• Sonuç bulunamadı

Cinsiyet Rollerinin Oluşumunu Etkileyen Öncül Faktörler

1.2. Araştırmanın Amacı

2.1.3. Cinsiyet Rolünün Kavramsal Analizi

2.1.3.2. Cinsiyet Rollerinin Oluşumunu Etkileyen Öncül Faktörler

Cinsiyet rollerinin oluşumunu etkileyen öncül etken biyolojik cinsiyettir fakat cinsiyet rolünün tek bağıntısı biyolojik getiriler değildir. Çünkü birey dünyaya geldiği andan itibaren biyolojik cinsiyetine göre içinde bulunduğu toplumun, kültürün norm ve değerlerine büründürülür (Uslu vd., 2006).

Doğrudan cinsiyet rollerinin oluşumunu etkileyen faktörlerden biri de bu sebeple sosyalleşme ve toplumsallaşmadır. Sosyalleşme insan hayatında

vazgeçilmezdir. İnsan olmanın ve insani davranışların kazanılması süreci sosyalleşme ile gerçekleşmektedir. Sosyalleşme ile birlikte birey toplumun değerlerini, uygun tutumları, kültürü ve hayatını devam ettirmesini sağlayacak bilgileri edinmektedir. Bu interaktif süreç içerisinde birey topluma dahil olmaktadır. Sosyalleşme aynı zamanda toplumsal normların diğer kuşaklara aktarılmasını sağlamaktadır. Birey sosyalleşme ile birlikte gerekli donanımları edinen birey, toplumun ürünü haline gelir. Toplumsal normlarla bütünleşme, sosyal ve kültürel gelişimin tamamlanarak toplumla uyumlanma da toplumsallaşma süreci ile gerçekleşmektedir. Toplumsallaşma, bireylerin rol performanslarını belirlemektedir. Doğumdan itibaren başlayan bu süreç

42

ömrün sonuna dek devam eder ve bu toplumsallaşma süreci içerisinde bireyin toplumsal çerçevede en net tanımlayıcısı olan cinsiyet rolleri tamamen edinilmektedir (Coser, 1987; Arslantürk ve Amman, 2000; Kurt ve Ağayev, 2009; Erzeybek, 2015). Toplumsallaşmanın sağlanabilmesinde çevre, aile, okul ortamı, medya olanakları gibi toplumsallaşma araçları, cinsiyet rollerinin şekillenmesinde oldukça önemli hale gelmektedir (Coser, 1987).

Politik, iktisadi, mimari, sanatsal, hukuksal ve edebi alanda belirgin etkisi olan din olgusu, toplumu şekillendiren önemli bir unsurdur. Cinsiyet rollerinin kalıplarının şekillenmesinde de din olgusunun etkisi büyüktür. Toplumsallaşma sürecinde birçok insan davranışı din olgusu ile ilgili kalıplarla oluşmaktadır. Tutum ve davranışların biçimlenmesinde dinin etkisi büyüktür. Kabuller, retler, fedakarlık, paylaşım, teslimiyet gibi birçok kavram din ile harmanlanmaktadır. Dinin yorumu kadın ve erkek cinsiyeti ve ona dair özellikleri de içine almaktadır (Dillon, 2003; Gürhan, 2010; Gülbaş, 2013). Dini inanışlar da toplumsal cinsiyet rollerini beslemekte ve kadınsı/ erkeksiliği kutsamaktadır. Genellikle maskülenlik ve eril diktanın hakim olduğu bu çerçevede (Kulik, 2004) kadının yerini, kıymetini, işlevini yorumlamada, toplumsal bütünlüğü sağlamada dinlerin etkisi oldukça fazladır (Dörtköşeoğlu, 2002).

Gelenek ve görenekler de toplumsallaşma içerisinde önemli bir etkendir. Coğrafyaya, cinsiyetlere, yaşa, yaşanılan bölgeye göre değişiklikler gösteren gelenek

ve görenek yapısı cinsiyet rollerinin tanımlanmasında önemli bir değişken olarak ele

alınmaktadır. Kadın ve erkeğin toplumda girdiği sosyal kalıp içerisinde kabul gören cinsiyet rolleri gelenek görenekler aracılığıyla kemikleşerek nesilden nesle de aktarılmaktadır (Atış, 2010).

