• Sonuç bulunamadı

TBMM CUMHURBAŞKANI ANAYASA MAHKEMESİ 

A.  Bütçenin Hazırlanmasına ve Uygulanmasına Egemen Olan İlkeler (Any.m.161) 

2.  Bütçenin Yıllık Olma İlkesi 

 

Vergileri  ve  bütçeyi  onay  hakkının  gelişmesi  ile  demokratik  ve  parlamenter  sistemlerin  oluşması,  ancak  onay  işleminin  her  yıl  yeniden  yapılması  yönteminin  yerleşmesiyle  mümkündür.  Bir  başka  deyişle,  vergi  kanunları  ve  bütçe  ile  verilen  yetkilerin  belli  bir  süre  ile  sınırlanması,  kısaca,  vergide  ve  bütçede  ʺyıllık  olmaʺ  ilkesinin  benimsenip  yerleşmesi  üzerinedir  ki,  parlamentoların  hükümetler  üstündeki  otoritesi  kurulmuş  ve  parlamenter 

310   Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.322.    

311   Kural  olarak,  Kamu  İktisadî  Teşebbüsleri  5018  sayılı  Kanun  kapsamına  dahil  değildir. 

Kanun’da,  sadece,  daha  önceki  yıllar  bütçe  kanunlarında  yer  alan  hükümler  ile  bazı  Kamu  İktisadî  Teşebbüslerinden  genel  bütçeye  gelir  olarak  aktarılan  miktarlarla  ilgili  hükme  yer  verilmiş,  böylece  bu  miktarın  bütçeye  aktarılması  yasal  dayanağa  kavuşturulmuştur.  5018  sayılı Kanun’un “Kurumlardan Alınacak Hâsılat Payı” başlıklı 78’inci maddesine göre, kamu  iktisadî teşebbüsleri ve kamu şirketlerinin gayri safî hasılatının yüzde onbeşine kadar tutarda  bir  bedel  tahsil  edilerek  genel  bütçeye  gelir  kaydedilir.  Bu  kapsamda  bedel  tahsil  edilecek  kurum  ve  kuruluşlar  uygulanacak  hâsılat  payı  oranları  her  yıl  merkezî  yönetim  bütçe  kanununda gösterilir. 

sistem, bugünkü düzeyine ulaşmıştır312  

Bütçenin  yıllık  olması  ilkesi,  gelirleri  tahsil  ve  harcama  yetkisinin  bütçe  yılıyla sınırlı olmasını, bütçe yılı içinde tamamı veya bir bölümü kullanılmayan  ödeneğin gelecek yıla, kendiliğinden, aktarılamamasını, bütçe yılı içinde eylemli  olarak  kullanılmayan  yetkinin  bütçe  yılı  sonunda  sona  ermesini  ifade  etmektedir313. Bütçenin yıllık olma ilkesinin kaynağını, siyasal organın masrafçı  daireler  üzerindeki  denetimini  pekiştirme  arzusu  oluşturmakta314;  bu  ilke  ile,  bütçeyi  uygulamaya  yetkili  organı,  her  bütçe  yılında,  bütçeyi  kabûl  etmeye  yetkili  olan  organdan  çok  uzun  süreli  yetki  alınarak,  bütçenin  zorunluluğu  ilkesinin  anlamsız  bırakılması  da  önlenmiş  olmaktadır315.  Bununla  birlikte,  meclisler  çalışmalarını  yıl  esasına  göre  düzenledikleri  için,  hem  bütçenin  incelenmesi  ve  onaylanması  hem  de  meclis  denetimi  için  uygun  bir  süreç  yaratılmış olmaktadır; bu, mali, siyasî ve hukukî bir zorunluluktur316.  

 

Yıllık  dönemde,  verilen  ödenekler  kullanılarak  yapılan  bir  yıllık  hizmet  üretimi  değerlendirilir  ve  yeniden  verilen  ödenek  bu  değerlendirmeye  dayandırılır;  carî  yılda  kullanılmayan  ödenekler  yıl  sonunda  iptal  edilir317 Ödenekler  verimli  kullanılmamışsa  azaltılabilir;  hizmet  beklenen  faydayı 

312   Feyzioğlu, İktidar Virüsü, s. 236; Gülsen Güneş, Bütçe Hakkı, s.289. 

313   Kaneti,  Kamu  Maliyesi  I,  s.322.  Ayrıca  bkz.  Feyzioğlu,  Bütçe,  s.51;  Gürsoy,  Bütçe,  s.122;  Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95.     

