• Sonuç bulunamadı

Miletos Okulu ve Pythagorasçılar ana-maddenin mahiyetini sorgularken, “tekten çoğulluk nasıl mey-dana gelir?” sorusunu genellikle ihmal ederler. Bu açıdan, hem Miletos Okulunda hem de Pythagorasçı felsefede değişimin ve hareketin nasıl meydana geldiği sorusu yanıtsız kalır. Her ne kadar birbirlerinden çok farklı görüşler ortaya koysalar da Herakleitos ve Elea Okulu, değişim ve hareketin olanağına dair ortak bir ilgiyi içeren çalışmalarıyla İlkçağ felsefesinin daha önce hesabı verilmemiş bir sorusunu gündeme getir-miş olurlar. Böylece İlkçağ düşünce dünyasında materyalist Miletos Okulu ve formalist Pythagorasçıların ardından hareket ve değişim sorununa odaklanan üçüncü bir düşünce geleneği baş gösterir.

Bu düşünce geleneğine damgasını vuran tartış-ma, oluşu evrenin temeline yerleştiren Herakleitos ile hareketin imkânsızlığını mantığın olanakla-rı dâhilinde kanıtlama uğraşı veren Parmenides arasındadır. Birbirini dışlayan düşünceler ortaya koysalar da bu iki filozofun düşüncesini bir arada incelemeyi mümkün kılan da hareket ve değişim sorununa yönelik bu ortak ilgileridir.

Herakleitos (MÖ 535-457)

İyonya felsefesinin sonuncu filozofu olan He-rakleitos MÖ 540-480 yılları arasında yaşamış ve tüm yaşamını Epeshos’ta (Efes) geçirmiştir.

Soylu ve köklü bir aileden geldiği bilgisi dışında Herakleitos’un yaşamına dair bilinen her şey birer söylentiden ibarettir.

İleride Sokrates ve Platon’un düşüncelerinde de açığa çıkacağı gibi çağının demokrasisine yönelik eleştirel tutumu Herakleitos’u yalnızlığa sürük-lemiş, sıklıkla “ruh ve düşünce aristokratı” olarak tanımlanmasına neden olmuştur. Kendi ifadesiy-le, “‘en iyiler’ bir şeyi bütün şeylere yeğ tutarlar:

ölümlü şeylerin verdiği sonsuz ünü; çokluk (çok-lar) ise sığır gibi toktur. –Bir kişi benim için on bin kişi, mükemmel ise. –Nedir ki onların aklı yahut düşünmesi; halk şarkıcılarına kanıyorlar ve yığını öğretmen ediniyorlar ‘çokların kötü, azların iyi’

olduğunu bilmeyerek” (Kranz, 1984, s. 69 -B 29.

49. 104). Daha sonra Nietzsche tarafından “pek çoklar” ve “sürü insanı” olarak tanımlanacak olan

“çoklar”, Herakleitos’a göre, düşünemeyen, aklını kullanmak, sorgulamak yerine kendilerine verilen-lerle yetinen insanlardır.

Yaşamını “çoklar”dan kaçarak geçiren He-rakleitos, Diogenes Laertios’un anlattığına göre, kendisine siyasete katılmasını teklif eden yurttaş-larına birlikte devlet yönetmektense çocuklarla aşık oynamanın daha iyi olduğu yanıtını verir. Yine Laertios’un anlattığına göre, insanlardan kaçmak için çıktığı dağlarda vücudu ödem yaparak hastala-nan Herakleitos, siteye giderek hekime şaşırtmacalı bir biçimde yağmurlu bir havayı kurağa çevirip çe-viremeyeceklerini sorar. Hekimler Herakleitos’un sorusunu anlamayınca da, Herakleitos kendisini gübreliğe gömerek vücudundaki ödemi ısıyla ku-rutmaya çalışır. Ancak çabası sonuç vermez ve He-rakleitos hayatını kaybeder.

