• Sonuç bulunamadı

Kamu örgütleri içinde tutum ve davranışları belirleyen kural ve düzenlemeler kadar, bireysel özelliklerinde önemi büyüktür Kamu yönetim

3.2. Türkiye’de Etik Dışı Davranışların Sebepler

3.2.8. Eğitim Yetersizliğ

Bireylerin istenilen davranış biçimlerine sahip olmalarını sağlayan, yaşama hazırlayan, ufkunu geliştiren ve yeteneklerini geliştirme fırsatı veren eğitim toplumsal, siyasal, ekonomik ve yönetsel kalkınmanın ön koşuludur ve bunun için nitelikli insan gücünün yetiştirilmesine ihtiyaç vardır. Eğitim ile insanlara yeteneklerini geliştirmek ve yeni beceriler kazandırmak mümkündür. Bunun yanında eğitim, uzun bir zaman gerektiren ve hiç sona ermeyen bir süreç olarak, en yüksek kazanç sağlayan yatırımdır. Bunun için yöneticiliğin yalnız doğuştan kazanılmış bir yetenek olmadığı, başarı için yönetim ilke, kural ve yöntemlerim bilgisi ile bunları

yerinde ve zamanında kullanma yeterliliğinin kazanılması gerektiği ve devlet işlerinde her alanda oluşan teknik nitelik kazanmak için, hizmet içi eğitim giderek önem kazanmaktadır (Günay, 2007: 57-59). Diğer yandan, etik sadece geçmişe ait değerlerin teorik yaklaşımlarını kapsamamakta, geleceğe yönelik olası pratikleri içeren normatif yaklaşımları ve bunlara eleştirel bakmayı içermektedir. Etik ve eğitim, insanları güdüleyici olma özelliklerinin yanında, toplumsal birlikteliği yönlendiren ve yöneten yapılar ve politikalarla bağlantılıdır (Dil, 2009: 783-784). Eğitimin amacı, toplumsal kurumlar arasında içten ve sürekli bir dayanışmayı ve işbirliğini öngörmek, bireyin kişisel ve toplumsal beklentileri arasında bulunması gereken duyarlı dengeyi sağlayarak dikkatli ve bağımsız yargılı insanlar yetiştirmektir. Bu yolla ortak değerler etrafında ulusal bütünleşmenin sağlanmasına yardımcı olur. Buna rağmen eğitim kurumlarının amaçları açık ve kesin değildir. Amaçlar sık sık değişip, birbiriyle çatışabilmekte ve eğitim sürecine katılan bireylere bağlı olarak değişebilmektedir. Bu sebeple eğitim örgütleri, “örgütlenmiş anarşiler” olarak adlandırılmakta ve önceliklerin eylemleri yönlendirmesi yerine, eylemlerin öncelikleri yönlendirdiği söylenmektedir. Çünkü eğitimde, amaçlar ve ölçütler başarı ölçütü olamayacak kadar soyut olmaktadır. İyi bir yurttaşın nasıl olacağı ve devletle olan ilişkisinde yönetimi eleştirmesinin gerekliliği gibi konularda tam bir görüş birliği bulunmamaktadır. Ayrıca iyi öğretmenin ölçütleri de ve başarılı öğrencinin nasıl olması gerektiği net olarak belirlenememiştir (Aydın, 1994: 170-174). Bu açıdan, eğitim sisteminin de kendi içinde geçerliliği her zaman kabul edilen ilkelere göre işlemesi mümkün görülmemektedir. Ayrıca yine bu ilkelerin her zaman geçerli olmasını beklemenin de, eğitim sürecini belli bir kalıba sokmak anlamına gelip gelmediğinin tartışılması gerekmektedir. Buna rağmen kamu yönetimi öğretim sisteminde, eğitiminde ve araştırmaların da değerlerin soruşturulmasının reddedilmesi hatası birçok defa tekrarlanmaktadır (Dwivedi, 1990: 286).

Türkiye’de bu konu önem kazanmakta ve daha çok ilgi toplamaktadır. Türkiye’de yeterli sayıda üniversitede etik eğitimi olmadığı için, bu konuda öğrenci ve mezunlar arasında bir araştırma yapmak mümkün görülmemektedir. Diğer yandan, etik eğitimiyle ilgili önemli bir sorun olarak bu eğitimi kimin vereceği

