TBMM CUMHURBAŞKANI ANAYASA MAHKEMESİ
A. Bütçenin Hazırlanmasına ve Uygulanmasına Egemen Olan İlkeler (Any.m.161)
4. Bütçe Kanununda Bütçe İle İlgili Hükümler Dışında Hiçbir Hükmün Konulmaması İlkesi
Anayasa, bütçenin görüşülmesi usul ve esaslarını, diğer kanunlara kıyasla, farklı bir biçimde düzenlemiştir. Anayasa’nın 88’inci maddesi, “Kanun teklif etmeye Bakanlar Kurulu ve milletvekillerinin yetkili olduğunu” (f.I), “Kanun tasarı ve tekliflerinin Türkiye Büyük Millet Meclisinde görüşülme usul ve esasları İçtüzükle düzenleneceği”ni belirtmiş; buna karşılık, Anayasa’nın 162’nci maddesi, bütçenin Türkiye Büyük Millet Meclisi’ne sunulmasını ve Meclis’te görüşülmesini değişik ve özel usul kurallarına bağlamıştır. Anayasa’nın 89’uncu maddesinin ikinci fıkrası, Cumhurbaşkanı’na, yayımlanmasını uygun bulmadığı kanunları, bir daha görüşmek üzere, Türkiye
356 Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.320. 357 Kaneti, Kamu Maliyesi I, s.325. 358 Güneş, Yasallık, s.11.
Büyük Millet Meclisi’ne geri gönderme yetkisi tanımışken, bütçe kanunlarını bu hükmün dışında tutmuştur. O halde, Anayasa’nın kanunların teklifi, görüşülmesi ve yayımlanması için, özelliklerini göz önünde tutarak, ayrı ayrı kurallara bağladığı iki türlü usulden birinin diğeri yerine kullanılmaması için anayasa koyucu hüküm sevketmiştir.; Anayasa’nın 161’inci maddesinin dördüncü fıkrasına göre, “bütçe kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hükmün konulamaz”359.
Anayasa, bütçe kanununun düzenleme alanını tayin bakımından, “belirleyici bir kavram olarak”, “bütçe ile ilgili hüküm” ifadesine yer vermiştir; bütçe kanunu ile yapılabilecek düzenlemeler, “bütçe ile ilgili hükümlerle” sınırlandırılmıştır. Öte yandan, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un “Bütçe İlkeleri” başlıklı 13’üncü maddesinin (j) bendinde anayasal hükmün bir tekrarı yapılmış ve “Bütçelerde, bütçeyi ilgilendirmeyen hususlara yer verilmez.” hükmüne yer verilmiştir. Dolayısıyla, sözkonusu kavram(lar)ın içeriğinin ortaya konulması, bütçe kanununun düzenleme alanının da belirlenmesini sağlayacaktır.
1961 Anayasa tasarısında, “bütçe kanununa, mali hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz.” şeklindeki ifadenin, Temsilciler Meclisi’ndeki birinci görüşmesi sırasında, bir üye tarafından, asıl amacın, “bütçe uygulaması ile ilgili olmayan konuların bütçe kanununda yer almaması” olduğu, dolayısıyla, ifadenin amacı karşılamadığı ileri sürülerek komisyondan açıklama istenmiştir. Komisyon açıklama yapmak yerine, maddeyi geri almış ve “bütçe ile ilgi hükümler” ifadesiyle yeniden düzenlemiş, böylece madde, Temsilciler
