• Sonuç bulunamadı

16. Sayıltılar

1.4. Sosyalleşme, Dini Sosyalleşme

1.4.4. Dinî Sosyalleşmeye Etki Eden “Ajanların” Sıralanması

Sosyalleşme gibi, dinsel sosyalleşme de çeşitli sosyalleştirici aracılarla gerçekleşir ki bunlara dinsel sosyalleşme etken veya ajanları denir. Dinsel sosyalleşme etkenleri, genel olarak sosyalleşme etkenlerine ek olarak dinsel faktörlerdir. Dinsel sosyalleşme etken veya ajanlarını; sosyalleştirici kişi, kurum, zaman, mekân, şahsi tecrübeler ve kitle iletişim araçları gibi çok çeşitli etmenler altında ele almak mümkündür. Bu durumda şu etkenler üzerinde durulabilir: Aile: İnsanın ilk sosyalleşme kaynağı ailedir. Dinî sosyalleşme de, dinîn önem verdiği temel bir sosyalleşme aracı olarak aileyle başlar. Denilebilir ki, aile dinsel sosyalleşme yönünden önemli bir işlev görür (Okumuş, 2014: 447). Bu nedenle din sosyologu J. Wach, çeşitli kültürlerdeki yetişkin insanların sahip oldukları dinî duygularla, onların çocukluk çağlarında aile ocağında edindikleri dinî tecrübeler arasındaki yakın ilişkinin önemi üzerinde ısrarla durmaktadır. İlk dinî tecrübesini çocuk ailede edinmektedir. Ancak, bu etki çocukluk sonrası bitmez. Ergenin hayatında da etkili kurum ailedir. Ancak Weigert ve Thomas, bu önemine rağmen, ailenin dinî sosyalleşmedeki işlevine ilgisiz kalındığını, aile araştırmalarında bile, dinin genellikle diğer bir kurum olarak görülüp iki değişken arasında karşılıklı ilişkisel çalışmalara pek gidilmediğini belirtmektedirler (Arslan, 2007: 63).

Yapılan pek çok araştırma, çocuklarda değerlere ilişkin tutumların oluşmasında ilk faktör olarak ailenin, daha sonra bireysel düşüncenin ve son olarak da okulun rol oynadığını ortaya koymaktadır.İşte bu yüzden, günümüz eğitimcileri, ailenin önemine dikkat çekerek, geleceğin eğitiminin aile temelli olması gerektiğini ileri sürmektedir (Köylü, 2010: 234). Köylü, yapmış olduğu bu sıralama ile, bir derecelendirmeden ziyade, çocukta kalıcı bir davranış değişikliğinin oluşabilmesine mütemadiyen katkı sağlayacak olan unsurların içinde ailenin ilksel önemine dikkat çekmek istemiştir.

Dini sosyalleşme süreçlerinde çocuğun sosyalleşmesini sağlayan etki ajanlarının sıralanması meselesi, modernleşmeyle birlikte değişen paradigmal bakışlarla yakından ilgili gözükmektedir. Geleneksel evrene sahip ailelerde çocuğun eğitim ve terbiyesi başta annenin olmak üzere ailenin temel öncelikli vazifesi iken, modernleşen kentli aile yapılarında ailelerin çocukları terbiye ve eğitim işi (işbölümü gereği) kurumlara havale edilmektedir. Çocukların dinî sosyalleşme süreçlerinde, birincil, ikincil ve üçüncül derecede çocuğun dini sosyalleşmesine etki eden ajanların sıralamaları, bulunulan ortamın sosyo-kültürel dokusuna göre değişmektedir. Geleneksel değerlerin geçerli olduğu daha kırsal ve yerleşim bölgelerinin çevrelerinde bulunan ailelerde anne-babalar birincil etki ajanı olarak kendilerini yani aileyi gösterirken, daha kozmopolit bir yapı arz eden modern, kentli ailelerde çocukların dini sosyalleşmelerine etki eden birincil etki ajanı olarak, eğitim kurumları, yani aile dışı mekânlar gösterilmektedir. “Aile ile ilgili fonksiyonların aile dışı kurumlar tarafından üstlenilmesi, kimi sosyologların Weberyen bürokrasinin mükemmeliyetinin bir sonucu olarak yıllar önce alkışlandığını söyleyen Yıldırım’a göre bu durum, rasyonel işleyen mükemmel bürokrasinin bireyin sorunlarını aileden daha iyi çözebileceği iddiasını da içermektedir. Hatta evrimci modernliğin sosyolojik bakışıyla, kurumların mükemmelleşmesiyle beraber aile kurumuna gerek kalmayacağı yönünde bir kehanette de bulunuldu. (Yıldırım, 2013: 127). Bu konuyu dinî sosyalleşme konusunda ilk alan çalışmalarından sayılabilecek olan Hale Okçay’ın İzmir’de yaptığı doktora çalışmasında annelere uyguladığı anket sonuçlarında görmek de mümkün. İzmir’in üç farklı mahallesinde (Donanmacı, Yamanlar, Bayraklı) çıkan sonuçları karşılaştırdığında dinî bilgilenme ve sosyalleşme süreçlerindeki etki ajanlarının sıralanmasının farklılaştığı görülmektedir:

