TBMM CUMHURBAŞKANI ANAYASA MAHKEMESİ
A. Bütçenin Hazırlanmasına ve Uygulanmasına Egemen Olan İlkeler (Any.m.161)
2. Bütçenin Yıllık Olma İlkesi
Vergileri ve bütçeyi onay hakkının gelişmesi ile demokratik ve parlamenter sistemlerin oluşması, ancak onay işleminin her yıl yeniden yapılması yönteminin yerleşmesiyle mümkündür. Bir başka deyişle, vergi kanunları ve bütçe ile verilen yetkilerin belli bir süre ile sınırlanması, kısaca, vergide ve bütçede ʺyıllık olmaʺ ilkesinin benimsenip yerleşmesi üzerinedir ki, parlamentoların hükümetler üstündeki otoritesi kurulmuş ve parlamenter
310 Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.322.
311 Kural olarak, Kamu İktisadî Teşebbüsleri 5018 sayılı Kanun kapsamına dahil değildir.
Kanun’da, sadece, daha önceki yıllar bütçe kanunlarında yer alan hükümler ile bazı Kamu İktisadî Teşebbüslerinden genel bütçeye gelir olarak aktarılan miktarlarla ilgili hükme yer verilmiş, böylece bu miktarın bütçeye aktarılması yasal dayanağa kavuşturulmuştur. 5018 sayılı Kanun’un “Kurumlardan Alınacak Hâsılat Payı” başlıklı 78’inci maddesine göre, kamu iktisadî teşebbüsleri ve kamu şirketlerinin gayri safî hasılatının yüzde onbeşine kadar tutarda bir bedel tahsil edilerek genel bütçeye gelir kaydedilir. Bu kapsamda bedel tahsil edilecek kurum ve kuruluşlar uygulanacak hâsılat payı oranları her yıl merkezî yönetim bütçe kanununda gösterilir.
sistem, bugünkü düzeyine ulaşmıştır312.
Bütçenin yıllık olması ilkesi, gelirleri tahsil ve harcama yetkisinin bütçe yılıyla sınırlı olmasını, bütçe yılı içinde tamamı veya bir bölümü kullanılmayan ödeneğin gelecek yıla, kendiliğinden, aktarılamamasını, bütçe yılı içinde eylemli olarak kullanılmayan yetkinin bütçe yılı sonunda sona ermesini ifade etmektedir313. Bütçenin yıllık olma ilkesinin kaynağını, siyasal organın masrafçı daireler üzerindeki denetimini pekiştirme arzusu oluşturmakta314; bu ilke ile, bütçeyi uygulamaya yetkili organı, her bütçe yılında, bütçeyi kabûl etmeye yetkili olan organdan çok uzun süreli yetki alınarak, bütçenin zorunluluğu ilkesinin anlamsız bırakılması da önlenmiş olmaktadır315. Bununla birlikte, meclisler çalışmalarını yıl esasına göre düzenledikleri için, hem bütçenin incelenmesi ve onaylanması hem de meclis denetimi için uygun bir süreç yaratılmış olmaktadır; bu, mali, siyasî ve hukukî bir zorunluluktur316.
Yıllık dönemde, verilen ödenekler kullanılarak yapılan bir yıllık hizmet üretimi değerlendirilir ve yeniden verilen ödenek bu değerlendirmeye dayandırılır; carî yılda kullanılmayan ödenekler yıl sonunda iptal edilir317. Ödenekler verimli kullanılmamışsa azaltılabilir; hizmet beklenen faydayı
312 Feyzioğlu, İktidar Virüsü, s. 236; Gülsen Güneş, Bütçe Hakkı, s.289.
313 Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.322. Ayrıca bkz. Feyzioğlu, Bütçe, s.51; Gürsoy, Bütçe, s.122; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95.
314 Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.57; Bulutoğlu, Kamu Bütçesi, s.49. Aynı yönde Duverger, s.70; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95.