359 Any.M. 26.1 1984 gün ve E.1983/9, K.1984/1, (RG. 13.12.1984). Bütçedeki atıflarla ilgili bkz.
Meclisi’nde kabul edilmiştir360. 1982 Anayasası’nın Danışma Meclisi’nde kabûl edilen tasarısında, “mevcut yasaların hükümlerini açıkça veya dolaylı olarak değiştiren veya kaldıran hükümler getirilemeyeceği” yönünde ayrı bir düzenlemeye yer verilmemişken, Millî Güvenlik Konseyi Anayasa Komisyonu’nca, kuralın amacı sağlamaya yeterli olduğu, bir hükmün başka bir hükümle açıklanmasına gerek olmadığı gerekçesiyle metinden çıkarılmıştır361. Buna göre, anayasa koyucunun iradesinden hareket edildiğinde, Anayasa’nın 161’inci maddesinin son fıkrasında yer alan “bütçe ile ilgili hükümler” ifadesi, mali nitelikte hüküm anlamına değil, “bütçenin uygulanmasıyla ilgili, uygulamayı kolaylaştırıcı veya kanun konusu olabilecek yeni bir kuralı kapsamamak koşulu altında, açıklayıcı nitelikte hükümler” olarak anlaşılmalıdır; bu niteliği taşımayan hükümlerin, bütçe kanunu dışında bir kanunî düzenlemeye konu olabileceği açıktır362. Nitekim, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’da yer alan tanımında da, bütçe, “Belirli bir dönemdeki gelir ve gider tahminleri ile bunların uygulanmasına ilişkin hususları gösteren ve usulüne uygun olarak yürürlüğe konulan belge” olarak tanımlanmıştır.” Öte yandan, bir kanun hükmünün bütçeden harcanmayı gerektirir veya bütçeye
360 Any.M. 7/1/1969 gün ve E.1968/24, K. 1969/4, (RG. 21.2.1969‐13133); Any.M. 21.10 1976 gün ve
E.1976/35, K.1976/49, (RG. 23.12.1976‐15798).
361 Nitekim, “bütçe ile ilgili hükümler”den ne anlaşılması gerektiği, Anayasa’nın 161’inci
maddesinin gerekçesinde, “bütçe yasalarına, bütçe dışı hüküm konulmaması, mevcut yasaların hükümlerini açıkça veya dolaylı olarak değiştiren veya kaldıran hükümler getirilmemesi ilkelerine anayasal kuvvet ve hüküm tanınmıştır.” şeklinde ifade edilmiştir. Gerekçe için bkz. Atilla Özer, s.617.
362 Any.M. 7/1/1969 gün ve E.1968/24, K. 1969/4, (RG. 21.2.1969‐13133). Aynı yönde 7.1.1969 gün
ve E. 1968/24, K. 1969/4, (21.2.1969‐13133); 27.6.1972 gün ve E. 1972/25, K. 1972/36, (27.10.1972‐14349); 21.11.1974 gün ve E. 1974/26. K. 1974/48, (29.1.1975‐15133); 10.6.1976 gün ve E. 1976/23, K. 1976/33, (15.9.1976‐15708); 21.10.1976 gün ve E. 1976/35, K. 1976/49, (23.12.1976‐15798); 9.12.1976 gün ve E. 1976/34, K. 1976/52, (15.3.1977‐15879); 23.12.1976 gün ve E. 1976/32, K. 1976/56, (22.3.1977‐15886).
gelir gerektirir nitelikte bulunması, onun 161’inci maddede öngörülen “bütçe ile ilgili hükümler”den sayılmasını gerektirmez. Zira, hemen her kanunda harcamalara yol açabilecek bir veya birçok hüküm bulunabilir. Keza, her vergi kanunu, bütçeye belli bir kaynaktan gelir sağlar. Dolayısıyla, aksi yönde düşünce, bütçe kanunlarıyla, yeni kamu hizmeti kurulması ya da yeni vergi yükümü getirilmesi sonucunu doğuracaktır363.
Bütçe kanunlarıyla diğer kanunlar arasında mevcut olan gelir‐gider ilişkisinin, sözkonusu kanunların 161’inci maddede yer alan “bütçe ile ilgili hükümler” ifadesi kapsamında değerlendirilmesi gerektiği kabûl edilecek olursa, bütün bu kanunların, “bütçe ile ilgili” sayılarak değiştirilmeleri veya kaldırılmaları için bütçe kanunlarına birer madde konulması yoluna gidilebilir. Oysa, bu kanunlar, bütçenin “yapısı” ile, onun, “uygulanması yöntemleriyle” ve bütçenin, Anayasa’nın 161’inci maddesinde de ifade edildiği gibi, yıllık harcamaların saptanmasından ibaret olan temel amacı ile ilişkisi bulunmayan, kanun koyucunun başka amaçla ve bütçeninkinden tümüyle değişik yöntemlerle değiştirilmesi gereken yasama işlemleridir. Kaldı ki, “bütçe ile ilgili hüküm” ifadesine dayanılarak, gider ya da gelirle ilgili bir konuyu olağan bir kanun yerine bütçe kanunu ile düzenlemek, Anayasa’nın 88’inci ve 89’uncu maddelerini, gelirlerle ilgili veya gidere yol açabilecek kanunlar bakımından, işlemez duruma düşürecek ve yalnız bütçe kanunlarının özellikleri dolayısıyla ayrıcalıklı olarak öngörülen, sınırlı kullanım niteliği taşıyan yola, anayasa koyucunun amacına aykırı olarak genişlik ve genellik kazandıracaktır364. Oysa, Anayasa’nın 161’inci maddesindeki hükmün amacı, bütçe kanunlarını, bünyesine yabancı hükümlerden ayıklamak ve bu kanunlarda, gerçek anlamda bütçe kavramı dışında kalan konulara yer vermemek365; bu konuların Meclis’çe 363 Serim, s. 29. 364 Any.M. 21/12/1978 gün ve E.1978/40, K.1978/66, (RG. 3.4.1979‐16598). 365 Any.M. 26.1 1984 gün ve E.1983/9, K.1984/1, (RG. 13.12.1984).
