• Sonuç bulunamadı

Cinsel gelişim evreleri, erinlik çağından sonra görülen asıl cinsel yaşam için bir "hazırlık" olarak kabul ediliyor. Çocuğun bu evrelerden birinde saplanıp kalması doğru değildir. "Cinsel sapıklık" adı verilen davranışların nedeni budur. Bu evreleri çocuk, normal bir biçimde atlatabilmelidir. Bu da eğitimle sağlanacak bir iştir (Şentürk, 2006: 16).

Toplumun olağan ve saydığı cinsel davranışlara aykırı davranmaya ve yasak sayılan cinsel ilişkilerde bulunmaya cinsel sapkınlık denir. Bunları yapanlara ve yapmayı sürdürenlere de cinsel sapık denir. Çocuğu cinsel sapkınlığa yönelten nedenlerin başında, çevrenin çocuğa yaptığı cinsel kötü davranışların (istismarın) geldiği savı, gücünü korumaktadır.

İlk çocukluk evresinde çocuğu cinsel sapmaya yönelten cinsel kötü davranıştır. Bilerek ya da bilmeyerek, çocuğa karşı yöneltilen cinsel kötü davranışlar şunlardır: Çocuğu cinsel amaçla kucaklamak, öpmek, okşamak. Çocuğu sürekli ve sık sık dudaklarından öpmek. Çocuğun altını değiştirirken ya da yıkarken cinslik kasıtlı olarak ovmak. Çocuğu, cinslik organıyla oynamaya öz doyuma zorlamak. Temel eğitime başlamasına karşın çocukla birlikte yıkanmak çocuğu cinsel amaçla gözetlemek ya da aynı amaçla çocuğun başkasını gözetlemesine izin vermek, cinsel içerikli sövmek. Çocuğun önünde sık sık cinslik organlarını övücü ya da yerici konuşmalar yapmak. Çocuğun göreceği, duyacağı, gözetleyebileceği biçimde cinsel ilişkiler sergilemek. Çocuğun sevgisini kazanmak ve bağlanmasını sağlamak amacıyla ona olağandışı davranmak ve davranmayı sürdürmek. Cinsel anlamda olmasa bile çocuğa eşiymiş gibi davranmak. Bunlara benzer başka davranışları yapmak. Bu davranışlar, ne oranda sürekli yapılırsa, o oranda çocuğu cinsel sapkınlığa itme gücünü artırır (Başaran, 2005: 229-230).

Sevgi eksikliği, aşırı sevgi ve ilgi, giyim, süslenme, temizlik, zıt cinsiyette büyütme, anneye çok bağımlılık gibi durumlar çoğu kez gençte cinsel sapmalara ya da çocukluk yıllarında haz veren şeylere dönmeye neden olabilmektedir. İlk sosyal uyarımlarını gerçekleştirirken kendilerine deneyim fırsatı tanınan, özgür bir aile ortamında yeterince “sevgi ve güven içinde büyüyen” çocukların, ergenlik döneminde

102

başarılı olmaları için gerekli ortam hazırlanmış demektir. Bununla beraber ergenlik döneminde cinsel uyum sağlanmasında iklim, mevsimler, yaş, iş, beden yapısı, ruhsal durum, beslenme, sağlık koşulları ile içinde bulunulan toplumun gelenek, görenek, töre ve değer yargılarının da cinsel kimlik üzerinde olumlu ya da olumsuz etkiler yaptığı bilinmektedir. Buna göre uygun bir zamanda, uygun bir yerde ve uygun bir dille gençlere sağlam bilgiler verilmeli; cinsi hayatın esrarengizliği değil tabiliği öğretilmelidir (Bayraktar, 2007: 28-29).

Bu doğrultuda din eğitimi açısından aşağıdaki tavsiyelere uyulmasının gereği ortay çıkmaktadır:

a) Cinsellik bakımından gelişmiş bir kişiliğin olabilmesi için İslam dini erkek ve kadınlara, birbirlerinin giydiği kılık ve kıyafet, davranış ve konuşma şekillerini yasaklamıştır. Büyüklere yönelik bu kutsal yasak pek tabiidir ki küçük kız çocuklarını da kapsamına almaktadır. Ne var ki onlar sorumlu olmadıklarından çocukluk dönemi boyunca kadınlık çizgisi üzerinde yetiştirilmeleri ana babaların görevleridir.

b) İslam dini nihaî sınır olarak on yaşına varan kız çocuklarına, değil erkek kardeşleriyle, kız kardeşleri ile bile bir yatakta yatmalarını yasaklamıştır. Bu İlahî buyruğun amacı; hiç şüphesiz kız çocuğunun dişiliğini sevicilik gibi cinsel sapma ortamından korumaktır (Koloğlu, 2003: 513).

