• Sonuç bulunamadı

B.   Statik (Maddî) Bütçe İlkeleri

2.  Birlik İlkesi

2. Birlik İlkesi   

Bütçede  birlik  ilkesi,  devletin  tüm  gelir  ve  giderlerinin  tek  bir  bütçe  de  yer almasıdır; “konsolidasyon”dur103. Bu ilkeye uyulduğu zaman, devletin bir tek  bütçesi  olacak;  bu  bütçenin  bir  sütununda  tüm  gelirler,  diğerinde  tüm  giderler  yer alacaktır. Böylece birlik ilkesi, kamu kesimi hizmet birimlerinin, aynı hizmet  kademesinde  (merkezi  ya  da  yerel  kademe),  bu  hizmetlerle  ilgili  gelir  ve  giderlerini ayrı ayrı bütçeler yerine tek bir bütçe dökümanı içinde toplanmasını  mümkün  olacak,  konsolide  bütçede  kamu  kesiminin  tüm  gelir  ve  harcamaları  tam  ve  toplu  olarak  tek  bir  bütçe  içinde  görülebilecektir.  O  halde,    yasama  organının onayından geçsin geçmesin, aynı hizmet kademesindeki kamu kesimi  hizmet  birimlerinin  birden  fazla  bütçeye  sahip  olmaları  halinde  birlik  ilkesi  çiğnenmiş olacaktır 104

 

Birlik ilkesinin tanımına bakıldığında, genellik ilkesi, büyük bir benzerlik  içinde  oldukları  görülmektedir.  Devletin  tüm  gelir  ve  giderlerinin  genel  bütçe  içinde  yürütülmesi  esası,  her  iki  ilkede  de  aranmaktadır.  Bir  tek  bütçe  altında  kapsamında  kamu  idarelerinde  kurulmuş  döner  sermaye  işletmeleri  31.12.2007  tarihine  kadar  yeniden  yapılandırılır(f.II)”  şeklinde  değişikliğe  gidilmiştir.  Bu  uygulama,  anayasal  ilkeler  incelenirken  bahsedileceği  üzere,  “yeniden  yapılandırma”  adı  altında,  bütçe  uygulaması dışında kalan ve bütçe uygulamaları ile zıtlık oluşturan (döner sermaye ve) fon  sisteminin devamını sağlanmasından başka bir şey değildir. 

103   Ayrıntılı  bilgi  için  bkz.  Bedî  Necmeddin  Feyzioğlu,  “Bütçe  Birliği  ve  Konsolide  Bütçe 

Hesapları  (Klâsik  ve  Modern  Maliyede  Bütçe  Birliği  Prensibi)”,  (İ.Ü.  Maliye  Araştırma  Merkezi Konferansları 11.seri.‐1954/1955, 1956), s.101‐116, (Bütçe Birliği). Ayrıca bkz. Sayar,  s.72;  Neumark,  Tetkikler,  s.211;  Feyzioğlu,  Bütçe,  s.67;  Gürsoy,  Bütçe,  s.134;  Batırel,  Bütçe,  s.16; Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.59; Mutluer‐Öner‐Kesik, s.88 ; Edizdoğan,  s. 57; Uluatam, s.120. 

104   Feyzioğlu,  Bütçe,  s.68,  73;  Bulutoğlu‐Kurtuluş,  s.59.    Aynı  yönde  Batırel,  Bütçe,  s.16;  Edizdoğan,  s. 57. 

gelir ve giderler toplanarak birlik ilkesine uyulduğunda, bütçe dışı gelir ve gider  olması kabul edilir. Başka bir deyişle, bir kısım gelir ve giderlerin bütçe dışında  yürütülmesi,  her  iki  ilkeye  de  aykırı  düşmektedir.  Ayrıca,  genellik  ilkesinin  unsuru  olan  brüt  tutar  esası,  zorunlu  koşul  sayılmasa  da  birlik  ilkesinde  de  uygulanma  imkânına  sahiptir.  Buna  karşılık,  birlik  ilkesi,  brüt  tutar  esasının  uygulanmasını  önlemez.  Belirli  gelirlerin  belini  giderlere  önceden  ayrılmasını  kabul etmeyen ademi tahsis esası, birlik ilkesinin uygulanabilmesi bakımından,  belki genellik ilkesinde olduğundan daha da önemlidir. Çünkü bütçe birliği de  genellik  ilkesi  gibi  ademi  tahsis  esasının  bir  sonucudur.  Herhangi  bir  dairenin  gelir ve giderlerini ayırarak bir bütçe halinde göstermesi, bir kısım gelirlerini bu  daireye  tahsis  etmesi  demektir.  Genellik  ilkesi  ise  gider  arkasında  gelir,  gelir  arkasında da gider gizlenmemesini amaçlar. Bazı gelirler belli bir hizmete ya da  daireye ayrıldığı takdirde, çoğunlukla bütçe birliği ilkesini de bozmak gerekir105.  

