• Sonuç bulunamadı

C Başbakanlık, Kamuda Yeniden Yapılanma 1: Değişimin Yönetimi İçin Yönetimde 

TBMM CUMHURBAŞKANI ANAYASA MAHKEMESİ 

T. C Başbakanlık, Kamuda Yeniden Yapılanma 1: Değişimin Yönetimi İçin Yönetimde 

yerinden  yönetim  kuruluşları  şeklinde  düzenlenene  kuruluşlardır  (3046  sK.m.10,  11).  Bu  kuruluşların  ilgili  olduğu  bakanlık,  3046  sayılı  Kanun’un  koyduğu  usule  göre  belirlenmektedir.  Öte  yandan,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’un  12’nci  maddesinin  dördüncü  fıkrasında  tanımlanan  özel  bütçe; “bir bakanlığa bağlı  veya  ilgili  olarak  belirli  bir  kamu  hizmetini  yürütmek  üzere  kurulan”  kuruluşları  ifade  etmektedir.  Buna  göre,  kanun  koyucu,  bağlı  ve(ya)  ilgili  kuruluşlara  ilişkin,  idarî  yapı(lanma)yı  dikkate  almayan  bir  özel  bütçe tanımı getirmekte ve fakat, bu tanıma uyan kuruluşlardan bazılarını genel  bütçe  kapsamında  düzenlemektedir226.  Oysa,  bağlı  ve(ya)  ilgili  kuruluşlara  yönelik,  Anayasa’ya  ve  hukuka  aykırılık  iddiaları  henüz  giderilmemişken,  bir  de  bu  kavramları  içeren  bir  tanım  çerçevesinde  özel  bütçeyi  tanımlamak  ve  tanım  kapsamındaki  kurumlardan  bazılarını  genel  bütçeye  dahil  etmek,  siyasî  ve  idarî  bir  tercih  olarak  açıklanamaz227.  Kaldı  ki,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve 

226   Örneğin,  genel  bütçe  kapsamında  başbakanlığa  bağlı  olup  ayrı  bütçeleri  olmayan  ve  devlet 

bakanlarının  sorumluluğu  altında  olanlar;  Millî  İstihbarat  Teşkilatı  Müsteşarlığı,  Diyanet  İşleri  Başkanlığı,  Devlet  Planlama  Teşkilatı  Müsteşarlığı,  Hazine  Müsteşarlığı,  Dış  Ticaret  Müsteşarlığı,  Gümrük  Müsteşarlığı,  Denizcilik  Müsteşarlığı,  Türkiye  İstatistik  Kurumu’dur.  Jandarma  Genel  Komutanlığı,  Sahil  Güvenlik  Komutanlığı,  Emniyet  Genel  Müdürlüğü  ise,  ayrı  bütçeleri  olmalarına  rağmen,  İçişleri  Bakanlığı  ile  Milli  Savunma  Bakanlığı’na  bağlıdır.  Başbakanlık’a bağlı olmalarına rağmen, ayrı ve yeni bir genel bütçeli idare haline getirilenler  ise  şunlardır;  Başbakanlık  Yüksek  Denetleme  Kurulu,  Basın‐Yayın  ve  Enformasyon  Genel  Müdürlüğü,  Devlet  Personel  Başkanlığı,  Aile  ve  Sosyal  Araştırmalar  Genel  Müdürlüğü,  Avrupa  Birliği  Genel  Sekreterliği,  Kadının  Statüsü  Genel  Müdürlüğü,  Özürlüler  İdaresi  Başkanlığı, Avrupa Birliği Genel Sekreterliği.  

227   Nitekim,  bu  konuya  ilişkin  olarak,  kamu  yönetiminde  yeniden  yapılanma  kapsamında, 

bakanlıkların  ana  hizmet  birimlerinin  bakanlık  dışında  örgütlenmesi  anlamına  gelen,  bakanlık  bağlı  ve  ilgili  kuruluşlarının,  genel  ilkeler  ışığında  yeniden  gözden  geçirilmesi  amaçlanmaktadır.  Bu  kuruluşlar  da,  bakanlıklarda  olduğu  gibi,  stratejik  plânlama  yapan,  performansa  dayalı  olarak  kaynak  tahsisi  oluşturan  ve  sonuçlara  odaklı  bir  şekilde  hesap  veren  yapılara  dönüştürülecektir.  Bkz.  T.C.  Başbakanlık,  Kamuda  Yeniden  Yapılanma  1:  Değişimin Yönetimi İçin Yönetimde Değişim, s.146. 

