• Sonuç bulunamadı

Araştırmanın Hipotezleri ve Modeli

3. YÖNTEM

3.1. Araştırmanın Hipotezleri ve Modeli

Araştırmayı şekillendiren amaç; cinsiyet rolünün gıdayla ilgili yaşam tarzları ile ilişkisini belirlemek ve cinsiyet rolünün yiyecek ve içecek tercihleriyle ilişkisini açıklayabilmektir. Bu amaca ulaşmak için ilgili alan yazın detaylı biçimde taranmış ve değişkenlerle hipotezler oluşturulmuştur. Hipotezler Altunışık vd. (2012, s.20)'ne göre araştırmanın probleminin değişkenleri arasındaki ilişkinin nasıl olduğuna dair beklentileri ve yargıları belirtmektedir. Belirlenen hipotezler ile değişkenlerin arasında var olduğu düşünülen ilişkilere dair önseziler ortaya konmaktadır. Hipotezler, problemin açıklığa kavuşturulabilmesi için reddedilmesi ya da kabul edilmesi beklenilen önermeler olarak da tanımlanmaktadır (İslamoğlu ve Alnıaçık, 2014,s. 31). Hipotezler; gelişigüzel biçimde belirlenmemektedir. Hipotezlerin alan yazına uyumlu biçimde anlamlı ve özgün olarak kurulması araştırmaya katkı sağlamaktadır (Yazıcıoğlu ve Erdoğan, 2014,s.10).

Literatür genel çerçevede incelendiğinde öncelikle toplumsal cinsiyet rolünün, toplumsal cinsiyet algısının ve tutumların belirlenmesinde öncül etkenlerin ebeveynlerin eğitim düzeyleri, aile yapısı, ailenin eğitimi, yaşanılan yerin gelişmişlik düzeyi, kent yaşamında olup olmadığı, kişinin eğitim hayatı, geliri ve mesleği olduğu söylenebilmektedir (Başaran, 1984; Baykal, 1988;Lindsey, 1990; Basow, 1992; Girginer, 1994; Staggenborg, 1998; WHO, 1998; Aşılı, 2001; Burt ve Scott, 2002;Dökmen, 2004; Vatandaş, 2007). Aile yapısı cinsiyet rollerine ilişkin sosyolojik analizin önemli bir parçası olmaktadır. Bu noktada özellikle

138

ailenin genişliği toplumsal cinsiyet rollerinin yorumlanmasında önemlidir

(Connell,2017; 181). Ebeveynlerin eğitimleri ve yaşanılan yerin toplumsal cinsiyet üzerindeki etkisine direkt olarak odaklanan çalışmalar da mevcuttur. Bu değişkenlerle toplumsal cinsiyetin anlamlı bir ilişki kurduğu söylenebilmektedir (Düşmez, 2016, s. 489; Özdemir, Batga ve Uçar, 2019, s. 224). Karataş Yücel (2017, 163)'e göre yaşın (özellikle 35-44 yaş grubu), medeni durumun (özellikle dul-boşanmış), eğitim durumunun (ilkokul , yüksek lisans/doktora) ve ailede en çok gelir getiren kişi olmaması durumuna göre bireylerin cinsiyet rollerinde değişimler olduğu görülmektedir. Çalışmaya göre yukarıda sayılan durumlarda bireylerin androjen rolü artmıştır. Connell (2017) toplumsal cinsiyet çalışmalarında önemli bir mihenk taşı kabul edilen Toplumsal Cinsiyet ve İktidar isimli (1987) kitabında, toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rollerini irdelediği geniş kapsamlı ve yerinde incelemeli bir çalışmasında örneklemindeki kişilerin şehir merkezi ya da dışında

oturmaları, işçi sınıfı / beyaz yaka olup olmamalarına, kariyerlerine/kariyer algılarına dikkat ettiğinden ve bunların arasındaki ilişkilerin anlamlı olduğundan

