İlköğretim 4. sınıf sosyal bilgiler dersinin ünitelerine göre kazanımları: (MEB.,2005:14-21).
3. Karma yaklaşım: Bu yaklaşımın savunucularına göre değerler eğitiminde geleneksel ve küresel değerler birlikte yer almalıdır Ama bu iki değerler kümes
2.4.1. Değer Eğitimi ve Aile
Çocuk eğitiminin, toplum hayatında oynadığı rol çok büyüktür. Toplumun kültür ve medeniyet alanında yükselmesi, çocukların eğitiminin önemsenmesine bağlıdır. Toplumun temeli ailedir. Aileyi oluşturan bireylerin iyi olması toplumu, toplumun iyi olması da bireyi etkilemektedir. Ailenin asıl gayesi, neslin devamı olan çocuklardır. Çocuğun ahlaki bakımdan yetiştirilmesi anne ve babanın ortak görevidir (Aydın, 2006:275).
Ailenin yani anne ve babanın çocuğun eğitiminde bazı görevleri vardır. Bu görevlerin başında çocuğun maddi ihtiyaçlarının karşılanmasından sonra onun sosyalleşmesi gelmektedir. Sosyalleşme, toplum içinde yaşayabilmek demektir. Bunun için toplumun kuralları bilinmelidir. Toplumda insanlar arasındaki ilişkileri düzenleyen
hukuki düzenlemelerin yanında ahlaki kurallar önemli bir yer tutar. O halde aile, çocuğuna ahlaki kuralları öğretmelidir.
Değerlerin öğrenilmesi sürecinde okulların yanı sıra aileler, dini kurumlar, medya gibi diğer kültürel kurumlar da etkilidir. Bu nedenle değerlerin toplum içinde nasıl öğrenildiğinin bilinmesine ihtiyaç vardır (Akbaş, 2008:341).
Çocuklara kişisel sorumluluk eğitimi verilirken hem ebeveyn hem de toplumsal sorumluluğun gerekliliği ortaya çıkmaktadır. Okullar bizi ayakta tutan demokratik değerleri öğretirler. Bunlar insanlara saygılı olma, yasalar önünde bütün kişilerin eşit olduğu ve farklı görüşlere sahip olma hakkı gibidir. Okul müfredatı ahlaki kararlar verme ve ebeveynlerin karakter eğitimini desteklemelidir. Dürüstlük, saygı, sorumluluk, özen (itina) ve başkalarının haklarını gözetme gibi değerler çocuklara küçük yaşta öğretilir. Amerika da evliliklerin yarısı boşanma ile sonuçlanmaktadır çocuklar ortada kalarak bir çok değeri öğrenecek ortama sahip olamamaktadır. Bu değerler sadece okulda öğretilmez. Aile ortamı da çok etkilidir. Aileler bunu sadece okulun sorumluluğu olduğunu düşünmektedir özellikle medya, şiddet ve seksi yücelterek olgunlaşmamış beyinlere kötü davranış ve ahlaksız karakter örneklerini yerleştirmektedir Amerika da ki okullar ahlaki değerleri öğretmelidir. Çünkü diğer kurumlar sorumluluklarını yerine getirememektedir (Suh ve Traiger,1999).
Çocuğun bedensel, ruhsal ve sosyal gelişimi sevgi dolu sıcak bir ortamda yetişmesine bağlıdır. Böyle bir ortamı sağlayan ilk ve temel topluluk ailedir. Günümüz eğitim anlayışında çocuk eğitiminde aileye düşen görevler şöyle belirtilmektedir: (Aydın, 2006:11).
1. Çocuğa ve onun geleceğine ilişkin ilgi
2. Çocuğa ve onun geleceğine ilişkin sorumluluk
3. Çocuğun gelişim özelliklerini bilme, onu tanıma ve anlama 4. Zengin ve tutarlı ilişkilerin olduğu bir çevre sağlama 5. Birey olarak çocuğa saygı duyma
Anne babanın ve ailenin diğer bireylerinin çocukla olan etkileşimi çocuğun aile içindeki yerini belirlemektedir. Çocuğa yöneltilen davranış ve ona karşı takınılan tavır, ilk yaşantıların örülmesinde büyük önem taşımaktadır. Aile toplumun temelidir. Aile, içinde yaşanılan toplumdan devlete kadar uzanan kurumlar zinciri içinde, diğer kurumların güçlü ve sağlıklı olmasını sağlayan en önemli birimdir. İnsanoğlu kendi neslini mükemmel bir şekilde ancak evlilik yolu ile koruyabilir. Ailenin önemli işlevi, insan neslinin devamı için çocuk meydana getirip yetiştirmektir (Aydın, 2006:9).