315 Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.322. Krş. Feyzioğlu, Bütçe, s.153; Gürsoy, Bütçe, s.122
316 Gürsoy, Bütçe, s.123. Aynı yönde Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95. Krş. Feyzioğlu, Bütçe, s.153. 317 “Ancak, kamu idarelerinin bütçelerinde cari yıl içinde kullanılmayan ödeneklerinden
merkezî yönetim bütçe kanununda belirtilenler ertesi yıla devredilebilir. Ödenek devir işlemlerini yapmaya, genel bütçe kapsamındaki kamu idareleri için Maliye Bakanı, diğer kamu idareleri için üst yönetici yetkilidir (KMYKK.m.20/I‐e).”
sağlamamışsa yeni bütçeye alınmaz. Buna karşılık, sürekli alınan ödeneklerin yeniden kabûlü kolaylaşır; zira, ilk kez önerilen hizmetlere ödenek alınması daha zordur. Büyük artışlar ve yeni hizmet programları için istenen ödenekler daha sıkı bir siyasal denetime tâbi tutulur; böylece, denetimde etkinlik sağlanır318. Öte yandan, bütçenin yıllık olma ilkesi ile bütçe tahminlerinde isabetli tahminde bulunulmasını sağlanır; denk bütçe uygulamasına zemin hazırlanır. Böylece, bütçelerin değişen yıl(ların) şartlarına uygun hazırlanması sağlanmış olur, yine, diğer bütçe ilkelerine (doğruluk ve samimiyet) destek olur319.
Yıllık dönem, gerek kamusal gerek piyasa işletmeleri bakımından, ekonomik faaliyetlerin plânlanmasında ve hesaplanmasında yaygın olarak kullanılan bir zaman ölçüsüdür. Devlet vergi gelirlerini elde etme bakımından yıllık dönem ilkesi ile bağlıdır; gelir ve kurumlar vergisi hasılatı, takvim yılında işletmelerin elde ettiği kârlara göre belirlenmektedir. Bu bağlamda, devlet gelirlerini arttırmak için yıllık dönem, en uygun plânlama dönemidir. Hatta, kısa vadeli gelişmelere paralel olarak, kamu gelirlerini yeniden ayarlamak için siyasal organa gelir arttırıcı öneriler getirilebilir320.
Anayasa’nın 161’inci maddesinde, bütçelerin yıllık olarak yapılacağı, mali yılın başlangıcının kanun ile belirlenmesi ve kanun ile belirtilen başlangıç tarihinden başlayarak bir yıl sürmesi gerektiğinden sözedilmiştir. Ancak, Anayasa, bütçe yılının ne zaman başlayacağını kendisi belirlememiş, devam eden fıkrasında “Malî yıl başlangıcı ile genel ve katma bütçelerin nasıl hazırlanacağı
318 Buna karşılık, büyük azaltmaların yapılabilmesi, çok güçlü bir siyasal desteğe bağlıdır.
(Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.58; Bulutoğlu, Kamu Bütçesi, s.49; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95).
319 Gürsoy, Bütçe, s.123. Aynı yönde Mutluer‐Öner‐Kesik, s.95.
ve uygulanacağı kanunla belirlenir.” diyerek, mali yılın başlangıcının
belirlenmesini ilgili kanunlara bırakmıştır (Any.m.161/II).
Bütçeler, bir ülkenin, belirli bir döneminin mali plânıdır321. Mali plânın kapsadığı “belirli dönem” (bir) mali yıldır. Ülkemizde mali yıl takvim yılı olarak uygulanmaktadır; bütçe yılı, takvim yılıdır (KMYKK.m.3/I‐o)322. Buna göre, gelirleri tahsil ve harcama yetkisi takvim/bütçe yılıyla sınırlıdır; takvim/bütçe yılı içinde tamamı veya bir bölümü kullanılmayan ödenek, gelecek yıla, kendiliğinden, aktarılamaz. Bu durum, aynı zamanda, bütçenin dört temel niteliğinden (4T) biri olan “tahdit ilkesi” ile de paralellik arzetmektedir. Ancak, bir yıldan az süreli, geçici nitelikte bütçe yapılması ile bir yılı aşan bir bütçenin “bütçenin yıllık olma” ilkesi karşısında değerlendirilmesi gerekmektedir. 321 Bülbül‐Ejder‐Şahan, s.19.