Bu nedenle çocukların ruhsal sağlıklarının korunması, bazı cinsel sapkınlıklara düşmelerinin önlenmesi için daha küçük yaşlardan başlayarak, kendi cinslerine özgü davranışları geliştirecek şekilde muamele edilmeleri, erkekse erkek, kızsa kızlara ait davranışları geliştirecek şekilde ortam hazırlanması ve davranılması gerekmektedir (Koşum, 2004: 61).

Cinsel gelişim, fizyolojik ve çevresel etkilerle kimi zaman normal yönden sapar. Bunlara, genel olarak, "cinsel sapmalar" ya da "cinsel bozukluklar" denir. Böyle olan kimselere de "Cinsel sapık" denir. Bununla birlikte, bunların nedeninin büyük bir kısmı, "uygun ortam" yokluğudur. Bu durum, eğiticinin -cinsel gelişim yönünden de- "uygun" ortam yaratması gerektiği gerçeğini ortaya koyar. Bu sapıklıkların başlıcalar şunlardır (Binbaşıoğlu, 1995: 217).:

103

1. Karşı cinsin özelliklerini taşıma: Bu durum, hormon dengesizliğinin bir sonucu olarak ortaya çıkar. Her iki cinste de hem erkeklik, hem de dişilik hormonları vardır. Bu, normal olarak, erkekte "erkeklik" hormonu, dişide de "dişilik" hormonu olarak ağır basar. Bu böyle olmakla birlikte, kimi zaman erkekte "dişilik", dişide de "erkeklik" hormonunun fazla görüldüğü olur. Bu zamanda erkekte "dişilik", dişide de "erkeklik" belirtileri baş gösterir. Bu, kişiliğin, "cinsiyet temeli" üzerine oturmadığının bir belirtisidir. "Kadın gibi erkek" ya da "erkek gibi kadın" sözü bunlar için söylenmiştir. Böyle durumlara, çocuklukta pek rastlanmaz; bu, ancak ergenlik yıllarında görülebilir. Bunun iyileştirilmesi eğitim yoluyla yapılamaz. Bu, ancak tıbbı ilgilendirir.

2. Kendi kendini tatmin: Buna "mastürbasyon' da denir. Yazılı kaynaklarda çocukta yaygın olarak görüldüğü belirtilmektedir. Bu, çocuğun, bebeklikte kendi bedeni üzerinde keşfettiği duyarlı bölgelerin (özellikle cinsel organların) uyarılmasıyla fizyolojik bir haz duyması halidir. Bu olay, yinelendikçe bir "alışkanlık" haline gelebilir. Bu davranış, çekingen, utangaç, karşı cinsten ürken ya da kaçan tiplerde kolay ortaya çıkar. Aynı duruma, ergenliğin özellikle ilk yıllarında da rastlanır. İkincisinde, cinsel dürtünün rolü vardır. Bu çocukta fizyolojik bir boşalma sağlar. Bu çağda yapılacak en iyi iş, bunları spora ve çalışmaya yöneltmektir. İlgisini başka alanlara kaydırmak, eğitimde en uygun yoldur. Söz ve öğüt, fazla bir etki yapmaz.

3. Narsistlik: Bu, bireyin, kendi varlığına, benliğine "aşırı sevgi" göstermesi davranışıdır. Bu da kaynağını bir Yunan söylencesinden almıştır. Bu durumda bulunan bir kimse, ayna karşısına geçerek, kendini, büyük bir haz ve hayranlıkla seyreder. Bu da cinsel coşkuyu artırarak, ruhsal gerilimlere yol açar. Çocuklukta görülen bu duruma, erinlik yıllarında da rastlanır. Bebeklik yıllarında, gereği kadar sevgi gösterilmemiş çocuklarda sık görülür. Bunlar da içedönük yaradılıştadırlar. Kendilerini, birçok bakımlardan güçsüz, yetersiz olarak görürler. Bu gibi çocuklara, bu durumlarını giderici davranışlar göstermek gerekir: Başarı kazandırmak, kendine güvendirmek, girişimciliğe yöneltmek, sevgi ve sevecenli olmak gibi.

4. Röntgencilik: Bu da bir tür cinsel bozukluktur. Özellikle, merak konusu olan cinsel konuların gereği gibi açıklanmamasından ileri gelir. Çocuk, cinsel merak ve ilgisini gidermek için, başkalarını pencerelerden gözetleme yolunu seçer. Cinsel

104

konularla kolayca ilişkilenebilirler. İlerde, bunu, kendine "alışkanlık" haline getirenler, bundan "cinsel bir doygunluk" elde ederler. Türkçede buna "bakıcılık" da denmektedir.

5. Fetişizm: Bu da karşı cinsten biri ile ilgili nesnelere dokunmak ve bakmakla cinsel doygunluk elde etmeyi anlatan bir tür ruhsal rahatsızlıktır. İlk çocuklukta anneye bağlılığın yanlış bir saplantısı olarak kabul edilmektedir.

