• Sonuç bulunamadı

İlkçağ Felsefesi. Editörler. Yazarlar BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3, 7, 8 BÖLÜM 4 BÖLÜM 5 BÖLÜM 6. Doç.Dr. Mustafa ALTUNOĞLU Dr.Öğr.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "İlkçağ Felsefesi. Editörler. Yazarlar BÖLÜM 1 BÖLÜM 2 BÖLÜM 3, 7, 8 BÖLÜM 4 BÖLÜM 5 BÖLÜM 6. Doç.Dr. Mustafa ALTUNOĞLU Dr.Öğr."

Copied!
225
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

BÖLÜM

1

BÖLÜM

4

BÖLÜM

2

BÖLÜM

5

BÖLÜM

3, 7, 8

BÖLÜM

6

Editörler

Doç.Dr. Mustafa ALTUNOĞLU Dr.Öğr.Üyesi Fatih TAŞTAN

Yazarlar

Prof.Dr. Cengiz ÇAKMAK Doç.Dr. Ahu TUNÇEL ÖNKAL Dr.Öğr.Üyesi Fatih TAŞTAN Doç.Dr. Mustafa ALTUNOĞLU Doç.Dr. Coşkun TAŞTAN Mahmuthan ARSLAN

(4)

Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan Kitap Basım ve Dağıtım Koordinatörü

Dr.Öğr.Üyesi Murat Doğan Şahin Kapak Düzeni Doç.Dr. Halit Turgay Ünalan Dizgi ve Yayıma Hazırlama

Mehmet Emin Yüksel Arzu Ercanlar Seçil Kenan Orgül Kıraç Burcu Vurucu Handan Bağ

T.C.

ANADOLU ÜNİVERSİTESİ YAYINI NO: 3550 AÇIKÖĞRETİM FAKÜLTESİ YAYINI NO: 2384 İLKÇAĞ FELSEFESİ E-ISBN: 978-975-06-2345-5 Bu

kitabın basım, yayım ve satış hakları Anadolu Üniversitesine aittir.

“Uzaktan Öğretim” tekniğine uygun olarak hazırlanan bu kitabın bütün hakları saklıdır.

İlgili kuruluştan izin almadan kitabın tümü ya da bölümleri mekanik, elektronik, fotokopi, manyetik kayıt veya başka şekillerde çoğaltılamaz, basılamaz ve dağıtılamaz.

Copyright © 2017 by Anadolu University All rights reserved

No part of this book may be reproduced or stored in a retrieval system, or transmitted in any form or by any means mechanical, electronic, photocopy, magnetic tape or otherwise, without permission

in writing from the University.

Bu kitabın tüm hakları Anadolu Üniversitesi’ne aittir.

ESKİŞEHİR, Ağustos 2018 2986-0-0-0-1709-V01

(5)

Giriş  ...   3

Felsefe Sözcüğünün Anlamı  ...   3

Mitolojik Düşüncenin Ana Hatları  ...   5

Yunan Mitosunun Genel Bir  Değerlendirmesi ve Felsefe ile İlişkisi  ...   11

BÖLÜM 1 Antik Yunan  Mitolojisi ve Felsefe Giriş  ...   57

Plüralist Dönem  ...   57

Empedokles  ...   57

Anaksagoras  ...   61

Demokritos  ...   64

Antropolojik Dönem  ...   69

Sofistler  ...   69

BÖLÜM 3 Plüralist ve  Antropolojik Dönem Giriş  ...   21

Miletos Okulu  ...   21

Thales (MÖ 640-550)   ...   22

Anaksimandros (MÖ 610-545)   ...   24

Anaksimenes (MÖ 585-525)   ...   27

Pythagoras (Mö 570-495) ve Ardılları  ...   30

Pythagorasçı Felsefede Bilgelik ve Ruh Anlayışı  ...   31

Pythagorasçıların Sayılar Öğretisi (Varlık Anlayışı)   ...   32

Pythagorasçıların Evren Tablosu  ...   34

Değişim ve Hareket Sorunu  ...   35

Herakleitos (MÖ 535-457)   ...   36

Herakleitos’un Evrenin Ana-Maddesi Üzerine Düşünceleri   ...   36

Herakleitos’un Değişim Üzerine Düşünceleri  ...   37

Herakleitos’un Logos Öğretisi   ...   38

Herakleitos’un Bilgi Kuramı ve Ruh Öğretisi  ...   39

Elea Okulu  ...   40

Parmenides (MÖ 515-460)   ...   40

Zenon (MÖ 490-430)   ...   42

Ksenophanes (MÖ 570-480)   ...   44

BÖLÜM 2 Pre-Sokratikler:  Natüralist Dönem Giriş  ...   83

Sokrates’in Hayatı ve Bilgi Anlayışı  ...   83

Sokrates’in Hayatı  ...   83

Sokrates’in Bilgi Anlayışı   ...   85

Sokrates’in Ahlak Anlayışı  ...   88

Sokrates’in Bilgi-Ahlak İlişkisi  Hakkındaki Görüşleri  ...   90

Sokratesçi Okullar ...   92

Megara Okulu ve Elis-Eretria  ...   92

Kinikler Okulu   ...   93

Kirene Okulu  ...   95 BÖLÜM 4 Sokrates ve 

Sokratesçi Okullar

(6)

Giriş  ...  107

Platon’un Hayatı ve Eserleri  ...  107

Hayatı  ...  107

Eserleri  ...  109

Platon’un Varlık Anlayışı   ...   112

Platon’un Bilgi Anlayışı  ...   113

Platon’un Ruh Anlayışı  ...   115

Platon’un Ahlâk Anlayışı  ...   117

Platon’un Estetik ile İlgili Görüşleri  ...  120

Platon’un Siyaset Hakkındaki Görüşleri  ...   122

Giriş  ...   155

Stoacılık  ...   155

Eski Stoa  ...  156

Orta Stoa  ...  166

Yeni Stoa (Roma Stoası)  ...  167

Epiküros ve Epikürosçuluk  ...   171

Epikürosçu Felsefenin Kısımları  ...   171

Şüphecilik   ...  176

Pyrrhon ve Pyrrhonculuk  ...  176

BÖLÜM 7 Helenistik Felsefe:  Ahlaki Dönem Giriş  ...   135

Aristoteles’in Hayatı ve Eserleri  ...   135

Aristoteles’in Hayatı  ...   135

Aristoteles’in Eserleri  ...   136

Aristoteles’in Mantık Anlayışı  ...   137

Aristoteles’in Bilgi ve Ruh Anlayışı  ...   139

Aristoteles’in Bilgi Anlayışı  ...   139

Aristoteles’in Ruh Anlayışı  ...   141

Aristoteles’in Ahlak ve Siyaset Anlayışı  ...  142

Aristoteles’in Ahlak Anlayışı  ...  142

Aristoteles’in Siyaset Anlayışı  ...  143

Aristoteles’in Estetik Anlayışı  ...  145

Giriş  ...  189

Yeni-Platonculuğun Genel Çerçevesi  ...  189

Plotinus’un Hayatı ve Eserleri  ...  192

Plotinus’un Düşüncesinde Varlık Hiyerarşisi   193 Tanrı  ...   193

Nous  ...  196

Ruh  ...  197

Madde   ...  199

Plotinus’un Bilgi Anlayışı  ...  202

Plotinus’un Ahlak Anlayışı  ...  202

Plotinus’un Estetik Anlayışı  ...  204 BÖLÜM 8 Helenistik Felsefe: 

Yeni-Platonculuk  (Dinî Dönem)

(7)

Sevgili öğrenciler, 

Aristoteles’in Metafizik adlı eseri şu cümleyle  başlar: “Bütün insanlar doğal olarak bilmek is- terler.”

Felsefe  tarihi,  insanın  bilme  arzusunun  bir  hikâyesi  olarak  görülebilir.  Bu  kitap  8  ünite  dâhilinde söz konusu serüvenin ilk kısmını, ilk- çağ felsefesi adı altında irdelemektedir.

Felsefe tarihi kaynakları ilkçağ felsefesini ge- nellikle Thales ile başlatıp Yeni-Platonculuk ile  sonlandırmaktadır. Elinizdeki kitap da benzer  bir yaklaşımı takip etmiştir. Hiç şüphesiz mi- lattan önceki altıncı yüzyıldan milattan sonraki  dördüncü yüzyıla kadar üretilen felsefî düşün- celer  koleksiyonunu  giriş  mahiyetindeki  bir  kitapta tüm ayrıntıları ile ele almak mümkün  değildir. Bu nedenle, okuyucuların kitapta yer  verilen bilgileri ilkçağ felsefesine dair daha ileri  okumalar için bir hareket noktası olarak gör- mesinde fayda vardır.

Felsefe  sözcüğünün  ortaya  çıkışı  hakkındaki  bir incelemeyle başlayan ilk ünite Homeros ve  Hesiodos’tan hareketle antik Yunan mitolojisi  ve felsefe arasındaki ilişkinin ayrıntılı bir irde- lemesini gerçekleştirmektedir.

İkinci  bölüm  natüralist  dönem  filozoflarını  ele  almaktadır.  Bu  kapsamda  sırasıyla  Tha- les,  Anaksimandros,  Anaksimenes,  Pytha- goras,  Herakleitos,  Parmenides,  Zenon  ve  Ksenophanes’in  doğa felsefeleri yer yer muka- yeseli bir şekilde incelenmektedir. 

Empedokles, Anaksagoras ve Demokritos gibi  plüralist  filozoflarla  Sofistlerin  belli  başlı  dü- şüncelerinin tartışıldığı üçüncü bölümü, Sokra- tes ve Sokratesçi Okulları konu edinen dördün- cü bölüm takip etmektedir.

Beşinci bölüm Platon, altıncı bölüm ise Aristo- teles  hakkındadır.  Platon  Sokrates’in,  Aristo- teles ise Platon’un öğrencisidir. Sokrates, Pla- ton ve Aristoteles hem kendi dönemlerindeki  hem de kendilerinden sonraki felsefî literatüre  damgasını  vurmuş  olan  üç  büyük  filozoftur. 

Bu nedenle, onların her birine ayrı bir bölüm  tahsis  edilmiş  ve  düşünceleri  mümkün  oldu- ğunca ayrıntılı bir şekilde takdim edilmeye ça- lışılmıştır.

Yedinci  bölümde  Helenistik  felsefenin  üç  ah- laki ekolüne yer verilmektedir. Bunlar Stoacı- lık, Epikürosçuluk ve Şüpheciliktir. Bu üç ekol  Yunan felsefesinin özgün kaynaklarına bir geri  dönüşü  de  temsil  etmeleri  hasebiyle  özel  bir  dikkati hak etmektedir.

