• Sonuç bulunamadı

3.2. Kelime Türleri

3.2.10. Cümle Sonu Edatları (Kisekçe)

1. ġına/gĕne; ḳına/kene (sadece, ancak, yalnız, -ca/-ce) edatları bağlı olduğu söze sınırlama anlamı katar:

Tön. Tavlar. Sirpělěp iseděr. Gece. Dağlar. Serpilip esiyor.

Ġalemi ciller gěne. Sadece âlemi rüzgârlar. (Ḫeyat)

Min běr ḳolıñ barı… Çaban ġına, Ben ancak bir kulum…Sadece çoban Süz artınnan ersêz çabam ġına. Sözün peşinden arsızca koşan. (İlham)

Meşeḳatlě çuvar uram. Meşakkatli karmaşık sokak Yalḳav ġına ḳarlar töşe. Tembelce karlar yağıyor

108 Ütken ġasır buylap baram. Geçmiş asır boyunca gidiyorum.

(Ütken Ġasır Buylap Baram)

̶ Sin cir kěşěsě tügěl, Daniyar. Miněm ġadi gěne avılda, ġadi gěne běr öyde tınıç ḳına yeşisěm kile.

“Sen bu Dünyanın insanı değilsin, Daniyar. Ben sıradan bir köyde, sıradan bir evde huzur içinde yaşamak istiyorum.”[17]

E ul ekrĕn gĕne söyli, üzĕnçe añlata, ışandıra. “O, ise yavaşça konuşuyor kendince açıklama yapıyor, inandırıyor.”[186]

Bazı durumlarda ise ġına-gĕne/ ḳına-kĕne edatı açıkladığı sözün anlamını güçlendirir. Örneğin; Şul baġanaġa ḳaderlĕ gĕne, az ḳaldı bit, adımnar ġına! “O, direğe kadar azıcık kaldı ki sadece birkaç adım.”[188]

2. indĕ (yahu, artık, nasıl olsa, elbet, herhalde, ya, be, pek vs.) edatı emir kipi yanında kullanıldığında rica, yalvarma anlamı verirken; hikâye fiilin yanında, zaman;

isimlerin yanında kuvvetlendirme anlamı katar.

Bir işi tespit eden hüküm cümlelerinde ise indĕ Türkiye Türkçesinde pek zayıf bir elbet zarfı ile karşılanabilir.139

̶ Min ağaçlar ışığında utırġan tanış öy yanına kilĕp citkende, yañġır tuḳtaġan idĕ indĕ.

“Ben ağaçların gölgesinde bulunan tanıdık evin yanına geldiğimde yağmur artık durmuştu.”[174]

Adaşıp ḳalġan soñġı tamçılar ġına onıtḳanda bĕr tamıp ḳuya. Kükrevler indĕ yıraḳta.

“Sadece yolunu kaybeden son damlalar ara sıra damlayıveriyordu. Gök gürültüsü artık çok uzaklarda…” [174]

̶ Ķızıḳ ḳına, çeçek çeçek indě ul, üsěmlěk, ‒ di. [12]

“ ̶ Komiksin, çiçek çiçektir nihayetinde, bir bitkidir, dedi.”

139 Çağatay, Saadet, “Kazan Lehçesinde İNDİ”, Jean Deny Armağanı, TDK Yayınları, Türk Tarih Kurumu Basımevi, Ankara 1958, s. 71-75.

109 indĕ edatı ve -çı/-çe eki de emir kipi fiiller yanında rica anlamını içerir.

M. Galiyev’in incelediğimiz eserlerinde bu tarz kullanıma pek rastlanmamıştır.

3.nek‛ (tam, adeta, sanki) edatı, isimlerin önüne gelir ve isimlere açıklama ve pekiştirme anlamı katar:

Atlı, üz şevlesĕne ḳarap, başın çayḳap ḳuya. “Nek‛ şürelĕ töslĕ”.

“At arabacısı, kendi gölgesine bakıp ara sıra başını sallıyor. “Tam bir şureli gibi.”

[271]

4. -dır/-dĕr edatları eklendiği sözlere belirsizlik, şüphe, ikilem anlamı katar.

Belki elĕ, özdĕrmegendĕr, cereḫetlengendĕr gene …

“Belki henüz kaptırmamıştır, sadece yaralanmıştır …”[188]

Belki, üzĕnĕñ beġırĕn açıp taşlar minutnı ozaḳ kötkendĕr, andıy kĕşĕnĕ ĕzlegendĕr.

“Belki kendisinin bastırılmış duygularını paylaşmak için uzun süre bu anı beklemiştir, o insanı aramıştır.”[235]

5. elle edatı, cümlede tek başına gelirse ikilem, belirsizlik (belki, yoksa, kâh.) anlamında; mı- mĕ soru edatıyla kullanıldığında, tahmin, farazi gibi anlamlar verir.

Eserlerden örnekler:

Baylar kayda saklıy iken Zenginler nerede saklıyor acaba Bezge digen ḫeměrlerně? Bizim olan içkileri?

Ḫannar elle ülmi miken? Hanlar yoksa ölmüyor mu?