6. Homoseksüellik: Aynı cinste olan kimselerin, birbirleriyle cinsel ilişki kurmaları halidir. Çocukluk döneminde merak sonucu bilinçsizce başlayabilir. Yukarıda açıkladığımız hormon dengesizliğinin bir sonucu olarak da görülebilir. Son bir neden de, annenin kızına, babanın oğluna kendi cinsine yarışır biçimde iyi örneklik yapamamalarıdır. Anormal gelişen cinsellik özelliği, ergenlikte ve hatta ileriki yıllarda sürebilir. Böylelerini toplum hoş görmez. Kişilik, cinsellik temeli üzerine kurulduğundan, kıza kız, erkeğe de erkek gibi davranış göstermek esas olmalıdır.

7. Göstermecilik (teşhircilik): 3-4 yaşlarına kadar çocukta gizlilik yoktur. Bedeninin her yanını rahatça başkalarına gösterir. Fakat bundan sonra ana-babanın uyarmaları sonucu, cinsel organları göstermenin “ayıp” olduğunu öğrenir. Bundan sonra bunu yapmaz; fakat zamanında uyarılmayan ve gerekli etki ve telkini almayan çocuklar, bu alışkanlıklarını çeşitli biçimlerde sürdürürler. Kimileri bacaklarını kimileri de göğüslerini, hatta cinsel organlarını bilinçli ya da bilinçsiz olarak başkalarına gösterme yoluna giderler. Bu da çocuğun çevresel uyumunu zorlaştırır.

8. Hayvanlarla cinsel temas: Cinsel sapma ve bozukluklar arasında hayvanlarla temas da söz konusudur. Bu, daha çok kırsal bölgelerde yaşayanlarda görülür. Seyrek rastlanan bir olay olarak kabul edilmektedir.

9. Sadizm ve mazoşizm (mazohizm): Sadizm ve mazoşizm, bir birine zıt iki cinsel sapıklıktır. Bu eğilim, cinsel sapıklıkların en önemli ve en sık rastlananlardan biridir. Sadizmde kişi, cinsel doygunluğu, başkalarının acısında arar. Bu açıdan bakınca, başkalarına acımasızca dayak atan, onları ısıran, kamçılayan, işkence eden kimsede sadistlik vardır. Böyle kimselere “sadist” denir. Sadistler, bu tür davranışlarından, bir tür cinsel doygunluk elde ederler. Bunu, çok daha ileri şekillerde uygulayan kimseler de vardır. Bunlar, ruh hastalıkları içinde incelenir. Bu maddi görünüşleri yanında, başkalarına küfür ve hakaret etmekten hoşlanma gibi manevi nitelik taşıyan sadistçe davranışlar da vardır. Bu duyguya sahip olanlar, normal ve

105

anormal cinsel ilişkilerinde de bu davranışı gösterebilirler. Yani, bu sapıklık, diğer sapıklıklarla birlikte bulunabilir. Günlük konuşmalarda bu davranışın çok yalın halde olanlarına da “sadizm” denmektedir. Psikanalistler, sadizmi, “cinsel güdüde normal olarak bulunan saldırganlığın, gereğinden fazla gelişmesi, bağımsızlaşması ve ön plana geçmesi” olarak görür. "Mazoşizm", sadizmin tersi olan bir davranıştır. Sadizmde bireyin "etkin" olmasına karşılık, mazoşizmde birey edilgindir. Yani kişi başkasının yaptığı (dayak, kötü söz vb. gibi) olumsuz etkilerle acı içinde bulunmaktan bir tür cinsel doygunluk elde eder (Binbaşıoğlu, 1995: 217-220).

10. Ensest: Ensest, aralarında kan bağı olan kişiler arasındaki cinsel ilişkidir, ancak kan bağı olmamakla birlikte üvey anne/baba/çocuk/kardeş arasındaki ilişki de ensest kapsamına girmektedir. Ayrıca cinsel istismarda olduğu gibi yalnız cinsel ilişki değil cinsel açıdan uyarma ya da uyarılmada bu başlık içindedir.

Ensest ilişki, toplum içinde sanıldığından çok daha yaygındır ve her sosyo- ekonomik-kültürel düzeyde yaşanmaktadır. En çok üvey ebeveyn ile baba-kız arasındaki ilişkiye rastlanmakta, genellikle 8-12 yaşlarındaki, ailenin büyük kız çocuğunun, uyurken baba tarafından cinsel nitelikli okşanması ile başlamaktadır. Kardeşler arasındaki, gelişim esnasında ve küçük yaşlarda görülen ve sık tekrarlanmayan cinsel nitelikli oyunlar, ensest kapsamı dışında tutulmaktadır (Sevim, 2002: 67).