314   Bulutoğlu‐Kurtuluş,  s.57;  Bulutoğlu,  Kamu  Bütçesi,  s.49.  Aynı  yönde  Duverger,  s.70;  Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95.     

315   Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.322. Krş. Feyzioğlu, Bütçe, s.153; Gürsoy, Bütçe, s.122    

316   Gürsoy, Bütçe, s.123. Aynı yönde Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95. Krş. Feyzioğlu, Bütçe, s.153.    317   “Ancak,  kamu  idarelerinin  bütçelerinde  cari  yıl  içinde  kullanılmayan  ödeneklerinden 

merkezî  yönetim  bütçe  kanununda  belirtilenler  ertesi  yıla  devredilebilir.  Ödenek  devir  işlemlerini  yapmaya,  genel  bütçe  kapsamındaki  kamu  idareleri  için  Maliye  Bakanı,  diğer  kamu idareleri için üst yönetici yetkilidir (KMYKK.m.20/I‐e).” 

sağlamamışsa  yeni  bütçeye  alınmaz.  Buna  karşılık,  sürekli  alınan  ödeneklerin  yeniden  kabûlü  kolaylaşır;  zira,  ilk  kez  önerilen  hizmetlere  ödenek  alınması  daha  zordur.  Büyük  artışlar  ve  yeni  hizmet  programları  için  istenen  ödenekler  daha  sıkı  bir  siyasal  denetime  tâbi  tutulur;  böylece,  denetimde  etkinlik  sağlanır318.  Öte  yandan,  bütçenin  yıllık  olma  ilkesi  ile  bütçe  tahminlerinde  isabetli  tahminde  bulunulmasını  sağlanır;  denk  bütçe  uygulamasına  zemin  hazırlanır.  Böylece,  bütçelerin  değişen  yıl(ların)  şartlarına  uygun  hazırlanması  sağlanmış  olur,  yine,  diğer  bütçe  ilkelerine  (doğruluk  ve  samimiyet)  destek  olur319.  

 

Yıllık  dönem,  gerek  kamusal  gerek  piyasa  işletmeleri  bakımından,  ekonomik  faaliyetlerin  plânlanmasında  ve  hesaplanmasında  yaygın  olarak  kullanılan  bir  zaman  ölçüsüdür.  Devlet  vergi  gelirlerini  elde  etme  bakımından  yıllık dönem ilkesi ile bağlıdır; gelir ve kurumlar vergisi hasılatı, takvim yılında  işletmelerin  elde  ettiği  kârlara  göre  belirlenmektedir.  Bu  bağlamda,  devlet  gelirlerini  arttırmak  için  yıllık  dönem,  en  uygun  plânlama  dönemidir.  Hatta,  kısa  vadeli  gelişmelere  paralel  olarak,  kamu  gelirlerini  yeniden  ayarlamak  için  siyasal organa gelir arttırıcı öneriler getirilebilir320.  

 

Anayasa’nın  161’inci  maddesinde,  bütçelerin  yıllık  olarak  yapılacağı,  mali yılın başlangıcının kanun ile belirlenmesi ve kanun ile belirtilen başlangıç  tarihinden  başlayarak  bir  yıl  sürmesi  gerektiğinden  sözedilmiştir.  Ancak,  Anayasa,  bütçe  yılının  ne  zaman  başlayacağını  kendisi  belirlememiş,  devam  eden fıkrasında “Malî yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçelerin nasıl hazırlanacağı 

318   Buna  karşılık,  büyük  azaltmaların  yapılabilmesi,  çok  güçlü  bir  siyasal  desteğe  bağlıdır. 

(Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.58; Bulutoğlu, Kamu Bütçesi, s.49; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95).    

319   Gürsoy, Bütçe, s.123. Aynı yönde Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95.    

ve  uygulanacağı  kanunla  belirlenir.”  diyerek,  mali  yılın  başlangıcının 

belirlenmesini ilgili kanunlara bırakmıştır (Any.m.161/II).    

