• Sonuç bulunamadı

Duyguları yansıtan ünlemler (Ĕmontsional‛ Imlıḳlar)

3.2. Kelime Türleri

3.2.11. Ünlemler (Imlıḳlar)

3.2.11.1. Duyguları yansıtan ünlemler (Ĕmontsional‛ Imlıḳlar)

112

113

“Daniyar, hafif ve heyecanlı bir hisse kapılarak atının başını sevmiş gibi yaptı.

Soğuk, nemli burnunu okşadı. İri gözlerine dikkatle baktı. Hey, anlamıyorsun sen, hüzünlü göz!”[288]

̶ Ay-hay, ul ikĕ ĕtajlı dvorĕts bĕlen kĕm gĕne idare ite alır?

“ ̶ Bilmiyorum, bu iki katlı sarayı kim idare edebilir?”[279]

3. Kızgınlık, azarlayıcı, rencide edici yakınma ve hayıflanma bildiren ünlemler:

u-u “u -u”, аḫ “ah”, ĕḫ “eh”, һа-һe” “ha-hı”, һе “he”, һı “hı”, аy “ay”, аḫ “ah”, uḫ

“oh”, abay “abov”, ay-yay “ay…ya” ay-hay “hay Allah/eyvah”, pıçaġım kĕrgĕrĕ “Allah belanı vermesin”, leg‛net töşkĕrĕ “Allah kahretsin!”, beddoġa suksın “beddua tutsun”, ḳaher suḳsın (kahretsin), ḳaher suḳḳırı “lanet olsun!”, yözĕ ḳara bulsın “yüzü kara olsun!” v.b.

̶ Da, brat, yaḳında ġına şeher tözelĕ başlav miña bela buldı bit, ey.

̶ Evet, kardeşim, buraya yakın bir yerde şehir inşaatının başlaması benim için tam bir felaket oldu ya![285]

4. Aldırış etmeme, yok sayma, nefret etme, tiksinme, iğrenme, aşağılama, küçümseme, ironi bildiren ünlemler: ĕ “ya”, e “eh”, ĕḫ “eh”, ha “ha”, he “he”, hey

“hey”, ey “ey”, fi “of”, fu “ıyy”, tfü “tu-u, tü-ü sana”, ihi “he, hmm”, ay-hay “Hay Allah”.

̶ Yaraġan, yaraġan,-di min kürsetken çirden töyedĕñmĕ?

̶ Ihı ...

“Olmuş, olmuş” diyor. Benim gösterdiğim yerden mi yükledin?

̶ Hmm…[273]

5. Şüphe, tahmin, hatırlama, inanma ve onay bildiren ünlemler: e, ey, ay-hay

“Allah Allah”, m-mm, ım-m-m “yaaa”, vallahi, billehi һ.б. e ey, ımm, (ee sonra) vallahi, billahi.

Bĕrazdan ul başın küterdĕ de ḳayġılı yılmayıp (eyyĕ, eyyĕ, kĕşĕ ḳaysı çaḳta ḳayġılı yılmaya da)… “Bir süre sonra başını kaldırdı ve üzgün bir şekilde gülümsemeyle (evet, evet insan bazen hüzünle de gülümser.)”[233]

114 Ḫetĕrlisĕñmĕ, bĕznĕñ oçta yöz yeşer Maciyan ebi bar iyĕ. Ḳayçan tuġanlıġın, üzĕ tügĕl, ḳartlar da ḫetĕrlemegendĕr, möġayĕn. Mĕne şul ebi namazlıḳ östĕnde könner buyı disbĕ tartıp utırır idĕ. Üzĕ gĕl bĕr kelimene ḳabatlar: “Ya Allam, ya Allam…ya Allam…”

“Hatırlıyor musun bizim sokakta yüz yaşında bir Maciyan nine vardı. Ne zaman doğduğunu sadece kendisi değil yaşlılar da hatırlamamıştır muhtemelen. İşte, o nine seccade üzerinde günlerce teşbih çekerek otururdu. Her zaman bir kelimeyi tekrarlar. “Ya Allahım…Ya Allahım…Ya Allahım…” [282]