Sekizinci bölüm ise ilkçağ felsefesinin son bü- yük düşünsel ekolü olan Yeni-Platonculuğu ele  almaktadır. Plotinus tarafından geliştirilmiş bir  öğreti  olan  Yeni-Platonculuk  ilkçağ  felsefesi- nin büründüğü dinî formu temsil etmektedir. 

Yeni-Platonculuk Helenistik felsefenin dinî dö- nem olarak nitelendirilen kısmında karşımıza  çıkmaktadır.   

Ayrıca, kitabın sonunda, kitapta geçen başlıca  kavramlardan müteşekkil bir sözlüğe yer veril- miştir. Bu sözlüğün okuyucular açısından fay- dalı olacağı kanaatindeyiz. 

Özverili  bir  gayretin  sonucunda  ortaya  çıkan  bu  kitap,  hem  Anadolu  Üniversitesi  Açıköğ- retim Fakültesi öğrencileri için hem de ilkçağ  felsefesine  ilgi  duyan  herkes  için  kılavuz  ni- teliğindedir.  Kitabın  hazırlanmasında  katkısı  geçen  herkese  müteşekkiriz.  Özellikle  bölüm  yazarlarımızın emekleri olmasaydı çalışmanın  ortaya çıkması mümkün olmazdı. Ayrıca, ver- dikleri  destekten  ötürü  Anadolu  Üniversitesi  personeline de teşekkür etmek isteriz. 

Editörler Doç.Dr. Mustafa ALTUNOĞLU Dr.Öğr.Üyesi Fatih TAŞTAN

(8)

Antik Yunan Mitolojisi ve Felsefe

öğrenme çıktıları

Anahtar Sözcükler: • Mitos • Felsefe • Kaos • Kozmos • Sophos • Arethe • Mysterie

• Dionyosçuluk • Orphizm

1

Felsefe Sözcüğünün Anlamı 1 Felsefe sözcüğünün anlamını ifade

edebilme

2

Mitolojik Düşüncenin Ana Hatları

2 Mitolojik düşünceyi ana hatları itibariyle tartışabilme

Yunan Mitosunun Genel Bir

Değerlendirmesi ve Felsefe ile İlişkisi 3 Mitolojik düşünme biçimiyle felsefi

düşünme biçimini karşılaştırmalı olarak değerlendirme

3

(9)

GİRİŞ

İnsanın dünya üzerindeki serüveninin ne zaman başladığını tam olarak bilmiyoruz. Bilimsel çalış- malara dayalı tahminleri dikkate alacak olursak, insana dair ilk belirtiler için milyonlarca yıl önce- sine gitmemiz gerekiyor. Aynı belirsizlik sistematik bir düşünsel disiplin olarak felsefenin ilk defa ne zaman ve nerede ortaya çıktığı sorularına verile- cek cevaplar açısından da geçerlidir. Kimileri için felsefenin kökeninde Mısır uygarlığı yer almakta- dır. Kimileri için ise ilk felsefi çabalar Ortadoğu uygarlıklarında görülmüştür. Hâkim ve yaygın görüşü dikkate aldığımızda ise, Antik Yunan’a git- mek gerekir. Örneğin, Aristoteles’e kulak verecek olursak, Thales ilk filozoftur. Dolayısıyla felsefe ilk defa Antik Yunan’da ortaya çıkmıştır. Bu ünitede, söz konusu hâkim ve yaygın görüşü referans alarak, öncelikle felsefe sözcüğünün nerede ve nasıl ortaya çıktığı sorusuna cevap verilmektedir. Bu ünitenin ikinci ana hedefi ise, mitolojik düşünce ile Antik Yunan’daki felsefi etkinlikler arasında gözlenen sü- reklilikleri ortaya koymaktır.

FELSEFE SÖZCÜĞÜNÜN ANLAMI

Felsefe sözcüğünün Antik Yunan insanı için taşı- dığı önemi tartışmak, felsefe disiplininin, en azından Antik Yunan özel bağlamında nasıl bir anlama sahip olduğunu tayin etmek adına iyi bir başlangıç olabilir.

Çünkü felsefenin tüm temel kavramları gibi felsefe sözcüğü de taşıdığı anlamların önemli bir kısmını, onu ilk kez kullanan ve dünya dillerine kazandıran Antik Yunan insanının düşünce biçimlerine borçlu- dur. Bu düşünce biçimlerinin felsefe sözcüğünü nasıl yoğurduğunu, anlamsal bakımdan nasıl bir içerikle donattığını izlemek yararlı bir çabadır.

Bugün dilimize felsefe olarak yerleşmiş olan söz- cüğün Antik Yunancadaki tam karşılığı philosophos idi. Sevgi anlamına gelen philo sözcüğü ile bilgelik anlamına gelen sophos sözcüğünün terkibinden olu- şan bu bileşik sözcüğün dilimizdeki tam karşılığı bil- gelik ya da bilgi sevgisidir. Sözcük, birkaç yüzyıllık bir süre içinde başlı başına bir düşünce disiplinini ifade etmekte kullanılacak şekilde evrilmiş, böylece Yunanlılar felsefenin hem isim babaları hem de keli- menin tam anlamıyla kurucuları olmuşlardır.

Felsefenin neden başka coğrafyalarda değil de An- tik Yunan dünyasında ortaya çıktığı çokça sorulmuş, hatta kimilerince felsefenin Antik Yunan’a özgü bir etkinlik olduğu savunulmuştur. Burada felsefe Antik Yunan’a özgü bir etkinlik midir sorusu tartışılmaya- caktır. Elbette felsefe ne sadece Eski Yunan dünyasına özgü bir etkinliktir ne de felsefe dediğimiz düşünsel disiplinin tüm içeriği Antik Yunan düşüncesine in- dirgenebilir. Fakat sonuçta belli dönemde ortaya çıkmış bir düşünsel tutumlar bütününe Antik Yunan Felsefesi denmektedir ve her ne kadar felsefe Antik Yunan dünyasının düşünsel etkinliklerine indirgene- mese de felsefenin Antik Yunan dünyasında başladı- ğını tartışmaksızın kabul etmek gerekir.

Felsefe yapma etkinliği MÖ 600 dolaylarında bir İyonya kenti olan Milet’te (Miletos) yaşayan Thales ile başlamıştır. Elbette o dönemde söz konusu düşünsel etkinliğe felsefe denilmemekteydi. Çünkü philosophos sözcüğü sonraki dönemlerde ortaya çıkmış ve muh- temelen ilk kez Pythagorasçılar tarafından kullanıl- mıştır. İlk filozoflar olarak kabul edilen Milet Oku- lu düşünürlerinin, yani Thales, Anaksimandros ve Anaksimenes’in düşünsel etkinlikleri genellikle doğa araştırması olarak anılmakta, kendilerine de doğa araş- tırmacıları yani physikoi denmekteydi. Yukarıda felse- fenin bilgiyi ya da bilgeliği sevmek anlamına geldiği söylenmiş, sözcüğün bizzat Antik Yunan düşünürleri tarafından nasıl anlamlandırıldığını tartışmanın ya- rarlı olacağı belirtilmişti. O hâlde tam bu noktada sözcüğün kökü üzerinde biraz daha durmakta yarar vardır. Sözcüğün kökünü oluşturan iki sözcükten biri olan sophia, dinî bilgelik, hikmet anlamlarına gelmek- tedir. Eski Yunan dünyasında sophosun birinci anlamı ustalaşmak, maharet ve beceri sahibi olmaktı. Bir kişi, mesleğinde çalışarak tecrübe kazanır. Bir konuda usta- laşmak için kişinin tecrübesinin gelişmesi gerekmek- tedir. Eski Yunan dünyasında ustalık ya da kabiliyet, arete (erdem) kelimesiyle ifade edilmekteydi. Arete ile benzer kullanıma sahip olan sophos kelimesine MÖ 800-700 arasında etkinlik göstermiş olan Homeros’un Felsefe terimi ilk kez Thales’ten yüz yıl

kadar sonra ortaya çıkan Pythagorasçılar tarafından kullanılmıştır. İlk filozoflar, daha çok doğa araştırmacısı (physikoi) olarak anılmaktaydılar. Bugün kullan- makta olduğumuz felsefe sözcüğü, dilimi- ze Arapça’daki felasife sözcüğünden geç- miştir. Araplar da bu sözcüğü, Yunancada bilgelik (sophia) sevgisi (philo) anlamına gelen philosophia sözcüğünden uyarla- mışlardı. Terim gerçek anlamını Platon ve Aristoteles’te bulmuştur.

(10)

eserlerinde de rastlanmaktadır. Homeros’ta sophos keli- mesi, bir insanın yetişmesinden dolayı kazandığı tek- nik beceri, kabiliyet anlamına gelir ve pratik bir değer taşır. Sophos, yiğitlik, savaşçılık, kahramanlık, teknik beceri, sözünü bilerek konuşmak, oturmasını ve kalk- masını bilmek anlamlarına gelir. Homeros’un destan- larında sophosun ve yiğitliğin savaşçıların iki özelliği ol- duğunu görürüz. İki türlü sophos vardır: Savaşmaktaki yiğitlik ve konuşmadaki ustalık. Sophos kelimesinin içindeki ‘sözünü bilmek’ tabiri, haddini bilmek anla- mındadır. Eski Yunan dünyasında bu, hep temel bir düşünce olarak kalmıştır.

Bilgelik, geniş bir hayat tecrübesi içinde gezmeyi gerektirir. Theorianın, yani te- fekkürün ikinci anlamı, bununla ilişkili olarak, gezmektir. Eski Yunan dünyasında bu işin piri, Ksenophanes’ti. Ahlaki ustalı- ğın olabilmesi için toplumun ve kendi içi- mizin gözlenmesi gerekir. Sophos olmak, uzun yaşamakla değil, tecrübe zenginliğiy- le gerçekleşebilir.

FELSEFE İLK KEZ YUNAN’DA MI ORTAYA ÇlKMlŞTlR?