bahsetmektedir

Tu and Chang, 2000'a göre özellikle kadınların çalışması da cinsiyet rolleri tutumlarının keskinliğine etki etmektedir ve bir değişim meydana gelmektedir. Bu sebeple kişilerin çalışma durumları, meslekleri ve annenin eğitim durumu ayrıca önemlidir. Kadının cinsiyet rolüne ve algılanışına dair değişmeler özellikle kent yaşamına geçiş ve iş hayatına katılım gerçekleşmiştir (Onat, 1999, s.23). 2001 yılı aile raporuna göre de kadının çalışma hayatına katılması kadın-erkek arasındaki rol farklılaşmalarına sebep olmuştur (2001 Aile Raporu, 2002, s.17). Fortin (2005, s, 419)'de çalışmasında kadınların/annenin para kazanma ve ev ekonomisine katkısı ile geleneksel roller ayrışarak kadın ve erkeğin keskin cinsiyet rolleri yumuşamıştır. Cinsiyet rollerinin gelir düzeyiyle anlamlı ilişkisine odaklanan farklı çalışmalar da mevcuttur. Bu çalışmalara göre kadınların gelirlerindeki yükselme androjen cinsiyet rolüne bir eğilimi arttırmaktadır (Erdem Işık, 2019, s. 47). Ayrıca gelir düzeyi ve meslekler/ yapılan iş ile toplumsal cinsiyetin de ilgisi tespit edilmiştir. Örneğin buna göre çalışan kadınlar aynı pozisyonlarda erkeklerden daha az gelirler elde etmektedirler (Urhan ve Etiler, 2011). Çalışan kadınlar aynı zamanda daha erkeksi özelikler de göstermektedirler ve bu yönde de toplumsal cinsiyet rolleriyle gelir- iş arasındaki bağıntıdan söz edilebilmektedir. Yaş ilerledikçe de androjen

139

eğilimin arttığı söylenebilmektedir. Bunun dışında eğitim düzeyi arttıkça da belirsiz cinsiyet rol eğiliminde bir artıştan söz edilebilmektedir (Anar, 2011; Erdem Işık, 20019, s. 47). Benzer biçimde Engels'in de toplumsal cinsiyet araştırmalarında farklılıkların ve analizlerin yönünün, toplumsal sınıflarla bir ilişkisi olduğu yönündedir. Freud için de bu paralelde, amacı bu olmamasına rağmen yaptığı psikanalizlerle, kadınlık ve erkekliğin, rollerin algısının toplumsal süreçlerle bağıntılı olduğunu ispatladığından bahseder (Connell, 2017, s. 57-58).

Dökmen (2018) ve Lips (2001) ve Matlin (1996) yaş, meslek, gelir ve

eğitimin, mensup olunan sosyal sınıfın ve getirdiği özelliklerin cinsiyet rollerine

bakış açısına özellikle etki ettiğinden bahsetmektedir. Cinsiyet kalıpyargıları, sosyal sınıf, ırksal getiriler ya da yaşayış biçimine, yaşam tarzına göre de çeşitlilik göstermekte ve bunlardan oldukça etkilenmektedir. Bu iki çalışma özelinde de gözlendiği gibi, alt sosyal sınıfa mensup kişilerin cinsiyet rollerine karşı kalıpyargıların daha sıkı olduğundan bahsedilebilmektedir. Ryan, David ve Reynolds (2004)'a göre toplumsal cinsiyet ve cinsiyet rolleri kadın ve erkek arasındaki farkın anlaşılması noktasında tartışmasız en önemli kategori olmalıdır. Çünkü toplumsal cinsiyet rolleri her yere sızmış, her farklılığın ardına gizlenmiş bir sosyal gerçekliktir ve açığa kavuşturulmalıdır. Dolayısıyla çalışmada toplumsal cinsiyet rolü belirgin bir ayırıcı olarak işlenmektedir. Bu sebeple çalışma içerisinde yer alan hipotezlerde yukarıda sayılan değişkenler alt hipotezler olarak yer almıştır.

Beslenmenin ve yiyecek içecek tüketiminin sosyolojik çerçevesini anlamak aslında toplumsal sınıf çözümlemesi yapmak ve o kültürü anlayabilmektir (Akarçay, 2016). Bu bakımdan; Widdowson'a göre (1981) ebeveynlerin çocuklara toplumsal ön kabuller ile birlikte toplumsal cinsiyet rollerini öğrettikleri gibi hangi yiyecek ve içeceklerin tüketilmesi gerektiğini de öğretmektedirler. Böylece çocukluktan itibaren yiyecek ve içeceklere karşı bir bilgi oluşur ve bu kabullerle yiyecek içecek tüketim alışkanlıklarımız şekillenmektedir. Cinsiyet rollerine göre nasıl ki tüm davranışların uygunluğu birey için önemli bir algı oluşturuyorsa benzer durum seçtiği yiyecek ve içecekler için de geçerlidir. Kimi gıda ürünleri bireyi daha güçlü ya da zayıf gösteriyor algısı vardır ve kimi gıda ürünleri eril ya da dişil anlamlar taşıyabilmektedir. Aynı şekilde kimi gıda ürünlerinin çocuklara/yaşlılara vs. uygun/uygun değil şeklinde ayrılabildiğinden de söz edilmektedir (Beardsworth ve Keil, 2011). Underhill (2015) de benzer şekilde örneğin fast food gıdaların daha

