• Sonuç bulunamadı

2.2. DÖNEMLERE GÖRE CİNSEL TUTUM VE DAVRANIŞLAR

2.2.2. İLK ÇOCUKLUK ÇAĞI (2-4) YAŞ ARASI

Eğitim doğumla başlar ve yaşam boyu devam eder. Bu uzun sürecin belki de en önemli evresini insan beyninin ve sinir sisteminin en hızlı geliştiği ilk beş yaş dönemi oluşturur. En yoğun öğrenme bu dönemde görülür. Yapılan araştırmalar, okul öncesi dönemde kazanılan tecrübelerin, bireyin sağlıklı bir kişilik yapısı oluşturmasında, yeteneklerini en verimli şekilde geliştirebilmesinde, inanç ve değer yargılarının şekillenmesinde ve toplumda sorumluluk sahibi olabilmesinde etkili olduğunu göstermiştir. İnsanın hayatı boyunca öğreneceği şeylerin üçte ikisini 3-6 yaş arasında öğrendiği araştırmalarla ortaya konmuştur. Bu nedenle okul öncesi dönemde çocuğun zihinsel, duygusal, sosyal gelişimi için onu destekleyici, uyarıcı ve eğitici bir çevre son derece önemlidir (Özeri, 2004: 15).

Çocuk gelişimiyle ilgili her konuda olduğu gibi, cinsiyetin keşfedilmesi ve cinselliğe ilgi konusunda da çocuklar arasında bireysel farklılıklar vardır. Kimi çocuk iki yaşında bu konulara ilgi duymaya başlarken, kimisi dört yaşına doğru ilgi duymaya başlar. Çocuğunuzun sorduğu sorulardan anlayabilirsiniz. Eğer çocuğunuz, aşağıdaki maddelere uygun davranıyorsa, kendi cinsiyetini ve karşı cinsi tanımaya çalıştığı bir dönemdedir:

* Çıplak dolaşmaktan hoşlanıyorsa

49

* Karşı cinsi tanımak, karşı cinsle kendi cinsi arasındaki farklılıkları ve insanların nasıl dünyaya geldiği öğrenmek amacıyla aşağıdaki örneklere benzer sorular soruyorsa;

* Ben dünyaya nasıl geldim? * Kızlar neden toka takar? * Erkekler neden etek giymez?

* Annelerin neden bıyıkları yok? (Baldık, 2005: 235-236).

3 yaşına kadar kız ve erkek çocuklarının davranışları arasında genellikle pek bir fark yoktur. Sadece erkek çocukları biraz daha hareketli ve atak olabilirken, kız çocukları ise konuşmayı daha çabuk öğrenerek daha hızlı olgunlaşabilirler. Ancak bu farklılıklar çok kalın çizgilerle ayrılmadığı ve mutlak olmadığı için genel olarak tutumları aynıdır demek pek yanlış olmaz. 3 yaşından sonra gerek hormonal bir etkiyle, gerekse eğitimsel bir yönlendirmeyle, kız çocukları (feminen), erkek çocukları ise erkeksi (maskülen) kimliğe bürünmeğe başlarlar (Şentürk, 2006: 13).

Çocuklar 3-4 yaşlarında kendi cinsiyetlerini ne olduğunu bilirler ve gene bu yaşlarda geçirdikleri sorgulama döneminde anne babalarına, nereden geldiklerine ilişkin sorular yöneltirler. Anne babanın bu tür sorulara doğru, çocuğun anlayabileceği dili kullanarak, örnekler vererek ve ihtiyacı oranında bilgi vermesi gerekir. Anne babanın söyledikleri yanında davranışları da önemlidir. Çocuklar, anne babalarının birbirlerine olan davranışlarını gözleyerek farklı cinsiyetlerin rolleri hakkında bilgi sahibi olurlar. Bu nedenle, anne babalar çocuklarına örnek olabilecek şekilde dengeli bir hayat sürmelidirler (Kulaksızoğlu, 1999: 55).

İkinci yılın başlangıcına doğru bebekler, tuvaletlerine, kendi bağırsak hareketlerine yönelik ilgi duyarlar. Aynı zamanda bu dönemde bebekler dik kafalı, inatçı ve negatif olurlar. Eğer dışarıdan müdahale artarsa bu özellikleri daha yoğunlaşır. Kızlar erkeklik organları olmadığını hissedebilirler. 15. aya kadar, çoğu çocuk cinsiyetler arasındaki farklılıkları bilir (Bilgin vd., 2005: 135).