Bütçeler,  bir  ülkenin,  belirli  bir  döneminin  mali  plânıdır321.  Mali  plânın  kapsadığı “belirli dönem” (bir) mali yıldır. Ülkemizde mali yıl takvim yılı olarak  uygulanmaktadır;  bütçe  yılı,  takvim  yılıdır  (KMYKK.m.3/I‐o)322.  Buna  göre,  gelirleri  tahsil  ve  harcama  yetkisi  takvim/bütçe  yılıyla  sınırlıdır;  takvim/bütçe  yılı  içinde  tamamı  veya  bir  bölümü  kullanılmayan  ödenek,  gelecek  yıla,  kendiliğinden,  aktarılamaz.  Bu  durum,  aynı  zamanda,  bütçenin  dört  temel  niteliğinden (4T) biri olan “tahdit ilkesi” ile de paralellik arzetmektedir. Ancak,  bir yıldan az süreli, geçici nitelikte bütçe yapılması ile bir yılı aşan bir bütçenin  “bütçenin yıllık olma” ilkesi karşısında değerlendirilmesi gerekmektedir.     321   Bülbül‐Ejder‐Şahan, s.19.    

322   Osmanlı  İmparatorluğu  zamanında  malî  yıl  başı  1842  yılında  Mart  ayı  olarak  kabul 

edilmiştir.  Bütçe  yılının  Mart  ayında  başlaması  uygulamasına  1926  yılına  kadar  devam  edilmiştir. 1926 yılında malî yıl başı Haziran ayına alınmıştır. Ülkenin koşulları ve özellikle  Türkiyeʹnin bir tarım ülkesi olması dolayısıyla bütçe tahminlerinin daha gerçekçi bir şekilde  yapılabileceği  düşüncesi,  bu  değişikliğin  yapılmasının  gerekçesini  meydana  getirmiştir.  Ancak  daha  sonra  bu  değişikliğin,  kışın  yakın  olması  nedeniyle  yatırımları  zora  soktuğu  görülmüştür. 1945 yılında bütçe ayının başlangıcı tekrar değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle  bütçe  yılı,  takvim  yılının  ilk  ayı  olan  Ocak  ayına  alınmıştır.  Değişiklikler  bununla  da  kalmayarak, bütçelerin parlamentoda yeterli sürede görüşülemediği ileri sürülmek suretiyle  bütçenin  bu  kez  başlangıç  yılı,  1949  yılında  tekrar  Mart  ayına  kaydırılmıştır.  Mart  ayı  uygulamasına 1981 yılına kadar devam edilmiştir. O güne kadar değişikliklerin yapılmasını  sağlayan  1050  sayılı  Kanun’un  5’inci  maddesi,  1981  yılında  tekrar  değiştirilerek  bütçe  yılı,  Ocak  ayı  olarak  tespit  edilmiştir.  O  zamandan  bu  yana  da  bütçe  yılı  (dönemi)  takvim  yılı  olarak uygulanmaktadır (Feyzioğlu, Bütçe, s.157; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.96). Mali yılbaşının  belirlenmesinde dikkate alınacak faktörler için bkz. Erçin, s. 44‐45; Kuyucak, s. 44‐45; Pelin,  s.32‐34; Sur, s. 107; Feyzioğlu, Bütçe, s.155‐156 

Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 19’uncu maddesinin üçüncü  fıkrasında,  zorunlu  nedenlerle  merkezî  yönetim  bütçe  kanununun  süresinde  yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılacağı; geçici bütçe  ödeneklerinin, bir önceki yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranı esas  alınarak belirleneceği; geçici bütçe uygulamasının altı ayı geçemeyeceği; cari yıl  bütçesinin yürürlüğe girmesiyle geçici bütçe uygulaması sona ereceği ve o tarihe  kadar yapılan harcamalar ve girişilen yüklenmeler ile tahsil olunan gelirler cari  yıl bütçesine dahil edileceği belirtilmiştir.    