 

Her  iki  ilke  arasındaki  fark(lar)a  bakıldığında,  ilkesel  ve  amaçsaldır.  İlkesel  yönden  bakıldığında;  genellik  ilkesinde,  gayri  sâfî  usul  ve  ademi  tahsis  usulü uygulayarak devletin tüm gelir ve giderlerine bütçede ver verilmesi esas  olduğu  halde;  birlik  ilkesinde,  bu  ilkeler  dikkate  alınarak  veya  alınmadan  devletin  gelir  ve  giderlerinin  tek  bütçede  toplanması  esastır.  Adı  geçen  ilkeler  içinde gelir ve giderlerin tek bütçede toplanması halinde genellik ilkesi ile birlik  ilkesi  aynîleşir.  Buna  karşılık,  bazı  hizmetlerin  tahsis  usulü  uygulanarak  yürütülmesi  veya  safi  usul  yöntemine  yer  verilerek  gelir  ve  giderler  için  tek  bütçe yapılması durumunda ise, genellik ilkesi birlik ilkesinden ayrılır. Bir başka  deyişle, genellik ilkesi, içerik bakımından birliği; birlik ilkesi ise, şekil yönünden  tekliği  ifade  etmektedir106.  Amaçsal  yönden  ise,  genellik  ilkesindeki  amaç, 

105   Edizdoğan,  s.58. Krş. Kuyucak, s.54 

ödeneksiz  harcama  yapılmasını  önlemek;  birlik  ilkesi,  harcama  ve  gelirlerin  gösterimine ilişkin biçimsel bir kolaylık, bir yarar sağlamayı amaçlamaktır107.  

 

Bütçenin işlevlerini yerine getirmesi ve bütçe hesapları ile millî ekonomi  hesapları veya sosyal hesaplar denilen hesap grupları arasında ilişki kurulması  için  “efsaneleşmiş”  bu  ilkeye  dönülmesini  ileri  sürüldüğü  gibi;  günümüzde  uygulanma zorluğu/imkansızlığı nedeniyle uygulanamayacağı ve kamu hizmeti  gören  her  daire  ve  işletme  için  ayrı  bir  bütçe  yapılması,  bunların  kasa  ve  hesaplarını ayrı tutma hakkına sahip olması gerektiği savunulmaktadır108. Yine,  bütçelerde  giderlerin  büyük  toplama  ulaştığını  göstermemek  ve  bütçe  açığını  gizlemek  için  bütçede  birlik  ilkesinin  zorlandığı  için  ortaya  devletin  genel  bütçesinin yanında, yeni bütçe türleri ortaya çıkması da mümkündür109. Ayrıca,  birlik  ilkesinin  sadece  şekil  bakımından  önemli  olduğu,  sonuca  etki  yapacak  herhangi  bir  önemi  bulunmadığı  da  ileri  sürülebilir.  Ancak,  bütçe  ilkelerinin  işlevlerini  gerçekleştirilebilmeleri,  birlik  ilkesine  uyulmakla  sağlanabilir.  Günümüz  kamu  yönetiminde,  şeffaflık,  hesap  verebilirlik  ve  idare  edebilir  olmaya  ulaşabilmede  birlik  ilkesinin  çok  önemli  rolü  bulunan  ve  devletin  malî  durumunu kavrayarak gerçekleştirilebilir plân ve programların yapılabilmesini  sağlaması  bakımdan  birlik  ilkesi,  klasik  ve  modern  maliyecilerin  vazgeçemedikleri  bir  ilke  olarak  kabul  edilmektedir110.  Birlik  ilkesinden  ayrılma(lar), kamu kuruluşlarının ayrı bütçelere yönetilmeleri bütçenin bölünüp  parçalanmasına,  sonunda,  bütçe  yapma,  uygulama  ve  denetleme  usullerinde  farklı uygulamalara yer verilmesine sebep olacak; parlamento denetiminin zaafa  107   Uluatam, s.120. Krş. Edizdoğan Kamu Bütçesi, s.58.  108   Bkz. ve krş. Sayar, s.72; Neumark, Tetkikler, s.211; Feyzioğlu, Bütçe, s.68.   109   Feyzioğlu, Bütçe, s.68. Krş. Neumark, Tetkikler, s.211.  110   Mutluer‐Öner‐Kesik,, Bütçe, s.88. 

uğraması  ve  bütçe  hakkının  kullanılamaması  sözkonusu  olacak;  kaynak tahsisi  ve kullanımında rasyonelliğin kalmamasına yol açacaktır111.  