322 Osmanlı İmparatorluğu zamanında malî yıl başı 1842 yılında Mart ayı olarak kabul
edilmiştir. Bütçe yılının Mart ayında başlaması uygulamasına 1926 yılına kadar devam edilmiştir. 1926 yılında malî yıl başı Haziran ayına alınmıştır. Ülkenin koşulları ve özellikle Türkiyeʹnin bir tarım ülkesi olması dolayısıyla bütçe tahminlerinin daha gerçekçi bir şekilde yapılabileceği düşüncesi, bu değişikliğin yapılmasının gerekçesini meydana getirmiştir. Ancak daha sonra bu değişikliğin, kışın yakın olması nedeniyle yatırımları zora soktuğu görülmüştür. 1945 yılında bütçe ayının başlangıcı tekrar değiştirilmiştir. Yapılan değişiklikle bütçe yılı, takvim yılının ilk ayı olan Ocak ayına alınmıştır. Değişiklikler bununla da kalmayarak, bütçelerin parlamentoda yeterli sürede görüşülemediği ileri sürülmek suretiyle bütçenin bu kez başlangıç yılı, 1949 yılında tekrar Mart ayına kaydırılmıştır. Mart ayı uygulamasına 1981 yılına kadar devam edilmiştir. O güne kadar değişikliklerin yapılmasını sağlayan 1050 sayılı Kanun’un 5’inci maddesi, 1981 yılında tekrar değiştirilerek bütçe yılı, Ocak ayı olarak tespit edilmiştir. O zamandan bu yana da bütçe yılı (dönemi) takvim yılı olarak uygulanmaktadır (Feyzioğlu, Bütçe, s.157; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.96). Mali yılbaşının belirlenmesinde dikkate alınacak faktörler için bkz. Erçin, s. 44‐45; Kuyucak, s. 44‐45; Pelin, s.32‐34; Sur, s. 107; Feyzioğlu, Bütçe, s.155‐156
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 19’uncu maddesinin üçüncü fıkrasında, zorunlu nedenlerle merkezî yönetim bütçe kanununun süresinde yürürlüğe konulamaması halinde, geçici bütçe kanunu çıkarılacağı; geçici bütçe ödeneklerinin, bir önceki yıl bütçe başlangıç ödeneklerinin belirli bir oranı esas alınarak belirleneceği; geçici bütçe uygulamasının altı ayı geçemeyeceği; cari yıl bütçesinin yürürlüğe girmesiyle geçici bütçe uygulaması sona ereceği ve o tarihe kadar yapılan harcamalar ve girişilen yüklenmeler ile tahsil olunan gelirler cari yıl bütçesine dahil edileceği belirtilmiştir.
Bütçe kanun tasarısının mali yıl başından önce yasalaşması ve ilgili olduğu mali yılın ilk gününde yürürlüğe girmesi olağandır. Kural böyle olmakla birlikte, genel seçimler nedeniyle Meclis’in toplanamaması veya hükümetin kurulamaması gibi nedenlerle mali yıl başında yürürlüğe girememesi sözkonusu olabilmektedir. Devlet hizmetlerinin aksamaması ve idarenin devamlılığı ilkesi, böylesi durumlarda, mevzuatımızda açık bir biçimde düzenlenmemiş olan bir kuruma başvurulması yoluyla, yani geçici bütçe yasası çıkarılması suretiyle sağlanmaktadır. Olağan dışı dönemlerde “hükümet makinesinin durması” olasılığını ortadan kaldırmak ve devlet hizmetlerinin devamlılığı ilkesini ayakta tutmak üzere başvurulan323 geçici bütçe uygulamasına ilişkin Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’a kadar, mevzuatımızda açık bir hukuksal dayanak bulunmamakta idi324. Kanun koyucu, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 19’uncu maddesi ile Merkezi İdare Bütçesi Kanunu’nun zorunlu nedenlerle süresinde yürürlüğe konulamaması halinde Geçici Bütçe Kanunu çıkarılması esasını öngörmek suretiyle şimdiye kadar mevzuatımızda bulunan bir hukukî boşluğu gidermiş olmaktadır. Geçici
323 Yüksel, Geçici Bütçe, s.8. Ayrıca bkz. Tosun‐Cebeci, s.60‐61.
324 1982 Anayasası ve mülga Muhasebei Umumiye Kanunu’nda bulunmayan geçici bütçe
uygulamasına ilişkin olarak 1876 Kanun‐u Esasisi’nde geçici bütçe uygulamasından söz edilmekte idi.