Bütçe  kanun  tasarısının  mali  yıl  başından  önce  yasalaşması  ve  ilgili  olduğu mali yılın ilk gününde yürürlüğe girmesi olağandır. Kural böyle olmakla  birlikte,  genel  seçimler  nedeniyle  Meclis’in  toplanamaması  veya  hükümetin  kurulamaması  gibi  nedenlerle  mali  yıl  başında  yürürlüğe  girememesi  sözkonusu  olabilmektedir.  Devlet  hizmetlerinin  aksamaması  ve  idarenin  devamlılığı  ilkesi,  böylesi  durumlarda,  mevzuatımızda  açık  bir  biçimde  düzenlenmemiş olan bir kuruma başvurulması yoluyla, yani geçici bütçe yasası  çıkarılması  suretiyle  sağlanmaktadır.  Olağan  dışı  dönemlerde  “hükümet  makinesinin  durması”  olasılığını  ortadan  kaldırmak  ve  devlet  hizmetlerinin  devamlılığı  ilkesini  ayakta  tutmak  üzere  başvurulan323  geçici  bütçe  uygulamasına  ilişkin  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’a  kadar,  mevzuatımızda açık bir hukuksal dayanak bulunmamakta idi324. Kanun koyucu,  Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 19’uncu maddesi ile Merkezi İdare  Bütçesi  Kanunu’nun  zorunlu  nedenlerle  süresinde  yürürlüğe  konulamaması  halinde  Geçici  Bütçe  Kanunu  çıkarılması  esasını  öngörmek  suretiyle  şimdiye  kadar mevzuatımızda bulunan bir hukukî boşluğu gidermiş olmaktadır. Geçici 

323   Yüksel, Geçici Bütçe, s.8. Ayrıca bkz. Tosun‐Cebeci, s.60‐61. 

324   1982  Anayasası  ve  mülga  Muhasebei  Umumiye  Kanunu’nda  bulunmayan  geçici  bütçe 

uygulamasına  ilişkin  olarak  1876  Kanun‐u  Esasisi’nde  geçici  bütçe  uygulamasından  söz  edilmekte idi.      

bütçeler  1  Ocak  tarihinde  yürürlüğe  girecek  ve  carî  yıl  bütçesinin  yürürlüğe  girmesiyle  de  yürürlükten  kalkmış  olacaktır.  Carî  yıl  bütçesinin  yürürlüğü  ise,  yürürlüğe  konulmuş  olan  tarih  ile  takvim  yılının  son  günü  arasında  olacaktır.  Ancak,  geçici  bütçe  uygulama  sonuçlarının  carî  yıl  bütçesine  aktarılması  dolayısıyla  bütçe  geriye  doğru  yürümüş  olacak  ve  1  Ocak  tarihinden  itibaren  yapılan  işlemler  carî  yıl  bütçesinin  bir  parçası  olarak  kabûl  edilecektir.  Bu  durum, bütçe kanunlarının özelliğinden kaynaklanmaktadır325.   

 

Anayasa  Mahkemesi,  bütçelerin  ʺyıllık  olma  ilkesiʺne  ilişkin  anayasal  hüküm karşısında, geçici bütçenin, bir bütçe kanunu sayılmasına engel olmadığı  görüşündedir326.  Yüksek  Mahkeme,  gerekçesinde,  “Devlet  yaşantısının  gereklerinin ve gereksinmelerinin zorunlu kıldığı istisnai durumlarda, ana kural  yine  yıllık  bütçe  olmakla  birlikte,  geçici  bütçelerle  işlerin  yürütülmesine  gidildiği bir vakıadır ve olağan bütçelerin yıllık yapılması koşulu altında, böyle  zorunlu,  geçici  bir  tedbirin  Anayasa  ile  çelişir  sayılamayacağı  ortadadır.”  şeklinde  ifade  etmiş,  geçici  bütçe  kanunu  çıkarılmasında  anayasaya  aykırı  bir  yön  görmemiş, geçici bütçe kanunu maddelerinin  iptal istemlerini bütçe yasası  maddelerinin iptal istemleri gibi değerlendirmiştir.  