 

Bütçenin  işlev(ler)ini  yerine  getirebilmesi  için  gerekli  olan  birlik  ilkesinden, gerek devleti üstlendiği görevlerdeki artış ve kamunun ürettiği mal  ve  hizmetlerin  özelliği  ve  gerek  ülkelerin  siyasî  yapılanma  biçimlerinin  gereksinmeleri  dolayısıyla,  genellik  ilkesinde  olduğu  gibi,  birlik  ilkesinden  sapmalar  olmakta,  ilkeye  istisnalar  getirilmektedir112.  Özel  bütçeli  kurumların  bütçeleri113,  döner  sermayeli  kuruluşların  bütçeleri,  bütçe  içi  ve  bütçe  dışı  fonların  bütçeleri,  bu  sapmalara;  örnek  olarak  gösterilebilir.  Birlik  ilkesine  istisna  teşkil  eden  bu  tür  bütçe  uygulamaları,  farklı  nedenlerden  dolayı  ortaya  çıkmışlar  ve  önemli  hukukî  ve  ekonomik  sonuçları  da  beraberinde  getirmişlerdir.  1050  sayılı  Kanun’un  uygula(n)ma  döneminde,  genel  ve  katma  bütçeler  konsolide  bütçe  adı  altında  birleştirilmiştir.  Ancak,  bunun  dışındaki  bütçelerin  birleştirilmesi  gerçekleştirilememiştir.  Böylece,  fonlar,  döner  sermayeler  ve  bütçeden  yardım  alan  kuruluşlar  ve  düzenleyici  ve  denetleyici  kurumlar tamamen bütçe dışında kalmıştır. Bu durum, hem etkin ve tek elden 

111   Bkz.  ve  krş.  Gürsoy,  Bütçe,  s.134,  135‐136.  Ayrıca  bkz.  Sayar,  s.72;  Feyzioğlu,  Bütçe,  s.73;  Bulutoğlu‐Kurtuluş, s.59; Edizdoğan,  s.59‐60; Uluatam, s.120; Coşkun, s.49. 

112   Doktrinde,  birlik  ilkesinin  istisnasının  ol(a)mayacağı;  bu  yöndeki  ifadelendirmenin  yerinde 

olmadığı;  ortada  birden  fazla  bütçenin  bulunma  anından  itibaren  birlik  ilkesinin  ortadan  kalktığı  ileri  sürülmektedir.  Bu  nedenle,  devletin  birden  fazla  bütçeye  sahip  olması  halinin,  “Birlik  İlkesinin  İstisnaları”  kavramıyla  değil,  “Bütçelerin  Çokluğu”  olarak  ifade  edilmesi  gerektiği ileri sürülmektedir. Duverger, (Çev. Ülkmen), s.190. Ancak, bütçe ilkeleri, bütçenin  işlevini  yerine  getirmesi  için  uyulması  gereken  kuralları  belirten  yol  haritasıdır;  kurallar  bütünüdür.  Bu  bağlamda,  ilke,  kural  olarak  kabul  edildiğinde,  istisnasının  olabileceği  de  kabul  edilmelidir.  Öte  yandan,  birlik  ilkesindeki  esas,  “biçimsellik”tir.  Dolayısıyla,  bütçe  açısından, biçimsel teklik esası varlığını korumaya devam etmektedir; biçimsel olarak, halen,  tek bütçe mevcuttur. 

