• Sonuç bulunamadı

Cinsiyet Rolü Kavramının Tarihsel Gelişimi

1.2. Araştırmanın Amacı

2.1.3. Cinsiyet Rolünün Kavramsal Analizi

2.1.3.1. Cinsiyet Rolü Kavramının Tarihsel Gelişimi

Yirminci yüzyılın ilk çeyreğinde Amerika, Almanya ve diğer başka ülkelerde güçlü kadın hareketleri ortaya çıkmış, 1920'lerde Batı'da sosyalizmin gerilemesiyle bahsedilen politikalar marjinalleştirilmiştir. Hemen ardından sosyalist feministler cinsiyete dayalı iş bölümü başlığı altında ciddi analiz ve açıklamaları gündeme taşımıştır. Politikadaki kadın sorunu tekrar tartışmaya açıldıktan sonra kadın ve erkek arasındaki farkların özellikle psikolojik temelinin, bu farkın neden doğduğunun sorgulandığı dönemden bahsedilebilmiştir. Özellikle Amerika Birleşik Devletleri'nde (ABD) cinsiyet farklılığı araştırmaları hız kazanmış, 1930'larda ve sonrasında erkeklik ve kadınlığın psikolojik bir kişilik özelliği olarak ölçülmesine yönelik girişimler testleştirmeye ve ölçülmeye çalışılmıştır. 1930'ların bir diğer önemi de toplumsal rol kavramının çalışılmaya ve tartışılmaya başlaması olmuştur. Bu fikre göre kadın ya da erkek birey bireysel davranışını toplumun hazırladığı, öğrenilen ve sahnelenen bir senaryo gibi kabullenmekte kendi toplumsal cinsiyet şemasına uygulamaktadır. 1940'larda cinsiyet rolü, erkek rolü, kadın rolü terimleri yaygınlaşmaya başlamıştır. 1950'lerde Parsons ve Komarovsky gibi sosyologlar cinsiyet rollerini, toplumsal kodlar ve örüntülerle ilişkilendirmiş, sapmalar üzerinde durulmuştur. Bu tarihten sonra git gide akademik düşüncenin merkezi özellikle cinsiyet farklılığı noktasında 'rol' başlığında toplanmaya başlamıştır. 1960'ların sonuna doğru yeni bir feminizm akımı gelene dek toplumsal cinsiyete ve rollere yönelik etkili bir çıkışın, yön değişiminin belirgin olmadığı söylenebilir. İlginin yeniden uyanmasıyla birlikte merkeze oturan görüş ise daha çok Beauvoir'un yaklaşımı olmuştur. 1970'lerde iktidar ve eşitsizlik temalarıyla birlikte feminist ve eşcinsel hareketin de yoğunlaşmasıyla farklı bir kapsam tartışılabilir kılınmıştır. Bu dönemden sonra toplumsal cinsiyet teorisinin ve cinsiyet rollerinin toplumsal ilişkileri nasıl ve ne ölçüde etkileyebileceği, toplumsal ilişkilerden nasıl ve ne ölçüde etkilenebildiği üzerine bugün anladığımız biçimde yoğunlaşılabilmiştir. Feminizmin yükselişinin belirgin etkilerinden biri akademide cinsiyet farklılığı araştırmalarındaki artışı sağlaması olmuştur. Bu dönemde C. Jacklin'in cinsiyet farklılığının psikolojisi üzerine yaptığı derleme çalışma 1970'lerdeki çalışma yoğunluğuna ışık tutmuştur. 1975'te cinsiyet rolleri adıyla

40

konuya özgü bir dergi yayımcılık dünyasına girmiştir. Bu dönemden sonra artık roller uzmanlık alanı gibi görüşmeye başlamıştır. J.Pleck'in Erkeklik miti, S.Bim'in anlatıları, H.Goldberg'in erkek olmanın tehlikeli kitabı gibi yayınlar, konuya daha fazla ilginin yoğunlaşmasında etkili olmuştur. B.Friedan'ın Parsons ve Mead'i eleştirdiği Kadınlığın gizemi kitabı ve sonrasında tartışmaya açılan farklı konu başlıkları, akımın destek görmesinde pay almıştır. Cinsiyet rolü teorisi, 1975 Avustralya okulları komisyonu – Kız çocuklar, okul ve toplum raporu ve Kadınlar ve istihdam başlıklı 1980 OECD raporu ile, hızla devlet bünyesinde gerçekleşen feminist reformun teorik dili haline gelmiştir. Toplumsal cinsiyet ve roller bu dönemde bir iktidar analizi olarak ciddiyetle ele alınmıştır. (Connell, 2017; 60-61).