140

erkeksi algılandığından bahsetmektedir. Adams da (2010) süt ve yumurtayı dişil proteinler olarak tespit etmiş, sebzeleri kadınsı olarak ele almış kırmızı eti ise eril olarak açıklamıştır. Kırmızı et tüketimini erkeksi olarak açıklayan başka çalışmalara da rastlamak mümkündür (Duffy, 1972, Ziegler, 1974).

Oren (1973) çalışmasında etin güçlü bir gıda olarak algılandığı ve erkeksi görüldüğü, patates gibi karbonhidratların ise zayıf ve kadın/çocuklara uygun görüldüğünü ve buna göre tüketildiğinden bahsetmektedir. Feldman (1979) ise çalışmasında bira ve bifteği erkeksi olarak ele almaktadır ve güçlü erkeklere bunları önermektedir. Sherar (1982) erkek çocuk isteyenlerin protein kız çocuk isteyenlerin ise tahıl ve sebzeyle beslenmesini salık vermiş ve çalışmasında kültürel kodları bu şekilde açıklamıştır.

Beşirli de (2012) kimi yiyeceklerin eril ya da dişil çağrışımlar yapabileceğini belirtmiştir. Alan yazın içerisinde sayısı az olmakla birlikte kimi çalışmalarda erkeksilik/maskülenlik-kadınsılık/feminenlik özelliklerinin tüketilecek ürünlerin seçimine etki ettiğini tespit edilmiştir (Aiken, 1963; Fry,1971). Yiyecek ve içeceklerin toplumsal cinsiyetlerine göre yeni bir envanter haline getirilmesi fikrinin altyapısını bu literatür oluşturmaktadır.

Ayrıca yaşam tarzlarıyla ilgili birçok farklı çalışma olmasının yanı sıra gıdayla ilgili yaşam tarzlarını araştıran ve gıdayla ilgili yaşam tarzları ölçeği ile farklı ipuçlarına ulaşan çalışmalar mevcuttur. Gıda tüketimiyle ilgili yaşam tarzlarının farklı değerlendirilmesi gerektiği fikri literatürde karşımıza çıkmaktadır (Scholderer vd., 2004; Boer vd., 2004; Kim vd., 2010). Çalışmanın hipotezi bu çerçevede yapılan derin bir literatür taraması kapsamında oluşturulmuştur. Buna göre araştırmanın hipotezleri ve alt hipotezleri aşağıdaki çizelgede sıralanmıştır.

141

Çizelge 10: Araştırmanın Hipotezleri

H1:Bireylerin demografik özellikleri ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1 hipotezinin alt hipotezleri:

H1a: Bireylerin cinsiyetleri ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1b: Bireylerin yaşları ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1c: Bireylerin medeni durumları ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1d: Bireylerin eğitim durumları ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1e: Bireylerin uzun süre yaşadıkları yer ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H1f: Bireylerin aile yapısı ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1g: Bireylerin annenin eğitim durumu ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H1h: Bireylerin annelerinin çalışma durumu ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir

ilişki vardır.

H1ı: Bireylerin babalarının eğitim durumu ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H1i: Bireylerin hane halkı toplam geliri ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H1j: Bireylerin kişisel geliri ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1k: Bireylerin beslenme tipi ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1l: Bireylerin meslek grubu ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H1m: Bireylerin iş yerindeki pozisyonları ile toplumsal cinsiyet rolleri arasında anlamlı bir ilişki

vardır.

H2: Bireylerin toplumsal cinsiyet rolleri ile yiyecek ve içecek tercihleri arasında anlamlı bir ilişki vardır.

H3: Bireylerin toplumsal cinsiyet rolleri ile gıdayla ilgili yaşam tarzları arasında anlamlı bir ilişki vardır.