Kontrol  Kanunu’a  yöneltilen  eleştirilerin  başında,  “idarî  yapıyı  dikkate  almaması” gelmekte iken,  bu  eleştiriyi  destekleyici  ve  kendi  içinde  çelişkili,  bu  tür,  düzenlemelerden  kaçın(ıl)ması  gerekmektedir.  Buna  göre,  bu  “parçalı”  yapının  giderilmesi  ve  bütçe  türlerinin  idarî  yapı  ile  etkileşimi  bakımından;  ya  özel  bütçe  tanımına  uygun  bir  sınıflandırma  yapılmalı  ya  da  bağlı  ve(ya)  ilgili  kuruluşlarının  tümünün  devlet  tüzel  kişiliği  içine  alınarak  genel  bütçeye  dahil  edilmesi yerinde olacaktır. 

 

bb. Özel Bütçe   

Merkezî idareyi oluşturan kamu kuruluşlarının “genel bütçe” içinde yer  alması  gereği,  bu  kuruluşlardan  bazılarının,  yarı  kamusal  nitelikte  mal  ve  hizmet  üretmeleri  ve  hizmetlerinin  finansmanında,  vergilerin  yanında,  hizmetten  yararlananlardan  yararlanılabilmeleri  dolayısıyla,  ayrı  bir  bütçeleme  rejimine gidilmesini gerektirmiş ve “özel bütçe”li idareleri ortaya çıkarmıştır228 Özel  bütçeli  idareler,  esasen,  idarî  yapılanmada,  “hizmet  yerinden  yönetim  kuruluşları”nın  bütçelerini  oluşturmakta;  belli  hizmetler,  bu  kuruluşlarla  tüzel  kişiliğe  kavuşturulmuş  olmaktadır.  Tüzel  kişiliğe  kavuşturulan  hizmetler,  kamu(sal)  hizmetin  niteliğine  bağlı  olarak,  çeşitli  alanlara  yayılmıştır.  Bu  çerçevede,  iktisadî,  bilimsel,  sosyal,  teknik,  kültürel  alanlarda  görev  yapan  kuruluşlardan,  devlet  ve  yerel  yönetimler  dışlındaki  kamu  tüzel  kişileri,  özel  bütçeli  idareleri  oluşturmaktadır229.  Ancak,  idarî  yapısı  bu  şekilde  ortaya  kon(ul)an  özel  bütçeli  idarelere  paralel  bir  tanımlama  yapılması  gerekirken,  Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, “özel bütçe” tanımını, “bağlı ve ilgili  kuruluş”  kavramı  üzerine  oturtmaktadır.  Kanun’un  12’nci  maddesinin 

228   Edizdoğan,    68;  Mutluer‐Öner‐Kesik,  192.  Krş.  Bulutoğlu‐Kurtuluş,  s.410.  Ayrıca  bkz.  Tüğen, Bütçe, s.45‐46. 