325   Mutluer‐Öner‐Kesik, s.41.    

326   Any.M.  22.05.1974  gün  ve  E.1974/9,  K.1974/22,  (RG.  19.07.1974‐14950),  (AMKD.  C.12,  s.237‐

258).  Ayrıca  bkz.  Muhittin  Taylan,  Şahap  Arıç,  Kani  Vrana’nın  Karşıoy  gerekçesi;  “Anayasaʹnın 126. maddesinde Bütçe Kanununun bir yıllık olacağına işaret edilerek, bir kaç  aylık  belirli  süreler  için  geçici  nitelikte  bütçe  kanunları  yapılabileceğine  ilişkin  bir  açıklama  bulunmamakla  beraber,  karar  yerinde  benimsendiği  üzere,  sürekli  bulunan  Devlet  yaşantısının  kaçınılmaz  gerekleri  ile  gereksinmelerinin  zorunlu  kıldığı  ayrıcalı  durumlarda,  Anayasaʹda  yer  alan  ana  kural  bütçelerin  yıllık  olması  ilkesi  temel  olmakla  birlikte,  uygulamalarda esas yıllık bütçeler yapılıncaya kadar geçecek belli sürelerde Devlet işlerinin  aksamasını  önlemek  amacıyla,  işlerin  geçici  diye  adlandırılan  bütçelerle  yürütülmesine  gidildiği  bir  olgudur.  Böylece  zorunlu  ve  geçici  bir  tedbir  olacak  yapılagelmekte  olan  çözümün Anayasa ile de çelişemeyeceği ortadadır.”. 

 

İdarenin  sürekliliği  ilkesinin  gereği  olarak  ve  “devlet  yaşantısının  gereklerinin  ve  gereksinmelerinin  zorunlu  kıldığı  istisnaî  durumlar”da,  olağan  bütçelerin  yıllık  yapılması  koşuluyla  ve  geçici  bir  önlem  olarak  geçici  bütçe  çıkarılmasını imkânı tanınsa da, geçici bütçe uygulamasının bütçeleme anlayışı  bakımından tercih edilmeyen bir durum olduğunun söylenmesi gerekmektedir.  Çünkü,  geçici  bütçe  döneminde  idareler,  uluslararası  uygulamalara  paralel  olarak  bir  önceki  yıl  ödeneklerinin  belirli  bir  kısmını  kullanabilmektedir.  Bu  durum,  özellikle,  kurumların  yeni  faaliyet  ve  projelerini  başlatmalarını  engellemektedir. Ancak, arızî nedenlere bağlı olarak geçici bütçe uygulamasına  gidilmesi  bazen  kaçınılmaz  olmaktadır.  Özellikle,  ülkemizde  genel  seçimlerin  yapıldığı  yıllarda geçici  bütçe  uygulamasına gidilmektedir.  Çünkü,  milletvekili  seçimleri,  genellikle  Kasım  ayında  yapılmaktadır.  Yeni  iş  başına  gelen  hükûmetin  kendi  bütçesini  hazırlayıp  Meclise  sunması  ve  31  Aralık  tarihine  kadar  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisiʹnden  çıkarması  zor  olmaktadır.  Bunun  sonucunda genelde yeni hükûmet, Aralık ayında kurulmakta, 1 Ocak tarihinden  itibaren  uygulanmak  üzere  ancak  geçici  bütçe  çıkarabilmektedir.  Dolayısıyla  yeni  iş  başına  gelen  hükûmetin  kendi  bütçesini  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisiʹnden  çıkarması,  malî  yılın  ilk  birkaç  ayı  içerisinde  mümkün  olabilmektedir. 1050 sayılı Kanun’da geçici bütçeye ilişkin herhangi bir hüküm  yer  almasa  da  geçici  bütçe  uygulamasına  benzeri  nedenlerle  gidilmiş,  ancak,  kısa  aralıklarla  başvurularak  ve  istisnanın  kurala  dönüşmesi  durumuyla  karşı  karşıya  kalınmıştır.  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’da  geçici  bütçe  uygulamasına süre sınırı getirilmesi, eski uygulamaya oranla olumlu bir gelişme  olarak nitelendirilebilir327

327   Mutluer‐Öner‐Kesik,  s.225.  Ayrıca  bkz.  Yüksel,  Geçici  Bütçe,  s.8.  Ülkemizdeki  geçici 

bütçelerle  ilgili  bkz.  Mahmut  Köksal‐Nahit  Yüksel,  1999  Yılı  Geçici  Bütçesi,  (Maliye  Bakanlığı  BÜMKO  Genel  Müdürlüğü  Yayını),  Ankara,  2002;  Haldun  Darıcı,  Geçici  Bütçe  Kanunları (1920‐1995), (Maliye Bakanlığı BÜMKO Genel Müdürlüğü Yayını), Ankara, 1995. 