Herakleitos’un “çoklar”a duyduğu güvensizlik, onu düşüncelerini çokların anlamayacağı bir üslup-la yazmaya iter. Bu nedenle MÖ 3. yüzyılda yaşa-yan Phliuslu Timon, Herakleitos’a “muammacı” sı-fatını yakıştırır. Cicero ise Herakleitos’u “karanlık”

(obscure) olarak tanıtır. Herakleitos, Diogenes’in bildirdiği üzere, kitabı Doğa Üzerine’yi “çokluk”tan uzak tutmak, yalnızca onu anlayabilecek olanların okumasını sağlamak için Artemis Tapınağına bı-rakır. Böylece kitaba yalnızca tapınağa girme hak-kına sahip tek sınıf olan aristokratların erişmesini istemiştir. Evren,

siyaset ve teoloji kı-sımları olmak üzere üç bölümden oluşan kitap, o denli ünlen-miştir ki, ilerleyen zamanlarda

Herakleitos’un Evrenin Ana-Maddesi Üzerine Düşünceleri

Herakleitos’un başlangıçtaki ilgisi, Miletos Okulu geleneğinde görüldüğü gibi arkheyi aramaya yöneliktir. Ancak Herakleitos durağan bir maddeyi arkhe olarak seçmenin doğadaki değişim ve devi-nimi açıklayamayacağını düşündüğünden, bildiği en hareketli özdeği, “ateş”i arkhe olarak seçer. Ateş, Herakleitos’a göre, tüm var olanların ilk gerçeğidir, Resim 2.2 Herakleitos’un Bütün Hayatını Geçirdiği

Herakleitos’un yazım üs-lubu son derece ağır ve zor anlaşılır bir nitelik arz et-mektedir. Bu nedenle kimi filozoflar, örneğin Cicero, ona “karanlık Herakleitos”

adını verirler.

dikkat

ateşi bazen buhar, bazen de nefes olarak adlandırır.

Nitekim ardıllarından bir kısmı bu nedenlerle ateşi organizmadaki ilk ilke olarak tanımlayacaklardır.

Bazı yorumculara göre, ateş ilkesi sürekli eyle-min yalnızca somut, fiziksel bir simgesidir ve bu nedenle ateşi kendinde bir töz olarak değil, oluşun kendisi olarak tanımlamak daha doğru bir yorum-dur. Herakleitos’a göre, ateş her şeyin niteliksel olarak değişimine yol açan bir ilkedir. Bu neden-le, Herakleitos’un seçtiği arkhe Miletos Okulunun üyelerinin seçtiği, sabit kalan arkhelerden farklı olarak sürekli değişkendir ve sürekli değişimin ilke-sidir. Ateş, bir mum ışığı gibi, bir süre için sabit ve değişmez görünebilse de, malzemesini sabit bir bi-çimde değiştirebilmektedir (Guthrie, 1999, s. 51).

Başka bir deyişle, ateş, hem maddenin arkhetipik bir formudur hem de oluşun düzenidir.

Herakleitos’a göre, dünya hiç sönmeyen bir ateştir. Bu ateşin bir bölümü her zaman öteki maddeler olan toprağı, suları ve havayı oluşturur.

Oluş daima bir düzen içerisindedir. Diğer bir de-yişle ateş, toprak, su ve hava arasındaki değişimi, birbirlerini daima dengeler biçimde düzenler. Bu açıdan saf ateşin yönetsel bir kapasitesi olduğu ileri sürülebilir. Herakleitos ateşi kozmik güçlerin itici ilkesi olarak ele alır. Ateş suların buharlaşmasına, buharın yükselmesine ve bulut olmasına, bulutun soğuyarak yağmura dönüşmesine, toprağın kuru-masına neden olan ilkedir. Bu açıdan ateş katı, sıvı ve gazların “değişim ilkesi”dir.

Bu üç kütle arasındaki değişimler eşzamanlı olduğundan birinin azaldığı yerde diğeri çoğalır, böylece bütün hep aynı kalır. “Bütün şeyleri (ev-reni) şimşek (ateş demek) yönetir. –Bütün kişiler (ve şeyler) için aynı olan bu bizim kozmosumuzu ne bir insan ne de bir Tanrı yaratmıştır, o daima hep yaşayan bir ateş-ti, ve olacaktır, ölçü-lere göre parlayan ve ölçülere göre sönen.

(…) Ateşin dönüp-değişmeleri: önce deniz, denizin yarı-sıyla toprak, yarısıy-la da aither; fakat ye-niden toprak, deniz olarak dağılıp akar ve toprak olmadan önceki aynı orana (logos’a) göre ölçülür.

