• Sonuç bulunamadı

1.3. BÜTÜNCÜL BĠR GELĠġME YAKLAġIMI

2.1.6. Üniversite Sanayi ĠĢbirliğinde Teknoparklar

Bilim ve teknoloji parklarını ifade eden TEKNOPARK terimi, technology ve park sözcüklerinin birleĢtirilmesiyle oluĢturulmuĢ olup kavramla ilgili tüm tanımlar için bir genelleme ve kısa anlatım Ģansı yaratmaktadır. Ülkemizde tekno-park biçiminde literatüre giren sözcük, daha sonra (iki ayrı sözcükten türetildiğini vurgulayan) kesme iĢaretinin kaldırılmasıyla bir bileĢik terim olarak kullanılmıĢtır.

YurtdıĢında yapılan ilk inceleme gezilerinden baĢlayıp, Türkiye‟de kurulan ilk örneklerine kadar, ilgili kesimlerce farklı terimler kullanılmıĢtır (Bilim parkı, teknoloji merkezi, teknopark gibi). Ġnceleme yapılan ülkede benimsenen terimle kurulan tanıĢıklık ve yakınlık, kiĢileri bu terimleri ülkemize taĢımaya yöneltmiĢ,

giderek hemen her uygulama biçimini ifade eden terimler birbirinin yerine kullanılmıĢtır (Babacan, 1995:3).

Bu terimler, birçok geliĢmiĢ ülkede olduğu gibi farklı yapıdaki parkları ifade etmektedir. Örneğin; Ġngiltere'de Science Park (Bilim parkı). A.B.D.'de Research Park (AraĢtırma parkı). Fransa'da Technopôle (Teknoloji kenti). Japonya'da Technopolis (teknoloji kenti) .Almanya'da Grunderzentrum (Kurucu merkez) terimleri benimsenmiĢtir. Ayrıca 'Entreprise Center" (GiriĢim Merkezi). "Innovation Center" (Yenilik Merkezi). "Excellent Center" (Mükemmeliyet Merkezi ). "Industrial Park" (Endüstriyel Park), "Business Center "(ĠĢ Merkezi) gibi terimlere de rastlanmaktadır. Her biri değiĢik örgütlenme ya da çalıĢma özellikleri gösterebilen bu park ya da merkezler, kuruldukları ülkede özellikle isimleri vurgulanarak belli kapsam ve içerikler kastedilerek kullanıldığı ancak, konuyla yeni tanıĢan bazı ülkelerde de hangi terimin benimseneceği yolunda gerek katılımcılar, gerekse teknopark ilgilileri ve gerekse akademisyenler arasında, bir terim kargaĢası yaĢandığı gözlemlenmektedir.

Ġlk örneğinin Stanford Üniversitesinin planlamadan oluĢturduğu Silikon Vadisi olduğu düĢünülen teknoparklar; kurulduğu yöre, bölge ve genel olarak ülkedeki bilgiye dayalı kurumlarının ve iĢletmelerinin teknoloji rekabet edebilirliğini ve yenilikçi niteliğini geliĢtirmek amacıyla;

 Bilgi ve teknolojinin üniversiteler, araĢtırma merkezleri, Ģirketler ve pazarlar arasında dolaĢmasını teĢvik eden ve kolaylaĢtıran

 Kuluçka ve spin-off süreçleri ile yeniliğe dayalı Ģirketlerin kurulmasını ve geliĢimini destekleyen

 PaydaĢlarına yüksek nitelikli ofis alanları ve katma değerli hizmetler sunan

 Profesyonel yöneticilerin yönettiği organizasyonlardır (Ranga, 2002).

Geleceğe yönelik olarak düĢünüldüğünde bazı yanlıĢ anlamaları önlemek ve hedeflenen çalıĢmayı ve kitleyi vurgulamak açısından, ülkemizde kurulan teknoloji geliĢtirme merkezlerinin büyümesiyle, araĢtırma siteleri gibi daha kapsamlı terimleri kullanmanın doğru olacağı, halk arasındaki yanlıĢ anlamaları önlemek içinse araĢtırma ve teknoloji terimlerinin anahtar sözcük olarak mutlaka kullanılması gereği ortaya çıkmaktadır.

Bilim parkları, gerek ülkeler arasında gerekse ülke içinde çeĢitlilikler gösterir. Bu yolla yeni baĢlamakta olan iĢletmeler için sınırlı alana sahip küçük geliĢmelere ayrılmıĢ yenilik merkezleri, bilgiye dayalı giriĢimler için uygun olan yüksek öğretim kurumlan yakınına kurulmuĢ bilim parkları, çoğunlukla bilim parklarına benzeyen, ancak eğitim kurumlarıyla daha az bağlantılı olarak çoğunlukla üretim (imalat) etkinliklerine yer verilen araĢtırma parkları ve bilgiye dayalı etkinliklerin en yoğun olduğu, yüksek öğretim kurumlarıyla teknoloji transferi bağlantılarının daha sık yaĢandığı büyük alanlara sahip teknoloji parkları ya da teknopoller vardır (Babacan, 1995:5).