Bütün çocukluk döneminde çocuklar cinsel ayırımları ve bebeklerin oluşumu ile ilgili soru sorarlar. Bu husustaki bilgileri, kognitif (anlama ve idrak etme yeteneğine dayalı) gelişmelerine paralel gider. Çocukta kendine özgü cinsiyet düşüncesi 3 yaşında

50

kurulur, ama çocuk daha sonra başkalarının cinsini ayırt eder (Uğurel Şemin, 1992: 44). Bu durumda annenin yapacağı en yanlış şey çocuğu ayıplayıp susturmaktır. Bunun yerine “kızım sen kız olarak doğdun ve kız olarak hiçbir eksiğin yok. Erkek kardeşin de erkek olarak doğdu, onunda eksiği fazlası yok!” demek yeterli olur. Annenin, soğukkanlı, açık ve sade açıklaması çocuğun merakını doyurmaya yeter (Yörükoğlu, 2004: 232).

Üç yaşına doğru, kız ya da erkek oluşlarının bilincine varmışlardır. Oyunlarda kendi cinsinden arkadaşlara yönelme artmıştır. Kız ve erkek olmakla övünme başlamıştır. Başka bir deyişle, duyuş ve davranış olarak kız ve erkek kimliği kök salma yolundadır. Bu kimlik oluşması sürüp gidecek ergenlik çağında son biçimini alacaktır (Yörükoğlu, 2004: 239).

Çocuk 2-3 yaşlarına geldiğinde, kendi bedeninin ve diğer insanların bedenlerinin farkına varmaya başlar. Tuvalet ya da banyo yaparken, kendisine benzeyen ve farklı olan özellikleri gözler. Çocuk, nelerin ve neden farklı olduğunu ve bu farklılığın yol açtığı sonuçları öğrenmek ister (Sevim, 2002: 17).

Çocuklarda üç yaşından itibaren grup kurma ve birlikte oynama eğilimleri başlamaktadır. Bu eğilim o kadar güçlüdür ki çocuklar yalnız başına oynamaktansa, pek hoşlanmadıkları bir çocukla oynamaya bile razı olmaktadırlar. Altı yaşında ise artık dostluk, işbirliği, rekabet, küsme, barışma, kavga gibi çeşitli sosyal davranış biçimleri göstermektedirler (Bilgin, 2003: 136). Bu dönem, çocukların her şeyi bilme ve haberdar olma arzusunun giderek arttığı bir dönemdir. Bu yaş çocuklarında benlik duygusu iyice gelişmeye başlar. Her şeyden önce kız ve erkek olduğunu ayırt eder. Kız ve erkek ilgileri iyice belirir (Aktaran: Sivri, 1993: 45).

Çocuğunuz 3 yaşında olduğunda, ailenin kişisellik ve mahremiyetle ilgili duygularına göre onunla birlikte banyo yapmaktan (özellikle karşı cinsten çocuk için) kaçının. 4 yaşındaki çocuklar, vücutları ilgili olarak utanmaya başlarlar ve özel ile genel davranışların arasındaki ayırımı anlayabilirler. Tuvaleti kullanırken banyo kapısını, giyinirken odanızın kapısını kapatın. Çocuğunuza da aynı şeyi yapmasını önerin.

3 yaş, iyi dokunma ile (arkadaşça kucaklaşma, sırta vuruşlar) kötü dokunma (çamaşır ile örtülü özel kısımlara dokunulması) arasındaki farkı öğretmek için uygun

51

bir zamandır. İstenmeyen dokunmaları (öpüşme ve çocuğunuzu rahatsız edebilecek tarzda sürtünmeler) da çocuğunuzla tartışabilirsiniz. Çocuğunuzu vücudunun özel olduğuna ve izni olmadan kimse tarafından dokunulmayacağına inandırın.

Yaklaşık 4 yaşındayken, kızlar babalarına, oğlanlar da annelerine son derece düşkün olurlar. Bu kişilik gelişimi açısından normal bir davranıştır ve zamanla geçer (Kotulak ve Connaughton, 2003: 103-104).