–Ateş gelip bütün şeyleri yargılayıp yakalayacaktır”

(Kranz, 1984, s. 64, B. 64. 30. 31. 66). Dolayısıyla bütün dünya düzeni bir yanda sönerken, diğer yan-da yanan bir ateş olarak tanımlanabilir. Fragman-dan da anlaşılacağı üzere değişim daima bir ilkeye, ölçüye göre sürüp gider.

Herakleitos’un Değişim Üzerine Düşünceleri

Miletli filozofların gerçek physis saydığı arkheyi değişimi açıklamakta yetersiz kaldığı için eleştiren Herakleitos’a göre evren “boyuna akan bir süreç”, başı sonu olmayan bir değişimdir. Bu değişim içinde aynı kalan, sürüp giden hiçbir şey yoktur.

Herakleitos’a göre, tüm gerçeklik hiç durmadan akıp giden bir ırmak gibidir. Her ne kadar fizik dünya görünürde devinimsizmiş gibi kabul edilse de gerçekte her şey akışa, değişime tabidir. Kısacası sadece değişenlerden oluşan fizik dünyada değiş-meyen tek şey değişimin ilkesidir. Değişim hiç dur-madan devam ettiği için nesneyi oluşturan madde, gerçekte zamanın birbirini izleyen iki anında aynı olamaz. “-Olduğu yerde kalan hiçbir şey yoktur.

–Aynı ırmaklara girenlerin üzerine hep başka su-lar akar gelir. –Aynı

ırmaklara giriyoruz hem girmiyoruz, hem biziz hem deği-liz” (Kranz, 1984, s.

64, B 52. A 6. C 5.

B 12. 49a). Evrenin sürekli dönüşümlü bir süreç oluşunu Herakleitos, panta-rhei düşüncesiyle açıklar.

Buna göre, hiçbir şey aynı kalmaz ve her an her şey değişir. Ancak bu değişim kuralsız da değildir.

Tüm değişenlerin ardından bir düzen, ölçü bulu-nur ki bu da bir düzenin, bir kozmosun olduğunu gösterir. Herakleitos tüm değişenlerin oranlı bir bi-çimde değiştiği düzene logos adını verir.

Herakleitos, Anaksiman-dros’un evrenin basit bir halden evrim geçirerek oluştuğu iddiasına, evrenin geçmişte de gelecekte de aynı kalacağını ifade eden

“(…) o daima hep yaşayan bir ateşti, ve olacaktır” söz-leriyle karşı çıkar.

dikkat

Herakleitos’un görüşünü kabaca özetlemek üzere kullanılan panta-rhei (her şey akar) ifadesi, gerçekte Herakleitos tarafından de-ğil, ardılları tarafından dile getirilmiştir.

dikkat

Logos Yunancada akıl, düşünce, ölçüt gibi anlamlara gelmektedir. Herakleitos ise bu kelimeyi içerisindeki her şeyin oranlı bir biçimde değiştiği düzen anlamında kul-lanmaktadır.

Herakleitos’un Logos Öğretisi

Her şeyin değiştiği düşüncesi üzerine temelle-nen Herakleitosçu öğretide yine de değişmeden ka-lan iki şey bulunur. Bunlardan ilki, arkhe oka-lan ate-şin geçirdiği tüm dönüşümler boyunca aynı kalan miktarıdır. Örneğin bir yerde değişim sonucu top-rak azalıyorsa, bu başka bir yerde toprağın çoğaldı-ğı anlamına gelir. Genel anlamda arkhenin miktarı hep sabittir. Evrendeki sürekli değişime karşın her şeyin sabit görülmesinin nedeni de bu oranlılıktır.

Herakleitos’a göre, tüm değişimleri oranlı, dü-zenli ve ölçülü kılan bir yasa bulunur. Her şeyin değişmesine karşın evrende değişmeden kalan ikin-ci şey ise işte bu yasa ya da logostur. Logos evren-de egemen olan yasadır, düzendir ve akıldır. Logos Yunan dünyasında akıl, ölçü, oran, tasvir, önerme, cümle, söz anlamlarını içerir. Kısacası Herakleitos’a göre, logos, evrendeki her şeyi düzene sokan yasa,

“oluş”un “logic”i, “(…) presokratik düşüncenin diliyle, her şeyi yöneten güçtür” (Cevizci, 2014, s. 74). Diğer bir deyişle, logos evreni yöneten il-kedir. Öte yandan logos bir başka yorumla insanın aklî yanıyla da açıklanabilir. Logos kendisiyle, “her şeyin her şey aracılığıyla yönlendirildiği düşünce (gnome)” ile özdeştir (Guthrie, 1999, s. 51). Tıp-kı Pythagorasçıların bilen özne ile bilinen evrenin mantıklarının aynılığı gibi, Herakleitos’a göre de logos evrenin düzeniyle insanın düşüncesinin ortak yanıdır.