bütçeler 1 Ocak tarihinde yürürlüğe girecek ve carî yıl bütçesinin yürürlüğe girmesiyle de yürürlükten kalkmış olacaktır. Carî yıl bütçesinin yürürlüğü ise, yürürlüğe konulmuş olan tarih ile takvim yılının son günü arasında olacaktır. Ancak, geçici bütçe uygulama sonuçlarının carî yıl bütçesine aktarılması dolayısıyla bütçe geriye doğru yürümüş olacak ve 1 Ocak tarihinden itibaren yapılan işlemler carî yıl bütçesinin bir parçası olarak kabûl edilecektir. Bu durum, bütçe kanunlarının özelliğinden kaynaklanmaktadır325.
Anayasa Mahkemesi, bütçelerin ʺyıllık olma ilkesiʺne ilişkin anayasal hüküm karşısında, geçici bütçenin, bir bütçe kanunu sayılmasına engel olmadığı görüşündedir326. Yüksek Mahkeme, gerekçesinde, “Devlet yaşantısının gereklerinin ve gereksinmelerinin zorunlu kıldığı istisnai durumlarda, ana kural yine yıllık bütçe olmakla birlikte, geçici bütçelerle işlerin yürütülmesine gidildiği bir vakıadır ve olağan bütçelerin yıllık yapılması koşulu altında, böyle zorunlu, geçici bir tedbirin Anayasa ile çelişir sayılamayacağı ortadadır.” şeklinde ifade etmiş, geçici bütçe kanunu çıkarılmasında anayasaya aykırı bir yön görmemiş, geçici bütçe kanunu maddelerinin iptal istemlerini bütçe yasası maddelerinin iptal istemleri gibi değerlendirmiştir.
325 Mutluer‐Öner‐Kesik, s.41.
326 Any.M. 22.05.1974 gün ve E.1974/9, K.1974/22, (RG. 19.07.1974‐14950), (AMKD. C.12, s.237‐
258). Ayrıca bkz. Muhittin Taylan, Şahap Arıç, Kani Vrana’nın Karşıoy gerekçesi; “Anayasaʹnın 126. maddesinde Bütçe Kanununun bir yıllık olacağına işaret edilerek, bir kaç aylık belirli süreler için geçici nitelikte bütçe kanunları yapılabileceğine ilişkin bir açıklama bulunmamakla beraber, karar yerinde benimsendiği üzere, sürekli bulunan Devlet yaşantısının kaçınılmaz gerekleri ile gereksinmelerinin zorunlu kıldığı ayrıcalı durumlarda, Anayasaʹda yer alan ana kural bütçelerin yıllık olması ilkesi temel olmakla birlikte, uygulamalarda esas yıllık bütçeler yapılıncaya kadar geçecek belli sürelerde Devlet işlerinin aksamasını önlemek amacıyla, işlerin geçici diye adlandırılan bütçelerle yürütülmesine gidildiği bir olgudur. Böylece zorunlu ve geçici bir tedbir olacak yapılagelmekte olan çözümün Anayasa ile de çelişemeyeceği ortadadır.”.
İdarenin sürekliliği ilkesinin gereği olarak ve “devlet yaşantısının gereklerinin ve gereksinmelerinin zorunlu kıldığı istisnaî durumlar”da, olağan bütçelerin yıllık yapılması koşuluyla ve geçici bir önlem olarak geçici bütçe çıkarılmasını imkânı tanınsa da, geçici bütçe uygulamasının bütçeleme anlayışı bakımından tercih edilmeyen bir durum olduğunun söylenmesi gerekmektedir. Çünkü, geçici bütçe döneminde idareler, uluslararası uygulamalara paralel olarak bir önceki yıl ödeneklerinin belirli bir kısmını kullanabilmektedir. Bu durum, özellikle, kurumların yeni faaliyet ve projelerini başlatmalarını engellemektedir. Ancak, arızî nedenlere bağlı olarak geçici bütçe uygulamasına gidilmesi bazen kaçınılmaz olmaktadır. Özellikle, ülkemizde genel seçimlerin yapıldığı yıllarda geçici bütçe uygulamasına gidilmektedir. Çünkü, milletvekili seçimleri, genellikle Kasım ayında yapılmaktadır. Yeni iş başına gelen hükûmetin kendi bütçesini hazırlayıp Meclise sunması ve 31 Aralık tarihine kadar Türkiye Büyük Millet Meclisiʹnden çıkarması zor olmaktadır. Bunun sonucunda genelde yeni hükûmet, Aralık ayında kurulmakta, 1 Ocak tarihinden itibaren uygulanmak üzere ancak geçici bütçe çıkarabilmektedir. Dolayısıyla yeni iş başına gelen hükûmetin kendi bütçesini Türkiye Büyük Millet Meclisiʹnden çıkarması, malî yılın ilk birkaç ayı içerisinde mümkün olabilmektedir. 1050 sayılı Kanun’da geçici bütçeye ilişkin herhangi bir hüküm yer almasa da geçici bütçe uygulamasına benzeri nedenlerle gidilmiş, ancak, kısa aralıklarla başvurularak ve istisnanın kurala dönüşmesi durumuyla karşı karşıya kalınmıştır. Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’da geçici bütçe uygulamasına süre sınırı getirilmesi, eski uygulamaya oranla olumlu bir gelişme olarak nitelendirilebilir327.