(Ütken Ġasır Buylap Baram) 6. bit (ya, tabi, elbet, ki, daha, üstelik, işte), iç (ki), la, lebasa (tabi, ya), edatları cümleye açıklama, hatırlatma, tasdik gibi anlamlar katar. Bu tür edatların, M. Galiyev’in daha çok nesir türündeki eserlerinde bolca kullanıldığı tespit edilmiştir.

̶ Çeçeklerně özmiçe, çitten ġěne ḳarap soḳlanırġa da bula bit.

“ ̶ Çiçekleri koparmadan uzaktan da izlenebilir tabi.”[10]

̶ Miña ḳalsa, çeçekler cirden şıtıp çıḳḳan ḳoyaş nurları sıman. Ķoyaş nurın tarḳatsañ, anda ḳara tös yoḳ bit.

110

“̶ Bana göre, çiçekler topraktan filizlenen güneş ışıklarına benzer. Güneşin nurunu incelediğinde, onda kara renk yok ki.”[12]

Bĕraz kitüge, ĕndeşse iken, bötĕnĕsĕ de üz urınına ḳaytır idĕ bit, digen uy cannı tırnap aldı.

“Biraz uzaklaşınca, seslenseydi her şey de eskisi gibi olurdu elbet, denen düşünce kalbimi parçaladı.”[181]

̶ Min ülerge cıyınmıym iç. Ülĕp kĕne bötĕn nerseden azat bulasıñ.

“ ̶ Ben ölmeye hazırlanmıyorum ki. Ancak ölünce her şeyden kurtulursun.”[220]

̶ Ḳara elĕ, bĕznĕñ rigĕnıñ ḳapḳa baġanası bit bu, ulım, elĕ de ḫetĕrlim, ekemet yuvan, ḳolaç citmeslĕk iyĕ.

“̶ Bakar mısın, bu bizim dış kapının direği ya oğlum, hâlâ da hatırlıyorum.

İnanılmaz kalınlıktaydı, kulaç yetmezdi.”[199]

Bu bit sině küměp kite torġan Budur seni gömüp giden Gaděl taşkın, izgě ġarasat. Adil taşkın, ilahi fırtına.

Şuşı ġanimetten taptalıp běr Bu ganimetten bir kez ezilip

Köçsěz ḳalu beḫět lebasa Güçsüz kalmak mutluluktur elbet. (İlham) 7. elĕ edatı cümle başında ve ortasında kullanıldığında “hâla, henüz” anlamı verirken, emir kipi ve fiillerin yanında kullanıldığında ise istek, rica anlamı içerir.

111 Eserlerden örnekler:

Yuḳ! Monda tormış. Min barıp citesĕ töbekte, yañġır şıpırdap yavġan tübe astında elĕ yoḳlamıylar.

“Hayır! Hayat burada. Gitmek istediğim bölgede yağmur şıpırtısı duyulan çatı altında henüz uyumuyorlar.”[169]

Min aña baġışlap şiġır‛ çıġardım. Tıñlap ḳara elě, siněñ toyımıñ bar.

“Ben ona ithafen bir şiir yazdım. Dinler misin, sen şiirden anlarsın.”[37]

Köymedegĕ vaḳıyġadan soñ bĕznĕñ yün‛lep söyleşken yuḳ idĕ elĕ.

“Teknedeki olaydan sonra doğru düzgün konuşamamıştık henüz.”[212]

̶ Bĕz Daniyarnıñ ḳılġan ĕşlerĕn de onıtıp bĕtĕrmik elĕ, ipteşler.

“ ̶ Biz, Daniyar’ın çalışmalarını da unutmayalım, arkadaşlar.”[247]

8. uḳ, ük edatı, cümlede yüklemin veya fiilimsi öbeğinde fiilin zamanını bildiren zarflarla birlikte kullanılarak, zarfın bildirdiği zamanı “tam, hemen” anlamıyla kuvvetlendirir.140

Běz de, kön‛yaḳta, kěm de bulsa eyběrěñe ḳızıġa iken, anı şunda uḳ bülek iteler.

[40]

“Bizde, güneyde birileri senin bir şeyine imreniyorsa, onu hemen hediye ediyorlar.”

Tatar Türkçesinde uk /ük edatı, fiilimsilerden sadece zarf fiil şekillerinden sonra gelerek bu zarf fiil şekillerinin bildirdiği anlamları kuvvetlendirir.141

Aḳ Abaġalardan örnekler:

Bu yolı indĕ kigĕzdĕm de sederlerĕn ḳaptırıp uk kuydım.

“Bu defa artık giydirdim ve düğmelerini bile ilikledim.[71]

Bolay uk pessimistik tügĕl, lĕkin moña oḫşaşlı fikĕr çıġaruçılar bar.

“ ̶ Bu kadar karamsar olmasa da böyle düşünenler de var.” [78]

140 Şahin, Erdal, “Tatar Türkçesinde Uk/Ük Kuvvetlendirme Edatı”, Türk Dünyası Araştırmaları, sa.180, 2009 s. 203-214.

141A.g.e.

112