• Sonuç bulunamadı

Bağlama Edatlarıyla Yapılan Benzetmeler

3.2. Kelime Türleri

4.2.2. Benzetme (Çaġıştıru)

4.2.2.1. Bağlama Edatlarıyla Yapılan Benzetmeler

4.2.2.1.1. Kěběk Edatıyla Yapılan Benzetmeler (Kĕbĕk Beylĕgĕ Bĕlen Yasalġan Çaġıştırular)

Kěběk edatının tarihi süreç içerisinde gelişimine baktığımızda, geçmiş yüzyıllarda çeşitli değişimler geçirdiğini görmekteyiz. Tatar edebi dilinde; kěběk bağlacı yerine geçmişte “kěbi” bağlacı kullanılmıştır. Vahit Hakov’un ifadesine göre bu şekildeki kullanım Tatar edebi dilinde XX. Yüzyılın başına kadar devam etmiştir.152

M. Galiyev‛in incelenen eserlerinde kěběk, şikěllě, sıman bağlama edatlarıyla yapılan benzetme örneklerine sıkça rastlanılırken töslě edatının ise daha az kullanıldığı tespit edilmiştir.

Aḳ Abaġalar’dan örnekler:

150Aksan, Doğan, Anlambilim Konuları ve Türkçe’nin Anlambilimi, Engin Yayınevi, Ankara 1999. s.61.

151 Hakov, Vahit, Tatar Edebi Tělě (Stilistika), Kazan: Tatar Kitap Neşriyatı, Kazan 1999. s.37.

152 Hakov, a.g.e., s. 38.

133 perence bĕlen kaplanġan kěběk “peçe ile kaplanmış gibi” [1]

Zifa manara, ḳoyaşḳa taba ımsınıp, können-kön iñe bara, iyĕle bara kěběk.

“Endamlı kule, güneşe doğru yönelip sanki günden güne eğiliyor gibi.” [5]

Sin artıḳ ayıḳ, üzěñ çişe torġan mes‛eleler kěběk ḳorı. “Sen ise fazla ciddisin, çözdüğün problemler gibi duygusuzsun” [7]

Utlı küměr kěběk oçḳın küzlě ḫatın “Ateşli, kömür kıvılcımı gibi gözlü bir kadın”

[20]

min cil kěběk irěklě! “rüzgâr gibi özgürüm!” [31]

Ul ‒ yıltıravıḳlı teteylerge ḳızıġuçı sabıy bala kěběk. “O, yaldızlı oyuncaklara imrenen sabi çocuk gibi.” [40]

…fontan çitten ḳaraġanda küpĕrĕp torġan taçlı çeçek kĕbĕk. “fıskiye dışarıdan bakıldığında yaprakları kabarık duran çiçeğe benziyor.” [53]

Ḳırmısḳalar kĕbĕk ḳorabız, cimĕrebĕz, tözibĕz… “Karıncalar gibi inşa ediyoruz, yıkıyoruz, diziyoruz…” [94]

Ḳalḳu kükreklerĕ ḳurḳıngan ḳoş kĕbĕk. “Kabarık göğüsleri korkmuş kuş gibi”

[109]

Yan-yağında aḳ bekellĕ ıspay atlar, igĕzekler kĕbĕk “Yanındaki beyaz toynaklı bakımlı atlar, ikiz gibi” [121]

Ḳara-ḳuçḳıl manaralar şul palasḳa ḳadalıp ḳalġan uḳlar kĕbĕk. “Kahverengi minareler, bu halıya dikilen oklar gibi.” [132]

ḳoş kĕbĕk ciñĕl cır “ kuş gibi hafif bir şarkı”[146]

… fikĕrler tarḳala, tın suġa taş töşken kĕbĕk. “…Düşünceler dağılıveriyor, sessiz suya taş düşmüş gibi.” [160]

…tuġanım kĕbĕk yaḳın küre başladım. “…kardeşim gibi görmeye başladım”. [172]

…yükeler, ḳaynar levkeden yaña ġına töşken kĕbĕk, saflanıp, yeşerĕp kürĕneler.“…ıhlamurlar sıcak saunadan yeni çıkmış gibi temizlenip daha temiz daha yeşil görünüyorlar.” [178]

Yortlar, kĕşĕler tavışsız kino ekranındaġı kĕbĕk çaġılıp ḳına ḳala.

