• Sonuç bulunamadı

C.  Dinamik (Şeklî) Bütçe İlkeleri

1.  Doğruluk İlkeleri

 

1. Doğruluk İlkeleri   

Bütçe  tahminlerine  ilişkin  olan  bu  ilkeler,  bütçelerin  gelir  ve  gider  tahminlerinin  samimi  ve  gerçeğe  yakın  olarak  yapılması  gereğini  belirtir.  Bu  bağlamda, doğruluk ilkeleri samimilik olarak adlandırılan sübjektif doğruluk ve  tahminlerde  isabet  olarak  adlandırılan  objektif  doğruluk  ilkelerinden  meydana  gelmektedir.  Doktrinde,  her  iki  ilke,  tek  bir  başlık  altında  birlikte141  veya  ayrı  bütçe ilkeleri olarak142 incelenmiştir. Ancak, her iki ilkenin “doğruluk” ilkesinin  birer alt başlığı olarak incelemenin daha uygun olacağı düşünülmüş ve bu başlık  altında, ayrı şekilde incelenmesi yoluna gidilmiştir.  

 

Bütçede  doğruluk  ilkesine  uyulması,  hem  sübjektif  hem  de  objektif  bakımlardan  doğru  bir  bütçe  hazırlanmış  olması  ile  mümkündür.  Çünkü  bu  ilkenin amacı, gelir ve gider tahminlerine ilişkin rakamların, uygulanacağı yılın  şartlarına uyacak biçimde tahmin edilmelerini sağlamak olduğu kadar, gelir ve  gider tahminlerini yapan kamu görevlilerinin ve özellikle maliye bakanının her  yaptığı  işin  ve  tahminin  doğruluğuna  samimî  olarak  inanmalarını  sağlamaktır143

 

a. Objektif Doğruluk İlkesi 

 

Objektif  doğruluk  ilkesi,  bütçe  de  yer  alan  gelir  ve  gider  tahminlerine  ilişkin  rakamların,  bütçenin  uygulanacağı  mali  yılın  ekonomik  koşullarına 

141    Bkz.  Sayar,  s.74‐75;  Neumark,    Tetkikler,  s.211‐212;  Edizdoğan,    s.170.  Her  iki  ilkenin 

“Gerçeğe Uygunluk İlkesi” başlığı altında incelenmesi hk. bkz. Uluatam, s.124. 

142   Bkz. Feyzioğlu, Bütçe, s. 49‐50; Gürsoy, Bütçe, s. 145‐146; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.99‐100.  143   Bkz. ve krş. Feyzioğlu, Bütçe, s. 49‐50; Gürsoy, Bütçe, s. 145‐146; Edizdoğan,  s.170; Mutluer‐

mümkün olduğu kadar yakın olmalarını ifade etmektedir. İlkenin amacı, tahmin  rakamları ile yıl sonunda gelir tahsil rakamlarının birbirine oldukça yaklaşması  ve  aynı  şekilde  gider  tahminleri  ile  giderlerin  gerçekleşmeleri  arasında  büyük  fark olmaması, bu ilkenin esasını meydana getirmektedir144

 

Objektif  doğruluk  ilkesine  uygun  bütçe  hazırlanmasında  bazı  şartların  gerçekleşmiş  olması  gerekir.  Her  şeyden  önce,  kamu  malî  yönetiminin,  ülke  ekonomisi ile ilgili sağlıklı verilerinin olması ve mevcut verileri doğruluğa yakın  şekilde  yorumlayarak  sonuçları  ortaya  koyabilecek  yetişkin  kadrolara  sahip  olması  gereklidir.  Öte  taraftan,  kamu  mali  yönetimi,  çağdaş  bir  devlet  muhasebesi sistemine sahip olmalıdır145. Bu çerçevede, bütçe tahminlerinde çok  kötümser  ya  da  fazla  iyimser  olmadan,  ekonomik  konjonktürün  isabetli  bir  previzyonuna  dayanarak  bütçe  sonuçları  ile  tahmin  rakamları  arasında,  imkân  ölçüsünde,  bir  yakınlık  sağlanmalıdır.  Bir  maliye  bakanının  başarısı,  çoğu  zaman,  gelecekteki  olayların  gerçekleştireceği  tahminler  yaparak,  ileriye  ait  görüşlerindeki  isabeti,  yani,  bütçenin  objektif  doğruluk  ilkesini  gerçekleştirme  derecesi ile ölçülür146.  

 

Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu,  doğruluk  ilkesine  kanun  hükmü  şeklinde  yer  vererek,  ilkeyi  yasal  zemine  taşımıştır.  Bu  çerçevede,  Kanun’un  “Bütçe  İlkeleri”  başlıklı  13’üncü  maddesinde  ilke  düzenlenmiş,  (I)  bendinde,  “Bütçe  gelir  gider  tahminleri  ile  uygulama  sonuçlarının  raporlanmasında  açıklık,  doğruluk  ve  saydamlık  esas  alınır.ʺ  ifadesine  yer  verilmiştir. Böylece, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, raporlamaya özel 

144   Feyzioğlu, Bütçe, s. 50; Gürsoy, Bütçe, s. 145; Edizdoğan,  s.170; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.99.  145   Mutluer‐Öner‐Kesik, s.99. 

önem  atfederek,  bir  anlamda,  bütçede  objektif  doğruluk  ilkesini  de  bu  şekilde  garanti altına almak konusunda önemli bir adım atmış olmaktadır147.  

