onun sevgisine ortak olmayacağı belirtilmelidir.

Müstakbel abla ve ağabeye küçük kardeşinin mini mini bir zerreden başlayıp nasıl gelişip büyüdüğü hakkında, yaşına göre, anlayabileceği bir dille hattâ resimlerle izahat vermek çok faydalı olur. Böylelikle kardeşinin nereden geldiğini zaten merak eden çocuk ‘leylek getirdi’ gibi saçma sapan cevaplar yerine hem doğru bilgi edinmiş olur, hem de daima büyümeye, gelişmeye çalışan bu zavallı yavruya karşı kendisinde bir yakınlık uyandırılmış olur” cümleleriyle açıklar.

Yazara göre doğumdan önce çocuk için hazırlanmış, onu merakla bekleyen abla veya ağabey doğum esnasında da unutulmamalıdır. Bu süreçte annenin çocukla ilgilenmesi elbette mümkün değildir. Onun bu eksikliğini baba mutlaka tamamlamalı, çocukla eskisinden daha çok ilgilenmeli ve onu gelişmelerden haberdar etmelidir. Annenin de birkaç gün kalacağı hastaneden çocuğa küçük notlar göndermesi çok faydalı olacaktır (Kür, 1989: 27).

Doğumdan sonra ailenin yapması gerekenler elbette daha çok çaba ister. Her an ilgi isteyen küçük bir bebek varken, anne- baba ve diğer yetişkinler büyük çocuğun duygularını unutabilirler. Fakat aslında bu konu bebeğin bakımı kadar önemlidir.

Öncelikle, abla veya ağabeyin yanında bebekle fazla meşgul olmanın onu kıskandıracağı akıldan çıkarılmamalıdır. İsmet Kür (29 Mayıs 1989: 27), bunu engellemek için yapılması gerekenleri; “ Bu kıskançlık duygusunun meydana gelmesine fırsat vermemek için, bebekle fazla meşgul olmayı gerektiren halleri, mesela bebeğin banyo saatlerini büyük çocuğun uyku saatlerine denk getirmek faydalı olacaktır. Keza kendisine, büyük çocuk olmanın da birçok üstünlükleri olduğunu, meselâ şekerciden şeker, bakkaldan öteberi almak gibi hakların yalnız kendisinde olup küçüğün bunlardan mahrum olduğunu belirtmek iyidir.” cümleleriyle okuyucuya aktarır.

Anne- babanın gösterdiği bu hassasiyet elbette tek başına yeterli değildir. Eve gelen; büyükanne, büyükbaba, hala, teyze gibi diğer büyüklerin de dikkatli olması büyük çocuğun yanında küçükle çok fazla ilgilenmekten kaçınması da mutlaka gereklidir.

eşyalarından mahrum bırakılmış hissetmemesi için dikkatli olmak gerekir. Bu konuda nasıl davranmanın uygun olacağını yazar şöyle anlatmıştır:

“Büyüğün eşyalarını kardeşine mal ederken o şekilde davranmalı ki çocuk, kendisinin ihmal edilip bu eşyalardan mahrum bırakıldığını zannetmesin. Bu sıralarda büyük çocuğa karşı alâka ve sevgi arttırılmalı ve bu olay büyüğe yenisi temin edildiği zamana rastlatmalıdır. Meselâ abla veya ağabey kardeşine beşiği terk ederken kendisine bir karyola alınırsa kıskançlık duymaz. Ufak tefek oyuncaklarda bile dikkatli davranmak lazımdır” (Kür, 1989: 28).

Kıskançlık çocuklar arasında çok yaygın bir problemdir. Fakat İsmet Kür, bu problemi aşmanın hiç de zor olmadığını söyleyerek ailelere bu konuda tavsiyeler verir, böylece daha sağlıklı ve mutlu nesiller yetişmesine katkıda bulunmaya çalışır.