• Sonuç bulunamadı

EPİKÜROS VE EPİKÜROSÇULUK

8. AYanıtınız yanlış ise “Eski Stoa” konusunu

ye-niden gözden geçiriniz.

2. C Yanıtınız yanlış ise “Stoacılık” konusunu

ye-niden gözden geçiriniz.

7. D

Yanıtınız yanlış ise “Kıbrıslı Zenon” konusu-nu yeniden gözden geçiriniz.

4. B

Yanıtınız yanlış ise “Pyrrhon ve Pyrrhoncu-luk” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

5. D

Yanıtınız yanlış ise “Pyrrhon ve Pyrrhoncu-luk” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

9. C

Yanıtınız yanlış ise “Epiküros ve Epiküros-çuluk” konusunu yeniden gözden geçiriniz.

10. B

neler öğrendik yanıt anahtarı

Araştır Yanıt Anahtarı

7

Araştır 1

Stoa düşüncesi eski, orta ve yeni Stoacılık olarak kabaca üç döneme ayrılmak-tadır. Bu üç dönemin düşünürleri tarafından paylaşılan pek çok fikir mevcut-tur. Fakat söz konusu düşünürlerin yaklaşımları arasında önemli bazı farklı-lıkların olduğunu da söylemek gerekmektedir. Bu nedenle, Stoacılığın yekpare bir düşünsel öğreti olduğu söylenemez. Esasen bu doğal bir durumdur. Çün-kü milattan önceki dördüncü yüzyıl ile milattan sonraki ikinci yüzyıl arasında kalan süre zarfında düşünürlerin farklı kaynaklardan beslenmeleri, yeni prob-lemler üzerinde yoğunlaşmaları, ortaya çıkan düşünsel etkileşim neticesinde bazı eski kabullerden vazgeçmeleri doğaldır. Stoacılığın üç dönemi evrenin materyalist terimlerle açıklanması gerektiği fikrinde mutabıktır. Üç dönemin filozofları gerçekliği teşkil eden şeyin madde olduğu kanaatindedirler. Onların hepsinde sıkı bir kader anlayışı vardır. Doğa ve Tanrı arasında kurulan özdeş-lik Stoacıların baştan sona tutarlı bir şekilde korudukları bir fikir olmuştur.

Empirizm onların bilgi konusunda takındıkları ortak tutumu yansıtmaktadır.

Ayrıca üç dönem de ahlaki öğreti olma vasfını özenle korumuştur. Eski, orta ve yeni Stoacılar entelektüalist ve eudaimonisttirler. Bu benzerliklerin yanı sıra üç dönem arasında belli bazı farklılıklar da vardır. Farklılıklar daha çok orta Stoa ile eski Stoa arasında gözlenmektedir. Orta Stoa düşünürlerinden Pana-itios bu farklılıkları çok açık bir şekilde ortaya koymaktadır. Yeni Stoa, başka bir deyişle Roma Stoası, özellikle Epiktetos vasıtasıyla eski Stoa düşüncesinin yeniden canlandırıldığı bir dönemdir. Epiktetos Stoa öğretisinin başta Aris-toteles ve Platon olmak üzere farklı düşünürlerin fikriyatı ile birleştirilmesini düşünsel bir sapkınlık olarak görmekte ve buna karşı çıkmaktadır. Orta Sto-anın, özellikle Panaitios’un, eski Stoa ile farklı yönlerinden bazıları şunlardır:

Eski Stoacılar ideal bir insan tiplemesine sahiptirler. Onlara göre, insan ya zeki ya da aptaldır. Zeki olanlar doğa ile uyumlu bir yaşamı benimser ve erdemin bilgisini ondan türetirler. Zeki insanlar bilgeliğe giden yolu keşfedebilir ve bu doğrultuda bir yaşam sürdürerek mutlu olabilirler. Panaitios ise insanları tek bir tipe göre tanımlamanın doğru olmadığı kanaatindedir. Ona göre, evrensel (ideal) bir insan tipinden bahsedilemez. Panaitios eski Stoacıların “dünya dev-leti” anlayışına karşı çıkmaktadır. Eski Stoacılar “dostluk” dışında insanların bir arada yaşamalarına bir anlam yüklememektedir. Toplum ve devlet hayatı, eski Stoacılara göre, kayıtsız kalınması gereken unsurlardır. Ayrıca doğa ev-rensel akıl olarak bütün insanlara aynı hakları vermiştir. Bu nedenle sosyal bir idealden bahsedilecekse bu ancak insanların hakça birbirine eşit olduğu bir