Bu tanım çerçevesinde teknoparklar üniversite sanayi iĢbirliğinin önemli unsurlarından birisini oluĢturmaktadır. Teknopark Ģirketleri açısından iĢbirliğini cazip kılan önemli faktörler arasında fiziksel yakınlığın getirdiği sürekli iletiĢim ortamı sayesinde verimliliğin artması ve maliyetlerin düĢmesi gelmektedir. Bu sayede iletiĢim kopukluğu nedeniyle doğabilecek zararlar, gecikmeler ve hatalardan uzaklaĢılmaktadır. Ayrıca iĢbirliğinin türüne de bağlı olarak farklı disiplinlerden bilgiye ve uzmanlara ulaĢabilme olanağı projenin risklerini azaltıcı bir etkendir. Üniversite araĢtırma olanaklarının (laboratuar, kütüphane, uluslararası ağ ve benzeri) düĢük maliyetler ile ve nitelikli insan kaynağı üzerinden kullanılması da maliyetleri azaltıcı ve süreci hızlandırıcı bir sonuçlar doğurmaktadır. ġirketlerin iĢbirliğinden elde ettiği en önemli faydalardan birisi de nitelikli insan gücü transferidir. Özellikle proje geliĢtirme sürecinde katkı sağlayan akademik personel ve son sınıf öğrencileri Ģirketler için denenmiĢ, ön eğitimini tamamlamıĢ Ģirket ve yaptığı iĢler hakkında bilgili potansiyel personel olmaktadır. Ayrıca üniversite ile sürekli ve etkin iletiĢim üst düzey öğrencileri erken safhalarda seçilmesine ve yönlendirilmesine yardımcı olmaktadır (Etzkowitz, 1998).

Üniversite açısından bakıldığında iĢbirliğinde yukarıda Ģirketler için söz edilen birçok unsurun karĢılıklı fayda yarattığını söylemek mümkündür. Üniversite araĢtırma ve geliĢtirme projelerinin (en azından bir bölümünün) sanayinin gereksinimlerine ve problemlerine odaklanması üniversitelerin süreçte ve sanayinin yatırım kararlarında etkinliğini artırmaktadır. Ayrıca üniversitelerdeki bilgi ve deneyimin ürün ve hizmete dönüĢümü gerçekleĢtirilmekte ve üniversite bu dönüĢümden pay alabilmektedir. Özellikle son dönemde gündeme gelen fikri

mülkiyet hakları hukuki düzenlemeleri ile üniversitelerin de sürecin bir parçası olarak iĢbirliği sonuçlarından pay alabilmeleri sağlanmıĢtır. Ayrıca mezunlarına nitelikli iĢ olanakları yaratılmasına katkı sağlamaktadır. Eğitim programında sanayinin beklentileri yönünde yapılan değiĢiklikler ile de mezunların kolaylıkla nitelikle iĢ bulma olasılığı artırılmaktadır (Ranga, 2002).

ĠĢbirliğine yönelik bu alanların sayısını artırmak mümkündür. Ancak son dönemde iĢbirliğinden beklenen tüm bu faydaların her iki taraf için de azami faydayı doğuracak Ģekilde üniversite ve sanayinin de katılımıyla hazırlanan teknopark stratejik planına göre yürütüldüğü görülmektedir. Bu amaçla teknopark yapılarında giderek artan cluster oluĢturma tercihi dikkat çekicidir. Teknopark yönetimi üniversitenin rekabetçi olduğu alanlara yönelik bir Ģirket profilinin geliĢtirilmesini stratejik planlamanın önemli adımlarından birisi haline getirmektedir. Böylece cluster yapısı içinde seçilen sektör bazında yatay ve dikey bütünleĢme kolaylıkla oluĢturulabilmekte, rekabetçi üstünlük için avantaj elde edilmektedir. Ayrıca üniversite ve Ģirket kaynaklarının optimum kullanımı da mümkün olmaktadır. ġirketler arasındaki iĢbirliği yapabilme olanakları üniversite ile yapılan çalıĢmaları baĢta finansman olmak üzere olumlu etkilemekte sonuçlarının ise daha geniĢ bir kitle tarafından yararlanılabilme olanağı doğurmaktadır (Etzkowitz, 1998).

YaĢanan bir baĢka geliĢme ise üniversitelerin iĢbirliğine yönelik daha etkin ve önemli rol üstlenmeye baĢlamalarıdır. Üniversiteler oluĢturdukları bağımsız kurumlar aracılığı ile baĢta araĢtırma projelerinin finansmanı olmak üzere birçok alanda daha önemli görevler almaktadır. Bugün birçok üniversite içinde geliĢtirilen araĢtırma projelerin sonuçlarının fikri mülkiyet haklarını üniversite veya araĢtırmacı adına izlemekte ve önemli gelir elde etmektedir. Ayrıca spin-off Ģirketlerin oluĢmasında elemanlarını çekirdek sermayeden kuruluĢa kadar her süreçte desteklemekte ve yön göstermektedir. Üniversitelerin yaĢadığı bu dönüĢüm Ģirketlerin de daha cazip modeller geliĢtirmelerine neden olmakta; öte yandan üniversitelerin araĢtırma sürecine nakit kaynak aktarabilmeleri ise Ģirketlerin iĢbirliği geliĢtirmelerinde önemli bir motivasyon faktörü olmaktadır (Ranga, 2002).