Toplumsal cinsiyet rollerini besleyen bir diğer husus aile tipidir. Geniş ailelerden çekirdek aileye geçiş ile annenin algısının değişmesi, iş hayatına girmesi roller açısından çok şeyi değiştirmiştir. Aile tipine göre de toplumsal cinsiyet rolleri sınıflanabilir ve farklılaşabilir (Uray ve Burnaz, 2003; Kuzgun ve Sevim, 2004). Anne

babanın çocuğa karşı tutumu, ebeveynlerin toplumsallaşma düzeyleri ve toplumsal

normları kabul seviyeleri de çocuğun yetişirken sahip olacağı toplumsal cinsiyet rollerine etki etmektedir. Ebeveynler kendi sahip oldukları rollere ve toplumsal rol anlayışına göre örtük ya da açık biçimde rol eğitimini çocuklara vermektedirler (Witt, 1997). Bunun dışında kardeş de önemli bir faktördür. Farklı cinsten bir kardeşin

43

olması toplumsal cinsiyet rollerinin daha çabuk pekişmesine ve zıtlığın ortaya çıkmasına sebep olmaktadır (Coşgun, 2002).

Arkadaşlık toplumsal iletişim ağı içerisinde bireye en çok etkisi olan

unsurlardan biridir. Kişiliğin kazanılması, pratiklerin, davranışların ve tercihlerin şekillenmesinde oldukça etkili bir faktördür. Toplumsallaşma içerisinde sosyal gereksinimlerle kurulan arkadaşlık ilişkileri cinsiyet kimliğini de şekillendirmektedir. Oynanan oyunlar ve kurulan iletişim ile çocukluktan itibaren bireyin tüm yaşam sürecinde, kendi cinsiyetinden arkadaşlardan görülerek benimsenen davranışlar, bireyin kendi davranışlarının arkadaş ortamında kabul ya da ret görmesi gibi etkenlerle cinsiyet kimliği ve cinsiyet rolleri de edinilmekte ve belirginleşmektedir (Zeyneloğlu, 2008; Atış, 2010).

Modern devlet sisteminde iktidar güç kullanılmaksızın ve hukukun işleyişiyle devredilmektedir. İktidarın kullanılması, siyasi partiler aracılığıyla gerçekleşmektedir. İktidar sistemlerinde ve devlet pratiklerinde kadın ve erkeğe dair cinsiyet rollerinin de genel okumasını yapmak mümkün görünmektedir. Altındal (2009) kadınların siyasal arenada temel aktör olamadığından, erkeğe eklemlenen bir rol edindiklerinden bahsetmektedir. Kadını ev içi işlerle sınırlı gören geleneksel bakış ile iktidar ilişkileri de cinsiyetçileşmektedir. İktidarın zirvesinde erkekler varken kadınlar o zirvenin yamacında bırakılmaktadır. Buradan bakıldığında siyaset arenası kadına ayrılmış görülmemekte ve bu alanda var olabilmiş kadınlara 'erkek gibi' 'erkeksi' tanımlaması yakıştırılmaktadır. Görüldüğü üzere Siyaset arenası toplumsal dinamiklerin en iyi okunabileceği alanlardan biri olarak ortaya çıkmaktadır.

Cinsiyet rollerinde bir diğer önemli etken ise okul ve eğitim periyodudur. Okul içerisinde hem öğretmen hem de arkadaş grupları tarafından toplumsal cinsiyet rolleri birey açısından olumlanarak pekiştirilmektedir. Eğitim içerisinde çocuklar rollerine uygun biçimde yönlendirilmekte, cezalandırılmakta, taktir edilmekte ve farklı ölçütler/sınırlar çerçevesinde değerlendirilmektedirler (Gökkaya, 1994; Kulaksızoğlu, 1999; Çoşgun, 2002; Davidoff, 2002; Kuzgun ve Sevim, 2004).

Televizyon gibi medya argümanları da toplumsal cinsiyet rollerini besler ve devamını sağlar. Toplumsal cinsiyet rolleri ve buna dair inanışlar özellikle yetişme aşamasındaki çocuklar açısından televizyonla aktarılmaktadır (Pike ve Jennings, 2005). Çünkü imaj, prototip ve rol modeller kitle iletişim araçları ile yayılmaktadır.

44

Çalışma hayatı da bireylerin toplumsal cinsiyet rollerine dönük algılarını ya da

kabullerini değiştirmektedir. Meslek hayatı içerisindeki tutumlar, yükselme kriterleriyle yüzleşme, eşitsizlikle yüzleşme gibi durumlar toplumsal cinsiyet rollerinin belirginleşmesine katkıda bulunmaktadır.