229   Bkz.  ve  krş.  Duran,  İdare,  s.188‐189.  Krş.  Gözübüyük,  Yapı,  s.218;  Gözübüyük‐Tan,  s.233‐

dördüncü maddesin, özel bütçe, “bir bakanlığa bağlı veya ilgili olarak belirli bir  kamu  hizmetini  yürütmek  üzere  kurulan,  gelir  tahsis  edilen,  bu  gelirlerden  harcama yetkisi verilen, kuruluş ve çalışma esasları özel kanunlarla düzenlenen  kamu  idarelerinin  bütçesi”  olarak  tanımlanmaktadır.  Bu  tanımdaki  bağlı  kuruluş, 3046 sayılı Kanun’daki tanımıyla; “bakanlığın hizmet ve görev alanına  giren  anahizmetleri  yürütmek  üzere,  bakanlığa  bağlı  olarak  özel  kanunla  kurulan,  genel  bütçe  içinde  ayrı  bütçeli  veya  katma  bütçeli  veya  özel  bütçeli  kuruluşlardır (3046 sK.m.10/I).” Bakanlık ilgili kuruluşları ise; aynı Kanun’daki  tanımıyla;  “özel  kanun  veya  statü  ile  kurulan,  iktisadî  devlet  teşekkülleri  ve  kamu iktisadî kuruluşları ile bunların müessese ortaklık ve iştirakleri veya özel  hukukî,  mali  ve  idarî  statüye  tabi,  hizmet  bakımından  yerinden  yönetim  kuruluşları”  olarak  tanımlanmıştır(3046  sK.m.11).”  Dolayısıyla,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’daki  bütçe  tanımındaki  “bağlı  ve  ilgili  kuruluş”,  bu  tanımlarda  ifade  edilen  kuruluşlar  olarak  Kanun’a  ekli  cetvellerde  yer  almalıdır.  Oysa,  Kanun’a  ekli  II  sayılı  cetvel,  bu  tanıma  uygun  olmayan  bir  sınıflandırmayı  içermektedir.  Örneğin,  İçişleri  Bakanlığı’na  bağlı  kuruluşlar  olan,  Emniyet  Genel  Müdürlüğü,  Jandarma  Genel  komutanlığı  ve  Sahil  Güvenlik  Komutanlığı  I  sayılı  cetvel  olan,  Genel  Bütçe  Kapsamındaki  Kamu  İdareleri  arasında  yer  almaktadır.  Yine,  Maliye  Bakanlığı’na  bağlı  Gelir  İdaresi  Başkanlığı  da  I  sayılı  cetvel  olan,  Genel  Bütçe  Kapsamındaki  Kamu  İdareleri  arasında  bulunmaktadır.  Başbakanlık  ilgili  kuruluşlarından  Türkiye  Radyo  ve  Televizyon  Kurumu  ile  Bakanlık  ilgili  kuruluşlarından,  kamu  iktisadî  teşebbüsleri  ise,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’un  kapsamı  dışındadır.  O  halde,  özellikle,  Kanun’a  ekli  cetvellerin  incelenmesinden  anlaşılacağı  üzere,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu,  uluslararası  sınıflandırmaya  uyum  adına,  idarî  yapı(lanman)ya  ilişkin  düzenlemeleri  gözardı  etmekte  ve  bu  konudaki  eleştirileri  haklı  çıkarmaktadır.  Bu  çerçevede,  cetvelleri,  idarî  yapı(lanman)ya  uygun  olacak  şekilde  yasal  değişikliğe  gidilmelidir.   

 

Katma  bütçenin  ortada  kalkması  ve  katma  bütçeli  idarelerin  önemli  bir  kısmının  özel  bütçe  kapsamında  yer  alması,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu ile getirilen özel bütçe tanımının, 1050 sayılı Kanun’da yer alan katma  bütçe  tanımı  ile  aynı/benzer  olduğu230;  kanun  koyucunun,  sadece,  bir  isim  değişikliğine  gidip,  müessesenin  varlığını  sürdürmesini  tercih  ettiği  izlenimini  uyandırmaktadır.  Ancak,    özel  bütçe,  katma  bütçeye  nazaran  daha  kapsayıcı  olduğundan,  işlevi  ve  uygulanışı  ne  şekilde  olursa  olsun,  katma  bütçe  olarak  değerlendirilmemelidir.  Buna  göre,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu,  katma  bütçeli  kurumların  bir  kısmı  ile  bütçeden  yardım  alan  kuruluşlara,  özel  bütçe altında yer vermekte; bir idarenin, özel bütçeli bir idare olduğunun kabul  edilebilmesi  için  şu  şartları  aramaktadır;  bir  bakanlığa  bağlı  veya  ilgili  olarak  belirli bir kamu hizmetini yürütmek üzere kurulma, gelir tahsis edilmesi ve bu  gelirlerden  harcama  yetkisi  verilmesi,  kuruluş  ve  çalışma  esaslarının  özel  kanunlarla  düzenlenmesi.  Bu  şartları  taşıyan  kurumlar,  “özel  bütçeli”  olarak  kabul  edilecek;  genel  bütçeli  kurumlardan  farklı  olarak,  kendi  gelirleri  olan,  ürettikleri  mal  ve  hizmetlerinin  faydası  bazı  durumlarda  tamamen,  bazı  durumlarda  ise,  kısmen  bölünebilen  ve  fiyatlandırılabilen  kurumlar  olacaklardır;  belli  ölçüde,  idarî  ve  mali  özerkliğe  sahip  olacaklardır231.  Buna 

230   1050  sayılı  Kanun’un  “Katma  ve  Özel  Bütçe”  başlıklı  115’inci  maddesine  göre;  “ʺGiderleri  