Antik adıyla İonya bölgesi, yani Batı Anadolu’nun İzmir’le Gökova körfezi arasında ka- lan kıyı bölgesi felsefenin başlangıçları bakımından özel bir önem taşır. Çünkü geleneksel olarak kabul edilen görüş felsefenin İÖ. 6. yüzyılın başlarında bu bölgede başladığıdır. Hatta bu başlangıçla ilgili olarak belli bir yer, bugün Balat adını taşıyan Milet zikredilir. Nitekim ilk büyük felsefe tarihçisi Aris- toteles de felsefenin başlatıcısı olarak bu kentte ya- şamış birini, Thales’i anar. Felsefenin Yunan, daha doğrusu İonya kaynağına ilişkin bu görüş, genel ola- rak kabul edilen bir görüş olmakla birlikte rakipsiz değildir. Bizzat Antikçağ’da bazıları, örneğin daha İskenderiye döneminde Mısırlı rahiplerle içlerinde ünlü Yahudi filozofu Philon’un bulunduğu bir grup insan, buna karşı çıkmış ve onun kaynağını daha geriye, Mısır’a, Babil’e, Yahudi ulusuna geri götür- meye çalışmışlardır. Bu görüşü en çarpıcı bir dille ifade eden Yeni-Pythagorasçı Numenius olmuştur.

O, Platon’un “Yunanca konuşan bir Musa” olup ol- madığını sormuştur. İlk Hristiyan düşünürlerinden yine İskenderiyeli Clemens ile Eusebius da bu görüş tarzını savunmuşlar ve Brehier’nin ayrıntılı olarak üzerinde durduğu gibi Rönesans döneminde de birçok insan bu görüşe katılmıştır. Felsefenin Doğu kaynağına ilişkin bu görüş geçen yüzyılda özellikle Almanya’da Röth ve Gladisch’te yeni temsilcilerini bulmuştur. Zamanımızda ise bu soru yalnız Yu- nan felsefesinin Mısır, Babil gibi eski Orta Doğu uygarlıkları ile ilişkisi bakımından sorulmamakta, aynı zamanda onun Hint ve Çin felsefesiyle ilişki- leri de soruşturma konusu yapılmaktadır. Felsefenin Yunan öncesi veya dışı kaynağıyla ilgili olarak ileri sürülen görüşlerde kendilerinden kalkılan hareket noktaları, içlerine yerleşilen bakış açıları, dayanılan

fenin, içine az çok mistik bir teolojiyi, hatta çilecilik (ascetisme) türlerini alan bir terim olarak kullanıl- maya başlaması bu tezi savunmayı mümkün kılan en önemli bir hareket noktası olmuştur. Geçen yüz- yılda ise Gladisch Yunan teolojisiyle Doğu teolojisi arasındaki bazı benzerliklerden kalkarak bu görüşü savunmuştur. Buna göre Yunan teolojisi erken bir tarihten itibaren Doğu’nun etkisine uğramıştır ve bu etki aracılığıyla da Yunan felsefesinin kendisi Doğu’nun etkisine maruz kalmıştır. Zamanımızda ise Mısır ve Mezopotamya uygarlıkları üzerine ya- pılan araştırmalar sonucunda elde edilen çok daha geniş bir bilgi yığını üzerine dayanılarak ve radikal diye nitelendirebileceğimiz bir bakış açısından ha- reketle bu görüş savunulmak istenmektedir. Bu bağlamda olmak üzere Sümerlilerin sadece dinleri, mitolojileri, kozmogonileri, bilimsel buluşları bakı- mından değil, genel olarak hayat felsefeleri, dünya görüşleri, bunların temelinde bulunan temel değer- leri ve kavramları, örneğin hukuk düzeni ve anlayış- ları bakımından önce Yunan, daha sonra bugünkü uygarlığımızın temelinde bulundukları söylenmek- tedir. Sümerlilerin -ve Mısırlıların- çeşitli bakım- lardan bugünkü uygarlığımızın, Batı uygarlığının temelinde bulundukları şüphesizdir. Onların bir dünya görüşleri, hayat anlayışları, daha özel olarak mitolojileri, kozmogonileri, teolojileri vb. olduğu da tartışma konusu değildir. Yalnız onların tanıdığımız şekildeki hayat anlayışlarına veya dünya görüşlerine, kolektif ve mitolojik-dinsel dünya tasavvurlarına felsefe adının verilmesinin ne ölçüde uygun olduğu tartışmalıdır ve biz de bu tartışmada bu dünya gö- rüşlerine, dünya tasavvurlarına felsefe adının veril- mesini uygun bulmayanlar arasında yer almaktayız.

[…]

Kaynak: Arslan, A. (2006). İlk Çağ Felsefe Tari-

araştırmalarla

ilişkilendir

(11)

Sophos’un ikinci anlamı ise ahlaki ustalık, yaşama ustalığıdır. Yani oturup kalkmasını, insanlara nasıl dav- ranılması gerektiğini bilmektir. Bunun gerçekleşebilmesi için nefsi terbiye etmek gerekir. Biz, canlı varlıklar olarak maddi bir zemine dayanmak zorundayız. Bilgeliğin ahlaki yönünde bedenin denetimi ve dengelenmesi önemlidir. Zaten, Eski Yunan dünyasında denge önemlidir. Bedensel olanın ölçülü biçimde yaşanmasının an- lamı, hayata bir derinlik katmaktır. Bilge insanlar, açlık gibi durumlara tahammül ederler ve bu da ancak uzun egzersizler ve çile süreçleri sonunda mümkün olabilir. Burada tecrübe çok önemlidir. Tecrübe, insanlara taham- mül etmeyi, yani olanı taşımayı öğretir. Bilgelik, sizin gibi olmayanı, size yabancı olanı taşımaktır. Eski Yunan dünyasında MÖ 800’lerden MÖ 500’lere gelirken bazı büyük dönüşmeler ortaya çıkmıştır. Bu dönüşmeler özellikle toplumsal, ekonomik ve buna bağlı olarak siyasi hayatta görülmüştür. Bu yıllarda Eski Yunan dün- yasındaki düşünme ufku mitolojik düşünme tarafından çevrelenmişti ve felsefe her şeyden önce mitolojik bir düşünce biçimiyle çevrelenmiş bir ortamda gelişti. Bu durumda mitolojiden etkilenmemesi ve doğanın mitolo- jik tasarımlarıyla bir şekilde hesaplaşmaması mümkün değildi. Üstelik mitolojik düşüncenin de kendine özgü akli bir yönü vardı ve bu da ilk Yunan filozoflarını mitolojik kavramlara akılcı bir şekilde yönelmeye sevk etti.

İlkçağ Yunan felsefesi dışın- da, farklı kültürlerin felsefî geleneklerine dair ayrıntılı bilgi elde etmek için örneğin Hiriyana, M. (2011). Hint Felsefesi Tarihi. Çev. Fuat Aydın, İstanbul: Bilgi Üni- versitesi Yayınları ve Suzuki, D. T. (2012). Çin Felsefesi.

Çev. Ahmet Aydoğan, İstan- bul: Say Yayınları adlı eserle- ri inceleyebilirsiniz.

Antik Yunan medeniyeti dışında, felsefî düşünceye yaptığı katkılar münasebe- tiyle literatürde ismine yer verilen başka hangi medeni- yetler vardır? Araştırınız.

Yunanca sophos kavramı ne anlama gelmektedir ve bu kavramın bilgi ile nasıl bir ilişkisi vardır? Düşünceleri- nizi arkadaşlarınızla payla- şınız.

Öğrenme Çıktısı

1 Felsefe sözcüğünün anlamını ifade edebilme

Araştır 1 İlişkilendir Anlat/Paylaş

MİTOLOJİK DÜŞÜNCENİN ANA HATLARI

Mitoslar, o mitoslara inanan insan bireylerine ve topluluklarına evrenle, insanla, toplumla ilgili birtakım teorik çözümler önerir. Mythos (mitos), bir yaşama ve düşünme tarzı, dünyayı anlama biçi- midir. Çünkü mitolojik düşünme, her şeyden önce insanın, “Neredeyim? Evren nedir? Bu dünya nasıl meydana geldi?” gibi sorularına cevap verir. Mito- lojik düşünme, köken sorunlarına, yani evrenin, insanın, canlılığın kökenleri sorununa da birtakım çözümler sunmuştur. Bu yönüyle mitolojik düşün- me, insan aklının, çözümsüzlüklerden dolayı oluşa- bilecek çıkmazlarını engeller.

Mitolojik düşünme elbette evren olayları, yani evrendeki durumlar, ögeler, dönüşüm ve değişimler arasında birtakım bağlar kurmak durumundadır.

Fakat mitolojide bu bağlar genellikle çok gevşek bi- çimde kurulmuştur. Bu yüzden bilimsel düşünme biçiminde iyice alışmış olduğumuz sıkı nedensellik

Mitolojik düşünmede tabiatla konuşulur, diyalog kurulur, ona saygı duyulur. Fakat modern düşünmede ‘ben-sen bağı’ yok- tur, ‘ben-o bağı’ vardır. O, cansız olarak görülür ve benim irademin üzerinde iş gö- receği malzeme olarak değerlendirilir.

(12)

bağlarına mitolojik düşüncede rastlamak çok güç- tür. Bunun yanı sıra mitoslar, evrendeki her şeyi ki- şileşmiş ve canlı olarak görürler. Onların gözünde evrendeki her şey, her obje ya da varlık bir “sen”dir.

Mitolojik düşünmede ögeler arasında kurulan bağ bir “ben” ve “sen” bağına indirgenebilir. Bu bağ, birbirini bağlayan iki varlıktır.

Mitolojik düşünmenin özü, içinde yaşanılan evrene, doğaya, çevreye saygılı olmaktır. Bu da her şeyden önce, bu evrenin dayandığı kuralları bilmeye ve onlara saygı duymaya dayanır. Bu dü- şünmede, nedenler fazla söz konusu edilmez. Daha çok, içinde bulunulan toplumun teorik-varlıksal sorunlarına cevap verilir. Onlara, bir evren tablosu sunulur. Bu evren tablosunun yanı sıra insanlara, kendilerinin ne olduğunu da söyler, onlara dünya- daki anlamlarının ne olduğunu gösterir. İnsanların toplumsal ilişkilerde nasıl davranması gerektiği, ele alınan konulardan bir diğeridir.

Bir bütün olarak değerlendirildiğinde mitos, bir yaşama tarzıdır. Nerede mitolojik düşünme varsa orada bir hayat vardır. Mitoslar, toplumdaki her tür- lü duruma ve olası probleme başlangıçtan çözüm bu- lur. O hâlde mitoslar da düşünen ve evren hakkında sorular soran insan aklının ürünleridirler ve bu aklı ikna ettikleri sürece etkinliklerini korumuşlardır. Ne zaman ki mitoslar insanın sorgulayıcı aklının ürünü olan sorulara ikna edici yanıtlar veremez olmuştur, o zaman Yunan insanı bu soruları başka araçlarla yanıt- lama yoluna gitmiştir. İşte felsefe, mitosların yetersiz kaldığı, evren olaylarını, insanın değişen toplumsal gereksinimlerini karşılayamaz olduğu bu noktada, belli bir zorunluluktan dolayı ortaya çıkmıştır.