Eğitim bakımından en önemli kurumlardan biri de ailedir. Hayatımızda birçok davranışların, iyi veya kötü hareketlerin kökü ailede kazanılır, insanlar farkında olmadan aile içinden birçok alışkanlıkları benimsemiş olabilir. Aile bireylerin doğuştan üyesi olduğu en küçük gruptur. Bireyler ilk davranışlarını ailesi ile olan etkileşimi sonucunda kazanır. Bireyin aile içinde kazandığı bilgi, tutum ve değerler sağlam temelli ve diğer değerler ile uyumlu olmalıdır. Aileden sonra toplumun etkisi baslar. Birey toplum içinde yaşarken gelenek, görenek, örf, adet ve töre ile ilgili değerleri, bilgileri ve tutumları öğrenmeye başlar. Kuralları ve kaideleri açıklamak her ne kadar gerekli olsa da, çocukların gerçekten buna göre davranıp davranmayacakları genellikle ana babalarının tavrına bağlıdır (nasihat etmek yerine örnek olmak). Özellikle çocukların kendi değer yargılarını geliştirdikleri aile ortamında, hedefler ve günlük yaşamdaki davranışlar birbiriyle örtüşmelidir. Örneğin, bu tutum büyüklerin gerek kendi aralarındaki uygar ilişkilerinde, gerekse onlara gösterilen saygı, huzur ve anlayış gibi değerlerden ödün vermeden, ahlaki açıdan gerekli sınırlamaları nasıl getirecekleri konusunda tutarlı davranışlar olarak sergilenmelidir (Ulusoy, 2007).
Çocuklarımızın mutlu ve sağlık bireyler haline gelebilmesi için çocuklarımıza ve gençlerimize kazandırılacak değerler eğitimi sürecinde aile eğitiminin yerini inkâr edemeyiz. Çocuğun ilk toplumsal çevresini oluşturan ailenin çocuk üzerindeki etkisi yoğun olarak görülür. Aile çocuk için, beslenmesini, korunmasını, diğer fiziksel gereksinimlerini, sevgi ve güven gibi duygusal gereksinimlerini karşılayan bir mekanizmadır. Ayrıca çocukları yetiştirme biçimleriyle ve tutumlarıyla da çocuğun kişiliğinin oluşmasını büyük ölçüde etkilerken toplumsal değerler sistemini çocuğa aktararak sosyalleşme sürecine de katkıda bulunur (Şahin, 2005 ve Yavuzer, 1990).
Beil (2003:19)’e göre; özellikle eski zamanların ana babalarının işi daha kolaydı: Onlar neyi doğal bulduklarını art arda sıralarlar, gerekli gördüklerinde de baskı uygularlar ve kızılcık sopası devreye girerdi; işi de böylece hallolurdu. Oysa bir çocuğa demokratik davranış biçimlerini ve ahlaki yetkinliği otoriter araçlarla öğretmeye ve benimsetmeye çalışmak, doğal olarak kendi içinde gelişmektedir. Emir vermek istemeyen biri, kimi oyun kurallarının niçin konulduğunu, hoşgörü ve barışseverliğin niçin önemli olduğunu gerekçeleriyle açıklamalıdır. Ana baba böylelikle çocuklarını olaylar ve sorunlar üzerinde düşünmeye teşvik eder. Çocukların kendi ahlak anlayışlarını bulabilmeleri için geçerli değerleri enine boyuna değerlendirmeye gereksinimleri vardır ana babaların öngördükleri değer anlayışlarından bağımsız olarak.
Parsons ailelerin insan kişiliği üreten fabrikalar olduğunu iddia etmiştir (Parsons ve Bales 1995,16). Jencks (1972:256) Parsons’un ailelerin çocukların kişiliğine verdiği katkıya karşılık, okullar çocuklara ne öğretiyorsa çocuklar davranışlarında onu göstermektedir fikrini savunmuştur.