327 Mutluer‐Öner‐Kesik, s.225. Ayrıca bkz. Yüksel, Geçici Bütçe, s.8. Ülkemizdeki geçici
bütçelerle ilgili bkz. Mahmut Köksal‐Nahit Yüksel, 1999 Yılı Geçici Bütçesi, (Maliye Bakanlığı BÜMKO Genel Müdürlüğü Yayını), Ankara, 2002; Haldun Darıcı, Geçici Bütçe Kanunları (1920‐1995), (Maliye Bakanlığı BÜMKO Genel Müdürlüğü Yayını), Ankara, 1995.
“Yıllık Olma” ilkesini benimseyen anayasa koyucu, bu ilkenin istisnasını da 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasında öngörmüştür. Anayasa’nın 161’inci maddesinin üçüncü fıkrasında “Kanun kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir
yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süreler koyabilir.” şeklinde ifade edilen
istisna, yıllık olma ilkesinden sapma(lar)ın hukukî dayanağını oluşturmaktadır. Kalkınma planları ile ilgili yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler, nitelikleri gereği, gelişen ve değişen koşullar ile yıllık bütçe arasındaki uyuşmazlığa sebep olmakta; anayasa koyucu da kamu hizmeti‐ meclis‐bütçe uyumunu, ilkeye, 161’inci maddenin üçüncü fıkrasında olduğu gibi, istisna getirerek sağlamaktadır. Buna göre, harcamanın ve hizmetin niteliğine uygun düştüğü oranda, yıllık olma ilkesinden sapmalar olağandır; bu sapmaların anayasal dayanağı da mevcuttur328.
Anayasa koyucunun böyle bir istisnaya neden gerek duyduğu, 1982 Anayasası’nın gerekçe ve görüşmelerinden anlaşılamamaktadır. Gerek Danışma Meclisi Komisyon ve Genel Kurulu’na ait metinlerde gerekse, Milli Güvenlik Kurulu metinlerinde bu kadar önemli bir kuralın üzerinde hemen hiç durulmamıştır. Ancak, fıkra, 1961 Anayasası’nın 126’ncı maddesinden aynen alınmıştır. Bu maddenin gerekçesi ise şöyledir; “Bu madde ile Kamu İktisadî Teşebbüsleri hariç, Devletin ve diğer kamu tüzel kişilerinin, yani, genel bütçeye dahil dairelerle katma bütçeli dairelerin…harcamalarının yıllık bütçelerle yapılacağı esası kabûl edilmiştir. Bununla beraber, Devletin ve bu tüzel kişilerini tamamlanması birkaç yıl süren yatırımlara girişmesi ve müddeti bir yılı aşan kalkınma plânlarının yapılması, yıllık bütçe prensibinin, az çok bir elâstikiyete kavuşturulmasını lüzumlu kılmaktadır. Maddenin ikinci fıkrası, kalkınma plânlarıyla ilgili yatırımlar için, kanunla özel süre ve usuller konmasını derpiş
ederek bu ihtiyacı karşılamaktadır.” Bu çerçevede, anayasa koyucu, yatırımlar veya bir yıldan fazla sürecek iş ve hizmetler için özel süre ve usûlü öngören bir hüküm ihdas ederek, bir yılı aşabilecek programlara ve hizmetlere yönelebilme olanağı vermiştir329. Ancak, özel süre ve usûllerin kanunla konulması zorunludur330.