Her ne kadar mitolojik esaslı düşünme her dü- şünme gibi bize varlık, hayat, ahlak, doğa, ölüm, din gibi konularda cevaplar verse de, yani mitoloji- de de düşünme dediğimiz etkinlik rol oynasa da bu temel sorularla ilgili olarak mitoloji “Varlık nedir?

Hayatın anlamı nedir? Ölüm nedir?” diye sormaz.

Bunların cevapları mitolojiler için çok açıktır ve bu yanıtların sorgulanması da beklenmez. Bu özel- likleriyle mitoloji uzun süre gücünü ve etkinliğini korumuşsa da MÖ 8.-5. yüzyıllar arasında eski gü- cünü giderek yitirmiş, âdeta çöküş sürecine girmiş- tir. Bu yüzyıllarda artık insanları tatmin edecek bir düşünme çerçevesi kalmamıştır. Buna paralel ola- rak, Eski Yunan şehir devletlerinde yeni bir gelişme ortaya çıkmıştır.

Mitolojik düşünme sabit bir zeminde ilerlemek- teydi ve Eski Yunan dünyasında mitolojik düşün- meyi benimseyen gruplar, genellikle toprak sahibi aristokratlardı. Bunların şairi, Homeros’tu. Toprak zamanla temel zenginlik ölçütü olmaktan çıkmış ve onun yerini para almıştı. Bu gelişmelere paralel biçimde yeni bir düşünme tarzı ortaya çıkmıştır.

Eski yaşama tarzı artık yeni problemlerin çözümü için yetmez olmuştur. Artık insanlar, Homeros’un görüşleri ile tatmin olmamaya başlamış ve bu dü- şünsel gelişme süreci aristokrat sınıfın güç kaybettiği sosyal ve siyasal olaylarla paralel ilerlemiştir. O güne dek yönetimde hiçbir hakları olmayan işçiler önce zanaatkârlık yapmış, bu yolla para ve mal biriktirmiş ve gemicilik yapmışlardır. Felsefenin ortaya çıkışı, topraktan metaya (para) geçilen bu sürecin bir izdü- şümü gibidir ve felsefe tarihinde, topraktan metaya geçişin tarihini izlemek mümkündür.

Yüklendikleri işlevi yerine getiremez oldukla- rında mitoslar yerlerini felsefeye bırakmışlardır.

Bir başka biçimde söylenirse, mitosların insanın gündelik hayatında karşılaştığı sorunlara çözüm üretmekten uzaklaşması ile felsefenin ortaya çık- ması eş zamanlıdır. Öte yandan, felsefenin ortaya çıkışı mitosların tümüyle ortadan kalkması ile so- nuçlanmamıştır. Bir başka deyişle, felsefe içinde mitoslar etkinliklerini sürdürmüşlerdir. Şöyle ki, mitoslardan yakınan filozoflar (Platon bu filozof- lardan biridir) başları her sıkıştığında ya da bir eğretileme kullanmaları gerektiğinde hemen mi-

dikkat

Resim 1.1 Antik Yunan Şairi Homeros

(13)

Bu gelişmelerle paralel olarak ortaya çıkan gemi- cilik, felsefenin başlangıcında önemli noktalardan biri olmuştur. Gemicilik, farklı ülkelere ve kültürle- re seyahati temsil eder. Böylece değişik medeniyetler sorgulanmış, onların inanışları ve evren anlayışlarıyla Antik Yunan dünyasınınkiler arasında bir karşılaştır- ma yapmak imkânı doğmuştur. O dönemin gemici- leri tüccarlardır. Gemicinin tüccarlık yapmasının yanı sıra bir diğer işi, rüzgârları ve gökyüzünü kollamak, yani doğa hakkında pratik bilgilere sahip olmaktı.

Her kültürün, toplumun kendine özgü bir dünya görüşü vardır. Bunun da anlamı, o toplumun doğayı, toplumu, insanı, dinî ve tanrısal konuları, öte dün- yayı, hayatı anlamlandırmasıdır. Toplumu meydana getiren insanların bu konulara ilişkin birtakım fikir- lerinin olması gerekir. İnsanlık tarihi açısından ba- kınca karşımıza çıkan ilk bütüncül düşünme biçimi, mitolojik düşünmedir. Mitolojik düşünme ilk bakış- ta çocuksu ve saçma gibi görünür. Ama gerçekten ha- yatı kendi yaşama koşulları içinde anlamlandıran bir düşüncedir. Mitolojik düşüncede neden bulma (eti- olojik açıklama) denen bir tutum vardır. Mitolojiler, insan düşüncelerinin hayata ilişkin ince kıvrımlarını yakalarlar. Mitolojik düşünme insan, tanrılar, hayat, doğa vb. konularda sorular sorar ve cevaplar üretir.

Bu tarz düşünmede, başlangıçta her zaman için belli maddeler ya da varlıklar vardır. Yani ezelî ile ebedî bir şey vardır. Bunların nasıl yaratıldığı ise sorulmaz.

Mitolojik düşünme, kültürlere göre farklılıklar gösterse de ortak bir yapıya sahiptir. Yani, içerik ba- kımından evrensel değil, sadece yapıca evrenseldir.

Bu farklılıklar da felsefeyi ortaya çıkaracaktır. Felsefe

ortaya çıkmadan önce bu sorulara cevap vermiş olan mitolojik düşünceler vardır. Eski Yunan felsefesinin temel problemleri de bu mitolojik düşünmelerden ortaya çıkacaktır. Bu konuda Eski Yunan dünyası- nın iki temel kişisi vardır: Homeros ve Hesiodos.

Homeros’un, aşağı yukarı MÖ 800’lerde yaşadığı söylenir. Destanlarında, MÖ 1200’lü, 1100’lü yıl- ları anlatır. Bunlar, bir toplumun efkârından çıkmış açıklama biçimleridir. Anlatılan öyküler, Eski Yunan dünyasının belkemiğini oluşturuyor. Homeros’un eserlerine yakından baktığımızda, bütün bu sorulara cevap verdiğini görürüz. Homeros belli bir anlamda Eski Yunan dilinin temsilcisidir.

Eski Yunan dünyasında tek tanrılı dinlerde gö- rüldüğü anlamıyla vahye dayanan bir din anlayışı yoktur. Homeros’un eserlerinde çok saygı duyul- masına rağmen dine kutsal bir değer atfedilmez. Bu bakımlardan ele alındığında, Eski Yunan dünyasın- da, kurumlaşmış bir din de yoktur. Esas yapılanma, sosyal ve toplumsal kurumlar üzerinden gerçekleşti- rilmiştir. Eski Yunan dünyasında farklı türlerde din kavrayışları vardır. Bunlardan biri, halkın yaşadığı dindir. Burada her evin, klanın kendine özgü bir tanrısı vardır. Bu bakımdan, Eski Yunan dünyasın- da vahiy bilgisi yok, bol miktarda mantike (esinlen- me) var. Bunu daha sonraları en çok Sokrates’te gö- rürüz. Esinlenmenin Sokrates’te ortaya çıkış biçimi, formel bir vahiy olarak değil, esinlenme biçiminde tek kişinin kalbine ilham etme şeklindedir.

Eski Yunan dünyasında bir de mysterie denen ta- rikat yapısında dinler ortaya çıkmıştır. Özel, kapalı bir biçimde yapılan ibadetler içeren bu anlayışların başında, daha çok öbür dünya ve din konusunda uzmanlaşmış olan Demeter dini gelir. Daha sonra, bu dine Dionyosçu gelenek eklenmiştir. Çeşitli bi- çimlerde görünüşe çıkan bu dinler, orta sınıfın ve alt tabakanın ilgisini çekmiştir. Eski Yunan dünyasının felsefesi ortaya çıkarken temel taşlarına bakarsak bu temel taşlarının din parçalı olduğu görülebilir.

Mitolojik düşünmede ezelî ebedî madde vardır. Bu ezelî ebedî madde yaratılma- mıştır. Yani yoktan var etme yoktur. Bü- tün bunların arkasında başka bir varlık olabilir mi diye düşünülmez. Bu madde, bugünkü maddeye benzemez. Bu madde canlı, ruhlu ve tutsaktır. Bu maddeyle bir- likte mevcut olan bir irade, akıl, bu mad- deyi harekete geçirir; düzenlenmesinde etkili olur. Bu madde, bu akıl gücü tara- fından şekillendirilip planlanır. Yani, evre- nin rastgele meydana geldiği düşünülmez.

Khaostan kosmos meydana geliyor. Eski Yunan tanrıları kosmosu düzenlemezler.

Kosmosun içinde yer alırlar.

Mysterie, iman edenlere günahlardan arın- ma, öte dünyada mutluluk içinde yaşama sağlayan gizli kült(din)lere verilen isimdir.

Mysterie mensupları, törenlerini gizli tut- mayı kutsal bir vazife sayarlardı. Dionyos- çuluk, bu tür en önemli kültler arasında yer almaktadır. Bu kültün kurucusu olarak ka- bul edilen, Dionyos (Dionysos) bağ, şarap ve mistik vecd tanrısı olarak bilinmektedir.

(14)

Eski Yunan düşüncesinin temel kabulleri şun- lardır: Başlangıçta hep ezelî ve ebedî bir madde vardır. Bu başlangıç maddesi, belli bir zamanda, bildiğimiz anlamda düzenli evren olan kosmosa dö- nüşmüştür. Bu madde canlıdır. Bu maddenin canı var. Eski Yunan dünyasında can kelimesinin adı psykhedir. Bu ruh, ilahi bir ruh değil, bir meteordur.

Homeros’ta temel madde okeanostur ve bu su da hareket hâlindedir. Yani hareketin kaynağı aranma- maktadır. Hesiodos’ta ise temel madde, khaostur ve hareket etme görevi erosa yüklenir. Homeros, sudan kosmosa geçişi anlatamıyor ama bize evrenin yapılışını bildiriyor.

Bir düşünce tutumu olarak Eski Yunan felsefesi- nin arka planında, Eski Yunan mitoloji tarihi vardır.

O yüzden mitolojik düşünceyi de bilmek gerekir.

Felsefi düşünce, içinde doğup geliştiği dünya ile çatışmışsa da bu çatışmaya bir kavga demek doğru olmaz. Üzerinde kavga edilen meseleler arasında mi- tolojik düşüncenin temel kabulleri yer almamakta- dır. Bu görüşler örtüşmüştür. Tanrıların varlığı söz konusu yapılmaz. Felsefe, içinden çıktığı dünyayı eleştiri konusu yapar, oradaki temel kabulleri deşer.