özel gelirlerle  karşılanan ve  Genel Bütçe  dışında yürütülen bütçeler “Katma Bütçe” olarak  ifade  edilmektedir.    Ancak,  katma  bütçe  ile  genel  bütçe  arasında,  organik  bir  bağ  vardı.  Aralarındaki  organik  bağ  nedeniyle,  genel  bütçe  ile  büyük  benzerlikleri  mevcuttu;  genel  bütçe  ile,  bütçe  kanunu;  ekli  cetveller;  mali  bütçe  yapıları;  gelir  ve  giderlerinde  kullanılan  tasnif yöntemleri, aynı kanunlara tâbilik ve mali denetim açısından aynı/benzer esaslara göre  uygulanmaktaydı  (Krş.MUK.m.116,118).  Bkz.  Feyzioğlu,  s.85;  Gürsoy,  Bütçe,  15.  Krş. 

Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.413. 

231   Edizdoğan,    68;  Mutluer‐Öner‐Kesik,  192.  Krş.  Bulutoğlu,  Kamu  Bütçesi,  s.80‐82.  Esasen, 

katma  bütçeli  idare  uygulaması,  belirli  kamu  hizmetleri  veren  örgütleri,  ayrı  bir  bütçeye  sahip  olmalarını  sağlayarak,  hizmetten  yararlananların  maliyete  katkıda  bulunmasını 

karşılık, 1050 sayılı Kanun’a bakıldığında, katma bütçeli idare olmanın şartları;  giderlerini  karşılayacak,  kendine  özgü,  gelir(ler)e  sahip  olma  ve  genel  idare  bütçesi dışında tutulmasında kamu yararı bulunma” olarak belirlenmiştir232. Bu  çerçevede,  “genel  idare  bütçesi  dışında  tutulmasında  kamu  yararı  bulunma”  şartı  esas  alınarak  kurulan  katma  bütçeli  idarelerin  artmasıyla,  bu  idareler,  kendi  öz  gelirlerinin  önemli  bir  kısmını  döner  sermayeler,  özel  hesaplar  ya  da  vakıf ve/ya da dernekler yoluyla katma bütçe dışına çıkarmışlardır. Giderlerini  olabildiğince katma bütçe içine taşımaya çalışırlarken, gelirlerini ise katma bütçe  dışında  tutma  çabası  içine  girmişlerdir233.  Buna  karşılık,  öz  gelirlerini  katma  bütçe  içine  getirmeleri  konusunda  gerekli  zorlayıcı  mekanizmalar  oluşturulmamıştır.  Bunun  doğal  bir  sonucu  olarak,  katma  bütçeli  idarelerin  giderlerinin  oldukça  önemli  bir  kısmı,  Vakıflar  Genel  Müdürlüğü,  Hudut  ve  Sahiller  Sağlık  Genel  Müdürlüğü  gibi  birkaç  istisna  dışında  vergi  gelirleri  ile  karşılanmıştır234.  

 

Özel  bütçeli  idarelerin  ürettikleri  mal  ya  da  hizmeti,  sosyal  fayda  ve  maliyeti  ile  satmalarından  elde  ettikleri  gelirler,  özel  bütçeli  idarelerin  gelirlerini  oluşturmakta;  giderlerinin  bir  kısmını,  bu  özel  gelirleri  ile  karşılamaktadır235.  Sosyal  faydası  özel  faydasının  üzerinde  olan;  eğitim,  sağlık  gibi  hizmetleri  üretmek  için  kurulan  özel  bütçeli  idarelerin,  hizmetten  yararlananlardan çeşitli isimlerle sağladıkları özel gelirleri, hizmetin özel fayda  toplamına eşit olacağından, giderleri karşılamak için, ürettiği malın dış faydası  sağlamak; bu yoldan kaynak yaratmak ve hizmetten yararlanmayan yükümlülerin katkısını  azaltarak vergi adaletini gerçekleştirmeyi amaçlamaktadır. Bkz. Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.410.  232   Gürsoy, Bütçe, 150. Krş. Feyzioğlu, s.85; Altuğ, Bütçe, s.34‐35.  233   Çünkü, katma bütçe içine getirilen her gider kalemi vergi gelirleri ile karşılanmaktadır.  234   Mutluer‐Öner‐Kesik, 192. Krş. Feyzioğlu, s.86‐87.  235   Vakıflar Genel Müdürlüğü ile Hudut ve Sahiller Genel Müdürlüğü, hazine yardımı almadan  giderlerini karşılamaktadır.  