113   Ayrıntılı  bilgi  için  bkz.  İbrahim  Acar,  “Genellik  ve  Birlik  İlkesinden  Sapmalar  ve  Katma 

harcama  politikası  izlemeyi  güçleştirmiş,  hem  de  harcamaların  verimlilik  ve  hukukîlik yönünden denetimini tamamen ortadan kaldırmıştır114

 

1050  sayılı  Kanun  uygulamasında  ortaya  çıkan  ve  birlik  ilkesine  istisna  oluşturan bütçe uygulamalarına, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu, son  vermiş  ya  yeniden  yapılandırma  yolunu  seçmiştir  (Bkz.KMYKK.Geç.m.11).  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu,  “Hazine  birliği”  başlıklı  6’ncı  maddesi115  ile  birlik  ilkesi  yasal  dayanak  kazanmış116,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve 

114   Mutluer‐Öner‐Kesik,  s.  89.  Krş.  Feyzioğu,  Bütçe,    73‐74;  Gürsoy,  s.136‐137;  Bulutoğlu‐ Kurtuluş, s.59. Ayrıca bkz. Edizdoğan,  s.61‐62. Hatta, başlangıçta, katma bütçenin giderleri 

özel  gelirleri  ile  karşılanan  ve  bu  yüzden  genel  bütçe  dışında  yönetilen  idarelerin  bütçeleri  olarak  tanımlanması  (MUK.m.115)  ve  hazine  yardımlarının  ihmal  edilecek  seviyelerde  kalması  yüzünden,  hazine  birliği  ilkesi,  zamanla,  sulanmış  ve  giderlerinin  ortalama  %  98’i  genel  bütçeden  karşılanan  idareler  dahi,  katma  bütçelilik  statüsünü  devam  ettirmişlerdir.  Böylece ilke gitmiş, adı kalmıştır. Bkz. Bayar, Kanun s.51. 

115   5018 sayılı Kanun’un 6’ncı maddesi şu şekildedir;  

“Hazine birliği  

        Madde   6‐  Merkezî  yönetim  kapsamındaki  kamu  idarelerinin  gelir,  gider,  tahsilat,  ödeme,  nakit planlaması ve borç yönetimi Hazine birliğini sağlayacak şekilde yürütülür.  

        Bu Kanuna ekli (I) sayılı cetvelde yer alan kamu idarelerinin tüm gelirleri Hazine veznelerine  girer, giderleri bu veznelerden ödenir. Bu idareler özel vezne açamaz.  

Her türlü iç ve dış borçlanma, yurt dışından hibe alınması, borç ve hibe verilmesi ve bunlara  ilişkin geri ödemeler, Hazine garantileri, Hazine alacakları, nakit yönetimi ve bunlarla ilgili  diğer  hususlarda  9.12.1994  tarihli  ve  4059  sayılı,  28.3.2002  tarihli  ve  4749  sayılı  Kanun  hükümleri uygulanır.” 

116   Birlik  ilkesinin  kanun(lar)la  ortaya  çık(arıl)mış  bir  ilke  olmadığı,  mali  uygulamalardaki 

yararlılığı  dolayısıyla,  klâsik  maliye  anlayışı  içinde,  bütçe  ilkeleri  geliştirilirken  ortaya  konulduğu  belirtilmelidir.  Dolayısıyla,  5018  sayılı  Kanun’a  kadar,  anayasa  ve/ya  da  kanunlarda  birlik  ilkesine  ilişkin  herhangi  bir  hükme  rastlanmamaktadır.  Aksine,  Anayasa’nın  “Bütçenin  Hazırlanması  Ve  Uygulanması”  başlıklı  161’inci  maddesinin  ilk  fıkrası;  devletin  ve  kamu  iktisadî  teşebbüsleri  dışındaki  kamu  tüzelkişilerinin  harcamalarının,  yıllık  “bütçelerle”  yapılacağını  hükme  bağlayarak,  kamu  kesiminde  birden 

Kontrol  Kanunu  ile  birlikte;  merkezî  yönetim  bütçe  kanunu,  genel  yönetim  içinde yer alan sosyal güvenlik kurumları ve mahallî idarelerin bütçeleri dışında  merkezî  yönetime  tâbi  tüm  kurumların  bütçelerini  bir  çatı  altında  toplanmak  suretiyle  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisiʹnin  onayı  zorunlu  kılınmış  (KMYKK.m.12/I)117;  sosyal  güvenlik  kurumları  ile  mahallî  idareler  bütçeleri  hakkında  gerekli  bilgilerin  merkezî  yönetim  bütçe  kanunu  tasarısına  eklenmek  suretiyle  Türkiye  Büyük  Millet  Meclisiʹne  sunma  zorunluluğu  getirilmiştir(KMYKK.m.18).  