 

“Yıllık Olma” ilkesini benimseyen anayasa koyucu, bu ilkenin istisnasını  da  161’inci  maddesinin  üçüncü  fıkrasında  öngörmüştür.  Anayasa’nın  161’inci  maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir 

yıldan fazla  sürecek iş ve hizmetler için özel süreler koyabilir.” şeklinde ifade edilen 

istisna, yıllık olma ilkesinden sapma(lar)ın hukukî dayanağını oluşturmaktadır.  Kalkınma  planları  ile  ilgili  yatırımlar  veya  bir  yıldan  fazla  sürecek  iş  ve  hizmetler,  nitelikleri  gereği,  gelişen  ve  değişen  koşullar  ile  yıllık  bütçe  arasındaki  uyuşmazlığa  sebep  olmakta;  anayasa  koyucu  da  kamu  hizmeti‐ meclis‐bütçe  uyumunu,  ilkeye,  161’inci  maddenin  üçüncü  fıkrasında  olduğu  gibi,  istisna  getirerek  sağlamaktadır.  Buna  göre,  harcamanın  ve  hizmetin  niteliğine uygun düştüğü oranda, yıllık olma ilkesinden sapmalar olağandır; bu  sapmaların anayasal dayanağı da mevcuttur328.  

 

Anayasa  koyucunun  böyle  bir  istisnaya  neden  gerek  duyduğu,  1982  Anayasası’nın gerekçe ve görüşmelerinden anlaşılamamaktadır. Gerek Danışma  Meclisi  Komisyon  ve  Genel  Kurulu’na  ait  metinlerde  gerekse,  Milli  Güvenlik  Kurulu  metinlerinde  bu  kadar  önemli  bir  kuralın  üzerinde  hemen  hiç  durulmamıştır.  Ancak,  fıkra,  1961  Anayasası’nın  126’ncı  maddesinden  aynen  alınmıştır.  Bu  maddenin  gerekçesi  ise  şöyledir;  “Bu  madde  ile  Kamu  İktisadî  Teşebbüsleri hariç, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin, yani, genel bütçeye  dahil  dairelerle  katma  bütçeli  dairelerin…harcamalarının  yıllık  bütçelerle  yapılacağı esası kabûl edilmiştir. Bununla beraber, Devletin ve bu tüzel kişilerini  tamamlanması  birkaç  yıl  süren  yatırımlara  girişmesi  ve  müddeti  bir  yılı  aşan  kalkınma  plânlarının  yapılması,  yıllık  bütçe  prensibinin,  az  çok  bir  elâstikiyete  kavuşturulmasını  lüzumlu  kılmaktadır.  Maddenin  ikinci  fıkrası,  kalkınma  plânlarıyla  ilgili  yatırımlar  için,  kanunla  özel  süre  ve  usuller  konmasını  derpiş 

ederek  bu ihtiyacı karşılamaktadır.” Bu çerçevede, anayasa koyucu, yatırımlar  veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usûlü öngören bir  hüküm ihdas ederek, bir yılı aşabilecek programlara ve hizmetlere yönelebilme  olanağı  vermiştir329.  Ancak,  özel  süre  ve  usûllerin  kanunla  konulması  zorunludur330.  

 

Yıllık  olma  ilkesinden  sapmalara  ilk  olarak,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’un  “Gelecek  Yıllara  Yaygın  Yüklenmeler”  başlıklı  28’inci  maddesini, örnek göstermek mümkündür331. Sözkonusu hükme göre, “Merkezî  yönetim  kapsamındaki  kamu  idareleri,  bir  malî  yıl  içinde  tamamlanması  mümkün  olmayan  yatırım  projeleri  için  Maliye  Bakanlığı  ve  Devlet  Planlama 

329   Bkz ve krş Coşkun, Bütçe Reformu, s.127; Oytan, s.151.      330   Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.323.     