Eski Yunan mitoslarına, özellikle evrenin yaratılı- şı ve doğa anlayışı bakımından yaklaşıldığında, kar- şımıza çıkan tablo şöyledir: Evreni meydana getiren temel bir malzeme vardır. Buradaki madde, cansız değil, canlı ve kutsal bir maddedir. Bu madde baş- langıçta bir kargaşa ve karışıklık içinde (khaos) bu- lunan, belirsiz, sınırsız ve niteliksiz bir maddedir. Bu madde belirli bir zaman içinde kosmosa, yani düzen- li, belirli, sınırlı evren hâline dönüşmüştür. Çünkü bu madde canlıdır. Kendiliğinden bir devinmeyle evren hâline gelmiştir. Bu, Eski Yunan mitolojisinin yaradılış konusundaki temel kabulüdür. Bu evren- deki her şey, canlı ve bilinçlidir. Doğal olaylar ara- sındaki ilişkiyi nedensellik açısından değil, mitolojik olarak açıklamaktadır. Doğadaki her varlığın nedeni doğal olmayan bir güçtür. Yalnız, doğadaki olayların

herkes, tanrı da dâhil, cezalandırılır. Mitolojik dü- şünmenin özelliklerinden biri insanların içinde bu- lunduğu toplumsal ilişkileri doğaya yansıtmalarıdır.

Mitolojik düşünmede khaostan kosmosa geçiş sü- recinin nasıl olduğuna ilişkin herhangi bir belirgin bilgi verilmez. Bu sürecin nasıl gerçekleştiği bilinmez bir şey gibi bırakılmaktadır. Daha doğrusu Yunan mitolojisi, bu dönüşümün nasıl gerçekleştiğini hiç sormamıştır. Eski Yunan felsefesinin önünde Eski Yunan mitolojik dünya görüşü vardır. Homeros’un dünyasında toplumsal hayat, hiyerarşik bir yapı gös- terir. Toplumun yöneticileri soylu ailelerden gelir ve soyları tanrılara bağlıdır. Bu dünyadaki en büyük sophos, yiğitlik, savaşçılık ve cesarettir. Öte yandan, Homeros’un dünyası karamsar bir dünyadır. İnsan- lar, sürekli tanrıların keyfî davranışlarından şikâyet ederler. Çünkü insanın kaderini tanrılar belirler. Ho- meros, burada, beylerin adaletsizliğini gösterir. Öbür dünyada olduğu düşünülen bir cennet tasavvurla- rı yoktur. Yalnızca birkaç tane insan ezelî ve ebedî hayatı tadabilir. En büyük ceza, yer altı dünyasına girmektir. Onun için, güneşin ışıklarından mahrum olmamak da bir erdemdir. Ama ölümden korkmaz- lar. Ölümü kabullenmişlerdir fakat yalnızca oraya Eski Yunan’da vahiy bilgisine dayalı ku-

rumsallaşmış bir din yoktur. Bunun yerine bolca esinlenme vardır. Esinlenme, tek bir kişinin kalbine yönelmiş ilhamlar biçimin- de ortaya çıkar.

dikkat

Mitolojik düşünce, doğal olaylar arasındaki ilişkiyi nedensellik açısından değil, mitolojik olarak açıklamaktadır. Doğadaki her varlığın nedeni doğal olmayan bir güçtür. Ayrıca, mi- tolojik düşünce, insanların içinde bulunduğu toplumsal ilişkileri doğaya yansıtmaktadır.

dikkat

Mitos temelli dünyadaki en temel erdem- lerden biri, haddini bilmektir. Çünkü bu dünyaya göre herkesin belirli erdemleri vardır. Bu erdemin anlamı herkesin belirli alışkanlık ve yetileri olduğudur. Kralın er- demi, iyi yönetici olmaktır. Bu dünyadaki diğer bir erdem, sözünü bilerek konuşmak- tır. Erkekler açısından savaşçılığı, oturup kalkmasını ve konuşmasını bilmek önemli- dir. Bu kültür dünyasının iki temel sophia- sı, iyi savaşmak ve güzel konuşmaktır.

(15)

Homeros’un destanlarında belli bir bilgi anla- yışının varlığından söz edilebilir. Bu destanlarda iki temel bilgi türü vardır: İlahi ve tanrısal bilgi ile insan bilgisi. İlahi ve tanrısal bilgi, her şeyin; olan bitenin, olmuşun ve olacağın bilgisidir. İnsan bil- gisi ise sınırlı bir bilgidir. Asla hakikatin kendisini bilemez. Bu Aristoteles’e kadar böyle sürüp gide- cek. Ancak, insan bilgisi ikiye ayrılır: Kulaktan duymanın sağladığı bilgi ve doğrudan görmenin sağladığı bilgi. Doğrudan görmenin bilgisi, bir olaya doğrudan doğruya şahit olmak, yani empi- rik olarak görmenin, deneylemenin bilgisidir. Bu nedenle Eski Yunan dünyasında bu, temel bilgidir.

Doğrudan doğruya görmediklerinin, algılamadık- larının bilgisine itibar etmemektedirler. Kulaktan duyma bilgi, araştırılmadan, başkalarından duyu- lan bilgidir. Eski Yunanlar, bu bilgiye pek itibar etmezler. Ancak, bir de bunun dışında başka türlü bir bilgi var: Dinsel ya da tanrısal kaynaklı bilgi (bir tür vahiy bilgisi). Nitekim Homeros doğru ya da yanlış ne söylüyorsam bunları Musalardan öğren- dim, demektedir. Bütün şairler, vahiy bilgisinden pay aldıklarını söylemişlerdir.

Evrende olup biten her şey bir doğa içinde gerçekleşmektedir. Homeros’un destanlarında söz konusu edilen doğa anlayışında her şeyin temeli, başlangıcı Okyanus’tur, uçsuz bucaksız sudur. Bu, okyanus ve onun üzerinde duran bir kubbeyle bir- likte düşünülen bir evrendir. Homeros’un evren anlayışı üç katlıdır: Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü.

Bu basit gibi görünen ama kendi bağlamı içinde oldukça önemli olan unsurlar ya da açıklamalar, son kertede hep birlikte ele alındıklarında Yunan insanına bir süre için bütünlüklü bir evren resmi sunmuşlardır.

Homeros’un destanlarının yanı sıra Hesiodos’un eserleri de Eski Yunan dünyasının arka planını an- lamamızdaki ana kılavuzlardan biridir. Hesiodos, aşağı yukarı MÖ 750-650 yılları arasında yaşamış- tır. Hesiodos’un döneminde Eski Yunan dünyasın- da toprakta çalışan insanlar, şehirlere gelmişlerdir.

Çünkü toprak artık verimli olmaktan çıkmış, ta- rımda yetersizlikler baş göstermiştir. Toprak sahip- leri elde edilen üründen daha çok pay istemişler, onun için de tarım alanında çalışanlar şehre gelmiş- tir. Üç yüz sene kadar devam eden bir kavganın var- lığı söz konusudur. Eski Yunan dünyasında zengin- lik, toprak miktarı ile ölçülüyordu. Bu yeni kesim zenginleşince iktidar kavgası başlamış ve toprak el değiştirmiştir; büyük kavgalar, gürültüler çıkmıştır.

Belli süreçler sonucunda demokrasiye geçilmiştir (eşitlikçi yönetim). Süregelen hiyerarşik yapı yıkıl- mış, tüm bu gelişmelere paralel olarak eski dinsel görüşler de eski inandırıcılıklarını yitirmişlerdir.

İşte böyle bir dönemde bu yeni toplumun bir üyesi olan Hesiodos ortaya çıkmıştır.

Homeros’un destanlarında geçen Tanrı anlayışı, insan biçimlidir (antropomor- fik). Yani tanrılar, insan şeklinde tasavvur edilmektedir. Ama onlar ölümsüz, biz ise ölümlüyüz. Yalnız, tanrıların yiyecekleri özel yiyeceklerdir. Tanrılar insan biçimli ol- makla kalmıyor, insanların bütün inançları onlarda da var, insanlar arasındaki savaşlara da katılıyor, taraf tutuyorlar.

Hesiodos’un yaşadığı dönemde Eski Yunan dünyası üzerine Persler hep siyasi ve aske- ri basınç yapıyorlardı. Gerçekleşen siyasal ve toplumsal değişme sonucunda toplumun bir kesimi şehirde zanaat öğrenmeye ve ticaret- le uğraşmaya başlamıştır. Gemiler yapılmış, Doğu Akdeniz’de Fenikeliler ve Mısırlılarla alışveriş yapılmıştır. Bunun sonucunda yeni kültürlerle tanışılınca düşünme ve algılama ufukları genişlemiş, ticaret ve gemicilikle zen- ginlik artmaya başlamıştır.

dikkat

Hesiodos’un hayatı ve eserleri hakkında bilgi almak için http://www.filozof.net/

Turkce/edebiyat/edebi-sahsiyetler-kisilikler- biyografileri/21448-hesiodos-kimdir-hayati- eserleri-hakkinda-bilgi.html linkini incele- yebilirsiniz.

internet

(16)

Ana hatlarıyla ele alındıklarında Hesiodos da Ho- meros gibi karamsar biridir. Onun kurguladığı dün- yada hep kavga ve eşitsizlik vardır. Ancak Hesiodos’ta erdemler değişmiştir. Önceden savaşçılık erdemken, artık çalışkanlık, düzenlilik ve yasaya uymak erdem olmuştur. Hesiodos’la beraber, daha önce görülme- yen bir tarih bilinci ortaya çıkar. Hesiodos’a göre, insanlık tarihi her şeyin mükemmel ve huzurlu ol- duğu bir altın çağla başlamıştır. Bu başlangıçtan sonra, insanlık giderek yozlaşmış ve demir çağına doğru tersine bir evrim geçirmiştir. Hesiodos’a göre, insanlar başlangıçta hiçbir zahmete girmeksizin iste- dikleri her türlü nimetten faydalanıyordu ve insanlar mutlu bir şekilde yaşayıp ölüyorlardı. Fakat insanlar, yaptıkları hatalardan ve bu yüzden tanrılarla arala- rında çıkan problemlerden dolayı bütün bu avantajlı durumlarını yitirmişlerdir. Hesiodos’ta tüm bu ko- nuların etrafında toplandığı bir problem vardır: Pro- metheus problemi. Metheus akıl demektir. Pro ön-eki ile birlikte, prometheus, ‘akılca önde gelen’dir. Eski Yunan dünyasında tanrılarla insanlar sürekli ilişki içindeler ve tanrılar çoğu zaman daha baştan itibaren kandırılabilir olarak gözükür. Bu sebeple filozofların önünde engel teşkil etmemişlerdir. Bunun yanı sıra, insanlarla tanrılar arasında sürekli bir kavga da mev- cuttur. Bunun anlamı Batı dünyası açısından din dışı kurumlara doğru gidiştir. Prometheus, pek çok kişi tarafından felsefe tarihinin piri olarak görülür.