“dünya devleti” olabilir. Bu bakımdan, ulus devlet anlayışının eski Stoa dü-şüncesinde yeri yoktur. Panaitios eski Stoacıların kozmopolitizmine karşı çık-makta ve ulus devletlerin mevcudiyetini gerekli bulçık-maktadır. Öte yandan, eski Stoacılık sonsuz bir kozmik döngüden bahsetmektedir. Onlara göre, evren sürekli bir şekilde ateşten gelmekte ve ona dönmektedir. Sonsuz döngünün her bir aşaması kendisinden önceki aşamanın birebir aynısıdır. Panaitios ise kozmik döngü fikrine karşıdır. Ona göre evren tek ve kesintisiz bir yapı arz et-mektedir. Eski Stoacılar, Pythagorasçılığın etkisi altında kalarak, ruh ve nin birbirinden ayrı iki unsur olduğunu düşünmektedirler. Bu nedenle, bede-nin ölümü ruhun ölümü anlamına gelmemektedir. Ruh, bedebede-nin ölümünden sonra tümel ruh olan Tanrı’ya geri dönmektedir. Buna karşın, Panaitios ruh ve bedenin Tanrı tarafından bütünleşik bir formda var edildiğini düşünmektedir.

Ona göre, beden ölünce ruh da ölmüş olmaktadır. Ruh bedenden önce var olmadığı gibi beden öldükten sonra da var olmaya devam edemez.

Araştır Yanıt Anahtarı

7

Araştır 2

Epiküros kanonik, fizik ve ahlak arasında bir bağlantı olduğu kanaatindedir.

Felsefe açısından asıl işlevsel alan ahlak olmakla birlikte kanonik ve fizik ahlak açısından bir giriş rolü görmektedir. Epiküros’un entelektüalist eğilimi göz önünde bulundurulduğunda kanonik ve fiziğin bize epistemolojik bir temel sağlaması gerekmektedir. Bu noktada, her şeyden önce, bilgiye ulaştığımız-dan emin olmamızı sağlayacak bir kritere ihtiyacımız vardır. Kanonik bize bir doğruluk kriterini temin etmekte ve böylece bilginin mevcudiyetini tasdik etmektedir. Akabinde, eşyanın ve hadiselerin doğal nedenlerini anlayabilme-miz gerekecektir. Epiküros’un öğretisinde fiziğin mevcudiyeti tam da bu ne-dene dayandırılmaktadır. Son olarak, mutluluğa ulaşabilmek için neyin arzu edilmesi ve neden uzak durulması gerektiğini öğrenmeye ihtiyacımız vardır.

Ahlak da bunu yapar.

Araştır 3

Şüpheciliğin oluşumunda pek çok düşünürün etkisi vardır. Bu kapsamda, bir şüpheci teori olarak Pyrrhonculuk Demokritos ve sofistlerin, bilhassa Protagoras’ın ortaya attığı iddiaları kendi iddialarını desteklemek üzere kul-lanmış gözükmektedirler. Şüpheciler bilgiye ulaşmanın imkânsızlığı fikrini Demokritos’un gündeme getirdiği “görünüş-gerçeklik ayırımı”na dayandırır-lar. Buna göre, eşyanın bir “görünen” bir de “gerçek” yönü vardır. Bizler eşya-nın görünen yönünü bilebiliriz, fakat gerçek yönünü asla bilemeyiz. Timon’un verdiği örneği kullanacak olursak, “bal bana tatlı görünüyor” diyebiliriz, fakat