 

b. Subjektif Doğruluk İlkesi 

 

Bütçe  tahminlerinde  objektif  doğruluğa  ulaşabilmek  için,  kamu  malî  yönetiminin  yeterli  bir  alt  yapıya  sahip  olması  yeterli  görülürken,  subjektif  doğruluk  ilkesinde  bütçeyi  hazırlayan  ve  kabul  eden  kamu  görevlileri  esas  alınmaktadır.  Bu  bağlamda,  gelir  ve  gider  tahminlerini  yapan  kamu  görevlilerinin ve özellikle maliye bakanının, yaptıkları tahminlerin doğruluğuna  samimî  olarak  inanması  gerekir.  Bütçede,  görünürde  denklik  sağlamak  için  gelirlerin  yüksek,  harcamaların  noksan  gösterilmemesi  subjektif  doğruluk  ilkesinin  gereğidir148.  Öte  yandan,  bütçelerin  hazırlanma  dönemlerinde,  genellikle,  harcamacı  kuruluşlar,  yıl  içinde  harcayacakları  tutarların  üzerinde  talepte bulunurlar. Bunun iki nedeni bulunmaktadır. Bunlardan birincisi, gerek  yatırım  ve  gerek  cari  ödeneklerinin  verilmesinde  harcamacı  kuruluşların  taleplerinin  altında  ödenek  verilmesinin  bir  gelenek  haline  gelmesidir.  İkincisi  ise,  bu  kuruluşların  yıl  içinde  daha  rahat  ödenek  harcama  imkanına  kavuşma  arzularıdır. Diğer yandan gelirlerin tahminlerinde de daima iyimser davranılır.  Tahsil  edilebilecek gelirlerin  üzerinde  tahminde  bulunulur.  Bu  bakımdan,  gelir  ve  gider  tahminlerinde,  objektifliği  sağlamak  çoğu  zaman  oldukça  zor  olmaktadır149     147   Mutluer‐Öner‐Kesik, s.100.  148   Feyzioğlu, Bütçe, s. 49‐50; Gürsoy, Bütçe, s. 145‐146; Edizdoğan,  s.170; Mutluer‐Öner‐Kesik,  s.100.  149   Mutluer‐Öner‐Kesik, s.99‐100. 

2. Ön(ceden) İzin İlkesi   

Parlamenter  sistemlerde  bütçelerin  parlamentoların  onayı  ile  yürürlüğe  konulması,  bütçe  hakkının  vatandaşlar  adına  ve  verdikleri  yetkiyle  parlamentolar  tarafından  kullanılmasının  bir  sonucudur150.  Bu  ilke  vasıtasıyla  halk,  bütçe  hakkının  son  aşamasına  ulaşarak  gelirler  ve  giderler  üzerinde,  her  dönem  için,  bütünüyle  söz  sahibi  olmaktadır151.  Hiçbir  gider  ve  hiçbir  gelir,  böyle  bir  onay  mekanizmasından  geçmedikçe  harcanamaz  ve  tahsil  edilemez.  Ön(ceden)  izin  ilkesi,  vergilerin  ve  çeşitli  mali  yükümlerin  ancak  kanunlar  ile  konulup,  değiştirilebilip,  kaldırılabileceğini  öngören  verginin  yasallığı  ilkesi  açılımı vasıtasıyla, esas olarak, siyasal iktidarların keyfi ve takdiri uygulamaları  engellemekte,  bireylere  salınacak  vergilerin,  mali  yükümlerin  öngörülebilir  olması  sağlanmakta  ve  hukukî  güvenlik  ilkesinin  gerçekleşmesini  sağlamaktadır.152.  Bu  çerçevede,  parlamentonun,  yürütme  organına,  programı  niteliğindeki  bütçeyi  gerçekleştirmek  için,  mali  yıla  yönelik,  gelir  toplama  ve  gider  yapmaya  yönelik,  bütçe  kanununu  onaylamak  suretiyle  verdiği  izin  ön(ceden) izin olarak ifade edilmektedir153; ilke, doğal olarak, bütçe kanununun  mali yıl başından önce kabûl edilerek onaylanmasını zorunlu kılar154.     150   Önceden izin ilkesinin tarihsel kökeni için bkz. Gülsen Güneş, Önceden İzin, s.176. Ayrıca  bkz. Türk, s.137 vd. ; Büyüklü‐Kâmiloğlu, s.116.  151   Gülsen Güneş, Önceden İzin, s.179. Ayrıca bkz. Yukarıda, “I.B Bütçe Hakkı” başlığı altındaki  açıklamalar.  152   Gülsen Güneş, Bütçe Hakkı, s. 287; Gülsen Güneş, Önceden İzin, s.179.  153   Bkz. ve krş. Neumark, Tetkikler, s.212; Gürsoy, Bütçe, s.116; Uluatam, s.116; Gülsen Güneş, 

s.176;  Mutluer‐Öner‐Kesik,  s.100.  Doktrinde,  ön(ceden)  izin  ilkesinin,  farklı  şekil(ler)de,  ifade  edildiği  görülmektedir.  Buna  göre,  “Bütçenin  Önceden  Tasdiki  Prensibi”,  (Feyzioğlu,  Bütçe, s.50); “Ön Onama”, (Edizdoğan,  s.171); “Bütçenin Mali Yıla Girmeden Kanunlaşması  İlkesi”, (Tüğen, s.41); “Onama”, (Bülbül‐Ejder‐Şahan, s.20), şeklinde kullanımlar mevcuttur.