Klein, 1946 yılında bu dönemdeki toplumsal cinsiyet teorisinin özellikle akademik ilerleyişine dair faydalı bir kaynak niteliğinde olup Rosenberg (1982) ise cinsiyet farklılığı çalışmalarının ilk örneklerini vermiştir. Cinsiyet rolü çalışmalarının çıkış noktasında ise Carrigan, Cornell ve Lee (1985) önemli bir kaynak olarak ortaya konmuştur (Aktaran Fine, 2010).

Cinsiyet rolü araştırmaları ve düşüncesinin tarihsel bir izdüşümünü çalışan Connell ve Lee'nin (1985) çalışmaları bu anlamda oldukça önemlidir. Franzway ve Lowe (1978) ve Edwards'ın (1983) cinsiyet kavramına dair analizleri de cinsiyet rolünün tarihsel gelişiminde oldukça önemli yer tutar. Cinsel karakter ve cinsiyet rolünü karşılaştıran Steinmann ve Fox (1976), erillik, dişillik ve androjenlik kavramlarıyla BEM (1981), farklılıkların karşılaştırılmasıyla ilgili Wesley ve Wesley (1977), psikodinamiğin alternatifi olarak rol teorisini ele almasıyla Pleck (1981) David ve Brannon'ın (1976) kadınlık ve erkeklik rolüne dair örnekleri gibi birçok ana kaynak toplumsal cinsiyet ve toplumsal rol kavramlarını akademik açıdan beslemiştir.

Toplumsal cinsiyet rollerine dair ilk araştırmalara M. Mead'in 1900lerin ilk yarısında yaptığı çalışmalar atıf verilebilir. Male and female: the classic study of the sexes isimli kitabında toplanan bu çalışmalarda alan araştırmaları gerçekleştirmiş ve sonuçlarında elde ettiği kadın ve erkek toplumsal cinsiyet rollerini kendi kültürü ile kıyaslamıştır. İlbars'ın (1982) Mead'in çalışmalarından derlediği yedi farklı toplum incelemeleri, toplumsal cinsiyet rollerinin dağılımını batıdaki kadınlık ve erkeklik kavramlarıyla kıyaslamış ve eşleştirmiştir. Emiroğlu (1982) ve Tezcan da (1993) Mead'in çalışmalarını yorumlamış ve toplumsal cinsiyet rollerinin toplumdan topluma değişen nitelikte olduğu sonucuna varmıştır. Çocuk yetiştirme tarzlarının toplum

41

içerisinde öğrenildiği ve bu rollerin de aile içinde aktarıldığı ve öğretildiği konusunda Mead ile aynı fikirdedir.

Türk (1988) cinsel rol ve statülerdeki farklılıkların fizyolojik, biyolojik ya da ekonomik farklılıklardan değil kültürden, aileden, çevreden ve toplumsal ilişkilerden kaynak landığını belirtmiştir. Çalışmaları sonucunda çocuklara doğumdan itibaren kültüre dair değerler, normlar, semboller benimsetilmekte ve böylece toplumsal cinsiyet rollerinin temelini atan tutum ve davranışlar edindirilmektedir. Kümbetoğlu (2000) da kültürlenme süreci ve toplumsal cinsiyet rolleri ile ilgili araştırmasını yürütmüş ve toplumun birçok yolla kendine göre belirlediği doğru davranış biçimleri ve eylemleri bir cinse göre hazırladığı ve bunu teşvik ettiğini söylemiştir. Toplum, kendi içerisinde yarattığı kalıplara göre birçok şeyi yasaklamakta ve her cinse göre birçok farklı alanı onaylamaktadır. Bu farklılaşma bireyin yaşantısıyla paralel gerçekleşmektedir. Toplumsal cinsiyet rolleri toplumsallaşma ve sosyalleşme ile, din, gelenek görenek kalıpları ile, aile, okul, çalışma hayatı, ev hayatı gibi faktörlerle şekillenmektedir.