Böylece Herakleitos hem evrenin hem de aklın yönetici ilkesi olan logosa tanrılık niteliğini yükle-miş olur. Logos dünyadaki çoğulluğun ardındaki birliktir. Bu nedenle, Herakleitos’a göre, dünya aynı zamanda hem birlik hem çokluktur. “Bir”in çoğunluk içinde farklılaşması ve çoğunluğun “bir”

ile bütünleşmesi hem sonsuz, hem eş zamanlıdır.

Karşıtların birliği evrene bir “gizli uyum” verir. Do-layısıyla evrende karşıtlar, logosun sağladığı uyum içinde sürekli birbirlerine dönüşürler. Her karşıt çift, birbirleriyle savaş içinde bulunan bir birliktir.

Karşıtlar arasındaki savaşı düzenleyerek karşıtların oranlı bir şekilde birbirlerine dönüşmesini sağla-yansa logostur.

Karşıtlar arasındaki savaş, aynı zamanda karşıt-lar arasındaki birliği de ortaya koyar. Her bir tek, karşıtı var olduğu için vardır ve her bir tek karşıtı-nı sıkarşıtı-nırlarken, aykarşıtı-nı zamanda var olmasıkarşıtı-nın koşu-lunu ortaya koyar. Bu düşünme biçimi diyalektik düşüncenin ilk basamağını oluşturur. Soğuk-sıcak,

iki yarısını oluştu-rurlar. Bu nedenle,

“(…) doğru ve eğri Ev-rendeki oluş halinin nedeni de karşıtlar arasındaki süregiden savaş durumudur.

Savaş durumu her nesnenin karşıtların toplamı olduğunu ifade eder. Bu açıdan, Herakleitos’a göre, bir nesne “hem vardır, hem yoktur” (Aristoteles, 1996, 1005b 25). Herakleitos’un değişimi ve nesne-de süreginesne-den savaş durumunu anlatmak üzere kul-landığı bu düşünce, felsefe tarihinde çokça tartışılan bir konuya başlangıç oluşturur. Özellikle Aristote-les Herakleitos’un değişimi anlatmaya yönelen bu düşüncesini, çelişmezlik ilkesini zedelediği gerekçe-siyle hatalı bulur. Oysaki Herakleitos nesnede var olan zıtların aynı anda belirdiğine değil, nesnenin potansiyel olarak karşıtlardan her birine dönüşebil-diğine dikkat çekmeyi hedefler. Söz konusu zıtlar arasındaki savaşı düzenleyen ise logosun kendisidir.

Sonraki dönemlerde, kendi felsefelerini temel-lendirmek amacıyla Herakleitos’un görüşlerini çarpıtarak kullanan Sofistler, logosu unutmuş, tüm evrene salt değişimin hâkim olduğunu ve bu ne-denle de bilgiye ulaşmanın imkânsız olduğunu id-dia etmişlerdir. Sofistlerin bu çabalarıyla Platon’un eleştiri oklarına hedef olduğunu hatırlatmak ge-rekmektedir. Buna karşın, Herakleitos’un görüşü

Türkiye Bilimler Akademisi (TÜBA) Türkçe Bilim Terimleri Sözlüğü diyalek-tik kavramını şu şekilde tanımlamaktadır:

“Doğa, toplum ve düşüncenin, içlerinde var olan çelişkilerin doğal sonucu olarak, karşıtlıklar arasındaki çatışmalardan, sav ile karşısavdan doğan yeni bireşimler ve çember değil de sarmallar biçiminde ger-çekleşen sürekli devinim ve sürekli deği-şim ilke ve yöntemi, eytideği-şim”.

Diyalektik düşünce ileri-de öncelikle Hegel, daha sonra ise Hegel’den aldığı ilhamla Marks tarafından kullanılacaktır. Ancak He-rakleitos diyalektiği onto-lojik açıdan değerlendirir-ken, Hegel’in diyalektiği epistemolojik bir bağlama oturur.

dikkat

temel alır. Logosun yasası insan yapısı değildir. İn-san yapısı olan ve olmayan tüm yasalar logostan pay alırlar. Logosun nesnelliğini göz ardı eden Sofistler ise insanlar tarafından üretilen yasaları doğanın ya-salarından bütünüyle koparırlar.