 

Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu’un  birlik  ilkesini  gerçekleştirmek  adına  ihdas  ettiği  bu  düzenleme,  olumlu  gibi  görünmekle  birlikte,  kendi  içinde  tutarsızlıkları  barındırmaktadır.  Zira,  Kanun’un  6’ncı  maddesinde  “Merkezi  Yönetim  kapsamındaki  kamu  idarelerinin  gelir,  gider,  tahsilat,  ödeme,  nakit  planlaması  ve  borç  yönetimi  hazine  birliğini  sağlayacak  şekilde  yürütülür.”  denilmekte  ise  de,  anılan  maddenin  ikinci  fıkrasında  “Bu  Kanuna  ekli  I  sayılı  cetvelde  yer  alan  kamu  idarelerinin  tüm  gelirleri  Hazine  veznelerine  girer,  giderleri  bu  veznelerden  ödenir.  Bu  idareler  özel  vezne  açamaz” şeklindeki ifadesi, mefhumu muhalifi ile okunduğunda, II ve III sayılı  cetvelde  yer  alan  özel  bütçeli  idarelerin  ayrı  vezneler  oluşturabileceğini  kabul  etmek  gerekecektir.  Buna,  Hazine  saymanlıkları  ile  ilgili  istisnayı  da  fazla  bütçe  uygulamasına  gidilebilmesine  anayasal  dayanak  sağlamaktadır  (Bkz.  Gürsoy,  Bütçe, s.135. Krş. Uluatam, s.120; Edizdoğan Kamu Bütçesi, s.58). 5018 sayılı Kanun sonrası,  ilkenin  yasal  dayanak  kazanması,  amaçsal  yönden,  Anayasa  ile  çeliştiği  izlenimini  vermektedir.  Bu  bağlamda,  anayasa  hükmünde  yapılacak  bir  düzenleme  ile  birlik  ilkesinin  anayasal ve yasal dayanaklarının uyumlu hale getirilmesi yerinde olacaktır. 

117   Hatta  daha  sonra  bunlar,  bu  toplama  özel  sektör  hesaplarını  da  eklemek  suretiyle  ülkenin 

ekonomik  yanının  tam  anlamı  ile  ortaya  konması  gerekliliğini  savunmaktadırlar.  Böyle  bir  birleştirmeden  sonra  parlamento,  ülkenin  devlet  bütçesi  üzerindeki  denetiminin  dışında  genel  ekonomi  üzerinde  yapması  gerekenleri  de  yapabilir  hale  gelecektir.  Bkz.  Mutluer‐

eklediğinizde,  hazine  birliği  dolayısıyla  birlik  ilkesi  anlamsız  hale  gelmektedir.  Bu  ifaenin,  sadece,  I  sayılı  cetvel  için  kullanılması  da,  devlet  tüzel  kişiliğinin  zaten  tek  hazinesi  olacağından  “malumu  ilan”dan  başka  herhangi  bir  anlam  ifade etmeyecekti118

 

1050  sayılı  Kanun’da  da  yer  verilen    “hazine  birliği  ilkesi  (MUK.m.16)”nin, zamanla, içinin boşaltılmasına ve anlamsız hale ge(tiri)lmesibe  rağmen, idarelerin bünyelerinde görev yapan maliye saymanlıkları, görevlerine  devam  etmişler  ve  hazine  birliği  kaybolmasına  rağmen,  muhasebe  birliği  sürdürülebilmiştir.  Ancak,  Kamu  Mali  Yönetimi  ve  Kontrol  Kanunu,  hem  hazine  birliğini  anlamsız  hale  getirmekte,  hem  de,  tek  elden  yürütülen  muhasebe  hizmet(ler)ini  parçalamaktadır.  Kanun’da,  “hazine  birliği”  kavram  olarak düzenlenmese idi, bunun bir tercih olduğu düşünülebilirdi. Ancak, hem  kavramı  tanımlayıp,  hemen  arkasından  içinin  boşaltılması,  irade  ile  ifade  arasında  bir  uyumsuzluk  olduğunu  veya  yersiz  bir  müdahale  ile  sistemin  bozulduğunu düşündürmektedir119