331   Mülga 1050 Sayılı Kanun’daki, aynı yöndeki düzenlemeler şunlardır; 

“Ertesi Yıla Geçici Yüklenme    

Madde  50‐  ʺ(Değişik:  5209‐25.5.1948)  Bakanlar  bütçe  ile  verilen  ödeneklerden  fazla  yüklenme  ve  harcamalarda  bulunamayacakları  gibi  bu  ödenekleri  özel  gelirlerle  de  çoğaltamazlar.  Ancak  sürekli  hizmetlerden  harp  kuvvetlerinin  yiyecek,  giyecek,  donatım,   silahlanma  ihtiyaçları  ile  bunlarla  ilgili  maddelerin  yaptırma  işleri;    okul,  cezaevi  ve  hastanelerin  yiyecek  ihtiyaçları;    yapı,  onarma  ve  taahhüde  bağlanacak  her  çeşit  taşıma  ve  6150  sayılı  Kanun  gereğince  yaptırılacak  etüd  ve  proje  işleri  için  yılları  bütçelerindeki  ödeneklerin  yarısını  geçmemek  üzere  ve  Bakanlar  Kurulu  Kararı  ile  gelecek  yıla  geçici  yüklenmelere girişilmesi caizdir.ʺ  

Gelecek Yıllara Geçici Yüklenme   

Madde 51‐ Hükmü birden çok yıllara geçici inşaat ve imalat taahhütleri, her yıl harcanacak 

miktarın karşılığı o yılın bütçesine konulmak şartıyla bir kanun çıkartılmasına bağlıdır.       Dışişleri Bakanlığına Tanınan Yetki     

Madde  52‐    ʺYıllık  ödeme  tutarı  bütçeye  konulmuş  ödeneğini  aşmamak  ve  gelecek  yıllar  bütçelerinin  ödeneklerini  çoğaltma  sonucu  vermemek  şartıyla  elçilik  veya    konsolosluklar  için uzun süreli  kira sözleşmeleri  yapılması ve  Dışişleri Bakanlığı  bütçesinin kira bedeli   tertibine  konulmuş    ödenekten  taksitle  ödenmek  üzere  bina  satın  alınarak  uzun  süreli  taahhütlere girişilmesi mümkündür.ʺ     

Teşkilatı  Müsteşarlığının  görüşü  üzerine,  gelecek  yıllara  yaygın  yüklenmeye  girişebilir (f.I). Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Planında yer alan projeler  için  2.7.1992  tarihli  ve  3833  sayılı  Kanun  çerçevesinde  gelecek  yıllara  yaygın  yüklenmelere  girişmeye,  ilgisine  göre  Milli  Savunma  Bakanlığı  veya  İçişleri  Bakanlığı  yetkilidir  (f.II).  Dışişleri  Bakanlığı,  Maliye  Bakanlığının  uygun  görüşünü  almak  kaydıyla,  yabancı  ülkelerde  dış  temsilcilik  binası  veya  arsa  satın  alınması,  bina  yaptırılması  veya  kiralanması  için  gelecek  yıllara  yaygın  yüklenmelere girişebilir (f.III)”.  

 

Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’un  28’inci  maddesi  hükmü  ile  kamu  idarelerine  gelecek  yıllara  yaygın  yüklenmelere  girişme  konusunda  önemli  esneklikler  getirilmiş;  sadece,  Dışişleri  Bakanlığının  yurt  dışında  belirli  işler  için  gelecek  yıllara  yaygın  yüklenmeye  girişmesi  Maliye  Bakanlığının  iznine tâbi kılınmıştır; mali yıl bütçe kanunun eki niteliğindeki “G” cetvelinde,  gelecek  yıllara  geçici  yüklenmelere  girişmeye  yetki  veren  mevzuat  gösterilmektedir.  Mülga  1050  Sayılı  Kanun’da  da  aynı  yönde  öngörülen  düzenlemeler  “Yıllık  Olma”  ilkesine  ters  düşmemektedir.  Zira,  devletçe  yapılacak iş ya da hizmet, süreç ne kadar uzun olursa olsun, bir yıl bütçesine, o  işlere ait yıllık ödenek ya da taksit tutarı konulacak; hesaplar, yine, yıllık olarak  tutulacaktır  (Krş.  5018  sK.m.26).  Ayrıca,  uzun  süreli  projeler  bakımından,  gelecek yıllarda konulacak ödenek konusunda rasyonel bir belirleme yapılması  da  yıllık  olma  ilkesinden  sapılmasını  zorunlu  kılmaktadır332.  Yıllık  olma  ilkesinin  zedelendiği  yönü,  bu  işlere  ait  ödeneklerin  ya  da  devletin  bu  iş  için  üstlendiği sorumluluğun yıllık takdir sınırı dışına çıkmasıdır333.  