nedeniyle  genel  bütçeden  vergi  gelirleri  ile  karşılanan  yardım(lar)  alırlar.  Bir  başka deyişle, özel gelirleri ile giderlerini karşılayamadıkları takdirde, üretilen  hizmetin  ek  sosyal  faydası  nedeniyle,  hizmetin  tüm  gelir(ler)i  genel  bütçeden  aldıkları  hazine  yardımının  eklenmesiyle  karşılanır.  Buna  karşılık,  sosyal  maliyeti özel maliyetinin üstünde olan malları üretmek için kurulan özel bütçeli  idarelerin,  malı  tüketenlerden  ya  da  hizmetten  yararlananlardan  alacağı  ekonomik  değer,  özel  maliyetinin  üstünde  ve  sosyal  maliyetine  eşit  olacağından, ek sosyal maliyet dolayısıyla elde ettikleri bu gelir fazlasını genel  bütçeye  aktaracaklar;  bu  gelir  fazlası,  kural  olarak,  devlet  bütçesine  gelir  kaydedilerek, sözkonusu mal ve hizmetlerin ortaya çıkardığı sosyal maliyetleri  karşılamada  kullanılacaktır236.  Özel  bütçeli  idarelerin  genel  bütçe  ile  ilişkisi  şu  şekil ile ifade edilebilir237;     GENEL BÜTÇE          HAZİNE YARDIMI         GELİR FAZLASI    ÖZEL BÜTÇE       Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile döner sermayelerin yeniden  yapılandırılmasıyla birlikte özel bütçeli kurumların her türlü gelirleri özel bütçe  kapsamına  dâhil  edilecektir.  Yukarıdaki  belirtildiği  üzere,  önceki  uygulamada  olduğu gibi, bu kurumların kendi gelirleri ile karşılayamadıkları giderleri, genel  bütçeden  transfer  suretiyle  karşılanacaktır.  Ancak,  malî  saydamlık  ve  hesap  verebilirlik ile mali disiplin ve hazine birliğinin bir gereği olarak, bu kurumların  gelirlerini,  farklı  bir  mevzuat  yaratarak  özel  bütçe  dışına  kaçma  çabalarının  önlenmesi gerekmektedir. Aksi takdirde, özel bütçeli idareler, yılların alışkanlığı 

236   Edizdoğan,  75; Tüğen, Bütçe, s.46‐47.. 

ile, katma bütçe uygulamasında olduğu gibi bu idareler giderlerinin önemli bir  kısmını  vergi  gelirleri  ile  karşılama  yoluna  gidecekler;  Kanun’u  işlevsiz  bırakacaklardır238

 

cc. Düzenleyici Ve Denetleyici Kurum Bütçeleri    

Kamusal  yaşamın  hassas  sektörleri  olan,  iletişim,  medya,  (ekonomik)  rekabet,  enerji,  telekomünikasyon,  kamu  ihaleleri,  sermaye  piyasası,  bankacılık  ve  finans  sektörü  gibi  alanlar,  teknolojik  gelişmelere  açık  olmaları,  toplumsal  yaşamda özel öneme sahip olmaları ve özel girişim özgürlüğü, bilgilenme hakkı,  mülkiyet  hakkı  gibi  temel  hak  ve  özgürlüklerle  doğrudan  ilgilidir.  Bu  kurumların,  temel  hak  ve  özgürlüklerle  ilgileri  nedeniyle,  hem  politikanın  ve  politikacıların  hem  de  ilgili  sektörlerde  faaliyet  gösteren  aktörlerin  etkisinden  arındırılmaları  ihtiyacı  hasıl  olmuş,  idarî  yapı(lanma)  içinde,  yeni  bir  rejim  olarak,  “düzenleyici ve denetleyici kurumlar” ortaya çıkmıştır239. Düzenleyici ve  denetleyici  kurumlar;  kamusal  yaşamın  hassas  alanlarında  düzenleme  ve  denetleme  görevini  yerine  getiren  ve  devlet  adına  icraî  karar  alma  yetkisine  sahip, bağımsız nitelikteki kuruluşlardır240. Bu kurumların varlığı ile amaçlanan;  yeni teknolojilerin ve mali enstrüman ve manüpilasyonların, bazı temel hak ve  özgürlükleri  ve  ekonomik  düzene  karşı  tehdit  ve  ihlâllere  karşı  korumaktır.  Siyasal iktidar ve ekonomik güç odakları karşısında, ancak bağımsız ve güvenli  otoriteler,  temel  hak  ve  özgürlükler  ile  piyasa  mekanizmalarının  düzgün  işleyişini, bunların müdahale, baskı ve etkileri olmadan sağlayabilir ve güvence 