İdeal dünya ile reel dünyayı birbirinden ayırmıştır.

Prometheus, insanlara bilgeliği, tekniği ve insan ol- mayı öğreten tanrıdır. Ama bu tanrının özelliğinde ikiyüzlülük ve kandırma yatar.

Hesiodos’un eserlerinden hareketle, belli bir bilgi anlayışı olduğu söylenebilir. Hesiodos’ta tanrısal bir bilgi vardır. Vahiy konusunda Homeros’u eleştirir.

Çünkü Homeros, yalan yanlış ne biliyorsam her şeyi tanrılardan öğrendim, diyordu. Hesiodos ise ben de her şeyi tanrılardan öğrendim ama bana onlar yal- nızca doğruyu ve hakikati söylemeyi öğrettiler, diyor.

Hesiodos’ta insan biçimli tanrı fikri vardır. Hemen hemen bütün ilkçağ filozoflarında tanrısal esin var ve her biri doğruyu söylediklerini savunmuştur.

Gerek Hesiodos’un gerekse Homeros’un fikir- leri Eski Yunan felsefesine şu temel kabulleri sağ- lamıştır:

1. Homeros’un doğuştan erdem fikri.

2. Hesiodos’un kötümser tarih anlayışı.

3. İnsan bilgisi ile tanrısal bilgi ayırımı.

4. Doğada bir düzenlilik olduğu fikri.

5. Kulaktan duyma bilgilerle doğrudan gör- menin bilgisi arasında ayrım yapılması.

6. Evrenin temel maddesinin ezelî ve ebedî ol- duğu fikri.

7. Bu maddenin belli bir zaman içinde, olu- şum ve dönüşümlerle, kosmos hâline geldi- ği fikri.

8. Ana maddenin canlı olarak tasavvur edil- mesi, böylece onun dönüşüm nedeninin ne olduğuna ilişkin sorunun belli bir biçimde cevaplanmasının sağlanması.

9. Başlangıçta var olduğu kabul edilen belirsiz, sınırsız, şekilsiz maddenin belirli, sınırlı, şe- killi kosmos hâline dönüşmüş olduğu fikri.

Eski Yunan düşüncesi ya da felsefesi, bu kabul- lerin işlenmesi sonucunda ortaya çıkmıştır. Ama Eski Yunan felsefesi, bu kabullerin çoğunu değiştir- meden kabul etmiş, yaptığı değişiklikler, kabullerin kuruluş biçiminde ortaya çıkmıştır. Bu kuruluş bi- çiminde mitik kullanım yerine rasyonel kullanım tarzına geçilmiştir.

Resim 1.2 Yunan Mitolojisinde Sık Sık Geçen Tanrılar Arası Savaşı Resmeden Bir Çizim

Hesiodos’un doğa anlayışında düzen ve yasa hâkimdir. Özellikle gökyüzündeki yasa, sar- sılmaz bir yasadır. Hesiodos’un kozmoloji ve doğa anlayışında temel kavram, khaostur. Bun- dan diğer maddeler zaman içinde çıkarak dü-

(17)

YUNAN MİTOSUNUN GENEL BİR DEĞERLENDİRMESİ VE FELSEFE

İLE İLİŞKİSİ

Mitolojik düşünme biçiminde ortaya konan kabuller pek az sorgulanırken felsefede farkında olunmadan, en ufak şeyin bile soruşturması yapılır.

Fakat felsefenin de temel birtakım kabulleri vardır.

Bu kabuller, bireylerin dayandığı rastgele kabuller değil, içinde yaşadıkları toplumdan çıkarılan ka- bullerdir. Eski Yunan düşüncesi başlamadan önce, yaradılış ve doğa gibi belli temel konularda yoğun- laşan bu kabullerin başında, evrenin ana maddesiy- le ilgili olanlar gelir. Madde ezelî ve ebedîdir. Yani, yoktan var etme anlayışı, kabul görmez. Var olan bir maddenin yok olacağı anlayışı da benimsen- mez. Başlangıçta bir karışıklık içinde olduğu tasav- vur edilen bu maddenin, bir süreç içinde düzenli bir yapı (kosmos) hâline dönüşmüş olduğu düşü- nülür. Bu madde aynı zamanda kutsal ve canlı bir maddedir. Aynı zamanda bu madde, evrendeki bü- tün varlıkların malzemesini ve kütlesini oluşturur.

Yani gördüğümüz dünyada ne varsa başlangıçtaki malzemeden yapılmıştır.

Belli bir silsile ile meydana gelen düzenli ev- rende yasasızlık ve kaos bulunmaz. Orada hüküm süren bir yasa vardır. Bu da doğadaki düzenliliği sağlayan, kimsenin aşamayacağı ilahi bir yasadır.

Ancak, daha sonra doğadaki olayların nedenini başka bir güçle, yani bize göre doğal olmayan güç- lerle açıklıyorlar. Evrenin yapısını çıplak gözle ba- kınca üç kısma ayırmaktadırlar: Gökyüzü, yeryüzü ve sular. Ancak gökyüzü ile yeryüzü arasında, bir hava olayı vardır. Yani sıradan, yalınkat bir insanın dikkatini çeken dört temel konu vardır. Gökyüzü- ne çıplak gözle bakınca, onu bir kubbe biçiminde görürüz. Bu insanlar onu bu biçimde görmüşler.

Eski Yunan’da felsefi dü- şüncenin nasıl ortaya çık- tığına dair daha ayrıntılı bilgi edinmek için Arslan, A. (2006). İlk Çağ Felsefe Tarihi Sofistlerden Platona.

İstanbul: Bilgi Üniversitesi Yayınları adlı eserden yarar- lanabilirsiniz.

Eski Yunan dünyasında ku- rumlaşmış bir vahiy dininin ortaya çıkmamış olmasının nedenleri neler olabilir?

Araştırınız.

Antik Yunan mitolojisi ile felsefenin gelişimi arasında nasıl bir ilişki kurulabilece- ğini anlatınız.

Öğrenme Çıktısı

2 Mitolojik düşünceyi ana hatları itibariyle tartışabilme

Araştır 2 İlişkilendir Anlat/Paylaş

Yunan mitolojisinde, insanın bünyesinde tita- nik, kötü güçler olduğuna dair bir yan vardır.

Bu kötü yan hemen tüm kültürlerde bedeni aşağılama biçiminde kendisini gösterir. Fa- kat insanın içinde tanrı Dionysos, yani ilahi, ölümsüz bir yön vardır. O hâlde insan bir yö- nüyle maddi, bir yönüyle tanrısaldır. Bu dü- şünce Yunan insanına, tanrısal adaleti insan âlemine taşımakta yardımcı olmuştur.

(18)

Demek ki birinci konu gökyüzüdür. Orada mey- dana gelen olaylar onlar için önemliydi. Gökyü- zündeki yıldızların dönme hızına göre takvim oluş- turmuşlardır. Takvim gerek ibadet gerekse tarımın düzenlenmesi için gerekli bir unsurdur. Hemen hemen bütün kültürlerde gökyüzü incelenmiş ve takvimin yıldızlara bağlanması bu bakımdan çok belirleyici olmuştur. Daha sonra insanların ilgisini yeryüzü çekmiştir. Çoğunlukla insanlar yeryüzünü, kendi bulundukları yeri merkeze alarak incelemiş- ler ve kendi bulundukları yeri evrenin merkezine koymuşlardır. Evrenin taşıyıcısı da mitolojilerden anladığımız kadarıyla çoğu zaman sular olmuştur.

Taşıyıcı değişebilir, onlar evrenin yapısını gökyüzü, sular ve yeryüzü biçiminde canlandırmışlar ve bu tablo, felsefeye miras kalmıştır. Evrenin yapısı ve işleyişinin yanı sıra, insanın ortaya çıkışına ilişkin de Eski Yunan düşüncesinde birtakım ön kabuller vardır. Bu konuların tipik özelliği, en kök sorunlar- la uğraşmalarıdır. Şu an bile bunların cevaplarını veremeyiz ve bu soruları hep soracağız. Buna ben- zer sorular insan hakkında da olmuştur: İnsan nasıl ortaya çıkmıştır?

Eski Yunan dünyasında maddenin ortaya çık- masında tanrıların bir etkisi yoktur. Ama yine de onların doğadaki olaylara müdahaleleri vardır.

Homeros’ta insanın nasıl yaratıldığına ilişkin bir

bilgi yok. Hesiodos’ta ise eskiden var olan bir soy- dan, Altın Çağ’dan bahsedilir. Bunu Kronos yarat- mış. Bu soy, cennette yaşamış bir soydur. Bir tek ipucu budur. Kronos, bir malzemeden insanı şekil- lendirdi, denmektedir.

Eski Yunan dünyasında, daha sonraki kaynak- larda, insanın yaratılışının iki türlü öyküsü var:

Bir tanesi, insanın kendiliğinden meydana gelmiş olduğunu ve verimli, nemli, balçıklı bir topraktan çıktığını söylüyor. İkincisi, Dionysos denen bir tanrı ile ilgilidir. Bu tanrı neşenin, sevincin, çıl- gınlığın ve şarabın tanrısıdır. Bu tanrıyı titanlar, yani doğadaki acımasız ve kaba güçler, bir gün yu- tuyorlar. Zeus da bunun üzerine hepsini yakıyor.

Onların yanmasıyla, bir kül yığını ortaya çıkıyor.

O külü daha sonra su ile karıştırıyor ve insanı ya- ratıyor. Başlangıçta, Homeros ve Hesiodos’ta ceza ve ödül bu dünyada veriliyordu. Bu dünyada öç alma vardı. Burada temel bir nokta çıkıyor: ölüm- den sonraki hayat fikri. Homeros ve Hesiodos’ta çok silik başlayan bu anlayış, Eski Yunan felsefe- sinde, insan ruhunun yaptıklarından sorumlu ol- duğu fikri olarak ortaya çıkıyor. Bu fikir Mısır’dan gelmiştir. Bu fikirler, insanın dünyadaki hayatına dikkat etmesi gerektiğini belirtmektedir. Bunun sonucunda Eski Yunan dünyasında arınma, ah- lakta temiz olma anlayışı ortaya çıkacak ve böyle- ce, bu dünya ve öbür dünya fikirlerinin yanı sıra çifte bir ruh anlayışı da gelişecektir. Bunlardan bi- risi, ruh göçüyle ilgilidir. Ruh göçü, Hint’ten ge- len bir anlayıştır. Ruh göçünde, insanın bu dün- yada yaşadığı hayatın tam anlamıyla simetrik bir hâlinin diğer hayatında başına geleceğine dair bir inanç vardır. Yani, hayatını ‘köpek’ gibi yaşayan biri, sonraki hayatında dünyaya bir köpek olarak gelecektir. Ölümden sonraki ceza ve ödül fikri, bu anlayışların bir diğeridir. Eski Yunan dünyasında- ki mitolojilerden anlaşıldığı kadarıyla insanların başlangıçta diğer canlı varlıklar gibi olduğu, za- manla bu kötü konumdan evrimleşip kültür var- lığına dönüştüğü düşünülüyordu. Diğer bir grup ise insanın zamanla, ilk başta bulunduğu üstün durumdan giderek aşağılaştığını düşünüyordu.

