• Sonuç bulunamadı

1.2. EKONOMĠK KALKINMA TEORĠLERĠ

1.2.2. Dengesiz Kalkınmaya Yönelik Teoriler

Dengesiz kalkınma teorilerinin, “piyasada ortaya çıkan dengesizlik durumunun ekonomik ilerlemeyi durduracağı” Ģeklindeki dengeli kalkınma teorilerine ait iddianın doğru olmadığı görüĢü üzerine yoğunlaĢtıklarını söylemek mümkündür. Dengesiz kalkınma teorisyenlerine göre belli Ģartlar içinde dengesizlik, ilerlemeyi bozmaktan çok canlandırır, teĢvik eder ve sektörlerde sıçramalara yol açarak ekonomiyi dinamik bir sürecin içine sokar. Onlara göre Ģartların oluĢması durumunda dengesizlik, hızlı kalkınmanın bir engeli değil, bir gerekliliğidir. Aksine denge üzerine fazla ısrar etme, durgunluk yaratarak dar boğazlara neden olabilir (Streeten, 1966: 171-172). Dar boğazlar ise bazı Ģartlarda üretimi geciktirmekle kalmaz, bundan baĢka, birbirini tamamlayan faaliyetlerin gerilemesi ve yavaĢlaması sonucunu yaratır.

Dengesiz kalkınma teorilerinin söz konusu düĢüncelerinin temelinde yatan neden, geri kalmıĢ ekonomilerde sermayenin kıt oluĢudur. Onlara göre, kıt olan sermayenin eĢit dağılımı düĢük ölçekli iĢletme tiplerinin ortaya çıkmasına ve düĢük verime neden olmaktadır. Bunu önleyebilmek için yatırımlar, ekonomide kalkınmayı

gerçekleĢtirecek sürükleyici sektörlere kaydırılmalıdır. Fakat her sektör sürükleyici özelliğe sahip değildir. Bu sektörleri tespit edebilmek için ekonomide sektörlerin ileri ve geri bağlantı katsayılarına bakılmalıdır. Toplam bağlantı katsayısı en yüksek olan sektörlere öncelik verilmelidir. Burada ileri ve geri bağlantı katsayılarından kastedilen husus, bir sektörde meydana gelen üretim artıĢının diğer sektör üretimi ve toplam üretim artıĢı üzerindeki etkisidir.

Dengesiz kalkınma teorisi en verimli sektörü bu Ģekilde tespit ederek ölçek ekonomisinden maksimum yararlanma yollarını açarken; diğer yandan da ekonominin geri kalanını değiĢken bir dıĢsal ekonomiler yelpazesinden yararlandırmayı amaçlamaktadır.

Dengesiz kalkınma teorileri, dengeli kalkınma teorilerinin iddia ettikleri gibi, geri kalmıĢ ülkelerde piyasa ve fiyat mekanizmasının üretim faktörlerinin optimum dağılımını gerçekleĢtiremediği görüĢüne de katılmazlar. Aksine piyasa ve fiyat mekanizmasının kaynakları daha karlı alanlara yönlendirecek kadar etkin bir iĢleyiĢe sahip olduğunu kabul ederler. Fakat piyasaların iĢleyiĢinin sadece fiyatlara bırakılmasını da doğru bulmazlar. Bu nedenle planlamadan faydalanılması gerektiğini savunurlar.

Dengeli kalkınma teorilerinde olduğu gibi dengesiz kalkınma teorilerinde de bir homojenlik bulunmamaktadır. Piyasaların etkinliği, fiyat mekanizmasının optimum kaynak dağılımı üzerindeki rolü, dıĢsal ekonomiler ve ölçek ekonomilerin oluĢması ve tamlaĢma gibi konularda görüĢler farklılaĢmaktadır. AĢağıda bu farklılıkları dikkate alarak dengesiz kalkınma teorileri içerisinde değerlendirilebilecek görüĢlere yer verilmiĢtir.