Yıllık olma ilkesinden sapmalara ilk olarak, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un “Gelecek Yıllara Yaygın Yüklenmeler” başlıklı 28’inci maddesini, örnek göstermek mümkündür331. Sözkonusu hükme göre, “Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idareleri, bir malî yıl içinde tamamlanması mümkün olmayan yatırım projeleri için Maliye Bakanlığı ve Devlet Planlama
329 Bkz ve krş Coşkun, Bütçe Reformu, s.127; Oytan, s.151. 330 Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.323.
331 Mülga 1050 Sayılı Kanun’daki, aynı yöndeki düzenlemeler şunlardır;
“Ertesi Yıla Geçici Yüklenme
Madde 50‐ ʺ(Değişik: 5209‐25.5.1948) Bakanlar bütçe ile verilen ödeneklerden fazla yüklenme ve harcamalarda bulunamayacakları gibi bu ödenekleri özel gelirlerle de çoğaltamazlar. Ancak sürekli hizmetlerden harp kuvvetlerinin yiyecek, giyecek, donatım, silahlanma ihtiyaçları ile bunlarla ilgili maddelerin yaptırma işleri; okul, cezaevi ve hastanelerin yiyecek ihtiyaçları; yapı, onarma ve taahhüde bağlanacak her çeşit taşıma ve 6150 sayılı Kanun gereğince yaptırılacak etüd ve proje işleri için yılları bütçelerindeki ödeneklerin yarısını geçmemek üzere ve Bakanlar Kurulu Kararı ile gelecek yıla geçici yüklenmelere girişilmesi caizdir.ʺ
Gelecek Yıllara Geçici Yüklenme
Madde 51‐ Hükmü birden çok yıllara geçici inşaat ve imalat taahhütleri, her yıl harcanacak
miktarın karşılığı o yılın bütçesine konulmak şartıyla bir kanun çıkartılmasına bağlıdır. Dışişleri Bakanlığına Tanınan Yetki
Madde 52‐ ʺYıllık ödeme tutarı bütçeye konulmuş ödeneğini aşmamak ve gelecek yıllar bütçelerinin ödeneklerini çoğaltma sonucu vermemek şartıyla elçilik veya konsolosluklar için uzun süreli kira sözleşmeleri yapılması ve Dışişleri Bakanlığı bütçesinin kira bedeli tertibine konulmuş ödenekten taksitle ödenmek üzere bina satın alınarak uzun süreli taahhütlere girişilmesi mümkündür.ʺ
Teşkilatı Müsteşarlığının görüşü üzerine, gelecek yıllara yaygın yüklenmeye girişebilir (f.I). Türk Silahlı Kuvvetleri Stratejik Hedef Planında yer alan projeler için 2.7.1992 tarihli ve 3833 sayılı Kanun çerçevesinde gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişmeye, ilgisine göre Milli Savunma Bakanlığı veya İçişleri Bakanlığı yetkilidir (f.II). Dışişleri Bakanlığı, Maliye Bakanlığının uygun görüşünü almak kaydıyla, yabancı ülkelerde dış temsilcilik binası veya arsa satın alınması, bina yaptırılması veya kiralanması için gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişebilir (f.III)”.
Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 28’inci maddesi hükmü ile kamu idarelerine gelecek yıllara yaygın yüklenmelere girişme konusunda önemli esneklikler getirilmiş; sadece, Dışişleri Bakanlığının yurt dışında belirli işler için gelecek yıllara yaygın yüklenmeye girişmesi Maliye Bakanlığının iznine tâbi kılınmıştır; mali yıl bütçe kanunun eki niteliğindeki “G” cetvelinde, gelecek yıllara geçici yüklenmelere girişmeye yetki veren mevzuat gösterilmektedir. Mülga 1050 Sayılı Kanun’da da aynı yönde öngörülen düzenlemeler “Yıllık Olma” ilkesine ters düşmemektedir. Zira, devletçe yapılacak iş ya da hizmet, süreç ne kadar uzun olursa olsun, bir yıl bütçesine, o işlere ait yıllık ödenek ya da taksit tutarı konulacak; hesaplar, yine, yıllık olarak tutulacaktır (Krş. 5018 sK.m.26). Ayrıca, uzun süreli projeler bakımından, gelecek yıllarda konulacak ödenek konusunda rasyonel bir belirleme yapılması da yıllık olma ilkesinden sapılmasını zorunlu kılmaktadır332. Yıllık olma ilkesinin zedelendiği yönü, bu işlere ait ödeneklerin ya da devletin bu iş için üstlendiği sorumluluğun yıllık takdir sınırı dışına çıkmasıdır333.