daha serbest bir görüşme zamanında değerlendirilmesini sağlamaktır366. Buna göre, bir kanun aynı nitelikteki bir kanunla değiştirilebildiğinden ve bütçe kanunları diğer kanunlardan farklı nitelik taşıması sebebiyle, bütçe kanunları, aynı biçimde hazırlanmış ve kabûl edilmiş bir bütçe kanunu ile değiştirilebilir; yöntem olarak, bütçe kanunları ile (maddî anlamda) kanunlar birbirini ikame edecek şekilde kullanılamazlar367. O halde, “bütçe ile ilgili hükümler” ifadesi, bütçenin uygulanmasını kolaylaştırıcı veya kanun konusu olabilecek yeni bir kuralı kapsamaması yanında, gerekçesinde de ifade edildiği gibi, diğer kanunlarla (ve/ya da bütçe kanunuyla) ilgili değişiklikleri de kapsar şekilde anlaşılmalıdır. Ancak, Anayasa Mahkemesi, yerleşik içtihatlarından farklı olarak, carî bütçeye ve Fonʹun özelliği nedeniyle ileriki yıl bütçelerine bir yandan belirli orandaki paranın gelir, bu gelirin Başbakanlık bütçesinin ilgili tertibine ödenek kaydolunmasını öngören söz konusu hükmün, niteliği itibariyle genel bütçenin uygulanmasıyla ilgili bir düzenleme olduğunu; hatta, bu niteliği nedeniyle düzenlemenin, bütçe kanunlarında değişiklik yapan ya da onları tamamlayan bir hüküm olarak değerlendirilmesi gerektiği yönünde karar vermiştir. Karara gerekçe olarak ise, Anayasaʹnın 161. maddesinde “Bütçe Kanununa, bütçe ile ilgili hükümler dışında hiçbir hüküm konulamaz” kuralına karşılık, kanunlarla bütçe kanunlarının değiştirilemeyeceğine veya tamamlanamayacağına ilişkin bir kuralın konmamış olduğunu ve Anayasa’nın 163’üncü maddesinde ise, sadece, “... Bakanlar Kuruluna Kanun Hükmünde Kararname ile bütçede değişiklik yapma yetkisi verilemez...” denilmiş olmasının kanunlarla bütçe kanunlarında değişiklik yapılmasına ve bütçe kanunlarını tamamlayan hükümler getirilmesinde Anayasal bir engel bulunmadığını ileri sürmüştür368. Anayasa Mahkemesi’nin, yerinde olarak, bütçe kanunlarını diğer kanunlardan ayrı statüde kabul ettiği yerleşik içtihadına aykırı olarak verdiği
366 Bulutoğlu, Vergi Sistemi I, s.9‐10. 367 Erdem, s.143. Krş. Uluatam, s.25.
sözkonusu kararında, “…Kural, her ne kadar, belirli gelirlerin belirli giderlere tahsisi sonucunu doğuruyor ve bundan dolayı genel bütçe ilkelerinden “ademi tahsis” ilkesine aykırı bir nitelik taşıyor ise de, söz konusu ilkenin Anayasaʹ da, özellikle Anayasaʹnın bütçe ile ilgili 161. maddesinde Anayasal bir kural olarak yer almadığının da gözden uzak tutulmaması icap eder.” gerekçesiyle, anayasaya aykırılık için kuralın anayasada belirtilmesi gerektiğini ifade etmiştir.
Yüksek Mahkeme’nin, yargısal denetimde, kendi kararlarını gözardı eden ve “siyasî kaygılarla verilen”, hukuka aykırı sözkonusu kararına katılma olanağı yoktur. Zira, anayasaya uygunluk denetimindeki ölçü normların tümü anayasada yer almamaktadır; kazuistik yöntemin sakıncaları nedeniyle, yer alması da gerekmemektedir. O halde, bu kararı münferit olarak kabûl etmek ve yerleşik içtihatlardan, “siyasî” saikle verilmiş istisnaî karar olarak anlamak yerinde olacaktır.