118   Bayar, Kanun s.51. 

119   Günümüze kadar olan uygulamada, saymanların, maruz bulundukları ağır sorumlulukların 

da etkisiyle, titiz davranmaları ve/ya da zaman zaman aşırı tereddüde düştükleri; bu nedenle  de,  idarelerin  hizmet  ve  faaliyetlerinde  aksama  meydana  gelmesine  sebebiyet  verdikleri  düşünülüyordu.  Kanunun  yeni  düzenlemesi  muhasebe  yetkililerinin  sorumluluk  alanlarını  daraltarak, onları sadece muhasebe hizmeti ile sınırlı olarak yetkilendirmiş ve muhasebenin  dayanağı  olan  işlem  ve  belgeler  üzerindeki  hukukî  ve  mali  yükümlülüklerini  kaldırmıştır.  Bunun  doğal  sonucu  olarak;  muhasiplerin,  idarenin  iş  ve  işlemleri  üzerinde  herhangi  bir  yetkileri  de  kalmamış  olmaktadır.  Öte  yandan,  sadece  I  sayılı  cetvelde  yer  alan  dairelerde  muhasebe  hizmetlerinin  Maliye  Bakanlığınca  yürütülmesi  ve  muhasebe  yetkililerinin  bu  Bakanlıkça  atanması;  Hazine  Müsteşarlığı  ile  diğer  özel  bütçeli  idarelerde  muhasebe  hizmetinin  kendilerine  bırakılması,  faydasından  çok  zarar  getirecek,  koordinasyonu  ve  uygulama disiplinini bozacak, kaliteyi olumsuz etkileyecek, istikrarsızlığa yol açacak riskler  taşımaktadır. Kanun’un 61 ve 62’nci maddelerinin, bu açı(lar)dan, yeniden değerlendirilmesi  gerekmektedir.  Bkz.  Bayar,  Kanun  s.51‐52.  Krş.  Semra  Kurtca,  “Saymanlıkların  Kamu  Mali 

 

3. Açıklık ve Mali Saydamlık İlkesi   

Kamu  harcamalarının  millî  gelirlerin  önemli  bir  kısmını  meydana  getirmesi  ve  bu  paraların  harcanmasına  aracılık  eden  bütçelerin  türlerinin  çoğalması  ile  bütçelere  ait  harcama  usul  ve  esaslarının  karışık  hale  gelmesi,  bütçeleri, zor anlaşılır metinler haline getirmiştir. Bu durum, malî alanda uzman  olmayan  parlamenterlerin  bütçeyi  anlamalarını  güçleştirmekte  ve  dolayısıyla  görüştükleri  bütçeler  konusunda  düşüncelerini  ortaya  koymakta  zorluk  yaratmaktadır. Bunun için, bütçenin, uzman olmayan kişiler tarafından bütçede  hangi giderlerin yer aldığını, hangi işlere ve ne ölçüde gider ayrıldığını kaynak  ve mali olanakların kullanım durumunu kolayca anlayıp incelemelerine olanak  verecek  biçimde  düzenlenmesini  gerekir120.  Bu  düşünceden  yola  çıkılarak  geliştirilen  ve  vuzuh  veya  vazıhlık  prensibi  olarak  da  adlandırılan  açıklık  ilkesi,  bütçenin  hazırlanma  devresinden  başlamak  üzere  kesinleşme  ve  denetim  devreleri  içindeki  bütçe  dökümanları  ve  bütçe  uygulamalarının,  bütçeyi  görüşerek  kabul  eden  parlamento  üyeleri  ve  hatta,  vergi  ödeyenler  tarafından  anlaşılacak açıklık ve sadelikte düzenlenmesi anlamını taşımaktadır121.  

 

Bütçenin  açıklık  ilkesine  uygun  hazırlanması  ile  bütçenin,  özellikle,  kamuoyu  tarafından  eleştirilmesi,  bütçe  hakkının  sadece  parlamentodaki  Yönetimi ve Kontrol Kanunu Karşısındaki Durumu”, (Kamu Yönetimi‐Kamu Mali Yönetimi‐ Denetim), (Mali Kılavuz, S.24 Eki), s.91‐94. 

120   Edizdoğan,    s.167;  Mutluer‐Öner‐Kesik,  s.97,  98.  Aynı  yönde  bkz.  Feyzioğlu,  Bütçe,  s.49;  Gürsoy, Bütçe, s.144. 

121   Neumark,  Tetkikler,  s.211.  Aynı  yönde  bkz.  Feyzioğlu,  Bütçe,  s.49.  Krş.  Eser  Karakaş, 

“Dünyaʹda  Kamu  Mali  Yönetimi  Ve  Şeffaflık”,  (XV.  Türkiye  Maliye  Sempozyumu,.15‐17  Mayıs 2000,.Antalya), (Şeffaflık), s.19‐22, 24‐25; Ahmet Kesik, “Türk Kamu Mali Yönetiminin  Yeniden  Yapılandırılması  ve  Bu  Yapılanmada  Performans  Yönetimi  ve  Denetimi”,  (XV.  Türkiye Maliye Sempozyumu,.15‐17 Mayıs 2000,.Antalya), (Yapılandırma), s.142 vd.