134

“Evler ve insanlar sessiz sinema ekranındaki gibi parça parça yansıyor.” [185]

Öyaldı ḳarañġı, baz kĕbĕk. “Evin ön kısmı karanlık bir mahzen gibi.” [193]

boz kĕbĕk ḳul “buz gibi el” [194]

...perronda basıp ḳalġan eni, yalan urtasında üsken yalġız ḳayın kĕbĕk, otırı kĕçĕreye bara. “…peronda kalan annem çıplak alanın ortasında yetişen yalnız bir kayın gibi gittikçe küçülüveriyordu.” [208]

Ul, yeşĕnlĕ bolıt kĕbĕk… “O, şimsekli bulut gibi…” [226]

Şem yalḳını kübelek kĕbĕk talpına, bergelene… “Mum ışığı (müziğin etkisinden mi yoksa) kelebek gibi çırpınıyor, sağa sola çarpıyor…”[238]

kĕşĕlĕr kĕbĕk ük ağaçlar törlĕ “aynı insanlar gibi ağaçlar da çeşit çeşittir.” [280]

ġasker kĕbĕk totaş naratlıḳ “asker gibi çamlık” [280]

E min, töştegĕ kĕbĕk sarı tös urtasında…Fakat ben, rüyadaki gibi sarı rengin ortasında…” [29]

4.2.2.1.2. Sıman Edatıyla Yapılan Benzetmeler (Sıman Beylĕgĕ Bĕlen Yasalġan Çaġıştırular)

Sıman sözcüğü sın “insan veya varlıkları benzetmek için kullanılan suret”153 kökünden gelir.

çeçekler cirden şıtıp çıḳḳan ḳoyaş nurları sıman. “çiçekler topraktan filizlenen güneş ışıklarına benzer.” [12]

Ülennerde perevěz cěplerě yeşꜥnep-yeşꜥnep kite, adaşıp ḳalġan ḳoyaş nurları sıman. “Otları saran örümcek ağının ipleri, kaybolan güneş ışıkları gibi ara sıra parlayıveriyor.” [13]

Yözgĕ maska kigen sıman. E min, töştegĕ kĕbĕk sarı tös urtasında… “Yüzüne maske takmış gibi. Fakat ben, rüyadaki gibi sarı rengin ortasında…” [29]

… tereze buş küz urını sıman ḳarayıp ḳaldı. “…pencere boş göz çukuru gibi siyahlaştı.” [31]

153 Milliyet Süzlĕgĕ, Añlatmalı Süzlĕk-Kazan: Meġarif, 2007, s. 427.

135

… borınġı yortlar… yörekně cilkětěp, toyaḳlar tupıldar sıman. “…tarihi evler…

yüreği hoplatıp, toynaklar depişir gibi.” [35]

Ķara-ḳuçḳıl tav artınnan kürěngen ay sıman, küñělde suretler yarala başlıy.

“Siyahımsı dağ ardından görünen ay gibi, gönülde tasvirler filizlenmeye başlıyor.” [42]

Anıñ çirkev gömbezĕ sıman yaltırap torġan pĕleş başı. “Onun kilise kubbesi gibi parlayan kel kafası” [79]

Bu inde derviş ĕtler sıman ayġa ḳarap örmidĕr. “Başıboş gezen köpekler gibi aya bakıp havlamıyordur.” [97]

Ḫerĕfler… telefon çıbıḳları sıman ḳaltırana başlıylar.

“Harfler… telefonun telleri gibi titremeye başlıyorlar.” [185]

Miña sarġayġan çağan yafraġı sıman toyıldı anıñ ḳulı. “Onun sararmış akça ağaç gibi elleri bana göründü.” [188]

Avıl umartalıḳ sıman. “Köy bir arı kovanına benziyor” [190]

Biş ḳatlı bina bötĕn utların ḳabındırġan korab sıman balḳıp tora. “Beş katlı bina uzaktan bütün ışıkları açılmış büyük bir gemi gibi parlıyor.” [212]

Ḳaysı çaḳta miña pianino anıñ tabutı sıman toyıla. “Bazen piyano bana onun tabutu gibi geliyor.” [234]

E ḳıllar anıñ yörek moñı sıman… “Tellerin sesi ise onun kalbinin sesi gibi…” [234]

Ġomĕr buyı ḳıllar çirtĕrge künĕkken nezĕk, ozın barmakları sarġayıp betken klavişlar sıman.