Felsefe, bu anlayışla beraber başlamıştır.

Resim 1.3 Yunan Didaktik Şiirinin Babası Olarak Kabul Edilen Hesiodos

(19)

ORPHİK

Bir din hareketi olan Orphik; şarkıcı, kâhin, büyücü Orpheus’a bağlanır: Orpheus, orphik dinin kurucusu sayılır. Thrakia’da doğan bu hareket, oradan altıncı yüzyılda Yunanistan’a ve aşağı İtalya’ya geçti. Orphik, dionysik-mis- tik bir kurtuluş dinidir. Homeros’taki tanrıların dindiremedikleri bir ruh ihtiyacını karşılar, gi- derir. Ophik dinin mitosu şöyledir: Başlangıç- ta Khronos (zaman) evreni yarattı. Evrenden tanrı Phanes doğdu. Hem erkek, hem dişi olan Phanes, Nyks (gece)’i doğurdu: onunla birle- şerek Gaia (toprak), Uranos (gök) ve Kronos’u dünyaya getirdi. Kronos’un oğlu Zeus, Phanes’i yutarak dünya egemenliğini ele geçirdi. Zeus, kızı Persephone Demeter ile birleşip Dionysos Zagreus’u yarattı. Dionysos Zagreus, Titan’lar tarafından parçalandı, yutuldu. Bunun üzeri- ne Zeus, yıldırımlarının alevleriyle Titan’ları mahvetti. Ama Titan’ların külünden insan soyu

vücuda geldi, insan soyunda Titan’ların kötü, yutulmuş Dionysos çocuğun tanrısal iyi huy- ları birleşti. Athena, parçalanan çocuğun yüre- ğini kurtarmıştı, Zeus bu yüreği yedi, sonra da Dionyses Lyseus (kurtarıcı)u yarattı. — İnsan- daki tanrısal ruh, bedende (soma) bir mezarda (sema) gibi hapistir, öte dünyaya kavuşmaya çabalar. Dionysik taraf, titanik unsurlardan te- mizlenmek ister. Bunun içinde ruh, günahından temizlenmek üzere, birçok vücutlarda dolaşır.

Arınma, dürüst bir yaşayış, canlıların verdikle- ri besinlerden ( et, yumurta ) el çekiş sayesinde olacaktır. İyileri mutlu bir öte dünya bekler, kö- tüler ise ölüler hâkiminin karşısına çıkacaklar, Tartaros bataklığına götürüleceklerdir. — Orp- hik’çilerin öğretileri, filozof Pythagoras (MÖ VI. yüzyıl)’ın felsefesine derin bir etki yaptı.

Kaynak: Necatigil, B. (1988). 100 Soruda Mito- logya. İstanbul: Gerçek Yayınaevi.

araştırmalarla ilişkilendir

Yunan mitolojisine dair ay- rıntılı bir çalışma için Bux- ton, R. (2016). Yunan Mi- tolojisi, çev. A. F. Yıldırım, İstanbul: Alfa Yayınları adlı eseri inceleyiniz.

Eski Yunan toplumunda hiyerarşik yapının yerini demokrasiye bırakmasında ekonomik ve siyasal geliş- melerin etkisini tartışınız.

Homeros ve Hesiodos’un hangi temel düşünceleri Yu- nan felsefesinin ortaya çıkışı için önemli bir basamak iş- levi üstlenmiştir? Anlatınız.

Öğrenme Çıktısı

3 Mitolojik düşünme biçimiyle felsefi düşünme biçimini karşılaştırmalı olarak değerlendirme

Araştır 3 İlişkilendir Anlat/Paylaş

(20)

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti 2

Mitolojik düşünceyi ana hatları itibariyle tartışabilme

Mitolojik Düşüncenin Ana Hatları

Mitoslar, o mitoslara inanan insan bireylerine ve topluluklarına evrenle, insanla, toplumla ilgili birta- kım teorik çözümler önerir. Mitolojik düşünmenin özü, evrenin dayandığı kuralları bilmeye ve onlara saygı duymaya dayanır. Mitos, bir yaşam tarzıdır. Nerede mitolojik düşünme varsa orada bir hayat vardır. Mitoslar da düşünen ve evren hakkında sorular soran insan aklının ürünleridirler ve bu aklı ikna ettikleri sürece etkinliklerini korumuş, MÖ 8.-5. yüzyıllar arasında giderek inandırıcılığını yitir- mişlerdir. Eski Yunan dünyasında mitolojik düşünmeyi benimseyen gruplar, genellikle toprak sahibi aristokratlardı. Bunların şairi, Homeros’tu. Toprak zamanla temel zenginlik ölçütü olmaktan çıkmış ve onun yerini para almıştı. Bu gelişmelere paralel biçimde yeni bir düşünme tarzı ortaya çıkmış, Hesio- dos yükselen yeni sınıflara uygun mitoslar üretmiştir. Eski Yunan dünyasında bir de mysterie denen ta- rikat yapısında dinler ortaya çıkmıştır. Özel, kapalı bir biçimde yapılan ibadetler içeren bu anlayışların başında daha çok öbür dünya ve din konusunda uzmanlaşmış olan Demeter dini gelir. Daha sonra bu dine Dionysosçu gelenek de eklenmiştir. Eski Yunan düşüncesinin temel kabulleri şunlardır: Başlan- gıçta hep ezelî ve ebedî bir madde vardır. Bu başlangıç maddesi, belli bir zamanda, bildiğimiz anlamda düzenli evren olan kosmosa dönüşmüştür. Bu madde canlıdır. Homeros’ta bu temel madde okeanostur ve bu su da hareket hâlindedir. Yani hareketin kaynağı aranmamaktadır. Hesiodos’ta ise temel madde khaostur ve hareket etme görevi erosa yüklenir. Mitolojik düşünmede khaostan kosmosa geçiş sürecinin nasıl olduğuna ilişkin herhangi bir belirgin bilgi verilmez. Yunan mitosu bu dönüşümün nasıl gerçek- leştiğini sormamıştır. Gerek Hesiodos gerekse Homeros’un fikirleri Eski Yunan felsefesine şu temel kabulleri sağlamıştır: Homeros’un doğuştan erdem fikri, Hesiodos’un kötümser tarih anlayışı, insan bilgisi ile tanrısal bilgi ayırımı, doğada bir düzenlilik olduğu fikri, kulaktan duyma bilgilerle doğrudan görmenin bilgisi arasında ayrım yapılması, evrenin temel maddesinin ezelî ve ebedî olduğu fikri, bu maddenin belli bir zaman içinde, oluşum ve dönüşümlerle, kosmos hâline geldiği fikri, ana maddenin canlı olarak tasavvur edilmesi, böylece onun dönüşüm nedeninin ne olduğuna ilişkin sorunun belli bir biçimde cevaplanması, başlangıçta var olduğu kabul edilen belirsiz, sınırsız, şekilsiz maddenin belirli,

1

Felsefe sözcüğünün anlamını ifade edebilme

Felsefe Sözcüğünün Anlamı

Felsefe sözcüğünün eski Yunancadaki karşılığı philo-sophostur. Sophosun temel anlamları, kişinin üzerinde çalıştığı konu veya konularda bilgili ve maharetli olmasıdır. Çeşitli mesleklerde bilgili ve ma- haretli olmak, daha sonra, felsefe konularında bilgili ve maharetli olmak anlamında da kullanılmaya başlanmıştır. Bugün dilimize felsefe olarak yerleşmiş olan sözcüğün Antik Yunancadaki tam karşılığı philosophos idi. Sevgi anlamına gelen philo sözcüğü ile bilgelik anlamına gelen sophos sözcüğünün terkibinden oluşan bu bileşik sözcüğün dilimizdeki tam karşılığı bilgelik ya da bilgi sevgisidir. Sözcük, birkaç yüzyıllık bir süre içinde başlı başına bir düşünce disiplinini ifade etmekte kullanılacak şekilde evrilmiş, böylece Yunanlılar felsefenin hem ilk isim babaları hem de kelimenin tam anlamıyla kurucu- ları olmuşlardır.

(21)

öğrenme çıktıları ve bölüm özeti

3

Mitolojik düşünme biçimiyle felsefi düşünme biçimini karşılaştırmalı olarak değerlendirme

Yunan Mitosunun Genel Bir Değerlendirmesi ve Felsefe ile

İlişkisi

Mitolojik düşünme biçiminde ortaya konan kabuller pek az sorgulanırken felsefede farkında olunmadan, en ufak şeyin bile soruşturması yapılır. Fakat felsefenin de temel birtakım kabul- leri vardır. Bu kabuller, bireylerin dayandığı rastgele kabuller değil, içinde yaşadıkları toplumdan çıkarılan kabullerdir. Bun- lardan ilki evrende hüküm süren bir yasa olduğu kabulüdür. Bu da doğadaki düzenliliği sağlayan, kimsenin aşamayacağı ilahi bir yasadır. Eski Yunan dünyasında maddenin ortaya çıkma- sında tanrıların bir etkisi yoktur. Ama yine de doğadaki olay- lara müdahaleleri vardır. Homeros’ta insanın nasıl yaratıldığına ilişkin bir bilgi yok. Hesiodos’ta ise eskiden var olan bir soy- dan, Altın Çağ’dan bahsedilir. Bunu Kronos yaratmış. Bu soy, cennette yaşamış bir soydur. Bir tek ipucu budur. Kronos, bir malzemeden insanı şekillendirdi, diyor Hesiodos. Eski Yunan dünyasında arınma, ahlakta temiz olma anlayışı ortaya çıkacak ve böylece, bir bu dünyaya diğeri ise öbür dünyaya has çifte bir ruh anlayışı gelişecektir. Ruh göçünde, insanın bu dünya- da yaşadığı hayatın tam anlamıyla simetrik bir hâlinin diğer hayatında başına geleceğine dair bir inanç vardır. Eski Yunan dünyasındaki mitolojilerden anlaşıldığı kadarıyla insanların başlangıçta diğer canlı varlıklar gibi olduğu, zamanla bu kötü konumdan evrimleşip kültür varlığına dönüştüğü düşünülü- yordu. Diğer bir grup ise insanın zamanla, ilk başta bulunduğu üstün durumdan giderek aşağı hâle geldiğini düşünüyor. Felse- fe, bu anlayışla beraber başlamıştır.