6.Merhabalaşma, vedalaşma özür dileme, teşekkür etme anlamları içeren ünlemler: niḫel “nasılsın, hâlin nasıl?”, isenmĕ “merhaba”, isenmĕsĕz “merhabalar, iyi misiniz?”, savmı “nasılsın?”, huş “hoşça kal”, isen bul “sağlıkla kalın!”, sav bul “hoşça kal”, sav bulıġız “vedalaşmak”, ḫeyĕrlĕ kiç “hayırlı akşamlar”, reḫim itĕgĕz

“buyurunuz, hoş geldiniz”, reḫmet “teşekkür etmek” v.b.

̶ Ye, sav bul, eksstudent, kürĕşĕrge yazsın, ozata baralmam indĕ, ̶ didĕ de çıġıp kiterge aşıḳtı.

“-Peki, hoşça kal eski öğrenci, görüşmek dileğiyle. Kusura bakma yolcu edemem dedi ve aceleyle çıktı. [291]

3.2.11.2. İstekleri Bildiren Ünlemler (İmpĕrativ Imlıḳlar)

1. Seslenmeyi, hitap etmeyi, müracaat etmeyi belirten ünlemler: “ey”, ya “ya, ay

“ay”, ey, hey “hey”, heyt “heyt”, eydelĕ “haydi” v.b.

̶ Ye, sav bul, eksstudent, kürĕşĕrge yazsın, ozata baralmam indĕ, ̶ didĕ de çıġıp kiterge aşıḳtı.

“̶ Peki, hoşça kal eski öğrenci, görüşmek dileğiyle. Kusura bakma yolcu edemem dedi ve aceleyle çıktı.[291]

2. Emir, buyruk, çağırmak/davet etmek, talep etmek, yasaklamak, uyarı anlamlı ünlemler: çü, ts, tss, sss, ş-ş, ıs-s, eyde, eydük Ş-ş-ş, hişt “birine seslenmek” vb.

̶ Eyde, miña kĕrik elĕ, ̶ dide muzıkant boyırġan tavış bĕlen. Anıñ ĕlĕkkĕgĕ vayımsız kıyafetĕnĕñ ĕzĕ de ḳalmaġan idĕ.

“Müzisyen emrivaki bir ses tonuyla “Haydi, odama geçelim” dedi. Onun ilk zamanlarki vurdumduymaz halinden eser kalmamıştı.”[229]

115

̶ Eydelĕ, süne bargan şemnĕñ utı yaña şemge alınsın, ̶ dip, ryumkasın küterdĕ.

Çekĕştĕrgen vaḳıtta anıñ ḳul ḳaltıravı ryumkalar zĕngĕldevĕne küçtĕ.

“ ̶ Haydi, sönmek üzere olan mumun ateşi yeni mumu ateşlesin, deyip bardağını kaldırdı. Tokuşturma anında onun elinin titremesi bardakların çınlamasına geçti.”[232]

116 DÖRDÜNCÜ BÖLÜM

EDEBİYAT VE ÜSLUP İLİŞKİSİ

Her yazar ve şair herkes gibi hayat kazanında kaynarken, toplumda olan olaylar, değişimler ve keskin çatışmalarla da yoğrulur. Fakat yazar ya da şair, sıradan kişilerden farklı olarak edebi eserlerde gerçek varlığa benzeyen yeni dünyalar tasavvur ederler.

Edebi eserlerdeki hayat okuyucuya sözler yardımıyla ulaşır. Bir şair, duygu ve düşüncelerini kendi milletinin fertlerine ancak dil aracılığıyla ulaştırabilir. Dilde iletişimin çaresi ve vazgeçilmez unsuru ise sözdür. Söz, kişilerin hayat tecrübesini sanatlı fikir düşünme ustalığını, estetik terbiyesini özünde saklar. O, kuşaktan kuşağa aktarılan ruhi zenginliği kendisinde bulunduran canlı bir varlıktır. Eserde tasvir edilen hayatın tüm incelikleri ancak söz aracılığıyla göz önüne canlandırılabilir. Eser kahramanlarıyla birlikte yeri geldikçe sevinilir bazen ise üzülünür ve öfkelenilir. Bunların hepsi de sözün gücünü, kudretini gösterir.