Kentlileşmiş kesim olan Donanmacı’da formel okul eğitimi programında bulunan din dersleri temel öğretici kaynak olarak görülürken, Hoca-imam-Kur- an kursu gibi kaynakların birincil önemi yok denecek kadar az bulunmuştur (%2.1). Oysa Bayraklı ‘da, anne-babanın temel kaynaklığından sonra, formel okul eğitimi ile hoca-imam-eğitimi (% 15) eşit düzeyde yer almaktadır. Gecekondu mahallesi Yamanlar ‘da durum; anne- baba ile okul eğitim arasında dağılmıştır. (Okçay, 1991: 134-137)

Aile ve sosyal politikalar bakanlığı tarafından yaptırılan Türkiye Aile Yapısı Araştırmasında (TAYA) dini bilgilenme kaynağı olarak ilk sırada aile ve aile

bireylerini göstermelerine rağmen yukarıdaki tabloya benzer bir şekilde sosyo- ekonomik seviye yükseldikçe ailenin dini eğitim de birincil kaynak olma oranı azalmaktadır. Araştırmaya göre: tüm sosyoekonomik gruplarda dinî bilgiler konusunda en çok bilgi alınan kaynak aile/akrabalar olmakla birlikte aralarındaki oransal farklılıklar değişmektedir: alt sosyo-ekonomik seviye grubundaki bireylerin %70'i dinî bilgileri, aile/akraba çevresinde edindiğini belirtirken; bu oran orta sosyo- ekonomik seviye grubunda %57, üst sosyo-ekonomik seviye grubunda %52' ye düşmektedir (TAYA,2006: 149). Tezcan, dini sosyalleşmede aileden sonra akraba, komşu, arkadaş, köy-kent, meslek çevreleri, okul, cami, Kur’an kursu, kitle iletişim araçları gibi etmenlerin önemli rol oynadığına dikkat çeker (Tezcan, 2005: 19).

1995-96 Öğretim Yılında üniversite öğrencileri üzerinde yapılan bir alan araştırmasında, din görevlilerinin dine ısındırma ya da soğutma konusundaki etkisi sorulduğunda erkeklerin % 32,1'i olumlu ya da olumsuz bir etkinin olmadığını söylerken, kızlarda bu oran % 43,8 çıkmıştır. Üstelik bu, deneklerin İmam Hatip Lisesi veya diğer liselerden gelmesine göre de farklılık arz etmemektedir ( Kaya, 1998: 201). Günay’a göre bu durumun altında yatan en önemli sebep, aslında kızların camiye gitmemesi, dolayısıyla bir din görevlisiyle karşılaşma ihtimallerinin çok düşük olmasıdır. Oysa evde çocuğun dinî sosyalleşmesi ve bilinçlenmesi açısından anahtar rol oynayacak kişi annedir ve genelde bilgi olarak eksiktir (Günay, 1981: 198,199).