332   Aksi  takdirde,  müteahhitler,  aldıkları  ihale  için  gelecek  yıllarda  ne  kadar  ödenek 

konulacağını  bilemediklerinden,  tekliflerinde  maliyetleri  yükselteceklerdir.  Ayrıca,  kısa  sürede işin kârlı tarafını yapıp kaçmak isteyen müteahhitler, aşırı fiyat kırarak işi kötüniyetle  alabilirler. (Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.58; Bulutoğlu, Kamu Bütçesi, s.50).  

Yıllık olma ilkesinden sapmalara ikinci bir örnek, Kamu Mali Yönetimi ve  Kontrol Kanunu’un 40’ıncı maddesinde düzenlenen “Bağış ve Yardımlar”dır334 Sözkonusu hükme göre, “Kamu idarelerine yapılan her türlü bağış ve yardımlar  bütçelerine  gelir  kaydedilir…Kamu  yararına  kullanılmak  üzere  kamu  idarelerine  yapılan  şartlı  bağış  ve  yardımlar,…,  hizmeti  yapacak  idarenin  üst  yöneticisi tarafından uygun görülmesi halinde, bütçede açılacak bir tertibe gelir  ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek kaydedilir.  Bu  ödenekten  amaç  dışında  başka  bir  tertibe  aktarma  yapılamaz./Bu  ödeneklerden  malî  yıl  sonuna  kadar  harcanmamış  olan  tutarlar,  bağış  ve  yardımın  amacı  gerçekleşinceye  kadar  ertesi  yıl  bütçesine  devir  olunarak  ödenek  kaydedilir…Bağış  ve  yardımlar,  kullanılmadığı  veya  amaç  dışı  kullanıldığı  için  geri  istenildiği  takdirde,  bütçeye  gider  kaydıyla  ilgilisine  geri  verilir.  Şartlı  bağış  ve  yardımın  zamanında  kullanılmaması  nedeniyle  doğacak  zararlar ile amaç dışı kullanım nedeniyle yapılan harcamalar sorumluluğu tespit  edilenlere  ödettirilir.”  Görüldüğü  üzere,  bağışlanmış  para,  hizmet,  yürüten  birimin  bütçesinde,  iş  bitinceye  kadar  yer  alır;  böyle  bir  uygulama,  yıllık  prensibinden sapılmasını zorunlu kılar335

 

Bütçenin  kapatılmasında  uygulanan  yöntemler  de  bütçe  yılının  uzayıp  uzamamasına,  yani  yıllık  olma  ilkesinden  sapmaya,  etki  yapmaktadır.  Bütçe  hesaplarının kapatılması konusundaki iki yöntemden, jestiyon usulü ve ekzersiz  334   Mülga 1050 Sayılı Kanun’daki, aynı yöndeki düzenlemeler şunlardır;  “Şartlı Bağış Ve Yardımlar  Madde  55‐ ʺKamu  yararına ait  hizmetlerde kullanılmak üzere yapılan bağış ve  yardımlar  gelir bütçesinde özel bir bölüme  konulup şart kılındığı hizmetin gider  bütçesinde  ödeneği   varsa    bu    ödeneğe    eklenir,    yoksa    ayrı    bir    bölüme  kaydolunarak  şart  kılınan  yere  harcanır.  Bu  tür  ödeneğin  yıl  sonunda  kalan  tutarı  ertesi  yıllarda  açılacak  özel  bir  bölüme  aktarılıp sarfedilir.” 

usulü  bakımından,  bir  yıl  hesabının  bir  başka  mali  yıl  içindeki  uzantısı  olarak  ilkeden sapma gerçekleşmektedir. Jestiyon usulü bakımından ilkeden sapmanın  gerçekleşme şekli olarak, avans verilmesi ya da kredi açılmış olması (ve bunların  kapatılması için bir süreye ihtiyaç duyulması), tahakkuk etmiş ama hak sahibine  ödenememiş  masrafların  “emanet  hesabı”na  alınması,  yani,  canlı  tutulması336 eksersiz  usulü  bakımından  ise,  gelirler  ile  ödeneklerin,  tahsil  edildiği  veya  ödenmiş  olduğu  bütçe  yılının  değil,  ilgili  yılın  bütçe  kayıtlarında  gösterilmesi,