Bilindiği üzere edebiyat, sözle tasvir yapan bir sanat türüdür. Her yazar ya da şair bu yöntemi kendince, söz hazinesinin zenginliğine ve dünya görüşüne göre kullanır. Bu açıdan da yazarlar birbirinden ayrılırlar. Biz söz sanatlarına bakarak her yazarın yaratıcılığı, üslubu hakkında bilgi edinebiliriz. Yazar benimsediği imajları aracılığıyla söylemek istediği fikrini, okuyucuya ulaştırmak için sözleri tam doğru ve anlamlı seçer.

Araştırmacılar, sanatçının yazdıklarını okurun doğru anlayabilmesi için sözün anlamını, anlam çeşitlerini, onun başka sözlerle bağlanışını ayrıntılı öğrenmenin gerekliliğine dikkat çekerler.

Dilin sözlük hazinesi de fonetik, gramatik ve sentaksik yapılışı da üslupbilim imkânları da eser örgüsünü oluşturmada yani sanatlı tasvir yapmada aynı derecede önemlidir. Ancak bu kategorilerin tasvir yapma imkânlarını birbirinden ayırmadan sadece araştırmak en güvenli yol sayılır. Ancak, dil dallarının bir tasvir yöntemi olarak faydalanıldığını göz önünde bulundurmalı ve onları her birinin özelliklerini öğrenmeliyiz.

Çünkü dil dallarının her birisi sadece kendisine has olan çeşitli meseleleri araştırır.

Her dildeki söz hazinesinin tasvir yapmadaki katkısını araştırdığımızda, birinci sırada yazarın özel yaratıcılık üslubu, ayrı sözlerin seçimi, onların kendine özgü kullanışı

117 incelenir. Lakin dilin üslubunda temellenip oluşan tasvirler, çoğunlukla sözlerin bağlanışı ve cümle dizilişi vasıtasıyla öğrenilir, yazarın ritmik süsünü kendi eserinde nasıl yerleştirdiği yoğun bağlamda araştırılır.143

Edebi eserin dili araştırılırken çalışmaya söz varlığından başlamak biraz daha kolay sayılır. Dilin söz varlığı oldukça karmaşık bir olaydır. Onun sözlük hazinesini çeşitli açılardan öğrenmek gerekir.

Yazma dilini de konuşma dilini de araştıran ortak sözlük merkezini teşkil eden umumi halk kullanışındaki sözlerden başka, dilde sadece ayrı bölge insanları tarafından anlaşılan mahalli sözler (dialektizmler), eskimiş tarihi sözler, yenilikçi sözler (neologizmlar), çeşitli yabancı dillerden giren alıntı sözler vs. tabiatları itibariyle birbirlerinden epey ayrılırlar. Sözler anlamları ile de birbirine benzeyen; müstakil ve bağlayıcı sözler, açık ve soyut anlamdaki sözler, sadece nesne ismi olan yalın anlamlı sözler olarak tasnif edilir. Bunların hepsi de kendi yaşayan tasvire farklı tesir eder ve tasvir sözün iç imkânlarının etkisinin nasıl olmasına bağlı. Buna göre de herhangi bir eserin dilini öğrendiğimizde ilk olarak kullanılan sözleri dilbilgisi yönünden değerlendirebilmek çok önemlidir.

İkinci olarak söz ile resim yapma da şiir metninin nasıl olduğu da çok önemli.

Eserin türü, tasvirlenen olaylara yazarın bakış açısına ve tabi ki yaratıcılığının nasıl olduğuna baktığımızda söz ile tasvir etmenin imkânlarına çeşitli özellikler eklenir.