“bal tatlıdır” iddiasında bulunamayız. Çünkü, birinci önermede balın bize

“görünen” kısmı hakkında bir bildirimde bulunurken ikinci önermede onun

“gerçek” niteliği hakkında bir yargıda bulunmuş oluyoruz. Balın bize nasıl göründüğü hakkında bir bildirimde bulunabiliriz, çünkü onu bizzat kendimiz tecrübe etmekteyiz; fakat balın bütün insanlara bize göründüğü gibi görün-düğünden asla emin olamayız. Bu nedenle evrensel bir yargıda bulunmaktan kaçınmamız gerekir. Öte yandan Protagoras her iddiaya aynı epistemolojik güçte karşıt bir iddia ile cevap verilebileceğini, bu iki iddiadan hangisinin ge-çerli olduğunu belirleyecek bir ölçüte sahip olmadığımız için ikisinin de doğru kabul edilebileceğini söylemektedir. Bu düşünce de Pyrrhoncular tarafından aynen benimsenmiş görünmektedir. Onlar, doğruluğu kendisine dayanarak belirleyebileceğimiz bir ölçütün bulunmadığı düşüncesini, yargıda bulun-maktan kaçınmak gerektiği sonucuna bağlamışlardır. Yargıda bulunbulun-maktan kaçınmak, ya da yargıyı askıya almak fikrini ifade etmek için kullandıkları kavram ise “epokhe”dir.

Brennan, T. (2014). “The Stoics”. Ancient Philosophy of Religion içinde (Ed. Graham Oppy ve N. N.

Trakakis), s. 105-117. New York: Routledge.

Brun, J. (2014). Stoa Felsefesi. Çev. M. Atıcı, İstanbul:

İletişim Yayınları.

Cevizci, A. (2015). Felsefe Tarihi: Thales’ten Baudrillard’a. İstanbul: Say Yayınları.

Diogenes Laertios. (2002). Ünlü Filozofların Yaşamları ve Öğretileri. Çev. Candan Şentuna. İstanbul:

Yapı-Kredi Yayınları.

Elmalı, O., ve Özden, H. Ö. (2013). İlkçağ Felsefesi Tarihi. İstanbul: Arı Sanat Yayınevi.

Epictetus. (1952). Discourses: Vol. II. Londra: William Heinemann Ltd.

Epictetus. (1956). Discourses: Vol. I. Londra: William Heinemann Ltd.

Erkızan, H. N., ve Çüçen, A. (2013). Felsefe Tarihi I: Antik Çağ ve Orta Çağ Felsefe Tarihi. Ankara:

Sentez Yayıncılık.

Gökberk, M. (2016). Felsefe Tarihi. İstanbul: Remzi Kitabevi.

Inwood, B., ve Gerson, L. P. (2008). The Stoics Reader. Cambridge: Hackett Publishing Company, Inc.

Moore, J., ve Silverthorne, M. (ed.) (2008) The Meditations of the Imperor Marcus Aurelius Antoninus. Indianapolis: Liberty Fund, Inc.

Preus, A. (2015). Historical Dictionary of Ancient Greek Philosophy. New York: Rowman&Littlefield.

Seddon, K. (2006). Epictetus’ Handbook and Tablet of Cebes: Guides to Stoic Living. New York: Routledge.

Sellars, J. (2014). Stoicism. New York: Routledge.

Seneca. (1969). Letters from a Stoic. New York:

Penguin Books.

Skirbekk, G., ve Gilje, N. (2014). Antik Yunan’dan Modern Döneme Felsefe Tarihi. Çev. E. Akbaş ve Ş.

Mutlu, İstanbul: Kesit Yayınları.

Störig, H. J. (2015). İlkçağ Felsefesi. Çev. Ö. C.

Güngören, İstanbul: Yol Yayıncılık.

Thilly, F. (2000). Felsefenin Öyküsü: Yunan ve Ortaçağ Felsefesi. Çev. İ. Şener, İstanbul: İzdüşüm Yayınları.

Thorsrud, H. (2014). Ancient Scepticism. New York:

Routledge.

Von Aster, E. (2015). Felsefe Tarihi: İlkçağ ve Ortaçağ.

İstanbul: Sentez Yayıncılık.

Weber, A. (2014). Felsefe Tarihi. Çev. H. V. Eralp, İstanbul: Kabalcı Yayıncılık.

Zeller, E. (2008). Grek Felsefesi Tarihi. Çev. A.

Aydoğan, İstanbul: Say Yayınları.

Kaynakça