• Sonuç bulunamadı

Delile Verilen Ağırlık ve Delilin Değerlendirilmes

ADİL YARGILANMA ÇALIŞMA GRUBU Av Zeki Ekmen

IV- ADİL YARGILAMA GÜVENCELERİ ÇERÇEVESİNDE GÜNCEL UYGULAMANIN DEĞERLENDİRİLMESİ

9- Sanığın Asgari Hak ve Güvenceler

14.1.5. Delile Verilen Ağırlık ve Delilin Değerlendirilmes

Sözleşmede delil değerlendirilmesine ilişkin ulusal mahkeme- nin asıl yetkisi olduğu belirtilmiştir. Bu konuda temyiz mercii gibi hareket edemeyen sözleşme organları, bazı kararlarında, ulusal mahkemelerinin dolaylı veya varsayımsal delillere da- yanmalarını hakkaniyete uygun bulmamıştır183.

180 AİHM, JacobJager/İsviçre, 11.12.1989; A 63, DR 156 181 AİHM, X/Avusturya, a.g.k.

182 AİHM, Vidal/Belçika, a.g.k. 183 REID, K.,a.g.e., s. 108

Ulusal mahkeme, “günlük hayattaki tecrübelere dayanan bir varsayım” üzerine başvurucuya maluliyet aylığı bağlanması konusunda davayı reddetmiştir. Bu varsayım pek çok kadın ilk çocuğu doğduğunda çalışmayı bırakmaktadır. Başvuru- cunun sağlık problemi olmasaydı dahi ilk çocuk doğduktan sonra çalışmayı bırakacağı varsayımı üzerine karar vermiştir. Bu nedenle AİHS m. 14 ile beraber m. 6/1’in ihlâl edildiği ka- naatine varmıştır184.

14.2. Türkiye Uygulaması Açısından Değerlendirme

Anayasanın 19/4. maddesi ile AİHS m. 6/3-a-b’de geçen şe- kilde SUÇUN NİTELİK VE SEBEBİ AÇIKLANMAMAKTA, şüpheliler hakkında toplanan DELİLLER VE OLAYLAR AN- LATILMAMAKTA, savunmanın hazırlanması içine GEREKLİ ZAMAN VE KOLAYLIK sağlanmamaktadır. Aynı hükümler CMK m. 147/1-b-f fıkralarında ifade edilmiştir. Ancak CMK m. 160/2 ile savcılık makamına yüklenen ŞÜPHELİNİN HAKLARINI KORUMAK ve LEHE DELİLLERİ TOPLAMA yükümlülüğü yerine getirilmemektedir. AİHM, birçok kara- rında soruşturma makamlarının yükümlülüklerini yerine ge- tirmemesini soruşturmada özen yükümlülüğüne aykırı gör- müştür. Sulh Ceza Hâkimliklerinin tutukluluk halinin devamı ve itirazın reddi kararlarında “DELİLLERİN HENÜZ TOP- LANMAMASI VE SORUŞTURMANIN GENİŞLETİLMEMİŞ OLMASI” şeklinde ibareler yazılmaktadır. Bazı dosyalarda bir yıllık tutukluluğa rağmen soruşturmaların sürmesi ADİL YARGILANMA HAKKINA açıkça aykırıdır.

CMK’da tümdengelim yani toplanan delillerden failin bulun- ması ilkesi geçerli iken, tümevarım yani fail üzerinden delille- re gitme sistemi uygulanmaktadır.

15.Tüm Yargı Kararlarının Gerekçeli Olma Zorunluluğu 15.1. İlkenin AİHM İçtihatları Çerçevesinde İçeriği

Çağdaş hukuk sistemlerinde cezaî ve medenî yargılamalarda kabul edilen genel ilke, mahkeme kararlarının gerekçeli ol- ması zorunluluğudur. Gerekçeli karar verme hükümlülüğü, silahların eşitliği, çekişmeli yargılama ve susma hakkı gibi 6. maddenin metninde açıkça belirtilmemiş ilkelerden biridir. Bu ilke de diğer sayılan ilkeler gibi hakkaniyete uygun yar- gılama ilkesi (fairhearing) çerçevesinde Mahkeme tarafından zımni olarak madde kapsamında görülmüştür185.

Ulusal mahkemelerin kararlarının içeriği ve değerlendirme biçimleri kendi takdir yetkileri kapsamındadır. Fakat karar- larının dayandığı hukukî ve maddî olguları yeterli açıklıkta belirtmek zorundadırlar.

Gerekçeli karar ilkesi özellikle kanun yollarının olduğu du- rumlarda hakkaniyete uygun yargılamanın önemli bir gereği- ni oluşturmaktadır. Gerekçeli kararın olmaması durumunda kanun yoluna başvurma hakkı sembolik bir hakka dönüşe- cektir.

Sözleşme organları gerekçeli karar ilkesinin ceza hukukun- da öncelikle (a fortrori) uygulanacağını belirtmektedirler. Mahkûm olan kişinin kendisi aleyhine olan kararı temyiz etme hakkı bulunduğundan alt derece mahkemesi kararının detaylı gerekçesi kendisine sunulmak zorundadır186.