(22)

neler öğrendik?

1

Philosophos sözcüğünün ilk kez aşağıdakiler- den hangisi tarafından kullanıldığı söylenir?

A. Pythagorasçılar B. Thales C. Milet Okulu D. Homeros E. Hesiodos

2

Homeros’un evren anlayışıyla ilgili aşağıda verilen bilgilerden hangisi doğru değildir?

A. Soyluların dünya anlayışını esas almıştır.

B. Kaostan kozmosa nasıl geçildiğini detaylı ola- rak açıklar.

C. Genelde karamsar bir görünüm sergiler.

D. Evrenin temel maddesinin okeanos olduğu gö- rüşüne dayanır.

E. Yeraltı, yeryüzü ve gökyüzü olmak üzere üç kat- lı bir evren düzeni varsayar.

3

Aşağıdakilerden hangisi Antik Yunan dünya- sında sophos sözcüğünün yüklendiği anlamlardan biri değildir?

A. Yiğitlik B. Teknik beceri C. Sözünü bilmek D. Konuşma ustalığı E. Zanaatkarlık

4

Yunan mitolojisinin etiolojik olması, onun hangi özelliğine işaret eder?

A. Evrendeki tüm unsurları kaostan türetmesi B. Evrendeki olaylara ve durumlara nedenler bul-

mak kaygısında olması

C. Evreni tanrısal esaslarla açıklama yolunu seçmesi D. Sunduğu açıklamaların sınanabilir ve denetle-

nebilir nitelikte olması E. Kuşkuculuk içermemesi

5

Felsefede Sophia ne anlama gelmektedir?

A. Mutluluğa yönelme B. Güç kullanımında adalet C. Erk paylaşımı ve eşitlik D. Hikmet arayışı E. Erdeme yönelme

6

Aşağıdakilerden hangisi Antik Yunan dünya- sındaki mysterie inanışlarıyla ilişkilendirilebilir?

A. Homeros B. Anaksimandros

C. Thales D. Anaksimenes

E. Dionysos

7

İlk filozofların amacı yalnızca doğanın anlaşı- lıp açıklanmasına yönelik çalışmalar yapmak değil, aynı zamanda erdemli ve iyi bir yaşamın gerçekleş- tirilme yollarını da bulmaktı.

Yukarıdaki bilgiden aşağıdakilerden hangisi çıka- rılabilir?

A. Felsefe yalnızca doğa olaylarıyla ilgilidir.

B. Cevaplardan çok sorularla ilgilenilmelidir.

C. Evrensel nitelikli konularla ilgilenmelidir.

D. İnsan ve evren bütünlüklü bir tutumla kavran- malıdır.

E. Evrenin anlaşılması insanın anlaşılmasından geçer.

8

Homeros ile Hesiodos arasında yapılan aşağı- daki karşılaştırmalardan hangisi doğru değildir?

A. Hesiodos da Homeros gibi karamsar bir evren tablosu çizmiştir.

B. Homeros’ta başlıca erdem savaşçılıkken Hesiodos’ta çalışkanlık olmuştur.

C. Her iki isim de soylu, aristokrat sınıfların kay- gılarına yanıt vermeye çalışmıştır.

D. Hesiodos’ta Homeros’ta olmayan belirgin bir tarih bilinci ortaya çıkmıştır.

E. Her iki isim de evrende bir düzen olduğu görü- şündedirler.

9

Aşağıdakilerden hangisi Homeros ve Hesiodos’tan Yunan düşüncesine miras kalan dü- şünceler arasında gösterilemez?

A. İnsan bilgisi ile tanrısal bilgi ayrımı B. Doğada bir düzenlilik olduğu düşüncesi C. Evrenin temel maddesinin ezelî ve ebedî oldu-

ğu fikri

D. Kaostan kozmosa geçiş düşüncesi

E. Evrenin ana maddesinin cansız olduğu düşün- cesi

10

Hesiodos’un mitoslarında önemli bir yeri olan Prometheus hakkında aşağıda verilen bilgiler- den hangisi doğru değildir?

A. İkiyüzlülüğe ve yalana isyanın öncüsü olarak görülür.

B. İnsanlarla tanrılar arasındaki kavganın temsilidir.

C. Bazılarınca felsefe tarihinin piri kabul edilir.

D. Sözcük anlamı olarak akılca önde gelen demektir.

E. İdeal dünya ile reel dünyayı birbirinden ayırdı- ğı düşünülür.

(23)

neler öğrendik yanıt anahtarı

Yanıtınız yanlış ise “Felsefe Sözcüğünün An- lamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

1. A Yanıtınız yanlış ise “Yunan Mitosunun Ge-

nel Bir Değerlendirmesi ve Felsefe ile İlişki- si” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

6. E

Yanıtınız yanlış ise “Felsefe Sözcüğünün An- lamı” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

3. E Yanıtınız yanlış ise “Mitolojik Düşüncenin

Ana Hatları” konusunu yeniden gözden ge- çiriniz.

8. C Yanıtınız yanlış ise “Mitolojik Düşüncenin

Ana Hatları” konusunu yeniden gözden ge- çiriniz.

2. B Yanıtınız yanlış ise ünitenin tamamını yeni-

den gözden geçiriniz.

7. D

Yanıtınız yanlış ise “Mitolojik Düşüncenin Ana Hatları” konusunu yeniden gözden ge- çiriniz.

4. B

Yanıtınız yanlış ise “Felsefe Sözcüğünün An- lamı ve Mitolojik Düşünmenin Ana Hatları”

konusunu yeniden gözden geçiriniz.

5. D

Yanıtınız yanlış ise “Yunan Mitosunun Ge- nel Bir Değerlendirmesi ve Felsefe ile İlişki- si” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

9. E

Yanıtınız yanlış ise “Mitolojik Düşüncenin Ana Hatları” konusunu yeniden gözden ge- çiriniz.

10. A

Araştır Yanıt Anahtarı

1

Araştır 1

Pythagoras kendisini filozof olarak nitelendirmiş ve takipçilerini de bilgeliği seven kişiler olarak tanımlamıştır. Yunanca philosophos (bilgelik-sevgisi) kav- ramından türeyen “felsefe” tabirinin serüveni söz konusu olduğunda felsefe tarihi kaynaklarının yer verdiği rivayetlerden biri budur. Bu, hiç şüphesiz, ta- rihsel açıdan geçerli bir rivayettir. Yine de, tabirin ortaya çıkışını konu edinen bu veri, felsefî düşünce veya felsefe tarihi ile ilk defa tanışacak olan kişilerde yanlış bir izlenim uyandırmamalıdır. Felsefe, “insan”ın “bilme” tutkusu neti- cesinde ortaya çıkmış bir disiplindir. İnsan doğasının kaçınılmaz bir ürünü olarak felsefeyi her insanın katkıda bulunabildiği bir kültürel miras olarak gör- mek mümkündür. Onu tek bir millete mal etmek yanlış ve haksız kimi değer- lendirmelere yol açabilir. Her ne kadar antik Yunan medeniyeti ve onun yetiş- tirdiği filozoflar bugün felsefe tarihinin kurucu figürleri olarak kabul ediliyor ise de, farklı kültür ve medeniyetlerin de söz konusu mirasın oluşumuna katkı sağladığı unutulmamalıdır. Örneğin Hint, Çin, Mısır ve İran medeniyetleri yetiştirdikleri bilge kişiler vasıtasıyla felsefî literatüre dikkate değer katkılar- da bulunmuşlardır. Hint medeniyetinin yetiştirdiği Buda, Çin medeniyetine mensup Konfüçyüs ve Lao-Tzu, İran medeniyetinin yüksek düşünsel ürünle- rini ortaya koyan Zerdüşt gibi isimleri bu kapsamda zikretmek mümkündür.

Ayrıca, bir Afrika felsefesinin mevcudiyetinden dahi bahsedilmektedir.

Araştır 2

Bir düşünce tutumu olarak Eski Yunan felsefesinin arka planında, Eski Yunan mitoloji tarihi vardır. Temel kabullere, örneğin başlangıçta hep ezelî ve ebedî bir maddenin var olduğu fikrine dayanan bu evren anlayışı oldukça güçlü ve özellikle orta sınıfça benimsenmiş olan Orphik ve Dionysosçu dinsel akımlarla birleştiğin- de sadece dinsel inanışı değil topyekûn Eski Yunan felsefesini şekillendirmiştir.

Referanslar

Benzer Belgeler

e-VArQ/SFC tipi kompanzasyon panoları şebekede harmonik kirlilik oranının sınırların üstünde ve yük değişim hızının yavaş olduğu yerlerde kullanılan

5.2 10 newton luk bir kuvvet düzgün yatay bir düzlem üzerinde duran bir cisme yatay olarak etkiyor. Cisim sükunetten harekete geçiyor ve 5 saniyede 250 m yol gidiyor.. Bu

BİLECİK II Organize Sanayi Bölgesinde uygulanması öngörülen ÇEVRE YÖNETİM SİSTEMİ ile ilgili çalışmaların istikrarlı bir şekilde yürütülebilmesi için

a) Bilimsel hazırlık programında geçirilecek süre en çok bir takvim yılıdır. Bu süre dönem izinleri dışında uzatılamaz. Bu programda geçirilen süre, bu

a) Bilgelik için dua edin. Kutsal Ruh Tanrı her zaman sizinle birliktedir. b) Sosyal bakımdan kabul edilebilir olacak başka birini bulmaya çalışın. c) Kişi tanıklık

Yolcunun bulunduğu ivmeli gözlem çerçevesinde, yolcu hayali bir kuvvetle (merkezkaç kuvvet olarak adlandırılan) sağa doğru itildiğini düşünür.. Çembersel

Q Şarj sırasında yangın, elektrik çarpması veya pilin çatlamasını önlemek için aşağıdakilere dikkat edin.. • Yalnızca belirtilen güç kaynağı

Etik Kurul, ele alınan bir dosyada, ele alınan konuyla ilişkili alanın (sağlık, sosyal bilimler ve fen bilimleri) üyesinin imzası bulunmak kaydıyla, toplantıya