Dengesiz kalkınma teorisinin öncüsü A. O. Hirschman‟dır. Hirschman‟a göre geri kalmıĢ ekonomiler, dengeli kalkınma teorisyenlerinin öngördükleri gibi, bütün sektörlerde eĢanlı bir kalkınma hamlesini gerçekleĢtirecek ne sermaye miktarına ve ne de arz ve talep yönüyle piyasa geniĢliğine sahiplerdir (Hirschman, 1959: 50-62). Hâlbuki bu ekonomiler içerisinde öyle sektörler vardır ki, bu sektörlere dengesiz bir biçimde de olsa ağırlık verilmesi sektörler arası iliĢkilerden dolayı ekonomide bir sıçrama, bir büyük itiĢ gerçekleĢtirebilir. Dolayısıyla Hirschman, sektörler arası iliĢkilerde eĢ zamanlı bir tamamlaĢmayı gerekli görmemektedir. Hatta bazı

sektörlerde fazla kapasite yaratılarak kalkınmanın hızlandırılmasının daha olası olacağı düĢünmektedir.

Bir diğer dengesiz kalkınma teorisyeni Paul Streeten (1966)‟dır. Streeten‟ın dengesiz kalkınma teorisinin özü; belli Ģartlar içinde dengesizliğin ilerlemeyi bozmaktan çok canlandıracağı ve teĢvik edeceği, hızlı büyümenin bir engeli olabileceğinden çok bir Ģartı olabileceği ve denge üzerine fazla ısrar etme ve önem vermenin, durgunluğu önlemekten çok ona neden olabileceği Ģeklinde özetlenebilir.

Streeten, yukarıdaki temel görüĢ çerçevesinde önce tüketim sonrada üretim bakımından dengesiz kalkınma durumunu ve bu durumun ekonomik kalkınmaya etkisini açıklamaktadır. Her iki dengesizlik halini de kendi içerisinde ayrı ayrı, statik ve dinamik etken olarak iki kısma ayırmaktadır. Statik etken, belirli ihtiyaçlar ve teknoloji karĢısında bölünemezliğin durumu ile ilgili ve bunu ifade eden bir kavram olarak kullanılmaktadır. Dinamik etken ise, yeni ihtiyaçların doğmasını karĢılayacak uyarıcı kuvvetlerle ve yeni faaliyet ve teknolojik yeniliklere yönlendirecek neden ve faktörlerle ilgili ve bunları ifade eden bir terim olarak kullanılmaktadır (Streeten, 1966: 174).

Streeten tarafından, yeniliklerin veya tamamlayıcı özellik taĢıyan endüstrilerin kalkınmayı hızlandıracağı gösterilmekle birlikte, farklı alternatif yatırım alanlarının olduğu bir ekonomide hangi sektörlere öncelik verilmesi gerektiği hala açık değildir. Streeten, böyle bir durumda birkaç ölçüt belirlemiĢ ve aĢağıdaki alternatiflerden birisinin seçilmesi halinde kendini besleyen bir kalkınma sürecine girilebileceğini iddia etmiĢtir (Streeten, 1966: 185). Endüstri, tarım ve tüketiciler için hizmet ve mal sağlarken vasıtalı ve vasıtasız olarak bunlarla ilgili diğer sahalarda da kalkınmanın gerçekleĢmesini teĢvik eden veya hizmet ortaya çıkarırken diğer kollarda yatırımlar gerektiren motorlu taĢıtlar gibi yatırımlar öncelikle tercih edilmelidir.

Streeten‟ın dengesiz kalkınma teorisinde yönlendirici olan faktör ise piyasalardır. Dolayısıyla piyasaların yol göstericiliği altında yeni yatırımlara giriĢilmesi önerilmektedir. Ona göre, dengeli kalkınmanın gerektirdiği planlama ve piyasaları kontrol etme faaliyetleri, ekonomiyi bir kalıp içine sokmakta ve muhtemel olan denge dıĢı kalkınmaları önlemektedir.

Dengesiz kalkınma teorilerine, Hirschman ve Streeten dıĢında Scitovsky‟i de eklemek mümkündür. Scitovsky, dıĢsal ekonomilerden hareketle yatırımlar arasındaki iliĢkileri öne çıkarmakta ve geri kalmıĢ ekonomiler için çözüm önerileri sunmaktadır (Scitovsky, 1966: 98-100). Diğer bir dengesiz kalkınma teorisi, F. Perroux‟un öncüsü olduğu “kalkınma kutupları” teorisidir (Freyssinet, 1985: 294). Perroux, kalkınmanın ülkenin her yerinde aynı anda baĢlamasının mümkün olamayacağını; pazarın büyüklüğü, altyapının durumu, hammaddeye yakınlık, yan sanayi, iĢgücü ve sosyal üst yapı gibi nedenlerden dolayı bazı bölgelerin kalkınmada öncelik kazanacağını ve kalkınma kutuplarının oluĢacağını belirtmektedir (Yavilioğlu, 2002: 60).