Okulların çocukların bilişsel gelişimi üzerinde etkili olduğu, akademik başarıları çerçevesinde çalışmaların yapıldığı bir gerçektir. Öğretim ortamında öğretmenlerin kalitesi ve değerleri öğretimin kalitesiyle doğrudan ilgili olduğunu son çalışmalar ortaya koymaktadır (Rowe, 2004). Benzer olarak Louden ve diğerleri (2004) Batı Avustralya hükümetinin uyguladığı “Teachers’ Hands” (öğretmenlerin ellerinde) adlı çalışmasında sınıf içi uygulamalarının etkilerini değerlendirmiş, iyi öğrencilerin hemen sınıfı etkilediğini, öğretmen uygulamalarının öğrenci-öğretmen arasında olumlu ilişkilerin olduğunu ortaya koymuştur.
Vrasmas (2001) ise ailenin, değerler eğitiminde vazgeçilmez bir öneminin olduğunu şöyle ifade etmektedir: Sosyal ve ekonomik yaşamın zorluğu aileyi ve aile ilişkilerini tümden etkilemiş olmasına, aile üyelerinin rol ve statülerinde birçok değişiklik meydana getirmesine rağmen, aile her zaman en önemli kurum olarak var olmuştur. Çocukların eğitilmesinde, toplumun gelenek, görenek, örf ve adetlerinin, ahlâki ve insani temel değerlerinin bu çocukların yetiştirilmesindeki merkezi görevini yerine getirmesinde aile kurumu süreç içerisinde hiçbir zaman önemini kaybetmemiştir. Aileler çocuklarına değer sistemi kazandırma süreçlerinde çocukların kendi değerlerini seçme konusunda özgür davranmalarına izin vermelidirler. Değerler seçimindeki özgülük sürecindeki birinci amaç, çocukların değer sistemlerini seçerken alternatif değer sistemleri aramaları izin verilmesi ve ahlaki yargı sistemini oluşturmaya çalışan çocuğa yön gösterici olunmasıdır (De Ruyter, 2002). Çocuklara yol gösterme, rehberlik yapma işini anne-baba ve ebeveynler ne zaman yapmalıdır? Değerler eğitimi çocuklara hangi yaştan itibaren verilmelidir?
Değerler eğitiminin verilme yaşı ile ilgili soruya verilecek yanıt her zaman olarak vermemiz mümkündür. Fakat çocuklarda kişilik gelişiminin yüzde seksen oranında ilk beş yaşlarında gerçekleştiğini düşünürsek bu yaşlarda değerler eğitiminin verilmesi daha uygun olduğu görülmektedir. Bu yaşta çocukların büyük çoğunluğu herhangi bir eğitim kurumuna gitmedikleri için, yaşamının büyük bir kısmını aile yanında geçirmektedir. Çocuğun bütün sorumlulukları aile dediğimiz mekanizmaya bağımlıdır. Aile yanında verilen her türlü eğitim süreci, bireyin kişiliğinin yapılanmasında önemli rol oynamaktadır. Bireylerin değerler eğitim sistemine sahip
olmaya başlama yaşı yeri olarak da aileleri göstermemiz doğru olacaktır. Bu yıllarda çocuğa ayrılan zamanın ve eğitimin kaliteli ve nitelikli olması etkili eğitim ortamının sağlanmasına imkan verecek, çocuğa verilen değerler eğitimi çocuğun ileride iyi bir vatandaş olma bilincine sahip olmasına ayrıca katkı sağlayacaktır (Dilmaç, 2007).
Bu aşamada da görüldüğü gibi değerler eğitimine başlama yeri olarak aile olduğuna göre değerler eğitimini kazandıranlar ise aile olarak karşımıza çıkacaktır. İleri yaşlarda okula başlama döneminden itibaren de öğretmenler değerler eğitimcisi olarak karşımıza çıkacaktır. Okul çağına kadar aile yanında alınan değerler eğitiminin sürdürülebilmesi çocuğun gelecek yaşamı için önemli bir süreçtir. Bundan dolayıdır ki, aileleri çocuklarını gönderecekleri okulları seçerken sadece okulun akademik başarılarına değil aynı zamanda okulun eğitime yönelik tutumlarına, eğitim felsefesine, değerler sistemine bakmaktadırlar (Taylor, 1996 ve Ungoed, 1996).