238   Mutluer‐Öner‐Kesik, 192; Edizdoğan,  76. Krş. Feyzioğlu, s.86‐87. 

239   Ayrıntılı  bilgi  için  bkz.  Müslüm  Akıner,  Bağımsız  İdarî  Otoriteler  ve  Ombudsman,  (Beta), 

İstanbul  1999,  s.100;  Ali  Ulusoy,  Bağımsız  İdarî  Otoriteler,  (Turhan  Kitabevi),  Ankara  2003.  Ayrıca  bkz.  Gözübüyük,  Yapı,  s.296;  Gözübüyük‐Tan,  s.286  Giritli,  s.165;  Giritli‐Bilgen‐

Akgüner, s.382; Günday, s.490‐491; Akyılmaz, s.235; Gözler, İdare, s.230.  240   Gözler, İdare, s.230. 

altına  alabilir.  Bu  nedenle,  özerk  ve  bağımsız  yapıları  olmalı,  sadece  yargısal  denetime tâbi olup hiyerarşik ve idarî vesayet denetimi dışında kalmalıdırlar241 Siyasî  iktidar  karşısında,  belli  ölçü(ler)de  özerklik  tanıyıp  geleneksel  bakanlık  yapılarının  dışında  tutularak,  karmaşık,  bürokratik,  idarî  ve  malî  kurallardan  kaçma  imkanı  verilmesi  suretiyle  politik  etkilerden  uzak  kalındığında,  belirlenmiş  kamu  hizmetlerinin  yerine  getirilmesinde  etkinlik  ve  verimliliği  artacaktır242.  Ayrıca,  bu  kurumlar,  belirli  bir  alanda  yoğunlaşmak  suretiyle  toplumun  sorunlarıyla  yakından  ilgilenme  fırsatı  bulacaklar;  hükümetlerin 

241   Bkz.  Duran,  Bağımsız  İdarî  Otoriteler,  s.3.  Aynı  yönde  bkz.  Gözübüyük,  Yapı,  s.296‐297;  Gözübüyük‐Tan,  s.288‐289;  Giritli,  s.165‐166;  Giritli‐Bilgen‐Akgüner,  s.382‐383  Günday, 

s.499‐500; Akyılmaz, s.236‐237; Gözler, İdare, s.233‐234. 

242   Bu kapsamda, düzenleyici ve denetleyici kurumların bağımsız karar almalarına engel teşkil 

etmeyecek,  ancak,  hesap  verme  sorumluluklarını  arttıracak  ve  bu  kurumlar  arasında,  belli  alanlarda,  standart  birliği  oluşturacak  düzenlemeleri  içeren  bir  çerçeve  kanun  hazırlanma  gereği  ortaya  çıkmış  ve  bir  kanun  tasarısı  hazırlanmıştır.  Tasarının  “Amaç”  balıklı  birinci  maddesine  göre;  “Bu  Kanunun  amacı,  düzenleyici  ve  denetleyici  kurumların  oluşumu,  teşkilâtı, yetki ve görevleri, denetlenmeleri ve kurul üyeleri ile çalışanlarının statüsüne ilişkin  ortak  usul  ve  esasları  belirlemektir.”  Yine,  “Denetim”  başlıklı  24’üncü  maddesine  göre;  “Kurumlarda  hukuka  uygunluk  denetimi,  malî  denetim  ve  performans  denetimi  yapılır.  Kurumların  iç  denetimi  başkan;  dış  denetimi  ise  Sayıştay  tarafından  yapılır.  Kurum,  faaliyetlerine  ilişkin  olarak  her  yılın  Mart  ayı  sonuna  kadar  bir  önceki  yıla  ait  kararları,  yaptığı ikincil düzenlemeler ile bunların ekonomik ve sosyal etkilerini analiz eden bir faaliyet  raporu  hazırlar.  Faaliyet  raporu,  ayrıca,  kurumun  performans  hedefleri  ile  uygulama  sonuçlarının  karşılaştırılmasını  ve  değerlendirilmesini  de  içerir.  Kurumun  yıllık  faaliyet  raporu,  malî  tabloları  ve  bütçe  kesin  hesabı  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisine  sunulur.  Yıllık  faaliyet raporu, Sayıştay’ın malî denetim raporu ile 9 uncu maddenin dokuzuncu fıkrasının  son  cümlesinde  belirtilenler  dışındaki  kurul  kararları  ve  ikincil  düzenlemeler,  işlemler,  araştırma  ve  soruşturmalar  her  yılın  Mayıs  ayı  sonunda  kurumun  internet  sayfasında  ve  resmî  bültenleriyle  kamuoyunun  bilgisine  sunulur.  Kurumların  denetimi  konusunda  5018  sayılı Kamu Malî Yönetimi ve Kontrol Kanunu hükümleri saklıdır.” 