Bütçe kanunlarında “bütçe ile ilgili olmayan” hükümlere yer verilerek “bütçe sokuşturmaları” olarak ifade edilmesine neden olan sözkonusu uygulama(lar)369, bütçe takvimine uygunluğun sağlanması ve bütçenin yetiştirilmesi zorunluluğunun doğurduğu sıkışıklıktan yararlanarak gerçekleştirilmektedir370; ancak, Türk Bütçe Hukuku’na özgü değildir; pratik olması ve doğrudan uygulanabilirliği nedeniyle, yürütme organları için, sıkça başvurulan bir hukuk enstrümanı olma özelliği taşımaktadır. Zira, acele çözüm bekleyen ve/ya da üzerinde tartışılması istenmeyen konuları düzenlemek (ve belirli bir süre ile sınırlı olarak uygulamak) için kanunlaştırma sürecinin bütçe kanununa nazaran, “sorun çık(ar)maya müsait” olması, yürütme organı bakımından, bu yola başvurmanın tercih nedenini oluşturmaktadır. Öte yandan,
369 Gürsoy, Bütçe, s. 233, 282‐283. Ayrıca bkz. Feyzioğlu, Bütçe, s.212‐213. 370 Feyzioğlu, Bütçe, s.213.
geniş anlamda bütçe hukuku kapsamında değerlendirilebilecek ve bütçenin uygulanmasını sağlayan mevzuatın ihtiyaçları karşılamakta yetersiz kalması da yürütme organını bu yola başvurmaya itmektedir371.
Anayasa Mahkemesi’nin, “bütçe ile ilgili/ilgisi olmayan hüküm” kapsamını belirlerken, hükmün niteliğine değil, bütçenin uygulanması ile ilgili uygulamayı kolaylaştırmasına veya kanun konusu olabilecek yeni bir kuralı kapsamamasına göre değerlendirme yapmaktadır. Ancak, doktrinde, vergilerin bütçe ile ilgili olduğu, anayasal yasaklamada “genel kural” niteliğinde hükümler konulamaz denilmediğine göre, bütçe ile ilgili doğrudan ilgisi olan birtakım hükümlerin bütçe konulmasına karşı anayasal bir engel olmadığı ileri sürülmektedir. Bu görüşe göre, kısıtlamayı, sadece, yeni vergi kanunu, vergilerle ilgili genel kural niteliğinde hükümler olarak yorumlamak, maliye politikasında yasama ve yürütme güçleri arasındaki denge konusundaki çağdaş parlamento eğilimlerine daha uygundur. O halde, hükümetin bütçe denkliğini sağlamak için vergi tarifelerindeki değişiklikleri bütçe kanununun yürürlük maddeleri arasına koymak mümkün olabilmelidir372.
Vergilerin, bütçe ile ilgili olduğu mutlak olmakla birlikte, bütçenin uygulanması ile ilgili uygulamayı kolaylaştırıcı veya kanun konusu olabilecek yeni bir kuralı kapsamayan açıklayıcı niteliğe sahip olmadığı açıktır373. Zira, kanunîlik ilkesi, böyle bir uygulamayı mümkün kılmamaktadır. Öte yandan, vergilerle ilgili olan ve kanunî düzenleme dışlında kalan hususlar bakımından Bakanlar Kurulu, Anayasa’nın 73’üncü maddesinin dördüncü fıkrası gereğince,
371 Krş. Gürsoy, Bütçe, s. 233; Uluatam, s.25. 372 Bulutoğlu, Vergi Sistemi I, s.10.
373 Nitekim, bu niteliğinden dolayı, bütçe kanununun vergi hukukunun kaynağı olamayacağı
kabûl edilmektedir. Bkz. ve krş. Erginay, Vergi, s.30; Öncel‐Kumrulu‐Çağan, s.14, Karakoç, Genel Vergi, s.85‐97. Krş. Bulutoğlu, Vergi Sistemi I, s.10; Mutluer, s.26,36.
