• Sonuç bulunamadı

CEZAEVİ SORUNLARI İZLEME VE ARAŞTIRMA KOMİSYONU Av.Yasemen ÖZTÜRKCAN

II) CEZAEVLERİNDE YAŞANAN SORUNLAR A.Yaşam Hakkı İhlalleri ve İşkence ile Kötü Muamele

2. İşkence ve Kötü Muamele 1 Cezaevi Koşulları

2.3. Açlık Grevler

Türkiye’de özellikle 12 Eylül Darbesi sonrasında ceza infaz kurumlarında yoğun şekilde açlık grevleri ve ölüm oruçları olayları ile karşılaşılmıştır. Bunların sonucunda çok ciddi ve kalıcı sağlık problemleri yaşandığı gibi birçok ölüm de mey- dana gelmiştir.

Diğer taraftan özellikle 15 Temmuz Darbe Girişiminden son- raki süreçte de Türkiye’deki birçok ceza infaz kurumunda aç- lık grevleri başlamış ve hatta ölüm orucuna giren mahpuslar olduğu tespit edilmiştir.

Ulusal basın kuruluşları ile Baroların ve bağımsız sivil toplum örgütlerinin yaptığı tespitler ışığında açlık grevleri ve ölüm oruçlarının genel sebeplerine bakıldığında;

• Politik sebepler veya talepler,

• Cezaevi koşulları (kapasite, barınma, iaşe sorunları, temiz- lik, sosyal aktivite kısıtlamaları vs.)

• OHAL KHK’leri ile birçok kişinin görevlerinin sona erdiril- mesi, buna yönelik olarak hak arama özgürlüklerinin kısıt- lanması,

• Sağlığa erişim

• Tutuklu ve hükümlü haklarının gözetilmemesi,

• Cezaevi idarelerinin hak ihlallerine varan tutum ve davra- nışları,

• Sistemleşmiş darp ve ayrımcılık uygulamaları, • İşkence ve kötü muamele,

• Mahkemelere erişimin kısıtlanması veya ortadan kaldırıl- ması,

• Adil yargılanma hakkı ile beraber etkili başvuru hakkının etkin şekilde yerine getirilmemesi,

• Uzun tutukluluk sürelerine rağmen yargılamaların başla- maması ve tutukluluk değerlendirmelerinin dosya üzerin- den duruşma yapılmaksızın incelenmesi gibi somut olaya göre değişen birçok neden sıralanabilir.

Türkiye’deki açlık grevlerinin genel sebeplerine bakıldığında siyasi sebepler veya talepler önemli bir ölçüde yer tutarken; cezaevlerindeki hak ihlalleri de çok önemli sebepler olarak öne çıkmaktadır.

Bu konuda Van Barosu’nun Van T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu’nda yaptığı incelemeye ilişkin rapora43 bakıldığında

“..bu cezaevinde başlayan açlık grevinin sebeplerinin yukarıda belir-

tilen sebeplerle örtüştüğü söylenebilir. Bu sebeplerin başında ceza- evindeki hak ihlallerine, kötü muameleye dikkati çekmek ve hukuka aykırı uygulamaların sona ermesi olduğu” görülmektedir.

Cezaevlerinde açlık grevlerindeki kişilere yönelik sergilenen tavır endişe verici olduğu; bu durumun açlık grevlerine giren kişi sayısını da artmasına neden olduğu söylenebilir. Sivil top- lum kuruluşlarının raporlarına, ulusal yayın kuruluşlarının haberlerine ve özellikle Baroların yaptığı tespitlere bakıldığın-

43 05.04.2017 tarihli Van Barosu Van T Tipi Kapalı Ceza İnfaz Kurumu Ra- poru.

Bkz: http://www.vanbarosu.org.tr/insan-haklari-komisyonucezaevi- inceleme-raporu-icerik-8.html (Erişim Tarihi 1 Kasım 2017)

da açlık grevlerinin ve greve katılanların sayısının belirttiği- miz sebeplere dayalı olarak arttığı gözlemlenmektedir. Özellikle açlık grevine giren tutuklu veya hükümlülerin “ceza-

evlerindeki hak ihlallerinin devam etmesi, uzak kentlere sevklerinin karayolu ile yapılması, cezaevinde A Takımı diye kendisini tanım- layan görevlilerin açlık grevindekilere ve greve girmek isteyenlere karşı baskı yapması-gözdağı vermesi, kan şekeri ve tansiyon ölçüm- lerinin yapılması veya durdurulması” olayları açlık grevlerinde

olumsuz bir tavır içine girildiği ve bunun somut hak ihlalleri- ne sebebiyet verildiği görülmektedir.

Türkiye’de 2016-2017 yıllarında meydana gelen ve gündem- de olan açlık grevleri olayları;

Barolarla yapılan görüşmeler ve ellerindeki bilgi, belgeler çer- çevesinde Türkiye’de özellikle son iki yılda açlık grevleri ey- lemlerinin arttığı söylenebilir.