332 Aksi takdirde, müteahhitler, aldıkları ihale için gelecek yıllarda ne kadar ödenek
konulacağını bilemediklerinden, tekliflerinde maliyetleri yükselteceklerdir. Ayrıca, kısa sürede işin kârlı tarafını yapıp kaçmak isteyen müteahhitler, aşırı fiyat kırarak işi kötüniyetle alabilirler. (Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.58; Bulutoğlu, Kamu Bütçesi, s.50).
Yıllık olma ilkesinden sapmalara ikinci bir örnek, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 40’ıncı maddesinde düzenlenen “Bağış ve Yardımlar”dır334. Sözkonusu hükme göre, “Kamu idarelerine yapılan her türlü bağış ve yardımlar bütçelerine gelir kaydedilir…Kamu yararına kullanılmak üzere kamu idarelerine yapılan şartlı bağış ve yardımlar,…, hizmeti yapacak idarenin üst yöneticisi tarafından uygun görülmesi halinde, bütçede açılacak bir tertibe gelir ve şart kılındığı amaca harcanmak üzere açılacak bir tertibe ödenek kaydedilir. Bu ödenekten amaç dışında başka bir tertibe aktarma yapılamaz./Bu ödeneklerden malî yıl sonuna kadar harcanmamış olan tutarlar, bağış ve yardımın amacı gerçekleşinceye kadar ertesi yıl bütçesine devir olunarak ödenek kaydedilir…Bağış ve yardımlar, kullanılmadığı veya amaç dışı kullanıldığı için geri istenildiği takdirde, bütçeye gider kaydıyla ilgilisine geri verilir. Şartlı bağış ve yardımın zamanında kullanılmaması nedeniyle doğacak zararlar ile amaç dışı kullanım nedeniyle yapılan harcamalar sorumluluğu tespit edilenlere ödettirilir.” Görüldüğü üzere, bağışlanmış para, hizmet, yürüten birimin bütçesinde, iş bitinceye kadar yer alır; böyle bir uygulama, yıllık prensibinden sapılmasını zorunlu kılar335.
Bütçenin kapatılmasında uygulanan yöntemler de bütçe yılının uzayıp uzamamasına, yani yıllık olma ilkesinden sapmaya, etki yapmaktadır. Bütçe hesaplarının kapatılması konusundaki iki yöntemden, jestiyon usulü ve ekzersiz 334 Mülga 1050 Sayılı Kanun’daki, aynı yöndeki düzenlemeler şunlardır; “Şartlı Bağış Ve Yardımlar Madde 55‐ ʺKamu yararına ait hizmetlerde kullanılmak üzere yapılan bağış ve yardımlar gelir bütçesinde özel bir bölüme konulup şart kılındığı hizmetin gider bütçesinde ödeneği varsa bu ödeneğe eklenir, yoksa ayrı bir bölüme kaydolunarak şart kılınan yere harcanır. Bu tür ödeneğin yıl sonunda kalan tutarı ertesi yıllarda açılacak özel bir bölüme aktarılıp sarfedilir.”
usulü bakımından, bir yıl hesabının bir başka mali yıl içindeki uzantısı olarak ilkeden sapma gerçekleşmektedir. Jestiyon usulü bakımından ilkeden sapmanın gerçekleşme şekli olarak, avans verilmesi ya da kredi açılmış olması (ve bunların kapatılması için bir süreye ihtiyaç duyulması), tahakkuk etmiş ama hak sahibine ödenememiş masrafların “emanet hesabı”na alınması, yani, canlı tutulması336; eksersiz usulü bakımından ise, gelirler ile ödeneklerin, tahsil edildiği veya ödenmiş olduğu bütçe yılının değil, ilgili yılın bütçe kayıtlarında gösterilmesi,