Mahkeme sadece sanıklar için değil medenî hak ve yükümlü- lüklere ilişkin kararların da gerekçeli olması gerektiği kanaa- tindedir187.

AİHM’e göre gerekçeli kararın tatmin edici şekilde ayrıntılı

185 GÖLCÜKLÜ, a.g.e., s. 293

186 AİHM, Melin/Fransa, 9.4.1992; Kom. R. 187 AİHM, Hadjianastasiou/Yunanistan, a.g.e.

olması gerekir. Ancak tarafların belirttiği her konunun özel olarak gerekçelendirilmesi gerekli değildir. Gerekçenin makul ve kabul edilebilir bir kapsamı olmalıdır188.

Komisyon gerekçeli karar tebliğ edilmediği için gerekçeyi bilmeden temyiz başvurusu yapmak zorunda kalan başvu- rucunun temyiz başvurusunun bu nedenle reddedilmesini sözleşmeye aykırı bulmuştur. Sanığın bu nedenle gerçek ve etkili bir savunmadan mahrum kaldığı ve sonuçta m. 6-3 b,c ile bağlantılı olarak 1. fıkra hükmünün ihlâl edildiği kanaatine varmıştır189.

Kararın gerekçeli olma zorunluluğu sözleşme organlarının bir temyiz mercii gibi hareket etmekten kaçınmaları nedeniy- le çok etkin olarak denetlenememektedir. Genellikle açık bir keyfilik söz konusu olduğunda ve makul olmayan bir biçimde gerekçesiz karar verildiğinde gerekçenin niteliği tartışılmak- tadır190.

Mahkeme;

i- Gerekçenin öğrenilememesi,

ii- Gerekçede tarafların sorulana cevap verilmemesi,

iii- Yetersiz gerekçeli kararlar verilmesi durumlarında başvu- rucuyu hakkaniyete uygun olmayacak şekilde kendini savun- ma hakkından yoksun bırakılması hâlinde ihlâl saptayabil- mektedir191.

15.2. Türkiye Uygulaması Açısından Değerlendirme

Anayasamızın 141. maddesine göre de mahkemelerin her tür- lü kararlarının gerekçeli olması gerektiğini ifade etmektedir.

188 AİHM, Frestone Tire ve Rubber/Birleşik Krallık, 2.4.1973 189 GÖLCÜKLÜ, a.g.m., s. 219

190 REID, K, a.g.e., s. 140 191 İNCEOĞLU, a.g.e., s. 311

CMK m. 101/1-1 cümle ve 101/2 maddesinde de Cumhuri- yet savcısı tarafından yapılacak tutuklulukla ilgili işlemlerin gerekçeli olması gerektiği ve mahkeme tarafından verilecek kararların da “delillerin somut olaylarla gerekçelendirilerek açıkça

gösterilmesi” gerektiği ifade edilmektedir. Önemle belirtmek

gerekir ki birden çok tutuklama ve tutukluluk halinin deva- mına ilişkin kararların kopyala-yapıştır yöntemiyle verildiği, yeni delil tartışması yapılmadığı, sanıklar hakkında verilen kararların aynı olduğu(kopyala-yapıştır usulü), tutukluluk süresi içinde savcılık tarafından delil araştırması yapılmaması ve soruşturmanın genişletilmemesi durumları nazara alındı- ğında dosyalardaki tutuklama, itirazın reddi ve tutukluluk halinin devamı kararları Anayasanın 19, 13, 141. maddeleri ile AİHS m. 5/1-c ve m. 5/3 ile m. 6’e açıkça aykırılık oluştur- maktadır.

Tutuklama kararlarında ‘şüphelilerin kaçma şüphesi altında olduğunu gösteren somut olguların bulunması’ gerekçe ola- rak gösterilmektedir. AİHM bir kararında; kaçma tehlikesinin ulusal mahkeme tarafında somut olgularla desteklenmesi ge- rektiğini, kaçma tehlikesinin bulunup bulunmadığının tespiti için yaratacağı sonuçlar ve doğuracağı zararlar bakımından kaçmayı tutukluluğun devamına göre daha az kötü göste- ren şartların var olup olmadığının denetlenmesi gerektiğini (Stögmüller davası) başka bir kararında; kaçma tehlikesiyle ilgili olarak sanığın karakteri, ahlaki durumu, ikametgâhı, mesleği, malvarlığı, aile bağları, ülkedeki bağlantıları, tutuk- luluğa kaştı gösterdiği tepkiyi başka bir ülkeye gerçekten kaçmayı planlayıp planlamadığı, kaçmayı düşündüğü ülke ile bağlantıları, gibi unsurların incelenmesi gerektiğine karar vermiştir(Nevmeister davası). Kaçma şüphesinin tutuklama- ya itiraz ve tutukluluğun devamına ilişkin kararda gerekçe olarak gösterilmesi Anayasanın 19 ve AİHS’nin 5/1-c, 5/3, 5/4 ve 6. maddelerine aykırıdır.