• Van Barosu’nun Van T Tipi Kapalı İnfaz kurumuna ilişkin raporu bu konuda önemli detaylar sunmaktadır. Raporda açlık grevinde olanların sayısının 30-31 kişiye yakın olduğu, bunların çoğunluğunun farklı şehirlere karayolu ile sevk edildiği, açlık grevinin sonlanması ve katılımın engellenme- si için A Takımı diye tabir edilen bir grubun oluşturulduğu gibi ciddi hak ihlalleri doğuran tespitlere yer verilmiştir. • Türkiye genelinde birçok ildeki cezaevlerinde, 50’den fazla

siyasi tutuklu ve hükümlünün başlattığı süresiz ve dönü- şümsüz açlık grevi devam etmektedir. Açlık grevleri Şakran Cezaevi’nde 35, Edirne Cezaevi’nde 26, Sincan Cezaevi’nde 27, Menemen Cezaevi’nde 15, Van Cezaevi’nde 13. güne ulaşmıştır. Ermenek Kapalı Ceza İnfaz Kurumu ve Osma- niye Kapalı Ceza İnfaz Kurumu, açlık grevlerinin devam ettiği cezaevleridir. Cezaevlerinden gelen bilgilere göre bazı tutuklu ve hükümlülerin sağlık durumları kötüleşme- ye başlamıştır.44

• Görevlerinden uzaklaştırılan akademisyen Nuriye Gülmen ve öğretmen Semih Özakça’nın açlık grevi devam etmek- tedir.

• Mersin Tarsus İlçesi T Tipi Kapalı Kadın Cezaevi’nde yaşa- nan hak ihlallerin devam etmesi karşısında 12 kadın mah- kum, dönüşümsüz ve süresiz açlık grevine başlamıştır.45

• Türkiye İnsan Hakları Vakfı, İnsan Hakları Derneği’nin 19 Nisan 2017 tarihli açlık grevleri ile ilgili ortak açıklamasın- da, birçok cezaevinde açlık grevlerinin başlamış olduğu ve sonradan sona erdirildiği bildirilmektedir. Yayınlanan ra- pora göre 34 farklı cezaevinde toplam 305 mahpusun süre- siz dönüşümsüz açlık grevine girdiği ve bu grevin 19 Nisan 2017 tarihinden sona erdirildiği belirtilmiştir.46

Açlık grevleri ile temelde kişinin yaşam hakkı tehlikeye gir- mektedir. Yaşam hakkını korumak devletin en temel sorumlu- luğudur. Nitekim açlık grevlerindeki bireylerin yaşam hakkı- nı korumak için devletin müdahale etme hakkı vardır. Ancak bu müdahale hiçbir şekilde “kişinin açlık grevini engelleme veya ortadan kaldırma” amacıyla yapılamaz. Açlık grevindeki bir bireye karşı yapılan tıbbi müdahale, kişinin iradesine saygı duyacak, bunun yanında yaşam hakkını da koruyacak şekilde olmalıdır. Özellikle açlık grevindeki kişinin beyanının alınma- sı, zorla besleme yapılmaması47 ve fakat müdahale durumunun

devam-ediyor (Erişim Tarihi 22 Mart 2017)

45 https://www.birgun.net/haber-detay/tarsus-t-tipi-kadin-cezaevi-nde- suresiz-aclik-grevi-basladi-174925.html (Erişim Tarihi 18.08.2017) 46 https://www.ihd.org.tr/suresiz-donusumsuz-aclik-grevleri/ (Son Eri-

şim Tarihi, 20/11/2017).

47 Açlık grevi sırasında yapılan “zorla besleme”, etik olmadığı gibi, tıbbi olarak da başarılı olmayan bir yöntemdir. Özellikle Johannes Wier Enstitüsü’nün gösterdiği örneklerde, zorla beslemenin sağlık durumla- rını iyileştirmediği, hatta ölümlere yol açabildiği ifade edilmiştir. Zorla beslenen açlık grevcilerinin bir bölümü nefes alma güçlüğü, oksijensiz kalma, aritmi ve gastrite bağlı olarak yaşamlarını yitirmişlerdir. Zorla beslenmeden sonra “kurtarılanlar” ise, tam olarak düzelememiş, çok zayıf ve bitap kalmışlar, çoğu da zorla beslendikten bir süre sonra, yeni-

ne zaman gerçekleşeceğinin bilinmesi48, müdahalenin tıbbi etik

ve yasal düzenlemeler49 uygun olması konusunda önemli husus-

lar olarak arz etmektedir.

Açlık grevine başlayan tutuklu veya hükümlülerin taleplerin demokratik ve insan haklarına saygılı bir hukuk devletine yakışır şekilde muhatap alınması, en önemlisi cezaevlerinde gerçekleşen hak ihlallerine karşı etkin bir şekilde soruşturma yapılması, sorumluların ivedi şekilde cezalandırılması açlık grevi sebeplerini ortadan kaldırabilecek ve hatta bir daha ya- şanmamasını sağlayabilecektir. Yine açlık grevi sürerken teda- vi yaklaşımına dikkat edilmesi veya sonlandırıldıktan sonra kişinin tedavisinin etkin şekilde yapılması ve takip edilmesi yine devletin sorumluluğundadır.