öncelikleri  ve  politikalarına  uygun  olarak  çıktı  ve  sonuçlara  yönelik  olarak  faaliyette bulunacaklardır243.  

 

Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu,.idarî  yapılanmaya  paralel  olarak,  merkezî  bütçe  kapsamında  düzenleyici  ve  denetleyici  kurumlara  yer  vermiş  ve  “özel  kanunlarla  kurul, kurum  veya  üst kurul  şeklinde  teşkilatlanan  ve  bu  Kanun’a  ekli  (III)  sayılı  cetvelde  yer  alan  kurumların244  bütçesi”  olarak  tanımlamıştır (KMYKK.m.12/V, 15). Ancak, düzenleyici ve denetleyici kurumlar,  anayasal idarî ilkeler açısından bakıldığında, hizmet yerinden kuruluşları olarak  kabul  edildiği245  için,  bütçeleri  de  özel  bütçeli  olmalıdır  ve  tek  cetvel  altında  düzenlenmeleri gerekmektedir246.  

 

Düzenleyici  ve  denetleyici  kurumlar,  idarî  ve  mali  özerkliklerinin  korunması  adına,  önemli  ölçüde  Kanun  hükümlerinden  muaf  tutulmuştur247

243   Mutluer‐Öner‐Kesik, 193. Krş. T.C. Başbakanlık, Kamuda Yeniden Yapılanma 1: Değişimin 

Yönetimi İçin Yönetimde Değişim, s.148‐149. 

244   5018  sayılı  Kanun’a  ekli  (III)  sayılı  cetvelde  yer  alan  düzenleyici  ve  denetleyici  kurumlar 

şunlardır;   1) Radyo ve Televizyon Üst Kurulu,          2) Telekomünikasyon Kurumu,          3) Sermaye Piyasası Kurulu,          4) Bankacılık Düzenleme ve Denetleme Kurumu,          5) Enerji Piyasası Düzenleme Kurumu,          6) Kamu İhale Kurumu,          7) Rekabet Kurumu,          8) Tütün, Tütün Mamulleri ve Alkollü İçkiler Piyasası Düzenleme Kurumu. 

245   Bkz.  Duran,  Bağımsız  İdarî  Otoriteler,  s.4;  Ulusoy,  s.92‐93;  Gözübüyük,  Yapı,  s.297‐298;  Gözübüyük‐Tan, s.289; Akyılmaz, s.236; Gözler, İdare, s.229‐230. 