“Hayatı boyunca telleri çalmaya alışan ince ve uzun parmakları tamamıyla sararmış tuşları anımsatıyor.” [236]

Usaḳnı disbĕ tartıp, uzaldına söylenĕp utırġan ḳarçıḳ sıman talġın ġına lĕpĕrdep utırır. “Kavak, tesbih çekip kendi kendine söylenen nine gibi yavaşça hışırdayıp duruyor”

[280]

Köy, perevĕz cĕbĕne ĕlekken kübelek sıman ḳanatlana almıy tordı. “Melodi, örümcek ağına takılmış kelebek gibi uçamadan bekledi. [291]

136 İksĕz-çiksĕz ḳarlı okean ĕçĕnde tuḳtap kalġan şhuna sıman kĕçkĕne öyler. “Uçsuz bucaksız karlı okyanus içinde hareketsiz kalan bir yelkenli gibi küçük evler.” [293]

4.2.2.1.3. Şikĕllĕ Edatyla Yapılan Benzetmeler (Şikĕllĕ Beylĕgĕ Bĕlen Yasalġan Çaġıştırular)

“Form, suret, kıyafet” anlamlarına gelen şikěl154 sözcüğünden türeyen şikěllě bağlama edatı, Tatar diline sonraki dönemlerde girmiş ve bu lehçede eş anlamlı söz şeklinde kullanılmaya başlamıştır.

Ḳayın isĕn, ḳayın tösěn, ḳayın çağılışın saḳlap ḳalġan yafraḳ- ḫetěr şikěllě “Ak ağacın kokusunu, ak ağacın rengini, ak ağacın yansımasını saklayan yaprak, hatıra gibi..”

[2]

Ḳıymetli manto kigen şikĕllĕ üzĕ, yonı kölsu töste. “Değerli bir manto giymiş gibi kendisi, tüyleri kül rengindedir.” [96]

…kül urtasındaġı sarı tönboyıḳ şikĕllĕ neni gĕne ḳoyaş tamçısı “gölün ortasındaki sarı nilüfer çiçekleri gibi güneş damlaları”[129]

Törlĕ tösler bĕlen balḳıp yangan töngĕ şeher meydanı ḳıymmetlĕ cĕplerden tuḳılġan neḳışlı palas şikĕllĕ ceyrep yata. “Rengârenk ışıklarla parlayan şehir meydanı, kıymetli iplerden dokunan nakışlı halı gibi yatıyor.” [132]

Dinara, terezeden kĕrgen pĕsnek şikĕllĕ, bötĕn nersenĕ küzete “Dinara, pencereden giren baştankara kuş gibi, her şeyi dikkatlice gözlemliyor” [145]

Urman ḳaravılçısı tübeden ḳar işĕlgen şikĕllĕ tavış bĕlen döbĕrdetĕp köldĕ. “Orman bekçisi çatıdan düşen kar gibi yüksek bir sesle kahkaha attı. [273]

4.2.2.1.4. Töslĕ Edatıyla Yapılan Benzetmeler (Töslĕ Beylĕgĕ Bĕlen Yasalġan Çaġıştırular)

“Töslě” “gibi” anlamında kullanılan bir son çekim edatıdır. Tös’ün sözcük anlamı

“renk, görüntü, yüz” demektir. Yapım eki “+lĕ” alarak (<tös+lĕ) şeklini almıştır.155 Neḳ şürelĕ töslĕ “Tam bir şureli156 gibi” [269]

154 Ehmet‛yanov, R. G., Tatar Tĕlĕnĕñ Etimologik Süzlĕgĕ, Kazan “Meġarif Neşriyatı” 2015, s.489.

155 Tatar Tĕlĕnĕñ Etimologik Süzlĕgĕ, s.297.

156 Tatar mitolojisinde orman ruhudur.

137