Dil birimi olma yönünde tam değerlendirme alan sözlü edebi eserlerdeki imajlar sistemine bağlayıp poetik yönden öğrenmeye başlayınca, sözün anlam içeriğinde çeşitli dallanma, değişimler oluştuğunu görmeye başlarız. Söz sanatlarını tasvirlemede bu değişimler önemli rol oynar. Buna göre de edebiyat örgüsündeki sözleri daha açık şekilde düzene koyup öğrenmek daha faydalı olur.

Sanatlı tasvirde kullanılan sözleri Helef Kurbatov Süz Senġatĕ “Söz Sanatı” adlı kendi çalışmasında 4 gruba ayırır.

1. Leksik Üslup: (Eş Anlamlılar-Zıt Anlamlılar) 2. Genel Tasvirler: (Benzetme, Metafora)

143 Ḫujanbĕrdiyĕva, Çulpan. Ḫesen Tufan İcatınıñ Tĕl-Stil‛ Üzĕnçelĕklerĕ” www.ınfourok.ru (15.01.2022)

118 3. Gramatik Üslup: (Tekrarlar vs.)

4. Fonetik Üslup: (Şiir Ritmi)144

V. Hakov, Stilistika hem Süz Senġatĕ “Üslup ve Edebiyat”145 adlı çalışmasında söz sanatlarının, eserin fikir ve estetik yapısını, eserde yer alan insan kadrosunu değerlendirmeyle yoğun bir bağlantı içerisinde olduğunu belirtir. Bilim adamı tarafından söz sanatları iki başlık altında incelenir.

1. Sözün mecazi anlamlılığı ve sanatlı kullanışlılığı ile ilgili sanatlar. Onları kendine has özelliklerine bağlı şekilde: sözün anlamını sanatça mecaz-benzetme, olayları betimleme, nesnelerin dış görünüşlerini karşılaştırma, nesne ve görüntüler arasındaki ilişkilerin yerini değiştirme, görünüşleri tasvir ile adlandırma, nesne ve görüntüleri canlandırma gibi gruplara ayırır.

2. Söylemin yapısıyla ile ilgili sanatlar. Bu gibi sanatlar, söyleme anlam yönünden çeşitli değişiklikler katarak, görüntüler arasında eşitlik-zıtlık ve eşitsizlik ilişkisi oluşturur. Bu ilişkileri bildirmek için özel söz sanatları (tekrarlar, istifham sorular vb.) kullanılır.146

İlida Beşirova Süz Bĕlen Suret Yasav “Söz ile Tasvir Oluşturma” adlı çalışmasında söz sanatlarını farklı yönden değerlendirir:

1. Anlam içeriğinde duygulu, heyecanlı üslup barındırmayan tarafsız sözler.

2. Anlam içeriğinde duygulu üslup özelliği barındıran sözler.147

Bu sınıflandırmadan görüldüğü gibi sözün tasvir yapma imkânlılığını öğrenirken, ilk önce onun anlam içeriğinde belli bir tasvirin olup olmadığını tespit etmek gerekir. Bu esasta, sözün tasvirleme imkânı hakkında daha doğru bilgi edinebiliriz. Her kabiliyetli söz ustası, söz ile tasvir yapmada, ondan önce hiç kimsenin görmediği, bilmediği yeni yollar arar ve bulur. İşte buna göre de sözün tasvirleme potansiyelini araştırmaya, sanatçının çeşitli toplumsal olay ve zevklerinden ayrı bakamayız. M. Önal’ın da ifade ettiği gibi bir şairin dil ve üslubu, onun dili, eğitimi, kültürü ve psikolojik yapısı, dış

144 Kurbatov, Helif, Süz Senġatě: Tatar Tělěněñ Lingvistik Stilistikası Hem Poetikası, Kazan: Meġarif, 2002.

145 Hakov, Vahit, Stilistika Hem Süz Senġatě, Kazan: Tatar Kitap Neşriyatı, Kazan 1979, s.6-7.

146 Hakov,1979, s.7.

147 Beşirova, İlida, Süz Bĕlen Suret Yasav, Kazan: Tatar. Kitap Neşriyatı 1974.