önemlidir. Etik eğitimi verecek olanların, konuyla ilgili yeterlilikleri, söylemleri ve eylemleri arasındaki uyumsuzlukların varlığı ve konu ile ilgili gereken bilgilere sahip olmadıkları bilinmektedir (Demiral ve Demiral; 2007: 277). Özellikle kamu yönetiminde üst düzey yönetici kadroların yetiştirilmesinin düzenlenmesi için çıkarılan 3149 sayılı Üst Kademe Yöneticilerinin Yetiştirilmesi Hakkında Kanun 1984 yılında Mecliste kabul edilmesine ve Cumhurbaşkanlığı’nca onaylanmasına karşın, yine 1985 yılında Cumhurbaşkanlığınca yapılan itiraz sonucu Anayasaya aykırı bulunarak iptal edilmiştir. Üst düzey yöneticileri eğitmek ve atamaları bu eğitimi görenler arasından yapmak şeklinde düzenlenen bu yapı, gerek yasayı çıkaranlar gerekse sonraki dönem yönetimi ellerinde bulunduracak olan siyasi partiler tarafından uygun görülmemiştir ve bu konuda bir yasal düzenleme bulunmamaktadır (Günay,2007. 74-75). Diğer yandan, Türk eğitim sisteminin genel yapısı içinde, ilk ve orta öğrenimde çağdaş örgün ve yaygın eğitim araç ve mekanizmaları kısıtlı bir kesimde kullanılmakta, kamu yönetiminde etik dışı faaliyetlerin zararları ve etik ilkelere bağlılığın faydaları anlatılan konularda yer almamakta, ezbere dayalı yapı devam etmekte, üniversiteye kadar test sistemi sürmektedir. Bu vatandaşların muhakemelerinin gelişmemesine ve toplumun tümünün üretkenliğini azaltmakta ve kolay yoldan para kazanma anlayışını yaymaktadır (Yüksel, 2005: 102).

Etik eğitimi konusundaki bu eksiklerin giderilmesi için iyi bir etik eğitimin beş temel ilkeye uygun oluşturulması gerekliliği vurgulanmaktadır. Bu ilkelere göre, etik eğitimi veren eğitim ve öğretim kurumları her açıdan özerk olmalıdır. İkinci olarak, etik eğitimi süreklilik gösteren akademik bir faaliyet olmalıdır. Üçüncü olarak, liyakat gereğince konusunda uzman, bilgili ve yetişmiş kişiler seçilmelidir. Dördüncü olarak, etik eğitimi geniş kapsamlı olarak, her yaşa, her tecrübeye ve altyapıya sahip öğrenciye yönelik olmalıdır. Son olarak, etik eğitiminde kullanılan materyaller teori ve pratik arasındaki ilişkiyi göstermeli, konu için örnek olay çalışmaları ve grup incelemeleri gibi davranışları yönlendirici yöntemler sağlanmalı ve geliştirilmelidir. Bununla birlikte, Türkiye’de etik ilkelere sahip olama konusunda yeterli bir bilinç ve görüş birliği ne uygulamacılarda ne de eğitmenler arasında

görülmemektedir. Üniversitelerde kamu yönetimi etiği ile ilgili derslerin yok denecek kadar az olması veya hizmet içi eğitimlerin yetersizliği buna örnek olarak gösterilmektedir (Demiral ve Demiral; 2007: 280-284). Bununla birlikte eğitim konusunun durağan bir yapıda olmaması gerekmekte ve sürekli kendini yenilemesi gerekmektedir. Bu sağlanmadığı zaman, genel olarak eğitim sisteminin ve etik eğitimin mevcut gereksinimlere cevap vermesi veya oluşacak yeni ihtiyaçlara uyum sağlamasının mümkün olmadığını kabul etmek gerekmektedir. Örneğin, ahlâklı olmanın gerekliliği eğitim sitemi ile öğretilebilir. Ayrıca bu bir kural olarak toplum tarafından kabul edilebilir. Ama burada bu kuralın yaşatılmasının sağlanması farklı bir konu olmaktadır. Toplumsal gelişmelere bağlı olarak, uygulanacak eğitim yöntemlerinin farklılaşması gerekebilir. Bunun için, etik konusundaki eğitimin tüm eğitim kurumlarında ve hizmet içi eğitim sürecinde, etik ilkeleri açıklamanın yanında, bu ilkelerin varlık nedenlerinin ve gerekliliklerinin, eleştirel ve geliştirici olması gerektiği düşünülmektedir. Yanı bilgilerin doğruluğu tartışmasının ötesinde, bu bilgileri tam anlamıyla bilmenin mümkün olup olmadığıdır. Yaşamın her alanında bu düşünce geçerli görülmektedir. Rousseau’ya göre asıl sorun bilgi veya bilgili insanlar değil, kendilerini bilgili sanıp diğerleriyle bu eksikli bilgileri ile ilişki kuranlardır (Ağaoğulları, 2006: 26).