Herakleitos’un Bilgi Kuramı ve Ruh Öğretisi

Hem insan doğasına hem de fizik doğaya dü-zen katan logos bilginin olanağını da teşkil eder.

Herakleitos’a göre, algı dünyası değişmezmiş gibi görünür, fakat bu görünüş aldatıcıdır. Görünenle-rin ardındaki düzen akılla kavranabilir. Diğer bir deyişle, gerçeğin bilgisini duyular değil, sadece akıl verebilir. Logosun sesini duyamayanlar için ise du-yular aldatıcıdır.

Herakleitos’ta akıl, kozmik aklın yani logosun in-sandaki karşılığıdır. İnsanı beden ve ruhtan oluşan ikili bir yapı biçiminde tanımlayan Herakleitos için evrendeki kozmik ateş, insanın ruhunda varlığını sürdürür. İnsan her nefeste kozmik ateşi içine çeker ve böylece akıl sahibi haline gelir. Buradan hareketle Herakleitos’un tanrısal olan logosu ortak akılla te-mellendirdiği, çünkü logosun ancak herkeste ortak olan akılla kavranabileceği ileri sürülebilir (Capelle, 1995, s. 131). Ancak, Herakleitos’un aristokratik tavrı aklı herkeste ortak olarak tanımlamakla bir-likte, herkesin aklını kullandığını kabul etmez. Ona göre, “çokluk” pay aldığı aklı kullanmaz ve duyu-larla kavradıklarını gerçek zanneder: “Ruhları ham olan insanlar için, gözler ve kulaklar kötü tanıktır”

(Kranz, 1984, s. 66, B 107). Ruhları ham olan

ki-şiler logosu kavrayamaz ve kendi düşünceleri varmış gibi yaşarlar: “Demek ki izlemeli ortak olanı –Ortak olsa da Logos –çoğunluk yaşar kendine özgü düşün-cesi varmış gibi” (Herakleitos, 2012, s. 22).

Kozmik akılla insan aklı arasındaki yapısal ben-zerlik gerçekliği anlamak, kozmik akılla insan aklı arasındaki benzerliği kavramak ise insanın kendisi-ne bakma gereğini doğurur.

Nitekim Herakleitos “kendimi araştırdım”

(Kranz, 1984, s. 65, B 101) derken, gerçeğin ya da logosun araştırmasına yöneldiğini dile getirmiş olur.

Bu araştırma bir yandan fizik dünya düzenini ifade eden varlığın diğer yandan da logosa uygun, bilgece yaşamın mahiyetinin araştırması olarak ahlakın ala-nını oluşturur. Dolayısıyla Herakleitos’un düşünce-sinde, varlıkla akıl arasında dolaysız bir bağ kuru-lur. Ancak bu bağ özellikle modern özne tanımının mucidi Descartes ile tamamen kopartılacaktır.

Pythagorasçıların makro kozmos ve mikro kozmos arasında kurmuş oldukları benzerlik, Herakleitos’un düşüncesinde evreni yöneten tanrısal akıl ile insandaki akıl arasında ku-rulur. Ancak, Herakleitos’ta, Pythagoras’tan farklı olarak, tanrısal akıl ile insan aklı arasın-daki ortak düzeni ifade eden logos bir madde-dir, yani ateştir.

dikkat

Öğrenme Çıktısı

Herakleitos’un fikirlerini kendi satırlarından okumak için Herakleitos. (2016).

Fragmanlar: Testimonia-Fragmenta-Imitationes. Çev.

Güvenç Şar ve Erdal Yıldız.

İstanbul: Dergah Yayınları adlı eseri okuyabilirsiniz.

Herakleitos “her şeyin de-ğiştiği bir evrende bilgiye ulaşmak mümkün müdür?”

sorusuna ne cevap verirdi?

Araştırınız.

5 Herakleitos’un arkhe anlayışını açıklayabilme 6 Herakleitos’un logos öğretisini ana hatlarıyla irdeleyebilme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Herakleitos’un arkhe ve ruh anlayışları arasında nasıl bir ilişki olduğunu anlatınız.