zaten, yetkilidir. O halde, böyle bir tartışmanın pratik bir sonucu olmadığı gibi, bütçe kanunun, gelir toplama konusunda “(ön) izin veren” şeklî kanun niteliğiyle de bağdaşmamaktadır. Nitekim, Anayasa Mahkemesi, vergilerin bütçe ile ilgisi konusunda, “bir verginin bütçe yılında uygulanmaması”na ilişkin hüküm içeren bütçe kanununu Anayasa’ya uygun bulmuştur. Yüksek Mahkeme’ye göre; “Bütçeler, kayıtsız şartsız milletin olan egemenliğin kullanılmasını sağlayan devlet faaliyetlerinden olduğundan ve demokrasilerin tarihteki oluşum ve gelişim süreci içinde milletlerin egemenliklerini, vergilere milletin ve onun temsilcilerinin izin vermesi suretiyle kullanmaya, başlamış oldukları tarihi gerçeğinin Türk Demokrasisine olan etkisinin sonucu olarak özel kanunu bulunan vergilerin tahsil edilmelerine her yıl bütçe kanunlarıyla ayrıca izin verilmesi, Türkiye Cumhuriyetinin kuruluşundan beri titizlikle uygulanagelen bir bütçe geleneğini teşkil etmektedir…Buna göre Bütçe kanununun sözü geçen verginin bu mali yılı içinde tahsiline izin vermeyen hükmünün bütçe ile ilgili bir hüküm niteliğinde olduğundan sözü geçen hükme ilişkin iptal isteminin reddine karar verilmelidir.374” Nitekim, Kamu Mali Yönetimi ve Kontrol Kanunu’un 37’nci maddesinde, kanuna dayanmadıkça hiçbir mali yükümün tarh ve tahsil edilemeyeceği ilkesi konulduktan sonra, her yıl mali yükümlerin tahsiline bütçe kanununun izin vereceği kuralı eklenmiş bulunmaktadır. Aynı Kanunun 15’inci maddesi de bütçe kanununu oluşturan unsurlar arasında gelir çeşitlerinden herbirinin dayandığı kanunları gösteren (C) cetveli de sayılmakta ve bu suretle aynı maddede öngörülen (izin) işleminin yöntemi belli edilmektedir.
Esasen, bütçe kanunu ile vergi kanunlarında değişiklik veya düzenleme yapılmasında vergi alanında yasama faaliyetinin gerçekleştirilmesinin güçlüğü ve zaman yönünden uzun bir süreci kapsaması gibi nedenler hükümetleri pratik
olarak bu yola itmektedir375. Ancak, bu yöndeki düzenlemeler, anayasaya aykırılık sorunları da beraberinde getirmektedir; Anayasa Mahkemesi de, bütçe kanunları ile verginin temel unsurlarında yapılan düzenlemelerin iptaline karar vermektedir376. Anayasa Mahkemesi’ne göre, şeklî bir kanun olan bütçe kanunları ile vergi kanunlarında düzenleme yapılması Anayasa’ya aykırı bulunmaktadır. Öte yandan, bütçe kanunları ile vergi kanunlarında kısmen ya da tamamen düzenleme yapılması, “verginin kanunîliği ilkesi” ile çelişmektedir. Zira, bütçe kanunu gelirlerin toplanmasına ve giderlerin yapılmasına belli bir plan ve program çerçevesinde izin veren bir kanun olup, vergi kanunlarında olduğu gibi, haklar, yükümlülükler, cezalar gibi maddî ve öze ilişkin konularda düzenleme getiremez. Bütçe kanunu, kanun olma kimliği ile bütçe kanununun plan ve programı çerçevesinde yürütme organını denetim altına almakta ve bütçe kanununa uymakla yükümlü tutmaktadır. Dolayısıyla, bütçe kanununun kanun yeterliliğini ortaya koyup bütçe kanunu ile vergisel düzenlemelerin yapılması yürütmeyi Anayasal normun aksine güçlendirmek demektir. Bütçe kanunu ile vergi kanunlarında düzenleme yapılmasına göz yummak, Anayasa Mahkemesi’nin de belirttiği gibi377, yürütmeye bütün vergi kanunlarını bütçeyle düzenleme yolunu açar ki bu da Anayasa’nın 73’üncü maddesine aykırılık teşkil eder. 375 Dündar, s.31. Aynı yönde Saraçoğlu, Değişiklik, 61; Yerlikaya, prg.2. 376 Any.M. 28.6.1990 gün ve E.1990/6, K.1990/17, (AMKD, S.26), s.297; Any.M. 10.6.1976 gün ve
E.1976/23, K.1976/33, (AMKD, S.14, s.238); Any.M. 07/10/1998 gün ve E.1998/29, K.1998/60, (RG. 27.11.1998‐23536).
B. Bütçenin Görüşülmesine ve Yürürlüğe Girmesine Egemen Olan İlkeler