246   Bayar, Kanun s.50‐51; Tosun‐Cebeci,s.4,5. 

247   Düzenleyici ve denetleyici kurumlar, bu Kanunun sadece 3, 7, 8, 12, 15, 17, 18, 19, 25, 42, 43, 

Sözkonusu kurumların mali yönetim ve kontrol sistemleri, Kamu Mali Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’dan  önce  kendi  özel  mevzuatlarına  göre  düzenlenmiştir248 Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu ile bu kurumlar için getirilen en önemli  ayrıcalık,  bütçe  tasarılarını  doğrudan  Türkiye  Büyük  Meclis  Meclisiʹne  sunmaları ve mali kontrol sistemlerini Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu  hükümlerine  tâbi  olmadan,  kendi  mevzuatlarına  göre,  düzenlemeleridir  (KMYKK.m.18/son)249.      b. Merkezî Yönetim Bütçesi Dışındaki Bütçeler    aa. Sosyal Güvenlik Kurumları Bütçeleri     Sosyal hukuk devleti anlayışının gelişmesiyle birlikte sosyal güvenlik ve  sosyal  güvenlik  kurumları  çıkmış;  “sosyal  güvenliği(n)  sağla(n)ması”,  devletin  yerine  getirmesi  gereken  bir  görev(i)  olarak  kabul  edilmesiyle,  sosyal  güvenlik  konusu  kamu  ekonomisinin  başlıca  konularından  biri  olmuştur.  Nitekim,  Anayasa’nın  60’ıncı  maddesi;  “Herkes,  sosyal  güvenlik  hakkına  sahiptir  ve  Devlet,  bu  güvenliği  sağlayacak  gerekli  tedbirleri  alır  ve  teşkilatı  kurar,”  hükmünü  getirmiştir.  Bu  anlamda,  sosyal  güvenlik,  kamu  hizmetlerinin  türlerinden birini oluşturmaktadır250

 

Sosyal  güvenlik,  bireylerin  istek  ve  iradeleri  dışında  oluşan  sosyal  risklerin,  kendilerinin  ve  geçindirmekle  yükümlü  oldukları  kişilerin  üzerlerindeki  gelir  azaltıcı  ve  harcama  artırıcı  etkilerini  azaltmak  ve  kişilere 

248   Bkz.  TÜSİAD,  Bağımsız  Düzenleyici  Kurumlar  ve  Türkiye  Uygulaması,  (Yayın  No:12/349), 

Aralık, 2002, s.202‐203. 

249   Bkz. ve krş. Mutluer‐Öner‐Kesik, 193. 

250   Bkz.  Duran,  İdare,  s.210;  Gözübüyük,  Yapı,  s.29;  Günday,  s.292;  Akyılmaz,  s.334;  Gözler, 

sağlıklı  ve  asgari  bir  hayat  standardını  garanti  edebilmek  olarak  tanımlanabilir251.  Sosyal  güvenlik,  bir  anlamda,  insanların  bulundukları  toplumlarda insan onuruna yakışır bir şekilde, başka insanlara muhtaç olmadan  yaşamalarının  ve  kişisel  özgürlüklerinin  teminatıdır.  İnsanlık  tarihinin  her  döneminde,  bireyler  kendilerini  bir  takım  risklere  karşı  korumak  ihtiyacı  duymuşlardır.  Bu  anlamda  sosyal  güvenlik  kavramı  insanlık  kadar  eski  bir  olgudur ve tarih boyunca toplumsal hayatın önemli bir parçası olmuştur252. Zira,  sosyal  güvenlik  sistemleri  toplumda  yoksulluğu  ve  gelir  dağılımındaki  eşitsizlikleri  önlemede  ve  toplumsal  huzuru  sağlamada  çok  önemli  bir  rol  oynamaktadır.  Bu  durum,  amacı  toplumda  sosyal  güvenliği  sağlamak  olan  bir 

251   Sosyal güvenlik kavramını; sosyal hizmetler, sosyal yardımlar ve sosyal sigortalar olarak üç 

ana  mekanizmadan  oluşan  bir  olgu  olarak  incelemek  mümkündür.  Sosyal  hizmetler,  insanların kendi bünye ve çevre şartlarından doğan veya kontrolleri dışında oluşan maddi ve  manevi  sosyal  yoksunluklarının  giderilmesi  ve  ihtiyaçlarının  karşılanmasında,  insanların  kendilerine  daha  yeterli  hale  gelmelerinde  ve  başkalarına  bağımlı  olma  hallerinin  önlenmesinde,  aile  ilişkilerinin  güçlenmesinde,  birey,  aile,  grup  ve  toplumların  sosyal  işlevlerini  başarıyla yerine  getirmelerinde yardımcı olmak; insanların yaşam standartlarının  iyileştirilmesi  ve  yükseltilmesini  sağlamak  amacıyla  gerçekleştirilen  koruyucu‐önleyici,  iyileştirici‐rehabilite  edici,  değiştirici‐geliştirici  nitelikteki  sistemli  ve  düzenli  faaliyet  ve  programlar  bütünüdür.  Sosyal  yardımlar,  yerel  ölçüler  içinde  minimum  düzeyde  dahi  kendisini  ve  bakmakla  yükümlü  olduğu  kişileri  geçindirme  olanağından  yoksun  kalmış